Erdem Salva
Üçüncü ve son bölüme hoş geldiniz. Fazla söze gerek yok.
Evil crew, take-off position!
1998 Bölüm II: Meslek Lisesinde Metalci Olmak
Ergenliğin vermiş olduğu yüksek doz libido ile 8. sınıfta artık popüler olma çabaları çok yükseldi. Benim bir alt sınıfta bulunan bir kıza fena derecede âşık olmuştum, ki o dönemde çoğunlukla gördüğünüz herkese fena halde âşık olabilirdiniz. Dediğim gibi libido patlamaları yaşıyordum. Göz hapsine almalar birkaç ay sürdü. Harekete geçme zamanı çoktan geçmişti. İlk konuşmamızda sadece merhaba diyebilmiştim çünkü öğretmen zili çalmıştı. Sonra bir kız arkadaşımla not gönderdim. Emizarın ne olduğunu çözmenin verdiği büyük gazla “The Memory Remains” şarkısını modifiye edip gönderdim. Ne yazdığımı hatırlamıyorum ama sanırım, “You will always remain in my memory” gibi bir şey yazmıştım. İlgisini çekmiştim ama işe yaramamıştı. Bütün bir yazı da o kıza âşık olarak geçirdikten sonra meslek lisesine başladım. Okulda Metallica’yı bilen biriyle tanıştım. Sadece biliyordu ama olsun. En azından artık biriyle muhabbet edebiliyordum.
Ankaralı, Mehmet adında bir arkadaştı. Beğendik AVM’nin resmî açılışına Rauf Denktaş, Süleyman Demirel ve Barış Manço geldi. Demokrasi Meydanı’nda Barış Abi şahane bir konser verdi. Biz de okulu kırıp gittik tabii. İlk defa canlı canlı profesyonel bir rock grubu izliyordum. Bu benim ilk konser deneyimim oldu. Sahne, etrafı çevrilmemiş bir platformdu aslında. Konser sonunda sahnenin arkasına doğru geçtik. Ahmet Güvenç’ten pena istedim. O da ben kullanmıyorum ama Bahadır’a bir sorayım dedi. Bahadır abi bizi çok sallamadı. Ya da başka penası yoktu bilmiyorum. O sırada Barış abiyle göz göze geldik. Bize bakıp gülümsedi falan. O anı asla unutamam. “1998 1. Bölüm”de Beğendik Alışveriş Merkezi’nin açıldığından bahsetmiştim. Çoğu Gaziantepli bilmez ama, Beğendik AVM o mekândan ibaret değildi. Organize Sanayi Bölgesi’nde devasa bir de deposu bulunmaktaydı. Toplamda 750 civarı kişi çalışıyordu. Çünkü açıldığı dönemde Gaziantep için muazzam bir müşteri kitlesine sahipti.
1999: Metallica yeniden İstanbul’da
O yıl Metallica “Garage Inc.” albümünü çıkardı. Büyük abim eve “öööl ööööl ööööööl sevgilim” diye geldi. O neymiş ya dediğimde, “Die Die Die My Darling” dedi. Metallica’nın yeni albümünden. Albüm henüz eve gelmediği için birinin beni Beğendik’e götürmesi gerekiyordu. Çünkü tek başıma beni almıyorlardı. Ailenizle gelin gençler hadi bakalım diyen güvenlik görevlileri vardı. O günden beri sevemedim güvenlik görevlilerini. Büyük abim götürdü beni. Serkan abime sordum ne zaman gelecek bu bize diye. En kısa zamanda dedi. Sözümüzü aldık.
O yıl haziran ayında Metallica 2. defa Türkiye’ye geliyordu. Serkan abim 2 gün izin almak için müdürüne gitmiş. Bizimki Metallica konserine gidecek. Müdürü azarlayıp geri göndermiş. Bizimki reyona dönüp istifa mektubu yazmış. Müdür “Oğlum deli misin, divane misin? Bu kadar işin içinde seni nasıl göndereyim?” demiş. Bizimki de “Siz bilirsiniz. İstifa mektubu burada, ben o konsere gideceğim” demiş. Müdür abimi ikna edemeyince 4 gün izin vermiş. İstanbul’da da teyzemler yaşıyor o zamanlar. Bir eniştemiz var, adam dünyanın en kral insanı. Profili şöyle anlatayım; ben küçükken yine Gaziantep Kâmil Ocak Stadyumu’nda Gaziantepspor-Galatasaray maçı var. Enişte koyu Galatasaraylı olduğu için gittik maça. Bir ara bize dedi ki “Siz ayrılmayın bir yere, ben birazdan gelirim”. Adam gitti. Aradan biraz zaman geçti, Merdan abi piyasada yok. Sonradan fark ettik ki, Galatasaray yedek kulübesine inmiş, Feldkamp’la falan muhabbet ediyor. Öyle bir adamdı.
İşte bu enişte, abim ve 2 arkadaşını stadyuma götürmüş ve herkesten önce girmişler içeri. Biz de evde haberlere falan bakıyoruz. Star TV’de haberlerde çıktı konser. “Büyük kavga falan” diyorlar haberde. Adamı arayamıyoruz da. Sonradan öğrendik ki birisi “kapı açıldı” demiş, millet de o tarafa koşmaya başlamış. Bütün olay bu kadar. Yani Star TV’nin haber kalitesi bunca yıldır hiç değişmedi anlayacağınız. Biz abimin bu konser anılarını 10 yıl kadar falan dinledik. En son ben 2010’da Big Four’u izleyince bir daha bahsetmedi.
İlk metal tişörtümü konserden bir ay sonra İstanbul’a gittiğimde aldım. Merter’den “Load” temalı bir Metallica tişörtü aldım. Baskının çözünürlüğü o kadar berbattı ki, 10 metreden fazla yaklaşınca boya işçisi tişörtü gibi görünüyordu. Yine de o tişörtle Gaziantep’te baya popüler olmuştum (O zamanlar Gaziantep 3 sokaktan ibaretti benim için).
Nereden geldiğini bilmiyorum ama, eve bir çift baget gelmiş. Evdeki yastıklar dayak yemekten ne hâle geldiler. CD’leri takıp takıp o bagetlerle yastıkları dövüyorum. Bir defasında Pantera’nın “The Great Southern Trendkill” albümünü koydum. Bagetleri elime aldım, yastığı ayak ucuma koydum. Ses seviyesi 80’e kadar çıkıyor ama ben 75’te dinliyorum genelde. Daha yüksek açınca evdekiler rahatsız oluyor çünkü. “The Great Southern Trendkill” şarkısını ilk tecrübem. Phil amca “Vülleeaaooovvvv!” diye bağırınca ben elimde, ayağımda ne var ne yok her şeyi bir kenara atıp ses düğmesine doğru uçtum. Kendime gelemedim gittim su içtim falan. Gerçek Pantera ile tanışmam böyle oldu.
O dönemde Metropolis müzik kapanmıştı ama başka bir sürü müzik market açılmıştı. Keyvanbey Pasajı diye bilinen bir pasajda Mambo Müzik açılmıştı. Tişörtler, albümler falan vardı. Ancak yine de kaset kayıtları yaptırıyorduk, çünkü harçlıklardan artan parayla bu kadar oluyordu. Tişört almak hayaldi maalesef. Neyse ki o yıl Beğendik AVM’ye Serkan etkisiyle tişörtler gelmişti. Tişörtlerin markası Monkeys’di sanırım. İnanılmaz güzel ve net baskıları olan tişörtler geldi. 2 kardeş hemen birer tane aldılar tabii. Bana göre beden yoktu. O zamanlar çok zayıf ve kısa boylu olduğum için, tişört bedenleri bana uymuyordu. Daha sonra onların eski tişörtlerini çalmaya başladım ufak ufak.
Bildiğiniz gibi o yıl Satanizm patlaması yaşandı. Okuduğum lisede zaten benim adım liste başıydı bu konuda. Ancak, okulun bütün kavgacı tipleri hep birlikte satanist oldular bir anda. Arkadaşlar beni sürekli birileriyle tanıştırıyordu “Gel gel bak bu da Satanist” diye.
Tanıştığım herkes “evet ben de Satanistim” demeye başladı.
Sebebi ise gayet basit.
Kızlar.
Meslek lisesinde zaten kadın nüfusu o kadar kısıtlı ki; 10’da 1’den daha az. Örneğin, motor bölümünde kadın nüfusu yok. O dönemde bu tür bölümlere kadın öğrenci almıyorlardı. Hâl böyle olunca doğal seleksiyonda 1. sırada ben oluyordum. Tarzım vardı çünkü ve farklıydım. Bunu gören diğer iki ayaklı libidolar da benim tarzımı benimsemeye başladılar. Sadece belirli bölümlerde kadın nüfusu vardı ve o da %25 civarında oluyordu. Bizim sınıfın hatunlarının kollarına guaj boyayla dövme yaptım. Çok değil ama, birkaç tane. Okul çantam yazılarla doluydu. Üstüne de bir rozet koymuşlar ki, yıldızın uçları kesilmiş pentagram. Bir de tabi kasetler dönüyor arkadaşlar arasında. Tüm bunları bir araya getirince, müdür yardımcıları korkmuş olsalar gerek bizim sınıfı polis bastı. Her şeyimizi didik didik aradılar. En son Serkan adında bir arkadaşımın pop müzik kasetini yakaladılar 2 tane. Ben mi? Tabii ki baskından sağ kurtuldum. Bu sırada abim uzun, uçları kıvrık saçlarını açmış, üzerine de Pentagram tişörtünü giymiş, Antep sokaklarında geziyor. “Hacı” dedim “Bu ne hâl, başına bela alacaksın”. “Ne alakası var lan” dedi, “Kim bela olacak başımıza?” Olmadı da galiba. En azından ben bilmiyorum.
Gaziantep’te metalci olmak hep zordu. Ancak 90’larda metalci olmak en güzel dönemlerdendi. Yazıda bahsettiğim herkesi tanımaktan ve bu ailenin mensubu olmaktan da çok memnunum. Abimin istifa mektubu blöfünü 2015 yılında ben de denedim. Yıllık iznim bitmişken konsere gitmeme izin vermeyen müdürüme istifa edeceğimi söyledim. Sonra bir yolunu bulup izni verdiler. Eve girmesi yasak olan gitarı çalmayı öğrendim ve şu an bir Kürt rock grubum var. İzlemek isteyip de görmediğim grup kalmadı. Bazılarıyla tanıştım, fotoğraf çektirdim (Alex Skolnick, Hermann Li, Jeff Waters, Yossi Sassi vs.).
Ben de işten eve, evden işe gidip, evlenip çoluk çocuk sahibi olup, toprak olup gidebilirdim. Şu an 35 yaşındayım ve 28 yıldır dinlediğim müzikle ilgili çok şey yaptım. Yine çoluk çocuk sahibi olabilirim belki, ancak eminim ki benim çocuğum da kendi okulunda ya da arkadaş çevresinde o farkı yaratacaktır.
Sağlıcakla kalın; peace, love and rock ’n’ roll…
Kızlara yazılmak için herkesin satanist olması muazzammış.
Eline sağlık Erdem, gayet güzel yazı dizisi oldu. Siteye kattığımız için çok memnunum.
@Ahmet Saraçoğlu, ben de bana alan verdiğiniz için teşekkür ederim. Saygılar
Öğretmenleri tarafından ilk okul çocuklarına zorla yazdırılan yaz tatilinde ne yaptıklarını anlatan yazılara benzer bir anlatım var maalesef. Yazı dili çok basit. Yazarın hevesini kırmak ve bunu nasıl yayınladınız diye sizleri eleştirmek istemem ama ne yazık ki olmamış.
10.04.2019
@Bloodshot, eleştiriniz için teşekkür ederim. Haziran ayında başka bir dergide “AKADEMİK” dil ile yazılmış başka bir makalem daha yayınlanacak. Eğer Tweeter ve instagram hesaplarını takip ederseniz o yazıyı da okumanızı tavsiye ederim. O daha çok sizin tarzınıza hitap edecektir.