2017’yi kapatmaya hazırlanırken, yazdığımız ilk 2018 etiketli albümden herkese merhaba. 2001’de kurulan İstanbullu grup SABHANKRA yeni albümü “From the Frozen Mountains”ı 15 Ocak’ta piyasaya sürecek ve biz de albümü piyasaya çıkmadan, internette yayınlanmadan önce dinleme şansını yakaladık. Öncelikle söylemek istediğim, yeni yıla dair yazdığımız ilk kritiğin şahsımı böylesi memnun eden bir çalışma oluşundan ötürü gayet memnunum, zira bana kalırsa SABHANKRA her açıdan kariyerinin en iyi albümünü yapmış diyerek albüme girişelim.
Bizleri, şimdiye kadarki uzak ara en iyi SABHANKRA albüm kapağıyla karşılayan “From the Frozen Mountains”, albüm ismini yansıtan gayet çekici tonlara sahip bir görselle sunuluyor. Albümü dinlerken, hem albüm isminde hem de kapakta sunulan hissiyatı almak gayet mümkün.
Bu olumlu ilk izlenimle albümü başlattığımızda, bizleri bugüne kadarki en iyi prodüksiyonlu SABHANKRA albümünün karşıladığını görüyoruz. Albümün sound’u, bir önceki albüm yazısında bahsettiğim çeşitli sıkıntıları büyük oranda aşıyor ve sunulan müziğin hakkını veriyor. Grubun bu albümde yer verdiği pek çok unsur, bu sayede çok daha güçlü ve vurucu hâle gelmiş.
“From the Frozen Mountains”ı başlattığınızda farkına vardığınız en bariz şey, açılışı yapan Crushed Under the Fists of the New Reign’in ne kadar başarılı bir ilk şarkı seçimi olduğu. Bence grubun bugüne dek yazdığı en iyi melodilerden biri, belki de birincisi olan harika bir ana melodisi olan şarkı, bu sayede bizleri albüm isminin taşıdığı ağırlığa da sokmuş oluyor. İlk olarak 36. saniyede duyduğumuz bu melodiyle gerçekten de buzlu dağların kar üfüren yamaçlarında kuş (ejderha da olur) uçuşu gezintiye çıkıyoruz.
Grubun güçlü yönlerini bir bir sergileyen bu şarkı, bence SABHANKRA’nın kariyeri için de çok önemli bir yerde duruyor. Özellikle geçen yıl çıkan “Revenge”in ardından gözle görülür bir canlanmaya ve üretkenliğe bürünen grup, bence bu yükselişini kristal buz sarkıtlarla taçlandıran bu şarkıyla yepyeni, buz gibi yarınların da kapısını açıyor. Sonrasında gelen Alien temalı They are Everywhere de aynı şekilde melodisi, gazı, altyapı klavyeleri ve sade ancak etkili trafiğiyle albümün sağlam şekilde devam etmesini sağlıyor. Bu noktada SABHANKRA’nın ne yapmak istediğini net şekilde hissediyorum, zira grup hiç işi sulandırmadan doğrudan metali çıkarıp masaya vuruyor. Aralarda giren dolgu amaçlı melodiler, klavyenin şimdi sıra bende dediği anlar ve vokalist Savaş’ın nerede vokal yapması gerektiğini iyi bilen seçimleri gibi detaylarla, şarkı bayağı sürükleyici bir hâle bürünüyor.
Birkaç şarkı hakkında daha ahkâm kesmek istiyorum, ancak önce “From the Frozen Mountains”ın benim açımdan garip bir şekilde büründüğü rolden bahsedeceğim. Önceki albümde bahsettiğim prodüksiyon sıkıntılarını bu albümde büyük ölçüde gideren grup, tercih ettiği çiğ ve yırtıcı prodüksiyon, melodi karakterleri ve genel atmosfer ile beni derinlerde bir yerden, “1995-2000 arası Kuzey metalini zamanında dinlemiş metal dinleyicisi” adlı can evimden yakaladı. Şu anda övmekte olduğum “From the Frozen Mountains”ı son 5 gündür en az 40 kez dinlemiş ve bazı açılardan adeta bağımlısı olmuş oluşumun sebebi de bu; “From the Frozen Mountains” bana çok net şekilde doksanların ikinci yarısı İskandinav grup albümü hissi veriyor.
Ortaya konan müziğin iyi oluşuyla anlam kazanan bu durum sayesinde albümü -yine kusursuz olmayan- prodüksiyonuyla da, atmosferiyle de ekstra sevdim, seviyorum ve görünüşe göre seveceğim. Albümü dinlerken, her ne kadar müzikal olarak hepsiyle örtüşmese de; his, samimiyet ve tavır olarak aklıma A CANOROUS QUINTET’ler, AUTUMN LEAVES’ler, ABLAZE MY SORROW’lar, EUCHARIST’ler, GATES OF ISHTAR’lar, ilk dönem AMORPHIS’ler geliyor. Bu bazen bir melodi, bazen klavyenin girişi, bazen de genel hissiyatla oluyor ve o dönemi o dönemde tadımlamış bir dinleyici için bunun ne kadar değerli olduğunu anlatamam. Dolayısıyla albümün gümbür gümbür olmayan prodüksiyonu, yahut bin bir türlü entrikaya girişmeyen lineer şarkı yapılarını falan pamuklara sarasım, kollarıma alasım geliyor.
Game of Thrones temalı It Burns’den; ağır temposu, gitar klavye uyumu ve nefis vokallerine dek her şeyiyle beni 20 yıl önceki güzel zamanlara götüren The Last to Stand’e dek, “From the Frozen Mountains” gerçekten de her şeyiyle inanılarak, tutkuyla yapılmış bir albüm.
Bu bakış açısıyla dinleyecek dinleyicileri çok güzel dakikaların beklediğini net şekilde söyleyebilirim. Burada ne bir trend peşinde koşma, ne de göz boyama amaçlı kendini şaşırma var. Başından sonuna kadar iyi yazılmış, iyi icra edilmiş, taş gibi metal var.
“From the Frozen Mountains” bence SABHANKRA’nın konserlerde baştan sona çalabileceği kadar iyi bir albüm.
Kadro Savaş Sungur: Gitar, vokal
Süha Kozbey: Gitar
Gürkan Yücel: Bas
Rıdvan Başoğlu: Davul
Konuk:
Berk Öner: Vokal (5)
Şarkılar 1. Crushed Under the Fists of the New Reign
2. They Are Everywhere
3. My Thirst for Blood
4. It Burns
5. The Last to Stand
6. From the Frozen Mountains
Web
Yorum alanı
“SABHANKRA – From the Frozen Mountains” yazısına 7 yorum var
Uzun uzadıya övgü cümleleri kuracaktım ama yanlış anlaşılabilir diye vazgeçtim. Sanırım son zamanlarda en çok dinlediğim yerli albüm bu. Sabhankra ile çok aram olmamasına rağmen diskografiyi yavaş yavaş ezberlememe de vesile oluyor yapım. Unutmadan, They Are Everywhere’in geneline yayılan ve sonunda dinleyicinin peşini bırakmayan ses efekti, Das Boot filmindeki kan donduran sonar ses bölümünü anımsatıyor. Bilinçli bir tercih mi bilmiyorum ama süper bir fikir.
bu elemanlardan bazıları dorock da çalıyor,immortal hayranı yanlış bilmiyorsam elemanlardan bazıları,müzikte de bu hissediliyor
Sayın Saraçoğlu,
Albüm yeterince metal mi?
Albümden ilk lyric video burada !
https://youtu.be/zMQb9qmdwkA
Saldıkları iki şarkı da çok iyi. Bundan önce yaptıkları işleri hiç beğenmiyordum ama bu sefer olmuş. Siz formayı böyle ıslatın, biz canımızı verelim.
Uzun uzadıya övgü cümleleri kuracaktım ama yanlış anlaşılabilir diye vazgeçtim. Sanırım son zamanlarda en çok dinlediğim yerli albüm bu. Sabhankra ile çok aram olmamasına rağmen diskografiyi yavaş yavaş ezberlememe de vesile oluyor yapım. Unutmadan, They Are Everywhere’in geneline yayılan ve sonunda dinleyicinin peşini bırakmayan ses efekti, Das Boot filmindeki kan donduran sonar ses bölümünü anımsatıyor. Bilinçli bir tercih mi bilmiyorum ama süper bir fikir.
Zihinlere ve ellere sağlık.
Nedendir bilmem Cradle of Filth tadı aldım. Güzel iş çıkartmışlar.
bu sıcak günlerde çok iyi gidiyor.