Görkem Şahin
Amerikalı romancı Henry Miller bir kitabında şuna yakın bir cümle kurmuş: Büyüyüp ekmek telaşına düştükten sonra o ekmeğin tadı bir daha asla çocukluğunuzdaki ekmeğin tadını tutmaz; çünkü artık ekmeği kazanma telaşı, tadının önüne geçmiştir. Zaman geçiyor, dünya yaşlanıyor, her geçen gün eskileri biraz daha özletiyor. Belki de bundandır, son yıllarda metal adına ortaya çıkan işlerde bir eskiye öykünme havasıdır gidiyor. Yıllar önce formüle edilmiş ancak eğitimli kulaklardaki değerini hiç yitirmemiş tatlar, biraz daha modernize edilmiş olsalar da tekrar servis ediliyorlar.
Tabii bunu derken müzisyenlere de hakkını teslim etmek gerek, sonuçta ciddi bir birikim yoksa Black Sabbath gibi bir Electric Wizard ya da Candlemass gibi bir Crypt Sermon olmak, metal severlerin kalbini kazanmak öyle kolay değil. Burada, ulu orta her yerde rahatlıkla ulaşabilir müzikler varken, hayatını değişik ne bulurum diye delgi yaparak geçiren sert müziğe sevdalı takıntılı bir kitleden bahsediyoruz. Vircolac, bana tavsiye edeceğin şöyle leş, eski usül bir şeyler var mı Dark Descent gruplarından falan diye sormam üzerine Hammer’dan Enis Kızılkaya’nın tavsiyesi üzerine tanıştığım bir grup. Son yıllarda Obliteration, Blood Incantation, Venenum gibi pek çok grupta gördüğümüz şekilde, Vircolac da eskilerden aldığı mirası, üzerine koyarak, üst düzey müzisyenlik ve müziğin hakkını veren daha iyi bir sound ile sunmayı başaran çok iyi yepyeni bir grup.
Death metalde klasik growl’lardansa Necrowretch’ten Vlad’ınki gibi yırtıcı vokalleri daha çok seven bir insan olarak DvL’in vokallerine de bayıldım. Yunan tanrısı Demeter’ in lanetli doğum sancıları ile başlayan EP, baştan sonra çok keyifli bir dinleti sunuyor. Özellikle davul ve bas kullanımının hastası olduğum, zaman zaman basların löngür löngür kulaklarınızı dövdüğü, bazen çılgın atan gaz bölümler, mini piyano bölümleri, akustik ve melodik geçişler, yer yer NWOBHM vari melodik gitar soloları bile barındıran çalışma, genel anlamda epey uğursuz, sevimsiz bir hava estirmeyi başarıyor. Tabii bunda DvL’in vokalinin de etkisi büyük.
Genel anlamda aynı frekansı tutturan ama belli anlamlarda da birbirinden ayrıksı durabilen şarkılar yapmayı başarabilmişler ki, bu da pek çok grubun sıkıntılarından birisi olduğunu düşündüğüm şarkıları birbirinden ayıramama problemini büyük oranda aştıklarını gösteriyor. Tabii burada kapanış şarkısının diğerlerinden çok daha atmosferik, ara ara Tribulation’ ı andıran anlara ev sahipliği yapan harbiden iyi bir beste olduğunu da ekleyeyim.
Son yıllarda dinlediğim en güzel şeylerden birisi olduğunu söylesem belki de abartmış mı olurum? Açıkçası şu an arka fonda son şarkı çalıyor ve bir kez daha iyi ki böyle yazmışım ulen diyorum. Davullardan sorumlu arkadaşımız NH’ in back vokalleri bu şarkıyı daha da güçlendirerek çok üst bir seviyeye taşımış.
Bu mini dev albüme bir şans verin, ben de yatayım da yarın gidip kargodan orijinalini teslim alayım. Bu arada kritik başlığı nereden geldi acaba derseniz, metal archives dan da görebileceğiniz üzere Vircolac Rumencede Kurt Adam demekmiş, benden söylemesi…