Anadolu’da yaşamış medeniyetleri, imparatorlukları, Osmanlı’nın farklı coğrafyalardaki sefer ve savaşlarını, Türkiye’yi, Türk şehirlerini, ülkemizdeki antik kentleri, Anadolu tarihi boyunca gerçekleşen dinî olayları, mitolojik hikâyeleri, Türk tarihinin ünlü figürlerini ve bu topraklara dair her şeyi konu eden yabancı metal grupları, albümler ve şarkılar.
Hazırlayan ve Yazan: Ahmet Saraçoğlu Redaksiyon: Güzide Arslaner
Pasifagresif tarihinin en kapsamlı içeriğine, kendi adıma da bugüne dek yazdığım en uzun ve en değerli çalışmaya hoş geldiniz. Sizi daha önce bu sitede okuduğunuz tüm yazılardan farklı bir şeyin beklediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Aylar süren araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bu çalışmayı, Pasifagresif’in sadık takipçilerinin beğenisine sunmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyorum.
Hazırsanız başlayalım.
Türkiye’nin jeopolitik önemi her daim karşımıza çıkan ve çoğu zaman “bu kadar da önemli olmasa mıydı acaba” dedirten bir gerçeklik olarak yıllardan beri gündemde olan bir konu. Anadolu toprakları binlerce yıldır pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, sayısız toplumun yurt bellediği bir coğrafya ve bu yüzden de insanlık tarihi boyunca çeşitli medeniyetler, imparatorluklar, devletler tarafından en çok arzulanan, ele geçirilmek istenen yerlerden biri olmuş.
Dünya ve insanlık tarihindeki her tür konuyu ele alan metal grupları da yıllardır bu topraklarda yaşanmış sayısız olayı şarkılarına taşımaktan geri durmamış, bu coğrafyanın dört bir yanında gerçekleşen mevzuları kendi bakış açılarına göre olumlu ya da olumsuz bir yaklaşımla yorumlamışlar.
Bilhassa Osmanlı İmparatorluğu zamanında imparatorluk toprakları içerisinde bulunan ve sonradan bağımsızlıklarını kazanan ülkelerden veya Kurtuluş Savaşı da dâhil olmak üzere çeşitli yakın dönem olaylarda karşı karşıya geldiğimiz ülkelerden çıkan gruplar genellikle Osmanlı’ya, Türkiye’ye, hatta Türklere karşı sert bir üslup takınabiliyorlar. Dahası, Türklerin Müslüman olması ve 624 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihin gördüğü en güçlü Müslüman imparatorluk olmasının da etkisiyle Hristiyanlık ve İslam çatışması konularında da söz yine ister istemez bu topraklara, bizlere geliyor.
Daha eskilere gidersek, ülkemiz toprakları içerisinde insanlık tarihine ışık tutan çok önemli yerler, farklı toplumlara ev sahipliği yapmış antik kentler ve Hristiyanlık açısından da çok önemli konumlar var. Bu da göz önünde bulundurulduğunda Anadolu’da yer etmiş toplumların, kavimlerin, etnik grupların ve bir dolu ayrıntının metal gruplarının şarkı sözlerini, albüm konseptlerini süslemesi de kaçınılmaz oluyor.
Kendimizi iyi ifade edemediğimiz için genellikle dünya arenasında adımızı fazla göremediğimizden, toplum olarak “yabancıların” dikkatini çektiğimizde, Türkiye’ye ilişkin herhangi bir şey övüldüğünde, hatta sadece anıldığında bile hoşumuza gidiyor, hemen dikkatimizi çekiyor. Bu yüzden ki YouTube’da, çok izleneceği ve yorum alacağı için sadece Türk sanatçıların şarkılarına reaksiyon videosu çeken yabancı kanallar var. Bu yüzden ki UEFA Şampiyonlar Ligi resmî sosyal medya hesapları sırf çok etkileşim almak için üç büyüklerin yıllardır Şampiyonlar Ligi’nde esamesi okunmayan, hatta futbolu yıllar önce bırakmış isimlerinin doğum günlerini kutluyorlar. Bu yüzden ki Hollywood’dan birileri İstanbul’da, Antalya’da film çekince hoşumuza gidiyor; Dua Lipa iki kelime Tarkan şarkısı mırıldanınca millet mest oluyor.
Nihayetinde biz kendimizi başkalarından duymayı seviyoruz ve hemen balkona çıkıp bayrakları asıveriyoruz.
Bu çalışmada size Anadolu topraklarında yer etmiş farklı medeniyetleri, imparatorlukları, devletleri konu eden; tarihin farklı dönemlerinde Anadolu’da gerçekleşen çeşitli olaylardan bahseden; bazısı bizi direkt düşman bellemiş ve Türkleri gerçekten de çok sert ifadelerle eleştiren, aşağılayan, kısacası bize dair pek çok şeyi işleyen gruplardan, albümlerden, şarkılardan bahsedeceğim.
Bunun için milattan önce 9600’e de gideceğiz, Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu toprakları dışında gerçekleşen savaşlarını da konuşacağız, 50 yıl gibi çok yakın dönemlere ve hatta günümüze de geleceğiz. Üstelik şöyle bir düşününce tahmin edileceği gibi sadece I. Dünya Savaşı’nı konu eden gruplardan veya geçmişe dayalı husumetimiz olan Yunanistan gibi ülkelerden çıkan gruplardan değil, Arjantin’den Çin’e, Porto Riko’dan Hırvatistan’a, Endonezya’dan Kıbrıs Rum Kesimi’ne, Rusya’dan İtalya’ya, Avustralya’dan Macaristan’a kadar çok geniş bir coğrafi yayılımla karşılaşacağız. Yazının başlığı “Ceddimize Sövenler Sıralı Tam Liste” olsa da elbette ki tüm çalışma bize ve geçmişte bu topraklarda yaşayanlara yönelik olumsuz ifadelerle sınırlı değil. Mizahi bir üslupla attığım bu başlığın altında bu toprakların 12.000 yıl öncesine kadar giden tarihe ilişkin şarkılardan, albümlerden, gruplardan bahsedeceğiz.
Belirtmek isterim ki bir dönem Anadolu’nun tamamını kapsayan Roma İmparatorluğu’nu konu eden grupları ve şarkıları bu çalışmada seçmece yaparak ele aldım, çünkü sadece Metal-Archives’a bakınca bile Roma İmparatorluğu temalı binlerce şarkı ve yüzlerce grup var. Roma İmparatorluğu, Roma kralları ve bununla bağlantılı yan konular çok geniş bir alanı kapsadığından ve tüm bu şarkıların hangilerinde Anadolu’ya denk gelen olaylardan bahsedildiğini araştırmak muazzam bir zaman alacağından, Roma İmparatorluğu kısmını bizi ilgilendirdiği net şekilde belli olan örnekler özelinde işledim. Benzer şekilde Ege kıyılarını kapsayan Antik Yunan’la ilintili şarkı ve gruplar arasından da seçmece yapmak durumunda kaldım, çünkü Ege Bölgesi’nin bir kısmını da içine alan Yunan Mitolojisinden bahseden yüzlerce grup ve binlerce şarkı var. Bu hikâyelerin de Ege’nin hangi tarafında geçtiğini tek tek araştırmak müthiş zaman alacağından, günümüzde topraklarımız içerisinde bulunan antik kentler ve bunlarla ilgili hikâyeler üzerinden gitmeyi uygun buldum. Yine Anadolu da dâhil olmak üzere tüm Orta Doğu ve Asya’nın büyük bir kısmını da kapsayan çok geniş alanlarda hüküm sürmüş Antik Makedonya Krallığı, Asurlular, Ahameniş İmparatorluğu, Pers Krallığı ve Moğol İmparatorluğu’yla ilgili olarak da seçici bir yol izlemek durumunda kaldım. Özellikle Güney Doğu Anadolu’yu da içine alan onlarca Mezopotamya medeniyetinden bahseden binlerce şarkı içerisinden Anadolu’ya denk gelen bir olayın anlatılıp anlatılmadığını araştırmaktansa, yazı boyunca göreceğiniz üzere zaten çok çok yeterli olan Anadolu odaklı konulara yoğunlaştım.
Çalışmanın amacı gereği bu yazıyı tamamen yabancı grupların gözünden aktardığımı ve bu topraklarla ilgili konuları işleseler dahi yerli grupları ele almadığımı da eklemek isterim. Yurt dışında kurulan ve Türk müzisyenlerden oluşan gruplar da buna dâhil.
Başlangıçta grupları alfabetik olarak sıralamayı düşündüm, ancak sonradan aynı temalardan bahseden pek çok grup olduğunu görünce coğrafi ve tematik olarak ilerlemenin daha iyi olacağına karar verdim. Belirli coğrafyaları veya olayları işleyen birçok grup var ve her bir grubun altına benzer cümleler yazmaktansa böyle başlıklara ayırmak daha mantıklı geldi. Böylece çalışma bir liste olmakla sınırlı kalmadı, gerekli yerlerde kendi yorumlarımı da yapma fırsatı buldum.
İlginç kısımlara geçmeden önce, bu yazının 2001 yılında başladığım bu “metal yorumculuğu” serüveni içerisinde kaleme aldığım en kapsamlı, en zahmetli ve bence en değerli çalışma olduğunu söylemek isterim. Gerçekten de uzun araştırmalar, bilgilerin teyit edilmesi, sözleri bulunmayan kimi şarkıların dinlenerek sözlerinin deşifre edilmesi, çeşitli coğrafyalarda doğan yabancılarla yapılan konuşmalar gibi birçok ayağı bulunan bu çalışmayla ilgili olarak değerli okuyucularımızdan ricam; yer yer siyasi fikir ayrılıklarına neden olabilecek belirli konularla ilgili olarak yazının altında yapılacak yorumlarda, tartışmalarda olayı kişisel noktalara çekmemeleri ve bu çalışmanın amacından sapacak siyaset odaklı negatif diyaloglara girmemeleri.
Milliyetçi bir yaklaşım olarak görülmesini istemiyorum, lakin objektif bir gözle bakıldığında da görülecektir ki Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihteki yeri, Müslümanlığın kalesi olarak yüzlerce yıl tüm Hristiyan âleminin en büyük tehdit unsuru olması ve imparatorluğun son yıllarında azınlıklar konusunda yaşanan birtakım sıkıntılardan ötürü Türkler belki de dünya üzerinde bu kadar rahat hedef gösterilen bir numaralı millet olabilirler. Pek çok grup şarkı sözlerinde direkt olarak “Türkler” şeklinde isim vererek aşağılamaktan, hakaret etmekten, dalga geçmekten, küçümsemekten geri durmamış. Bunun tarihsel bir çatışmadan, yüzyıllar boyunca süren bir düşmanlıktan geldiği apaçık ortada.
Zaten nasıl gelmesin?
Canınız pahasına savunduğunuz bir toprağınız, aileniz, kültürünüz ve dininiz varsa ve kıtalararası boyutlara ulaşma ülküsüyle yola çıkan, her değeriyle sizin tam zıttınız olan heyula gibi bir imparatorluk tüm bunlara kastediyorsa, ona ve onunla ilgili her şeye, her daim, her halükârda düşmanlık beslersiniz. Bunun başka yolu yoktur.
Gelin birkaç dakikalığına “Batı” olarak addedilen tarafta yaşayan, ülkesine bağlı, dinî değerleri güçlü bir insan olduğumuzu düşünelim.
Osmanlı İmparatorluğu…
1302’de Osman Gazi önderliğinde Bizans İmparatorluğu’yla yapılan ilk savaş olan Koyunhisar Muharebesi’ni kazanıyor.
1329’da Orhan Bey önderliğinde Bizans İmparatorluğu’yla yapılan Pelekanon Muharebesi’ni kazanıyor.
1361’de Edirne’yi fethediyor.
1363’te Filibe’yi (Bulgaristan) alıyor.
1371’de Sırpsındığı Savaşı’nda sadece 1000 kayıpla ve karşı tarafa “60.000 kayıp verdirerek” Haçlı Ordusunu yeniyor.
1371’de Bulgaristan’ı alıyor.
1371’de Makedonya’yı alıyor.
1389’da I. Kosova Muharebesi’nde Sırp tarafının “tüm askerî personelini” yok ediyor.
1396’da Niğbolu Muharebesi’nde “20 farklı krallık ve imparatorluktan oluşan” Haçlı Ordusu’nu tekrar yeniyor.
1443’te Varna Haçlı Seferi’nde (Bulgaristan) “12 farklı prenslik ve krallıktan oluşan” Haçlı Ordusu’nu tekrar yeniyor.
1444’te Varna Muharebesi’nde “10 farklı prenslik ve krallıktan oluşan” Haçlı Ordusu’nu tekrar yeniyor.
1448’de II. Kosova Muharebesi’nde Balkanlar’ı tamamen egemenliği altına alıyor.
1453’te İstanbul’u alıyor.
1459’da tamamını aldığı Sırbistan’ı sancağı yapıyor, Orta Avrupa’nın içlerine kadar ilerleyerek “tüm Balkanlar’ı ve Doğu Avrupa’nın büyük kısmını” ele geçiriyor.
1460’ta Mora Seferi’nde Venedik’e ait birkaç kale dışında “Yunanistan’ın güneyinin tamamını” ve Atina Dükalığı’nı alıyor.
1463’te Bosna’yı alıyor ve Müslümanlaştırıyor.
1522’de çok büyük kayıplar vererek Rodos’u alıyor.
1526’da Mohaç Meydan Muharebesi’nde “Macar Krallığı’nın büyük bölümünü” alıyor.
1529’da Budin’i (Macaristan) ve Viyana’yı kuşatıyor.
İşte bu 230 yıllık dönem, Batı dünyasında Türklerin yenilmez olduğu; kılıçla ve mızrakla alt edilemeyeceği ve ancak tanrıya yalvarmak suretiyle onlardan korunulabileceği mitini doğuran ve insanlık tarihinin gidişatını değiştiren bir dönem olarak tüm Batı dünyasının, tüm Hristiyan âleminin ve günümüze dek uzanan sonraki kuşakların aklına kazınıyor.
Osmanlı sen de ne yapmışsın be kardeşim? Bu nasıl yayılmacı bir politika? Bak bunca yıl sonra bize neler yazdırıyorsun, anamıza babamıza sövdürüyorsun…
Bu nedenlerden dolayı yazıyı okurken kimi noktalarda sinirlenebilir, ilgili gruplara öfke duyabilir, Türklerin haksızlığa uğradığını düşünebilirsiniz. Dediğim gibi tek ricam, bu konularla bağlantılı olarak olayın siyasallaştırılmaması ve cidden büyük emek verdiğim bu yazının altında konudan sapan diyalogların yaşanmaması.
Buna ortam hazırlamamak adına yazıdaki örnek şarkı sözlerinin büyük kısmını tercüme etmekten kaçındım. Bazı şarkı sözlerinde günümüzde yaşayan, ülke yönetiminde yer alan kişiler de olduğundan, sıkıntı yaşamamak adına sözlerin tercümesine girişmedim. Dileyen çeşitli yollarla tercümelerine bakabilir.
Diğer bir ricamsa bu çalışmada yer verilmeyen, atladığım örnekler varsa bunları da yorumlarda belirtmeniz. Bu şekilde belirtilen örnekleri ilgili başlıklara eklemek, bu çalışmayı Türkçede bu konuyla ilgili en kapsamlı ve tek kaynak hâlinde tutmak ve yeni örnekler, katkılar geldikçe sürekli olarak büyütmek niyetindeyim. Siz de dinlediğiniz albümlerde bu konuyla ilgili örneklere rastladıkça yorumlara yazın, bunları “Ekleme” notuyla çalışmaya ekleyelim ve çalışmamız sürekli büyüsün. Sonradan siz de sayfada “Ekleme” şeklinde arama yaparak yeni eklenen örnekleri okuyabilirsiniz.
Bu tür katkılar yapmadan önce yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim. Atladığım örnekler mutlaka çıkacaktır, ancak kendi adıma yaptığım araştırmanın kapsamından ve derinliğinden memnun olduğumu söylemeliyim. Gerçekten de hiçbir zahmetten kaçınmadım, en ufak köylere dek bahsedilme ihtimali olan her şeyi araştırdım.
Son olarak değinmem gereken konu daha var. Çalışmayı okudukça göreceğiniz üzere metal dediğimiz bu müzik türünü var olan, olmuş ve olacak tüm müzik türlerinden ayıran bambaşka bir özelliği var. Pek çok insan genelde işitsel, müzik odaklı dinamikleri üzerinden değerlendirse de metalin şarkı sözü ve işlenen temalar açısından da diğer hiçbir müzik türüyle mukayese edilemeyecek genişlikte bir perspektifi, ilgi alanı, sonsuz bir beslenme kaynağı var. Sadece işlenen konuların spesifikliğinden veya derinlemesine oluşundan bahsetmiyorum. Okudukça göreceğiniz üzere bu şarkıları yazan insanlar binlerce yıldır bu topraklarda olan bitenleri okumak, araştırmak, ayrıntı olarak görülebilecek şeyleri bile atlamamak için gerçekten de büyük çaba sarf etmişler. Bunu yarattıkları müziğe karşı duydukları saygıya bağlıyorum.
Evet, göreceğiniz gibi yeri gelecek bizle ilgili çok sert ifadeler de kullanacaklar, ancak büyük resme bakıldığında anlaşılacağı üzere esas konu, bu müzikle ilgilenen insanların belki de çok az bir kitleye ulaşacağının bilincinde oldukları müziklerini yine de değerli kılmak adına büyük bir tutkuyla emek vermiş olmaları. Çalışmaya yönelik araştırmalar yaptıkça, örnekleri gördükçe, şarkı sözlerini okudukça, zaten çok sevdiğim bu müziğe ve bu müziği icra edenlere yönelik saygımın biraz daha arttığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Evet, bunları da söyledikten sonra nihayet ilginç kısımlara geçebiliriz. Hazırsanız, yüzlerce gruptan, albümden, şarkıdan ve bu topraklarda yaşanan bir dolu kavramdan bahsedeceğimiz bu çılgınlığı başlatalım.
Şimdi gelin eskilere, çok eskilere gidelim.
ŞANLIURFA
Şanlıurfa’da bulunan ve “tarihin sıfır noktası” olarak adlandırılan Göbeklitepe, açığa çıkarabileceği sırlardan ve insanlık tarihine ilişkin verebileceği bilgilerden ötürü çeşitli grupların ilgisini çekmiş bir yer. Geçmişle ve insanlık tarihiyle alakalı şarkılar yazan kimi gruplar da buraya değinmeden geçmemişler. ABD’li stoner/thrash metal grubu GUILTY AS SIN 2011 yılında çıkan “Psychotronic”, İspanyol senfonik black metal grubu RETRIBUTION ise 2014’te çıkan “Corpus Antichristi Y3K” albümünde “Göbekli Tepe” adlı şarkılara yer vermiş.
“Come to Gobekli Tepe,
Ancient Shrine of the Truth
Come to Gobekli Tepe,
Observer of our doom”
Adını Anadolu’ya dair başka konularda da göreceğimiz tek kişilik Rus oluşum SENMUTH’un 2017’de çıkan “Палеоконтинент” (Paleokontinent) albümünde de “Pillars of Göbekli Tepe” adlı bir şarkı var. İtalyan teknik death metal grubu ORDER OV RIVEN CATHEDRALS ise olayı daha da genişleterek kozmik temaları işleyen 2018 çıkışlı albümüne doğrudan “Göbekli Tepe” ismini vermişti. Son olarak Ukraynalı atmosferik/depresif black metal grubu EZKATON’un 2022’de çıkan son albümü “To Those Who Fell”de de “Göbekli Tepe” adlı bir şarkı var.
“The old believers
Bring a handful of dirt
To bury the temple
Forgotten Göbekli Tepe”
KONYA
Eski adı Iconium olan Konya da metal dünyasından nasibini alan şehirlerimizden. Güney Kıbrıslı grup ASTRONOMIKON’un 2013 yılında çıkan “Dark Gorgon Rising” adlı albümünde Yunan Mitolojisindeki Gorgon’lardan bahsediyor. Üç Gorgon’dan ikisi ölümsüzken, Medusa olarak bildiğimiz Gorgon ise aslında çok güzel bir kızken lanetlenip bildiğimiz korkunç hâline çevriliyor ve ölümlü oluyor, ardından da yarı tanrı Perseus tarafından öldürülüyor. ASTRONOMIKON da albümdeki “Anatolia” adlı şarkıda bu konudan söz etmiş. Toroslar’da yaşayan ve şehre (Konya’ya) inip insanları öldüren Medusa’nın kafasını kesip onu öldürdüğü için, halk şehrin dört bir yanına Perseus ikonları dikiyor. Bu yüzden de Konya, adını Iconium’dan alıyor. Grup bu konuyla ilgili olarak şarkıya şöyle bir açıklama getirmiş:
“Bu olay Konya’da geçen bir şehir efsanesine dayanıyor. Perseus adlı bir adam yıllar boyu şehri yakıp yıkan bir ejderhayı öldürüyor. İnsanlar da onun adına bir heykel inşa ediyor ve adına “Iconium” diyorlar.”
Şarkının nakaratı ise şöyle:
“Oh Anatolia, oh the world is a mirror of reality
Oh Anatolia I welcome you to Hell
Oh Anatolia, oh the world is a mirror of reality
Oh Anatolia is burning, unchain the deadly flame.”
Yine de Medusa’nın yaşadığı yer konusunda çok farklı iddialar olduğunu belirtelim. Antik dönemin farklı şair ve yazarları Medusa’nın yaşadığı yer olarak günümüzde Konya, Balıkesir, Yunanistan ve Libya’ya denk gelen çok farklı yerleri öne sürmüşler.
Avustralyalı grup BE’LAKOR’un “Stone’s Reach” albümünün kapağında da Perseus’un Medusa’nın kafasını kesişini temsil eden heykel yer alıyor. “Perseus with the Head of Medusa” adlı eser 1550 dolaylarında Benvenuto Cellini tarafından yapılmış.
1995’te kurulan Norveçli black metal grubu BAALBERITH’in 1995 ve 1996 yılında çıkan demolarında da “In Iconium I” ve “In Iconium II” adlı şarkılar var.
Tabii Konya deyip de Çatalhöyük’ten bahsetmemek olmaz. Günümüzden yaklaşık 7500 yıl önceye dayanan bir Neolitik/Kalkolitik Çağ yerleşimi olan Çatalhöyük, Konya ilimizde bulunan ve arkeolojik olarak büyük önem taşıyan bir yer. İnsanlığın geçmişine dair önemli bulgular içeren bu yerleşim de yine bazı metal grupları tarafından işlenmiş. Bunlardan biri, ABD’li tek kişilik black metal/ambient projesi ÇATAL HÖYÜK. Türk geçmişinden bahseden ABD menşeli black/thrash metal grubu GÖKBÖRİ’yi kurucusu ve bestecisi Türk olduğundan bu çalışmaya katmamış olsam da ÇATAL HÖYÜK’ün tek adamı Eyekonoklastes’in aslen Türk olup olmadığına dair bir bilgi yok. Bu yüzden 2006 çıkışlı “Black Abysmal Art” albümündeki “II – Çatal Höyük” ve “III – The Exaltation of the Great Mother Goddess” adlı şarkılarının sözlerinden örnekler verebiliriz.
“Beneath starry skies,
Amongst the lands of Anatolia
The threshold of life;
O Great Mother Goddess”
“O Great Mother Goddess,
Behold! Flanked by lions; two!
O how I exalt your name!
Invoke the Mother of Çatal Höyük!”
Bu konuyu işleyen diğer bir grupsa 2007’de dağılan Slovak heavy metal grubu SGP PROJECT. Grubun 2007 tarihli “Tragedia 2007” albümünün açılış şarkısının adı “Tragédia & Çatal Höyük”.
İZMİR
İzmir, eski ismiyle Smyrna, Yunanlar için çok önemli bir yer ve İzmir’in Türklere geçmesi onlar açısından yakın tarihin en trajik olaylarından biri. Dolayısıyla bu konuyu işleyen çeşitli gruplar mevcut. Bunlardan Yunan BEZEHA. Grubun 2020 çıkışlı albümünün adı “Smyrna” ve açılışı da aynı isimli şarkı yapıyor. Grupta Yunan üye olmamasına rağmen bu konuyu işleyen bir diğer topluluksa Kanadalı death metal grubu PATHETIC. Grubun 2020 çıkışlı albümü “Cleansing the Land of the Infidel”da “The Fall of Smyrna” adlı bir şarkı var. Son olarak Güney Kıbrıslı DRAGONBREATH’in iki şarkılık “Sorrows of the Past” single’ında da “Smirni’s Inferno” adlı şarkıyı görüyoruz.
Tabii İzmir’le ilgili esas olay şehir merkezinin dışına çıkınca ve çevredeki antik kentlerin bulunduğu yerlere gidince başlıyor.
EFES
Ülkemizin en bilinen antik kentlerinden biri olan Efes de tarihsel öneminden dolayı farklı gruplar tarafından şarkılarında işlenmiş bir yer. MÖ 10.000 yılına dek uzanan bir geçmişi olan Efes, Hristiyanlık temalarını işleyen Kuzey Makedonyalı gothic/doom metal grubu WIPE AWAY’in 2013 çıkışlı albümü “The Meeting”de “Ephesus” adlı şarkıya ilham vermiş. Şarkı sözlerine baktığımızda grup direkt olarak Efes’ten bahsetmiyor ve albüm konsepti içerisine yediriyor. Aynı albümde birazdan değineceğimiz Laodikya’yla ilgili bir şarkı da var.
İngiliz power/progresif metal grubu WITHOUT MOTIVE’in 2016 çıkışlı albümü “7 Wonders”da ise dünyanın yedi harikasını konu eden yedi adet şarkı ve albüm kapağında da Anadolu’nun da yer aldığı bir harita bulunuyor. Bunlardan biri Efes’teki Artemis Tapınağı’ndan bahseden “Temple of Artemis at Ephesus”, diğeri ise Bodrum’daki Halikarnas Mozolesi’ni konu eden “Mausoleum at Harlicarnassus” (“Halicarnassus” kelimesinde bir yazım hatası yapılmış). Şarkı isimleri biraz düz, evet.
Artemis Tapınağı’ndan bahseden başka gruplar da var elbet. ABD’li tek kişilik doom/death metal oluşumu SOMBER BLESSINGS 1998’de çıkardığı “Legend” albümünde “At the Temple of Artemis / The Forever Dream” adlı şarkıya yer vermiş. ABD’li gitarist JIMMY WILLIAMS’ın 2003’te çıkardığı “Guitar Concepts” albümünde de “Temple of Artemis”i görüyoruz. Rus death metal grubu DEFECT DESIGNER’ın 2015’te çıkan “Ageing Accelerator” adlı çalışmasında da yine “Temple of Artemis” adlı bir şarkı var.
ABD’li tek kişilik black metal projesi NIOHOGGR ise 2017 çıkışlı split albümü “The Reckoning of Thy Elders”ta “(Intro) Evoken – Thy March of Thy New Ephesus” adlı şarkıya yer vermiş.
Son olarak ASH POOL adlı ABD’li black metal grubunun “Arraché à la mort, forcé à vivre et mourir à nouveau / Ripped from Death, Forced to Live, and Die Again” adlı split albümünde “De-Stoning the Ephesus House” adlı bir şarkı yer alıyor. Şarkıda Efes’teki Meryem Kilisesi üzerinden Meryem’in İsa’yı doğurması anlatılıyor.
“She was 15 when she gave birth to Jesus
After the birth of her son, the well had again gone dry”
Çalışmamızda adını pek çok kez anacağımız tek kişilik Rus oluşum SENMUTH’un 2011’de çıkardığı “Antiquatorial” albümünde de “Temptation of Ephesia” adlı enstrümantal şarkı bulunuyor.
BERGAMA
Adını Helenistik Dönem’de kurulan Pergamon Krallığı’ndan alan Bergama da çeşitli vesilelerle şarkılarda karşımıza çıkıyor. I. Attalos tarafından kurulan krallık, kütüphanesi ve döneminin en büyük sağlık merkezi olmasıyla biliniyor. Ek bir bilgi olarak, krallığı kuran I. Attalos’un oğlu II. Attalos da daha sonra güneye inerek Attalia kentini kuruyor ve Antalya da adını buradan alıyor.
Bergama ya da eski adıyla Pergamon/Pergamum’u konu eden gruplardan biri İtalyan power/progresif metal grubu TURBOANGEL. Grubun 1999’da çıkan “As Cold As Ice” EP’si “Pergamon” adlı enstrümantal şarkıyla açılıyor. Benzer şekilde, ABD’li thrash metal grubu THE NATIONAL CEMETERY ORCHESTRA’nın 2002’de çıkan “Beyond the Shadows” albümünde “Pergamum” adlı bir şarkı var. Aynı isimde bir şarkı Meksikalı black/doom metal grubu HAGEL’in 2021’de çıkan “Veneration of the Black Light”ında da yer alıyor. LIGHTNING STRIKES ACROSS THE SKY adlı ABD’li tek kişilik black metal projesinin 2021 çıkışlı split’i “Nightmare Kvlt” ise “Crawling Toward the Throne of Pergamon” isimli şarkıyla kapanıyor.
“From the depths of my black soul, I wither
And I crawl forth to that throne of snake
The throne of the snake.”
Bu sözlerin Bergama’daki Asklepion Antik Kenti’nde bulunan Yılanlı Sütun’dan ilham alınarak yazılmış olması kuvvetle muhtemel. Deri değiştirmesi sebebiyle yenilenmeyi ve sağlığı simgeleyen yılan, yanında zeytin dalları ve yaşamı simgeleyen bir çarkla birlikte Bergama’daki bu sütunda yer almakta.
Bu temayı işleyen diğer bir grup da ABD’li stoner/doom metal grubu THE GOOD KIND OF MUSHROOM. 2016’da çıkardıkları “Bapharet Vessel” albümünde yukarıda bahsettiğim Attalos’u konu eden “Stoa of Attalos” adlı bir şarkı var.
“Raised are the flags of the Holy King.
Must nature prostrate, for sinning thing?
Pergamon, ruler of me.”
Son olarak bu konudan nemalanan bir diğer grup da Hollandalı melodik black metal grubu ASKLEPEION. 2023’te çıkan “Basilisk” albümlerinin kapağında Bergama’daki tapınağa ve yukarıda bahsettiğim yılanlı sütuna ithafen sütuna sarılmış bir yılan görüyoruz.
MANİSA
Hristiyanlık için önem taşıyan Yedi Kilise’nin üçünü içinde barındıran Manisa da bu vesileyle metal dünyasında yer buluyor. Lidya medeniyeti içerisinde yer alan ve günümüzde Manisa topraklarına denk gelen Sardis şehrinin (Sart, Salihli) kuşatılmasını konu eden “Siege of Sardis” adlı şarkı, Alman thrash metal grubu GUMOMANIACS’ın 2017 çıkışlı “By Endurance We Conquer – Demons & Damnation”da bulunabilir.
YEDİ KİLİSE
Hazır Efes’ten, İzmir’den, Bergama’dan, Manisa’dan bahsetmişken yukarıda da değindiğimiz Yedi Kilise konusunu da araya girelim istiyorum. Yedi Kilise, Yeni Ahit’in sonuncu kitabı olan Vahiy Kitabı’nda geçen ve Erken Hristiyanlığın başlıca yedi kilisesini ifade eden bir kavram. “Yedi Vahiy Kilisesi”, “Mahşerin Yedi Kilisesi” ve “Asya’nın Yedi Kilisesi” olarak da bilinen bu yedi kilisenin tamamı Türkiye sınırları içerisinde yer alıyor.
Vahiy, 1:11’e göre İsa, Ege’deki Patmos (Batnaz) Adası’nda sürgünde bulunan Yuhanna’ya talimat veriyor ve “Gördüklerine ilişkin bir yazı yazıp yedi kilisenin her birine; Ephesus’a (Efes), Smyrna’ya (İzmir), Pergamum’a (Bergama), Thyatira’ya (Akhisar, Manisa), Sardis’e (Salihli, Manisa), Philadelphia’ya (Alaşehir, Manisa) ve Laodicea’ya (Laodikya, Denizli) gönder” diyor. İsa böylelikle Yuhanna aracılığıyla kiliseleri (kiliseden kasıt o bölgedeki Hristiyan toplum) bir nevi uyararak günahlarından sıyrılmaları yönünde öğüt vermek istiyor. Bu gibi bir konuyu da metal grupları elbette ki es geçmiyor.
Bu konuda doğal olarak aklımıza gelen ilk örnek ABD’li POSSESSED’in “Seven Churches” albümü. Gelmiş geçmiş ilk death metal albümlerinden biri olarak kabul edilen “Seven Churches” adını ülkemizdeki bu yedi kiliseden alıyor ve albümde de aynı adda bir şarkı var. Alman doom metal grubu ANGEL OF DAMNATION’ın 2018’de çıkan “Heathen Witchcraft” albümünde ise “Lord of the Seven Churches” adlı şarkıyı görüyoruz. Yine Almanya’dan progresif rock/gothic/death metal grubu SOLAR SPINE’ın 1999 çıkışlı “Elysium” albümünde “Seven Churches” adlı şarkı mevcut. Endonezya’ya gittiğimizde ise tek kişilik black metal oluşumu ARMAGEDDON HOLOCAUST’u görüyoruz. 2000’de çıkan “Into Total Destruction” albümünde “The Seven Churches of Apokalypse” adlı bir şarkı var. İngiliz death metal grubu PROGRESSIVE DEATH PROCEDURE ise 2004’teki “Disciples of a Whore” demosunu “Seven Churches Burning” ile açıyor. Arjantinli death/thrash metal grubu ROLLING MACHINE’in 2019 tarihli “Apocalypse” albümünde de “Seven Churches” isimli bir parça yer alıyor. İtalyan black metal grubu MORBID PEST’in 2014 tarihli “Loculo d’orrore” albümünde ise “The Seven Church’s Wolf”u görüyoruz. Son olarak Yunan gitar virtüözü THEODORE ZIRAS’ın solo projesinin 2007’de çıkan “Hyperpyrexia” albümünde de “Seven Churches” adlı bir şarkı var.
MUĞLA
Muğla dendiğinde ilk akla gelen yerlerden biri elbette ki Bodrum. Bodrum özelinde bahsedilmesi gereken ve geçmişe uzanan en önemli konu, dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Halikarnas Mozolesi. MÖ 333 yılında bugün Bodrum’a tekabül eden Halicarnassus’ta ölen Karya Kralı Mausolos için inşa edilen bu mozole dönemi için öylesine büyük bir etkiye sahip ki, bugün anıt mezar anlamında kullandığımız “mozole” kelimesi bile Mausolos’tan geliyor.
Bu mozoleden bahseden iki şarkıyla karşılaşıyoruz. İlki Efes kısmında da adını andığımız İngiliz power/progresif metal grubu WITHOUT MOTIVE’in “7 Wonders” albümünde yer alan “Mausoleum at Harlicarnassus”, diğeri ise Yunan, İtalyan ve İngiliz müzisyenler tarafından kurulan TOWARDS ATLANTIS LIGHTS adlı funeral doom/death metal grubunun 2018’de çıkardığı “Dust of Aeons” albümündeki “Greeting Mausolus’ Tomb”.
Karya olarak bilinen ve Muğla ile Denizli’nin bir kısmını içine alan bölge de kimi şarkılara konu olmuş durumda. Çalışmamızda adını pek çok kez anacağımız Güney Kıbrıslı epik power metal grubu ARRAYAN PATH’in 2018’de çıkardığı “Archegonoi” albümünde “Bellerophon (Forged by the Blacksmith)” adlı bir şarkı var. Grup, Antalya kısmında da bahsi geçecek bu mitolojik kahramanın Chimaera’yı öldürmesini anlatırken şu sözleri kullanıyor:
“Oh scream of the sirens, slayer of the monster in Caria
Son of Poseidon, killer of Belleros, a shadow-demon, under the stars
Tell me why… Oh Bellerophon”
Aynı albümde Muğla’nın Datça ilçesinde bulunan antik bir yerleşim olan Knidos’u konu eden “Battle of Cnidus” adlı bir şarkı da var. Milattan önce 394 yılında, Korint Savaşları sırasında Sparta ile Ahameniş İmparatorluğu arasında gerçekleşen bu muharebede, Ege Denizi’nde üstünlük kurmak isteyen Sparta donanması tamamen yok edilmiş ve ardından Ege Denizi’ndeki söz sahipliği Atinalılara geçmiş.
ABD’li senfonik black metal grubu MOONLIGHT SWORD’un 2022’de çıkan “Elven Blood” demosunda da “Carian Sorcery” adlı enstrümantal bir şarkı var.
DENİZLİ
Şimdi de Ege kıyısından içeriye doğru ilerleyelim. MÖ 261-245 yılları arasında Seleukos Kralı II. Antiokhos, günümüzde Denizli olarak bilinen yerde karısı Laodike’nin adıyla Laodikeia adlı bir şehir kuruyor. Türkler burayı ele geçirdikten sonra yörenin ismi Ladik olarak devam ediyor ve Selçuklu kayıtlarında da bu şekilde gözüküyor. İbn-i Battuta’nın seyahatnamesinde ise buradan Tunguzlu olarak bahsedildiği görülüyor, ki Denizli isminin de buradan geldiği düşünülüyor. Yukarıda bahsettiğimiz Yedi Kilise’den biri de Denizli ilimizde bulunan Laodikya Antik Kenti’ndeki kilise. Hristiyanlık açısından önem taşıyan bu kilise özellikle Hristiyan temalarını işleyen, Hristiyanlığı yücelten gruplar tarafından konu edilmiş.
ABD’li ETERNAL MYSTERY adlı Hristiyan death metal/grindcore grubu 2006’de çıkan “The Coming Armageddon Holocaust” albümünde “The Church of Laodicea” adlı şarkıya yer vermiş. Aynı şekilde Litvanyalı melodik death metal grubu A SECRET ENDING’in 2022 çıkışlı “Hell Quakes” EP’sinde de “The Temple of Laodicea” adlı bir şarkı mevcut. Panamalı ve ABD’li müzisyenlerden kurulu bir diğer Hristiyanlık temalı grup olan REHUMANIZE da olaya grindcore tarafından yaklaşmış ve 2009’da çıkan “Resident Apostasy” albümünde “Planet Laodicea” adlı şarkıyı sunmuş. Şarkının sözlerinde Vahiy Kitabı 3:14-15’in bir kısmı aynen yazılmış durumda. Türkçesi şu şekilde.
“Laodikya’daki kilisenin meleğine yaz. Amin, sadık ve gerçek tanık, Tanrı yaratılışının kaynağı şöyle diyor: ‘Yaptıklarını biliyorum. Ne soğuksun ne sıcak. Keşke ya soğuk ya sıcak olsaydın! Oysa ne sıcak ne soğuksun, ılıksın. Bu yüzden seni ağzımdan kusacağım. Zenginim, zenginleştim, hiçbir şeye gereksinmem yok diyorsun; ama zavallı, acınacak durumda, yoksul, kör ve çıplak olduğunu bilmiyorsun.’”
Tabii konuyu karşı taraftan ele alan gruplar da var. İrlandalı death metal grubu COLDWAR 2011’deki “Christus Deathshead” albümündeki “Church of Laodicea” adlı şarkıda yukarıdaki ayetin son kısmını nakarat olarak kullanmış.
“Wretched, miserable, poor, blind, naked.”
Tek kişilik Rus oluşum SENMUTH da 2011’de çıkan ve büyük kısmı Antalya’yı konu eden “Trm̃mis”te (Likçe “Likya” anlamına geliyor) “Pamukkale [Travertineapol]” ve “Hierapolis” adlı şarkılara yer vermiş. “Hierapolis”, Pamukkale’de bulunan antik kentin adı. İki şarkı da enstrümantal olduğundan bahsedilen belirli bir konu bulunmuyor.
ANTALYA
Çok derin bir geçmişi olan Antalya ve civar bölgeler de çeşitli gruplar tarafından şarkılara, hatta albümlere konu olmuş yerleşimlerimizden. Antalya ve Fethiye körfezlerini içine alan Teke Yarımadası, (eski ismiyle Likya) kuzeyindeki Pisidia ve batısındaki Karya (günümüzde Muğla ve Denizli’nin bir kısmı) özellikle bu bölgedeki antik kentlerin fazlalığından dolayı şarkılara konu olmuş.
Antalya ve metal dediğimizde en çok öne çıkan oluşum tek kişilik Rus proje SENMUTH. Deneysel/endüstriyel doom metal/ambient/elektronik tarzda müzik yapan SENMUTH’un tek adamı Valery Androsov grubu 2004’te kurmuş ve o günden beri 202 (yazıyla, iki yüz iki) albüm çıkarmış. Bu albümlerden biri de adını Likçede “Likya” anlamına gelen “Trm̃mis”ten alan ve Antalya başta olmak üzere yakın bölgenin pek çok yerleşimini referans olarak kullanan “Trm̃mis” albümü. Albüm çok büyük olasılıkla Androsov’un bölgeye yaptığı bir seyahatte şekillenmiş ve “Xanthos Voice”, “Λυκία”, “Ancient Whisper of Myra”, “Antiquity Stone Theatre”, “Idryos”, “Tahtalı”, “Mediterranean Sea” gibi şarkılar barındırıyor.
Şarkılara sırayla bakacak olursak Xanthos, Likya Birliği’nin en önemli şehirlerinden biriydi ve günümüzde Kaş’ın Kınık köyünde bulunan bir antik kent. “Λυκία” ise Likya’nın Kiril alfabesiyle yazılmış hâli. Myra Antik Kenti, Likya döneminden kalan önemli bir yerleşim ve günümüzde Demre ilçesinde bulunuyor. “Antiquity Stone Theatre” ülkemizdeki herhangi bir antik tiyatrodan ilham almış olabilir ancak bu bölgedeki antik tiyatroların en ünlüsü olan Aspendos’tan bahsediyor olması büyük olasılık. “Idryos” Kemer ilçesinin antik ismiyken, “Tahtalı” ise Kemer’in güneybatısında bulunan Olimpos Dağı’nın günümüzdeki adı olarak karşımıza çıkıyor.
Yine SENMUTH’un 2011’de çıkan “Antiquatorial” albümünde “Dolichiste Azure Water” adlı bir parça yer alıyor. “Dolichiste”, günümüzde Demre açıklarında bulunan küçük bir ada olan Kekova Adası’nın eski adı. Yine aynı albümde, Kemer sınırları içinde bulunan Phaselis Antik Kenti’ni referans alan “Phaselis Rosarium” adlı bir şarkı var. Phaselis Antik Kenti’ne 15 dakika mesafede, bir süre önce kapanmış olan Hotel Rosarium adlı bir otel olduğu bilgisini de verelim. Belki de Androsov Antalya ziyareti sırasında burada da kalmıştır.
Antalya ile ilgili bir diğer ilginç örnek de Platon’un “Er Efsanesi” özelinde karşımıza çıkıyor. MÖ 340 civarlarında Sokratik diyalog türünde yazdığı “Republic” adlı eserinde Platon, Pamfilyalı Armenios’un oğlu Er’in savaşta ölmesini ve öldükten sonra başına gelenleri anlatır. Ölen insanların ruhlarının nereye gideceğine karar verilen yere götürülen Er, iki tarafa da götürülmez ve olan bitene tanıklık etmesi için orada bekletilir. Uzun ve kapsamlı bir konu olduğundan burada bizi ilgilendiren tarafına eğilelim. Pamfilya, Antalya’daki Aksu çayının doğusundan başlayan ve Antalya’nın doğusunun tamamını kapsayarak Kilikya’ya kadar uzanan bölgenin MÖ 500 yılına uzanan antik ismi.
Aspendos, Perge, Side, Sillyon, Hemaksia gibi antik kentlerin de içinde bulunduğu Pamfilya’yla ilgili bu efsaneyi şarkılarında konu eden iki örnek var. Bunlardan biri ABD’li death metal grubu ULCER’ın 2015’te çıkardığı “The Opposite of Everyone” albümünde yer alan “Myth of Er”. Aynı adlı diğer bir şarkı da ABD’li melodik death metal grubu FECALITH’in 2019’da çıkan “Fecalith” EP’sinde yer alıyor.
Antalya’yla ilgili diğer bir örnek de antik çağlardaki adı “Chimaera” olan ve günümüzde Antalya Çıralı’da bulunan Yanartaş’la ilgili. En az 2500 yıldan bu yana aktifliğini sürdürdüğü tahmin edilen bu alanda 50 adet metan gazı çıkış bacası bulunuyor ve bunlardan 20 tanesi hâlâ aktif. Burası adını Yunan mitolojisindeki Bellerophon tarafından öldürülen ve ateş püskürten bir yaratık olan Chimaera’dan alıyor. Metal dünyasında adını Chimaera’dan alan yüzlerce grup, albüm ve şarkı olduğundan her birini örneklememize gerek yok. Ne var ki Kanadalı tek kişilik black metal oluşumu ETERNAL DOWNFALL’un 2022’de çıkardığı aynı isimli demosunda, mitolojik karakter Chimaera’dan değil de direkt bu bölgeden bahseden “Eternal Flames of Chimaera” adlı bir şarkı olduğunu belirtebiliriz.
Chimaera’yı öldüren Bellerophon da doğal olarak kimi gruplar tarafından konu edilmiş. Direkt olarak konum atan bir gruptan örnek verecek olursak, Yunan epik doom metal grubu LITANY 2016 tarihli “Pyres of Lamentation” albümünde “Bellerophon’s Doom” adlı bir şarkıya yer vermiş. Parçada Olimpos ifadesi geçiyor.
ŞIRNAK
Şırnak şehrimiz de 5000 yıl kadar öncesinden bir örnekle çalışmamızda yer alıyor. Milattan önce 3000 ile milattan önce 11. yüzyıllar arasında varlığını sürdüren bir Mezopotamya/Yukarı Dicle devleti olan Hurrilerin inancına göre gökyüzü ve fırtına tanrısı olan Teşup, geçmişi didik didik eden araştırmacı metalcilerin gözünden kaçmamış ve iki şarkıyla da olsa adından söz ettirmiş. Günümüzde Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine denk gelen yer de dâhil olmak üzere genişçe bir alanı kaplayan bir bölgedeki toplumlarca inanılan Teşup’tan söz eden gruplara baktığımızda, İtalyan death metal grubu VALGRIND’in 2023’te çıkan “Millennium of Night Bliss” albümünün açılış şarkısı “Teshub”u ve Fin black/death metal grubu WARLOCKS VOICE’un 2021’de çıkan “Black Pig of the Synagogue” EP’sindeki “Teshub, Electric Striker”ı görüyoruz.
FIRAT ve DİCLE
Hem Eski Ahit’te hem de Yeni Ahit’te geçen, Sümerler de dâhil Mezopotamya’da ortaya çıkan pek çok inanışta adı anılan Euphrates (Fırat) ve Tigris (Dicle) de doğal olarak pek çok grubun albümlerinde yer bulmuş. Batı Asya’nın en uzun nehri olan Fırat’tan ve Türkiye’yi de geçerek Orta Doğu’ya ilerleyen eşlikçisi Dicle’den bahseden gruplardan biri, Hristiyan inancını öne çıkaran sözleriyle tanıdığımız ABD’li thrash/heavy metal grubu TOURNIQUET. Grup 2003 tarihli “Where Moth and Rust Destroy” albümündeki “Healing Waters of the Tigris”de İncil’den de alıntılar yaparak Dicle’den bahsediyor.
“Healing waters of the Tigris
Ever flowing and all knowing
Healing waters of the Tigris
Washing over me”
Alman deneysel black metal/ambient oluşumu UR’un kendi adını taşıyan 2016 çıkışlı albümünde “Between Euphrat and Tigris”, aynı türde müzik yapan İspanyol NAAKHUM’un 2010’daki “Anunnaki” EP’sinde ise “Between Tigris and Eufrates” adlı şarkıları görüyoruz. Avustralyalı sludge/stoner/thrash metal/punk grubu MAGIC CHICKEN FUDGETOE’nun 2018’de çıkan “StarCult Euphrates” EP’sinde ise aynı adlı şarkı bizleri selamlıyor.
“Violent act in Euphrates by the river
Found the spaceman
Seen the vision, seen the future down in the dirt”
Bu dizelerde bahsedilen şiddet eylemi (“violent act”), Eski Ahit’teki Son Peygamberler kısmının ikinci kitabı olan Yeremya Kitabı 46:10’da karşımıza çıkıyor.
“Çünkü o gün Rab’bin, Her Şeye Egemen Rab’bin günüdür. Düşmanlarından öç alması için öç günüdür. Kılıç doyana dek yiyecek, kanlarını kana kana içecek. Çünkü Rab, Her Şeye Egemen Rab, Kuzeyde, Fırat kıyısında kurban hazırlıyor.”
Aynı konudan bahseden ancak sözleri olmayan bir diğer şarkı da Hollandalı black metal grubu THE BEAST OF THE APOCALYPSE’in 2015 çıkışlı albümü “The Touch of Ithuriel’s Spear”da bulunan “Sacrifice on the Banks of the Euphrates”. Bunların dışında ondan fazla grubun “Euphrates”, “Son of Euphrates”, “Tigris & Euphrates”, “Death at Euphrates”, “Rise of the Euphrates”, “The River Euphrates”, “Way to Eufrates” ve “Tigris” gibi adlara sahip şarkıları var.
ADANA
Şırnak kısmında bahsettiğimiz Teşup’tan devam edersek, Teşup’a Hurriler tarafından kurulduğu düşünülen Kizzuvatna Krallığı’nın merkezi olduğu tahmin edilen Kumanni’de de inanıldığı sanılıyor. Kumanni’nin neresi olduğuna dair iki görüş var. Bunlardan biri Adana’nın kuzeyindeki Tufanbeyli ilçesine bağlı Şarköy’de yer alan bir ören yeri olan Şar, diğeriyse yine Adana’nın Ceyhan ilçesine bağlı Sirkeli Köyü’nde bulunan Sirkeli Höyüğü. Dolayısıyla Şırnak kısmında Teşup’la ilgili olarak bahsi geçen iki şarkı, Adana için de örnek gösterilebilir.
Adana’yı da ilgilendiren diğer bir konu da adını Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adana illerimizden geçerek Akdeniz’e dökülen Ceyhan Nehri’nin eski adı olan Pyramus’tan alan Pyramus ile Thisbe hikâyesi. Romalı şair Ovid’in MÖ 8 yılında kaleme aldığı “Metamorphoses” adlı şiirde anlatılan bir aşk hikâyesi olan Pyramus ile Thisbe, sonradan pek çok yazar ve sanatçı tarafından yorumlanan, Sheakespeare’in Romeo ve Juliet’ine ilham veren, THE BEATLES’tan THE SIMPSONS’a dek popüler kültürün pek çok alanında karşımıza çıkan bir hikâye. Buna göre iki aşıktan Pyramus Ceyhan Nehri’ne, Thisbe ise yakınındaki bir dereye dönüşüyor. Pyramus özelinde çalışmamızda yer alan örneklere baktığımızda ilk olarak İtalyan death/doom metal grubu EXCRUCIOR’un 1996’da çıkan ilk ve tek albümü “Pyramus et Thisbe”yi görüyoruz. Tamamı bu temaya odaklanan çalışmada aynı isimli bir şarkı da var. ABD’li doom metal/hard rock grubu RETRO GRAVE’in kendi adını taşıyan 2007 EP’sinde de “Pyramus & Thisbe” adlı şarkı yer alıyor. Bir diğer örnekse İtalyan progresif/power metal grubu ELEGACY’nin 2005’teki “Impressions” albümünde bulunan “The Veil (Pyramus et Thisbe)”.
HATAY
Geldik ülkemizin metal bağlamında adından en çok söz ettiren birkaç şehrinden biri olan Hatay’a. Hatay özellikle Antakya’nın dinler tarihindeki öneminden dolayı metal dünyasında çok ama çok fazla işlenen bir şehir. Büyük İskender’in generallerinden biri olan I. Seleukos tarafından MÖ 4 yüzyıl sonlarında kurulan Antakya (Antioch), günümüzde Hatay sınırları içerisinde bulunan bir ilçe. Ticaret yollarına yakın olması sebebiyle tarih boyunca büyük önem taşıyan Antakya, tarih öncesi dönem, Helenistik dönem, Roma dönemi, Osmanlı ve sonrasında da her daim kilit rol üstlenmiş ve çok farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir yer. Dediğimiz gibi, bölge özellikle Hristiyanlık açısından müthiş büyük bir önem taşıyor. Dünyanın ilk Katolik Kilisesi olan Saint Pierre Kilisesi’ni barındırmasının yanı sıra dört büyük patriklik merkezinden de biri olan Antakya, tarihte “Hristiyan” ifadesinin ilk kez kullanıldığı yer olarak da biliniyor.
Tabii Antakya’ya dair en önemli konulardan biri de Birinci Haçlı Seferi sırasında burada gerçekleşen kuşatma. 1096 yılında Avrupa’dan yola çıkan Haçlı Ordusu Balkanlar’ı geçip Anadolu’ya girmiş ve I. Kılıç Arslan komutasındaki Anadolu Selçuklu Devleti’yle savaşarak Antakya’ya varmıştı. Burayı kuşatan Haçlılar sonra Suriye, Lübnan, Filistin üzerinden Kudüs’e varmış ve burayı ele geçirmişlerdi. Çalışmamızı ilgilendiren kısım olan Antakya’nın kuşatılmasına odaklanırsak, “Battle of Antioch” ve “Siege of Antioch” olarak adlandırılan bu kuşatmada Haçlı Ordusu önemli bir zafer elde etmişti. Fransız Krallığı ve çevresindeki kontluklardan oluşan Katolik Haçlı Ordusu, Müslüman tarafta bulunan Büyük Selçuklu Devleti Antakya Emirliği’ni, Musul Atabeyliği’ni, Suriye Selçukluları Şam Melikliği’ni ve Halep Melikliği’ni yenerek 1098 yılında Antakya’yı ele geçirmiş, ardından da Antakya Prensliği’ni kurmuştu.
İki büyük din arasındaki bu ilk ve en önemli savaş da dâhil olmak üzere bölgenin dinî önemi pek çok grubun Antakya temalı şarkılar yazmasına neden olmuş. O dönemde Haçlılar, Müslümanlara “Hristiyan olmayan” anlamına gelen “Saracen/Sarazen” adını takmıştı. Aşağıdaki şarkı sözlerinde göreceğiniz “Saracens” ifadesi, Haçlıların Antakya’da savaştıkları Müslümanları ifade ediyor.
Kanadalı heavy metal grubu ANTIOCH’un 2015 yılında çıkardığı ve Birinci Haçlı Seferi’ni “eğlenceli” bir üslupla işlediği “Antioch II: First Strÿke” albümünün kapağında Hristiyanlığın simgelerinden olan aslan, bir rokete binmiş şekilde görülüyor. Kapanış şarkısı “Antioch”ta da şu sözlere rastlıyoruz:
“An army behind me as I travel the relentless seas
Towards the city of Antioch: a prize fit for a king
We will meet the Saracens with blood and steel
They will be overwhelmed, we will crush them and make them kneel
Charge!”
ABD’li power metal grubu JUDICATOR’ın 2018’de çıkan “The Last Emperor” albümü de kapağından sözlerine kadar Birinci Haçlı Seferi’nden ve ona eklemlenen yan konulardan, işin içine biraz da kurgu katarak bahsediyor. Haçlı Ordusu’nun Avrupa’dan yola çıkışından Kudüs’e varışına kadar olan yolculuğunu anlatan albüm, seferin Antakya ayağını da aynı isimli şarkıda işliyor.
“Outside the city of Antioch
Crusaders patiently laying siege
Until the day came for Raynald Porchet
The knight was captured and paraded on the walls”
Sözlerde geçen Raynald Porchet İtalya’nın güneyinden gelen ve Antakya’da esir düştükten sonra Müslüman olmayı reddettiği için idam edilen bir Haçlı şövalyesi. Kapaktaki Haçlılardan biri muhtemelen onu temsil ediyor.
Albümün teması bununla da kalmıyor, 1096 yılında gerçekleşen ve altı ay süren Halkın Haçlı Seferi’nden de bahsediliyor. Bu seferde Haçlı Orduları ile Anadolu Selçuklu Devleti karşı karşıya geliyor ve Haçlı Orduları Kuzeybatı Anadolu’da I. Kılıç Arslan önderliğindeki Selçuklu Ordusu tarafından yenilgiye uğratılıyor. Albümde Haçlı Ordusu’nun İznik’e (Nikea) gelişinden, sonradan Kudüs’ü alan Haçlı Komutanı Godefroy de Bouillon’dan, dönemin Bizans İmparatoru I. Aleksios’tan, Hristiyanların kutsal topraklarını işgal ettikleri gerekçesiyle Selçuklu Türklerine lanet okuyan ve Clermont Konsili’nde yaptığı konuşmayla Birinci Haçlı Seferi’ni başlatan Papa II. Urbanus’tan, Haçlı Ordusu’nun Anadolu’yu geçip Antakya’yı fethetmesini sağlayan ve ardından da Antakya Prensi olan I. Boemondo’dan da bahsediliyor.
Antakya ile ilgili enteresan örneklerden birini de Brezilyalı black/death metal grubu CURSED EXCRUCIATION’ın 2023’te çıkan “Arcane Diabolism” albümündeki “The Sorcerer of Antioch” adlı şarkıda görüyoruz. Burada bahsedilen “sorcerer”, Antakyalı Aziz Sipriyanus. İnanışa göre bu kişi sonradan Hristiyanlığı kabul eden pagan bir büyücü. Çalışmanın ilerleyen kısımlarında bahsedeceğimiz Diocletianus zulmü sırasında günümüzde İzmit olarak bildiğimiz yere tekabül eden Nikomedia’da şehit edilen Sipriyanus’un özellikle Brezilyalı bir grup tarafından ele alınmasına şaşmamak gerek.
Gelin bunu açıklayalım. 17., 18. ve 19. yüzyıllarda yazılan ve zamanında Antakyalı Aziz Sipriyanus tarafından yazıldığı iddia edilen bazı büyü metinleri var. Bu olay esasında tamamen bir efsane olsa da dilden dile yayılarak geniş kitleler tarafından doğru kabul edilmeye başlanıyor ve metinler bir araya getirilerek “Aziz Sipriyanus’un Kitabı” adı altında farklı dillere çevriliyor. Bunlardan en çok bilineni Portekizce olanı. Diğer dillerdekilerden farklı olarak bu versiyonda “En Kapsamlı ve Gerçek”, “Tamamlanmış Tek Örnek”, “Otantik” gibi ifadeler olduğundan en etkili ve en çok inanılan kitap da bu oluyor. Kitap esasında Katolik inancından birtakım genel ifadeler içeriyor ve Latin Amerika Cadıcılığını ifade eden “Bruxaria” kavramıyla ilgili temaları işliyor (ünlü death metal/grindcore grubu BRUJERIA da adını buradan alıyor). Dolayısıyla hem işlediği temalar hem de Portekizce olması nedeniyle kitap dünyada en çok Brezilya’da ün kazanıyor ve Quimbanda, Umbanda, Candomblé gibi Afro-Brezilya dinlerine inananlar tarafından gerçekmişçesine benimseniyor. İşte CURSED EXCRUCIATION da “The Sorcerer of Antioch”ta bu konuyu işliyor.
“Child of Antioch
Raised in the temple of Apollo
Journeys to darkness
To explore the occult
Through ancient cities
Of glory and might
Mastering knowledge
Seeking true illumination
Initiated to the enochian mysteries
Summoner of spirits
Storms and pestilence
Commander of daemons
And legion of fallen souls
Disciple of Evora
The great sorcerer of Antioch”
İskoç grup MAN MADE ORIGIN de yine tamamı Birinci Haçlı Seferi’ne adanan 2016 çıkışlı “The Divine Soulless” albümündeki “Antioch” adlı şarkıda şu sözlere yer veriyor:
“Byzantine, awaited them, with cold eyes
Rooms of gold to buy their noble hearts
Alexius schemed to use them for his own ends
Antioch was his key to the east.”
Fransız progresif death metal grubu SYMBYOSIS ise “On the Wings of Phoenix” albümündeki “Crusades Part IV”da Türklerin Antakya’da Haçlılara sıkıntı yarattığından şu sözlerle bahsetmiş.
“But the rise of the Turks threatens the safety
And all the power of the Roman union
Send the troops to protect the independence
Of all Christendom, come on crusaders”
ABD’li senfonik black/death metal grubu TINE’ın “The Forest Dreams of Black” albümünde de bu konuyu işleyen “Horrors at Antioch” adlı bir şarkı var. Aynı albümde yer alan ve Osmanlıların Vlad Tepeș’le olan sıkıntılarını anlatan “The Crusade of Dracul”dan ise konusu geldiğinde bahsedeceğiz, sözlerinden örnekler vereceğiz.
ABD’li tek kişilik senfonik power metal projesi SWARZO’nun üç şarkılık “Take the Cross” EP’si de tamamen bu temaya odaklanıyor ve şarkılardan ikisinin adı “Antioch, Pt. 1 (The Siege)” ve “Antioch, Pt. 2 (The Battle)”. ABD’li senfonik metal grubu SEVENTH LEGEND’ın 2023 çıkışlı “After Death” albümünde ise “Antioch Awaits” diye bir şarkı bizleri selamlıyor.
Adını çalışmanın ileriki bölümlerinde de göreceğimiz ABD/Güney Kıbrıslı epik power metal grubu ARRAYAN PATH ise 2011’de çıkan “Ira Imperium” albümündeki “Emir of the Faithful” adlı şarkıda ilginç şekilde olayın Müslümanlar tarafına bakıyor. Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı Antakya Emiri Yağı-Sayan’ın Antakya Kuşatması sırasında Antakya Kalesi’ni Haçlılara karşı savunması, övgü dolu sözlerle anlatılıyor.
“A leader of Islam
A warrior with greatness in his heart
A humanitarian
So different from what we know so far
Commander of the faithful
Against the French invaders
He became triumphant
(He became the leader)
He is the sun
The true side of Quran”
İtalyan grup EXULTET’in 2010 çıkışlı “I Soldati Della Croce” albümünde yer alan “L’assedio di Antiochia” adlı şarkısı da Haçlıların Antakya’yı kuşatmasını konu ediyor. Şarkıda Hristiyan gözcülerin Antakya’ya doğru ilerleyen büyük bir Türk ordusu gördüklerini söylediklerinden ve Türklerin ihanete uğradıklarını çok geç fark ettiklerinden söz ediliyor.
Bunların haricinde, bakmak isteyenler için İtalyan stoner metal/rock grubu RUDHEN’in 2021’de çıkan “M” albümünde de “Antakya” diye bir şarkı var. Ayrıca Malezya’dan Brezilya’ya, Avusturya’dan Singapur’a dek yayılan WE THE VILLAINS, SECULARIS, THRONE OF HERESY, ENFORCED, VOLUPTEM SANGUINIS, CAFERGOT ve VAULT gruplarının da Antakya’daki Haçlı savaşlarına ilişkin şarkıları bulunuyor, şarkı sözleri bulunmadığından sadece belirtmekle yetinelim.
Son olarak da yine Hatay’da bulunan İskenderun’un bir şarkıya konu olduğunu görüyoruz. 2020’den bu yana DARK TRANQUILLITY gitaristi olan Johan Reinholdz’un 1999’da kurduğu progresif metal grubu ANDROMEDA’nın 2006’da çıkan “Chimera” albümünde “Iskenderun” adlı bir şarkı mevcut.
“Oh I wanna be there
Where the stones lie still around you
Oh I wanna be there
Where the fire will not harm you
There’s a place I always go when I’m feeling lost
When I’m cold
And when there’s no shelter from the storm
Iskenderun”
GAZİANTEP
Gaziantep’e ilişkin bulabildiğimiz tek örnek, Avusturyalı enstrümantal sludge/doom metal grubu DOS BRUJOS’un 2017’de çıkan “Babylonia” EP’sinin açılışını yapan “The Battle of Carchemish” adlı şarkı. Milattan önce 604 yılında Babilliler ile Mısırlıların Karkamış’ta karşı karşıya geldiği Karkamış Muharebesi’nden ilham alan şarkının adında geçen Karkamış, Erken Bakır Çağı’na kadar uzanan ve günümüzde hem Türkiye hem de Suriye topraklarında yer alan bir antik kent. Aynı şekilde günümüzde de Gaziantep sınırları içerisinde Karkamış adlı bir ilçe bulunuyor.
BURSA
Bursa’nın metal dünyasıyla en büyük bağlantısı şüphesiz ki İznik (Nicaea/Nicea). 325 yılında İmparator I. Konstantin himayesinde gerçekleşen Birinci İznik Konsili’nde Roma İmparatorluğu içerisinde Hristiyanlığa ilişkin temel konular masaya yatırılmıştı. İsa’nın Tanrı’yla aynı öze sahip olduğunun, İsa’nın Tanrı olduğunun kabul edildiği konsilde inanç prensiplerinin temelleri belirlenmişti. Din temasıyla çok yakından ilgilenen metal dünyası da doğal olarak bu mihenk taşı niteliğindeki olaydan bahsetmekten geri durmuyor.
İtalyan gothic/doom metal grubu NENIA’nın 1999 demosu “Candles in the Dawn”da ve ABD’li teknik/brutal death metal grubu CYNOSURE’ın 2017’de çıkan “Vitriol” EP’sinde “Nicaea” adlı şarkılar var. ABD’li death/black metal grubu BEFOULMENT’ın PUTRID TEMPLE’la çıkardığı 2019 split’inde “Dread Steeds ov Nicaea”, İsveçli GODHEAD MACHINERY’nin 2017’deki ilk albümü “Ouroboros”ta “Council of Nicaea”, ABD’li heavy metal grubu BRIAR ROSE’un 2009 çıkışlı albümü “Roses are Rare, Violence is True”da ise “The Council of Nicaea” adlı parçaları görüyoruz. Danimarkalı SOLMYR’in 2019 tarihli “Creatio Ex Nihilo: Demo Collection” adlı çalışmasında ve ABD’li black metal grubu ABERTH’in kendi adını taşıyan 2020 demosunda da “The First Council of Nicaea” adlı şarkılar yer alıyor.
Çalışmamızın çeşitli başlıklarında adını anacağımız İtalyan grup EXULTET ise yine adını birkaç kez daha tekrarlayacağımız “I Soldati Della Croce” albümünde “La Resa di Nicea”, yani “İznik’in Teslim Oluşu” adlı şarkıya yer vermiş. Burada bahsedilen konu, Anadolu Selçuklu sultanı I. Kılıç Arslan komutasındaki ordunun Anadolu’yu geçerek Kudüs’e ilerlemek isteyen Haçlı Ordusu karşısında yenilgiye uğraması ve başkenti İznik’ten Konya’ya taşımak durumunda kalması. İznik Metropoliti Alexius’un da adının geçtiği şarkıda Alexius’un Türklere teslim ol çağrısı yaptığından, aksi takdirde öldürüleceklerini söylediğinden bahsediliyor.
“Alessio, con Nicea prossima a capitolare
Contatta segretamenti i Turchi consigliandoli ad arrendersi a lui,
piuttosto che essere fatti a pezzi dai Franchi,
descritti come “uomini assetati di sangue”
BALIKESİR
Günümüzde Balıkesir olan topraklara baktığımızda ilk olarak İngiliz senfonik/epik black metal grubu BAL-SAGOTH’u görüyoruz. Şarkı sözlerinde detaya inme konusunda öne çıkan BAL-SAGOTH, 2006 çıkışlı “The Chthonic Chronicles” albümündeki “To Storm the Cyclopean Gates of Byzantium” adlı şarkıda 193 yılında Roma imparatoru olan Pescennius Niger ile 193-211 yılları arasında imparatorluğun başına geçen Septimus Severus arasında yaşanan ve Erdek olarak bildiğimiz yerde gerçekleşen Kizikos Savaşı’ndan bahsediyor. Aynı şarkıda İznik (Nicea) ve Hatay’da (Issus) gerçekleşen savaşlara ve Bizans kütüphanesinde saklanan kadim el yazmalarına da değiniliyor.
“Alea iacta est! Emperor Publius Helvius Pertinax has fallen victim to the assassin’s blade. As I stand gazing out across the massed ranks of our Pannonian legions, Septimus Severus duly strives to consolidate his newly acquired control of the Empire. Pescennius Niger is slain, his forces expelled from Cyzicus, Nicaea and Issus, and yet Clodius Albinus has sailed from Britannia and is raising an army in Gaul in his own bid to seize the throne.”
ABD’li stoner metal/punk grubu DANUTA’nın 2022’de çıkan ve kendi adını taşıyan demosunda ise “Head of Medusa” adlı bir şarkı bulunuyor. Yazının Konya kısmında da dediğim gibi Medusa’nın yaşadığı yer konusunda farklı iddialar var ve Balıkesir de bunlardan biri. Grup sözlerde Medusa’nın yaşadığı yer olarak, Antik Yunan şairi Hesiod ve trajedi yazarı Aeschylus’un öne sürdüğü Sarpedon’un adını vermiş. Efsaneye göre Sarpedon, Balıkesir’in Ayvalık (antik zamanlarda “Cisthene” ve “Mysia” olarak geçiyor) ilçesi taraflarında yer alan bir ada.
“Woman made from serpent’s tongue and eyes of slated gray
Far upon the Sarpedon another world away”
Balıkesir’i ilgilendiren diğer bir tema da Yunan mitolojisinde ve Afrodit’e yazılan Homerik İlahi’de geçen Truvalı kahraman Aeneas ile ilgili. Buna göre Truva’nın düşmesinin ardından kaçan Truvalılara önderlik eden Aeneas Balıkesir’in Edremit ilçesinde bulunan Kaz Dağı’nın (İda Dağı) güneyinde bulunan Antandros’a (Altınoluk) geliyor ve ardından da Kuzey Afrika’daki Kartaca’ya kadar uzanan bir deniz yolculuğuna çıkıyor. Mitolojik bağlamda Afrodit’in de oğlu olan Aeneas ile ilgili şarkı yazan gruplardan biri, 1997’de çıkardığı “…and Now He’s Sleeping” demosunda “Aeneas” isminde bir şarkıya yer veren Slovak death/doom metal grubu BEAST OF PREY. Bir diğeri, 2013’te çıkardığı “Hesperia” albümünü “Aeneas” adlı şarkıyla açan İtalyan senfonik black/power metal grubu STORMLORD. Yine İtalya’dan black metal grubu XÄL de 2022’de çıkardığı “Ode to the Eternal Heroes of the White Race” EP’sinde yine bu isimli bir şarkıya yer vermiş.
ÇANAKKALE
Sıra geldi Hatay ve İstanbul’la birlikte ülkemizi metal dünyasında en çok temsil eden üç şehirden biri olan Çanakkale’ye. Çanakkale’nin metal dünyasındaki yerini doğal olarak büyük oranda Gelibolu oluşturuyor. I. Dünya Savaşı sırasında, 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında geçen muharebeler, yer alan ülkelerin çokluğu ve yaşananlardan dolayı pek çok grup tarafından işlenen konular.
Çok fazla örnek olduğu için hemen başlayalım. Bunlardan biri, savaşta ANZAK olarak da bilinen Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu’nun (Australian and New Zealand Army Corps) yaşadıklarını konu eden Avustralyalı power metal grubu DUNGEON. 2006’da çıkardıkları veda albümlerindeki “Gallipoli” adlı şarkıda “Güneyin çocukları, propagandanın kurbanı oldular ve kıyılarımızdan ayrılarak çok uzaklardaki bir savaşa gittiler” deniyor. Şarkının nakaratında ise “Hayatını kaybeden sekiz bin adam, ölene dek onurluyuz, ANZAK gururunu yaşıyoruz. Bize verilen emirle Çanakkale Boğazı’na akın ettik” gibi sözler yer alıyor.
Çek grup EXCALIBUR’un 1989’da çıkan demosunda ve tek kişilik İskoç atmosferik black metal projesi STAC POLLAIDH’ın 2021’de çıkan “Overture for the Damned” albümünde de yine “Gallipoli” adlı parçalar var. Tabii bu konudaki en meşhur şarkılardan biri de tüm temasını savaş üzerine kuran İsveçli power metal grubu SABATON imzasını taşıyor. 2008 çıkışlı “The Art of War” albümlerinde bulunan ve klip de çekilen “Cliffs of Gallipoli”de grup yine o savaşta ölenlerden bahsediyor, yok yere yitip giden hayatları anlatıyor.
Bizi alakadar eden diğer bir örnek de Ukrayna’dan geliyor. Black/doom metal grubu 1914, 2015’te çıkardığı ilk albümü “Eschatology of War”da “Ottoman Rise” diye bir şarkıya yer vermişti. Farklı ülkelerin I. Dünya Savaşı’ndaki rollerini işleyen şarkıları sayesinde savaşta yer almış ülkelerdeki dinleyicilerin dikkatini çeken 1914, “Ottoman Rise” sayesinde de ülkemizdeki bir kısım metal dinleyicisinin merakını cezbetmeyi başarmıştı. “Ottoman Rise”, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Abdülmecit dönemindeki millî marşı olan Mecidiye Marşı’yla başlıyor, Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözüyle devam ediyor. Aynı şekilde Atatürk’ün bazı sözleri şarkıda İngilizce olarak kullanılıyor ve parçanın ortasında bir de ezan bölümü yer alıyor. Mecidiye Marşı günümüz Türklerinin dahi pek aşina olduğu bir şey değilken 1914’in bunu kullanması, grubun işlediği konuyu ne kadar ciddiye aldığını kanıtlıyor.
“Onların barbar olduğunu düşünmüştük
Ancak iyi eğitimli, topları ve makineli tüfekleri olan
Bir imparatorluk ordusuyla karşılaştık
Onlara şu emri veren bir komutanları varken,
Nasıl kazanabiliriz ki?
“Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum.”
1914 ile yaptığımız röportajda da kendilerine “Ottoman Rise” konusunu sormuş ve şu cevabı almıştık:
“Ana fikir, ideolojik altyapı ve araştırma kısmı grubumuzun ruhani lideri diyebileceğim vokalistimiz Dmytro tarafından yapıldı. Aynı şey diğer tüm şarkılarımız için de geçerli. Bir şarkıyı yazmaya başlamadan önce yaptığımız pek çok şey var. Arşivler, günlükler, resmî belgeler araştırılıyor, belgeseller izleniyor. Türkiye’den herhangi biriyle konuştuğunu sanmıyorum ama belki de konuşmuştur, emin değilim. Osmanlı’yla ilgili bir şarkı olunca, daha önce kullanılmamış birtakım şeyleri entegre etmeye çalıştık.”
Avustralya’dan çıkan bir black metal grubu olan MERZUUL da 2021 tarihli “Gallipoli” EP’sinin tamamını ülkemiz topraklarında yaşananlara, Çanakkale’deki ANZAK çıkarmasına ayırmış. EP’nin açılış şarkısı “25.04.1915”, sözleri olmasa da tarihten anladığımız üzere Arıburnu Çıkarması’ndan bahsediyor.
Avustralyalı thrash/black metal grubu olan GOSPEL OF THE HORNS’un 2007’de çıkardığı “Realm of the Damned” albümünde de yine Gelibolu’yu ilgilendiren “1915” adlı şarkı var. Bu şarkıda da Lone Pine’dan, yani Kanlısırt Muharebesi’nden bahsediliyor.
Çanakkale’de yaşananlara ilişkin en kapsamlı örneği ise sona sakladım. Belki de dedelerini, dedelerinin babalarını savaşta kaybeden Avustralyalı gruplar bu konuyu son derece içselleştirmiş şekilde ele alabiliyorlar. Bunlardan en önemlisi death/black/thrash metal grubu SACRIPHYX. Grup ilk demo ve split’lerinde Gelibolu’da savaşan ANZAK güçlerini konu ettiği şarkılara yer vermiş ve sonra bunları kendi adını taşıyan toplamada bir araya getirmiş. Bu şarkılara bakacak olursak, ilk olarak Kanlısırt Muharebesi olarak bilinen “Battle of Lone Pine”ın konu edildiği “Lone Pine”ı görüyoruz. ANZAK galibiyetiyle sonuçlanan muharebeyle ilgili olarak grup “Nihayet değerli bir zafer elde ettik, ancak çok kayıp verdik” yorumunu yapıyor. “Victory of Withdrawal” (“Geri Çekilme Zaferi”) adlı şarkıda ise Arıburnu Cephesi’nde gerçekleşen ve günümüzde Anzak Koyu olarak bilinen yerde yaşanan taktik savaş anlatılıyor, ANZAK güçlerinin uyguladıkları taktikle Türk askerlerini nasıl kandırdıklarından söz ediliyor.
“For the Australian, New Zealand army corps
First steps had been taken to deceive the now honoured Turk…”
“…The Turks spotted nothing unusual, yet another classic bluff…”
“…The Turks were truly deceived…”
Diğer bir şarkı olan ve adını Yeni Zelandalı tabur komutanı Alfred John Shout’tan alan “A.J. Shout VC” ise “Baby 700” olarak da bilinen 180 Rakımlı Tepe’de gerçekleşen muharebeyi konu ediyor.
“…He led an advance and captured territory known as Baby 700
Captured Turks were stunned as their belongings were quickly plundered…”
Türk Ordusu’nun ANZAK desteğindeki İngilizlere karşı zafer kazandığı bu muharebede Yeni Zelandalı birliklerin gecikmesi ve İngilizlerin yenilmesi sonucunda ortada tek bir Avustralya taburu kalmış ve bu birlik de 3 Mayıs gecesi geri çekilerek Türk askerlerinin zaferini resmîleştirmişti.
“…At Gaba Tepe although wounded, carried more than a dozen injured mates…”
“The Nek” adlı şarkı ise doğrudan Kılıçbayır Muharebesi’ni anlatıyor. 7 Ağustos 1915’te gerçekleşen ve Çanakkale Savaşı’nın en dramatik olaylarından biri kabul edilen bu olayda, açıkta demirli gemilerden sabah 04.00’te topçu ateşi başlayacak ve 04.30’da sonlandırılacaktı. Birlikler de top ateşi bittiği anda taarruza geçeceklerdi. Ne var ki topçu ateşini yöneten komutanın saati taarruzu yöneten komutanın saatinden 7 dakika geriydi, yani gemilerin bombardımanı taarruz birliklerinin planından 7 dakika erken başlamıştı. Bunun sonucunda taarruz birlikleri bombardımanın sonlanmasından 7 dakika sonra taarruza geçebildiler. Bombardıman sırasında siperlere saklanan Türk birlikleri ise aradaki bu 7 dakikada tekrar saldırı konumuna geçme fırsatı buldular ve taarruz birliklerini dımdızlak yakalayarak 600 Avustralya askerinden 372’sini öldürdü ya da yaraladılar. Türk tarafında neredeyse hiçbir kaybın yaşanmadığı olayda, Cesaret Tepesi adlı yer sadece 15 dakika içerisinde yüzlerce Avustralyalı askerin cesediyle kaplanmıştı. Kılıçbayır Muharebesi, 1981 yılında yayınlanan ve başrolünde Mel Gibson’ın oynadığı “Gelibolu” adlı Avustralya yapımı filmin sonunda da konu edilmişti.
SACRIPHYX’in konuyla ilgili şarkıları bunlarla da bitmiyor. Günümüzde aynı isimde bir mezarlığın da bulunduğu yerde yaşananları anlatan “Quinn’s Post”ta, grup yaşananların cehennemden beter olduğu söylüyor ve “siperler birbirine o kadar yakındı ki bir Türk’ün öksürdüğünü bile duyabilirdiniz” ifadesini kullanıyor.
“Trenches so close you can hear a Turk cough…”
Son şarkı “Peninsula of Graves” ise 25 Nisan 1915’te Arıburnu Çıkarması’nda yaşananları anlatıyor. Grup, Avustralyalıların çok kayıplar verdiğini, her yerin mezarlığa döndüğünü söylüyor ve araya da “her askerin bir Türk öldürme umudu taşıdığı” ifadesini sıkıştırıyor.
“Many escaped death and injury
Adrenalin sent them up the slopes
The first to kill a Turk
Were many a man’s hopes”
SACRIPHYX’in 2013’te çıkardığı “The Western Front” albümünün son şarkısı ise “Wells of Beersheba”. Bu şarkı Osmanlı’nın Filistin Cephesi’ndeki Birüssebi Muharebesi’ni anlatıyor. 31 Ekim 1917’de gerçekleşen muharebede İngiliz birlikleri günümüzde bir İsrail şehri olan Birüssebi’ye (Be’er Sheva) saldırmıştı. Atlı ANZAK güçlerinin Osmanlı birliklerini yendiği yarım günlük çatışmalar sonucunda Birüssebi İngilizlerin komutasına geçti. Osmanlı birlikleri Gazze’yi boşalttı ve ardından Osmanlı kuvvetleri geri çekilmeye, İngilizler ise ilerlemeye başladı. SACRIPHYX Avustralyalı askerlerin bu başarısını, Türklerin büyük bir bozguna uğratıldığını ve kafalarının süngülerle (“bayonet”) delindiğini söyleyerek anlatıyor:
“In sight of the Turks, they lined up in three rows
Hoping this untried tactic would deliver the fatal blow…”
“…They cursed the Turkish Arabs as they sped across their land
The Turkish artillery had started and a few fine soldiers fell
But still they charged towards their goal, the famed Beersheba’s Wells…”
“…They hacked down upon the heads of Turks with bayonet and fist…”
Avustralyalı ON MY COMMAND adlı grup da 2018 tarihli “Apparitions” albümünde Çanakkale Boğazı anlamına gelen “Dardanelles” ifadesinin geçtiği “Through the Dardanelles” adlı şarkıya yer vermiş.
Yunan epik power metal grubu SACRED BLOOD da Çanakkale topraklarının geçmişinden bahseden oluşumlardan. Atinalı grup, 2012’de çıkan “Alexandros” albümünde “The Battle of the Granicus (Persian in Throes)” adlı şarkıya yer vermiş. Tamamı Büyük İskender ile Ahameniş İmparatorluğu arasında geçen savaşlara eğilen albümün bu şarkısında grup günümüzde Biga Çayı dolaylarına denk gelen Granikos’ta gerçeklenen ve MÖ 334’e tarihlenen muharebeyi konu ediyor. Granicus, Biga Çayı’nın eski adı ve grup da şarkıda bunu şu şekilde ifade ediyor.
“Those who stand against him shall
I fall, down where Granicus flows…
…Their poignant screams
Were carried to Abydos’ halls!”
Şarkıda geçen Abydos da yine Çanakkale’deki Nara Burnu’nun doğusunda bulunan bir antik kent.
Çanakkale’deki diğer bir yerleşim olan Hisarlık da geçmişi üzerinden metal dünyasında yüzlerce, binlerce kez ele alınmış bir coğrafya. Eski adıyla Ilion ya da diğer adıyla Truva özelinde sayısız grup Homeros’un İlyada ve Odesa destanlarından ve Truva Savaşı’ndan defalarca bahsetmiş, şarkılarına konu etmiş. Akhilleus, Helena, Truva Atı da dâhil konuyla ilgili her bir kavram ve karakterle ilgili yüzlerce şarkı mevcut.
324 yılında Çanakkale Boğazı’nın eski adı olan Hellespont’ta gerçekleşen deniz muharebesi de yine metal dünyası tarafından atlanmayan olaylardan. Hristiyanlığı kabul eden ilk Roma imparatoru olan I. Konstantin’in oğlu Crispus ile diğer bir Roma imparatoru olan Licinian arasında gerçekleşen muharebede Crispus çok daha az sayıda askerle mutlak bir zafer elde etmiş. Boğaziçi’nde ve Lapseki’de tutulan savaş gemilerini alt eden Crispus’un bu zaferinin ardından aynı yıl Konstantin de günümüzde Üsküdar olarak bildiğimiz yerde gerçekleşen Hrisopolis Muharebesi’nde Licinian’ı yenmiş ve Roma İmparatorluğu’nun başına geçmiş. Hellespont aynı zamanda Yunan mitolojisi açısından da önemli bir konum ve Akhilleus, Afrodit gibi isimlerin hikâyelerine ev sahipliği yapan bir yer.
Hellespont’ta yaşananlardan bahseden gruplardan biri İsveçli atmosferik sludge metal grubu SIGNO ROJO. Grup 2011’de çıkardığı “Promo Album 2011” adlı albümde “Lashing the Hellespont” adlı şarkıya yer vermiş. Kanadalı epik heavy metal grubu TALES OF MEDUSA ise 2009 yılında “Storms over Hellespont” adlı bir demo çıkarmış. ABD’li heavy/doom metal grubu WOLFTOOTH’un 2021’de çıkan “Blood & Iron” albümünde de “Hellespont” adlı şarkı var. Sözlerinden örnek vereceğimiz şarkı ise İsrailli senfonik black metal grubu DAGOR DAGORATH’ın 2014’te çıkan “Dissident” albümündeki “Desired Hellespont”.
“Bosphorus…
Hellspont…
Bosphorus embraces all eager souls
Hellspont is all dreamers port”
Çanakkale özelinde son olarak da denize açılalım ve ülkemizin en büyük iki adası olan Gökçeada ve Bozcaada’ya gidelim. Metal dünyasında direkt olarak bu iki adadan bahseden bir şarkı yoksa da tek bir şarkıda bu iki adaya referans olarak kabul edebileceğimiz bir ayrıntı mevcut. Homeros, İlyada’da Poseidon’dan bahsettiği bir bölümde şöyle diyor:
“Denizin derinliklerinde,
Tenedos ile sarp Imbros arasındaki tepede,
Girişi geniş bir mağara var.
Dünyayı titreten Poseidon atlarını oraya bıraktı.”
Burada geçen Tenedos Bozcaada’nın, Imbros ise Gökçeada’nın Yunanca adları. Fransız thrash metal grubu INFINITE TRANSLATION’ın 2006’da çıkan “The Anger of Gods” demosunda “Poseidon’s Horses” adlı bir şarkı var. Şarkı sözleri bulunmadığından parçada bu iki adanın ismi geçiyor mu bilgimiz yok, ancak dolaylı da olsa bu iki adayı da bu şekilde anmış olalım.
EDİRNE
Avrupa’nın Anadolu’yla olan bağlantısını oluşturan Trakya’nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Edirne’yle (Adrianople) ilgili şarkılara baktığımızda üç örnekle karşılaşıyoruz. Bu şarkılar ABD’li black metal grubu DARKWOR’un 2010’da çıkan “Feoderati” albümünün açılışını yapan “Dawn at Adrianople”, ABD’li doom metal grubu PURIFICATION’ın 2022’de çıkan “Possessed in the Ritual Grove” adlı split’e katıldığı şarkılardan biri olan “Adrianople (Suicide Morning)” ve İtalyan folk/black metal grubu FOTLAND’ın 2014’te çıkan “Gloria et Morte” albümünde yer alan “Adrianopoli”.
ESKİŞEHİR
Yukarıda adını andığımız ve yazının ilerleyen kısımlarında daha da detaylı bahsedeceğimiz İtalyan grup EXULTET’in 2010 çıkışlı “I Soldati Della Croce” albümünde yer alan “La Battaglia di Dorileo” adlı şarkıda, Eskişehir’in kuzey batısında yer alan Şarhöyük’ün eski adı olan Dorlion’da gerçekleşen 1097 tarihli Dorileon Muharebesi konu ediliyor ve “Atlı Türk okçuları Haçlıları vurmaya devam ediyordu, ancak güçlü zırhları sayesinde Haçlılar kendilerini cesurca savunabiliyordu” deniyor. Birinci Haçlı Seferi’nin başında gerçekleşen bu muharebede Haçlılar I. Kılıç Arslan komutasındaki Anadolu Selçuklu Ordusu’nu yenmiş ve Anadolu’daki ilerlemelerine devam etmişti.
ÇORUM
Ülkemizdeki şehirlerin neredeyse tamamında olduğu gibi Çorum da tarih boyunca pek çok kez el değiştiren bir yerleşim. Geçmişe baktığımızda Hititler, Frigler, Kimmerler, Medler, Persler, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Danişmendliler, Moğollar, Eretnalılar, Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti ve Osmanlılar tarafından idare edilen Çorum topraklarının bizi ilgilendiren en önemli olaylarından biri Hititlerin başkenti Hattuşaş’ın burada kurulmuş olması.
Anadolu tarihinin en önemli medeniyetlerinden biri olan ve MÖ 1650-1190 yılları arasında bu topraklarda yaşayan Hititler özelinde karşımıza çıkan şarkılara baktığımızda iki örnekle karşılaşıyoruz. Bunlardan ilki İsveçli doom/death metal grubu EVOCATOR’ın 2022 çıkışlı “Ancient Cataclysm” albümünde yer alan ve Hitit başkenti Hattuşaş’ın anıldığı “Bane of Hattusa”. Diğeri ise daha bilinen bir örnek olarak ABD’li death metal devi NILE’ın 2009 çıkışlı “Those Whom the Gods Detest” albümündeki “Hittite Dung Incantation”.
Bunu biraz açalım. Hititler büyü konusuna önem veren bir medeniyetti ve çivi yazısı metinlerinde büyüyle ilgili çeşitli ifadelere rastlanıyordu. Araştırmacı kişiliğiyle tanıdığımız NILE insanı Karl Sanders da “Hitit Dışkı Büyüsü” anlamına gelen “Hittite Dung Incantation”da direkt olarak Išharuwa şehrinde yaşayan büyücü kadın Hepattarakki’nin büyülenmeye karşı ritüelini içeren tablette yer alan ifadelerini şarkı sözlerine aktarmış. Išharuwa’nın tam olarak nereye denk geldiği bilinmemekle birlikte, tabletin Mukiş Krallığı’nın başkenti Alalakh’tan gelmiş olabileceği düşünülüyormuş ve buranın da Hatay’ın Reyhanlı ilçesi civarlarına tekabül ettiği tahmin ediliyor.
“I have removed the demon Algalmati from you
I have pushed the demon Annamiluli from your skull
I have extinguished fire from your brow
And ignited it in the sorcerer’s head
I have driven away the stench of the dog from you
But the dog’s excrement
The dog’s flesh
The dog’s bones
You must utterly consume
Lest the dog’s shade”
Bu sözler Hepattarakki’nin tablete yazdığı aşağıdaki ifadelerinden alıntı.
“Agalmati’yi uzaklaştırırım.
Annamiluli’yi başından kovalarım.
Başındaki ateşi söndürürüm ve onu büyüyü yapan adamın başında yakarım.
Köpeğin kokusunu senden uzaklaştırırım.
Köpeğin pisliğini, köpeğin kemiğini ve köpeğin etini tütsü olarak yakarım.
Senin için alt üst ettiğim kötülüğü şimdi senden çekip çıkarıyorum.
Onu kovalıyorum ve sonra büyüyü yapan insanın üzerine atıyorum.”
AMASYA
Tarih boyunca çok farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan, MÖ 281 yılında kurulan Pontus Krallığı’na başkentlik (Amaseia) yapan Amasya da metal dünyasının ilgisinden payını alan şehirlerimizden. Yunan heavy metal grubu THELEMITE’ın 2021’de çıkardığı “Thelemis” albümünde yer alan “Anatolia” adlı şarkıda, 1915’te Amasya’daki Merzifon Amerikan Koleji’nde gerçekleşen olaylardan bahsediliyor. “Amasya”, “Merzifon” ve “Iris River” (Yeşilırmak) kelimelerinin geçtiği şarkıda konu edilen olaya göre, 10 Ağustos 1915’te Merzifon’da bulunan ve çoğunluğu Rum ve Ermeni öğrencilerden oluşan Merzifon Amerikan Koleji’ne giren İttihat ve Terakki güçlerinin kampüste pek çok öğrenciyi öldürdüğü, bir kısmını ise ölüme sürdüğü söyleniyor.
“Amasya, the city of princes and kings
Merzifunda the town where a college was built
Anatolia, Anatolia
Iris River, would carry their blood to the sea
Ghost houses still echo the cries of them kids…”
SİVAS
Hristiyan dünyasında sıklıkla kullanılan ve esasında “Sivaslı” anlamına gelen “Sebastian” isminin de çıkış yeri olan Sivas, adını MÖ 1. yüzyılda Antik Yunanlar tarafından kullanılan bir onur/ünvan ifadesinden alıyor. Roma İmparatorluğu’nda “majesteleri/ulu/yüce” anlamına gelen “Augustus” ifadesi yerine, Antik Yunanlar da “Sebastos” ifadesini kullanıyordu ve Sivas da adını buradan almıştı. Günümüzde de “sevastos” şeklinde telaffuz edilen “σεβαστός”, Yunancada “saygı gören” anlamına geliyor.
Sivas’la ilgili şarkılara baktığımızda bir adet örnekle karşılaşıyoruz. Hırvat black/thrash metal/hardcore punk grubu SLUMS OF SODOM’un 2019’da çıkardığı “Witchcraft and Sorcery” EP’sinde Sivas’ın günümüzde Zara olarak bilinen ilçesinde yer alan Kösedağ’da gerçekleşen ve 3 Temmuz 1243’te Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğollara yenilerek Moğol egemenliğine girmesiyle sonuçlanan Kösedağ Muharebesi’nin anlatıldığı “The Oath of Baiju Noyan” adlı şarkı var. Bunun sebebi, grubun Ridvan Kučuk adlı vokalistinin Türk geçmişine yönelik ilgisi olabilir. Şarkıda Moğol komutanı Baycu Noyan’dan ve Cengiz Han’dan sonra Moğol İmparatoru olan Ögeday’dan bahsediliyor.
MALATYA
Anadolu’daki farklı konumları içine alan bir konu olmasına rağmen, yaşananların kırılma noktası Malatya’da gerçekleştiğinden birkaç farklı konumu Malatya başlığı altında anmayı uygun gördüm. Bu konu, Roma İmparatorluğu’nun pagan olduğu zamanlarda Hristiyanlara yapılan zulümlerle ilgili. İmparatorlar Diocletianus, Maximianus, Galerius ve Constantius 303 yılında Hristiyanların inanç haklarını fesheden ve onları geleneksel inançlara yönelmek zorunda bırakan fermanlar yayımlamış. Bunların başını çeken ve Antik Yunan’ın Olimpos Tanrılarına inanan pagan imparator Diocletianus, yayımlanan birinci fermanda Nikomedya’da (İzmit) inşa edilen yeni kilisenin yerle bir edilmesini, içindeki kutsal yazmaların yakılmasını ve ganimetlerin alınmasını emretmiş.
Melitene’de (Malatya) baş gösteren isyanlar sonucunda yayımlanan ikinci ferman ise din adamlarının tutuklanmasını ve çok daha ciddi yaptırımları emrediyormuş. Daha sonra yayımlanan başka fermanlar ve sertleşen önlemler kapsamında Avrupa ve Anadolu Hristiyanlar için cehenneme dönmüş. Antakyalı rahip Lukianos İznik’te idam edilmiş, Hristiyan olduğunu itiraf edenlere korkunç işkenceler yapılmış. Antakya yönetimi Maximianus’tan Hristiyanların Antakya’da yaşamalarının önlenmesini istemiş, Maximianus da yazdığı tebliğ ile bunu onaylayarak tüm yönetimlere şehirlerindeki Hristiyanları kovmalarını emretmiş. Nisan 312’de Sardis’te (Salihli, Manisa) yayımlanan bu tebliğin üç nüshasından biri de günümüzde Antalya’nın Finike ilçesi yakınlarındaki Arycanda’ya gönderilmişti.
İşte bu temadan bahseden şarkılardan biri Alman black metal grubu SEEDS OF HATE’in 2002’de çıkan ve tamamı bu konuya odaklanan “Persecution of Christian Filth” albümündeki aynı addaki şarkı. Bir diğeri, İtalyan black metal grubu ACHERONTE’nin 2016’da çıkardığı “Ancient Furies” albümündeki “Ancient Persecutor of Christianity (Diocletian)”. Şilili black/death/thrash metal grubu FORCE OF DARKNESS’ın “ReHELLsal II” demosunda da “Christian Persecution” adlı şarkı yer alıyor. Şarkı sözleri bulunduğundan son sıraya ayırdığım örnek ise Avustralyalı tek kişilik black metal projesi KOMMODUS’un 2020’de çıkan “Kommodus” adlı albümündeki “Diocletian Persecution”.
“Diocletian Persecution
The strongest pagan empire
Converted by a successor’s vision
The final pagan, a resolve like we’ve never seen
A reputation and legacy besmirched by Emperor Constantine”
Adı geçmişken, yukarıda sözünü ettiğimiz ACHERONTE’nin albümünde, ucu bir şekilde bize dokunan üç şarkı daha var. “Tanrının Kırbacı” anlamına gelen ve Hun İmparatoru Attila’yı konu eden “Flagellum Dei (Attila)”, Moğol-Türk Timur İmparatoru Aksak Timur’u (Timurlenk) konu eden “The Lame One (Timur Barlas)” ve bu çalışmanın en geniş konularından biri olarak aşağıda çok kapsamlı şekilde işleyeceğimiz Kazıklı Voyvoda’dan söz eden “The Lord Impaler (Vlad III)”.
MUŞ
26 Ağustos 1071’de Büyük Selçuklu İmparatorluğu hükümdarı Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşen ve “Türklere Anadolu’nun kapılarını sonsuza dek açan son muharebe” olarak bilinen Malazgirt Meydan Muharebesi de tek bir örnekle de olsa metal dünyasındaki yerini almış. Yunan epik heavy metal grubu INNER MAKAM 2010’da çıkan “Inner Strife” albümünde “Epos of the Betrayed Emperor (Manzikert 1071 A.D)” diye bir şarkıya yer vermiş. “Manzikert”, “Malazgirt”in Bizans İmparatorluğu dönemindeki adı.
AĞRI
Ağrı Dağı’nın Ermenice ismi olan Ararat da metal dünyasında birkaç kez işlenmiş. İtalyan black metal grubu GURU OF DARKNESS’ın 2019 yılında çıkan “Ararat” adlı bir albümü ve aynı adlı bir şarkısı var. Belçikalı power metal grubu IRON MASK ise 2016’da çıkardığı “Diabolica” albümünde “Ararat” diye bir şarkıya yer vermiş ve Ağrı Dağı’nın tüm dağların en kutsalı olduğundan bahsetmiş. Fin heavy/doom metal grubu SAPATA’nın 2017’de çıkan “Satanibator” albümünde de “Ararat” adlı bir şarkı yer alırken, Rumen thrash/groove metal grubu SKULLP’ın 2010’da çıkan “Evolution Through Genocide” albümünde ise “In the Shade of Ararat” adlı şarkıyı görüyoruz. ORPHANED LAND’in de 2005 yılında çıkan ve kapağında Ağrı Dağı’nın yer aldığı “Ararat” adlı bir EP’si var. Bölgeyi en derinlemesine ve kapsamlı işleyen grup ise Brezilyalı black/death metal grubu EMPD SAYNO. Grup 2022’de çıkan albümünün konsepti için Mezopotamya’ya uzanmış ve albüm adını da “The Resurrection Chamber of Gilgamesh” koymuş. Çalışmada mitolojik konular işlenirken şarkılardan birinin adı “On the Mountains of Ararat”. Bunlara ek olarak Nuh’un gemisinden ve “Nuh’un dağı”ndan bahseden çeşitli şarkılar da var.
KIBRIS
Bu çalışmanın en geniş kapsamlı kısımlarından birini oluşturan İstanbul’a geçmeden önce Kıbrıs’a da uğramak istiyorum, çünkü 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı da dâhil olmak üzere Kıbrıs’ın geçmişiyle ilgili şarkılar da karşımıza çıkıyor.
Bunların en bariz olanı, Lefkoşa’dan çıkan heavy metal grubu DRAGONBREATH’in 2021 tarihli “The Awakening” albümünde yer alan “1974” adlı şarkı. Normalde Kıbrıs Rum Kesimi’nden çıkan bir gruptan çok daha sert, saldırgan bir üslup beklenebilir ancak DRAGONBREATH bu şarkıda 20 Temmuz 1974 günü sabah 06.05’te başlayan çıkarmayla ilgili olarak keder ve mağduriyet odaklı sözler yazmış.
“We must run to the fight, leaving everything behind
The enemy’s soldiers are spreading death in their pass
Our reinforcements haven’t arranged
Young boys to the guns, they are giving their lives for us
Sacrificed once more, our resistance has failed
Refugees of war, of summer 1974”
Kıbrıs’a ilişkin gördüğümüz diğer bir örnek de yine Kıbrıs Rum Kesimi’nden, Limasol şehrinden çıkan epik power metal grubu ARRAYAN PATH’in 2022’de çıkan “Thus Always to Tyrants” albümünde yer alan “In Salamis” adlı şarkı. Bu şarkıda günümüzde Gazimağusa şehrinin kuzeyinde yer alan Salamis Harabeleri’nin geçmişine, bölgede kurulu olan Salamis Krallığı’na giden grup dönemin Salamis Kralı I. Evagoras’tan, Perslerin zulmünden ve antik Lübnan şehri Sur’a yapılan yolculuktan bahsediyor.
İsveçli doom/death metal grubu EVOCATOR da Bronz Çağı’nın çöküşünü anlattığı 2022 tarihli “Ancient Cataclysm” albümünü “Ruination of Alashyia” adlı şarkıyla açmış. “Alaşya”nın Kıbrıs Adası’nın eski adı olduğu düşünülüyor.
Bunların dışında, yazıda adı sıkça geçen tek kişilik Rus oluşum SENMUTH’un da 2014’teki “Archæoheritage” albümünde günümüzün Gazimağusa’sından (Famagusta) ilham alan “Famagusta, Frozen in Time” adlı bir şarkı var. Yine Lefkoşa’dan çıkan atmosferik black metal/noise grubu TOME OF THE UNREPLENISHED’in 2022 tarihli “Earthbound” albümünde “Tryst at the Gales of Cyprus” adlı bir şarkı yer alıyor.
ANTİK ZAMANDA ANADOLU
Tarihte Batı dünyası adına pek çok açıdan en önemli yerlerden biri olan ve kaybedilmesiyle büyük travmalar yaratan İstanbul’a geçmeden önce bahsetmek istediğim kapsamlı bir konu daha var. İstanbul bu çalışmanın en geniş bölümünü oluşturduğundan ve çalışmanın sonraki bölümleri de İstanbul’a eklemlenen bazı konularla genişlediğinden, İstanbul’u ülkemizdeki tüm şehirlerden ayrı tutarak öncesinde yine çok ilginç örnekler barındıran başka bir başlıkla devam etmek istiyorum. Bunun için de yine çok eskilere gidecek ve Anadolu’nun Demir Çağı’ndan bile eski zamanlara dek uzanan yerleşimlerine, antik medeniyetlerine bakacağız.
KAPADOKYA
Ülkemizin coğrafi özellikleri başta olmak üzere pek çok açıdan en enteresan yerlerinden biri başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri’yi kapsayan ve yaklaşık 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’dan püsküren lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl süresince yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla oluşan Kapadokya. Paleolitik zamanlardan beri insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılan Kapadokya; Antik Makedonya Krallığı, Kapadokya Krallığı, Hitit Krallığı da dâhil olmak üzere pek çok medeniyetin egemenliği altına girmiş bir bölge. İleriki zamanlarda Roma İmparatorluğu’nun baskısından kaçan Hristiyanların sığındığı, kayalara evler ve kiliseler oyduğu Kapadokya, bu yönetim ve inanç değişimlerinden dolayı ikonoklazm hareketinin de yoğun şekilde görüldüğü bir yer olmuş. Bir yeri ele geçiren farklı dine mensup gücün ya da aynı dinin farklı bir mezhebinin kendinden önceki dine veya mezhebe ait ikonları, dinî simgeleri yıkması ya da değiştirmesini ifade eden ikonoklazm kavramının izleri, Kapadokya’daki kiliselerde de görülüyor. Bizans İmparatoru III. Leon’un 726-843 yılları arasında ikonları yasaklamasının ardından ikon yanlısı gruplar Kapadokya’ya sığınıyor ve ikonoklazm etkisinde kalan birkaç kilise hariç burası bu topluluklar için güvenli bir ibadet merkezine dönüşüyor.
Metal grupları da durur mu, hemen bu konuyu işlemek için kolları sıvıyor. Tahmin edeceğiniz gibi DARKTHRONE’dan bahsediyorum. Grup daha black metal yapmaya başlamadan çıkardığı ilk albümü “Soulside Journey”de bulunan “Iconoclasm Sweeps Cappadocia”da bu konuyu işlemişti.
“Crush not only our surrounding walls of curiosity
But also the hordes of blind believers”
Kapadokya’yı işleyen diğer bir grup da yukarıda adını andığım ve bundan sonra da anacağım tek kişilik Rus oluşum SENMUTH. Grubun tamamı Türkiye’nin çeşitli bölgelerini konu eden 2011 çıkışlı “Trm̃mis” albümünde “Cappadocia’s Caves”, 2015’te çıkan “Nakshatra” albümünde ise “Göreme” adlı şarkılar bulunuyor.
Kapadokya’da yaşamış önemli şahsiyetler özelinde baktığımızda, günümüzde Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Kemerhisar beldesinde bulunan Tyana (Tuwana) adlı yerleşimde doğan Yeni Pisagorcu filozof Apollonius’tan bahseden şarkılar görüyoruz. Bunlardan biri ABD’li teknik/progresif death metal grubu CONTRARIAN’ın 2023’te çıkan “Sage of Shekhinah” adlı albümünde yer alan “Apollonius of Tyana” adlı şarkı. Bir diğeri Fin doom metal grubu FUNERAL PLANET’ın 2007’de çıkan “The Chosen Ones” albümündeki “Invocation of Tyana”, bir diğeri ise Ukraynalı senfonik metal grubu KREIGEN’in 2016’da çıkan “Therion of Wawel” albümünün açılışını yapan “Apollonius of Tyana Journey”.
Daha eskilere gidersek, Kapadokya’nın MÖ 95 yılında tahta geçen ilk Ariobarzan kral olan Ariobarzanes’i konu eden bir şarkıyı İranlı ANCIENT CAVALRY’nin 2021 çıkışlı “Shahnameh” albümünde görüyoruz. Yine çok eskilere gittiğimizde, Kapadokya’da bulunan ve Kayseri’ye adını veren Caesarea adlı yerleşim de tek bir örnekte, Rus death metal grubu MENTAL DISSECTION’ın 1997’de çıkan “Духовное разложение” demosundaki “Sectio Caesarea in Mortua” adlı şarkıda karşımıza çıkıyor.
PONTUS
Günümüzde Aydın’ın Didim ilçesine tekabül eden Miletus’ta yaşayan ve tüccarlıkla uğraşan Yunan kolonileri MÖ 800 civarında o zamanki adı Sinope olan Sinop’a göçmüşler. Bu koloniler, Karadeniz’in hırçın karakterinden dolayı bu denize “misafirperver olmayan deniz” anlamına gelen “Pontos Axeinos” adını vermişler. Pontus olarak da bildiğimiz yerin de adını aldığı “pontos”, antik zamanda “denizin kişileştirilmiş hâli” gibi bir anlama sahip. Zaman geçtikçe Karadeniz’e alışan Yunan kavimler, sonradan bu denize verdikleri ismi “misafirperver deniz” anlamına gelen “Pontos Euxeinos” ile değiştirmişler.
Yazıda adından pek çok kez bahsettiğimiz tek kişilik Rus oluşum SENMUTH, 2009’da çıkardığı “Tenha Vuva” albümünde Karadeniz’in dost canlısı tarafını ele alan “Pontos Euxenos” adlı şarkıya yer vermiş. Ukrayna’nın önemli gruplarından HATE FOREST ise 2020’de çıkan “Hour of the Centaur”da bizi Karadeniz’in hırçın tarafını ifade eden “To the North of Pontos Axeinos” ile karşılıyor.
Karaya çıktığımızda, Batı Karadeniz’i de kapsayan bir bölgede kurulan Pontus Krallığı, Anadolu’da kurulmuş önemli krallıklardan biri. Günümüzde Sinop’tan Rize’ye kadar olan topraklara ait geçmişten bahseden gruplara örnek olarak ABD’li tek kişilik black metal oluşumu ZEBULON KOSTED’in 2000’de çıkan ilk albümü “IO”da yer alan “King Mithridates of Pontus”u görüyoruz. Mithridates sülalesinden altı farklı kişi Pontus kralı olduğundan, bu şarkıda hangi Mithridates’ten bahsedildiğini bilmiyoruz.
Pontus ile aynı coğrafyayı kapsayan bir Antik Çağ krallığı olan Kolhis Krallığı’nın bulunduğu Trabzon, Ordu, Giresun civarları da bir şarkıda karşımıza çıkıyor. Yunan heavy/power metal grubu TIDAL DREAMS “Once Upon a Tide” adlı 2012 çıkışlı albümünde “Argonauts” adlı şarkıya yer vermiş. Argonotlar, Yunan mitolojisinde Truva Savaşı öncesinde yaşayan kahraman bir grubu ifade ediyor. Bu arkadaşlar Iason önderliğinde Altın Post’u aramak amacıyla (ilgisini çekenler detaylı olarak araştırabilirler) Kolhis’e gidiyorlar ve Yunan grup da doğrudan bu hikâyeyi şarkılaştırıyor.
“A fleet built upon one ship
with power to sail everywhere
The oakwood to guide them through the danger
sailing to Kolhidian land”
Aynı temadan bahseden diğer bir grup da Çanakkale bölümünde adını andığımız Yunan grup SACRED BLOOD. 2015’te çıkan ve tamamı Argonotlar temasına odaklanan “Argonautica” albümünde “Enchantress of the East” adlı şarkıya yer vermiş.
“Princess of Colchis
Enchantress of the East!”
ABD’nin önemli death metal gruplarından ORIGIN de MÖ 88-63 yılları arasında Roma İmparatorluğu ile Pontus Krallığı arasında gerçekleşen Mithridatis Savaşları’ndan ilham aldığı “Mithridatic” adlı şarkısına 2017’de çıkardığı “Unparalleled Universe” albümünde yer vermiş.
İYONYA
İzmir ve Aydın’ın sahil şeridi de dâhil olmak üzere Gediz Nehri, Küçük Menderes Nehri ve Büyük Menderes Nehri havzalarını içine alan bölgeye Antik Çağ’da İyonya adı veriliyordu. Farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan bu bölge, dönemin en gözde yerleşimlerinden biriydi. MÖ 484’te günümüzde Bodrum olarak bildiğimiz Halicarnassus’ta doğan ve “Tarihin Babası” olarak anılan büyük Yunan filozof Heredot, İyonya için “İklim ve hava koşulları açısından dünyada buradan daha iyi bir yer yoktur” yorumunu yapmış. MÖ 7. yüzyıl sonlarında, günümüzde Aydın’da bulunan Dilek Dağı civarında gerçekleşen bir savaşın ardından İyonya ve çevresinde bulunan on iki Yunan şehri, artan Pers tehdidine karşı “İyonya Birliği” adı altında birleşmiş ve yaklaşık 200 yıl sonra da bölgeye hükmeden Perslere karşı İyonya İsyanlarını başlatmışlar. Kısacası bu bölge Yunan ve Ege tarihi açısından son derece önemli bir yer.
Bu coğrafyadan bahseden gruplara baktığımızda İngiliz progresif metal grubu DESOLATE DREAMS’in 2020’de çıkan “Coalescence” albümündeki “Ionian Odyssey”yi görüyoruz. Kanadalı progresif thrash metal grubu ACANTHA’nın 2008’de çıkan “Eternal Punishment” albümünde ise “The Ionian Guard” adlı şarkı var. ABD’li power metal grubu AUTOMATON’ın 2015 çıkışlı “A Bold New Horizon” albümünde “Thirst for Ionian Blood”, Japon gitarist KYOJI YAMAMOTO’nun 2015’te çıkardığı “Lafcadio” albümünde “A Distant Memory of the Ionian Sea”, İtalyan gothic/doom metal grubu SERENADES’in 2000 çıkışlı “Ionia” albümünde aynı adlı bir parça ve Yunan stoner/doom metal grubu AMALPHI’nin 2019’da çıkan “Acheron I” albümünde “Lost in Ionia” adlı şarkılarla karşılaşıyoruz.
“This land has no time
The streets all look the same
The churches all look the same
This land has no name…
…Lost in Ionia”
BİTİNYA
Bitinya, MÖ 377-64 yılları arasında İzmit Körfezi, İstanbul, Bursa, Düzce, Sakarya topraklarını içine alan ve ardından Roma İmparatorluğu döneminde kurulan krallık ile Batı Karadeniz kıyılarına dek uzanan bölgeye verilen isim. Bu bölgeye ilişkin şarkıyı da ABD’li deneysel post-black metal/grindcore/hardcore grubu CARA NEIR’in ilk albümü “Part I / Part II”da görüyoruz. Albümde “Bithynia” adlı bir şarkı var.
FRİGYA
Günümüzde Sakarya, Eskişehir, Ankara dolaylarında yer alan ve Klasik Antik Çağ’daki bir krallık olan Frigya’ya ilişkin en çok bahsedilen konulardan birinin Ana Tanrıça Kibele olduğunu görüyoruz. En çok Frigler döneminden kalma kalıntılarda rastladığımız ve tamamen bir Anadolu tanrıçası olan Kibele’den bahseden gruplara baktığımızda karşımıza ilk olarak ABD’li speed/power metal grubu OLIVER MAGNUM çıkıyor. 1989’da çıkardıkları ve kendi adlarını taşıyan ilk albümlerinde “Sister Cybele” adlı bir şarkı bulunuyor. Yine ABD’li black/death metal grubu EVIL TRIMEGISTUS’un 1997’de çıkan “Blacker…” demosunda da “The Priests of Cybele” adlı bir şarkı var. İtalyan deneysel black metal grubu MELAINA PSYCHE ise 2022’de çıkardığı aynı adlı EP’sinde “Cybĕle” adlı enstrümantal şarkıya yer vermiş. EP’de Frigya dönemine ait mitolojik kaynaklarda görülen ve Yunan mitolojisiyle de bağlantılı başka temalar da işlenmiş. Yunan melodik death metal grubu DARKEST END’in 2019’da çıkan “Winter’s Blood” EP’sinde de “Cybele” adlı şarkı var.
“Cybele, celestial mother
the mountains are your domain”
Frig ve Yunan mitolojilerinde Kibele’nin eşi olan Attis de yine bahsi geçen isimlerden. Günümüzde Kütahya’nın Gediz ilçesinde bulunan Murat Dağı’nın Frigler dönemindeki adı olan Dindymon’da ortaya çıkan Attis kültünü konu eden şarkılardan biri Hollandalı melodik death metal grubu FACES OF CAIN’in 2014’te çıkan “Archetype of Might” EP’sinde yer alan “Ascension of Attis”.
“Attis leaves?
The son of sheep would dare abandon me?
Does he not see?
Magna Mater Cybele, if I cannot have him no mortal woman shall
Attis, take your leap
You’ll be plunged into insanity
For your deceit you’ll be spun into the web of tragedy”
Hollandalı diğer bir melodik death metal grubu olan MISERY’nin de 1991 çıkışlı “Lost in Misery” demosunda “Attis” adlı bir şarkı görüyoruz. Kanadalı atmosferik sludge metal grubu SUMAC da “Love in Shadow” adlı 2018 çıkışlı albümünde “Attis’ Blade” adlı şarkıya yer vermiş.
Yunan mitolojisinde gördüğümüz, Frigya Kralı olarak da karşımıza çıkan ve günümüzde Manisa topraklarına denk geldiği tahmin edilen Tantalus şehrinin ya da Sipylus şehrinin (Spil Dağı, Manisa) kralı olması muhtemel Tantalus için de pek çok grup şarkı yazmış. Alman thrash/heavy metal grubu FLAMING ANGER 1988’de çıkardığı “Fall of Pnom Penh” demosunda “Tantalus” adlı bir şarkıya yer vermiş ve Anadolu anlamına gelen “Asia Minor” ifadesini kullanmış.
“Tantalus – son of Zeus
The gods give you their honesty
Asia Minor is one of your toys
`cause you’re king, living in priority”
Yoluna teknik death metal olarak başlayıp sonradan folk rock yapan Atinalı RAW IN SECT adlı grup, 2018’de çıkan “Kitro” albümünde “Phrygia” adlı şarkıya yer vermiş. İyonya kısmında adını andığımız ACANTHA da “Eternal Punishment” albümünde “Phrygian Skin” adlı parçayı bizlere sunuyor. Bunların dışında yine bu isimde şarkı çıkaran ancak sözleri mevcut olmayan birtakım gruplar var.
Frigya’ya ait diğer bir kavram da hem Frigyalıların hem de Trakyalıların “gök babası” olarak kabul ettiği tanrı Sabazius. Adını bu tanrıdan alan İngiliz drone/doom metal grubu SABAZIUS’un 2008’de çıkardığı aynı adlı bir albümü ve 2014’te çıkardığı “Dithyramb III: Sabazius Rising” adlı bir EP’si var. Brezilyalı black metal grubu SONS OF SATAN ise 2014’te çıkan “Encantos Libertinos” demosunda “Sabazius” adlı şarkıya yer vermiş.
Yolumuzu yine Frigya topraklarında kalan Ankara’nın Polatlı ilçesine çevirdiğimizde ise bir Antik Yunan efsanesiyle karşılaşıyoruz. Gordion Düğümü olarak bilinen bu efsaneye göre bir kâhin, şehre öküz arabasıyla gelecek ilk kişinin Frigya kralı olacağını söyler. Gelen ilk kişi ise sonradan Frigya kralı olacak Midas’ın babası Gordios’tur. Kral olan Gordios öküz arabasını yukarıda adı geçen tanrı Sabazius’un tapınağına adar. Arabayı kızılcık dallarıyla tapınağa bağlar ve bu bağları çözecek kişinin Asya’nın hâkimi olacağını söyler. Antik Makedonya Kralı Büyük İskender de Gordion’a geldiğinde bu söylentiyi duyup düğümü çözmek ister. Önce düğümü çözmek için uğraşır ancak kısa sürede sabrı tükenir ve kılıcıyla düğümü parçalar. Sonradan Asya’ya hükmetme konusunda epey yol alan İskender, 33 yaşında ateşlenir ve ölür. Sonradan bu durum, İskender’in sabırlı olmaması ve kaba kuvvete başvurması nedeniyle cezalandırıldığı şeklinde yorumlanır. İşte bu tema pek çok grup tarafından ele alınmış ve şarkılara taşınmış.
Bunlardan biri Yunan epik heavy metal grubu ACHELOUS’un 2018’de çıkan “Macedon” albümünde yer alan “Gordian Knot”.
“…Blade by the fire
He cut the Gordian Knot…
…In the palace of Phrygia…
…Mind over might Alexander has spoken”
Bir diğeri, tek kişilik İspanyol melodik black/heavy metal oluşumu CYANOTOXIN. 2022’de çıkan “Blasphemic Glee” albümünde “The Gordian Noose” adlı bir şarkı var.
“The king of Gordion cannot escape
Trapped inside the fortress by animal innocence
Gordion king cries, he thinks it’s the end
But there comes the saviour Great Alexander”
Bunlar dışında Çek THODTHVERDTHUR, Polonyalı SUNNATA, Japon GARGOYLE, ABD’li FULL OF HELL, Yunan BLOOD COVERED gruplarının da Gordion Düğümü’nü referans alan şarkıları mevcut.
GALATYA
Bitinya’nın güneyinde, Kapadokya’nın batısında yer alan ve günümüzde Ankara ile Eskişehir topraklarını içinde bulunduran Galatya’nın da ilginç bir hikâyesi var. Ünlü çizgi roman kahramanı Asterix’in de mensubu olduğu Galyalılar 3. yüzyılda Trakya’dan bu bölgeye göçüyorlar ve bölge onların adıyla anılmaya başlıyor. Merkezi Ankara’ya da adını veren Ankira olan Galatya, Anadolu’da yaşayan ilk Kelt kavimlerine ve Romalılara da ev sahipliği yapıyor. Bölgeye ilişkin rastladığımız üç şarkı var. Bunlardan ilki Arjantinli folk metal grubu CERNUNNOS’un 2016’da çıkan albümü “Leaves of Blood”da yer alan “Birth of Galatia”. Grup şarkıda bu bölgeden, Anadolu’dan ve Ankara’dan bahsediyor.
“The birth of Galatia, Pérgamus will pay
We will be back!
And we will take revenge
After many battles we made our way to the North
Anatolia was our path and Kizil’s river our home
But my brothers were too strong to give up and lose hope
We will fight in Ankara’s name to take down The City of Rome.”
Milattan önce 36-25 yılları arasında Galatya Kralı olan Amyntas da yine tek bir şarkıda da olsa karşımıza çıkıyor. ABD’li senfonik/endüstriyel death metal/djent grubu MECHINE 2014 tarihli “Xenon” albümünde “Amyntas” adlı şarkıya yer vermiş.
Fransız progresif/melodik death metal grubu MISANTHROPE da 2017’deki “ΑXΩ (Alpha X Omega: Le magistère de l’abnégation)” albümüne “Galatia” adlı bir şarkı koymuş. Rus pagan/black metal grubu DRUNEMETON’un 2019’da çıkan “Return to Old Europe” albümündeki “Over the Land of Galatia”da ise Kelt Mitolojisi’ndeki tanrıça Mórrígan’dan bahsediliyor. Aynı grubun “Galatia” diye ayrı bir şarkısı daha var. Strabo’nun yazdığına göre “Drunemeton”, Anadolu’daki Galatyalıların buluşma yeri anlamına geliyor.
KİLİKYA
Kilikya, Alanya’dan başlayarak Hatay’ın Dörtyol ilçesinde son bulan ve Toros Dağları tarafından çevrelenen bölgeye verilen ad. Mersin, Adana, Osmaniye ile Hatay ve Antalya’nın bir kısmını kapsayan bu bölgeyi, sadece bir şarkıda geçiyor olmasına rağmen birden fazla şehri kapsaması dolayısıyla Kilikya başlığı altında ele almayı uygun gördüm. Hristiyanlık temasını işleyen, hatta kendini tamamen Hristiyanlık övgüsüne adayan ABD’li power/heavy metal grubu TRUE STRENGTH, 2016’da çıkardığı “Steel Evangelist” adlı albümde “Cilician Gates” diye bir şarkıya yer vermiş. “Cilician Gates”, yani “Kilikya Kapısı” Mersin’in Tarsus ilçesinde bulunan Gülek Boğazı’na tekabül ediyor. Burayı önemli kılan olaylardan biri, burada bulunan ve günümüzde Yumuktepe olarak bilinen höyüğün insanlık tarihinin gördüğü ilk askeri savunma yapılarından birini barındırıyor oluşu (MÖ 4500). Büyük İskender’den tutun da pek çok önemli liderin geçtiği bu bölgenin en önemli özelliklerinden biri de insanlık tarihinin seyrini değiştiren olaylardan biri olan Birinci Haçlı Seferi Ordusu’nun bir kısmının buradan geçip Kilikya Ermeni İmparatorluğu güçleriyle bir araya gelmiş olmasıydı.
TRUE STRENGTH’in şarkısına gelecek olursak, grup “Cilician Gates”te Anadolu’daki pek çok yerin ismini anıyor ve Tarsus’ta doğan “ilk misyoner” Tarsuslu Saul’un (Pavlus) yaşamını anlatıyor. Şarkıda Tarsus’tan yola çıkıp Avrupa’ya giden ve İsa’nın öğretilerini pagan inanışındaki Roma dünyasına ilk öğreten kişi olan Saul da dâhil olmak üzere pek çok konudan bahsediliyor. Sözler çok uzun, biz Anadolu’yla ilgili kısımlardan seçmece örnekler verelim.
“The Good News of our God spreads from here!
Through Cilician Gates
Traveling from Tarsus to Spain…
On his first journey Paul had traveled; with Barnabas leading the way
From Antioch to Cyprus they go; Elymas stood in their way
He was then blinded by the Spirit through Paul; for blaspheming the Truth of God
To Perga they’d set sail; Many Gentiles they will soon save…
To Derbe and Lystra they traveled
And through Corinth they came…
From Galatia, Phrygia and Ephesus.
Paul was attacked in Ephesus during a Pagan riot…
His companions then headed back to the Levant going through
Philippi, Troas, Miletus, Rhodes and then to Tyre…”
Şarkıda adı geçen yerlere baktığımızda Tarsus’u, Antakya’yı, Kıbrıs’ı, günümüzde Antalya’da büyük bir antik kent olarak bulunan Perge’yi, Karaman’a denk gelen Derbe’yi, Konya’nın Meram ilçesine tekabül eden Lystra’yı, Galatya’yı, Frigya’yı, Efes’i, Çanakkale’nin Dalyan ilçesine denk gelen Troas’ı ve Aydın’ın Didim ilçesine karşılık gelen Milet’i görüyoruz. Yine şarkıda adı geçen ve bu misyonerlik yolculuğunda Pavlus’a eşlik eden, sonradan onunla fikir ayrılığına düşen ve kendi başına Kıbrıs Kilisesi’ni kuran Aziz Barnabas için de Kıbrıs’ın Gazimağusa şehrinde Aziz Barnabas Manastırı yer almakta. Nicolaes Berchem’im 1650 tarihli yukarıdaki tablosunda Tarsuslu Saul ve Aziz Barnabas, şu anda Karaman olarak bildiğimiz yerde bulunan Lystra’daki halka İsa’nın öğretilerini anlatırken görülüyorlar.
Antik zamanları da toparladığımıza göre, çalışmamızın en geniş bölümünü oluşturan yere, “tarihin değiştiği şehre” gelebiliriz.
İSTANBUL
Evet, nihayet geldik insanlık tarihinin en önemli yerlerinden biri olan İstanbul’a… Tarih boyunca farklı toplumlar ve imparatorluklar tarafından Byzantion, Augusta Antonina, Çakduryan, Miklagård, Kanatorya, Aylana, Vizenduvar, Nova Roma, Konstantinopolis, Kostantiniyye, Agrandone, Herakliyan, İstefanya, Zavegorod, Tekfuriye, İslambol ve İstanbul gibi adlarla anılan bu şehir, pek çok açıdan dünyanın gidişatını değiştiren nadir şehirlerden biri. İstanbul, iki kıtayı birleştirmesi dolayısıyla burayı fetheden her uygarlığa, her imparatorluğa güç katmış; lojistik açıdan çok büyük önem kazanmış ve bu sayede insanlık tarihinin en önemli yerleşimlerinden biri olmuş. Çalışmanın bundan sonrasında okuyacağınız şeylerin tamamına yakını, doğrudan ya da dolaylı olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u fethetmesi sonucunda ortaya çıkan olaylar ve yaşanan gelişmeler neticesinde gerçekleşmiş hadiseler. Çalışmanın geri kalanında çok daha baskın ve açık şekilde görülecek olan “ceddimize sövenler”in bunu yapmasını sağlayan en büyük, en önemli etken de İstanbul’un Hristiyanlardan Müslümanlara geçmesi ve akabinde yaşananlar. Bu olayın o dönemde yarattığı etkiyi, dönemin papası olan II. Pius’un İstanbul’un kaybedilmesi üzerine yaptığı şu açıklamadan da görebiliriz:
“Geçmişte Asya’daki ve Afrika’daki yabancı ülkelerde bizi yaralayan olaylar oldu. Ancak bu kez kendi toprağımızda, kendi evimizde, Avrupa’da saldırıya uğruyoruz. Türklerin Asya’dan Yunanistan’a uzun yıllar önce geldiğini, Moğolların Avrupa’ya ayak bastığını, Arapların Cebelitarık üzerinden İspanya’nın muhtelif yerlerini işgal ettiğini söyleyebilirsiniz. Ancak bugüne dek kaybettiğimiz hiçbir şehri, hiçbir yeri Konstantinopolis’le kıyaslayamazsınız.”
Doğal olarak bu nokta çalışmamızın en kilit noktasını oluşturuyor, zira İstanbul’un Hristiyanlardan Müslümanlara geçmesi Hristiyan âlemi açısından tarihteki belki de en büyük trajedi olarak görülüyor. Haçlı Seferleri’nden bile önce başlayan ve günümüze dek uzanan dinler arası çatışmalar arasında en görkemlisi, en etkili sonuçlar doğuranı da yine İstanbul’un el değiştirmesi olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla Hristiyan dünyasından çıkan sanatçılar bu konuyu çok detaylı ve derinlemesine incelemekten geri durmuyorlar. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu zamanında o topraklarda yaşayan ve sonradan bağımsızlığını kazanan milletler bu konuya bilhassa ilgi gösteriyorlar ve karşıt dine mensup kötü, gaddar, barbar Osmanlı’dan kurtulup dinlerini, topraklarını geri alma konusuna büyük vurgu yapıyorlar.
Kaçınılmaz olarak bu durum Osmanlı’nın ve dolayısıyla Türklerin zaman zaman şeytanlaştırılması, ırkçılığa varan ifadelerle betimlenmesi, efsanelerle yoğrulmuş temalar içerisinde aşağılanması gibi örneklerle karşımıza çıkıyor. Bu öyle bir noktaya varıyor ki, doğrudan Bizans-Osmanlı çatışmasını, Konstantinopolis’in Hristiyan ellerinde olduğu o eski güzel günlere duyulan özlemi veya Bizans savaşçılarının kahramanlıklarını anlatan grupların yanı sıra normalde Satanist veya Hristiyanlık karşıtı bir yaklaşım benimseyen grupların dahi Osmanlı’yı aşağılamak, küçük görmek için can attığına tanık olabiliyoruz. Bu gruplardan ana akım olan, Türk dinleyicileri veya Müslümanları karşısına almak istemeyen, günün birinde bu ülkelerde konser verebilecek türde gruplar ise MARDUK gibi bazı istisnalar dışında doğrudan isim vermiyor ve metaforlarla, sembollerle anlatma yoluna gidiyorlar. Herhangi bir tanınma, büyüme amacı gütmeyen ve müziğini siyasi fikirlerini yansıtma aracı olan gören daha underground gruplar ise çok daha ağır konuşabiliyor; Türklere, Müslümanlara yönelik çok sert ifadeler kullanabiliyorlar.
Şimdi gelin, yavaştan detaylara inmeye başlayalım ve daha sınırlı örnek bulunan günümüz İstanbul’undan geçmişe doğru uzanalım.
Polonyalı saykodelik folk metal grubu ŻYWIOŁAK’ın 2011’de çıkan ve “Global Köy” anlamına gelen “Globalna wiocha” albümünde dört şehre atfedilen şarkılar görüyoruz. Bunlar sırasıyla Moskova, İstanbul, Berlin ve Oslo. Oryantal dokunuşlarla bezeli “Istanbul” adlı şarkıda gördüğümüz sözlerden bazıları şu şekilde, dileyen tercümesine bakabilir.
“Tatko kocha Boga, nienawidzi ludzi
Ktoś we mnie kobietę zbyt wcześnie obudził
Więc szukałam w necie ogrodów rozkoszy
Aż mnie Ali Baba do siebie zaprosił
W Istambule
Turcy, Turcy
W Istambule
Turcy Turcy
W Istambule
Turcy Turcy
Oddają cześć
Stwórcy”
Metal dünyasının en önemli kadın figürlerinden Anneke Van Giersbergen’in de yer aldığı Hollandalı progresif metal grubu VUUR’un her biri dünyanın farklı şehirlerine ithaf edilen 2017 tarihli “In This Moment We Are Free – Cities” albümünde de “Save Me – Istanbul” adlı bir şarkı var. Van Giersbergen’in kariyeri boyunca turladığı yerler arasından içinde yer eden şehirleri konu eden albümde “İstanbul” da dâhil olmak üzere her bir şarkıda o şehrin Van Giersbergen’e verdiği ilhamdan ve kendisine hissettirdiklerinden, şehirle ilgili herhangi bir detay verilmeden bahsediliyor.
“Lord, guide me over mountains through the sea
My warrior, make me whole
Unleash the power buried in me and be mine
Save me”
Slovak progresif metal grubu PERSONA NON GRATA’nın 2013’te çıkan “Reaching Places High Above” albümünde de “Istanbul” diye bir şarkı var. Bu şarkı albümdeki “Orient Express” üçlemesinin ilk ayağını oluşturuyor. Sözleri bulunmadığı için net bir bilgi olmasa da muhtemelen İstanbul-Venedik arası bir yolculuktan söz ediliyor.
Fransız progresif metal grubu ABSURD ise 2001’de çıkan “Pour un oui, pour un nom” albümünde “Istanbul” adlı bir şarkıya yer vermiş.
ABD’li tek kişilik deneysel death metal/caz projesi THE DR. ORPHYUS PROJECT’in 2006’da çıkan “Opaque Imagery” albümünde de “Olga from Istanbul” adlı bir şarkı yer alıyor.
Günümüz İstanbul’unu en detaylı işleyen çalışma ise İsveçli raw black metal/punk grubu SOUTHERN SPRUCE’a ait. Grup 2022 çıkışlı “Train to Istanbul”da, yaşadıkları yer olan Uppsala’dan trene binip çeşitli Avrupa şehirlerinden geçerek İstanbul’a varışlarını anlatıyor. Tüm bu çalışma içerisindeki en enteresan örneklerden biri SOUTHERN SPRUCE’un bu EP’si. EP’deki şarkıların sözleri düz yazı şeklinde yazılmış ve yaşadıkları şeyleri tüm açıklığıyla, herhangi bir şarkı sözü yazma amacı gütmeden anlatıyorlar. EP’ye adını veren parçanın büyük kısmı akustik gitar üzerine konuşmadan ibaret, son kısımda ise distortion ve davul giriyor. Sözlerde, intro ve outro şarkılarında adı geçen “Mafia Mustafa” adlı kişiden tutun da 15 Temmuz darbe girişimine, anüslerine sakladıkları uyuşturucuyu Türkiye’ye nasıl soktuklarına kadar pek çok şeyden bahsediyorlar. Bununla da kalmayan grup, “İstanbul’a gidecek olursanız mutlaka Best Island Hostel’de kalın” bile diyor, ki burası gerçekten de Sultanahmet’te bulunan bir hostel. Sözlerin sakıncalı olmayan bir kısmından örnek verelim.
“I had made the journey of my life. Uppsala – Istanbul by train. Finally. Noble, great Constantinople, later called Istanbul by the Turk invader. What a sight! What an adventure… With my two best friends I stood with Europe in my back and mighty Anatolia in front of me. What a dream it was. The sunrise over Eastern Thrace that morning surely blessed all three of us, and I really believe it did so for life.”
Biraz sakıncalı olabileceği için burada yer vermediğimiz diğer şarkı sözlerine de bakmanızı tavsiye ederim, gerçekten enteresan işler dönüyor.
Tabii bir de İstanbul’da bulunan ve metal gruplarının es geçmediği çeşitli tarihî yerler var. Metalin din temasıyla olan yakın ilişkisi düşünüldüğünde bu yerlerin başında Ayasofya’nın gelmesi kimseyi şaşırtmayacaktır. Hollandalı heavy metal grubu DARKENED EMPIRE, 2000’de çıkan “Monoliths of Grim” demosunda “Hagia Sophia” adlı şarkıya yer vermiş. ABD’li black metal grubu EIGENLICHT’in 2018’de çıkan “Self-Annihilating Consciousness” albümünde, Polonyalı death metal grubu DOMAIN’in 1995’te çıkan “Pandemonium” albümünde, Alman progresif metal grubu TERRA MATER PROJECT’in kendi adını taşıyan 2000 tarihli albümünde ve Alman black metal grubu MASSENVERNICHTUNG’un 2015’te çıkan “Eine Abrechnung” albümünde de aynı şekilde “Hagia Sofia” adlı şarkılar var. Yunan grup INNER MAKAM da 2009’da çıkan ve tamamı İstanbul’un fethine ayrılan “1453 – Empire Falls” demosunda “Hagia Sophia (The Prophecy)” adlı şarkıya yer vermiş. Grup Konstantinopolis’in düşüşünü ve kilisenin kaybedilişini şu sözlerle betimlemiş.
“…And as they came inside the ancient church
I heard a sound from a thousand lungs, desperate cry
Without hope or any will to live…
Women and children say to sun “farewell”…
Will it rise once again?
After day when our Empire died…”
Metal tarihinin en kötü albüm kapaklarından bazılarına sahip Arjantinli senfonik power metal grubu PRELUDIO ANCESTRAL’in 2023’te çıkan “Magnus” adlı albümü ise bu konuda farklı bir yerde duruyor ve kapağında ejderhalar tarafından yok edilen Ayasofya ve Sultanahmet Meydanı’na yer veriyor. Albüm ayrıca “Constantine” adlı enstrümantal intro ile açılıyor, dolayısıyla albüm temasının da İstanbul’la ilgili olma ihtimali hiç de az değil.
İstanbul’daki tarihî yerlerden devam edersek, tek kişilik İspanyol melodik black/heavy metal oluşumu CYANOTOXIN 2023’te çıkan “Tomb of the Ironbeard”daki “The Tower of the Maiden”da Kız Kulesi’ni konu etmiş. ABD’li tek kişilik black metal grubu OLDOWAN GASH ise yine Kız Kulesi’ni baz alan “The Maiden’s Tower” adlı bir EP çıkarmış. EP’ye adını veren şarkıda, Kız Kulesi’yle ilgili olarak en çok bilinen efsane anlatılıyor. Efsaneye göre bir Bizans İmparatoru, bir kâhinden kızının yılan sokması sonucu öleceği kehanetini alıyor ve kızını korumak için onu bir kuleye kapatıyor. Kız 18 yaşına yaklaşana dek o kulede kalıyor ve bir gün kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan yılan kızı ısırıyor ve kız ölüyor. OLDOWAN GASH de şarkısında bu efsaneden referans alan sözler kullanmış.
“It’s almost always a bad time
To pass by the maiden’s tower…
From her perch she peers
High above the snakes…”
Kız Kulesi’nin karşısından devam edersek, Ortodoks Hristiyanlık temasını işleyen İsveçli melodik black/death metal grubu CRIMSON MOONLIGHT 2016 çıkışlı “Divine Darkness”ı “The Dogma of Chalcedon” adlı şarkıyla açıyor. “Chalcedon” Kadıköy’ün eski adı ve şarkıda 451 yılında günümüzde Kadıköy olarak bildiğimiz yerde toplanan Kalkedon Konsili’nde kabul edilen Kalkedon Amentüsü’nden bahsediliyor. Toplanan konsilde, Bizanslı düşünür ve din adamı Eutyches’in ileri sürdüğü Monofizitizm doktrini reddedilmişti. Monofizitizm, İsa’nın ilahi ve insani olmak üzere iki farklı doğaya sahip olduğunu, ancak ilahi olan doğanın insani doğadan üstün olması vesilesiyle insani yapıyı ortadan kaldırdığını, bu yüzden de İsa’nın tamamen ilahi bir varlık olduğunu öne sürüyordu. Konsilde kabul edilen “Kalkedon Amentüsü” ise Diofizitizm doktrinini kabul etmiş ve İsa’nın hem ilahi hem de insani bir varlık olduğunda karar kılmıştı.
“The face of Jesus
A new paradigm of valentinic dichotomy
In the shape of angels
Rejecting the dogma of Chalcedon
Condemning the consecration of worlds”
KONSTANTİNOPOLİS’İN FETHİ ve BİZANS İMPARATORLUĞU’NUN YIKILIŞI
Şimdi de bu konuyu genişletelim ve Bizans İmparatorluğu’ndan bahsedelim. Temelleri 330 yılında atılan ve 29 Mayıs 1453’e kadar varlığını sürdüren Bizans İmparatorluğu ya da diğer adıyla Doğu Roma İmparatorluğu, var olduğu yaklaşık 1100 yıllık dönemin başlarında ve ortalarında Avrupa’nın en önemli siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî gücü olmayı başarmış, Hristiyanlığın en önemli kalesi olmuştu. Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında İstanbul’u fethetmesi bu yüzden dinler arası dengeleri değiştirdiği gibi dünya tarihinde de bir dönemin kapanıp bir dönemin başlamasını sağlamıştı. Çok büyük çoğunluğu Hristiyan veya Hristiyan inancının baskın olduğu ülkelerden çıkan yüzlerce, binlerce grup da doğal olarak bu büyük olayı müziklerine taşımış, sadece İstanbul’un fethi ve Bizans’ın yıkılışıyla kalmayıp bu olayın çok küçük detaylarını dahi albüm konsepti olarak benimsemiş.
Bu yüzden de Bizans İmparatorluğu’nu, imparatorluğun yıkılışını, İstanbul’un fethini ve baş düşman Osmanlıları işleyen bir dolu örnekle karşılaşıyoruz.
Öncelikle 2013 yılında Fransa’da kurulan ve deneysel black/death metal yapan CONSTANTINOPLE adında bir grup var. ABD’li doom/post-metal grubu IDES OF GEMINI’ın ise 2012 çıkışlı “Constantinople” adlı bir albümü bulunuyor ve albüm kapağında da cami minarelerinin tepelerindeki hilallerden var. Aynı grubun 2014’te çıkan “Old World / New Wave” adlı albümünün kapağındaysa bir cami görülüyor ve içindeki şarkılardan birinin adı da “May 22, 1453”. Brezilyalı heavy metal grubu NITROJAM’in “A Symphony of Horror” albümünde ve Alman death metal grubu MASS’in 2022’de çıkan “Devastation Era” EP’sinde de “Constantinople” adlı birer şarkı var. Dahası, şarkı sözleri bulunmadığından tam bir yorum yapamıyorum ama MASS’in bu EP’si görünüşe göre genel olarak da İstanbul’un fethinden bahsediyor, zira albümde “1453” adlı bir şarkı da var. “Devastation Era” adının ve EP kapağının İstanbul’un Osmanlı’ya geçmesini ifade ediyor olması da olası. Bulgar thrash metal/crossover grubu FIN BULGARIA’nın 2018’de çıkan “Ritual” albümünde ise “Behind the Walls of Constantinople” adlı bir şarkı yer alıyor.
Polonyalı death metal grubu HELLSPAWN’un 2021’de çıkan “In Agelessness” EP’sinde “Cathedrals of Constantinople” adlı şarkıyı görüyoruz. Macar doom/gothic metal grubu THE DETHRONERS’ın 2003’te çıkan konsept albümü “Tragedy of Man”de ise pek çok şehre ithaf edilen şarkılar yer alıyor ve bunlardan biri de “Spot VII.: Constantinople – Sanguinary Crucifix”. Rus black metal grubu BEYOND THE GRAVE’in 2020’de çıkardığı “I am the Holocaust” albümünde ise “Fall of Constantinople” adlı bir şarkı mevcut. İtalyan gothic metal grubu ETERNITY STANDS STILL’in 2015’te çıkan “Book of Life and Death” EP’sinde ise “29 May 1453” adlı şarkıyı görüyoruz.
Yunan epik heavy/folk metal grubu ATHLOS ise 2009’da yayınladığı “In the Shroud of Legendry: Hellenic Myths of Gods and Heroes” albümünde “Hellas Eternal” adlı şarkıyla karşımıza çıkıyor. Bu şarkıda Yunan gururundan ve kudretinden bahseden grup, bir yerde bize de değinmeden geçemiyor. ATHLOS, aşağıdaki dizelerin ilkinde İstanbul’un fethedildiği gün ağladıklarından, ikincisinde ise bağımsızlık savaşı sırasında Türklere karşı ya özgürlük ya ölüm yemini ettiklerinden ve Osmanlı’ya isyan eden Suli (Souli) kasabasında cesurca dans ettiklerinden bahsediyor.
“I held the standard of Constantine
And shed my blood for the empire;
I went a’ hunting with Digenees
And wept on Tuesday 1453…
I swore upon the Revolution’s flag
Freedom or death – woe to the Turks!
I was free yet even when besieged:
On Suli’s rock our maidens danced…
Alman black/death metal grubu TYRANNY’nin 2006 çıkışlı “In Times of Tyranny” EP’sinde “1453 Konstantinopel” isimli şarkı var. Yunanistan’dan tek kişilik black metal oluşumu SANITARIUM ise bugüne dek sadece bir demo yayınlamış ve o da 1998’de çıkan “1453 A.D”. 1989’da kurulan ve “Yunanca metal yapan ilk grup” olarak bilinen ΕΞΌΡΙΣΤΟΙ, 1991’de çıkardığı “Δεκαεννιά” albümünde “Πόλη 330 μ.χ.-1453 μ.χ” adlı şarkıya yer veriyor (“Constantinopole 330 B.C.-1453 B.C.” – “Πόλη” (Poli), Konstantinopolis’i ifade ediyor). Çoğunluğu Yunan asıllı müzisyenlerden kurulu Belçikalı funeral doom metal grubu PANTHEÏST’in 2018 tarihli “Seeking Infinity” albümünde de “1453: An Empire Crumbles” adlı şarkıyla karşılaşıyoruz.
ABD’li tek kişilik power metal projesi TEMNERE de 2021’de “The S4intunes” adlı bir EP çıkarmış ve bu EP “1453” adlı şarkıyla açılıyor.
“…Marching through the night
Constantinople bound to fall
Heroes never die
Stay the line, conquer them all…”
Adını 960-1025 yılları arasında Bizans İmparatoru olan Basil II Porphyrogenitus’tan alan ABD’li heavy metal grubu PORPHYRA’nın 2014’te çıkan “Faith, Struggle, Victory” albümünün kapanışını ise “988AD: In the Time of Basil II Emperor of Byzantium” adlı şarkı yapıyor. Bizans İmparatoru II. Basileios dönemini konu eden şarkıda Konstantinopolis’te doğan ve sonradan prenses olan Anna Porphyrogenita ile Hristiyanlığı benimseyen ilk Kiev büyük prensi olan I. Vladimir arasındaki ilişki anlatılıyor ve tüm yolların Konstantinopolis’e çıktığı söyleniyor.
“My heart goes to Constantinople
always will belong
Azure skies and glimmering shadows,
are my heart’s home.”
Kanadalı senfonik/folk/melodik death metal grubu AETERNAM’ın 2023 tarihli albümü “Heir of the Rising Sun” tamamen İstanbul’un fethine ayrılan bir çalışma. “Osman’ın Hayali” diye başlıyor, Fatih Sultan Mehmet’in sözlerini içeriyor, Mehmet’in şehnamecisi Kaşifi’nin Türkçe sözlerini bize sunuyor ve “Konstantinopolis’in Düşüşü” diye sona eriyor. Albüm baştan sona İstanbul’un fethini ele aldığından şarkı sözleri üzerinden onlarca örnek vermek yerine “Kasifi’s Verses” adlı şarkının başındaki Türkçe kısmı yazarak albümün bu konuyu ne kadar derinlemesine işlediğini vurgulayalım. Şarkının girişinde, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettikten sonra büyük saraya girdiğinde söylediği birkaç dize yer alıyor. Söylentiye göre Fatih sarayın yıkık hâlinden dolayı üzüntü duyuyor ve hayal kırıklığını İranlı şair Firdevsî’nin “Perdedari mikoned der kasr-ı kayzer ankebut, bum nevbet mizedend der târem-i efrâsiyâb” dizeleriyle ifade ediyor:
“Sezarların sarayında örümcek perdedarlık ediyor, Efrasiyab’ın kulelerinde baykuş nevbet vuruyor.”
AETERNAM da kabaca bu anlama gelen bu dizeleri “Sezar’ın sarayında örümcekler perde örüyor, Efrasiyab’ın kümbetinde baykuşlar marş çalıyor” şeklinde ifade etmiş.
Konuyu en derinlemesine işleyen gruplardan biri de kadrosunda Yunan asıllı dört müzisyen barındıran ABD’li power metal grubu PHOENIX REIGN. 2007 çıkışlı “Destination Unknown” albümlerinin kapağında Bizans İmparatorluğu bayraklarını dalgalandıran Bizans ordusu görülüyor. Bu bayraklardan üzerinde siyah kartal bulunan sarı bayrak, Yunan ordusunun 1922’de İzmir’de yenilgiye uğraması ve İzmir’in kurtuluşunun ardından İstanbul’dan Yunanistan’a göçen Yunanların kurduğu futbol takımı AEK’in (Athlitikí Énosis Konstantinoupόleos [İstanbul Spor Birliği]) de bayrağı. Albüm “Gates of Bosphorus” adlı enstrümantal introyla açılıyor ve tüm albüm metaforlar üzerinden Konstantinopolis’in düşmesini konu ediyor. 12 dakikalık kapanış şarkısı “Constantinople 1453 (On the Eve of the Fall)” ise baştan sona bu olaya adanmış.
“I won’t look back taunted by fear
While in my dark veins blood still flows
As the Turkish hordes draw near
If we’ll survive the night, only the Lord knows…”
Şarkı sözlerinde İstanbul’un fethi sırasında 49 yaşında ölen İmparator XI. Konstantinos’un da mensubu olduğu Paleologos Hanedanı’ndan, Osmanlı ordusundan, eski adıyla Blakernai olarak bilinen ve günümüzde Ayvansaray taraflarında yer alan surlardan ve daha pek çok detaydan bahsediliyor. Türklerden de “Türk canavarı” (Turk beast) olarak bahsedilen şarkının enteresan bir de klibi var.
Vlad kısmında adını tekrar göreceğimiz Çinli senfonik black metal grubu SINTALA RÁNA da tamamını Vlad ile Osmanlı arasında yaşananlara adadığı 2019 çıkışlı “Transylvanian Moonrise” albümünün açılışını “The Fall of Constantinople” ile yapıyor.
“1450s A.D., the Ottoman incursions. Led by their Sultan, Mehmed the Conqueror, Muslim Turks swept the east Europe with their vast superior force. As Constantinople fell in 1453, Hagia Sophia was turned into a mosque, all christendoms were under threat.”
Konuyu çok kapsamlı işleyen bir diğer topluluk da Antakya kısmında detaylı olarak anlattığım ABD’li power metal grubu JUDICATOR. Grup birden fazla albümünde bu konudan söz ediyor. Antakya kısmında sözünü ettiğim “The Last Emperor” albümündeki “The Queen of All Cities”de Konstantinopolis’ten “tüm şehirlerin kraliçesi” olarak bahsediliyor ve Bizans-Selçuklu savaşları da dâhil Anadolu’da gerçekleşmiş pek çok şeye vurgu yapılıyor.
“Left behind Constantinople
We swore to return what was theirs
Blessed be the Queen of all Cities
For all the lands and people lost, lost to Seljuk Turks”
2020’de çıkardıkları “Let There Be Nothing” albümüne gelirsek, albümün tamamı Doğu Roma İmparatorluğu başkomutanı Flavius Belisarius’a adanmış durumda. Döneminin en büyük komutanı olan Belisarius çok sayıda isyanı bastırmasıyla tanınıyor. 532 yılında I. Justinianus’a karşı gerçekleşen ve ilk adımı bugün Yerebatan Sarnıcı olarak bildiğimiz yerin hemen karşısındaki meydanda bulunan hipodromdaki yarışlar sırasında atılan Nika Ayaklanması sırasında Konstantinopolis’in yarısına yakını yakılıp yıkılıyor, on binlerce insan ölüyor ve ayaklanmanın bastırılmasında Belisarius büyük rol oynuyor. Aynı şekilde 559 yılında şu anda Küçükçekmece olarak bilinen yerde gerçekleşen Melantias Muharebesi sırasında da Kutrigur ordusunu yenerek adından söz ettiriyor. Kutrigurlar, Avrupa Hunlarının bir kabilesi olan Ön Bulgarların öncül boylarından biri olduğu düşünülen bir Türk boyu ve Belisarius onlar da dâhil olmak üzere tüm barbar (Grekçe konuşmayan herkes) akınlarına karşı durarak büyük bir kahramana dönüşüyor. Bahsedilen Nika Ayaklanmasındaki “Nika” bir yer değil, Yunanca “Kazan”, “Zafer” gibi anlamları olan bir kelime ve adını Yunan zafer tanrıçasından alan Nike ile aynı kökten geliyor.
JUDICATOR’ın albümünde 800’lü yılların ikinci yarısında Konstantinopolis patriği olarak görev yapan, Slavların Hristiyan olmasında ve Ortodoks Kilisesinin Katolik Kilisesinden ayrılmasında büyük rol oynayan I. Fotius’tan da söz ediliyor.
Yer olarak yine Küçükçekmece’ye tekabül eden Melantias Muharebesi’nden söz eden diğer bir grup da Yunan blackened death metal grubu DEUTERONOMY. Grup 2020’de çıkan “The Last Roman” albümünde “Melantias” adlı şarkıya yer vermiş. Aynı albümde, yukarıda bahsettiğimiz Nika Ayaklanmalarından bahseden “Nika Riots” adlı bir parça da var.
2022 yılında kurulan ve İslam tarihinden bahseden Alman black metal grubu MASJJID de 2023’te çıkardığı “Aintishar” albümünde toplam süreleri 10 dakikayı aşan “Requiem of Constantinople” ve “Liberation of Constantinople” adlı şarkıları arka arkaya sunuyor. Bunların öncesinde ise “Overtüre to the Ottoman Empire” adlı kısa enstrümantal var.
İtalya’ya baktığımızda tek kişilik epik black metal oluşumu EXULTET’in 2008 yılında çıkan “Constantinopolis” demosunu görüyoruz. Sözleri İtalyanca olan demodaki tüm şarkılar İstanbul’un fethiyle ilgili. Fatih Sultan Mehmet’in başarısını, Türkleri ve Osmanlı’yı çok da kötülemeden ve sövmeden anlatan demoda özellikle Konstantinopolis savunmasında yer alan İtalyan askerlerden bahsediliyor. Cenevizli komutan Giovanni Giustiniani’nin savaştaki rolü ve Osmanlı’ya karşı yaptığı savunma da şarkılarda yer verilen konular arasında. Demonun en uzun şarkısı “Mehmet il Conquistatore”de ise Rumeli Hisarı’nın (Boğazkesen Hisarı) tarihin gördüğü en güçlü hisar olduğundan söz ediliyor.
Yine İtalya’dan epik heavy metal grubu MARTIRIA da Bizans temasına kayıtsız kalamayanlardan. 2012’de çıkan ve “Senatus Populusque Romanus” (Roma Senatosu ve Halkı) anlamına gelen “Roma S.P.Q.R.” albümlerindeki iki şarkıda Bizans’tan bahsediyorlar. Bunlardan ilki 300’lü yıllarda Sinop’ta doğan ve Konstantinopolis’te ölen filozof ve politikacı Themistius’un da anlatıldığı “Byzantium” adlı şarkı.
“Whores and philosophers,
Lonely ruders,
cold Bosphorean wind blows
the dying night.
Themistius, writer,
Consult, pagan
High librarian.
Witness of countless
fake emperors…”
Diğeri ise “The Scourge of God” ve bu şarkıda da şu sözlere yer veriliyor.
“Constantinople saved its empty walls
for six-thousands dirty pounds of gold (of gold).
Danube to Baltic, Ural to Rome,
Saddle’s my home”
Bizans konusuna en ilginç yaklaşan gruplardan biri de Malezyalı grindcore grubu DEFENESTRATE THE BELLWETHER. Grubun 2022’de çıkan ve Malaycada “Bizans’ın Kavrulmuş Toprakları” anlamına gelen “Pembumihangusan Byzantium” demosundaki dört şarkıda da Müslümanlık temalı konular işlenmiş. İlk şarkı “Kult of Khawarij”de 657 yılında gerçekleşen Sıffin Muharebesi’ni anlatan grup demonun kapanışını ise “Srebrenica in 1995” ile yapıyor. Diğer iki şarkıda ise bu çalışmanın konusuna giren durumlar var. Vlad Țepeș, yani Kazıklı Voyvoda’nın kardeşi Eflak Prensi III. Radu’nun işlendiği üçüncü şarkı “Radu al-Wasim”i daha sonra bahsedeceğimiz Kazıklı Voyvoda bölümüne ayırırsak, şu noktada bizi ilgilendiren şarkı demoya da adını veren “Pembumihangusan Byzantium”. Grup bu şarkıda İstanbul’un fethinden bahsediyor ve Fatih Sultan Mehmet önderliğindeki Osmanlıların kahramanlıklarını anlatıyor. Daha da geçmişe giden grup Timurlularla Osmanlılar arasında gerçekleşen Ankara Muharebesi’nden, I. Bayezid’den, II. Murad’dan, Rumeli Hisarı’ndan, Moğol-Selçuklu savaşlarından da söz ediyor.
“Rumeli Hisari di Selat Bosphorous
400 armanda siap sedia
Mongol menyerang Seljuk
Perang Angkara (Timurlane)
Sultan Beyazid syahid”
Bununla da yetinmeyen grup şarkının bir yerinde Türkçe olarak “İntikam! İntikam! İntikam! Kan! Kan! Kan! Kan!” diye bağırıyor.
Alman epik heavy metal/doom metal grubu ATLANTEAN KODEX’in 2019’da çıkan “The Course of Empire” albümünde yer alan “A Secret Byzantium (Numbered as Sand and the Stars)” şarkısında ise günümüzde Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde bulunan ve adını antik Anadolu tanrıçası Agdistis’ten alan Agdos Dağı’ndan, doğuda yükselen hilallerden ve Bizans’la alakalı çeşitli metaforlardan söz ediliyor.
“A mouth of fire, a sword of stars and silver
A mind to set the world ablaze, our tongue is lightning
Our shield tradition and memory, where there is knowledge we will find A Secret Byzantium”
Our voice was heard in Agdos rising from mephitic chasms
As a falling star, our mother nourished Roma’s rise
And the lord of Makedonia built a city by the sea
There a temple rose, the fortress of our ken”
Tek kişilik Fin funeral doom metal oluşumu SHADES OF DEEP WATER’ın 2022 çıkışlı “Stonetomb” split’inin açılış parçası “Blood Moon over Constantinople”a baktığımızda da yine İstanbul’un fethini görüyoruz.
“The Ottoman came to siege the city
The cannons bombarded the city
Under blood moon the city fell
Thousand year rule came to close.”
Bizans da dâhil olmak üzere bu topraklara uzanan konulardan bahseden bir diğer grup da Polonyalı epik doom metal grubu MONASTERIUM. Adını yazının ilerideki bölümlerinde de yine bizle ilgili farklı bağlamlarda göreceğimiz grup, 2016’da çıkan ve kendi adlarını taşıyan albümde “In Hoc Signo Vinces” adlı şarkıya yer vermişti. “In Hoc Signo Vinces”, Avrupa’nın Hristiyanlaşmasının başlangıç noktası olarak kabul edilen “bu işaretle fethedeceksin” efsanesine dayanıyor. Kilise tarihçiliğinin kurucusu olarak kabul edilen Yunan yazar Eusebios, 4. yüzyılda kaleme aldığı “Vita Constantini” (Constantin’in Hayatı) adlı kitapta bu olaydan bahsediyor. Buna göre, Hristiyanlığı kabul eden ilk Roma imparatoru olan ve sonrasında Konstantinopolis şehri ile Doğu Roma İmparatorluğu’nu da kuran I. Konstantin, 312 yılında günümüz Roma topraklarında gerçekleşen Milvian Köprüsü Muharebesi için yola çıkarken Tanrı’dan zafer diliyor ve akşamüstü vakitlerinde beliren ilk yıldızın üzerinde nurdan bir haç ve “In Hoc Signo Vinces” yazısı beliriyor. Konstantin bu olayın ardından gittiği savaşı kazanınca bunu bir uğur olarak görüp her yere haç konmasını emrediyor ve Haçlılara, oradan da günümüze dek devam eden haç kullanımı başlamış oluyor. Grup şarkıda şu ifadeleri kullanıyor.
“I will tremble the walls of Rome, in the Orient I will raise my throne
All the west I reclaimed and Byzantium shall carry my name”
Moldovalı death metal grubu DAKON’un 2006’da çıkardığı “Tetraquetum” albümünde de “Byzantian Suffering Voices” isminde bir şarkı var.
Tam olarak Bizans’tan ve Osmanlı’dan bahsetmese de İtalyan teknik/brutal death metal grubu HOUR OF PENANCE da bu konuyla ilintili bir albüme sahip. 2015’in Kasım ayında Paris’teki Bataclan konser salonuna yönelik olarak gerçekleştirilen ve 90 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısından kısa süre önce o mekânda çalan grup Hristiyanlarla Müslümanlar arasındaki bu asla bitmeyen çatışmayı 2017’de çıkan “Cast the First Stone”da işlemişti. Grup albüm kapağında Haçlı Ordusu ile kırmızı hilal bayraklı Müslüman ordusunu çarpıştırıyor ve her iki tarafın da hasar aldığını kopan kelleler ve saplanan mızraklarla gösteriyor olsa da esasında Müslümanların Hristiyanlara yönelik saldırılarına karşı bir tepki de koyuyor. Sözlere baktığımızda, aşırıya kaçmasa da Doğuluları kötüleyen grubun konuya ilişkin açıklaması da şu şekilde:
“‘Cast the First Stone’” Haçlı Seferleri ve Koloniyalizm sırasında yapılan haksızlıkların, Batı’nın yerle bir edilmesine yönelik propagandaları besleyen sonsuz bir nefret zincirini makul kılamayacağı fikrine dayanıyor. Son yıllardaki siyasi ortamın Batı ve Doğu arasında devam eden bin yıllık çatışmaya ışık tuttuğu kanısındayız. Katliamdan yalnızca birkaç ay önce çaldığımız Bataclan’a yönelik terör saldırısı gibi olaylar bu albümdeki sözleri yoğun şekilde etkiledi. Önemli olan ilk taşı kimin attığı değil, kötü sonuçlar doğuracak bir savaş yerine barışı ve bir arada var olma fikrini ilk kimin ortaya koyduğudur.”
Bu yorumla grubun, Haçlı Seferleri ve Avrupa zamanında çok can yakmış olsa da Müslümanların artık bu intikam hissinden vazgeçmesi ve barış yanlısı olması gerektiği gibi bir fikri olduğunu görüyoruz. Direkt olarak Bizans’tan bahsetmese de kapaktan dolayı bu çerçevede anmayı uygun buldum.
Diğer örneklerden devam edecek olursak, ABD’li epik heavy metal/doom metal grubu ARGUS’un 2011 tarihli “Boldly Stride the Doomed” albümü “Abandoning the Gates of Byzantium” adlı enstrümantal şarkıyla açılıyor. İspanyol atmosferik post-metal/rock grubu TOUNDRA’nın “Toundra (II)” albümünün son şarkısı “Bizancio / Byzantium”, uzun bir enstrümantal parça. Sloven atmosferik black metal grubu STARS WILL BURN YOUR FLESH’in 2011’de çıkan “Under the Free Sun – Legion of Morana” albümünde “Road to Byzantium” adlı bir şarkı var.
İrlandalı death/thrash metal grubu GROUND OF RUIN’in 2006 EP’si “Visions of Obscenity”de “Thy Land Byzantium” adlı bir şarkı yer alıyor. İngiliz black metal grubu CROM DUBH’un 2015’te çıkardığı “Heimweh” albümünde ise “Sailing to Byzantium” adlı bir şarkı mevcut. Okyanusun karşı tarafına geçtiğimizde, Kanadalı death metal grubu MARTIAL BARRAGE’ın “Call of the Serapeum” albümündeki “Skirting Byzantium”da Birinci Haçlı Seferi ele alınırken, orduların Avrupa’dan yola çıkıp Bizans İmparatorluğu içerisinde ilerleyişinden bahsediliyor.
ABD’li doom metal grubu PUTREFACTION’ın 2020’de çıkan “Dwell in the House of the Lord Forever” albümünün kapanışını “Sailing to Byzantium: III” adlı şarkı yapıyor ve sözlerinde de İrlandalı şair William Butler Yeats’in dizeleri yer alıyor. ABD’li black metal grubu SARCOPTES ise “Songs and Dances of Death” albümündeki “The Fall of Constantinople” adlı şarkıda yine İstanbul’un fethinden bahsediyor. Şarkıda Theotokos’tan (Ortodoks Kilisesi ve Doğu Katolik Kiliselerinin İsa’nın annesi Meryem için kullandığı ifade; “tanrı doğuran”) tutun da yeniçerilere kadar pek çok şeyden söz edilmiş.
“The crosses are torn from the steeples
In their place, the crescent moon
The eyes of the saints are gouged out with daggers
Hagia Sophia lies in desolation”
Avustralyalı melodik progresif metal grubu SOUL LEGION’ın 2010’da çıkan “Inciter” EP’sinde “Istanbul Falls” adlı şarkıyla karşılaşıyoruz. 1986’da kurulan ve Yunan tarihini şarkılarına taşıyan Atinalı grup ANXIETY’nin 1990 demosunda da yine “Istanbul Falls” adlı bir şarkı var. İngiliz thrash metal grubu KACHANA da 2003 tarihli “Killing Inside” albümünde “Byzantium” adlı şarkıya yer vermiş. Bulgar senfonik black metal grubu SAMHAIN’in 2001’de çıkan “The Fifth Season” albümünde ise sözleri ünlü İrlandalı şair William Butler Yeats’e ait olan “Byzantium” adlı şarkıyı görüyoruz. Aynı isimde bir şarkı ABD’li black metal oluşumu NEFARIA’nın 2014 çıkışlı “Demo VII – True Honour” demosunda da var. Epik doom metal grubu CRYPT SERMON’ın “Out of the Garden” albümünde de “Byzantium” adlı bir şarkı mevcut.
Ünlü İngiliz death metal grubu BOLT THROWER’ın “The IVth Crusade” albümünün kapağı Fransız ressam Eugène Delacroix’nın 1840 tarihli “Haçlıların Konstantinopolis’e Girişi” adlı tablosundan alıntı. Yunan grup INNER MAKAM da 2009’da çıkan “1453 – Empire Falls” demosunda tamamen bu konudan bahsetmiş. Norveçli black/ekstrem metal grubu BOLVERK’in 2023’te çıkan “Svarte Sekunder” albümünde de “Obsidian Byzantium” adlı şarkıyı görüyoruz.
Balkanlar’a baktığımızda, Karadağ’ın Nikšić şehrinden çıkan ВИЗАНТ adlı bir gothic/heavy/doom metal/hardcore grubu var ve bu kelime Sırpçada “Bizans” anlamına geliyor. Grubun 2013’te çıkardığı “Благовјесник” albümünde “Karadağ” anlamına gelen “Црна Гора” adlı bir şarkı var. Bu şarkıda grup kendilerini “Vučji Do’nun kurtları” olarak tanımlıyor ve nakaratta da “Karadağlı Bizans” ifadesini kullanıyor.
“Црна Гора
Од камена до орла
Оста од свих јача
Тврди орах освајача.
Вјечна зубља свима
Црногорски Визант”
Kurt, Sırbistan’ın ulusal sembolü ve Vučji Do da Karadağ Prensliği’nin 1876’da Osmanlı’yı yendiği muharebenin gerçekleştiği yer. 18 Temmuz 1876’da Hersek Sancağı’nda bulunan Vučji Do’da gerçekleşen çarpışmada Karadağ ve Doğu Hersek taburlarından oluşan güçler Sadrazam Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu çok ağır şekilde bozguna uğratıyorlar ve bu da Karadağ’ın geçmişindeki en önemli başarılardan biri olarak sayılıyor. Çeşitli kaynaklara göre bu muharebede Karadağ tarafı 70 ölü 118 yaralı verirken Osmanlı tarafında ise 4000 ölü 2000 yaralı gibi korkunç bir tablo söz konusu.
Son olarak da bu konulardan bahsetmemesine rağmen adını Bizans’tan alan BYZANTINE adlı ABD’li bir grup var.
Buna ek olarak bahsedilmesi gereken bir diğer konu da 541-542 yılları arasında gerçekleşen ve Justinianus Veba Salgını (Justinianic Plague) olarak da bilinen salgın. Fare piresi ile bulaşan “yersinia pestis” bakterisi ile ortaya çıkan bu hastalığın, kayıtlara geçen ilk veba salgınının ve sonrasında da insanlık tarihinin gördüğü en büyük salgın kabul edilen Kara Veba’nın başlangıcı olduğu kabul ediliyor (Avrupa’da 4 yılda tahminî 75 ila 200 milyon arası ölüm). Mısır’dan Konstantinopolis’e tahıl taşıyan gemilerdeki farelerle geldiği düşünülen salgın, adını dönemin Bizans İmparatoru I. Justinianus’tan alıyor. Dönemin çeşitli tarihçi ve kayıt tutucularına göre salgın sürecinde Konstantinopolis’te günde 5.000 ila 10.000 arası insan hayatını kaybetmiş ve tüm Akdeniz çevresini etkileyen salgında Akdeniz havzasındaki tüm nüfusun dörtte birinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Bu trajik olay da metal çevreleri tarafından es geçilmemiş. İsveçli death metal grubu CURSUS BELLUM’un 2018’de çıkardığı “Ex Nihilo Nihil Fit” albümünde “Plague of Justinian 541-542 A.D.” adlı şarkıyı görüyoruz. Benzer şekilde Avustralyalı doom/sludge metal/post-hardcore grubu CASTRATION PARTY’nin 2018’de çıkardığı “Obliterated by Vines” EP’sinde de “Plague of Justinian” adlı şarkı yer alıyor.
MIKLAGÅRD
Vikinglerin Konstantinopolis’e verdiği isim olan Miklagård, “büyük” anlamına gelen “mikla” ve “kale” anlamına gelen “gård” kelimelerinden oluşuyor. Varegler (Varangian) veya Varyaglar olarak bilinen İsveçli Vikingler, batıya doğru genişleyen Norveç kökenli Normanların aksine doğuya doğru genişlemiş; 9.-11. yüzyıllar arasında Kuzey ve Doğu Avrupa’da hüküm süren Kievan Rus, yani Kiev Knezliği’ne hükmetmişlerdi. Günümüzde Belarus ve Ukrayna’nın kültürel ataları olarak gördüğü Kiev Knezliği’nden güneye inildiğinde ulaşılan Konstantinopolis de Varegler/Varyaglar için önemli bir konumdu. İskandinavya, Kiev Knezliği ve Bizans İmparatorluğu’nu birbirine bağlayan önemli bir ticaret yolunun geçtiği ve Dinyeper ticaret yolu, Dinyester ticaret yolu gibi kollara da ayrılan bu rota, sanatsal bağlamda işlenmek için son derece zengin bir kaynak olarak dikkat çekiyor. Bu rota haricinde, 10. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar Bizans imparatorlarının kişisel korumalığını yapan ve Bizans ordusunun seçkin birliği olarak görülen Vareg Muhafız Gücü de yine ilgi çekici bir tema olarak karşımıza çıkıyor. Metal dünyasının en verimli coğrafyalarından biri olan İskandinavya’dan çıkan pek çok grup da atalarının, geçmişlerinin bu ilginç dönemini albümlerine ve şarkılarına taşımaktan geri durmuyorlar.
En kapsamlısından başlamak gerekirse, Fin folk/senfonik metal grubu TURISAS 2007’de çıkan “The Varangian Way” ve 2011’de çıkan “Stand Up and Fight” albümlerini tamamen bu temalara ayırmıştı. “The Varangian Way”e bakarsak, yolculuğun son durağı olan Miklagård, kapanış şarkısı “Miklagard Overture”da ele şu sözlerle alınıyor.
“Konstantinopolis
Ten gates to eternity
Seen all for centuries
Your inconquerable walls
Your temples and your halls
See all, hear all, know it all”
“Konstantinopolis
Queen of the cities
Your welcoming smile
Made all worthwhile
The sweat and the pain”
“Great halls
Great halls
Greatest of all, Miklagard”
“Stand Up and Fight” albümüne baktığımızda da yine bu konunun işlendiğini görüyoruz. İstanbul Boğazı’nın anıldığı “The Bosphorus Freezes Over”ın sözlerinde şu dizeler yer alıyor:
“And looking down at myself lying on
The ground of Piraeus harbour
Snowflakes falling down on me
That night the Bosphorus froze.”
Albüm kitapçığında bu şarkının sözlerine Pire Limanı’ndaki meşhur 3 metrelik mermer aslan heykeli eşlik ediyor.
Konuyu derinlemesine işleyen diğer bir albüm de Alman power/heavy metal grubu REBELLION’ın 2007’de çıkan ve tamamı Miklagård konusuna ayrılan “Miklagard – The History of the Vikings – Volume II” adlı çalışması. “Miklagard” adlı şarkıda yukarıda bahsettiğim Vareg Muhafız Gücü’nden de bahsediliyor.
“The golden roofs of Miklagard
I see you shining in the sun
My destiny lies within these walls
Oh Miklagard
From the lands of ice I came
To Miklagard for honour and fame
One of the emperor’s guard to be
Varangian truth for all to see”
Bunların haricinde ABD’li tek kişilik black metal grubu RUAH’ın “Breath Spirit Wind” albümünde “Miklagaard”, İsveçli melodik death metal grubu PURGATORIUM’un “Still in Search” albümünde “Miklagård”, İsveç death metalinin en önemli isimlerinden UNLEASHED’in “Sworn Allegiance” albümünde ise “To Miklagård” adlı şarkılar var. Şarkıda Rusya, Belarus ve Ukrayna’dan geçerek Karadeniz’e dökülen Dinyeper Nehri’nden ve buradan geçtiği sırada yaşadıkları efsanelere konu olan Viking gemisi Aifur’dan da söz ediliyor.
“On the Dnjepr, they struggled to pass Aifur
Around Kiev, tribes and folk were gathered
And the new master’s name was the infamous Rus!
Two thousand ships that sailed the Black Sea…
Forward to Miklagård”
Yukarıda adını andığımız Polonyalı epik doom metal grubu MONASTERIUM 2022’de çıkardığı “Cold are the Graves” albümünde “The Siege” adlı bir şarkıya yer vermiş ve Haliç’ten (Golden Horn) de bahsederek İstanbul’un kuşatılmasını Vareg Muhafız Gücü’ne de vurgu yaparak anlatmış.
“A strong wind near the Golden Horn
Carried our ships to the holy walls
The ‘Nea Romi’ in the eastern sun
The city that echoes with laughing light”
“The kingslayer has taken the crown
With Varangian swords by his side
But there’s no hope for him
Not a soul will escape from our greed”
Şarkıda geçen “Nea Romi”, I. Konstantin’in Byzantium/Byzantion’u Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptığı dönemde kısa bir süreliğine (330-337) şehrin adı olarak kullanılan ve “Yeni Roma” anlamına gelen Latince ismi (Nova Roma) ifade ediyor. Aynı ismi Gallerli stoner/sludge metal grubu TAINT’in 2005’te çıkardığı “The Ruin of Nová Roma” albümünde de görüyoruz.
ABD’li death metal grubu PESTILENT AGE de adını Varyagların rotasında bulunan ve Kiev Knezliği’nin ilk başkenti olan Novgorod’dan alan EP’sini tamamen bu temaya adamış. “Siege of Miklagard” adlı şarkıda grubun Valhalla’yı, Odin’i, Hristiyanları, Arapları, Bizans’ı tek bir potada erittiğini görüyoruz. Rus senfonik black metal grubu REGNAT HORRENDUM’un 2022’de çıkan “The Prophet” albümünde yer alan “Walls of Miklagard” şarkısı ve Alman epik doom metal grubu SERVANTS TO THE TIDE’ın 2021’de çıkan aynı isimli albümünün tamamı da bu temayı işliyor.
Bitti mi? Tabii ki hayır. Arjantinli epik Viking/black metal grubu HEULEND HORN’un 2006’da çıkan “From the Caucasus to Gotland” albümü de “Leaving the Horn of Miklagard” adlı şarkıyla başlıyor ve baştan sona bu konuyu ele alıyor. İsveçli black metal grubu FROSTBORG’un “Glory of Eternal War” albümündeki “Bronzed Scandinavian Leather (Under the Burning Miklagaard Sun)”, Polonyalı death metal grubu PANDRADOR’un “Ov Rituals, ov Ancestors, ov Destiny” albümündeki “Miklagardr” ve İspanyol melodik death/folk metal grubu BIERSBREAKER’ın “The Power of the Hammer” albümündeki “The Bitchies of Miklagard” adlı parçalar da yine Miklagård’dan bahseden yapıtlar. ABD’li melodik death/pagan metal grubu VARANGER da ismini bu temadan alan ve 2019’da çıkan “Dark Traditions” albümünde Bizans İmparatorluğu’ndan bahseden bir topluluk.
Pek çok ülkeden müzisyenler tarafından kurulan epik folk/Viking metal grubu FOLKEARTH’ün 2014 yılında çıkan son albümü “Balder’s Lament” da Varyagların hikâyesini mitolojik bir düzlemde işliyor. Bizi ilgilendiren kısımları “From Volga to Bosphorus” ve “The Wine-Sacks of the Emperor” adlı şarkılarda görmek mümkün.
Unuttum sanmayın, elbette ki unutmadım. Miklagård konusunun kapanışını da AMON AMARTH’ın “Twilight of the Thundergod” albümündeki en iyi şarkılardan biri olan “Varyags of Miklagaard”ın Vareg Muhafız Gücü’nden bahseden sözlerinden bir kupleyle yapalım.
“Miklagaard has been our home
For twenty years or more
We´ve our axes, spears and swords
In service of the emperor”
Hem Hristiyanların ve Avrupa medeniyetinin ebedi düşmanı olan Türkleri, Osmanlı’yı ve Müslümanları hedef alması hem de yaşananların gizemi ve korkunçluğundan dolayı Vlad Țepeș/Kazıklı Voyvoda konusu tam da metale uygun bir tema olarak metal tarihi boyunca defalarca karşımıza çıkıyor. Bazı gruplar bunu doğrudan tarihî bir perspektiften ele alırken kimi gruplar ise bunu kurguya daha yakın bir yaklaşımla işliyor. Birtakım gruplar bu konuyu alelade bir albümlerindeki tek bir şarkıda işlerken kimi gruplarsa tüm bir albümü bu konu üzerine kuruyorlar. Daha da ileri gidip diskografilerindeki tüm albümlerdeki tüm şarkı sözlerini Vlad’ın yaptıklarına adayan gruplar ya da adını bu temadan alan ve metal tarihine geçen VOIVOD gibi isimler dahi var. Esasında voyvoda Slavların Osmanlı’daki sancak beylerine karşılık gelen rütbesini ifade ediyor, ancak tarihte voyvoda denince akla tabii ki de Vlad Tepeş geliyor.
Tahmin edeceğiniz üzere bu çalışmanın en kapsamlı bölümlerinden birine başlamadan önce, Vlad Țepeș’in kim olduğundan ve adının pek çok farklı mecrada neden bu kadar çok geçtiğinden bahsedelim.
III. Vlad adıyla da bilinen Vlad Țepeș Eflak Voyvodası olarak görev yapmış, kendi döneminde Vlad Dracul şeklinde de anılan Rumen bir komutan ve lider. Yaklaşık olarak 1431-1477 yılları arasında yaşayan Vlad, esir aldığı Osmanlı askerlerine ve Bulgar topraklarında yaşayan Türklere yaptığı işkencelerle, onları kazığa oturtmasıyla ünlenen bir insan. Romanya’nın ulusal kahramanlarından biri olarak görülen Vlad, 1430’ların başlarında henüz bir çocukken kardeşi Radu’yla birlikte esir olarak Osmanlı himayesine alınmış; Kütahya, Tokat ve son olarak da başkent Edirne’ye getirilmiş. Buralarda eğitim alan Vlad’ın birlikte eğitim gördüğü gençler arasında sonradan İstanbul’u fethedecek olan şehzade Mehmet de var. Mehmet ve Vlad Țepeș birlikte Kur’an, Aristo mantığı, matematik ve Türkçe dersleri almışlar.
Osmanlı himayesindeki çeşitli askerî görevlerde gösterdiği başarıyla Osmanlı’nın Eflak’taki birliklerinde daha çok söz sahibi olan Vlad’ın liderlik yeteneğini gören Edirne, Vlad’ın emrine daha çok Osmanlı askeri vermiş. Ekim 1450’de Osmanlı ve Rumen birlikleriyle Boğdan’a ve Macar topraklarına giren Vlad, bu noktada yaşanan çeşitli olayların ardından Osmanlı’ya ihanet ederek Macaristan’la bir anlaşma yapmış ve Eflak’ın kontrolünü üstlenmiş. Vlad burada Eflak boylarını “adam etmek” için kendisine muhalefet edenleri kazığa oturtmaya, vücutlarını parçalara ayırmaya, acımasız işkencelerle herkesin gözünü korkutmaya başlamış. Kazığa oturttuğu insanları at arabalarıyla köylerde gezdirip herkese gözdağı vermiş.
Durumdan haberdar edilen Fatih Sultan Mehmet kalabalık bir orduyla 1462 yılında Eflak’a sefer düzenlemiş. Uzun ve zorlu bir yolculuk sonunda Eflak’ın başkenti Târgovişte’ye varan Osmanlı askerleri geniş bir alanda kazığa oturtulmuş 20.000 civarında esir ve köylüyle karşılaşmış. Sadrazam Veli Mahmud Paşa’nın günlüğüne yazdığına göre askerler bu görüntü karşısında şok geçirmiş, bazıları kusmuş, bazısı aklını kaçıracak duruma gelmiş.
1476-77 yılları arasında Bükreş civarında öldürülen Vlad Țepeș’in kesilen başı, öldürüldüğünün ispatı için yeni başkent İstanbul’a, Fatih Sultan Mehmet’e gönderilmiş.
Kısacası Vlad Țepeș, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir dönemindeki rolü ve Türklere yönelik acımasız yaklaşımından dolayı son derece ilgi çekici bir konu. Yukarıda dediğim, az sonra da detaylı şekilde göreceğiniz üzere “Hristiyanlığın baş düşmanı olan ceddimiz”e yönelik yaptığı acımasızlıklar da kimi Batılı gruplar tarafından büyük bir gururla anlatılan bir figür.
Değinilmesi gereken diğer bir konu da az sonra göreceğimiz örneklerde karşımıza çıkacak “Order of the Dragon” mevzusu. “Ejderha Tarikatı” olarak bilinen bu tarikat 1408 yılında Macaristan ve Hırvatistan Kralı olan, sonradan Kutsal Roma İmparatorluğu’nun başına geçecek Sigismund of Luxembourg tarafından kurulan bir topluluk. Hristiyanlığın düşmanlarıyla, yani Osmanlı İmparatorluğu başta olmak üzere Müslümanlarla mücadele etmek amacıyla kurulan bu tarikat 15. yüzyılın başlarında Almanya ve İtalya’da büyümüş ve Balkanlar da dâhil olmak üzere pek çok Hristiyan devletinde önemli bir oluşuma dönüşmüş. Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Vlad Țepeș’in babası Eflak Prensi Vlad II Dracul da bu “Dracul” adını “Order of the Dragon” tarikatından almış. “Dracul” Rumence “şeytan/ejderha” anlamına geliyor ve “Dracula” da “şeytanın/ejderhanın oğlu” gibi bir anlama sahip. Dolayısıyla okuyacağımız örneklerde “dragon”dan ve “order”dan söz edildiğinde yine Vlad Țepeș’ten bahsedildiği anlamını çıkarabilirsiniz. MARDUK’un detaylı olarak bahsedeceğimiz “Nightwing” albümünün kapağında görülen kanatlı şeytan figürü de albümün temasıyla ilişkili olarak yine “Ejderha Tarikatı”na bir gönderme.
Şimdi gelin bu tarihî figür metal dünyasında nasıl yer bulmuş, Osmanlı ve Türklerle olan ilişkileri nasıl anlatılmış bakalım.
İlk olarak hiç beklenmedik bir yere, Çin’e gidelim ve senfonik black metal grubu SINTALA RÁNA’nın 2019’da çıkardığı “Transylvanian Moonrise” albümüne bakalım. 45 dakika süren bu 8 şarkılık albümün tamamı Vlad Țepeș ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yaşananları anlatıyor. Konstantinopolis’in düşüşüyle açılan albümde Vlad’ın genç yaşta esir olarak geldiği Osmanlı zindanlarında oğlancılığa maruz kaldığından ve sonradan yaptıklarının da kendisine yapılan zulme yönelik intikam ateşinden kaynaklandığı ifade ediliyor. “Turks”, “Ottoman”, “Sultan Mehmed” ifadelerinin kullanıldığı “Transylvanian Moonrise” olayı kronolojik sırayla ve Türkleri özellikle aşağılama amacı gütmeden işliyor, hatta yer yer Rumence sözler de kullanıyor.
“Year 1462, Sultan of the Ottoman Empire invades Wallachia,
Dracula sent messages and waited for the reenforcement,
But no response from the Holy Roman Empire,
Vlad was forsaken by his Christian allies!”
Aşağılama mevzusunu özellikle vurguluyorum, çünkü birazdan “kazığa oturtulan Türkler” gibi ifadelerden de bahsedeceğiz.
Biraz daha yakına, Bosna-Hersek’e geldiğimizde aşağıda adını tekrar göreceğimiz aşırı ırkçı 1389’un tek adamı Marko Pilipović’in diğer bir solo projesi olan GOAT EVIL’ı görüyoruz. Grup 2009’da çıkan demosu “Bloodlusted Duke of Wallachia”yı olduğu gibi bu konuya ayırmış (Wallachia: Eflak). Demoda “Kurbanlarının, özellikle de Türklerin kanına bayılırdı” ve “Dünyada Vlad’ın kanlı tutkularını tatmin edecek miktarda Türk yok” gibi ifadeler geçiyor. Demonun kapağında da Transilvanya’da veya Karpatlar’da çekilmiş olması olası bir fotoğraf var.
“He enjoys on blood of his victims, mostly Turks
On nightwings he ride through starless thundersky
Son of great dragon, prince Vlad Tepes III The Dracul”
“The holy cross of greedy god and his virgin-born son is defied
But many Romanian strong soldiers felt
There is no enough living Turks to satisfy Vlad`s bloodlust desires
From this moment `till the end of this world, he will crave for human blood”
Konuyu en derinlemesine işleyen gruplardan biri de adını Antakya kısmında da andığımız ABD’li senfonik black/death metal grubu TINE. Grup 2015’te çıkan “The Forest Dreams of Black” albümünde “The Crusade of Dracul” adlı şarkıya yer vermiş. Şarkının sözleri çok uzun ve aşağıda daha detaylı değineceğimiz Targovişte gece baskını da dâhil olmak üzere pek çok şeyden bahsediyor. Sözlerinden örnekler verelim.
“From the Carpathian Mountains,
Attacking the Ottoman forces
Along all the Danube”
“Burning plains
The Muslims encroach upon our lands
Outnumbered we stand
Against Sultan Mehmed
At Tîrgovişte”
“The Janissaries,
Ottoman slaves of war
In death, their souls redeemed
Indentured servants of Allah no more
Their final restless place
The Forest of the Impaled
The everlasting anguish
Of all the Ottoman lords who have failed…”
Yunan melodik black metal grubu ZION da 2005’te çıkardığı “Drakula” EP’sini bu konsepte adamış. İkinci şarkı “Order of the Dragon”da II. Vlad’ın Türklerle olan mücadelesindeki cesaretinden dolayı bu tarikata kabul edildiğinden ve Türklerin “Beyaz Şövalye”ye mağlup olduğundan söz ediliyor.
“Turks, were defeated by the White Knight
Dracula punish unsoul victims
By impaling them on stakes
Then displaying them publicly”
ABD’li black metal grubu CROWN OF WALLACHIA (Eflak Tacı) da tüm temasını Vlad’ın yaptıkları üzerine kuran gruplardan. Kendi adını taşıyan ilk EP’sinde Vlad’ın Osmanlılar tarafından işkenceye uğradığından ve sonrasındaki intikamından söz ediliyor. 2017’de yayınladıkları “Iron Funeral (The Night Attack)”te ise Fatih Sultan Mehmet’in açgözlülükle Osmanlı sınırlarını genişletmek istediğinden, Vlad’ın idaresindeki topraklara geldiğinde Türk birliklerinin cüzzamdan kırıldığından ve vardıklarında gördükleri korkunç manzaradan bahsediliyor. Kazıklara oturtulmuş, ağızlarından kurtçuklar fışkıran kurbanların anlatıldığı şarkıda cesetlerin akbabalara yem olduğu da vurgulanmış. 2019’da yayınlanan “Irreflectiv” adlı EP’deki “Madness in Isolation”da da yine Vlad’ın esir tutulduğu Türk zindanlarında aklını kaçırdığı belirtilerek, sonradan yaşananlara da bu durumun sebep olduğu ifade ediliyor.
Brezilyalı thrash/death metal grubu NECROMANCER da 2020’de çıkan “Pattern of Repulse” albümündeki “The Order of the Dragon”da bu temaya değinmiş.
“Impaling all his opponents; to his complete delight
Killing all his enemies; to his complete pleasure
1431 was born the dragon, the devil
The son of the dragon, the undead lives
1431 the birth of the voivode, the impaler
The prince known for his inhuman cruelty”
Daha önce de andığımız üzere aynı albümde Hun hükümdarı Attila’dan bahseden “Flagellum Dei (The Scourge of God)” adlı bir şarkı da var.
“Attila the Hun, the scourge of god
The commander of the Hunnic empire”
Bu vesileyle Attila’yı ve Hunları anmış olalım. Hunların kökeninin yüzde yüz Türk olduğu konusu tam anlamıyla kanıtlanmadığından Attila ve Hunlarla ilgili şarkıları bu çalışmada işlemenin biraz konsept dışına taşmak anlamına gelebileceğini düşünüyorum. Metal dünyasında Attila’dan ve Hunlardan bahseden onlarca şarkı var ve doğal olarak bu şarkıların büyük kısmı Avrupa’nın ortalarına kadar ilerleyen Avrupa Hun İmparatorluğu’nu konu ediyor. Tahmin edileceği üzere özellikle Macarların Attila ve Hunlarla ilgili pek çok şarkısı var, ancak ICED EARTH gibi küresel anlamda başarı kazanan büyük grupların da Attila’ya atfedilen şarkıları mevcut. Asya’daki Hunlarla ilgili şarkıların büyük kısmında ise Attila’dan Moğol olarak bahsediliyor.
Vlad ve ejderhalara dönersek, Yeni Zelandalı death/thrash/groove metal grubu SINATE 2012’de çıkardığı “To the Death” albümünde yer alan “Order of the Dragon”da “sarıkları kafalarına çivilenmiş” Osmanlılardan bahsediliyor.
“The Ottoman Empire
Threatening his grip on power
To their heads their turbans are nailed
In the Forest of the Impaled
Impaled! Tortured!”
Avustralyalı power/heavy metal grubu CHAOS THEORY ise 2006 çıkışlı “Whispers of Doom”daki “Order of the Dragon”da Vlad’ın Osmanlı’yla mücadelesini kronolojik olarak anlatmış. Bazı sözlerden örnek vermemiz gerekirse:
“In 1476 A.D. to the south of Bucharest
A victory is overshadowed
Mistaken for a foe
Vlad Tepes died ruler of Wallacia
Never did they mourn him more
Gazing at the red dawn
Final victory defeated the Turks”
“At age 15 the prince was captured led in chains
To Constantinople the prison hoard
Tortured by the Turks it came to him one day
That fear would conquer all who stood in his way”
“An impaled army on the setting sun
As the Turkish army came passing by”
Yukarıda adı birkaç kez geçen Polonyalı MONASTERIUM da 2019’da çıkan “Church of Bones” albümündeki “The Order of the Dragon”da Slavların Osmanlı’nın sonunu getireceğinden bahsediyor.
“We’re the true and pure fraternity
Proud heritage of Slavs
Twenty four souls, sworn to the sword
We’re the end of the Ottoman hordes”
Yunan grup LORD WOLF’un 1999’da çıkan ve Varg Vikernes’e adanan “Awaking the True Face of Darkness” demosunda ise “Impaled Turks upon Wooden Poles” ve “We Are the Servants of Father Dracul (Against All the Turks)” başta olmak üzere yine tüm şarkıların bu konuya odaklandığını görüyoruz.
İstanbul’un fethi kısmında adını andığımız Malezyalı DEFENESTRATE THE BELLWETHER’ın 2022 çıkışlı “Pembumihangusan Byzantium” demosunda ise Vlad’ın abisi Radu’dan söz ediliyor.
“An ally and vassal of Sultan Murad II
Vlad II and his sons as gesture of unity
Dracula and Radu begun to study Quran
Both mastered Turkish military strategy”
“Radu remained faithful
And spent his entire life in battle for Islam
He crushed the mighty Ak Koyunlu
An instrumental in the conquest of Byzantine”
Adını Kazıklı Voyvoda’nın da mensubu olduğu Drăculeşti Hanedanı’nın bir üst katmanı olan Basarab Hanedanı’ndan alan Alman black metal oluşumu BASARAB’a baktığımızda da yine tüm şarkı sözlerini Vlad Țepeș üzerine kurduğunu görüyoruz. Grubun 2003 tarihli “Pride of Older Times” adlı ilk ve tek demosu da bu konuya yoğunlaşıyor.
ABD’li tek kişilik nasyonal sosyalist black metal oluşumu AUSCHWITZ, kapağında Adolf Hitler’in yer aldığı 2020 EP’sinden 1 sene önce, kapağında Vlad Țepeș’in bulunduğu “Der Drache” EP’sini çıkarmış. Şarkı sözleri mevcut değil, ancak EP’nin ikinci şarkısı “Wallachian Bloodlust”ta nelerden bahsedildiğini herhâlde tahmin edebiliyoruz.
Yine tüm şarkı sözü konseptini bu tema üzerine kuran Kanadalı black metal grubu MANIÈRE NOIRE da 2021’de çıkardığı ilk albümü “L’ordre du Dragon: Brève nouvelle de Wallachie”de (“Ejderha Tarikatı: Eflak’tan Kısa Bir Öykü”) bu temayı derinlemesine işlemiş. Albümün kapağında, Bram Stoker’ın Vlad’dan esinlenerek 1897’de yayımladığı “Dracula” romanındaki karakterin yaşadığı, Transilvanya’da bulunan Bran Kalesi’nin bir fotoğrafı yer alıyor.
Adını Ejderha Tarikatı’ndan alan İtalyan black metal/ambient grubu 1431 – ORDO DRACONIS’in kendi adını taşıyan 2022 demosu da yine tamamen bu konuyla ilgili, hatta grubun logosunda da Vlad Țepeș’in imzası yer alıyor.
Brezilyalı black metal topluluğu DIESELDÖRF’un tüm diskografisi de Kazıklı Voyvoda üzerine kurulu ve 2020 çıkışlı “Transylvanian Spells of the Catacombs” toplamasının kapağında yukarıda bahsettiğim Bran Kalesi var.
ABD’li DESOLATE CEMETERY’nin “Stakes of Flesh” (“stake” kazık anlamına geliyor), Fransız VLAD TEPES’in “Walachian Tyrant”, yine Fransız VLAD DRAKUL’un “Vlad Dracul” ve “The Voivod, Vlad Tepes” şarkıları ile ABD’li VLAD’S FORTRESS’ın kendi adını taşıyan albümü de baştan sona bu temayı işliyor. Olayların gerçekleştiği yere gelirsek, Rumen black metal grubu SORGNATT da “Drăculea’s Dungeon” albümünün tamamını bu konuya adamış. Gallerli ORDER OF TEPES ise 2010’da çıkardığı ilk EP’sine “Kazikli Bey” adını vermiş ve EP’de “Kazikli Voyvoda” adlı şarkı da dâhil olmak üzere tamamen bu temaya odaklanmış.
ABD’li black/heavy metal grubu THE CONJURED da yine tamamen bu konuya odaklanan “Wallachian Horror” albümünde Eflak’tan ve Vlad’dan söz etmiş.
“Wallachian horror
Son of the Devil
Wallachian horror
Kazıklı Bey”
Tamamı Ermeni müzisyenlerden oluşan ABD’li black metal grubu HIGHLAND ise bu çalışmadaki en sert ifadeleri kullanan gruplardan biri olarak dikkat çekiyor. Grubun 2017’de çıkardığı “Loyal to the Nightsky” albümünde Türklerle ilgili iki şarkı var. Bunlardan birini bu kısımda, diğerini ileriki bölümlerde işleyeceğiz. Türklere karşı çok sert ifadeler kullanan grubun Vlad konseptiyle ilgili şarkısının adı “Wallachian Night Terror”. Grup şarkıda Türklerden isim vererek “doğudan gelen hırsızlar” olarak bahsediyor, “Türk kafataslarına”, “Osmanlı cesetlerine” vurgu yapıyor.
“Impaling thieves from the eastern lands
silver blades drenched in Ottoman blood
Men of the Dragon’s son
Nailing turbans on Turkish skulls
Disgracing men of the Sultan
Stream of blood will engulf the east
Ottoman corpses in Wallachia
from the Danube banks to the castle in Tirgoviste
Hellfire on terror night
Scorch the essence of earth
The forest screams in agony
Fear overtakes the invading Turks”
Türklere yönelik bu ifadelerin daha da sertleriyle yazının ilerleyen kısımlarında karşılaşacağız.
İsveçli thrash metal grubu CACHTICE’a kulak verdiğimizdeyse 2001’de çıkardıkları “Infernal Bloodlust” albümünde bizi ilgilendiren üç şarkıya yer verdiklerini görüyoruz. Bu şarkıların ilki olan “Romanian Warlord Supreme”de “Müslüman köpekler” ve “amcık Sultan” ifadeleri eşliğinde Vlad’ın Türklere yaptıkları gururla anlatılıyor. Şarkının ve tüm bu çalışmanın en enteresan ifadelerinden biri ise, Türklerle mücadelede Hristiyanlarla Şeytan’ın iş birliğine gittiği dizeler. CACHTICE gerçekten de “Doğudaki (Romanya) birliğin Hristiyanlık sembolü, ancak bu gece Şeytan da onunla birlikte” şeklinde bir ifade kullanıyor ve Hristiyanlık sembolü Vlad ile Şeytan’ın güçlerini birleştirdiğini vurguluyor. Sözlerden seçmece yapalım.
“The Turkish forces are drawing nearer
Vlad prepares for the counter attack
A bloody forest of impaled humans…
…As the Moslem dogs surely dies
The dragon is glaring from his banner
The Christian sign of Eastern unity
But Satan is with him tonight
Their powers will strike fierce to fright
The Turkish forces now on the run
Vlad sets off the infernal manhunt
Ride them down and don´t be back
Until we got the Sultan cunt
In the claws of the Wallachian warriors
Shrieks of terror, hear the cries
Heads on spears fills the air
As the Moslem dogs meets their demise
…United with Satan he continues the unholy quest”
Aynı albümdeki diğer bir şarkı olan “Medieval Sturmfuhrer”da ise Türk ve Müslümanlardan “Doğudaki embesiller” olarak söz ediliyor. Yine bize değinen “The Legend of Snagov”da ise Vlad’ın ölümünden, kafasının kesilip diyar diyar gezdirildiğinden bahsedilmiş. Snagov, Bükreş yakınlarında yer alan ve Vlad Țepeș’in mezarının bulunduğu ilçe.
Bu saydıklarım şarkı sözü temasını tümüyle ya da büyük oranda Vlad Țepeș üzerine kuran gruplardı. Tabii bir de rastgele albümlerinde bu konudan bahseden oluşumlar var. Sadece Metal-Archives’a baktığımızda adında “Vlad”, “Tepes”, “Impaler”, “Wallachia” gibi kelimelerin geçtiği ve bu temadan bahseden 1000’e yakın şarkı görüyoruz. Bunların pek çoğunun şarkı sözü olmadığından, sözlerinin bulunabildiği büyük gruplardan örnekler verelim.
THE BLACK DAHLIA MURDER 2015’te çıkan “Abysmal” albümünde “Vlad, Son of the Dragon” adlı şarkıya yer vermiş ve “tüm Eflak’a hükmeden” Vlad Țepeș’ten bahsetmişti. Yine bilindik gruplardan MANILLA ROAD, 1990’da çıkan “The Courts of Chaos” albümündeki “(Vlad) The Impaler”da Țepeș’ten “Romanya’nın utancı” olarak bahsetmişti. GWAR ise 1990’daki “Scumdogs of the Universe” albümündeki “Vlad the Impaler”da Vlad’ın çocuk yaşta esir alınmasına ilişkin şunları söylemişti:
“When he was a boy
They sent him to the Turks
But they didn’t like him
Because the Turks were jerks”
Bu temadan bahseden önemli gruplardan biri de ABD’li teknik/brutal death metal grubu DEEDS OF FLESH’in 1996’da çıkan ilk albümü “Trading Pieces”ta yer alan “Erected on Stakes” adlı şarkısı.
“Dracul the impaler
His sign is erected on stakes
Brought forth terror to the land
His sign is forever eternal
No empathy for his victims souls”
SEPTICFLESH de “Titan” albümündeki “Order of Dracul”da bu konudan ismimizi vermeden bahsetmişti. İlgili sözlerden seçmece yapalım.
“The Voivode of Walachia
Will feast in Tirgoviste
The dragon had a son
A mad impaling prince
Known by the name of Vlad
Head of the order of Dracul
The forest of the impaled
Lined enemies as trees
Their corpses in decay
They dared to disobey”
Bize Meksika’dan laf sokan BLACK AVENGER ise kendi adını taşıyan 2017 çıkışlı albümündeki “Prince of Wallachia”da isim vermeden Türklere ve Müslümanlara yapılanları sert bir dille ve Vlad’ı öven bir taraftan anlatıyor.
“Transylvania is your home and Vlad Tepes is your name
You’re the father of all wolves and the prince of Wallachia
Hail to the impaler
Now everyone knows your story as heaps of men felt your cruelty
While the sticks were drilling their fucking bodies”
ABD’li black metal grubu TENEBROUS ise 2009’daki “Opus Magnum” albümündeki “Wallachia Weywoden”da MARDUK’un yolundan gitmiş ve Kazıklı Bey’den bahsederek Türklerin “kalplerinde kazıklar” olduğundan, kafalarının kazıklarda sergilendiğinden söz etmiş.
“Calling the storms the sky opened up
And swallowed the moon of the infidels
Stakes in their hearts, Heads on display
Anno Domini Kaziglu Bey”
ABD’li melodik black/death metal grubu DAIMONION 2001 çıkışlı “Masque of the Black Death” demosunda “Turkish Wine” adlı şarkıya yer vermiş. İsmi masum olsa da sözleri pek öyle değil. Şarkıda Türklerin derilerinin yüzüldüğünden, kaynatıldıklarından, çivilendiklerinden, makatlarından kazığa oturtulduklarından, bıçaklanıp yakıldıklarından bahsediliyor ve ormandaki kurtların atıştırmalık olarak Türk askerlerini çok sevdiği söyleniyor.
“Skinned, boiled, hatred driven.
Hacked, nailed, anus stapled.
Stabbed, burned, screams of horror.
Turks cry at Vlad’s forte.
“Ka-zi-glu Bey” “Impaler Prince,”
Bodies jangle from his fence.
The Sultan left in shame as a predator’s game.
Wolves in the woods, nose to the tracks,
Wolves love Turkish soldiers as immaculate snacks.”
ABD’li MYTHOLOGY de 2009 yılında “Tepes” adlı bir demo ve ertesi yıl da o EP’deki şarkıları da içeren “The Impaler” adlı bir albüm çıkarmış ve yine tamamen Vlad’a odaklanmış. Her iki çalışmanın kapağında da kazığa oturtulan insanların yer aldığı iki farklı görsel var. Demoda ve albümde gördüğümüz “Suffering Unbound” adlı şarkıda bir insanın (bu durumda Türkler oluyor) kazığa oturtuluşu detaylı şekilde anlatılıyor.
“So there you are
Hands tied behind your back
On the ground with no means of escape
Both legs are tied to horses
Between the two of them
The wooden pike is set into place
Slowly the pike moves forward
Cutting through your innards
Puncturing one by one
You scream out in torment
Until your throat is silenced
By the pike that comes out through your mouth”
Bunların dışında GRAVELAND “Carpathian Wolves”daki “Impaler of Wallachia”da, SATANIC WARMASTER “Strength & Honour”da, SUNN O))) “Black One”da, CARPATHIAN FOREST ise “The Woods of Wallachia”da bu temayı konu etmişti. Görüleceği üzere bu gerçekten de metal dünyasının yıllardan beri en çok beslendiği konulardan biri ve görünüşe göre bundan sonra da sıklıkla karşımıza çıkmaya devam edecek.
Vlad Țepeș’i ve ceddimizle olan mücadelesini işleyen tüm gruplar arasında en meşhurunu ise sona sakladım. Tahmin edeceğiniz gibi MARDUK’tan bahsediyorum.
MARDUK’un Vlad Țepeș konusundan bahseden ilk şarkısı 1994’te çıkan “Opus Nocturne”deki “Deme Quaden Thyrane”ydi. Adını Bartholomäus Ghotan tarafından yazılan ve Vlad’ın hikâyesini anlatan 1485 tarihli “Van Deme Quaden Thyra̅ne Dꝛacole Wyda” (Tiran Dracula Wayda’nın Tarihi) adlı yazıdan alan bu şarkı, Vlad ve Fatih Sultan Mehmet’in karşı karşıya geldiği meşhur Târgovişte gece baskınıyla başlıyor. Vlad’ın uyguladığı acımasızlıkların vurgulandığı şarkının son mısrasında ise Macaristan Kralı Mathias Corvinus’un ihanetine uğrayan Vlad Țepeș’in tüm soyluların, hanedan üyelerinin ve Türklerin kanını donduracağından bahsediliyor.
Grup 1996’da çıkardığı “Heaven Shall Burn… When We Are Gathered”da da bu konuyu devam ettirmişti. Albümün yedinci şarkısı “Dracul va Domni Din Nou in Transilvania”da grubun sonradan Türk düşmanı olduğu şeklindeki ithamların kaynağı olacak bazı sözler yer alıyor. Ejderha Tarikatı’nın ağzından yazılan sözlerle açılan şarkıda “Türklerin başı Fatih Sultan Mehmet’in giderek güçlendiği” vurgulanırken bize yönelik en sert sözler olarak da şu kısım göze çarpıyor:
“It’s our mission to seek our enemies and kill them one by one
They must be destroyed in time, be sure to teach your newborn son
We must bath in the blood of the vermins called Turks to win
The muslims are to be executed for they live in great sin”
Grup burada “Kazanmamız için Türkler denen parazitlerin kanında yıkanmamız gerekiyor, büyük bir günahı yaşayan Müslümanların idam edilmesi gerekiyor” sözleriyle sertlik dozunu artırıyor. Şarkıda Türklerden bahsedilen diğer sözlerden bazıları da şöyle.
“In our order you are now, for the sake of your greatness
You must murder the Muslim Turks in thousands, no less”
“Sultan Murad of the Turks is getting more powerful each day
Dracul will not be one of them that for his mercy will pray
He must turn his back on his previous allies
And conspirate with the Turks”
1998 yılına gelindiğinde ise MARDUK’un bir karar verdiğini ve BATHORY klasiği “Blood Fire Death” albümüne adanan bir üçlemeye giriştiğini görüyoruz. Bu albümlerden “Blood”, yani “kan”a adanan albüm olan “Nightwing”in ilk yarısı alışıldık MARDUK satanizmini yansıtırken, albümün “The Warlord of Wallachia” başlıklı ikinci yarısı ise tümüyle Vlad’ın Osmanlı’yla olan mücadelesini konu ediyor. “Dreams of Blood and Iron”la başlayan bu kısımdaki beş şarkıda toplam 20 kez “Türk”, 7 kez “Müslüman” ifadesi geçiyor. “Muhammed”, “Murad”, “Sultan” gibi kelimelere de rastladığımız bu bölüm kronolojik olarak Vlad’ın Eflak’ta egemen oluşundan ölümüne kadar olan süreci anlatıyor. Bu şarkılar arasından en çarpıcı olanı da doğal olarak “Kaziklu Bey (The Lord Impaler)” adlı yapıt. Şarkı sözlerinde direkt Türklerden bahsedilen son mısrayı tercüme ederek örneklendirelim.
“O korkunç gecede Dracul açlıktan kırılan Türklere saldırdı
Ve planlarını bozmak için binlercesini öldürdü
Ertesi sabah Türkler alevler içindeki Targovişte’yle
Ve kazığa oturtulmuş Türklerden oluşan bir ormanla karşılaştı.”
Bunun üzerine Sultan bu fetih planından vazgeçti:
“Böyle bir adama karşı ne yapabiliriz ki?”
MARDUK dışında Targovişte gece baskınıyla ilgili şarkı yazan diğer bir grup da yukarıda adını andığımız ABD’li black/death metal grubu MYTHOLOGY. İsmini baskının gerçekleştiği yıldan alan “1462 Promo” adlı single’da Fatih Sultan Mehmet’ten ve “piçler” olarak anılan Osmanlılardan bahsediyorlar.
“I fought in rigorous battle
I have provoked with terror
Now the Sultan comes for me
And the death of my mighty empire…
… Captured by the Ottoman bastards
There was no escape for them”
Aynı spesifik konudan bahseden diğer gruplardan da örnekler verirsek; ABD’li SONS OF RAGNAR’ın “Lindisfarne” albümünde, Alman VENDUL’un “Crooked Bogs & Ghastly Swamps” EP’sinde, Porto Rikolu CARPATHIAN WRATH’in “The Son of the Dragon” EP’sinde, yine Porto Rikolu (Porto Riko, siz hayırdır?) MAULING WARMACHINE’in “Cannibalistic Impaler” EP’sinde ve ABD’li WALLACHIAN NECROMOON’un “Impaling the Laws of God” albümünde de Targovişte’de yaşananlarla ilgili şarkılar yer alıyor.
Yukarıda da dediğim gibi sadece Metal-Archives’da gözüken ve bu temadan bahseden 1000 civarı şarkı var ve hepsinden tek tek bahsedersek yazı amacından sapacak kanısındayım. Peru’dan Japonya’ya, Ekvador’dan İsviçre’ye yüzlerce grubun zamanında Türklerin nasıl kazıklara oturtulduğundan bahsettiğinin bilinciyle, şimdilik bunlarla yetinelim ve diğer konulara geçelim.
BİZE KIZGIN YUNANLAR
İstanbul’un fethi sonucunda Konstantinopolis’in kaybedilmesiyle yaşanan ve günümüze dek uzanan travma, Osmanlı İmparatorluğu altında yaşayan Yunanların isyanlarla başlayan bir süreç sonunda 1821 yılında bağımsızlıkları kazanmaları, Yunan işgali altındaki İzmir’in kurtuluşu, Kurtuluş Savaşı’nda yaşanan sayısız olay, Türk-Yunan nüfus mübadelesi, sonrasında Ege Denizi’nde yaşananlar, Kıbrıs sorunu ve daha bir dolu sebepten ötürü Yunan metal dünyasındaki kimi müzisyenler doğal olarak bu konuya yönelmiş. Benzerlerini Osmanlı İmparatorluğu altında yaşayan Sırplarda ve Ermenilerde de gördüğümüz ve yazımızın ilerleyen bölümlerinde işleyeceğimiz bu konu, Yunanistan’daki belirli bir kesim müzisyen için çok büyük önem arz ediyor. Bu temayı Yunanistan’ın gücü, cesareti, geçmişi, onuru üzerinden işleyen gruplar olduğu gibi olayı düpedüz ırkçılığa taşıyan ve Türkleri şeytanlaştıran oluşumlar da yok değil. Bunlar arasında Hristiyan olan ve Osmanlı’dan kurtulmayı başarmış olmanın mutluluğunu duyan da var, olayın dinî kısmını yok sayıp hem ırkçı hem de Satanist söylemlere yer verenler de.
Yazımızın bu bölümünde özellikle bu konular nedeniyle bize biraz kızgın olan Yunan gruplardan bahsedeceğiz.
Bunlardan ilki nasyonal sosyalist Helenik bir oluşum olan Atinalı ETHOS HEROICON. Bu tek kişilik proje doksanlarda kurulmuş ve şimdilik tek albümü “Superior Hellas”ı 2002’de çıkarmış. Baştan sona Yunanlık övgüsüyle dolu albümde bizi ilgilendiren “To Constantine Palaiologos & Constantinople the True Capital of Hellas” ve “To Nikitaras the Turk-eater” adlı şarkılar var. Nikitaras olarak bahsedilen kişi, Yunan İsyanı sırasında Dramalı Mahmut Paşa’nın birliklerine karşı başarı kazanan ve bu nedenle “Turkophagos” (Türk yiyici) adını alan Nikitaras Stamatelopulos. Tabii ETHOS HEROICON genel olarak aşırı Yunan milliyetçisi ve bir yandan da Nazizm sempatizanı olduğundan sadece bizle de yetinmemiş ve albüme “To Basileios the Bulgar-slayer” adlı bir şarkı da koymuş.
Yine Atina’dan bizleri selamlayan ve yukarıda da adlarını andığım LORD WOLF’a baktığımızdaysa 1996’da kurulduklarını ve 2000 yılına dek çeşitli demolar çıkardıklarını görüyoruz. Bu demolar arasından 1999’da çıkan ve Varg Vikernes’e adanan “Awaking the True Face of Darkness”ta grup yukarıda detaylı olarak bahsettiğimiz III. Vlad Tepeş, yani Kazıklı Voyvoda konusuna yöneliyor. Demoda Eflak Voyvodalığı’ndan ve Vlad Tepeş’in 1476 yılındaki ölümünden bahseden şarkılar olduğu gibi, yine Vlad bölümünde söz ettiğim ve doğrudan Türkleri hedef alan “Impaled Turks upon Wooden Poles” ve “We Are the Servants of Father Dracul (Against All the Turks)” adlı şarkılar var.
Epik power/heavy metal grubu MARAUDER’ın 2000 çıkışlı “1821” albümü de tahmin edilebileceği gibi Yunan Bağımsızlık Savaşı’nı anlatıyor. 52 dakika süren albümde grup bir kez bile Türk veya Osmanlı demeden, bize fazlaca çakmadan Yunan halkının kahramanlıklarından, cesaretinden, yiğitliğinden ve gücünden bahsediyor. Benzer şekilde FOUR SEASONS adlı heavy/power metal grubunun 2000 tarihli “New Era” demosunda da “1821” adlı şarkı var. Shred/progresif metal tarzında müzik yapan gitarist BOB KATSIONIS’in 2004 tarihli “Imaginary Force” adlı enstrümantal albümünde ise “Tsifteteli (Overture 1821)” adlı şarkıyı görüyoruz. “Tsifteteli”, tahmin edilebileceği üzere pek çok Balkan ülkesinde oynanan bir dans olan “çiftetelli” anlamına geliyor.
Yunan stoner/doom/ambient grubu AMALPHI, 2019’da çıkardığı “Acheron I” adlı ilk albümünün açılışını “Turkish Chapter” adlı şarkıyla yapıyor.
“Turkish chapter is the name
Full of pages filled with pain
Remains of the life she lived
The hourglass frozen still”
Dozu biraz artırırsak, aşırı ırkçı ve nasyonal sosyalist tek kişilik oluşum WHISPERSORROW da yine aşırı ırkçı bir tek kişilik proje olan Sırp 1389’la birlikte çıkardığı “Loyal to Serbian / Hellenic Brotherhood” split’inde “For the Turkish Parasites” adlı bir şarkıya yer veriyor. Aynı split’te tercümeleri “Arnavut Pisliklerine Ölüm”, “Sırp Adolf” ve “Atadan Kalma Sırp Toprağı Kosova” olan şarkılar da var.
Nasyonal sosyalist ve Yunan milliyetçisi PATRIS (Vatan) adlı black/death metal grubunun 2012’de çıkan “Servants of Hellenism” EP’sinde “The Holocaust of Kemal’s Race” (Kemal’in ırkının soykırımı) adlı bir şarkı görüyoruz. Şarkının sözleri ne yazık ki mevcut değil, olsaydı burada üzerine tahliller yapabilirdik. İlgili EP’nin kapağındaki çift başlı kartalın ortasında bulunan ve Antik Yunan sanatında sıkça kullanılan “meander” motifinin Gamalı Haç’a benzetilmesinden dolayı EP Almanya’da resmî olarak yasaklanmış durumda.
Aşırı sağ görüşlü siyasi parti Altın Şafak destekçisi nasyonal sosyalist black metal grubu KAIADAS’ın 1997’de çıkan “And the Battles Will Start Again” demosundaki “A Dark Hellenic Storm” şarkısında da birtakım Yunan arkadaşların öfkesinden nasibimizi alıyoruz. Grup şarkıda “milyonlarca Müslüman Türk”ün kötürüm bırakılacağından, “pislik Arnavut maymunlar”ın ortadan kaldırılacağından, “Yahudi ırkı”nın yok edileceğinden söz ediyor.
“Hellenic power give us your strength
To mutilate millions of Muslim Turks
To exterminate the Alban filthy apes
To destroy the race of Jehovah
No one will stop the dark Hellenic storm”
BİZE KIZGIN SIRPLAR
Balkan toplumları arasında geçmişte yaşananlardan dolayı Türklere ve Osmanlı’ya en çok bilenen milletlerden biri de Sırplar. 1364’teki Sırpsındığı Muharabesi’ne, hatta onun bile öncesine dayanan Osmanlı-Sırp çatışmaları pek çok savaş, muharebe, kuşatma, isyan ve daha birçok olayla yüzyıllar boyunca güncelliğini korumuş. Başta 1389’da gerçekleşen ve iki tarafın da korkunç boyutta kayıplar verdiği I. Kosova Muharebesi ve 1876-1878 arasında gerçekleşen Sırp Bağımsızlık Savaşları olmak üzere Sırpların Türklere ve Osmanlı’ya söyleyecek bir çift lafı olmasını sağlayacak epey bir konu var.
Bu çalışmada adı anılan, bahsedilen tüm gruplar arasından söylem olarak en sertlerinden biriyle başlamak istersek, Bosna-Hersek sınırları içerisindeki iki idari bölümden biri olan özerk Sırp Cumhuriyeti’nin başkenti Banja Luka’da kurulan 1389’a gidebiliriz. Grup adını Sultan I. Murad önderliğindeki Osmanlı ordusu ile Sırp kumandan Lazar Hrebelyanoviç önderliğindeki çok uluslu Balkan ordusu arasında 28 Haziran 1389 tarihinde yapılan I. Kosova Muharebesi’nden alıyor ve çok aşırı, uçlarda bir Antisemitizm ve Sırp milliyetçiliği sergiliyor. Marko Pilipović’in solo projesi olan bu grup dışında, kendisinin ultranasyonalist ve Nazi sempatizanı başka projeleri ve grupları da var. Bunca aşırı söyleme rağmen bakıcı olarak çalışan bu arkadaş da grubunun adını Osmanlı’yla yapılan bir savaştan yola çıkarak almış ve çıkardığı onlarca demo, split ve toplama içerisinde bizden de epeyce söz etmiş.
Irkçı ve nasyonal sosyalist grupların sıklıkla görüldüğü Sırp metal sahnesinden vereceğimiz diğer bir örnek ise etnik temizlik ülküsüyle yola çıkan ve “Blood & Honour Serbia: Anthems of Ethnic Cleansing” EP’sinin ardından 2000 yılında ilk ve tek albümü “Forward into War”u çıkaran TERRORMACHINE. Şarkılarında “Burası Afrika değil Avrupa ve sadece Aryan kardeşlerime ait” gibi sözlere yer veren, çizmesini siyahilerin boynundan eksik etmeyeceğini söyleyen ve aşırı antisemitist söylemlerde bulunan grup, “The Holy Land (Kosovo)” adlı şarkısında da Osmanlı zulmünden ve Sırpların Osmanlı’yı durdurmak suretiyle Avrupa’nın ele geçirilmesini önlediğinden bahsediyor. TERRORMACHINE ayrıca Kosova’nın Müslümanlaştığını ve bunun önüne geçeceklerini de ifade ediyor.
“For centuries through Kosovo darkness
Serbian knights ride alone
To whom to give Kosovo today
When all our sacred is there
Six hundred years ago on Kosovo field
Many brave warriors have been killed
Serbian blood run on the Serbian land
Because they wanted Europe to defend
Let the mosques burn
Moslem threat is on the rise again
To take Kosovo is their plan
White eagles took their fight
Weapon in hands, it`s time to fight
Never again you will rape our women
Of great Albania you`re just dreaming
Until Serbs keep the European gates
Whites will never be Moslem slaves”
Diğer bir Sırp grup olan ДЕСПОТ (“Despot”) da kendi adını taşıyan 2013 tarihli albümdeki “With the Cross Upon My Heart (1389)”da Kosova Muharebesi’ni konu ediyor ve Balkanlar’daki farklı milletlerden güçlerin Osmanlı İmparatorluğu’na karşı verdiği savaşı “Hilalin (“crescent moon”) altındaki karanlık koridorlardan” ifadesini de geçirerek anlatıyor.
“Through the corridors of darkness under the crescent moon
Chords of rage came threatening to conquer and to rule
In a moment all just happened two armies came in sight
Screams of thousand devils and song of thousand knights”
Pek çok farklı ülkeden müzisyenleri içeren ve geçmiş kadrosunda Balkan ülkelerinden müzisyenler de barındıran FOLKEARTH’ün “Fatherland” albümünde de I. Kosova Muharebesi’nden bahseden “Freedom or Death (Kosovo 1389)” adlı bir şarkı var ve I. Murat ile Sırp kumandan Lazar Hrebelyanoviç arasında gerçekleşen çatışmaları anlatıyor.
“Tsar Lazar has fallen
Under Turkish sword
Avenge him to the last man
Freedom or death!”
Bosna-Hersek’te kurulan ve Sırp müzisyenlerden oluşan power metal grubu APOCALYPSE de 2003’te çıkan “Igra” adlı albümünde “1389 (Heaven or Hell)” adlı şarkıya yer vermiş. I. Kosova Muharebesi’ni konu eden şarkıda çalan kilise çanlarının birkaç gün sonra başlayacak savaşın habercisi olduğundan; özgürlük için, aileleri için ve Sırbistan için öleceklerinden bahsediyorlar.
Sırbistan’ın Novi Sad şehrinden çıkan ve beyazların üstünlüğünden, Slav/Sırp milliyetçiliğinden bahseden thrash/black metal grubu WOLF’S HUNGER ise “Ülkem yanıyor” anlamına gelen 2005 çıkışlı “Земља моја у пламену је…” albümündeki “Great Serbia” adlı şarkıda 1331-1355 yılları arasında Sırbistan Kralı olan Stefan Dušan’dan bahsediyor. Dušan’ın enteresan bir hikâyesi var. Kendisi Bizans İç Savaşı’ndan faydalanarak Balkanlar’daki geniş bir bölgeyi ele geçiriyor. Selanik ve Mora Yarımadası hariç Kavala’ya dek uzanan bu bölgeyi tamamen almasının ardından, kimileri Dušan’ın esas amacının Konstantinopolis’i ele geçirerek Bizans’ı devirmek ve yerine Ortodoks Greko-Sırp İmparatorluğu’nu kurmak olduğunu öne sürüyor. Olayın en ilginç tarafı da burada gerçekleşiyor ve Bizans, Dušan’a karşı koymak için Osmanlı Türklerinden yardım istiyor ve Türkleri Avrupa’ya getiriyor. Müslüman Türkleri Avrupa’dan atmak için bir Haçlı seferi planlayan Dušan, 20 Aralık 1355 günü bir anda ateşlenip hayatını kaybediyor. Zehirlendiği tahmin edilen Dušan’ın ortadan kalkmasıyla Balkanlar sahipsiz kalıyor ve Türklerin 20. yüzyılın başlarına dek sürecek Balkan egemenliği başlıyor.
“In the name of Tzar Dushan
And the eternal divinities and my bloody roots!
Forward to war for a Greater Serbia!
Forward to war for Serbian existance!”
Sırbistan’dan bahsedeceğimiz son isimse black metal grubu KURCUM. Sırpçada “penis” anlamına gelen “kurac” ile BURZUM kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan KURCUM, 2020’de çıkan “Stereotipična govna II” albümünde “Karadjiću vodi Srbe svoje (Remove kebab)” adlı şarkıya yer vermiş. “Karadžić, Sırplarına Önderlik Ediyor” anlamına gelen şarkıda grup Bosnalı Sırp savaş suçlusu lider Radovan Karadžić’ten söz ediyor. Şarkı adında geçen “Remove kebab”, daha önceden Balkanlar’da internet efsanesine dönüşen bir ifade. Bosna Savaşı sırasında bir Çetnik, yani aşırı milliyetçi bir Sırp askeri akordeon ile bu şarkıyı çalıyor. Şarkıda Boşnaklara, Türklere, Hırvatlara nefret kusan sözler var ve “kebab” kelimesinden anlaşılacağı üzere ana tema Türklere, Osmanlı’ya ve Müslümanlara yönelik nefret. KURCUM da bu şarkıda “Remove kebab”ın metal cover’ını yapmış. YouTube normalde nefret suçu içeren sözlerinden dolayı “Remove kebab” videolarını kaldırıyor, ancak KURCUM metal cover’ıyla ve sözlerinin tam da anlaşılmamasıyla bundan kaçmayı başarmış görünüyor.
BİZE KIZGIN ERMENİLER
Ermeni meselesi, doğal olarak Ermenistan’dan çıkan pek çok grup için çok beklendik bir tema ve bu konudan bahseden pek çok Ermeni grup var. Diğer yandan, başka ülkelerden çıkan ve yine bu konuyu ele alan gruplar da mevcut.
Vlad bölümünde örneklediğimiz ve tamamı Ermeni müzisyenlerden oluşan ABD’li HIGHLAND’e bu kısımda da yer vereceğiz. Bu çalışmadaki tüm şarkı sözleri arasında en sertlerinden birine imza attıkları “T.S.F.t” adlı şarkının adını ilk gördüğümde, içime bu kısaltmanın Türklerle ilgili olacağı hissi doğdu. Şarkı sözlerine baktığımda da haklı olduğumu bir çırpıda gördüm. Şarkıda Ermeni ırkının temsilcileri olarak Türklere yapacakları işkencelerden bahsediyorlar. “T.S.F.t” ise sözlerde görüldüğü üzere “Torturing Some Fucking Turk” anlamına geliyor. Grup kısaltmada “Turk” kelimesini ifade eden sondaki “t” harfini de daha da küçültücü olması amacıyla küçük harfle yazmış. “Irkı saf olmayan” şeklinde bahsettikleri Türklerin “tamamının” öldürülmesi gerektiğini söyleyen HIGHLAND, böylece çalışmamızdaki en ekstrem ifadelere imza atmış oluyor.
“Instruments of pain
Slowly pierce into the brain
Tears of blood fall from his eyes
Show no mercy as the Muslim dies
Torturing some fucking turk
I did it all for my race
Torturing some fucking turk
The impure race will feel the wrath
The Ottomans we shall attack
On our knees we never fall
Kill this scum and kill them all
As I watch him pray I laugh inside
He still believes there is a chance
He will die no matter what
He will die no matter what
Starved for days
Drained of live
I don’t care for him or his people
I did it all for my race
Torturing some fucking turk
I did it all for my race
Torturing some fucking turk”
Ünlü Hollandalı death metal grubu GOD DETHRONED’un 2010’da çıkan “Under Sign of the Iron Cross” albümdeki “Through Byzantine Hemispheres” adlı şarkıda da isim verilmeden Ermenilere yönelik tehcirden söz ediliyor. Grup şarkıda “Doğu’daki canavar”dan, zorlu kış şartlarından, savaşan isyancılardan, yerel halka yönelik katliamlardan, idari güçlerin etnik temizlik yapmasından bahsediyor.
“Beast in the east
Cross the frontiers
As a cure for the pain
They reclaim their lands…
…Massacres conducted on local population
Occupational forces committing ethnic cleansing…
…Through Byzantine Hemispheres”
Lübnan’a gittiğimizdeyse tamamı Lübnan Ermenisi müzisyenlerden oluşan DEATHLAM’ı görüyoruz. Adı “Death” ve “İslam” kelimelerinin birleşiminden oluşan grubun 2016’da çıkan “Demonicorpus” EP’sinde “Burn the Ottoman Empire” adlı bir şarkı yer alıyor.
Zamanında Anadolu’nun Akdeniz kıyılarından, Lübnan’dan ve Suriye’den Arjantin’e göçen çok sayıda Ermeni olmuş. Günümüzde ülkede 70.000 ile 120.000 arası Ermeni asıllı Arjantinli olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan biri de 1994 yılında PRION adlı grubu kuran Gregorio Kochian. Kochian grubun 2003 yılında çıkardığı “Times of Plagues” albümünde “Armenia” adlı şarkıya yer vermiş.
“Never see the sun shining in my eyes
How can I forget Armenia!
Continue sensing those memories
Piles of corpses below the earth”
1988’de ABD’de kurulan köklü hardcore punk/metalcore grubu INTEGRITY’nin 1995’te çıkan “Systems Overload” albümünde de “Armenian Persecution” adlı şarkı yer alıyor. Grup bu şarkıda Ermeni gruplarda veya SYSTEM OF A DOWN’da görmediğimiz sertlikte sözlere imza atıyor, suçlamada bulunurken direkt “Türkler” demekten geri durmuyor. Sözlerden seçmece yaparsak:
“All I can think about is revenge
The slaughter inside my head never ends…
…Ethnic genocide
One million died
Cries went unheard in 1915…
…Some Turks deny, but they fucking lie…
…Who are the Armenians… Fucking cares if they’re alive…
…Children were murdered while their mothers were raped…
…Babies were thrown in the air and impaled on swords
Nothing but death from the Turkish hordes…
…Now we are few but we’ll always be true
to the Armenians that we will defend…
…First they were bound, then split with an axe
They juggled their heads and the Turks laughed
Set on fire like human torch
Many were nailed alive to the floor.”
Yine ABD’den çıkan FASE DOWN adlı thrash metal/metalcore grubu da 2000’de çıkan “Fasedown” albümünde “Genocide: 1915” adlı şarkıyla konuya dâhil olmuş. İspanyol thrash/death metal topluluğu DEVIL INSIDE’ın 2006 tarihli “Serial Killers” demosundaki “1915 (Genocide)”da ise Ermeni meselesi detaylı şekilde işlenmiş.
“Executions, deportations, starvation and massacres
The End of Kingdom, it’s called GENOCIDE
Flames with steel, madness by the Turkish Triumvirate
The end of a race, it’s called GENOCIDE
The Young Turks sent
Innocent people
To relocation centres
LIES! Sent to Death”
Singapurlu NOCTURNIZED’ın 2016’da çıkardığı “Carnage” albümünde de “Massacre 1915” adlı bir şarkı mevcut. ABD’li teknik death metal grubu COYOTE IN THE CREEK ise “Exploiting the Masters of Mankind” adlı 2017 tarihli albümünde “Armenian Holocaust” adlı şarkıya yer vermiş.
En tuhaf örneklerden biri de yine ABD’den tek kişilik bir sludge metal oluşumu olan BUTTRASH. Mizahi sözler yazan grubun 2018’de çıkan “Idi Amin Goes on a Dip Run” adlı EP’sinde isimleri birbirinden tuhaf dört şarkı var ve bunlardan biri de “Mert Altinay is Singlehandedly Responsible for Instigating the Armenian Genocide”. Grubun tek adamı Bill Cunniff bu ismi belki de Türk bir arkadaşına şaka yapmak için koymuştur.
Ermenistan’a baktığımızda ise ya Anadolu’da yaşanan olaylardan bahseden ya da Ermeni geçmişini, tarihini yücelten gruplarla karşılaşıyoruz. Kimileri sözlerini Ermenice yazdığından ve albüm kapaklarına Ermeni geçmişini yansıtan semboller, figürler, şahıslar koyduğundan çalışmanın Ermenistan kısmını yazarken Ermeni bir tanıdığım olan Silva Mirzoyan’dan yardım aldım. Kendisine buradan da teşekkür ediyorum.
Ermeni gruplardan bahsetmeye başlarsak, adını anmamız gereken ilk grup Ermeni tarihini ve Aryan ırkının üstünlüğünü şarkılarına taşıyan ՌԱՀՎԻՐԱ. “Öncü” anlamına gelen ve “Rahvira” şeklinde telaffuz edilen black metal grubu ՌԱՀՎԻՐԱ, 2014’te çıkardığı ve “Kol Gücüyle” anlamına gelen “Բազկի ուժով” albümünde “Առաքելոց վանքի կռիվը” adlı şarkıya yer vermiş. Açılımı “Arkelots Manastırı Savaşı” olan bu şarkıda grup Kasım 1901’de Ermeni Devrimci Federasyonu güçlerinin Muş’ta bulunan Arkelots Manastırı (Kutsal Havariler Manastırı) yakınında Osmanlı birliklerini yendiği çatışmayı anlatıyor. 2013’te çıkardıkları ve “Sen, Aryan” anlamına gelen “Ով դու արիական…” EP’sinde ise “Սարդարապատ” adlı bir şarkı var. “Sardarapat” anlamına gelen bu şarkıda ise Mayıs 1918’de gerçekleşen Serdarabad Muharebesi anlatılıyor. Günümüzde Armavir şehrinin olduğu yerde gerçekleşen bu çatışmada Ermeni düzenli ordusu ve Ermeni milisler, I. Dünya Savaşı’nda Rusların ele geçirdiği toprakları geri almış, ardından da Ermenistan ile Güney Kafkasya’ya girmeyi planlayan Osmanlı güçlerini yenmişti. 2012’de çıkardıkları ve “Hedefime Ulaşmak” gibi bir anlamı olan “Նպատակիս Հասնեմ” adlı single’ın kapağında ise Doğu Anadolu Bölgesi’nin büyük kısmının Ermeni toprağı olarak gösterildiği bir harita yer alıyor. Aynı adlı EP’nin kapağında ise Erivan’da bulunan Tsitsernakaberd Ermeni Soykırımı Anıtı’nın fotoğrafını görüyoruz. EP’deki diğer şarkılar da yine bu konuya odaklanıyor. ՌԱՀՎԻՐԱ ile ilgili son donemiz de grubun 2013’te çıkardığı ve BLACK SABBATH – “Iron Man” cover’ını da içeren EP’sine “Iron Man”e ithafen “Aryan Man” adını vermiş olması.
Hazır bu kadar Aryan demişken, ek bilgi olarak Aryanizm düşüncesinin dayandığı Libyalı çileci papaz Arius’un da 250-256 yılları arasında Libya’da doğduğunu, Mısır’ın İskenderiye şehrinde yaşadığını, Aryan doktrininin kendisine atfedilmesine neden olan çalışmalarda bulunduğunu ve ne tesadüftür ki 336 yılında, günümüzde İstanbul’un Avrupa yakasına tekabül eden bir yerde öldüğünü de ekleyelim.
Grubun 2014’te çıkan ve “Evlatlar” anlamına gelen “Արորդիներ” EP’sinin kapağında ise I. Dünya Savaşı sırasında Bulgarlar ve Ruslar adına Osmanlı’ya karşı savaşan; Türklere, Kürtlere ve Pomaklara karşı mücadele eden Ermeni asker ve devlet adamı Garegin Njdeh’in fotoğrafı var.
Ermenistan’dan çıkan bir diğer enteresan oluşum da ADANA PROJECT adlı senfonik heavy metal grubu. ADANA PROJECT şimdilik tek albümü “Veradardz”ı 2020’de çıkarmış. “Geri Dönüş” anlamına gelen “Veradardz”da “Garahisar” adlı şarkı yer alıyor. Bana bu çalışmada yardımcı olan Silva Mirzoyan’la yaptığımız sohbette, grubun “Adana” ismini alma sebebinin 1198-1375 yılları arasında Çukurova bölgesinde hüküm süren Kilikya Ermeni Krallığı’nın başkentinin Adana olmasından kaynaklanabileceğini ifade etti. O zamanki adıyla “Սիս” [Sis] olarak anılan bu başkent, günümüzde Adana’nın Kozan ilçesine tekabül ediyor. Aslen çok daha eski bir şarkı olan ve ADANA PROJECT tarafından yeniden yorumlanan “Garahisar”da bahsedilen yer ise Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi. 1800’lerin sonlarında nüfusunun üçte biri Ermenilerden oluşan Garahisar’da yaşananların anlatıldığı “Garahisar” şarkısı için hazırlanan videoyla ilgili olarak ADANA PROJECT şu açıklamayı yapmış:
“Bu şarkı 1896’da Batı Ermenistan’ın Garahisar Dağı yakınlarında Kürtlere karşı gerçekleşen şiddetli bir savaşta ölen Vanlı Bedo’nun anısına yazılmıştır. Garahisar, uzun çatışmalardan sonra Temmuz 1915’te düşen, muhteşem ve zapt edilemez bir kale şehriydi. Videoyu, 44 günlük Artsakh savaşının zor günlerindeki duygulardan etkilenerek çektik. Bu kadar eski bir şarkı, ama yeni bir acı, yeni bir yara. Ermeniler için iyileşmeyen yara․”
Tabii bu konuya girip de SYSTEM OF A DOWN’dan bahsetmemek olmaz. Tamamı Ermeni müzisyenlerden oluşan ve bu çalışmada bahsedilen tüm gruplar arasından en bilineni olan ABD’li grup, tüm temasını olmasa da genel olarak söylemini Ermeni Soykırımı üzerinden dillendiren bir duruşa sahip. Grubun albümlerine baktığımızda doğrudan Türkler, Türkiye veya Osmanlı şeklinde dillendirmeseler de direkt olarak yaşanan olaylara ithaf edilen çeşitli şarkıları var. Bunlar arasından en bilinenleri tüm bir ırkın ortadan kaldırılmaya çalışıldığını söyleyen “P.L.U.C.K.” ve açık şekilde Türk yönetimini hedef alan sözleriyle öne çıkan “Holy Mountains”.
“Liar!
Killer!
Demon!
Back to the River Aras…”
Burada geçen Aras Nehri, Bingöl Dağları’nın Erzurum sınırları içinde kalan kısmından doğan ve Ermenistan’dan da geçerek Hazar Denizi’ne dökülen bir nehir ve 1072 kilometrelik uzunluğunun 548 kilometresi Türkiye sınırlarında bulunuyor. SYSTEM OF A DOWN’ın burada Aras Nehri’ni vurgulama sebebi iki ülke sınırının Aras’ın en büyük kolu olan Arpaçay tarafından oluşturuluyor olması.
Bunların yanı sıra yine bu konuya değinen “Protect the Land” ve “Genocidal Humanoidz” gibi şarkılar da SYSTEM OF A DOWN’ın bu çalışmaya dâhil olmasını sağlayan yapıtlar.
Bunlar dışında sözlerinde direkt olarak Ermeni tehcirinden bahsetmeyen ve isim vermeyen, ancak yaşananları anlatan şarkılar yazan pek çok Ermeni grup var.
BİZE KIZGIN DİĞER MİLLETLER
Bir sebepten Türklere kızgın başka milletlerden gruplar da var elbet. Belki grup elemanları arasında zamanında düşman olduğumuz ülkelerden gelen birileri vardır, belki de yok yere bizi sevmiyorlardır. Sebebi her ne olursa olsun hakkımızda çok da iyi konuşmayan başka gruplar da var. Şimdi bunlara bakalım.
En sert örneklerden biriyle başlayacak olursak, doğrudan Fransız death/thrash metal grubu KAMPFBUND’a gidebiliriz. Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ve Türk düşmanlığıyla dolu şarkılar yazan grup ilk albümü “Mythes et combats pour l’Europe”da pek çok farklı açıdan Türklere saldırıyor. Daha ilk şarkıdan Fransa’ya doluşan mültecilerle birlikte Fransızların ülkedeki yeni azınlık olduğundan bahseden grup, akabinde Fransa’yı saran imamlara ve camilere vurgu yapıyor, radikal İslamcıların Fransızların boğazını keseceğini söylüyor. Türklere yönelik tepkinin zirveye çıktığı şarkı ise “Non!” (Hayır!) adlı parça. Şarkı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanıyken okuduğu “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” dizeleri eşliğinde başlıyor ve Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin Amerikan emperyalizminin bir hizmetkârı olarak Avrupa’yı ele geçirmek istediğinden bahsediliyor. Şarkıda Avrupa halklarının Türklerin Avrupa Birliği’ne girişine “Hayır!” dediği vurgulanırken, Erdoğan’ın okuduğu şiire de şu dizelerle karşılık veriliyor:
Çok kızgın olduğu her hâlinden belli olan KAMPFBUND, Türklerin “Müslümanlık yoluyla Arnavutluk’u etkisi altına aldığını, Kosova’yı Büyük Sırbistan’dan kopardığını” söylüyor ve şarkıyı “Yarın belki Bulgaristan, sonra da bizim ülkemiz! TÜRKİYE’Yİ İSTEMİYORUZ!” sözleriyle bitiriyor.
Tabii KAMPFBUND’un siniri bu şarkıyla dinmiyor. 3 yıl sonra çıkardıkları ikinci albümleri “Saga guerrière”de Türklerden bahsettikleri bir değil, iki değil, üç değil, tam dört şarkı var. Bunların ilki, 1396’da gerçekleşen Niğbolu Muharebesi’ni konu eden “Nicopolis 1396”. Şarkıda I. Bayezid önderliğindeki Osmanlı ordusu ile Sigismund komutasındaki Hristiyan güçlerinin savaşı anlatılıyor. Genel olarak fazla ırkçı bir söylem içermese de şarkıda Osmanlı ordusundan “barbarlar” olarak bahsediliyor. Mutlak Osmanlı zaferiyle biten savaşla ilgili olarak grup şarkının sonunu “Niğbolu yenilgisi Avrupa için tehlike çanlarını çaldırıyor! ALARM! ALARM!” diye getiriyor.
Ardından “Vienne 1529”a geliyoruz. Bu şarkıda da Kanuni Sultan Süleyman’ın I. Viyana Kuşatması anlatılıyor. Grup şarkıda Osmanlı ordusunun bozguna uğratıldığına ve Avrupa’nın Viyana’yı Türklere vermeyerek büyük bir felâketten kurtulduğuna vurgu yapıyor.
“In 1529, the symbol of Europe had to face the Ottoman Terror
Soliman and his hundred thousand men, supported by cannons
His troops march in the pouring rain
Extermination, devastation
Strengthen the resistance of a horrified people”
Ardından geliyoruz İnebahtı Deniz Muharebesi’ni konu eden “Lépante 1571”e. Türklerin limanlara saldırarak çocuk kadın demeden terör estirdiğinden bahsedilen şarkıda 20.000 Kıbrıslının öldürüldüğünden, Mehmet Paşa’nın kafasının kazığa geçirildiğinden, İnebahtı’nın Türklere mezar olduğundan söz ediliyor.
“The sultan’s head on a peak, presented to his troops
Stopped all the fighting, the battle ended
Turkish standards are held up as trophies
Lepanto
Message to the Turks
Lepanto
Total Victory
Lepanto
Tomb of the Ottomans”
Aynı albümde Türklerle ilgili son şarkı ise II. Viyana Kuşatması’nı konu eden “Vienne 1683”. Bu şarkıda da Osmanlı’nın ikinci kez Viyana’ya sokulmadığı ve bu yenilgi sonrasında İstanbul’a dönen sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın idam edildiği ifade ediliyor.
“A defeat has never been so great
Upon his return to Istanbul
The grand vizier was beheaded”
Bu zaferle Avrupa’nın özgürlüğünü kurtardığını söyleyen KAMPFBUND, şarkının sonunda da bu kuşatmanın Avrupa’ya önemli bir mesaj olduğuna ve kilise çanlarının asla susmaması gerektiğine vurgu yapıyor.
Bitti mi? Tabii ki hayır. KAMPFBUND’un Türklerle olan hesabı bitmek bilmiyor. Grup 2014’te birtakım başka gruplarla birlikte “Sol Invictus Volume 1” adlı split’te yer alıyor. Katıldıkları şarkılardan biri yine Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili. Eğri Kuşatması’nı konu eden “Eger 1552”de Osmanlı’nın Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun elindeki Eğri Kalesi’ne yönelik saldırısı konu ediliyor.
“Muslim expansionism
Led them to Europe
Massacre and Terror
Guided the Ottomans”
Şarkıda 100.000’den fazla Osmanlı askerinin nasıl püskürtüldüğünden bahsediliyor, kadınlar ve gönüllülerin cesareti sayesinde savunmanın başarıyla sonuçlandığı ifade ediliyor. Hâlen aktif olan KAMPFBUND muhtemelen bundan sonra da anamıza babamıza sövecektir; karşılaşırsak bu satırların arkasına ekleriz.
Geçmişimizle ilgili sıkıntısı olan gruplardan bir diğeri de yukarıda Konstantinopolis, Eskişehir ve İznik kısımlarında da bahsettiğim İtalyan tek kişilik epik black metal oluşumu EXULTET. Kendine mahlas olarak “Farz” adını seçen Fabio Randazzo’nun projesi olan EXULTET, daha ilk albümünden Müslümanlara savaş açıyor ve Haçlı bayrağını göklerde dalgalandırıyor. 2010 yılında çıkan ve “Haçın Askerleri” anlamına gelen “I Soldati Della Croce”nin tamamında Haçlıların Anadolu topraklarındaki savaşlarından söz eden Farz, neredeyse her şarkıda “Turchi”, “Turks”, “Ottoman” kelimelerini geçiriyor. Fakat kendisinin bize yönelik esas hamlesi 2015’te çıkan “At the Gates of Christendom” albümünde oluyor. Bu albümün tamamı Hristiyanlar ile Osmanlılar arasındaki mücadeleleri konu alıyor. Daha ilk şarkıdan Fatih dönemindeki sadrazam Gedik Ahmet Paşa’nın adını anan EXULTET, akabinde Osmanlı’nın İtalya’nın güneyindeki Otranto’ya yaptığı seferden ve burada yaşanan katliamdan bahsediyor.
“The Turks broke through the doors of the Cathedral, where they committed a terrible massacre.”
Albümde, yukarıdaki KAMPFBUND kısmında da bahsettiğim ve Osmanlı donanmasının yaşadığı en büyük bozguna sahne olan İnebahtı Deniz Muharebesi’nin anlatıldığı “Battle of Lepanto” adlı şarkı da var. Meşhur İspanyol yazar Cervantes’ın bile Osmanlı’ya karşı savaşıp yaralandığı bu muharebe de Hristiyanların Türklerle olan mücadelesine epey bir ilgi duyan EXULTET’in işlediği konulardan biri olmuş.
Kızgınlık noktasından bakınca EXULTET bu klasmanda ele aldığım diğer gruplara göre çok daha temiz bir yaklaşıma sahip ancak tüm konseptini bunun üstüne kurmuş olması, “Türkler geldi katliam yaptı” gibi sözlere yer vermesinden dolayı bu bölümde anılmayı hak ediyor. Dahası, Haziran 2023’te çıkan yeni albümü “King’s Crusade Pt. 1 (The Holy Land)”e bakarak bu konuyu sadece Türkler ve Osmanlı ile sınırlı tutmayacağını da görebiliyoruz. Albüm, Selahaddin Eyyûbî önderliğindeki Eyyûbîlerin Kudüs’ü ele geçirmesinin ardından Avrupa’dan yola çıkan III. Haçlı Ordusu’nu konu ediyor. Şarkılara baktığımızda, Papa VIII. Gregory tarafından yazılan ve Haçlı Ordusunu toplanmaya çağıran “Audita tremendi” adlı fermandan, Haçlı Ordusu ile Eyyûbîlerin çarpıştığı Arsuf Muharebesi’nden, Türk Memlûk Sultanı El-Eşref Halil önderliğindeki Memlûk güçlerinin Akka’yı (Tel Aviv yakınları) kuşatan Haçlılara direnmesinden ve Kudüs çevresinde yaşanan diğer bazı olaylardan bahsediliyor.
İtalyan melodik death metal grubu DRAKENS ORDEN de “MCDVIII” albümündeki “Massacre at the Gates of Nicopolis” adlı şarkıda Niğbolu Muharebesi’nden, “Wrath of the Impaller”da Kazıklı Voyvoda’dan, “Crusade of Varna”da ise 1444’te gerçekleşen Varna Haçlı Seferi’nden bahsediyor. Şarkı sözleri mevcut değil ancak ilgili seferde II. Murat komutasındaki Osmanlı ordusunun Balkanlar’daki tüm krallıklara, Eflak Boğdan’a, Kutsal Roma İmparatorluğu’na ve Töton Şövalyeleri’ne karşı mutlak bir zafer elde ettiğini vurgulayalım.
Romanya’ya doğru ilerlediğimizdeyse TROOPER adlı heavy metal grubunu görüyoruz. 2018’de çıkardıkları “Ștefan cel Mare – Poemele Moldovei” adlı albümde Racova ve Akdere Muharebeleri sırasında Osmanlı İmparatorluğu’yla savaşan III. Ştefan’ı işleyen TROOPER ilk şarkıda Ştefan’ın Türkleri kovduğundan, dördüncü şarkıda artık Türk yönetimine vergi ödenmeyeceğinden, altıncı şarkıda Türklerin kâfirliğinden, sonraki şarkılarda ise Sultan Süleyman’ın ordusuyla her yeri yakıp yıkarak ilerlemesinden söz ediyor. Son olarak da Akdere Muharebesi’nden bahseden “Valea Albă” (“Beyaz Vadi”) adlı şarkıdan örnek verecek olursak, parçada Fatih Sultan Mehmet’in Boğdan Prensliği’ni bozguna uğrattığı ve “Ak” (Albă) ifadesinin de vadiyi kaplayan insan kemiklerinin beyazlığından geldiği söyleniyor.
Görüldüğü gibi Avrupa ve Balkanlar’daki birçok ülke, Osmanlı’nın kendi ülkelerinde yaptığı irili ufaklı pek çok kuşatmayı, muharebeyi ve olayı şarkılarına taşımış; yenilgilerini acı ve keder, zaferlerini ise büyük kahramanlık betimlemeleri eşliğinde işlemiş.
Biraz daha sertleşecek olursak, ırkçı ve antisemitist Alman black/death metal grubu OCCULT CRYPT’in 2008’de çıkan ilk EP’si “The Order”da “Turkish Parasites” adlı bir şarkı görüyoruz. Adamlar grubu kurmuş ve daha ilk çıkardıkları EP’de Türklere parazit deme ihtiyacı duymuşlar.
1987’de kurulan ve 1995’te dağılan Bulgar death/thrash metal grubu АГРЕСОР (Aggressor) da 1994’te çıkan ve metal tarihinin kapağında ekmek bulunan tek albümü olan “Поглед назад към бъдещето”da “Турчин и робиня (За робството); Turk And Slave (For The Slavery)” adlı bir şarkıya yer vermiş. Sözleri olmadığından neden bahsettiğini bilmiyoruz, ancak çok da hoş olmayan şeylerden bahsettiklerini tahmin edebiliyoruz.
Bize ve Osmanlı’ya karşı gergin olan diğer bir Bulgar grup ise ARYAN ART adlı ultranasyonalist black metal oluşumu. Daha ilk demosundan “Yahudi Soykırımı Yalanı” gibi şarkılar yazan ARYAN ART, ardından da Bulgar ırkının ve Bulgaristan’ın üstünlüğüne dair albümler, EP’ler ve split’ler çıkarmış. Direkt olarak isim vermeseler de kimi şarkılarda Osmanlı’dan ve Türklerle yaşanan sıkıntılardan bahsettikleri sezilebiliyor. Bu şarkılardan biri, 1870’lerde Osmanlı yönetimi karşısında Bulgar bağımsızlık hareketinin öncülerinden biri olarak kabul edilen ve bir halk kahramanı olarak görülen Bulgar şair Hristo Botev’e adanan “Марш на Ботев” (Botev’in Marşı) adlı enstrümantal. Diğer bir şarkı ise 717-718 yıllarında Arapların Konstantinopolis’i kuşatması sırasındaki savunmasıyla Arapları yenen ve bu yüzden “Avrupa’nın kurtarıcısı” olarak anılan Bulgar Hanı Tervel Han’dan bahseden “Тервел – закрилникът на Европа”. Şarkıda Tervel’in kutlu savunması ve yüceliği vurgulanırken, son dizede ise “Biri ‘Tervel’ adını zikrederse Allah bile kaçacak delik arar” ifadesi kullanılıyor.
Bu konudaki en ilginç örneklerden biri de Macar grup FEKETE SEREG. “Kara Ordu” anlamına gelen FEKETE SEREG’in şarkı sözlerinin temelini, albüm temalarını “Türklerle savaş” oluşturuyor. Gerçekten de Metal-Archives içerisindeki grup profilinde şarkı sözü teması olarak “War against the Turkish” yazan tek grup bu arkadaşlar. Şarkı sözlerinin hiçbirinde “Türk” veya “Osmanlı” ifadesi geçmese de sözlerde bahsedilen düşmanlar hep Osmanlıları ve Türkleri ifade ediyor, çünkü “Fekete Sereg” 1458-1490 yılları arasında Macaristan Kralı olan I. Mátyás’a bağlı olan ve paralı askerlerden oluşan ordunun adı. Bu nedenle, grubun isim vermeden Osmanlı’ya ve Türklere epey sert ifadeler kullandığını söylemek mümkün.
Bize kızgın olmasalar da Türklere yönelik küçümseyici sözleri olan bir halk şarkısını cover’layan METSATÖLL’ü de buraya dâhil edebiliriz. Grubun herhangi ırkçı bir yaklaşımı yok, ancak belli ki bu şarkı Estonya’da çok meşhur, bu yüzden onlar da kendi yorumlarını katmak istemişler. “Türgi sõja laul” adlı bu Estonya halk şarkısı “Türk Savaşı Şarkısı” anlamına geliyor ve bugüne dek pek çok Estonyalı isim tarafından yorumlanmış. Osmanlı’nın Rusya ve Romanya ordularına karşı gerçekleştirdiği Plevne savunmasını konu eden şarkının sözlerinde neşeli bir mizaçla yazılmış epeyce sert ifadeler var:
“20 yıl er olarak görev yaptım ve Türklerin gözlerine kurşun sıktım… Bir keresinde Osman Paşa’yı kulaklarından tuttum ve onu eve doğru sürükleyeceğimi söyledim. Komutanım bunu gördü ve iyi bir Estonyalı olduğumu söyleyerek bahşiş olarak bana on birim para verdi. Plevne şehrinde bin tane Türk’le dalaştım, hepsinin saçlarını kesip sakallarını kökünden kopardım. On Türk’ü atlı kızakla savaşa götürdüm ve Plevne Savaşı’nda kendim de yaralandım… Orada bir madalya ve bir de haç kazandım; bu iyi bir şey, sonuçta kazançlı çıktım.”
ABD’li deathcore grubu DESTROY THE COLOSSUS 2008’de çıkan “Centuries” albümünde Osmanlı’nın Rodos Kuşatması’nı konu eden “The Siege of Rhodes” adlı şarkıya yer vermiş ve “şehrinizi savunun, kimseyi canlı bırakmayın, kafalarını kesin ve mızraklara geçirin” telkininde bulunmuş.
Yine ABD’den çıkan ve beyaz ırkın üstünlüğü, antisemitizm, soykırım gibi temalara odaklanan ırkçı black metal grubu GROM da 2003 yılında THE SHADOW ORDER ile çıkardığı “Sons of Zeus” EP’sindeki “Olympian Triumph”da olayı bambaşka bir boyuta çıkarmış ve Zeus’tan, Yunan tanrılarından bahsederken bir anda Türkleri ortama sokmuş. GROM bununla da kalmamış, Türklerin beraberinde pislik getirdiğini, çocukları öldürmeye yönelik korkunç yöntemler sunduğunu da eklemiş.
“The eastern invaders were against
A people at one with their Gods
A race of pure aryan might
Thousands impaled by Hellenic bronze
The Gods did watch from above
Zeus from his throne high on Olympus
Would watch his sons war again
As centuries past, Turks would soon come
They brought with them filth
Degenerate ways of killing children
But again Hellenic Warrior Might
Would crush the eastern invaders!”
Zeus demişken İngiliz black/death metal grubu ZEUS’a da bakalım. ZEUS’un geçmiş ve mevcut kadrosunda Yunan asıllı herhangi biri olmamasına rağmen 2015’te çıkan “Paths of Exit” albümünde Yunan Bağımsızlık Savaşı’ndan bahseden şarkılara yer vermişler. Sözler olmadığından tüm albümün konsepti bu mu bilmiyorum, ancak albümde “Greek War Of Independence”, “Yunanistan Savaşçıları” anlamına gelen “Μαχητές για την Ελλάδα” ve daha da önemlisi “Filiki Eteria” adlı şarkılar yer alıyor. “Filiki Eteria”, Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanmak isteyen bir grup Yunan’ın 1814 yılında kurduğu cemiyetin adı. Biz aynı topluluğu ders kitaplarında “Etnik-i Eterya” olarak da görmüştük, belki oradan hatırlanabilir.
Alman heavy metal grubu MACBETH’in 2020’de çıkardığı “Gedankenwächter” adlı albümünde ise yine 1700’lerin ortalarında Osmanlı himayesindeki Girit’teki isyanları başlatan, “Daskalogiannis” lakaplı zengin bir armatör olan Ioannis Vlachos’a adanan bir şarkı yer alıyor. Daskalogiannis, Girit’in İsfakiye bölgesinde Rus ajanlarla anlaşmış ve Türk güçlerine karşı ayaklanmanın öncülüğünü yapmış bir insan. Ne var ki ayaklanma başladığında Ruslar sözlerini tutmamış ve yardıma gelmemiş, böylece Daskalogiannis önderliğindeki isyanlar başarıya ulaşmamış. Dendiğine göre Türkler Daskalogiannis’e hayatını bağışlayacaklarını söyledikleri bir barış anlaşması sunmuşlar, ancak bunu kabul eden Daskalogiannis teslim olur olmaz adadaki diğer Yunanlara gözdağı vermek adına köy meydanında işkence edilerek öldürülmüş. MACBETH de bu olaydan etkilenmiş olacak ki Giritli Daskalogiannis’a ithafen “Daskalogiannis” adlı bir şarkı yazmış.
Adını Timur İmparatorluğu’ndan alan Avustralyalı TAMERLAN EMPIRE da imaj olarak enteresan bir tarafta duruyor. Grubun 2018’de çıkan “Age of Ascendancy” albümünde “Ottoman’s Demise” adlı bir şarkı var. Şarkı sözleri olmadığından detaylı bir yorum yapamıyorum, ancak 2015 çıkışlı demolarında da “Isfahan’s Fall” ve “Tamerlan’s Tomb” adlı şarkılar bulunuyor.
Polonyalı pagan metal oluşumu SLAVIC REBIRTH’ün aynı adlı EP’si ve “Supremacy” albümünde “Kosovo (Serce Serbii)”, yani “Kosova (Sırbistan’ın Kalbi)” adlı şarkı var. Sözleri mevcut değil ancak nelerden bahsettiğini tahmin edebiliyoruz.
Yine Avustralya’dan çıkan ve çok da ciddi olmayan bir yaklaşıma sahip URUK-HIGH adlı blackened thrash metal grubu da 2012’de GOONBAG COLOSTOMY adlı grupla çıkardığı split’e her nedense “Killing a Turk” adlı şarkıyla katılmış.
GENEL OLARAK TÜRKLERDEN BAHSEDENLER
Kimi gruplar da herhangi bir düşmanlık beslemeden, hatta belki de Türklere ve Türk kültürüne yönelik ilgi, merak ve sevgilerini gösterircesine bize dair kavramlara şarkılarında yer veriyorlar. Şimdi gelin çok farklı coğrafyalardan karşımıza çıkan bu örneklere bakalım.
1984’te kurulan Hollandalı heavy/power metal grubu LOTUS’un 1991’de çıkan “State of Nature” demosunda “Turkish Delight” adlı bir şarkı var.
İspanyol groove/thrash metal grubu FREEDOM XLAVE’in 2011’de çıkardığı “[ ]” adlı EP’de “Turkish Nights” diye bir şarkı yer alıyor.
İtalyan progresif metal grubu MAGNOLIA 2003 yılında “Failure” adlı bir demo çıkarmış ve demonun son şarkısı “Turkish” adlı bir enstrümantal.
ABD’li thrash metal grubu CHAOS HORDE’un 1986 tarihli demosunda “Turkish Bath” adlı bir şarkı var.
Zamanında gothic metal yapan, sonradan darkwave ve dünya müziğine geçen ABD’li grup ARCANE DIMENSION’ın 2012’de çıkan ve kapağında dansözler bulunan “Tribal Collaborations” albümünde “Turkish Morning” adlı bir parça yer alıyor.
Polonyalı grindcore/death metal grubu ANUS MAGULO’nun 2011’de çıkan “Chain Erection” albümünde “Hanoi Turkish Restaurant” adında bir şarkı mevcut.
Hollandalı heavy metal grubu MYRMIDON’un 1990’da çıkardığı ilk ve tek demosu “Going Places”ta ise “Turkish Ballad” isimli bir şarkıyla karşılaşıyoruz.
İsveçli grindcore/death metal topluluğu FACIAL ABUSE’un ULTIMO MONDO CANNIBALE ile çıkardığı “Pussyeater Gigolo / Fryday” adlı split’in kapanışı “Turkish Revenge” adlı şarkıyla yapılıyor.
İsrailli stoner/sludge grubu LOVE YOUR WITCH’in 2020’de çıkan “Fucking Relentless” albümünde de “Turkish Fight” adlı parçaya rastlıyoruz.
Şilili goregrind grubu BATAKAZZO, 2016’da INTRATHORACIC REPULSION’la birlikte çıkardığı “Cephalic Putridity” adlı split’te “Double Slaps Turkish” diye bir şarkıya yer vermiş.
ABD’li progresif metal grubu IDIOM’ın 2005 çıkışlı “Principles of the Human Metronomy” albümünde karşımıza çıkan şarkının adıysa “Turkish Belly Dance”.
Sloven thrash metal grubu IN A SPLEEN ise hemşerisi OBSCURITY ile 1993’te “Dance with the Devil in a Pale Moonlight” split’ini çıkarmış. Çalışmada “A Turkish Bath” adlı bir şarkı yer alıyor.
Brezilyalı black metal grubu NIGHT GOAT’un 2020 tarihli “Night Goat” EP’sinin açılışını yaklaşık 10 dakika süren “Anatolian Black Goat” adlı şarkı yapıyor.
CANNABINOID HYPEREMESIS SYNDROME adlı goregrind grubu ise 2019’da Fransız PULMONARY FIBROSIS ile çıkardığı “Postmortem Rites of Cannabic Cannibals” split’inde Türkiye’deki tuvaletlere giriyor ve “Shitting Myself in the Turkish Toilets” adlı şarkıya yer veriyor.
Çek goregrind/death metal grubu PURULENT SPERMCANAL’ın 1998’de çıkardığı “Legalize for Cannibalism” albümünde sadece 18 saniye süren “A Night in Turkish Harem” adlı şarkı var.
ABD’li tek kişilik black/death/doom/ambient oluşumu SARDONIC WRATH ise 2019’da çıkardığı “Symphonies of the Faceless Seas” albümüne “Two Turkish Turkeys Turned Toward Tucson on Tuesday” adlı şarkıyı koymuş. Şarkıda yolunu kaybeden Ankaralı iki Türk hindiden söz ediliyor.
“…two Turkish turkeys seemingly lost on their way. Where from you come? ‘I came from Ankara without a care’…”
Bu konuya enteresan şekilde değinen gruplardan biri de Fransız stoner/doom metal grubu FATIMA. Üç kişilik grupta herhangi bir Türk olmamasına rağmen 2020’de çıkardıkları “Turkish Delights” adlı bir albüm var. 2022’de çıkardıkları “Fossil” albümlerinde ise “Turks Fruit” isimli şarkıyı görüyoruz.
“Have a Turkish De…
…Light up Incense for the dead
Newborns rising up to Walhalla
Have a Turkish Delight!”
Kısa süreli Hollandalı tek kişilik black metal/ambient oluşumu SHAME’in 2017’de çıkardığı “Pain” adlı albümde “Yellow Plastic Turkish Shooter” isminde bir parça bulunuyor.
ABD’li progresif thrash/heavy metal grubu XEX ise 2014’te çıkardığı “Vier” adlı albümde “Turk” adlı şarkıya yer vermiş. Şarkı Mozart’ın Türk Marşı’nın bir yorumu.
İtalyan senfonik power metal grubu BLACK CORSAIR, 2019’da çıkan “Seven Seas” albümünde “Mamma li turchi” (Anneciğim, Türkler geliyor) adlı şarkıya yer vermiş. Yine İtalya’dan tek kişilik black metal oluşumu KUDDIA ATTALORA ise 2020’de GADIR’le çıkardığı split’e “Balata dei Turchi” adlı enstrümantal şarkıyla katılmış.
Kapağında gamalı haç bulunan tek kişilik nasyonal sosyalist Rus black metal/endüstriyel/dark ambient/noise oluşumu GORDUW’un 2019’da çıkan “XXXIV CIF. Buga (Sacral Geography)” demosunda ise “Russian Territory”, “Balkan Territory”, “Dead Europe Territory” gibi şarkıların ardından 11 dakikayı aşan “Osman Empire Territory” adlı bir parça geliyor.
2002 yılında kurulan ABD’li power/progresif metal grubu THE OTTOMAN EMPIRE’ı da bu klasmanda değerlendirebiliriz. İlk demoları “Twice”ta “Ottoman Empire” adlı bir şarkı yer alıyor ve aynı şarkı grubun ilk albümü “Way of the Blade”de de kendine yer buluyor.
Polonyalı Orta Doğu etkili thrash metal grubu SARATAN’ın 2017’de çıkan “Dark Orient” albümünde “Khan Tengri (Turkish Version)” adlı bir şarkı var. Türkçe sözler içeren bu şarkıda gruba vokalde Merve Biçer eşlik ediyor. Benzer şekilde MANOWAR’un 2009 tarihli “Thunder in the Sky” EP’sinde de “Father” adlı şarkının 15 farklı dildeki yorumlarından biri “Baba (Father – Turkish version)” olarak karşımıza çıkıyor.
Yunan gitarist Kiriakos GP’nin 2019’da çıkan ilk solo albümü “Running Out of Time”da “Anatolia” adlı bir şarkı var. Yine Yunanistan’dan bir diğer örnek de Girit Adası’nda kurulan FRAIL ENTITY adlı grubun 2002’de çıkan ilk demosu olan “Anatolia/All Alone”. “Anatolia” adlı şarkının da bulunduğu demonun kapağında, camide secdeye yatan insanların arasında ayakta duran bir çocuk görülüyor.
Bişkek’te kurulan ve sonradan Leipzig’e yerleşen Kırgız grup DARKESTRAH da Türk geçmişini şarkılarında konu eden oluşumlardan. 1999’da kurulan ve şu ana dek altı albüm çıkaran grup pek çok şarkısında Türk geçmişini ansa da direkt olarak örnek verebileceğimiz yapıtlara baktığımızda ilk olarak 2004’te çıkan “Sary Oy” albümünü görüyoruz. Albüm “Sary Oy”, “Yashil Oy” ve “Kyzil Oy” adlı şarkılardan oluşuyor. Bir yıl sonra çıkardıkları “Embrace of Memory” albümünde ise “Akhyr Zaman” şarkısı mevcut. 2008’de çıkan “The Great Silk Road” albümünde de “Kara Oy” karşımıza çıkıyor. 2016’da çıkardıkları “Turan” albümünde Türk ve Altay mitolojisindeki kötülük simgesi, yer altının efendisi Erlik’e ithafen “Erlik-Khan” adlı şarkıya yer vermişler.
ABD’li sludge/post-metal grubu YAKUZA’nın 2000’de çıkan “Amount to Nothing” albümünde “Turkish Googles” diye bir şarkı var. Yine ABD’li death metal grubu SANGUISUGABOGG’un 2019’da çıkan “Pornographic Seizures” demosunda “Turkish Blood Orgy” adlı şarkıyı görüyoruz.
Son olarak 50’den fazla grup da Wolfgang Amadeus Mozart’ın 1783 tarihli bestesi Türk Marşı’nı “Rondo Alla Turca” ve “Turkish March” adıyla metal olarak yorumlamış; bunlardan biri de Türk kültürünü müziğine taşıyan ve “Uludağ” anlamına gelen Kazak folk metal grubu ULYTAU.
FARKLI YAKLAŞIMLAR
Çalışmada bahsedilen diğer tüm gruplardan farklı olarak ülkemizle bağlantılı sıra dışı işler yapan oluşumlar da var. Bu grupları ayrı bir klasmanda toplamanın daha iyi olacağını düşündüm, çünkü bu gruplar sadece coğrafi veya tarihî anlamda değil, kültürel olarak da farklı bir konumda duruyorlar.
Bu minvalde değerlendirilebilecek grupların ilki, ABD’li tek kişilik bir black metal projesi olan KOSTNATĚNÍ. D. Lyons adlı müzisyenin projesi olan KOSTNATĚNÍ, ne tuhaftır ki kendine Çekçe bir isim seçmiş ve EP’ye de yine Çekçede “Ateş düştüğü yeri yakar” anlamına gelen “Oheň hoří tam, kde padl” adını vermiş. EP’de bir Antalya türküsü olan “Çay Benim Çeşme Benim”, bir Aydın türküsü olan “Şu Dalma’dan Geçtin mi?” ve “Plevne Marşı”nın Türkçe black metal yorumları var. EP’nin kapağında ise Mimar Sinan tarafından yapılan Şehzade Mehmet Camii’nin tavan desenlerini görüyoruz. Belli ki Anadolu kültürüne epey ilgi duyan D. Lyons’un bundan sonra da benzer işler yapıp yapmayacağını merakla bekliyoruz.
Kültürel geçmişimizden devam edersek, Mevleviliğe özgü sema törenleri de metal dünyasında az da olsa yer etmiş. Semazenleri konu eden şarkılara baktığımızda üç örnek görüyoruz. Üçü de ABD’den çıkan bu gruplardan black metalle iştigal eden NECROTISED FLESH, 2020’de çıkan “Embrace the Great Malaise” albümünde “Whirling Dervish” adlı şarkıya yer vermiş. Thrash metal/crossover yapan THE TERRORDACTYLS ise 2014 tarihli “Terminally Chill”e yine aynı adda bir şarkı koymuş. Metalcore grubu CATHARSIS ise 1999’da çıkardığı “Passion” albümünde “Sabbat (Dervish Dance)” adlı parçayı koymuş.
“Until we reach the final station of the cross
Where faceless dancers whirl”
Bu başlıkta değerlendirilmesi gereken diğer bir grup ise eski ve mevcut üyelerinin tamamına yakını Tatar müzisyenlerden oluşan Rus menşeli folk/progresif/deneysel/post-metal grubu BARADJ. Grubun Metal-Archives profilinde BARADJ’ın şarkı sözlerinde Bulgar folklorundan bahsettiği yazsa da şarkılarına bakıldığında büyük oranda Tatar ve bununla ilintili olarak Türk kültürüyle ilgili temaların işlendiğini ve Tatarca şarkı isimleri kullanıldığını görüyoruz. Sözlerde Kiril alfabesi kullanıldığından buraya sözleri yazmaktansa birkaç albüm ve şarkı isminden örnekler verelim. Mesela 2012 yılında “Nardughan” adlı albümü çıkarmışlar. Nardugan eskiden Türklerin Tengricilik inancına göre her yıl 21 Aralık’ta kutladıkları bir bayram ve albümde “Sumbul-Nauruz”, “Kachkyn”, “Lale Chechek” gibi şarkılar var. BARADJ’ın diğer EP ve albümlerinde de “Berençe Qar”, “Ghashiklik”, “Sutlu Chachak”, “Ay”, “Bars”, “Lachin”, “Tengri”, “Su Anasy”, “Qara tien alyp”, “Albasty”, “Umay”, “El Burak”, “Peri”, “Chura batir” gibi temasal olarak Türklükle ilintili olan ya da olabilecek çeşitli enstrümantal şarkılar görüyoruz.
Yukarıda adını sıklıkla andığımız oluşumlardan Rus SENMUTH’u da 2013’te çıkardığı “Seyaat” albümü vesilesiyle bu başlık altında da anmamız gerekiyor. SENMUTH’un tek adamı Androsov bu albümde tam olarak neleri referans aldığı belli olmayan dokuz adet enstrümantal şarkıya yer vermiş. Bu şarkıların isimleri şöyle: “Yol”, “Qorqutıcı Suv Uyürülüvi”, “Yıldız”, “Çufut Qale”, “Sağanaq”, “Baqla”, “Gizli Gece”, “Çatır Dağ”, “Anğara Boğazı”. Bu isimlerden “Çufut Qale” ve “Çatır Dağ” Kırım’da bulunan yerler olduğundan bu topraklarla ilgili değiller. Ne var ki Türki isimlerinin seçilmiş olması ve diğer şarkı isimlerinden dolayı SENMUTH’a da bu başlık altında yer vermek istedim.
İsveçli atmosferik death/doom metal grubu CORPULENT MOTH 2006’da çıkan “Pendulum for the Vacant Stares” EP’sinin açılışını “Yatagan” adlı şarkıyla yapmış. Yatağan, Osmanlı’da yeniçerilerin kullandığı ve sonrasında pek çok Balkan ülkesinin ordusu tarafından kullanılan bir kılıç ve günümüzde de Serinhisar, Denizli’de üretilmeye devam ediyor.
Fransız death/thrash grubu OXYRIUS’un 1997’de çıkan ve kendi adını taşıyan albümünde “Mavilim” ve “Sekeroolam (traditional song from Anatolia)” adlı iki şarkı yer alıyor.
Sırp heavy/thrash/power metal grubu GRAVEYARD ise 2010 yılında “Čelik” adlı bir single çıkarmış. Bu şarkı adını Türkçe “baş” ve “çelik” kelimelerinden alan “Baš Čelik” adlı bir Sırp masalından alıyor.
Sırplarla ilgili bölümde adını andığımız WOLF’S HUNGER’ın “Kanlı intikam” anlamına gelen 2007 çıkışlı “Освета у крви” albümünde de adını Türkçe “Zeytinlik” kelimesinden alan “Zejtinlik” adlı bir şarkı var. Şarkıda bahsedilen konuyu anlatabilmek için rotamızı Selanik’e çeviriyoruz. Selanik’te “Ζέιτενλικ” (Zeitenlik) adlı askerî bir mezarlık var. I. Dünya Savaşı sırasında Sırp ordusunun kurduğu hastanenin bulunduğu yere yapılan bu park aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nın Selanik Cephesi’nde ölen 20.000 Sırp, Fransız, İngiliz, İtalyan, Rus, Yunan ve Bulgar askerlerini anma alanı olarak da kullanılıyor. Alandaki en geniş yer ise 7.500 Sırp askerinin mezarının bulunduğu Sırp Askerî Mezarlığı. WOLF’S HUNGER şehitlerini andığı bu şarkıda ıssız ve hüzünlü Yunan kıyılarından, ataları o topraklarda cesurca savaşan Sırpların bugün burada gururla yürümesi gerektiğinden bahsediyor.
“Vechan i tih
Zauvek u meni
Zejtinlik”
Şarkı sözlerinde Filistin sorunundan bahsetmeyi seçen Endonezyalı progresif metal grubu CHILDREN OF GAZA’nın 2021’de çıkardığı “Harb” EP’sinde ise 2010 yılında gerçekleşen, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Gazze’ye insani yardım götüren gemilere karşı yaptığı ve “Mavi Marmara Saldırısı” olarak da bilinen saldırıyı konu eden “Mavi Marmara” adlı bir şarkı var. Şarkı sözleri mevcut değil, ancak grubun tüm teması Gazze’yi işlediğinden bundan bahsediliyor olması dışında bir seçenek yok gibi.
Tek kişilik İngiliz black metal oluşumu ABDUCTION’ın tek adamı A|V ise Hindistan’dan İngiltere’ye gittiği 8 saatlik bir uçak yolculuğu sırasında uçakta yazdığı şarkıya o sırada semalarında uçmakta olduğu ve uçak bilgi ekranından gördüğü yerin ismini vermiş. Şarkının adı “Between Erzincan and Erzurum”.
Gelin bir de Ermenistan’a geri gidelim ve bu kez bize tepkili olmayan, bilakis konseptiyle gülümseten, gerçekten de enteresan bir tema benimseyen BASTURMA ile kapanışı yapalım. Deneysel bir death metal yapan BASTURMA, 2014 yılında “Kerakur” adlı bir EP çıkarmış. “Yemek/Yiyecek” anlamına gelen ve kapağında çemenli bir pastırmanın bulunduğu “Kerakur”da üç adet şarkı yer alıyor. Bunlar sırasıyla “Tolma”, “Keshkek” ve “Pakhlava” şeklinde. Olayın daha da enteresan kısmına gelirsek, grup şarkı sözlerinde bu üç yiyeceğin tariflerini veriyor. Misal “Keshkek” adlı şarkının grubun Bandcamp sayfasında yer alan sözleri Türkçe olarak verilmiş ve şu şekilde:
“aşurelik buğday
adet tavuk veya kuzu eti
tereyağı
tuz
su
ayıklanmış ve yıkanmış
iyice kaynayan ve ortalarından
büyük ayrı bir
yeteri kadar et suyu
tahta kepçe ile karıstırılan keşkek
iyice sakız gibi oluncaya”
Yani grup şarkılarında bu yemeklerin tariflerini veriyor gibi gözüküyor, ancak vokalleri dinlediğinizde başka şeyler söylediğini duyuyoruz. “Tolma” ve “Pakhlava” adlı şarkıların sözleriyse Ermenice olarak verilmiş ve kaba tercümelerinde bu yemekleri yaparken kullanılan malzemeler listeleniyor.
KİŞİLER
Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yer alan çeşitli figürler de birtakım metal grupları tarafından ilgi çekici görülmüş ve şarkılara taşınmış. Bunlardan bazıları askerî, bazıları siyasi, bazıları ise çok daha farklı bağlamlardan bildiğimiz kişiler. Şarkı sözleri mevcut olan parçaların sözlerinden de örnekler vererek devam edelim.
En önemlilerinden biriyle başlarsak, Akdeniz kıyılarını ayrıntılı şekilde anlattığı kitabı “Kitâb-ı Bahriye” ve 1513 yılında Amerika kıtasını gösteren en eski haritalardan birini çizen Osmanlı Kaptan-ı Derya’sı Pîrî Reis’i görüyoruz. Coğrafya tarihi açısından döneminin çok ötesinde işlere imza atan Pîrî Reis’ten bahseden gruplardan biri Hollandalı progresif stoner metal grubu I SAW THE DEEP. Grup 2012’de çıkan “Astronavigation” adlı albümünde “Map of Piri Re’is” adlı 7 dakikalık bir enstrümantale yer vermiş. Diğer bir grup ise yazıda adını daha önce de andığımız Güney Kıbrıslı grup ARRAYAN PATH. Onların da 2004’te çıkan “Road to Macedonia” albümlerinde “Piri Reis” adlı bir şarkı var.
“We sail across the seven seas
Ten thousand miles away from home
We have a dream, beyond reality…”
361-363 yılları arasında Konstantin Hanedanı’na mensup Roma İmparatoru Julianus da bahsi geçen önemli şahsiyetlerden. Konstantinopolis’te doğan Flavius Claudius Julianus, Roma’nın Hristiyanlığı benimsemeyen son pagan imparatoru olarak biliniyor. Neoplatonik Helenizm’i dayatması nedeniyle Hristiyan çevreleri tarafından “dönek” yaftası yapıştırılan Julianus bu sebepten “apostate” (dönek) olarak anılıyor. Kendisine dair karşımıza çıkan şarkılar arasından bizi ilgilendiren tek örnek İngiliz black/death metal grubu SPEARHEAD’in 2007’de çıkan “Decrowning the Irenarch” albümünde yer alan “Iulianus Augustus Apostata” adlı şarkı.
“Enter the decayed palace of Constantinople
Fated victims of tragic malediction
Let oblivion rest upon that darkened epoch
The sinecurist swarms and the herders of nescience”
ABD’li death/doom/black metal grubu SWALLOWED WHOLE, 2018’de çıkan “Megalomania” adlı albümünde tarihteki çeşitli figürleri anlatan şarkılara yer vermiş. Çeşitli vesilelerle kitlelere zulüm yaşatan bu kişiler arasında, muhtemelen Ermeni tehcirinde oynadığı rolden ötürü bu listeye giren Talat Paşa’yı da “Taalat Pasha” adlı şarkıyla anmışlar.
Günümüzde Aydın’ın Didim ilçesinin bulunduğu yerde kurulan Milet’te doğan ve çizdiği Güneş Sistemi ve Dünya modelleriyle bilinen filozof Anaximander de ABD’li heavy/speed metal grubu EXCRUCIATOR’ın 2009 demosunda ve ABD’li progresif metal grubu THE UNDER’ın 2009’da çıkan “Mercurial” albümünde “Anaximander” adlı şarkılarla anılmış.
Felsefeci, teolog, şair ve eleştirmen Ksenofanes de yine Anadolu’da doğan ve adı metal dünyasında anılan isimlerden. Günümüzde İzmir olarak bildiğimiz yerde kurulu Kolophon’da doğan Ksenofanes, Kanadalı death/black metal grubu SELF ANNIHILATING THOUGHT EXPERIMENT’ın 2020’de çıkan “Machinations of a Nihilistic Mind” EP’sindeki “Xenophanes’ Pledge” adlı şarkı vesilesiyle anılmış.
Felsefecilerden devam edersek, Efes doğumlu ünlü filozof Heraklitos da Paraguaylı black/death metal grubu GLORIFICATION’ın 2021’de çıkan “Excruciating Odes of Condemnation and Apostasy” albümündeki “Heraclitus”ta adından söz ettirmiş. Filozoftan bahseden diğer şarkılarsa ABD’li progresif metal grubu NASCENT’in 2007’de çıkan ve kendi adını taşıyan albümündeki “Heraclitus Was Right” ve İtalyan black/doom metal grubu TURDUS EREMITA’nın 2017 demosunda karşımıza çıkan “Discourses on the Death of Heraclitus the Hermit” adlı parçalar.
Günümüzde Pamukkale olarak bildiğimiz yerde kurulu olan Hieropolis’te köle olarak doğan Stoacı filozof Epictetus’tan söz eden gruplar ise 2003’te çıkardığı “In Harmonia Universali” albümündeki “Epictetus & Irreversibility” adlı şarkıyla Norveçli SOLEFALD ve 2020’deki “Songs of the Dead” EP’sine “Epictetus (Intro)” ile giriş yapan Letonyalı death metal grubu SENKHARA.
Sinop’ta doğan ve Kinizm felsefesinin öncüsü olan Diyojen de epey bir grup tarafından ele alınmış. İspanyol stoner metal grubu CHIVO “Waiting for So Long” adlı albümde, yine İspanyol death metal/grindcore grubu DIFENACUM “País de sordos” albümünde, yine İspanyol death metal grubu EMBLOODYMENT “Circus Horribilus” albümünde “Diogenes” adlı şarkılara yer vermişler. Yine İspanyol groove/thrash metal grubu CATHEQUESIS’in “Libros 1 y 2 (Bautizo y comunión)” albümünde “Diógenes virtual”, Şilili death metal grubu THORNFIRE’ın “Leprosario lazareto” albümünde “Diogenes de Sinope” (Sinoplu Diyojen), yine Şilili black/death/thrash metal grubu GALLERY OF THE GROTESQUE’in “Third Exhibition” demosunda da “Lady Diogenes” şeklinde Diyojen’i görüyoruz. Alman thrash/death metal grubu INTOXICUM “…of Reign and Demise” albümünde, ABD’li power metal grubu CELLADOR “The Burning Blue” albümünde, yine ABD’li CONTRARIAN da “Polemic” albümünde “Diogenes at Delphi” adlı şarkılarla Sinoplu düşünürü anmış. Bitti mi? Hayır. Rus sludge/doom metal grubu СНЫ ЭНТОМОЛОГА “Lowereve” albümünde, Brezilyalı grindcore grubu SISA “Humanidade Corrompida” albümünde “Diogenes” adlı şarkılara yer vermiş. Avustralyalı EBLIS ise “Knowing” albümündeki “Diogenes Casting the Fowl” ile Diyojen’den bahseden diğer bir topluluk.
Erken dönem Hristiyan teoloğu Sinoplu Markion da Brezilyalı thrash/stoner metal oluşumu DIGNATÁRIOS DO INFERNO’nun 2016’da çıkan “Impastor” albümünün girişinde “Marcião de Sinope” adlı şarkıyla çalışmamızdaki yerini alıyor.
Tek kişilik Alman thrash/power metal oluşumu ANGELWARRIOR ACE’in 2020’de çıkardığı “Forbidden Paradise” albümünde “Sultan Mehmet” adlı bir şarkı var.
Danimarkalı black metal grubu THORIUM’un 2018’de çıkan “Blasphemy Awakes” albümünde ise “Reign of Osman” adlı bir şarkı yer alıyor.
Kanadalı grindcore grubu MESRINE ise 2007 tarihli “Unidentified” albümünde, Papa’ya suikast girişiminde bulunan ve gazeteci/yazar Abdi İpekçi’yi öldüren Mehmet Ali Ağca’ya ithafen “Mehmet Ali Agca” adlı şarkıya yer vermiş.
Hollandalı doom/post-metal grubu KASSAR’ın 2018 tarihli “Leporsonidoj” albümünün son parçasının adı “Erdogan peklakvo”. Şarkı enstrümantal, lakin “peklakvo” kelimesinin Bulgarca ve Esperanto da dâhil olmak üzere çeşitli dillerde farklı anlamları var, dileyen araştırabilir.
KAPANIŞ
Bu örneklerle birlikte yavaştan çalışmamızın sonlarına geliyoruz. İlk cümlesini Kasım 2022’de yazdığım, araştırmalar ve bilgilerin teyidi için uzunca bir zaman harcayarak nihayet Ağustos 2023’te tamamladığım bu çalışmaya ilişkin beni en çok mutlu eden konu, tüm bu araştırmalar boyunca gerçekten de çok fazla şey öğrenmiş oluşum. Bugüne dek bu toprakların geçmişine ilişkin bildiğim pek çok şeyi tekrar hatırlamış ve kültürel, dinî, sosyal, politik, coğrafi anlamda yüzlerce yeni bilgi öğrenmiş olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Çalışma boyunca bana en ilginç gelen konulardan biri, yazının başlarında da bahsettiğim üzere Türkleri bu denli rahat şekilde hedef gösteren, aşağılayan, yenilgisini veya mağduriyetini ballandırarak anlatan bu kadar fazla grubun olması. Osmanlı İmparatorluğu vesilesiyle Batı medeniyetinin tarihteki en büyük baş düşmanı olduğumuzu anlamakla beraber, Hristiyanlık karşıtı gruplar bile konu Türkler olduğunda gayet rahat şekilde ırk ismi verebiliyor, doğrudan bizi hedef alabiliyor ve geçmişin Hristiyan liderlerinin Türklere ve Osmanlı’ya çektirdiklerini çeşit çeşit betimlemelerle anlatıyorlar. Bu açıdan bakınca ve Anadolu’nun coğrafi önemini de düşününce, dünyada bu tarz bir çalışmanın konusu olabilecek başka bir millet olduğunu sanmıyorum. Çok zengin mitolojisi olan çeşitli ülkeler elbette ki var, ancak olumsuz tarafların da bu kadar geniş olduğu bir çalışma, başka milletler özelinde muhtemelen pek de mümkün olmayacaktır.
Bu çalışmayı yazarken fark ettim ki, sanırım pek çoğumuz geçmişte bu topraklarda yaşananların ve yaşayanların kültürel, sosyolojik ve tarihî zenginliğinden ve çeşitliliğinden tam da haberdar değiliz. Cümleye “elin” diye başlamak istemiyorum, ancak gerçekten de elin İngilizinin bundan yaklaşık 1850 yıl önce Balıkesir’in küçük bir yerleşiminde gerçekleşen bir savaşı işlemesi, İtalyan bir grubun 11000 yıl kadar önce Şanlıurfa’da yaşananlardan söz etmesi, Porto Riko’sundan Singapur’una dek dünyanın dört bir yanından grubun buralarda olanları ilginç bulup bunlar hakkında şarkı yazmış olması gerçekten de hayranlık uyandırıcı.
Yazma sürecim boyunca, bu çalışmanın aylar sürmesine neden olacak kadar fazla örnekle karşılaştım. Çalışmayı toparladığımı, sonlara yaklaştığımı düşündüğüm anlar oldu, fakat bir anda aklıma gelen birkaç olay, kişi veya yer ile bir anda daha yüzlerce örneğin işlenmeyi beklediğini gördüm. Yazmaya başlamadan hazırladığım yaklaşık 300 maddelik konu başlığı, ben yazdıkça 1000’e kadar çıktı ve her birinin nasıl da dallanıp budaklandığına tanık oldum. “Herhâlde bu muharebeden de bahsedilmemiştir”, “herhâlde bu olay da işlenmemiştir” diye düşündüğüm onlarca başlığın, Brezilyalısından Macarına, Malezyalısından Kanadalısına sayısız millet tarafından konu edildiğini gördüm ve balkona astığım Türk bayraklarına bakıp “kıskanıyorlar” diye iç geçirdim…
Bu son satırlarla birlikte “Ceddimize Sövenler Sıralı Tam Liste”nin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Dediğim gibi ben araştırırken ve yazarken bir dolu şey öğrendim, yeri geldi “Ceddimize Sövenler Sıralı Tam Liste”yi unutup yaşananları daha kapsamlı öğrenmek adına bu çalışma için kullanmayacağım şeylere yönelik okumalar da yaptım. Bu sayede metalin kültürel açıdan ne kadar öğretici ve faydalı olduğunu bir kez daha görmüş oldum. Umarım sizin için de keyifli bir okuma olmuştur. Bu yazıyı Pasifagresif’te mi yayınlayayım yoksa başka türlü mü değerlendireyim diye de epey düşündüm, ancak matbu bir çalışma olmak için fazla kısa olduğundan, görseller ve YouTube videolarıyla da desteklemek istediğimden ve en önemlisi de sürekli güncelleyerek büyütmek istediğim bir çalışma olduğundan burada yayımlamayı uygun buldum.
Çalışmanın redaksiyonunu üstlenen, dil bilimsel konularda destek olan, fikir ve önerileriyle katkıda bulunan sevgili eşim Güzide Arslaner’e; Ermeni gruplarla ilgili kısımlarda yaptığı tercümeler ve Ermenistan tarihine ilişkin yardımları için Silva Mirzoyan’a; Sırbistan kısmındaki destekleri için Akın Tunç’a teşekkürü borç bilirim.
Son olarak da bunca yıldır sitemize olan sadakatlerini hiç eksiltmeyerek bize ilham veren değerli Pasifagresif takipçilerine teşekkür ederim.
İleride başka konulardaki (tercihen daha kısa) çalışmalarda görüşmek üzere.
Kadro Göçebe avcı toplayıcılar
Akadlar
Asurlular
Hattiler
Hititler
Frigler
Lidyalılar
İyonlar
Urartular
Persler
Makedon Krallığı
Roma İmparatorluğu
Bizans İmparatorluğu
Osmanlı İmparatorluğu
Türkiye Cumhuriyeti
Konuk:
Vikingler
Keltler
Moğollar
Hunlar
İrili ufaklı pek çok yerel krallık
Çeşitli beylikler
Şarkılar
Web
Yorum alanı
“CEDDİMİZE SÖVENLER SIRALI TAM LİSTE” yazısına 148 yorum var
@hate_eternal, çok sağ ol. İlk fırsatta ilgili bölüme ekleyeceğim bu örneği de. EP’de bizle ilgili başka şeyler de var, o yüzden tamamını yazıya ekleyince buradan yazarım.
Emeğine sağlık mir..
Antolojik bi çalışma şeklinde çıkartırsan sabahtan sıraya girerim..
Var ol..
PDF olarak yapildimi bu?
13.06.2024
@Pagan Angel, yok.
Bu kadar uzun olmayacak, ama bir sonraki inceleme konumu nihayet buldum. Fırsat buldukça yazıp genişleteceğim, hazır olunca yayınlarız.
twitter’da sağlam paylaşan birinin birkaç parçasına like attım herifçioğlu benim Türk olduğumu anladığı zaman bu şarkıyı paylaştı
https://vomitt.bandcamp.com/album/impale-the-sultan
20.07.2024
@hate_eternal, çok sağ ol. İlk fırsatta ilgili bölüme ekleyeceğim bu örneği de. EP’de bizle ilgili başka şeyler de var, o yüzden tamamını yazıya ekleyince buradan yazarım.