İkinci dalga black metal akımının ilk belirgin örneklerinin başta Norveç olmak üzere İskandinav ülkelerinde ortaya çıkması ve İskandinav black metal sahnesinin iyi albümlerin yanı sıra cinayetler, kilise yakma olayları ve yeraltı black metal organizasyonları gibi sansasyonel olaylarla da gündeme gelmesi, 90’lı yıllarda black metal adına tüm medyatik ilginin İskandinav ülkelerine, özellikle Norveç’e yoğunlaşmasına sebebiyet vermişti. İskandinav black metal sahnesi, müziğinin kalitesine olan ilgiyi sonuna kadar hak etse de buna ek olarak aşırı medyatik olması, 90’lı yıllarda diğer ülkelerde ortaya çıkan önemli black metal gruplarına ve bu grupların başarılı çalışmalarına gölge düşürmüştü. 90’lı yıllarda Norveç ve İskandinav black metalinin şöhreti karşısında kendisini piyasada fazla gösterememiş olsa da black metale seviye atlatacak kadar başarılı olan gruplardan biri de Fransız black metal grubu Mütiilation’dı.
İlk belirgin örnekleri Darkthrone tarafından ortaya konan pure black metal anlayışı, yalnızca black metalin en saf halini temsil etmekle kalmıyor; bu saf ve damıtılmış müziğin içerisine atmosfer, melodi, melankoli ve kaos unsurlarının eklenip müziğin kendi yapısı içerisinde geliştirilip zenginleştirilmesine de imkan tanıyordu. İşte Mütiilation’ın 1995 yılında çıkardığı ilk stüdyo albümü olan “Vampires of Black Imperial Blood”da tam olarak bunu yapıyordu. Mütiilation hem o dönemde Norveç sahnesi tarafından yaratılan pure black metalin temelini çok iyi şekilde özümsemiş, hem de bu temelin içine kendi karakterini ekleyerek müziği bambaşka bir boyuta taşımıştı.
Albümü müzikal açıkdan ele aldığımızda ilk olarak sound ve prodüksiyonun geleneksel pure black metalin karakterine uygun olacak şekilde oldukça kirli, leş kayıt olarak tabir edilen yapıda olduğunu görüyoruz. Enstrümanlar yoğun bir kirli tortunun içerisinde soğurulmuş durumdalar. Bestelere ve şarkı kompozisyonlarına baktığımızda ise Mütiilation müziğinin kendine özgü, eşsiz güzelliğiyle karşılaşıyoruz. Mütiilation’ın parçaları, hem standart bodoslama black metal gitar rifleri ve davullarını, hem alışılageldik pure black metal kalıpları içerisine entegre edilmiş yoğun, karanlık ve melankolik melodileri, hem de yer yer teknik davul kullanımını içeriyor. Mütiilation pure black metal sınırları içerisinde hem türün standart karakteristiğini yansıtan bir enstrüman kullanımını, hem de normalde bu tür için marjinal denebilecek ölçüde melodik bir karakteri ve değişken parça yapılarını pure black karakterini hiç baltalamayacak şekilde bir arada bulunduruyor.
Pure black metalin kirli sound’u içerisinde türün geleneksel unsurları olan seri ve agresif gitarlar ve blast’li davullar albümün temel ögeleri arasında. Albümü standart olmanın ötesine taşıyan ise, bu geleneksel unsurların dışında kalan her şeyin, yine aynı sound içerisine kendilerini hiçbir zaman bir dış unsur olarak hissettirmeyecek şekilde eklemlenmiş olmaları. Yalnızca bodoslama bir enstrüman kullanımı değil, arpejler, sololar, ani dur-kalklar ve yer yer komplike davul kullanımına şahit oluyoruz. Black metalin geleneksel yapısı düşünüldüğünde birbirine aykırı durabilecek unsurlar hem albümün genel sound’u içerisine çok iyi yedirilmiş hem de bestecilik ve parça kompozisyonu açısından birbirlerinin destekçileri olarak ortaya konmuşlar. Hem agresif bir dışa vurum hem de melodi ve rif odaklı bir melankolik atmosfer, parçalar içerisinde asla iki yabancı unsur olarak görünmeyecek şekilde harmanlanıyor. Genel olarak yalnızca salt karanlık ve agresif sunuma değil, melankolinin, acının ve kötücül enerjinin bir black metal estetiği içerisindeki gotik bir sunumuna odaklanıldığını görüyoruz. Albüm bu noktada temel amacı olan, acının, hüznün, melankolinin ve gotik atmosferin hem black metal agresifliği ve karanlığı, hem de bununla harmanlanıp black metal karakteri kazanmış melodik ve belli ölçüde teknik yapılar içerisinde çarpıcı bir şekilde sunulması hedefini başarmış oluyor.
Mütiilation, albümün beste kısmına ek olarak şarkı sözü kısmında da tamamen bu amacına yönelik bir tavır sergiliyor. Grup, şarkı sözlerinde geleneksel black metalde yoğun olarak işlenip bıkkınlık verecek noktaya gelen Hristiyanlık karşıtlığına değil, çok daha sanatsal, estetik ve gotik konular olan melankoli, umutsuzluk, karamsarlık ve vampirizm gibi konulara değiniyor ve dinleyiciyi hem ruh hali olarak bu hissiyatın içine çekmek, hem bu konular üzerine düşündürmek, hem de bunu yaparken dinleyiciye ekstra bir estetik haz vermek açısından harika iş çıkarıyor. Satanizm teması da belli ölçüde işlenmekle birlikte pek çok black metal grubunda karşılaştığımız yavan ve sanatsallıktan uzak şekilde agresif haliyle değil, kendi estetik ve gotik şarkı sözü yazımı içerisinde edebi bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
“Vampires of Black Imperial Blood” her ne kadar yayınlandığı yılda görünürlük açısından kült İskandinav black metal albümlerinin gerisinde kalsa da 2. dalga black metalin kendisini belirgin bir şekilde ortaya koyduğu yıllarda bu müziğin gelenekselleşmiş saf yapısını, bu yapıyı bozmadan kendi sınırları içerisinde zenginleştirmek açısından oldukça belirgin ve çarpıcı bir iş ortaya koyan ve her ciddi black metal dinleyicisinin kulak vermesi gereken bir başyapıt.
Kadro Meyhna’ch: Vokal, gitar, bas
Mordred: Bas gitar
Şarkılar 1. Magical Shadows of a Tragic Past
2. Born Under the Master's Spell
3. Ravens of My Funeral
4. Black Imperial Blood
5. Eternal Empire of Majesty Death
6. Transylvania
7. Under Ardailles Night
8. Tears of a Melancholic Vampire
Web
Yorum alanı
“MÜTIILATION – Vampires of Black Imperial Blood” yazısına 13 yorum var
Kült diye bir kavram varsa bu albüm onun karşılığıdır. Bu albümdeki sanatsal aşk, adanmışlık, duygu, antisanat tavır çok az eserde vardır. Gözümde 90′larda çıkmış en büyük black metal albümlerinden aşağı kalır hiçbir yanı yoktur. Hayatımda dinlediğim en kusurlu, kusursuz albümlerden biri. Anarşist, dadaist, sürrealist, metafizik öğeler bulunduran biricik albüm.
Kritik için çok teşekkürler. Magazini çok olmamasından ve sound olarak İskandinav gruplardan (Ildjarn hariç) daha “amatörce” olmalarından dolayı LLN (Les Légions Noires) maalesef genelde geri planda kalıyor. Bu albüm ve ‘Remains of…’ gözümde eşit derecede iyi. Majestas’tan sonraki albümleri çok dinlediğimi söyleyemeyeceğim. Şimdiki mikrofonda ağlayan sözüm ona DSBM projelerini;Mütiilation ve Bethlehem’in ilk üç albümleri kahvaltı niyetine yer.
Ayrıca erken dönem Fransız black metal sahnesini konu alan ‘Bleu Blanc Satan’ belgeselini izlemeyen varsa, öneririm:
Son olarak; müziksel anlamda Mütiilation’a çok benzemese de dinlediğimde vokallerini zaman zaman Meyhna’ch’a benzettiğim Fin grup Warloghe’u meraklılarına tavsiye ediyorum. Northern Heritage garantisi ile:
Cemil Bey ellerinize sağlık.
Pasifagresif’de bu özel albümlerin incelemerinin bulunması hem site için çok özel, hem de dinleyiciler için çok aydınlatıcı ve ilham verici olabiliyor. Fransa Bm piyasası çok renkli.
Eline sağlık Cemil, çok güzel kritik. Açıkçası bu gruptan da albümden de haberim yoktu, sayende öğrenmiş oldum.
“Genel olarak yalnızca salt karanlık ve agresif sunuma değil, melankolinin, acının ve kötücül enerjinin bir black metal estetiği içerisindeki gotik bir sunumuna odaklanıldığını görüyoruz.” – Bu cümle de albümü dinleme isteği uyandırdı merak ettirmekle beraber.
Kapak ne kadar anne dolabına benzetilip tiye alınsa da çok güzel ve uygun bir kapak,her yerinden kir,pas,eskilik akıyor,naftalin kokusu burnuma geliyor her baktığımda
Sitenin böyle çok çok az kişinin bilip dinlediği,çiğlik ve undergroundlukta epey yol almış black metal albümlerini inceleyip çat diye önümüze koyması beni bayağı hoş ediyor,yazan arkadaşa da teşekkürler
Bu albümün eşi benzeri yok. Bu albümü Baudelaire’e, Nietzsche’ye, Edgar Allan Poe’ya, William Blake’e, Tristan Tzara’ya bağlayabilir, üzerinde okumalar yapabilirsiniz. Daha sayamadığım, bilmediğim, sanat tarihinde iz bırakmış sayısız ismin hayaleti bu albümde dolaşıyor. Albüm başlı başına bir manifesto içeriyor. Ben hayatımda hem bu denli anti-sanat bir tavır sergileyip hem de yüksek derecede duygu yüklü olmayı başarabilen çok az şey gördüm. Fransa’ya baktığımızda edebiyatına, müziğine bu tavrı zaten görmemek imkansız. Sürrealizmin, sembolizmin anavatanından çıkan bu albümde komşu Britanya’nın Poe’su ve Blake’in hayaletleri de dolaşır bu albümde. Karanlık ve cesur Fransız şiiri albümün ana temasıdır. Rimbaud ve Cravan aynı anda dolaşır kulaklarınızda müziği dinlerken. Poe’nun gotik tarzı, Blake’in yürek parçalayıcı, karanlık, derinlikli tarafı, Baudelaire’in uçlarda dolaşan şiirini hissedersiniz şarkılarda. Bir tarafta tekniksel çiğlik ve leşlik bir tarafta şiirsel olan bu hava müziğin karanlık tarafıyla birleşince albüm sürreal bir yapıya bürünür, üstinsanı ortaya çıkarmaya çalışır müzik. Bu albümü dinlerken Nietzsche’nin sefalet içerisinde geçen son yıllarını akla getirirsiniz. Silah kaçakçısı, iki ayağı da kopmuş çılgın Rimbaud’u hissedersiniz. Evini, karısını, çocuklarını bırakıp nedensiz şekilde, var olmanın şaşkınlığıyla okyanusa açılıp yiten Cravan gelir akla. Alkol bağımlılığından sürekli halüsinasyonlar gören Britanya’nın üstinsanı müthiş öykücü ve şair Poe’yu görürsünüz. Tüm bu negatif duygulara rağmen ayakta kalabilen ve yaşam karşısında menifestolar yazan, ideolojik ve yaşamsal olarak kendini ifade etmeye çalışan, Sisifos misali, kayayı binlerce kez dağa çıkarmaya çalışan ve yine yine çıkaran insanın yazgısını görürsünüz. Ne tam yitebiliyor, ne yok olabiliyor. Şaşkın, dünyaya atıldığını düşünen, yalnız hisseden ve ne olursa olsun yaşamı, yaşamayı değerli kılmaya çalışan. Bu albüm bir sanat eseridir. Sanat eseri olarak adlandırılmamak için için sarf edilen çaba için bile albüme sanat eseri demek yeterlidir. Acılar karşısında, anlamsızlık içerisinde yüzen, ne yapacağını, ne yaptığını bilmeyen insanın kendini ifade ediş öyküsüdür.
@deadhouse, Hocam öncelikle ellerinize sağlık, çok güzel betimlemişsiniz. Dün Cemil’in incelemesini okuyunca grubun bu albümünü zaten dinlemeye niyetlenmiştim. Ama sizin bu yazınızı da okuyunca daha da meraklandım ve hemen albümü indirdim. Müsait bir vaktimde dinleyeceğim.
Yalnız küçük bir düzeltme yapayım, eğer “Poe” derken gotik yazar Edgar Allan Poe’dan bahsediyorsanız (başka bir Poe varsa ben bilmiyorum), kendisi Britanyalı değil Amerikalıdır. İlk yazdığınızda William Blake ile beraber andığınız için belki dil sürçmesidir diye düşündüm ama totalde iki yerde “Britanyalı” diye yazınca siz belirtmek istedim. Hatta internetten de teyit ettim sonra, Poe’nun doğum yeri Boston, Masshachusetts imiş.
@Emir, Teşekkürler. Doğrudur. Benim aklımda hep ingiliz olarak kalmış. Evet, Boston doğumluymuş. Bu arada annesi ingilizmiş, yarı Britanyalı sayılır haha.
@deadhouse, hocam, söylediklerin tamamıyla doğru,naçizane şunu eklemek isterim,bu grup zaten senin de ddiğin gibi bayağı aykırı,dadaist,anarşist bir grup,yahu kim şöyle manyak bir pozlar verir
-neden grubun isminde ü ve iki tane ii var?mütiilation’ın 2 i ve ü ile yanlış yazılmasının nedeni nedir?
-”biz her şeyi yanlış yoldan yaparız. mütiilation yanlış dünyadaki yanlış insanlar için yanlış bir proje. mutlu musun?”
bunlar bir yana bu senin söylediklerinin yanısıra bu albüm ve diğer albümlerinde inanılmaz bir anti-modernizm serkeşlik,izolasyon,pislik ama özgürce kendin olma(gerekirse hayalperest yaşayarak)doğacılık ve doğalcılık ve müthiş bir merdümgirizlik( toplumdan kaçan, insanlar arasına karışmaktan çekinen,kendikendine yaşayan,antisosyal )
hava ve felsefe hakim,bir şarkısında yaşadığı şatonun psiliğini,püsürünü bokun üstündeki sinekten,tozun içinde debelenen örümceğe kadar ayrıntılı anlatıyordu,metallumda lyric themesine bakmak bile insana yetiyor,(Vampirism, Depression, Suicide, Filth, Death, Melancholy, Hopelessness, Satanism)sadece sözler değil,kapak ve promolarında da sinek,bok,döl,yılan,yarasa,çöp ev,sıçandan geçilmiyor
bir diğer merdümgiriz,antimodernist,ayrıca pagan şahıs için bakınız>Arckanum, bu albüm karşılığı ise Kostogher
umarım sitede bir de arckanum kritiği görürüz
Eline sağlık Cemil. Baya özel bir albüm bu.
Kült diye bir kavram varsa bu albüm onun karşılığıdır. Bu albümdeki sanatsal aşk, adanmışlık, duygu, antisanat tavır çok az eserde vardır. Gözümde 90′larda çıkmış en büyük black metal albümlerinden aşağı kalır hiçbir yanı yoktur. Hayatımda dinlediğim en kusurlu, kusursuz albümlerden biri. Anarşist, dadaist, sürrealist, metafizik öğeler bulunduran biricik albüm.
Kritik için çok teşekkürler. Magazini çok olmamasından ve sound olarak İskandinav gruplardan (Ildjarn hariç) daha “amatörce” olmalarından dolayı LLN (Les Légions Noires) maalesef genelde geri planda kalıyor. Bu albüm ve ‘Remains of…’ gözümde eşit derecede iyi. Majestas’tan sonraki albümleri çok dinlediğimi söyleyemeyeceğim. Şimdiki mikrofonda ağlayan sözüm ona DSBM projelerini;Mütiilation ve Bethlehem’in ilk üç albümleri kahvaltı niyetine yer.
Ayrıca erken dönem Fransız black metal sahnesini konu alan ‘Bleu Blanc Satan’ belgeselini izlemeyen varsa, öneririm:
https://video.vice.com/en_us/video/bleu-blanc-satan-full-length/58e3e28982d5b9350c82dbe5
Son olarak; müziksel anlamda Mütiilation’a çok benzemese de dinlediğimde vokallerini zaman zaman Meyhna’ch’a benzettiğim Fin grup Warloghe’u meraklılarına tavsiye ediyorum. Northern Heritage garantisi ile:
https://www.youtube.com/watch?v=kt9gOH6DJCg&t=1s
Bu özel albümün kritiği için tekrar teşekkürler.
Cemil Bey ellerinize sağlık.
Pasifagresif’de bu özel albümlerin incelemerinin bulunması hem site için çok özel, hem de dinleyiciler için çok aydınlatıcı ve ilham verici olabiliyor. Fransa Bm piyasası çok renkli.
Eline sağlık Cemil, çok güzel kritik. Açıkçası bu gruptan da albümden de haberim yoktu, sayende öğrenmiş oldum.
“Genel olarak yalnızca salt karanlık ve agresif sunuma değil, melankolinin, acının ve kötücül enerjinin bir black metal estetiği içerisindeki gotik bir sunumuna odaklanıldığını görüyoruz.” – Bu cümle de albümü dinleme isteği uyandırdı merak ettirmekle beraber.
En iyi mütiilation albümü,keşke bu gün böyle plastik black albümleri yerine böyle saf pislikler,leşlikler çıksa
Kapak ne kadar anne dolabına benzetilip tiye alınsa da çok güzel ve uygun bir kapak,her yerinden kir,pas,eskilik akıyor,naftalin kokusu burnuma geliyor her baktığımda
Sitenin böyle çok çok az kişinin bilip dinlediği,çiğlik ve undergroundlukta epey yol almış black metal albümlerini inceleyip çat diye önümüze koyması beni bayağı hoş ediyor,yazan arkadaşa da teşekkürler
Bu albümün eşi benzeri yok. Bu albümü Baudelaire’e, Nietzsche’ye, Edgar Allan Poe’ya, William Blake’e, Tristan Tzara’ya bağlayabilir, üzerinde okumalar yapabilirsiniz. Daha sayamadığım, bilmediğim, sanat tarihinde iz bırakmış sayısız ismin hayaleti bu albümde dolaşıyor. Albüm başlı başına bir manifesto içeriyor. Ben hayatımda hem bu denli anti-sanat bir tavır sergileyip hem de yüksek derecede duygu yüklü olmayı başarabilen çok az şey gördüm. Fransa’ya baktığımızda edebiyatına, müziğine bu tavrı zaten görmemek imkansız. Sürrealizmin, sembolizmin anavatanından çıkan bu albümde komşu Britanya’nın Poe’su ve Blake’in hayaletleri de dolaşır bu albümde. Karanlık ve cesur Fransız şiiri albümün ana temasıdır. Rimbaud ve Cravan aynı anda dolaşır kulaklarınızda müziği dinlerken. Poe’nun gotik tarzı, Blake’in yürek parçalayıcı, karanlık, derinlikli tarafı, Baudelaire’in uçlarda dolaşan şiirini hissedersiniz şarkılarda. Bir tarafta tekniksel çiğlik ve leşlik bir tarafta şiirsel olan bu hava müziğin karanlık tarafıyla birleşince albüm sürreal bir yapıya bürünür, üstinsanı ortaya çıkarmaya çalışır müzik. Bu albümü dinlerken Nietzsche’nin sefalet içerisinde geçen son yıllarını akla getirirsiniz. Silah kaçakçısı, iki ayağı da kopmuş çılgın Rimbaud’u hissedersiniz. Evini, karısını, çocuklarını bırakıp nedensiz şekilde, var olmanın şaşkınlığıyla okyanusa açılıp yiten Cravan gelir akla. Alkol bağımlılığından sürekli halüsinasyonlar gören Britanya’nın üstinsanı müthiş öykücü ve şair Poe’yu görürsünüz. Tüm bu negatif duygulara rağmen ayakta kalabilen ve yaşam karşısında menifestolar yazan, ideolojik ve yaşamsal olarak kendini ifade etmeye çalışan, Sisifos misali, kayayı binlerce kez dağa çıkarmaya çalışan ve yine yine çıkaran insanın yazgısını görürsünüz. Ne tam yitebiliyor, ne yok olabiliyor. Şaşkın, dünyaya atıldığını düşünen, yalnız hisseden ve ne olursa olsun yaşamı, yaşamayı değerli kılmaya çalışan. Bu albüm bir sanat eseridir. Sanat eseri olarak adlandırılmamak için için sarf edilen çaba için bile albüme sanat eseri demek yeterlidir. Acılar karşısında, anlamsızlık içerisinde yüzen, ne yapacağını, ne yaptığını bilmeyen insanın kendini ifade ediş öyküsüdür.
06.09.2022
@deadhouse, Hocam öncelikle ellerinize sağlık, çok güzel betimlemişsiniz. Dün Cemil’in incelemesini okuyunca grubun bu albümünü zaten dinlemeye niyetlenmiştim. Ama sizin bu yazınızı da okuyunca daha da meraklandım ve hemen albümü indirdim. Müsait bir vaktimde dinleyeceğim.
Yalnız küçük bir düzeltme yapayım, eğer “Poe” derken gotik yazar Edgar Allan Poe’dan bahsediyorsanız (başka bir Poe varsa ben bilmiyorum), kendisi Britanyalı değil Amerikalıdır. İlk yazdığınızda William Blake ile beraber andığınız için belki dil sürçmesidir diye düşündüm ama totalde iki yerde “Britanyalı” diye yazınca siz belirtmek istedim. Hatta internetten de teyit ettim sonra, Poe’nun doğum yeri Boston, Masshachusetts imiş.
06.09.2022
@Emir, Teşekkürler. Doğrudur. Benim aklımda hep ingiliz olarak kalmış. Evet, Boston doğumluymuş. Bu arada annesi ingilizmiş, yarı Britanyalı sayılır haha.
07.09.2022
@deadhouse, hocam, söylediklerin tamamıyla doğru,naçizane şunu eklemek isterim,bu grup zaten senin de ddiğin gibi bayağı aykırı,dadaist,anarşist bir grup,yahu kim şöyle manyak bir pozlar verir
pitbullu,sandelyeli:
https://lastfm.freetls.fastly.net/i/u/300×300/385572a1d6b96ae00ebb8cf61804f345.jpg
bi bulursam götüne başına mermi atmağa başlıycam:
http://2.bp.blogspot.com/-N6Jpbpt9vik/URWllYXHn-I/AAAAAAAAALU/JXoxihujTeA/s1600/ne91och0pbj00j0.jpg
https://www.metalkingdom.net/band/photo/2020/05/16608-MCBCtiilation.jpg
ayrıca şöyle bir röportaj vermiştir kendisi
-neden grubun isminde ü ve iki tane ii var?mütiilation’ın 2 i ve ü ile yanlış yazılmasının nedeni nedir?
-”biz her şeyi yanlış yoldan yaparız. mütiilation yanlış dünyadaki yanlış insanlar için yanlış bir proje. mutlu musun?”
bunlar bir yana bu senin söylediklerinin yanısıra bu albüm ve diğer albümlerinde inanılmaz bir anti-modernizm serkeşlik,izolasyon,pislik ama özgürce kendin olma(gerekirse hayalperest yaşayarak)doğacılık ve doğalcılık ve müthiş bir merdümgirizlik( toplumdan kaçan, insanlar arasına karışmaktan çekinen,kendikendine yaşayan,antisosyal )
hava ve felsefe hakim,bir şarkısında yaşadığı şatonun psiliğini,püsürünü bokun üstündeki sinekten,tozun içinde debelenen örümceğe kadar ayrıntılı anlatıyordu,metallumda lyric themesine bakmak bile insana yetiyor,(Vampirism, Depression, Suicide, Filth, Death, Melancholy, Hopelessness, Satanism)sadece sözler değil,kapak ve promolarında da sinek,bok,döl,yılan,yarasa,çöp ev,sıçandan geçilmiyor
bir diğer merdümgiriz,antimodernist,ayrıca pagan şahıs için bakınız>Arckanum, bu albüm karşılığı ise Kostogher
umarım sitede bir de arckanum kritiği görürüz
07.09.2022
@TAAKE, Harika bilgiler, fotoğraflar da mükemmel. Böyle gruplar mazide kaldı maalesef.