9 ay gecikmeyle yayınladığımız bir incelemeden herkese merhaba. Sanki her yıl, her biri yıldız elemanlardan kurulu grindcore gruplarından aşırı iyi milyon tane albüm çıkıyormuşçasına, LOCK UP’ın bu son bombasını bayağı bir ihmal ettik. Ama her zaman olduğu gibi geç olsun güç olmasın diyor, albüme geçiyoruz.
Tompa hayranlığım dolayısıyla tanıştığım ve ilk albümünden beri takip ettiğim yıldızlar karması grindcore grubu LOCK UP, AT THE GATES’in coşması sebebiyle Tompa’yla olan ilişkisini sonlandırmış ve yerine zamanında röportaj yaptığımız eski-BRUTAL TRUTH ve VENOMOUS CONCEPT vokalisti Kevin Sharp’ı getirmişti. Sharp’ın albüme kattıklarına gelmeden önce, LOCK UP’ın bu üçüncü albümünde gerçek bir hayvanlık ortaya koyduğunu söylemeden geçmeyelim. Her biri birbirinden deneyimli müzisyenler tarafından yaratılan “Demonization”, böylesi pata küte, tekme tokat, yer yer karambol bir müzikte bile deneyimin ve iş bilirliğin ne kadar önemli olduğunu bize her şarkıda gösteriyor.
“Pleasures Pave Sewers”ta grubun ilk vokal görevini üstlenen diğer bir deneyim abidesi Peter Tägtgren’in ardından gruba katılan Tomas Lindberg, Tägtgren’in vahşetiyle dolu ilk albümün ardından LOCK UP’a daha yırtıcı, daha zehirli bir tat katmıştı. Onun ayrılığına ilk anda dudak büktüysem de, Kevin Sharp’ın LOCK UP adına nasıl başarılı bir seçim olduğunu görmek için Blood and Emptiness’ın başındaki 23 saniyelik vokalsiz kısmın bitmesini beklememiz yetiyor. Tompa’nın haykırışlarına nazaran daha bağırmalı, daha manyak ruh hâlinde bir vokal yapan Sharp da, grubun geri kalanı gibi “Tecrübe! Tecrübe!” diye bağıran bir performans sunuyor.
Dünyanın en tatlış grindcore’cusu Shane Embury’nin kurduğu ve büyük ölçüde yönlendirdiği LOCK UP’ın bahsedilmesi gereken diğer bir üyesi de, ilk albümden bu yana harikalar yaratan azman insan Nick Barker. Koca cüssesi içinde pırlanta gibi bir kalbi ve öküz gibi kol ve bacakları olan Barker, “Demonization”ın baştan sona bir yıkım hâline gelmesini sağlayan en önemli etkenlerden. Albümün çeşitli yerlerinde karşımıza çıkan tiz alto dolaşmalarından tutun da, tuşeden ölen blast beat’lerine dek Barker albümün en çok parlayan isimlerinden biri. CRIMINAL’den tanıdığımız Şilili Anton Reisenegger da 50 yaşına merdiven dayamasına rağmen bu dünyaya metal yapmak için gönderildiğini gösteren bir gazla “Demonization”ı kasıp kavuruyor.
Death metal ile grindcore’un çok net bir sentezini sunan grup, The Decay Within the Abyss, Locust gibi şarkılarla son derece akılda kalıcı rifler yazabildiğini çatır çutur gösteriyor. Tarama rifler, aralara sıkıştıran black metalimsi kapkara akorlar, 90′lar başı İsveç death metalini sofralarımıza taşıyan tatlar, hepsi LOCK UP’ın terli, kanlı ve hünerli ellerinde kulaklarımıza doluyorlar.
Önceki albüm ” Necropolis Transparent”a göre grind dozunu biraz daha yüksek gördüğüm “Demonization”, özellikle orta bölümlerinde çok acımasız yardırıyor. Instruments of Armageddon, Sunk ve The Plague That Stalks the Darkness ile yakıp yıkan grup, albümün son bölümlerini de arkasında yıkıntılarla tamamlıyor. Buna rağmen albüme adını veren şarkıda olduğu gibi doom’a kayan ağırlıkta işler de yok değil. Aynı şekilde albümü kapatan We Challenge Death de LOCK UP’ın “Demonization” için düşünebileceği en iyi kapanış şarkılarından biri olarak burnumuzdan akan kurumasına tanık oluyor.
Epey gecikmeli de olsa LOCUK UP’ın bu leziz grindcore/death metal harmanını yıl bitmeden siteye kazandırdığımız için mutluyum. Türü seviyorsanız albümü zaten dinlemişsinizdir, ancak yıl içinde atlayanlar varsa daha fazla gecikmesin ve yaşları da, içlerinde yanan death metal ateşi de büyük bu adamların bu cezalandırmasını es geçmesinler.
Zangief’in havada döne döne adamı sırt üstü yere yapıştırması gibi adamın içinde içinde patlayan dehşet bir albüm olmuş. Sabah işe zifiri karanlıkta giderken zımba gibi oluyorum, uykudan eser olmuyor sayesinde. Nick Barker’ın tomlar arası gezmesinin de ayrı hastasıyım. Locust da albümden favorim.