Özgür DURAKOĞULLARI
Ana türler değil, ama alt türlere baktığımızda birçok müzik türünün zamanla eskidiğine, evrimini tamamladıktan sonra ise yeni alt türler doğurduklarına şahit oluyoruz. Önce tıkanma benzeri bir durum yaşanıyor, bazı müzisyenler başka türlere kaçışıp “beyin göçü”vari bir sendrom yaşatıyorlar, kalan sağlar ise ya yaratıcılıklarını fazlaca zorlayarak, ya da sentezlerle ve başka türlerle ilişkiye geçerek ürettikleri müzik tarzını yaşatmaya çalışıyorlar. Bir zaman sonra ise bu türleri “yaşatmaya çalışmanın” asıl çözüm olmadığı anlaşılıyor, ve müzisyen hissettiği gibi müziğini yapmanın onu daha iyi hissettirdiğini anlıyor. (Malmsteen gibi adamlar ise istisna kategorisine giriyorlar bence. Adam yılmadı harbiden bir türlü.)
Progresif metal henüz eskimekten, ya da ciddi sıkışmalardan uzak bir tür gibi görünüyor. Birçok tarza göre daha eski bir mazileri de olsa, fazla dinamikli bir tür olmasından mütevellit hala heyecan yaratabiliyorlar progresif metal müzisyenleri dinleyicilerde. Zaten doğası gereği sentezlere açık bir tür olduğundan, ve ritmik örüntüleri ve armonik skalaları fazlaca varyasyonlu ve geniş olduğundan, bu müzik türü belki hiçbir zaman tam olarak sıkışmayacak, organik ve doğal bir evrim geçirecek.
Her şeyden önce, progresif etiketi zaten çok civa formunda, hem sert ve ağır, hem de akışkan ve kaygan formlu birtakım çağrışımlar yapıyor. Bilindiği gibi kelime anlamı “ilerlemeci” olan bu etiket, sadece anlamı yüzünden bile uzun ömürlü (belki de ölümsüz) bir tür olacağını belli ediyor. Elbette kültürel birçok olgu gibi, bu kelime (ve müzik tarzı) de farklı anlamlar yüklenmiştir zamanla. Örneğin, aksak ritimler, polifonik ve poliritmik örüntüler, mısra – nakarat, mısra – köprü – nakarat şeklinde gitmeyen, varyasyonlu parça trafikleri gibi şeyler de progresif müzikle angaje hale gelmiş birtakım şeyler. Ayrıca bir dönem sözleriyle ve / veya müzikleriyle, o kadar fazla sayıda ve yoğunlukla konsept yapıda albüm çıkmıştı ki progresif müzikte, bu olgu da o dönem için progresif müziğin olmazsa olmazları arasına girer gibi olmuştu.
Dilimizde “yaratıcılık” denen olgu, İngilizce’de “creativity” ve “imaginativity” olarak iki fraksiyon halinde karşılık buluyor. Bu bilgiden hareketle, bana sorarsanız DREAM THEATER, QUEENSRYCHE gibi öncü gruplar “creative” kategorisine girerlerken, SYMPHONY X, SHADOW GALLERY gibi topluluklar “imaginative” olarak değerlendirilebilirler. Biraz açarsak, kreatif yaratıcılık, “daha önce olmayan bir şeyi oluşturmak” gibi bir kapıya çıkıyorken, imajinatif (Türkilizce terim) hayal gücüne daha dayalı bir anlama tekabül ediyor. Yani kreatif daha materyal düzlemde analiz edilebilirken, imajinatif atraksiyonlar hayal gücü – duygu gibi daha soyut çağrışımlar yapar haldeler. İkisinin de yeri ayrıdır elbette, bir grup çıkar bir tarz yaratır, o tarzdan ilham alan hayal gücü daha geniş birtakım müzisyenler, önceden yaratılmış dinamiklerin sisteminin içersinde, kendi hayal gücü ve duygusunu katar ve bambaşka açılımlara ulaştırır bu türü.
Progresif metalin şu anda öldüğünü, en azından DREAM THEATER ekolünden giden, benim deyimimle geleneksel progresif metal yapan grupların güncelliğini yitirdiğini düşünen, ve bu türden kopup başka tarzlara yelken açan arkadaşlarımla pek aynı hissiyatta değilim. Zira bu türün algı kapısı türünde, sınırlayıcı, bloke edici birtakım kemikleşmiş “olmazsa olmaz”ları yok, ve olmadı; sadece olduğunu sanan kişiler oldu. Onlar da bir dönem ciyak ciyak bağırdılar, baktılar hala canavar gibi albümler çıkıyor, ve öngördükleri gibi tür öyle büyük sıkışmalara uğramıyor, sustular hepimiz bir sakinleştik, kendimize geldik.
Ha, şu bakımdan haklılar, artık DREAM THEATER gibi dev kitlelere hitap eden progresif metal grubu çıkmıyor, belki de hiçbir zaman çıkmayacak. Ama ille çıkmalı mı? Yani araştıran, takip eden ve kaliteli – kalitesiz müzik ayrımını yapabilen dinleyiciye ulaşmak, ve günlük hayatını idame ettirebilecek kadar kazanmak, sağlıklı ve mantıklı düşünebilen ve doğal yaşayan bir insana neden yetmesin ki? Yüz binlere konser veren insan olmak, hayatta ulaşılabilecek en özel ve özenilesi yaşantı mıdır? Evet diyorsanız, METALLICA & LOU REED – “Lulu”nun şarkı sözlerine bir göz atın, belki de fikriniz değişebilir.
“Artık DREAM THEATER gibi dev kitlelere hitap eden progresif metal grubu çıkmıyor”
Bu cümleye cevaben birkaç şey söylemek isterim. Açıkçası Prograsif Metal etiketi adı altında bir grubun meydana çıkıyor olmasını hiçbir şekilde önemsemiyorum ben. Çünki Metal müziği, (ana türler hariç) kategorize etme hastalığı can sıkıcı olabilir…
Herşeyden evvel bu işin orijininin Heavy Metal olduğunu unutmamak gerekir. İlhamını Heavy Metal usullerinden ve geleneğinden alan bir grup, sound olarak piano veya keyboard gibi farklı enstrümanlar kullandığı için farklı bir Metal türüne ait olmak zorunda değildir. Teknik olarak tabiiki kendisini “progresif” olarak ifade edebilir ama genel tabirle bu makalede yazılan gruplar Heavy Metal’dir…
İşin teknik boyutuna çok fazla intizar edecek olursak çok sevdiğimiz Iron Maiden’a da “Progresif Metal” tasvirini kullanırdık…
17.02.2012
@ManOmeR, aslında bu yazıyı ilk okuduğumda senin yazdığına benzer eleştiriler vardı aklımda ama toparlamak yazıya dökmek uzun olacağı için üşenmiştim. yanlış anlaşılmasın, eleştiri yazıya değil, bu “progresif metal” tanımlamasının başlı başına bir janr olarak görülmesiyle ilgili.
artık eskisi kadar sıkı bir metal dinleyicisi olmasam da bu müzikle tanışalı 15 yıl falan olmuş. ve ben daha hala progresif metalin ne olduğunu tam olarak çözemedim. tabii bunu gayet normal buluyorum, çünkü işin teknik kısmıyla ilgilenen, herhangi bir enstrüman çalan biri değilim. benim garibime giden şey, benim dinlediğim grupların çoğunluğuna progresif deniliyor, ancak bir de başlı başına “progresif metal” yapan gruplar var. misal bu QUEENSRYCHE (evet kopyala/yapştır) bildiğin tiksindiğim bir gruptur. yazıda bahsedilen grupların çoğundan da haz etmem. bunlar progresif, benim dinlediklerimin hemen hemen hepsi progresif. işte bir noktada “bu ne lan” diyorsunuz haliyle.
bu yüzden ben bu progresif deyimine teknik bir öğe olarak baktım hep. ne bileyim, işin mutfağındakilerin anlayabileceği bir şey gibi. ama iş mutfakta kalmıyor, sıradan dinleyiciyi de etkiliyor. bence progresifse kalitelidir gibi bir algı var, ondan bütün bunlar.
18.02.2012
@anonim, Sizin de söylediğiniz gibi, “progresif” tabiri teknik bir tabirdir… Tabiiki müziği zenginleştirmek için piano, synthesizer ve daha bilmediğim türden efektif aletlerin kullanılması sound açısından gayet tabii bir meseledir. Bunu Heavy Metal’in babası Iron Maiden senelerdir yapıyor. Keza Ronnie James Dio da solo çalışmalarında keyboard kullanırdı. Burada sıkıntı yok elbette. Asıl sıkıntı; ufak tefek teknik teferruatların, sanki Heavy Metal’den tamamen mücerret bir müzik türü doğmuş muamelesi görmesindedir…
Kimi grup synthesizer kullanır; kimisi gitarın distorsiyonuna yüklenir, kimisi daha narin bir sound tercih eder… Ama genel olarak Heavy Metal konseptinde yürüyen, Death ve Thrash olmayan her grup Heavy Metal olarak kabul edilmelidir…
18.02.2012
@ManOmeR, Bu ne abi, “klavye kullanıyorsa illa progresif” denmiyor ki gidip Dio’nun klavyesinden örnek vermişsin. Iron Maiden’da progresif esintiler olmasının sebebi de klavye ya da synthesizer** kullanılması değil ayrıca. Klavyesiz de progresif olunuyor bu dünyada.
Allah aşkına git bi Saxon dinle, ondan sonra Pain of Salvation dinle, sonra gel bana de ki “ikisi de aynı tür”.
Kimsenin işin orjininin Heavy Metal olduğunu unuttuğu falan yok. Aksini belirten hiç bir cümle yok yazıda, gelmişsin burda “ilk önce gaz ve Heavy Metal bulutu vardı” diyosun.
Adam ilhamı Heavy Metal’den alıyor diye Heavy Metal’den farklı bir şey yapamıyor mu? Ayrıca Progresif Metal grupları Heavy Metal’den ne kadar ilham aldıysa Thrash Metal ve Death Metal grupları da en az o kadar ilham almıştır. O zaman hiç ayırt emteyelim, direk Heavy Metal diyip geçelim her şeye? Literatürde var böyle bir kullanım ama seninki gibi diğer alt türleri reddetme yok, kısa olsun diye “Metal” ya da ilk adıyla “Heavy Metal” şeklinde adlandırıyor adamlar tüm “camiayı”.
2012 oldu, Marduk gelecek, biz burda oturup en genel ve içeriği geniş alt türlerden birini “böyle bir şey var mı yok mu” diye tartışıyoruz. Vay mee-ka.
**Asıl copy paste budur. Queensryche kolay.
18.02.2012
@hen, Peki dediğiniz gibi olsun… Söylemek istediğim idrak edilemedikten sonra münakaşayı uzatmanın bir alemi yok. Çünki mesele, benim yazdıklarımdan ziyade hangi kelimeyi kopyala/yapıştır yapıp yapmadığıma kayıyorsa muhattap olmamın da bir manası kalmamış demektir bundan sonra…
Saygılar.
18.02.2012
@ManOmeR, 3 paragraflık yazı yazıyorum, herhangi bir argümana cevap vermek yerine yazının en sonunda yaptığım geyiğe (ki o geyiğin muhattabı sen bile değilsin o da bambaşka bir konu) bakıp “böyle çocukça şeyler yapıyorsunuz…” diyorsun sadece. Çok özür dileriz böyle şakalar yaptığımız için.
18.02.2012
@hen, “ilk önce gaz ve Heavy Metal bulutu vardı” ahahah.
öncelikle bu progresif metal konusunun kategorize edilme ile ilgisi yoktur. progresif metal zaten başlı başına ana bir türdür. öncelikle heavy metal’den türemiştir ama bunu sadece heavy metal olarak adlandırmak çok saçma. yani siz accept ile vanden plas’ı ya da ne bileyip motörhead ile dream theater’ı aynı tarz müzik sergilemekle bir tutamazsınız bu ne biçim bir düşünce. rock bile kendi arasında klasik rock ya da hard rock olarak ayrılmıştır. ancak progresif metal bugünlerde altü türlere ayrılıyor ki ona ben de karşıyım. ancak prog metal ismi bana göre yerindedir.
müziğin içerisinde klavye, piyano gibi enstrümanlar varsa bu direkt olarak prog metal olmaz zaten, eğer olsaydı bugün dragonforce’a da stratovarius’a da prog metal derlerdi. grupların enstrümanları kullanış tarzları vardır kimisi vasit melodilerle geçiştirir kimisi de etkisini cazdan ya da ne bileyim klasik müzikten alır karmaşık melodilerle müziği süsler. yani dinlerken bile bu müziğin farkına varamıyorsanız çok kötü.
kimi gruplar müzikal açıdan kompleks ritimlere sahip olduğu için prog metal olabilir, öte yandan bir de müzikte ilericiliği tavır olarak benimseyen gruplar vardır ve onlarda progresif olarak adlandırılırlar. bugün nasıl ki dream theater’a prog metal diyorsanız öte yandan çok karmaşık bir müzik sergileyen atheist topluluğu da prog olarak adlandırılır.
dinlediklerinizin hemen hepsi progresifse bu bir tesadüftür, demek ki başka bir şey dinlemiyorsunuz. progresif rock grupları sadece almanya’da binlerce vardır, evet binlerce. bunu diğer ülkelere da getirirsek sayısını ben bile yazmaktan “oha!” olurum. bugün bu müziği binlerce grup yaşatıyor ve takdir edersiniz ki mutlaka içinden birkaçını dinlemişsinizdir. progresif olan kaliteli mi? evet, bana göre kalitelidir. başka gruplardan kopya yapsa bile en iyi power metal ya da glam metal albümlerinden çok daha değerlidir çünkü bilirim ki içerisinde gerçekten de büyük bir müzikal birikim vardır. gerek klasik müzikten gerekse de cazdan aldıklarını uygularlar çoğu zaman. progresif metal türü öyle son yıllarda ya da 20 sene öncesinde de çıkmış değildir. prog metalin çıkış yılları 80′lerin ortasına dek gider ve hair apparent, fates warning gibi gruplarla da şekillenir. ilk çıktığı yıllarda demon, queensryche ve savatage’in albümleri çok farklı yapıdaydı. bir heavy metaldi ama çok farklıydı.
bu türün ortaya çıkışının sebebi ise dream theater değildir. dream theater sadece “images and words” albümüyle türe aşı yaparak canlanmasını sağlamıştır. ondan sonra da yüzlerce binlerce grup kurulmuştur zaten. savatage “the wake of magellan”da piyano kullandı diye saf progresif metal olamayacağı gibi iron maiden’da son zamanlarda uzun pasajlı epik şarkılar yapıyor diye progresif metal olamaz. bu o kadar da basit değil. bunun ayrımına da kulaklarınız varacaktır.
progresif metal heavy metalin sanatsal yanıdır. çünkü kaynağının yarısını heavy metal den aldığı gibi cazdan ve klasik müzikten alır. caz ve klasik müzikte bildiğiniz gibi iki ana türdür ve elit yaklaşımıyla bilinir. prog metal onun için kalitelidir. bugün bir heavy metal grubu motörhead ya da w.a.s.p defalarca aynı aynı albümü piyasaya sürebilir ama bir sieges even ya da riverside progresif yaklaşımıyla her albümde sizi müzikal şaşkınlığa uğratır. bu kötü mü?
bugün ihsahn, ron jarzombek, dan swanö hatta hatta vektor bile neden ciddi ciddi progresif olarak adlandırılır. bu öylesine karar verilmiş bir şey değildir. neden bugün dragonforce ya da helloween prog metal olarak geçmiyor da blind guardian, moonspell ya da kamelot progresif olarak adlandırılıyor. çünkü diskografilerinde inanılmaz farklı albümlere imza attılar kendilerini yenilediler. helloween ne zaman kendisini yeniledi, dragonforce ya da rhapsody of fire neden farklı işlere imza atmıyor? ya da neden anathema progresif? bir düşünün. bir silent enigma’ya bakın bir de son albüme. bir değişim bir farklılaşım var mı işte o progresif. geçmişte death’de çok farklı işlere teknikal işlere girişti özünde heavy metaldi ama farklıydı öyle değil mi? bir obituary ile death’i aynı kefeye koyabilir misiniz? müzikal farklılık var öyle değil mi?
yani bu konu o kadar da basit değil. daha tam anlamıyla bilmediğimiz kökenleri nedir tanımadığımız bir müzik türüne önyargı ile bakmayalım. kategorize etmek bazen işe yarar ama çokta abartmamak lazım.
progresif rock/metal ya da bunun içerisinde yer alan topluluklar hiçbir zaman bitmeyecek hiçbir zaman tıkanmayacaktır. dediğimiz gibi 70′lerden hatta 60′ların sonundan bu yana binlerce topluluktan bahsediyoruz (vu bunların sadece 4000′den fazlası alman gruplardır.) ki tıkansalar şimdiye kadar üretmezler tıkanırlardı.
18.02.2012
@b, +1
18.02.2012
@b, çok güzel özetlemişsin mevzuyu
20.02.2012
@b, blind guardian’a ne zamandan beri prog denmeye başlandı? ciddiyim bilmediğimden soruyorum. power metaldi en son. hayır hiç de sevmem kendilerini…
Şunu düşündüm hep, progresif metal ismi altında anılan grupların çoğu birbirine pek benzememekte thrash, heavy veya power metal vb. aksine. Bu yüzden progresif kalıbını türlerin biraz dışında veya arasında klan, az ya da çok özgün müzik yapan grupların altına süpürüldüğü bir halı olarak gördüm. Death metal veya power metal dendiğinde çoğu zaman karşınıza nelerin gelebileceğini tahmin edebiliyosunuz. progresif metal ise birkaç ana türden daha fazla müzikal farklılık barındırıyor içerisinde ve buda progresif tag ını alan grupların iki uç noktada bile olabilmelerine yol açıyor. tabi teknik konularda hiçbir bilgim olmadığı için bunu temellendiremem ama progresif kelimesinin bir türü belirten kalıplar ve müzikal benzerliklerden ziyade farklılığı, kalıp dışına çıkmayı gösteren bir müzikal kimlik olarak görüyorum ya da bi bok bilmeyip sallıyoda olabilirim.
18.02.2012
@oz, bugün insanların üstünde düşünmeyip sallamasının sebebi de bu aslında. bu türün birçok türden varolduğunu bilmiyorlar bu yüzden de önüne gelen grup progresif düşüncesini taşıyorlar. bu yüzdendir ki bu tür geniş alana yayılmış ve oldukça farklı türleri bir araya getirmiştir. bir bok bilmeyip sallamıyorsun bence doğru sözler yazmışsın.
bu düşüncenin ışığında şunu da yazayım. progresif metal yalnızca dream theater’ın icra ettiği gibi karmaşık melodiler içeren, bilmem kaç saniyede şu kadar nota basan içerisinde mutlaka klavye olan gruplara veya sanatçıların yaptığı müziğe isim değildir. pekala bir deneysel grupta, hatta hatta size dümdüz gelen melodi fakiri bir toplulukta progresif olabilir ancak yenilikçi olması kaydıyla. bugün riverside’dan mariusz duda’nın yan projesi olan lunatic soul, oldukça ağır besteler yapan ve farklılığı müziğinin içerisinde devamlı adapte eden earth adlı grup, the gathering’in son 4 albümde yaptıkları, son dönemlerde deneyselliğinin tadını çıkardığımız isis, in the woods…’un omnio ve son albümü, bundan birkaç gün önce bu sayfalarda tavsiye edilen maudlin of the well, bizim yakından tanıdığımız tool bile progresif değil de nedir? bu grupların hepsi geçmişte ya da bugünde yenilikçi müziklerle karşımıza çıkıyor. bu grupların müziklerine bakın kimisi post rock janrı içinde kabul görür kimisi de alternatif rock. ancak bestelerindeki ve diskografilerinde yarattıkları farklılık ve deneysellik yüzünden müzikal olarak değil tavır olarak progresiflerdir.
makaleyi lichin yerine b yazsaymış daha eğitici olurmuş be hocu. kutluyorum b keyif aldım okurkene.
18.02.2012
@sedatem, if b talks, we listen. :)
21.02.2012
@Aeonian_Lich, ve şu cevabından sonra anında soğudum ok kib bay.
Kavramlar her daim paradokslar içerebilir, ve kapsamları daralabilir-genişleyebilir, hatta temel ekseninden bile kayabilir. Yani çok indirgemeci baktığınızda hepsi rock müzik sonuçta da diyebilirsiniz, kategorizasyonu abarttığınızda ise senfonik epik industrial hollywood metal de diyebilirsiniz. Ben kategorizasyon olayını sadece kolaylaştırıcı olduğundan, ve belli keskin ayrımları yapınca takip edilmesinin daha kolay olmasından ötürü seviyorum.
Eğitici olmak? Hmm. Hiç benim kalemime uygun değil sanırım. :)
Ilk oncelikle pek sevgili Steve Digiorgio nun “Fuck Categorization !” adli sozunu hatirlatmak istiyorum :)
Bence bu turlere ayirma/kataloglama isini gereginden fazla kafaya takiyoruz. Kataloglama isinin tek bir amaci var o da bahsedilen grubu birine anlatmak istediginizde, ya da dinleyecek yeni bir grup aradiginizda isinizi koaylastirmasi.
Bunu disinda bu isi namus meslesi haline getirmek, “x grup y tarzi metal degildir, o zaman z grubuna ne diyecegiz!!” diye dertlere tasalara girmek bana anlamsiz geliyor.
Mesela ben kendi muzik arsivimi tamamen kendi zevkime gore kategorilere ayiriyorum. Metallica ve Iron Maiden i ayni klasorde tutuyorum mesela, baskasi gorse “biri thrash digeri heavy metal nasil bir tutarsin bunlari !!” diye sinirlenebilir. Bence sizde kendi kategorizasyon sisteminizi olusturun rahatlayin :)
progresif metal’in bence en büyük ikilemi “progresif” adını almasına rağmen kendi klişelerinin kurbanı olması. hangi üyeydi hatırlamıyorum ama bir watchtower elemanına progresif metal konusunu sorduklarında “artık progresif metal yok klavye metal var” demişti, o hesap progresif metal’in kendi içinde artık bayatlamış klişelere tutunmayı bırakmaması beni bu türden hep uzak tuttu. oysa işi o klişelere bağlamayıp daha geniş bir perspektife oturtabilseydik opeth’e “prog etkili” demekle kalmaz direkt progresif metal grubu derdik rahatça. yıllar geçtikçe yerinde sayan bir tür nasıl progresif olabilir allah aşkına. “x progresif metal grubunun yeniliklerini bilmiyorsun ama” argümanına da gerek yok çünkü ondan bahsetmiyorum, grup grup incelersek elbette farklı örnekler bulabilir ancak progresif metal dediğimizde aklımıza baya baya kalıpları belli bir şablon geliyorsa orada artık progresif takısı anlamını kaybetmiş demektir. benim canımı sıkan bu.
ÇOK GÜZEL MAKALE
başıma bir şey gelmeyecekse (ne gelecek ulan benim zevkimden kime neyse) progressive müziği sevmiyorum. müzik bana göre aksak ritmler ultra bilmem karışık gamlar mekanik hatasızca çalmak falan değildir. hele bu progressive dinliyorum diye ”müzikten çok anlıyorum” ayağına yatanları ise allaha havale ediyorum. progressive dinlemek veya icra etmek müzikten çok anlamak demek değildir. çünkü bence müzik progressive, teknik, kimsenin yapamadığını yapmak falan değildir. önemli olan hissiyattır.
ha tabiki progressive tuuu kakadır demiyorum biz de dinledik zamanında. ama bu işin abartılıp progressive müziğin sanki dünyadaki en iyi müzikmiş diğer müzik türlerini icra edenler ya da dinleyenler müzikten anlamıyormuş gibi lanse edilmesine veya böyle takınan insanlara şiddetle karşıyım.
saygılar.
20.02.2012
@Nightwing, +1
şimdi diyeceklerimi yukarda diyenler çok var ama, neyse ben de bir üstünden geçeyim. progresif metal bence ikiye ayrılır, 1 mastübatif, 2 nonmastürbatif progresif metal. anladığım kadarıyla prog metal sevmeyen arkadaşlar şimdiye kadar bitek mastürbatifinden dinlemişler. yıl 2012 olmuş hala pain of salvation, opeth, atheist, veya meshuggah dinlemeyip prog metale sallıyanlar var (açın şimdi dinleyin). her progresif metal dream theater’a benziyor diye bişey de yok karşim. her neyse, yukarda saydığım 4 grup birbirlerine hiç mi hiç benzemiyorlar, heavy metalde veya thrash metalde böyle bir çeşitlilik bulabilirmisiniz? heavy metal judas priestgillerden ve iron maidengillerden oluşmakta. aynı şekilde thrash metal metallicagillerden ve slayergillerden (bu arada hepsini sever sayarız). progresif metalin, metalin en çeşitli türü olmasına rağmen, insanların bu türü görmezden gelmesine deli gibi şaşırıyorum. topu topu 5 tane ana tür var zaten çok mu… blackgaze’ler trancecore’lar dışarda cirit atıyor, “progresif metal diye bir tür yok”…
yukarda b, oz ve aeonian_lich’in yazdıkları bence yeterliydi. ben de acık baharat ekliyim dedim.
20.02.2012
@Osman, progressive metale sallayanlar var derken beni mi kastettin bilmiyorum (büyük ihtimalde benim çünkü olumsuz eleştiri yapan sambalici ile ben varım bi tek) ama ben bi şeye sallamadım. düşüncelerimi belirttim bana hitap etmediğini belirttim. lütfen bu ikisinin ayrımına varalım. progressivecilerden de bunu istiyorum sadece. müziğinizi ”ulaşılamaz eleştirilemez tanrı” merkezine koymayın. ”progressive metal eleştirilemez mutlaka herkes tarafından beğenilmelidir” diye bir kural yok bildiğim kadarıyla.
20.02.2012
@Nightwing, hayır hayır seni kastetmedim, lafım herkese… progresif metal = aksak ritimler + ultra karışık gitarlar değildir. sen böyle düşünüyorsun ama alakası yok, bu progresif metale hakaret etmek gibi bişey. yukarda yazdığım grupları aç dinle. belki dinlemediğin günlere lanet edeceksin. beğenmeyebilirsin, zorla beğendirmeye çalışmıyorum, sadece progresif metalin çok yanlış anlaşıldığını göstermeye çalışıyorum (sadece sana değil). progresif metal çok çeşitli bir tür olduğu için iki grup birbirinin zıttı olabiliyor. atıyorum in flames’in come clarity’sini dinleyip beğenmesem bütün melodic death metal albümlerine sallayabilirmiyim? yada bütün melodic death metal albümleri hakkında doğru bir neticeye ulaşabilirmiyim? kesinlikle hayır.
bu arada progresif metal eleştirilemez diye bir kanı kimsede yok.
http://www.pasifagresif.com/2009/07/dream-theater-black-clouds-silver-linings/
eleştiriler yağmur gibi akıyor, hem de “progresifçi kitle”den…
b’nin dediği “progresif metal heavy metalin sanatsal yanıdır. çünkü kaynağının yarısını heavy metal den aldığı gibi cazdan ve klasik müzikten alır. caz ve klasik müzikte bildiğiniz gibi iki ana türdür ve elit yaklaşımıyla bilinir. prog metal onun için kalitelidir” kısmı bence çok göreceli bir şey.
Müzikalite denen şey 2+2=4 olmadığına göre, içinde daha çok şey barındıran türün tüm elemeleri geçerek kaliteli mertebesine geldiğini söylemek bence çok anlamlı değil. b de tam olarak onu söylemiyor tabii ama bana kalırsa, bir türün, sırf barındırdığı etkilenimleri işaret ederek diğerlerinden üstün olduğunu öne sürmek çok da sağlıklı değil. Nihayetinde Türk Sanat Müziği veya tekno dinleyen bir insan için bizim en kaliteli gördüğümüz şeyler bile hiçbir anlam ifade etmeyebilir. O yüzden, bence iyi müzik ve kötü müzik vardır; birbirinden daha iyi veya kötü türler yoktur.
Aynı şekilde, zevkler doğrultusunda da insanlar farklı beğenilere yönelebilirler. Çok fazla thrash metal, death metal dinleyen biri olarak, gotik metali neredeyse hiç dinlemiyor olmam, gotik metali gözümde daha kalitesiz bir tür yapmıyor. Sadece zevkime uymadığından dolayı dinlemiyorum, o kadar. Aynı şekilde caz veya klasik müzik dinlemiyor oluşum da benim müzik zevkimin yetersiz olduğunu göstermez.
sambalici’nin bahsettiği “progresif metal’in bence en büyük ikilemi “progresif” adını almasına rağmen kendi klişelerinin kurbanı olması” olayına kesinlikle katılıyorum. Her türde olduğu gibi progresif metalde de akıl almaz boyutlarda bir klon grup fazlalığı var. Sırf içinde yer aldıkları tür nedeniyle ve o tür de icrası basit olmayan bir müziği nitelediğinden dolayı bu tarzda müzik yapan grupları progresif olarak özetlemek bence yersiz. Bana göre bir Nevermore veya Mastodon, bugün progresif metal adı altında anılan zilyon tane gruptan daha progresif bir anlayış benimsemişlerdir.
Buradan da ulaştığım ve arkasında durduğum görüş şudur ki, “progresif” sıfatı bir türü veya müzikal şablonu değil, bir anlayışı nitelemektedir.
Bugün Deathspell Omega’dan tutun da Katatonia’ya kadar pek çok grubun progresif bir yaklaşımı olduğu aşikardır. Bence progresif demek arka arkaya dizilmiş sololar, çok zor çalınan rifler, 15 dakikalık devasa şarkılar yazmak değil, kendi müziğini ileri itmeye çalışmaktır.
“Progresif x metal” yapmak, karmaşık bir x metal yapmak değil, x metale farklı etkilenimler katarak, onu zenginleştiren, x metali temel kabul etse bile onu alışık olunan x metalden fazlası olarak yansıtabilen bir müzik yapmaktır.
Primitif tarzdaki bir death metal grubuna “oldschool death metal” diyor, ancak “oldschool metal” demiyorsak, yahut “melodik black metal” dememize rağmen “melodik metal” dendiğinde havada kalan bir ifadeyle karşılaşıyorsak, sadece “progresif metal” demenin de aynı şekilde yetersiz, yüzeysel ve havada kalan bir ifade olduğunu düşünüyorum.
Elbette klasifikasyon anlamında yardımcı olduğu ve artık kanıksanmış olduğu için bugün kimse Dream Theater’a progresif heavy metal demiyor, demez; ancak bunca yıldır yaşadığı gelişme ve gelişememeye baktığımızda bence şu an anladığımız şekliyle progresif metalin de, günümüzde yerinde saymakla eleştirdiğimiz diğer hiçbir türden bir farkı yok. Her tür içerisinde öne çıkan, özgün gruplar ile akıl almaz sayılarda birbirinin muadili gruplar vardır.
O yüzden önemli olan, işe “biz şu tür müzik yapalım” diye başlamak değil, yaratacağınız müziği nereye götürmek istediğinize yönelik anlayışınızdır. İsterseniz elinizde alt 2 teli olmayan bir mandolin olsun, kimse sizin anlayış babında progresif bir müzik yaratamayacağınızı öne süremez.
20.02.2012
@Ahmet Saraçoğlu, Büyük ölçüde söylemek isteyip de toparlayamadıklarımı yazmışsın.
Kesinlikle ve kesinlikle “Progresif Metal” ile “İlerici/Yenilikçi olan Metal” aynı şey değil. Bir nitelik olan “Progressive” kelimesi, “Progressive Metal” derken sözlük anlamıyla kullanılmıyor her zaman.(hatta çoğu zaman)
Bir kere bir şeyin yeni olması için, daha önceden ortaya çıkmamış olması lazım. Yani kavramsal olarak yeni bir şey için önceden verilebilecek tek tanım “şu ankiler içinde bulunmayan herhangi bir şey” olur. “Şuraları şöyle ise, yenidir, değilse yeni değildir” gibi öngörülmesi “yeni” kavramının kendisiyle çelişiyor.
Fakat Türkçe’ye çevirince “İlerici Metal” olan bu müzik, sürekli ve sürekli olarak, “bak şu şöyle olduğu için Progresif Metal, şunlar şöyle oldukları için değil” şeklinde belirli sınırlar altına alınıyor öyle ya da böyle. Dinleyenlerinden tutun da, makale yazarlarına kadar.
Bugün Dream Theater klonu bir grup çıksa, herkes diyecek ki “bunlar bire bir Dream Theater klonu”, buraya kadar tamam. Ama o grup gene Dream Theater ile aynı müzik türü içerisinde anılacak. Klon olsalar bile. Peki bakıyoruz Dream Theater’ın türü ne, Progressive Metal, bu adamlar da Progressive Metal olarak etiketlenecekler. “Bunu dinleyen bunu da dinledi” diye tavsiye edilecekler falan.
ManOmeR’e de dediğim gibi, “E ama var böyle bir tür?”. Evet var. Ancak ne yazık ki, “Progressive Metal” kavramı litaratürde ilk kullanılmaya başlandığında, o dönem Progressive olan gruplar için kullanıla kullanıla, bir süre sonra sürekli o gruplar ve o gruplara benzer/onların etkilediği gruplar vs. için kullanılan bir tabir oldu. Aradan bir sürü yıl geçtiği için, bugün çıkıp da “Gelin bu kavramın sınırlarını, olması gerekenini ve olmaması gerekenini baştan belirleyelim” denemez. Artık çok çok kemikleşmiş bazı şeyler var çünkü.
Peki hem daha önce yapılmamış, hakikaten yenilikçi olan, diğer Progressive Metal gruplarından da çok çok farklı olup Progressive Metal içinde anılan gruplar yok mu? Var. Yani bu tabirin doğru kullanıldığı yerler de var. Ama az önce belirttiğim gibi hep yanlış şekilde kullanıldığı yerler de var.
Günümüzde bir tek “Progressive Metal” olarak etiketlenen gruplar mı yeni şeyler yapıyorlar? Hayır. Hatta tam tersi, zaten çok çok yeni bir şey yapanlar direk kendi türlerine imza atıyorlar çoğunlukla. “Bişey Metal” oluyor onlarınki.
b’nin yazdıklarını okuyunca (öyle demek istemedi belki, bilemiyorum), Progressive etiketi altında olan gruplar sürekli yenilik arayışı içerisinde de, Progressive etiketi taşımayanlar böyle bir arayış içerisinde değil. Zaten öyle bir arayış içersinde olmadıkları için “progressive metal/rock” değiller.
Buna kariyeri boyunca tarz değiştiren gruplar örneği verilmiş. Ad hominem yapmak değil niyetim ama bu mantığa göre Metallica baya baya progresive metal yapıyor, çünkü müzikal açıdan baya baya şaşkınlığa uğrattı bizi :D
Ayrıca Riverside falan da beni her albümüyle şaşkınlığa falan uğratmıyor o kadar, bilemiyorum.
Kelime olarak, ilerici/yenilikçi, her türden grup için kullanılabilir. Her grupta bulunan bir “değer”dir, RPG ağzıyla konuşursam “attribute”tur. Hız gibi. Ağırlık gibi. Kimisinin 0′dır, kimisinin 100′dür bu değeri. Black Sabbath da ilk çıktığında yenilikçiydi. Maiden da öyle, Metallica da öyle. Manowar bile yenilikçiydi yani, sadece 1 albümünün olduğu zamanı ele alırsak =) Ancak yenilikçi olmak, aynı zamanda “süre” ile ilgili olduğundan, Manowar yıllarca aynı şeyi yapınca, yolun sonunda yenilikçi etiketini kaybeder. O yüzden bugün “Manowar çok prokresikh” demiyoruz.
Nereye varmaya çalışıyorum? “progresif sıfatı bir türü veya müzikal şablonu değil, bir anlayışı nitelemektedir.” Evet aynen öyle. Ama bu aslında çok da yenilikçi olmamasına rağmen, sambalici’nin bahsettiği “kendi klişelerinin kurbanı olan” grupları “Progressive Metal” diye etkiletlemeye devam edeceğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü bu grupları tanımlarken, “klavye metal”, “karışık ritimler kullanan metal”, “Dream Theater’a benzeyen metal”, “çok fazla Camel dinlemiş metal” diyemeyecek kadar fazla vakit geçti.
Kısacası Progressive Metal diye bir tür tabii ki de var. Ama içindeki grupların hepsi o kadar da Progressive değil. Progressive Metal demediğimiz bir çok grup var, ama baya Progressive olabiliyorlar.
Çok uzun oldu ama, anlatabildim galiba kafamdakileri.
ManOmeR okumasın: Yazı boyunca hem progresif hem progressive şeklinde yazdım. Sonra tek tek düzelttim falan. Beynim ikiye ayrıldı.
20.02.2012
@hen, ahmet’in yazdıkları pek senin toparlayamadıkların değil gibi. yukarıda “O zaman hiç ayırt emteyelim, direk Heavy Metal diyip geçelim her şeye?” yazmışsın.
ahmet de primitifle başlayan sondan üçüncü paragrafında “heavy metal deme, ama prog metal de deme” demiş. işte ilk yorumumda bunu demek istemiştim ben de.
20.02.2012
@anonim,
“Söylemek isteyip de toparlayamadıklarım” derken, yukarıda ilk yazdıklarıma atıfta bulunmak istememiştim aslında. Genel olarak kafamda olan ve toparlayamayıp buraya ya da başka bir yere yazamadıklarım demek istemiştim. Neyse orası çok önemli değil.
“O zaman hiç ayırt etmeyelim, direk Heavy Metal diyip geçelim” derken kastettiğim, Progressive Metal’e “bundaki bazı unsurlar daha önce Heavy Metal’de kullanıldı, o yüzden bu da Heavy Metal” demek yanlış. ManOmer şurada haklı: yazıda ismi geçen gruplardan biri Dream Theater mesela. Bana sorsan “Yıllardır ne progressive metalini gördün Dream Theater’ın?” diye, görmedim. Fakat yıllardır görmemiş olmam, Dream Theater’ın bir o kadar yıl da progressive metal yaptığını değiştirmiyor. O yaptıkları da düz “Heavy Metal bu” denecek bir müzik değil çünkü. Dio’daki klavye kullanımı ile Dream Theater’daki klavye kullanımı çok çok farklı, böyle bir ortak payda bulunamaz. Dream Theater Heavy Metal’i seven adamlardan kurulu bir grup, sırf bu yüzden bile müziklerinde Heavy Metal’den bir çok esinlenme var. Ama aynı şeyi bir çok öncü Thrash Metal grubu için de söyleyebilirsin.
Bir yerde bir ayrıma gitmek lazım artık. Eğer amacımız bir tür etiketi koymaksa tabii. Mesela benim dinlediğim gruplarda dikkat etmediğim şey grubun türü. Çok çok çok yanıltıcı çünkü benim için. Şu an bu tartışmada ne işim var bilmiyorum aslında =)
Ahmet Saraçoğlu ve sambalici ile paralel olduğumuzu düşündüğüm nokta: Progressive Metal ile, yenilikçi Metal’in aynı şey olmadığı, progressive kelimesinin sözlük anlamının, Progressive Metal tabiri içinde eriyip gidebildiği. Bir de “progressive metal” diye sunulmayan bir çok grubun çok daha progressive olabildiği falan.
Fakat bu “artık çok da yenilikçi bir tarafı kalmayan” gruplara da bir şey dememiz gerekiyor bence, kendilerini tekrar ediyorlar diye adamlara tamamen “Heavy Metal” demek çok doğru değil. Zaten istesek de diyemeyiz bu saatten sonra bence, anlatmaya çalıştığım o. O kadar uzun süre progressive etiketi kondu ki belirli bir “soundun” üzerine, artık yapıştı sanki. “Nereye varmak istiyorum?” diye başlayan paragrafta demek istediğim o.
20.02.2012
progresif metal nedir diye bir makale daha yazılsın, insanların kafalarında çok soru işareti oluştu. “ne lan manowar progresif metal mi şimdi!”. hatta bunu 3-5 kişi yapsın ortalık telegole döner.
20.02.2012
@Ahmet Saraçoğlu, b’nin açıklamasından sonra bu açıklama olayı benim açımdan çok güzel özetledi. Özellikle : “Bugün Deathspell Omega’dan tutun da Katatonia’ya kadar pek çok grubun progresif bir yaklaşımı olduğu aşikardır. Bence progresif demek arka arkaya dizilmiş sololar, çok zor çalınan rifler, 15 dakikalık devasa şarkılar yazmak değil, kendi müziğini ileri itmeye çalışmaktır.
“Progresif x metal” yapmak, karmaşık bir x metal yapmak değil, x metale farklı etkilenimler katarak, onu zenginleştiren, x metali temel kabul etse bile onu alışık olunan x metalden fazlası olarak yansıtabilen bir müzik yapmaktır.” kısmı benim düşündüklerimi tam anlamıyla yansıtıyor. Fakat progresiflik konusunda biraz da metal müziğin doymuş olmasına istinaden yukarıda hen’in de bahsettiği gibi “yenilikçi/ilerici” sıfatına uygun müzikler görebiliyoruz. Bu noktada fazla kavram karmaşasına girmek de gereksiz bence , x grup progresif bir müzik icra ediyor demek en mantıklısı olacaktır.
Spekülasyon iyidir, ama fazla kafayı bozmamak lazım kavramlarla. Progresif metal kavramı batının koyduğu bir isim, ve kökenine inildiğinde elbette birtakım çelişkilerle, tutarsızlıklarla karşılaşılacaktır. Bu birçok kavramda böyledir.
Örneğin müzikten örnek vereyim. Senfonik prog (symphonic prog) denen bir progresif rock türü var. Hatta en önemli prog rock alt türü olarak görünen bir tür bu. İlle sizin gibi kelime kökeni naziliği yaparsak, bu da saçma. Çünkü birden fazla ses aynı doğrultuda bir kompozisyon oluşturuyorsa, buna da gayet tabii ki senfonik denebilir. “Same” ve “phony” kelimelerinin birleşimidir senfoni. Yani “aynı” “fonem” ya da “ses”. O mantıkla bas ve davul da senfoniktir, fazlaca derine inersek. Kaldı ki, kelime kökeninden çıkıp müzikal kökene indiğimizde de, senfonik kelimesi batı klasik müziği ile birlikte anılmaya başlanmış bir kavramdır. E, Camel’de mi daha çok klasik batı müziği senfonikliği paralelinde atraksiyon var, yoksa atıyorum Therion’da mı? Gıcık biri çıkıp Nirvana’ya da senfonik diyebilir, ve teknik olarak yanlışlayamazsınız. Ama biri de çıkıp, keman yok bişey yok. Camel senfonik prog değildir derse, o da kendine göre haklıdır.
Gelmeye çalıştığım nokta, işin kökenine, diplerine inelim elbette; ama orada kalmayalım, daha sonra suyun üzerine çıkalım. Yani siz her işe gittiğinizde, yolda “şu apartman da ne köhne, ama neyse”, ertesi gün “hmm karnım acıktı, şuradan bişey yiyim, ama önünden geçtiğim şu apartman hala ne kadar köhne”, kız arkadaşınıza giderken “off ne süper sevişeceğiz, ama şu lanet olası apartman hala köhne” şeklinde mi yürüyorsunuz o yoldan?
Malesef progresif metal ismini biz koaymadık, birileri koymuş, ve artık bu şekilde kullanılıyor. Ben bununla yaşamayı öğrendim, ha değiştirebilecekseniz yeni sisteme de uyum sağlarım sorun değil.
20.02.2012
@Aeonian_Lich, “Bir de, progresif metal yapan kötü bir grup bile, diğer tarz metal yapan iyi gruplardan daha öndedir” kadar sert düşünmesem de, prog yapan bir grubun belli avanslarla işe başladığını düşünüyorum. Ama bu ters de tepebilir. 1-0 öndeyim zaten rehavetine kapılırsanız rezil işler de üretebilirsiniz, ya da progresif müzik üretebilecek vizyonunuz yoksa kendinize birkaç gömlek üst bir elbise giymiş kadar komik ve kepaze durumlarda görünebilirsiniz müzikten anlayan kişilere. Çok değer verdiğim bir hocam “bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük trajedilerden biri, kendini sanatçı (veya sanatçı olabilecek yetenekte) sanmasıdır” demişti. Cidden de hayal kırıklığı büyük olur kendini dev aynasında görmenin bence de.
Artı, progresif metal dinleyicisi diye bir arketip yok bence, ama belli ortak noktaları da var. Kimisi bunu züppelik olarak görebilir, ama prog metal dinleyicisi zor beğenendir. “salt gaza gelmek”, “dibe vurmak” gibi uç duygulardan ziyade, daha renkli ve heyecan verici duyguları tatmak ister. Şaşırmak ister, ve klasik ötesi kurgular deneyimlemek ister. vs.
Ha bu durum da birtakım sağlıksız sonuçlar doğuruyor elbette. Şaşırtmak da, hissetmeden bir taktik olarak kullanıldığında, ya da “dinleyici bundan hoşlanıyor” şeklinde “sanat halk içindir” mallığına girildiğinde ortaya çıkan tatsız, delice ve tutarsız sonuçları hepimiz görüyoruz.
Lakin çok fazla klon grup olması gibi durumlar elbette var, her türdeki gibi. Ama şu da var, “artık 30 yaşıma geldim metali bıraktım, kafam şişiyor” diyen kitlenin çok azı prog metalcilerden çıkar. Zira “sesini kısıp dinlersen kafan şişmez” şeklinde basit bir cevap verebilir size bir prog metalci. Ama gaz delisi metalciler “kafa sallayıp gürültüyle delirmeyeceksem ne anlamı var dinlememin” şeklinde yaklaşabilirler olaya.
Aklıma gelmişken, progresif müzik nedir sorusuna şaşmaz bir cevap ben de aramıştım bir dönemler. Hatta türü benden çok daha iyi bilenlere de farklı platformlarda sormuştum, ama aldığım cevaplardan tatmin olmayıp sorularımı detaylandırmıştım, karşılığında ise derin bir sessizlik vuku bulmuştu. Çünkü aldığım cevaplar hep bir “kalite ölçütü” kapısına çıkıyordu, zira aksak ritim dense Pink Floyd gibi istisnalar çıkıyordu, ne bileyim kompleks rifler dense Rhapsody’e neden progresif deniyordu progarchives’da?
Bir platformdaki bir tartışmada en tatmin olduğum tanımlamayı bulmuştum. Ha bu da mükemmel değil, ki öyle bir tanım da yoktur progresif müziğin ne olduğuna dair, ama tutarlı ve güzel bir tanımlamaydı. Şöyle bişeydi: “Birden fazla türün, tutarlı biçimde birbirine kaynaşması” Ve detaylandırıldığında, örneğin Rhapsody’e neden progresif deniyordu? Tek bu tanım ışığında buna cevap bulunabiliyor bildiklerim arasından. Çünkü batı klasik müziği ve power metal sentezlenmiş. Lakin Death neden progresif olarak niteleniyor? Bunun da cevabı basit, çünkü caz ve klasik müzikten gelen aksak ritimler ve death metal melezlenmiş.
Yine de “oh doydum” şeklinde arkamıza yaslanabileceğimiz bir tanım oldu mu bu? Bence olmadı, ama kendi mantığı içersinde doyurucu bir tanımlama, ve Therion gibi düz ama klasik müzik etkili müziklere neden progresif dendiğinin en iyi cevabını da bu tanım veriyor. Zira Therion ne acayip yenilikçi bir grup, ne aman aman armoniler, gamlar kullanıyor, ne virtüözite var enstrümantasyonlarında, ne aksak ritimlere boğuyor bizi, ne de albümden albüme üstüne katarak ilerletiyor diskografisini.
Ha Ahmet’in dediği “ilerlemecilik” olayı bambaşka bi konu. Bence o ayrı bi makale konusu bile olabilir. Mesela Dream Theater ilerlemeciyken, daha sonra fabrikasyon ürünler çıkarmaya başladıysa, birdenbire başka bir tarza mı atacağız onları? Bence ya geç olmadan progresif etiketini modifiye edelim ve dünyaya bunu kabul ettirelim, ya da daha fazla kafamızı harap etmeyelim ve kabullenici olalım. :)
Açıklanamayacak gereksizlikte ancak ara sıra tesadüfen de olsa sürükleyen hatta alıp götüren yapısı olan müziğe progresif metal denir ve bana göre şu an progresif metal etiketli gruplar bile birbirinin tekrarı.
Progressive dediğimiz olayı anlamak çok mu güç yahu? Nakarat yok, müzikal çeşitlilik sunuyor (sunmayanı için bakınız: teknik …. metal) klavyeden abuk subuk sesler geliyor, konsept albümler var, kompleks ve alışılmışın dışında vokaller (anlaması güç), hayvansı sololar, sanatsal bateri, ilginç sözler DT bence progressivin en iyi örneği. Hele bu şarkı progressive böyle bir şey işte. http://www.youtube.com/watch?v=w4ids4rOegI
Güzel konu… Lakin müziği illaki kategorize etmeye çalışmak sizce de baymadı mı? Bana sorarsanız müziği etiketleme çabası fazlasıyla ticari art niyet taşıyor ve müziğe de zarar veriyor..Çünkü normalde sevebileceği 1-2 parça barındıran albümleri de ıskalıyor insan…
Dahası müzik otorite(!)lerince keyfi yapıldığını düşündüğüm zorlama sınıflandırma fazlasıyla sinir bozucu… Iron Maiden ile Tygers of Pan Tang’i benzer müzikler yapan gruplar olarak tasniflemek için çıldırmış olmak lazım sözgelimi…ya da adam inadına reddettiği halde ‘speed ve thrashı yaratan sensin’ deyip, rock n roll yaptığını söyleyen Lemmy’i kızdırmanın alemi ne? Headcat’de ne yapıyorsa, motorhead’de biraz sertini yapıyor sadece
Daha uç noktadan Amon Amarth mesela…Birileri çıkıp inadına Viking Metal denen şey ile adamları ilişkilendirmeye çalışıyor, Hegg sitelerinde ‘ne olduğunu bilmiyorum ama biz çok farklı birşey yapıyoruz’ diye açıklama yapmak gereği hissediyor…hele adamların müzik örüntüsü iron maiden tarzı melodik metale fazlasıyla uyuyorken ve son zamanlarda brutallık ile de pek alakaları kalmamışken adamları death metal diye bir şey ile etiketlendirmek bana aşırı saçma geliyor…
Bunun gibi pekçok grup var… Mesela Kalmah.. Ben hiçbiryerde kendilerinden death metal olarak bahsettiklerini görmedim… Ama birileri çıkıp ‘siz şusunuz’ demekten acayip zevk alıyor herhalde… Bu işin mafyası felan mı var anlamadım gitti…
Mesele şu ki pek çok grup kendi önüne tür seti çekmek istemiyor.. bunun müzikal yaratımlarına sekte vuracaklarını düşünüyorlar.. Pekçok müzisyen aklından, ruhundan, kalbinden ne geçerse, dudaklarından hangi melodiler notalara dökülüyorsa onlarla birşeyler ortaya koymaya çalışıyor.. Sonra o dönemlere dışardan bakan birileri basıyor etiketi şu bu o diye…
Buradan bile işin içinde ticari kaygıların ne kadar önde olduğunu anlayabiliyoruz… Bu iğrenç durum bir süre sonra müzisyeni de müzisyen olmaktan çıkartıp mevcut zihniyetin dönen çarklarından biri haline getiriyor… Ondan sonra birileri de çıkıp diyor ki ‘tür tıkandı ve öldü’…
Gerçi müzik öteden beri ticari… Barok, klasik ve romantik dönem müzisyenlerinin pek çoğunun saraya yakın patronları vardı… Lakin aralardan sıyrılıp asırları aşanlar, Müziği’ne dış müdahaleyi kabul etmeyen Beethoven gibi adamlar…
Progresiflik nedir bilmiyorum..ilgilenmiyorum da… söz de türler hakkında söylenenlerin hiçbirini takmıyorum…bu işi ticarileştirip, müziğin değerini arka sıralara postalamaktan başka bir işe yaramıyor kanımca.. Burdan black metal denen şeye selam çaktığım da sanılmasın.. Onların da çoğunun derdi başka ve kendini underground görenlerinin çoğu da gerçekten underground değil…
Benzer durum yazın alanında da var… Adam karalamış birşeyler.. Birileri on yıllar sonra ‘bu eser filanca akımın, filanca kolunun, filanca düşünce ile etkileşmesi ile ortaya çıkmıştır’ deyip işin içinden çıkıyor… Halbuki eser veren sanatçılar herhangi bir türe dahil olmak için eser vermiyorlar… Adam aklından, kalbinden ne geçerse onu kağıda, tuvale, notaya döküyor… Birileri de atlıyor bunun üstüne…
Fuko’nun dediği gibi sistem bizi ve şeyleri kategorize ederek kayıt altına almaya ve iktidarının ve sistemin devamlılığını bu şekilde sağlamaya çalışıyor sanki…
Kısaca demem o ki kendini progresif sananların çoğu aslında gerçekten progresif değil, hele ki bu kavramın içi yeterince dolmamışken…benzer şeyler nwobhm, glam, power, thrash içinde geçerli bence…
‘Ben ateistim’ deyip, mitolojik parçalar yazdığında ateist felan olamazsın…