Onur SANCU

WHITE LUNG – Deep Fantasy

Yine tepinmeli bir rock müzik albümünden selamlar. Bu seferki rock

türümüz punk rock. Kanada’nın bağrından kopup gelen WHITE LUNG isimli bu şirin grup her şeyiyle 90’ların karşıt indie, noise, punk rock gruplarını andırıyor. Grubun vokalistinin kadın olması da bu 90’lar atmosferini destekler nitelikte. Hatta grubun 4’te 3’ü kadın. Melodik bir müzik yapıyorlar fakat klişe punk rock melodilerinden biraz uzak denilebilir. Daha çok noise rock’ın tonlarına yakın ilerleyen bir punk rock desek de yanlış olmaz sanırım. Türler içinde boğulmayı kesip kısaca şunu da söyleyebilirim: WHITE LUNG iyi bir punk rock grubu. “Deep Fantasy” grubun üçüncü albümü ve ilk iki albüme göre ortada pek bir değişim yok. Fakat gelişimden söz edilebileceğini düşünüyorum zira “Deep Fantasy” çok daha akılda kalıcı şeylerle dolu bir albüm. Genel hatlarıyla WHITE LUNG’ı çizdiğimize göre, albümün kendisine geçebiliriz.

“Deep Fantasy”, bir punk rock albümünden beklenebileceği gibi, dur durak bilmiyor. Harika açılış parçası “Down With the Monster” ile ilk saniyesinden itibaren capcanlı sound’uyla, kısa ve akıcı besteleriyle göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. Gerçi bunda 22 dakika gibi kısa bir süreye sahip olmasınında oldukça büyük payı var. Albümde, punk rock’taki sıradan gitar kullanımının birkaç adım ötesine geçen, CLOUD NOTHINGS gibi yeni nesil post-hardcore gruplarının benzeri bir performans var ve bu ilginç özellik aslında WHITE LUNG’ın temelini oluşturuyor. Grubun bu karakteristiği, 2000’lerden sonraki punk rock gruplarının bir bakıma aynılığı düşünüldüğünde, oldukça ferah bir hava yaratıyor. Pek de alışıldık olmayan melodi anlayışı ve vokalist Mish Way’in harika vokal melodileri sayesinde fazlasıyla eşlik edilesi bir müziğe sahip WHITE LUNG. Yani gerek melodik olarak gerekse genel olarak beste anlamında oldukça başarılılar.

Fakat tüm bunlara rağmen WHITE LUNG, karakteristik özelliklerinin bir noktadan sonra ortaya fazla formülize şarkılar çıkarması gibi bir sorunla karşılaşıyor bana kalırsa. “Deep Fantasy”, 22 dakika gibi kısa süresine rağmen kendi içinde o kadar çok “benzerlik” barındırıyor ki, eğer sadece arkada çalan bir albüm olarak kalırsa akla defalarca “Aynı mı bu?” ve benzeri sorular gelebilir. Her bir parça pür dikkat dinlenirse tabii ki de farklılıklar anlaşılabilir fakat albümden ilk birkaç şarkıyı dinleyip diskografinin tamamını dinlemiş kadar olmanın, bu tür kaygıları olmayan bir grup için bile olumlu bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu açıdan bakarsak da WHITE LUNG’ın kısa ömürlü bir grup olduğu söylenebilir.

Kısacası, “Deep Fantasy” olumlu yanları kadar olumsuz yanları da gayet göz önünde olan fakat tüm olumsuzluklara rağmen oldukça kaliteli denebilecek bir punk rock albümü. 22 dakikalık iyi bir efor. WHITE LUNG kendini dinletmeyi biliyor. Ama bir süreliğine…

7,5/10

Gökberk ERSES

BEN FROST – A U R O R A

Çoğunlukla endüstriyel, noise ve drone etkileşimli müziklerin içine girmesi epey zordur. Çünkü her zaman insandan belli bir ruh hali isterler. O anlaşıya varabilmek için en azından bir süre kulakları rahatsız edici şeylere alıştırmak gerekir. Ancak

bu şekilde o müziklerden zevk alabilir ya da sindirebilir hale geliriz. Kulağa yabani gelir çünkü bu müzik türleri. Fakat kulaklarımızı yeteri kadar “dağladıktan” sonra başka şeylerden de zevk alamayacak hale gelebiliriz. Muğlak müziğin tahmin edilebilen özellikleri bunlar.

Ben Frost adlı müzisyenimiz ise Avustralya’da doğup İzlanda’ya yerleşmiş. Bir çok müzisyen ve grupla birlikte çalışmışiığı var. Ki bunların arasında Colin Stetson, Tim Hecker ve SWANS gibi dikkat çeken isimler de bulunuyor. Müzikle ilgilendirebilecek teatral çalışmalar ve çeşitli filmlerin de müiğini yapmış olan Ben Frost bunların dışında biyoloji, astronomi, edebiyat ve hatta basketbol ile bile uğraşmakta. Çok yönlü

olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım. A U R O R A isimli albümüne gelirsek, öncekilerden farklı olarak bu albumde gitarın bariz kullanımı terk edip ağır synth kullanımına geçmiş Ben Frost. Sesin daha hipnotize eden yanlarına varmak için olsa gerek. Ek olarak bu albümde eski LITURGY davulcusu Greg Fox, SWANS’dan Thorr Harris ve Shahzad İsmaili ile birlikte çalışmış.

İlk paragrafın bahsettiği olay ile birleştitirsem, Ben Frost bu albümde synthlerden, bildiğimiz elektronik dans ve tekno müziğinden tanıdık dokular ve sesler alıp, bunları endüstriyel ve noise estetikleri ile sunuyor. Bu açıdan içine girmenin görece kolay olduğunu söyleyebilirim. Çünkü belli oranda aşina olduğumuz şeyler, az çok bir filmin içinde duyabileceğimiz şekilde. Dolayısıyla bu tarz müziklere giriş yapmak için başarılı bir albüm olabileceğini düşünüyorum. Bunu derken albümü kötülemek ya da iyilemek gibi bir niyetim yok, sonuçta her yaklaşımı kendi içinde ele almak lazım. A U R O R A, başarılı ve güzel şekilde kendine özgü bir atmosfer inşaa eden, insanı çevreleyen bir şekilde mistik ve metalik tınıyan bir albüm. Aynı zamanda -hem melodilerin gelişime uğrayan doğasından çok- melodilerin statik doğalarına odaklanırken, hem de bunları sürükleyici ve bir anda hissedilebilir bir kompozisyona dönüştürebiliyor Ben Frost. Metalik synthlerin garip atmosferi içinde aynı anda birbirinin içine geçen ayinsel perküsyonlar sizi bir çeşit transa sokuyor. Gayet dinlenesi ve başarılı bir albüm olmuş diyebilirim. 2014’ün dikkat çeken işlerinden.

7,5/10