# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
BAHADIR SARP ile Kayıt ve Masa Başı İşleri
| 26.08.2013

Bölüm 1: Temel Mevzular

Selam arkadaşlar, şu anda güzel sitemiz Pasifagresif’in yeniliklerinden biriyle daha karşı karşıya olduğunuzu söylemek isterim. Eğer siteyi düzenli takip edenlerdenseniz, en azından 1 sefer yazılarımdan birine denk gelmiş ya da Thrown to the Sun haberlerinde adıma rastlamışsınızdır. En azından 1 sefer Jedi’ların yanında yer alıp “abi iyi adam, güzel yazıları var” demiş ya da adeta bir Sith Lord gibi “uyuz oluyorum abi o herife” deyip beni tanımadan bana gıcık olmuşsunuzdur.

Yaklaşık 10 senedir gitar çalıyor ve yaklaşık 6 senedir de prodüksiyon konularında kendimi yetiştiriyorum. Bu zaman içinde bir kısmı üniversitede, bir kısmı da alaylı olarak öğrendiğim ve tecrübe ettiğim birtakım deneyimlerim ve bilgilerim var. Bu bölümde bunları sizlerle paylaşmaya, yaptığım işleri sunmaya ve hepsinden önemlisi konunun mantığını tartışmaya çalışacağım.

Müzik prodüksiyonu ya da miksaj dünyası, içinde yüzlerce parametreyi barındırdığından, bir sürü geyik olmuş soruyu da beraberinde getiriyor. Bu konuya da tıpkı geniş kavramlara baktığımız gibi bakarak olayı “SENDE HANGİ PEDAL VAR?” tarzına indirgememeye çalışmalıyız.

ENSTRÜMANINA İYİ BAKMAK

Kayıttan önce, örneğin gitaristseniz, gitarınızın sap ayarının, entonasyon ayarının düzgün olduğuna, perdelerin buzz (cızzzz) yapmadığına, tellerin yeni olduğuna dikkat edin. Eğer gitarınızı düşük akortta çalıyorsanız tellerinizi kalın alın ki gerginliğinden dolayı dakika başı akort kaçırmasın.

HER MÜZİSYEN BİLMELİ Mİ? BU SİZİ DAHA İYİ MÜZİSYEN YAPAR MI?

Hayır. Müzisyenin görevi mikrofonlama teknikleri, faz kaymaları, yün kalkmaları, rüzgar esmeleri gibi şeyler değildir. Müzisyenin görevi müziğini hakkıyla icra etmek, kendi enstrümanının ekipmanlarından haberdar olmak, istediği sound’u almaya çalışmaktır. Eğer kendi istediğiniz sound’u yapmak üzere çalışırsanız hem prodüktörünüzü rahatlatırsınız, hem riske girmezsiniz, hem de egzersiz yaptığınız sound’la kayıt yapabilmenin verdiği nefis doyumu yaşarsınız. Bu da bir süre sonra sizi sound’la cebelleşme sorunundan kurtardığı için müzisyenliğinize daha iyi odaklanabilirsiniz. Bırakın ufak dokunuşları miksajda masa başındaki adam yapsın.

PRODÜKTÖR SEÇİMİ

Kayıtlarınızı yapabilecek kişi sizin dilinizden anlayan, iyi vakit geçirdiğiniz ve özellikle müziğinizden haberdar birisi olmalıdır. Aksi takdirde, tracking denen ve şarkılarınızı kaydetme kısmındaki ihtiyacınız olan motivasyonu bulamayacağınız gibi, bir de başkasının suratını çekmek zorunda kalırsınız. İlk kayıtlarımı Saints ‘N’ Sinners’dan Deniz Tuncer yapmıştı ve hâlâ süper eğlenceli anılar olarak hatırlarım o günleri. Çok şey öğrendim ondan.

ESKİDEN NASILDI? ŞİMDİ NASIL?

Kayıt teknolojileri ders olarak okutulan konulardan biridir. Adından da anlayacağınız gibi “teknoloji” kavramı kümülatif bilgiyi içerir. Led Zeppelin kalede davul kaydederken, bir süre sonra yankıyı elde etme yöntemi evrim geçirip yankı odası (Abbey Road stüdyolarında bulunur) şekline, daha sonra bilgisayar gibi aletlere, şimdi ise yazılımlara dönüşmüştür. Bu kaçınılmaz değişim sürecinde ortaya geyiğin geyiği bir soru doğmuştur: “Analog mu, dijital mi?”

Cevap olarak “Gözlerin” diyebilirsiniz. Çünkü zincirin ilk halkasını konuşma gereği bile duymadığımız bizler, gelip yazılımların rack ünitelere* göre sahte ve kalitesizliğini konuşuyoruz. Bunlar gereksiz muhalefet yapmaya zaman harcamaktır kanımca. Bir ara konuyla ilgili bir seminerdeyken Christina Aguilera’nın teknisyenine bu soru sorulmuştu ve adam gayet faydacı bir cevapla “eski tip aletlerin çoğu tozlanıyor ve bakımı zor, dolayısıyla pratik değiller, o yüzden kulağınıza güvenerek iyi yazılımları ayırt edebilir ve onları kullanabilirsiniz. Bana gelen grubun özel bir isteği yoksa ben de bunu yapıyorum” demişti.

NE ZAMAN YAZILIM? NE ZAMAN GERÇEK EKİPMAN?

Gerçek ekipmanlar pahalı, meşakkatli ve pratikte sizi zorlayan şeylerdir. Onlarcasını alıp evinizde miks yapamazsınız. Ama her şeyi de yazılım olarak kullanmaya çalışırsanız projelerinizi riske sokar, kendiniz için sıkıntılı bir miks ortamı yaratmış olursunuz. Wintersun’ın meşhur RAM muhabbeti bu konuyla ilgilidir. Dolayısıyla şu aşamada olabildiğince dengeyi sağlamaya çalışın. Örneğin Reverb* için plugin kullanın fakat imkânınız varsa gitar kayıtlarını gerçek yapmaya çalışın.

IN THE BOX NEDİR?

In the box bilgisayar içinde halledilen miksajlar için kullanılan bir laftır. Yani eskiden, bilgisayarların hesap makinesi gibi olduğu zamanlarda işler mixing console’larda ve tape’lerde hallediliyordu. Ama artık işler kutunun içine hapsoldu ve bu ekipmanlara olan ihtiyaç azaldı. Sound City belgeselini izleyenler sayıcı az olan ve mixing board’ların* Rolls Royce’u olarak tanımlanan Neve 8028′in Dave Grohl’a gözyaşlarıyla satılışını görmüştür. Dave Grohl stüdyoya olan minnetini onlara yüklü miktar yatırıp konsolu evine alarak göstermiştir. Orda da çalışanların söylediği şey aynıdır: “Artık insanlar stüdyolara taşınmıyor.” Müzik sektörünün albüm satışından çıkıp, pek para kazanılmayan bir tarafa kayışıyla beraber gruplar da eskisi gibi 15 bin dolar verip 2 ay başka bir yerde yaşamıyor, yaşayamıyor.” Bu konuda Dave Pensado ve Jack J. Puig’in sektörün gidişi konusundaki tartışmaları çok hoştur.

Hazır Dave Grohl’dan bahsetmişken, kendisinin de dediği gibi “Don’t bore us, get to the chorus.” diyor ve sizi fazla sıkmadan bu haftaki gitar tonumuza atlıyorum.

GACIRTILI OLUR 5150′NiN DJENT’İ

5150 adından da anlaşıldığı gibi Eddie Van Halen’ın dünyamıza kazandırdığı fakat sonradan İsveç death metal sound’unun vazgeçilmezi olan, epey mid karakterli bir Peavey amfisidir. Metal tonları ve Marshall’lara göre daha soğuk bir yapısı olan tube* (lambalı) bir amfidir. Standardında 4 adet 6L6 tube* barındırır. Artık ilk serisi üretilmemekte, hatta 5150 adıyla da üretilmemektedir. 6505 gibi bir isimle piyasada boy gösterir.

Bu kayıtta yakın bir arkadaşımızın bize sattığı bu amfiyle birlikte, içinde celestian vintage speaker (sürücüler, hoparlör) barındıran Engl marka bir kabin ve Shure sm57 marka dinamik mikrofon* kullandım.

Djent çoğunuzun bildiği üzere düşük akortlu, fazla telli, kale kapısı gibi noise gate’li, gacır gacır bir tarzdır. Dolayısıyla ben de kayıtta gitarımın akortunu 7 telli gitara göre ayarladım ve midleri neredeyse kökledim.

Mikrofon pozisyonum ise on axis, off center pozisyondaydı. Yani şöyle oluyor:

Bu bölümümüz bu kadardı. Konuyla ilgili her türlü sorunuzu sorabilir, yorum kısmında at koşturabilirsiniz. Umarım birilerinin ilgisini çeken bir köşe olur ve Pasifagresif’in bilgi veren tarafını yansıtabiliriz. İleriki bölümlerde merak edilen ayrıntılara da gireceğim.

TERİMLER SÖZLÜĞÜ

Reverb: Kayıt edilen enstrümanın bulunduğu odanın yansımaları, yankıları. Örneğin, small room, stadium, hall…

Rack Unit: 48 cm ya da 58 cm olmak üzere olan cihazlar. Şuna benzer.

Plugin: Müzik yazılımları. Dosya boyutları genelde ufak ama etkilidirler.

Mixing Console: Stüdyo dendiğinde ilk akla gelen, üzerinde fader denen bir sürü düğmeler olan, uçak paneline benzeyen alet.

Tube: Lamba. Daha sıcak ve karakterli tonlar elde etmek üzere amfiler yerleştirilmiş ampüle benzeyen parçalardır. Amfiden ses gelmesi için ısınması beklenir. Onlar ısındıkça ton da güzelleşir. Belli bir ses seviyesine kadar etkili olmazlar. Tonun gelmeye başladığı bu noktaya genelde “lambanın kırılması” denir.

Dinamik mikrofon: Genelde daha az hassasiyetli olan ve gürültülü kayıtlarda, enstrüman kayıtlarında kullanılan mikrofon çeşidi.

Noise gate: amfiden veya hattan gelen gürültülerin duyulmaması için gitarı çalınmadığı zamanlarda susturan pedal ya da ünite. Eşiği düşürüldükçe daha hızlı devreye girer ve keskin hatlar oluşturur.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Albümün okur notu: 12345678910 (9.76/10, Toplam oy: 38)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
Şirket
Şarkılar
Web
  Yorum alanı

“BAHADIR SARP ile Kayıt ve Masa Başı İşleri” yazısına 36 yorum var

  1. OMustafar says:

    Oha harikasınız! Sonunda beklediğim seri başlıyor!

  2. Yazıdaki videoya bakınca, ikinci Thrown to the Sun albümündeki gitar tonu hükmedecek diyebilir miyiz sayın Sarp?

    Bahadır Sarp

    @Ahmet Saraçoğlu, diyebiliriz gibime geliyor sayın Saraçoğlu.

    Mehmet Ali Özcan

    @Bahadır Sarp, usta şu djent işini aman kompressörsüz,overdrivesız,ek noise gatesiz ve eq olmadan yapmayın gözünüzü seveyim.

    Bahadır Sarp

    @Mehmet Ali Özcan, saydıklarının hepsi kayıtta var, sadece pedal olarak kullanmıyorum. Amfideki 3 bant eq ve mikrofon pozisyonuyla konuyu halledebildiğim noktada ekstra eq kullanmaya gerek duymuyorum. Amfi yeterince kompressli ama dengelemek için hafif bir kompress ve abartı olmayan bir noise gate’de sinyalde var.

  3. saw you drown says:

    Bu bölümü çok sevdim valla. Yine harika bir yazı olmuş.

    Bahadır Sarp

    @saw you drown, Çok sağ ol. Umarım faydalı olur.

  4. This is Anfield says:

    Adeta ben bir Yoda gibi heyecanımı dile istiyorum getirmek.

  5. Beorn says:

    Çok güzel yazı eline sağlık.
    Sorum şu: O kadar büyük bir amfiyle evde nasıl başediyorsun? Özel bir ses yalıtımı olmayan bir evi düşünürsek dana gibi bir amfi alıp çıkış gücünü düşüren zırvalarla veya başka şeylerle uğraşıp düşük seste iyi performans almak mı daha mantıklı olur, yoksa evde kökleyebileceğim küçüklükte bir amfi almak mı daha mantıklı olur dersin? Kayıt için konuşuyorum.

    Bahsettiğim alet şu: http://www.mydukkan.com/urunler_detay.asp?id=15567&gid=3795

    Bahadır Sarp

    @Beorn, selam, teşekkürler yorumun için. Eğer kafanda özellikle belli bir amfi ve onun tonu yoksa tabii ki ekstra masraflara girmeden combo bir amfi, Line 6 gibi simülasyonumsu bir amfi ya da 50 wattlık bir kafa+kabinle birlikte Alen Geere attenuator’ı kullanabilirsin.

    “Köklemek” kısmı şöyle, tube amfiler biraz köklemeye ihtiyac duyuyor. Ama diğer amfiler (örneğin solid stateler) her ses seviyesinde kendi karakterini verebilir.

    Attenuator hakkında bir yazı yazmayı düşünüyorum orada da anlatırım yine ama gerçekten transparan ve çok iyi iş yapıyorlar. THD hot plate ya da Alen Geere’ı öneririm.

    Bizim (Ahmet ve ben) amfi 120 Wattlık bir amfi ve 100 wattlık bir Alen Geere attenuatorle kullanıyorum. 120 watt’ı tam güç kullanmadığım için attenuator buna dayanabiliyor. 5150′i evde 3′ten fazla açmıyorum ki genelde kayıtlarda da bu civarlarda kullanıyor stüdyolar. 5150′leri çok açtığında tonu cıvıklaşmaya başlıyor biraz.

    Beorn

    @Bahadır Sarp, 5 wattlık küçük bir amfide de attenuator kullansam olur mu, olsa ne kadar verimli olur dersin? Bahsettiğim amfi Blackstar HT5R combo.

  6. qwerty says:

    Öğrenmeyi sevdigin kadar paylasmayi sevmeni seviyorum. Ellerine saglik Bahadir

    Bahadır Sarp

    @qwerty, çok teşekkürler.

  7. serdar91 says:

    gitar konusunda en merak ettiğim hususlardan birisi floyd rose sistemi ve bakımıdır. floyd rose sistemiyle imal edilmiş gitar ile sabit köprülü gitar arasında “bak şu noktada ayrılıyorlar” denecek türden bir ayrım var mıdır?

    Bahadır Sarp

    @serdar91, Sabit köprülü gitarlar floyd rose sistemlilere göre akort tutma konusunda daha tutarlılar kanımca. Sabit köprüye tel takmak için alyan vs gibi bir şeye ihtiyacın olmuyor. Sabit köprüler gitarın üstüne 2 vidayla bağlanıyor ama floyd rose yerleştirmek için gitarın gövdesinden bir parça ağaç çıkarılıyor. Son olarak da floyd rose olan gitarlarda teller gövdenin içinden geçmediği, üstünde durduğu için sabit köprülerin daha iyi olduğunu düşünenler var.

    Bu gibi şeyler var ayrım olarak. Steve Vai gibi whammy bar oyunları yapanlar için eğlenceli bir şey orası ayrı.

    serdar91

    @Bahadır Sarp, cevabın için teşekkür ederim bahadır abi.

    onurtoptas

    @serdar91, yıllar once ilk studyoya gittigimde dandik floyd rose’lu bi gitarım vardı. ordaki bi abiye; “gitara tel takılacak” demiştim. “hallederiz yeaa” filan demişti abi. “floyd rose bu ama” demiştim, ağlamaklı olmuştu. floyd rose’u benim de gözümde en iyi anlatan sahne budur. daha sonra ben de iyi kötü haşır neşir olunca anladım ne bela bi olay olduğunu.

    kişisel görüşüm -sayın mr.sarp ve jedi konseyinden bazı üyeler buna katılmayabilir- profesyonel bir şeyler yapmayacaksan ya da gitar hakimiyetin wah kullanımın vs. çok iyi değilse floyd rose angarya gibi bir şeydir. bu arada floyd rose derken her iki tarafa da birden yaylanabilen floyd rose’tan bahsediyorum (tek tarafa yani düşük akorda yaylanabilen köprünün başka bir adı vardı di mi? teşekkürler).

    bakımını sormuşsun, telleri takmak çok zor ve uzun olduğu gibi akordu tutturmak da cinnet geçirtebilir. köprüyü gitarın içinde tutan yaylar(benimkinde 5 taneydi, diğer modelleri bilmiyorum) ve vidaları+köprü yüksekliğini ayarlayana kadar akla karayı seçersin. üstelik bunları kalıcı olarak bozmak çok kolaydır. telleri tamamen çıkartıp takarsan da hem köprü gerginliği hem de sap ayarı(sapın içindeki demir çubuk-bar- eğileceğinden) bozulur. böylece teller klavyeye yaklaşır ya da uzaklaşır. zımbır zımbır sesler çıkar çalarken.

    ben tabi kütük ve beceriksiz olduğumdan da yapamadım. ama hakkını vererek çalan/kullanan da pek tanımadım bunu. almaya niyetlenirsen bunları göz önünde bulundur. wah’ın iki kara kaşına vibratonun iki güzel gözüne kanma. ayrıca teller sonuçta çabuk kopan/eskiyen şeyler, sıklıkla değiştirmek gerekebilir. hayattan soğutan floyd rose teli değiştirmeyi pratik sabit köprü teli değiştirmeye yeğleme.

    serdar91

    @onurtoptas, ilerleyen zamanlarda kendime elektro gitar almayı düşünüyorum. hep aklımda soru işareti bırakmıştır floyd rose mevzusu. tüm yanıtlar için ayrıca teşekkürler. aklımdaki soru işaretleri ortadan kalkmış oldu böylece.

  8. Bu köşe de çok iyi olmuş. Tam da böyle ucundan ucundan kayıt mayıt işlerine dalmaya başladığım zamana denk gelmesi de cuk oturdu yani. Ellerine sağlık Bahadır.

    Bahadır Sarp

    @Batu Sarıtürk, çok sağ ol.

  9. Kemal says:

    Abi kose super olmus ya eline saglik ! Haftanin gitar tonu cok ilginc bi fikir, merakla bekliyoruz devamini.

  10. Koray says:

    Çok güzel ve faydalı olmuş , ellerine sağlık Bahadır Abi.

  11. Wildchild says:

    Schedule of Hell louis ck’e gönderme mi? :)

    Bahadır Sarp

    @Wildchild, Evet:) hastasıyız kendisinin.

    Can Gelgec

    @Bahadır Sarp, Louis’e gülmeyen HÜMÖRSÜZDÜR diyorum ben hep. Ayriyetten Icarus Lives riffinde arada selamınaleyküm çeken PERİFERİ logosu da gözümden kaçmadı, gülümsedim direk ahah.

  12. DrAQA says:

    Mükemmel yazı, mükemmel bölüm. İlerde çok faydalı bilgiler öğreneceğimden eminim bu bölümden. Teşekkürler Bahardır.

    Benim küçük bir sorum olacak, bu tellerin buzz yapması durumu benim gitarda var. Bunun çözümü nedir? Telleri değiştirmek derman olur mu?

    Bahadır Sarp

    @DrAQA, Teşekkürler. Muhtemelen gitarının sap ayarıyla (truss rod adjustment) ilgili bir sorun. Zamanla gitarın sapı kayıyor. Basit bir ayarla halledilir. Şuradan nasıl yapıldığına bakabilirsin: http://www.youtube.com/watch?v=dxO85hmvmhg

    Ama aman diyim kendine güvenmiyorsan bir luthiere ver yoksa gitarı 2 parçaya ayırırsın.

  13. funubu says:

    Müzikle ilgili teknik ayrıntıların yer aldığı bir yazı görmek beni çok mutlu etti. Elinize sağlık, teşekkürler.
    Gitar kaydı temelinde benim sormak İstediğim şey daha ucuz, kolay ve kullanışlı olarak gözüken dijital ürünler hakkındaki düşünceleriniz. Hatta basitce ipod için olan jam up pro bile kulağa fena gelmiyor. Yoksa bunlar ” totaly crap ve reklam” mı ? Şöyle 2 de video koyayım http://www.youtube.com/watch?v=b8SNab-8dHs
    http://www.youtube.com/watch?v=ZYZmOeBD6hI

    İlerde çin versiyonlarının çıkacağını düşünerekten Axe fx dir ,kemperdir bunları gördükçe ilerde lambalı amfiye daha az rastlayacakmışız gibi geliyor. Diğer yandan abimiz jeff loomis de dorede merrowa atıfta bulunup kemper hakkında olumlu görüş belirtmişti.
    Bir de merak ettiğim youtube da hoşuma giden kayıtlar geneli firewire bağlantılı ses kartlarıyla yapılmış oluyor.(Genelde de presonus marka). Yani bağlantı çeşiti usb yada firewire olması sesin kayıt kalitesini o kadar da etkiliyor mudur?

    Bahadır Sarp

    @funubu, selam, teşekkürler. Jam up’ı hiç denemedim ama ben de epey umutluyum. Ola’nın gitarının kalitesini unutmamak lazım tabii. Yani kendisi 15 wattlık Marshall MG15 amfiden de gayet canavar metal tonu alıyor. Yani reklam ya da totaly crap bir şey olduğuna inanmıyorum (aktif manyetikli iyi bir gitarınız varsa) ama üzerinde vakit harcamak gerekir biraz.

    Firewire olması aktarım hızıyla ilgili bildiğim kadarıyla, tonla ilgisi yok. Benim ses kartım da Presonus firestudio tube o da firewire çalışıyor ama bir çok noktada firewire giriş bulmak sıkıntı oluyor. Usb şu an daha kolay.

    Axe Fx, Kemper şu an çoğu turlayan metal grubunun tüm ekipmanının yerini aldı. Meshuggah’ından Trivium’una Axe Fx II ya da Kemper kullanıyorlar. Turlayan gruplar için bulunmaz nimet, benim çok hoşuma gidiyor. Yakın arkadaşım Kemper kullanıyor o da çok çok memnun. Andy Sneap’in yanında da yerini almış:) http://www.pasifagresif.com/2013/07/amon-amarthtan-album-haberi/

  14. brutallica says:

    çok değerli paylaşımlar bunlar çok…Şahsen ara ara bakıp okuyacak kadar değerli bu yazılar.Zaten bildiğini paylaşan ve bunun için her türlü zahmeti gösteren insanların olduğunu bilmek bile çok şey öğretebilir insana.Teşekkür ederim.

    Bahadır Sarp

    @brutallica, rica ederim, sağ ol.

  15. Roar says:

    Bu yazı dizisi en çok benim isime yarayacak kesinlikle. Ufak çaplı kurduğum homestudio da yapacagım kayitlar için faydalı bilgiler bulabilirim.

    Bahadır’i TTTS den çok the blame de çaldığı zamanlardan biliyorum. Bence kayıt ve prodüksiyon üzerine kafa patlatanlara yardımı dokunacak bilgi ve donanima sahip.

    Bahadır Sarp

    @Roar, desteğin için çok sağ ol.

  16. Can Gelgec says:

    5150…5150…5150… :’(

    Arada koklamaya okşamaya uğrasam sorun olmaz dimi eski evladımı. :/

    Gereksiz fact isteyenler olursa diye not düşeyim; içindeki mevcut lambalar JJ Tesla matched kit, ENGL kabinin içindekiler de Celestion Vintage 30 speakerlar. Eğer 2 adet SM57 mikrofonu hem On Axis hem Off Axis olarak yerleştirirseniz, kayıt sırasında birebir Colony ve Clayman albümlerinin identical ekipmanını elde etmiş oluyorsunuz.

    Çoğu diğer high gain lambali amfiye (özellikle 1991 yılında dizayn edilmiş olmasını göz önünde bulundurarak) göre karakter açısından daha tight, keskin ve punchy diye tabir edilen türden olduğundan, Tech Death veyahut Djent gibi temizlik ve titizlik(?) ihtiyacı bulunan janrlarda da çok sıklıkla ENGL’larla beraber tercih edilebiliyor Mesa ve Marshall’lara nazaran. Hatta Machine Head’in Burn My Eyes’ı ile Carcass’ın Heartwork’ü Peavey 5150′nin kullanıldığı ilk ekstrem metal albümleridir, o tarihten sonra da zaten her 10 ekstrem albümün 6-7′sinde banko bulunuyor bu zat-ı muhterem.

    Bahadır’ın bu türden yazı dizilerine başlaması beni de felaket mutlu etti, bir çok insanın kafasındaki soru işaretleri olsun, merak ettiği teknik hadiseler olsun kesinlikle tatmin edici, yapıcı ve yol katettirici cevaplar alacağına adım gibi eminim, I vouch for thee master.

    Bahadır Sarp

    @Can Gelgec, ne demek, her zaman:) Senden de böyle factler bekliyoruz haftalık yazılara.

  17. Cemre says:

    Günlerdir okuyayım diyorum abi sonunda okuyabildim bu köşeyi ve çok güzel bir başlangıç olmuş kesinlikle. Bir sonraki yazıyı da iple çekiyorum. Letter Experiment riffi de ayrıca mükemmel bir seçim olmuş. 5150 de GACIR GACIR (Y)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.