# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MAKALE: Eski devir Rock n Roll’una yeni bir ruh üflemek…
| 19.01.2012

Geçmişten günümüze.

Yirmili yaşlarının sert ve cevval devirlerini yaşayan bir gencin ağzıyla konuşmaktan pek hoşlanmam aslında ama bazı mutlak olan şeyleri de hakkıyla telakki etmek gerektiğine inanıyorum bazen. Mesela bunlardan bir tanesi, liberal düzenin getirdiği ucuz ve hızlı üretim mekanizmasının, dünyadaki bütün kutsalları tahrip ettiğidir. Ben de bu tahribatların müzikal kısmını zikredeceğim. Hatta müzikal kısmının da sadece Rock müziğe müteallik olan kısmına değineceğim.

Rock n Roll müziğin tevellüdüne kısaca değinecek olursak; ezilen Afrika insanının, tepkilerini dile getirmek için çıkardıkları Blues müzikten türediğini ve zamanla gelişerek Heavy Metal ve Glam Rock gibi türlere ayrıldığını ve daha sonrasında elbette ki daha da mütekasir hale geldiğini esas olarak söyleyebiliriz. İptidai olarak 1950’li senelerde Amerika’da ortaya çıkan ve Chuck Berry, Little Richard, Bo Diddley, Carl Perkins ve Elvis Presley gibi babayiğitlerin başını çektiği bu efsane müzik hiç şüphesiz tüm dünyada efsaneleşmiş ve müziğe hem Amerika’da hem de beynelmilel alanda farklı bir telakki getirmiştir. Öte yandan globalleşme mefkuresinin müzikal ayağını yürütmüştür de diyebiliriz Rock n Roll için. Çünkü bu saydığım isimler, bilhassa Elvis Presley, dünya çapında örnek teşkil etmiştir.

Eee dünya artık enternasyonal âleme dalmış bir müziğin varlığına şahit olur da bunun ticaretini yapmak isteyenler olmaz mı? Olur tabii ki. Nasılını teşrih etmeyeceğim çünkü bir şeyler üzerinden yapılan ticaretin ve akıtılan sermayenin muhabbetini dahi yapmak beni tiksindirir (bugün Elvis Presley üzerinden halen daha yapılan ticaret mesela). O sebeple biz sadece Rock n Roll cereyanının; beynelmilel bir ticaretin kapısını açtığını söyleyelim, kafidir. Lâkin burada bir parantez açacak olursak; müzik üzerinden yapılan ticaretin, Rock n Roll müziğin tevellüdüne bağlaması hayati bir yanlış olacaktır. Enternasyonal sahaya adım atma hamlesi kapitalizmin oyunundan değil, Rock n Roll’un dünya üzerindeki muvaffakiyetindendir. Rock n Roll olmasaydı elbette ki farklı bir müzik tarzı üzerinden bu ticaret yapılırdı ama kader işte. Rock n Roll günah keçisi seçildi.

İptidai Rock n Roll’un etkisi elbette ki ila-nihaye sürmedi. Zira Rock n Roll kralı Elvis Presley’in 60’lı senelerin sonuna doğru eski vasfını kaybetmesi ve ağır abi takılması, Rock müziğe hafif bir enstrümantal sertlik getirmeyi deneyen The Beatles’ın tezahürü, keza Rock müzik tarihinde adeta bir milada sebep olan Heavy Metal müziğin 70’li senelerde türemesi; iptidai Rock n Roll’u maalesef bitirdi. Bu vetireyi iyi okumak gerekir:

Meselenin başında da bahsettiğim ucuz ve hızlı üretim egosunun müzikte tezahür ediş şeklini çok iyi görüyoruz aslında Rock n Roll tarihinde. Bugün Elvis Presley’in, Chuck Berry’nin veya Little Richard’ın bir parçasını dinlediğimiz zaman müzikal anlamda tam manasıyle mükemmel örneklerle karşılaşırız. İşte ucuz ve hızlı tekamülün bir ürünü olan “enstrümantal teknoloji”nin kontrol edilemeyen hızı, bu mükemmeliyete gölge düşürdü.

İnsanoğluna iptidai Rock n Roll’un verdiği coşku bir süre sonra yetmemeye başladı ve tatminsizlik meydana geldi. Bas ve elektro gitarın daha mütekâmil bir hale gelmesi gerekiyordu. Desibel miktarının daha da fazla artması gerekiyordu. Ve bunu da yapabilecek tek akım Heavy Metal olacaktı. Black Sabbath ile başlayan, Led Zeppelin, Mötley Crue, Saxon ile devam eden ve “Iron Maiden” ile efsaneleşen Heavy Metal, evvel de söylediğim gibi Rock müzik kavramına apayrı bir telakki getirmiş oldu. Ama burada da bir parantez açacak olursak Heavy Metal müziğin de, Rock n Roll ruhunu bozan veya yok eden bir cani olduğu kanısına varmak yanlış olur… Çünki asıl cinayet, daha işin Heavy Metal merhalesinde işlenmedi. Heavy Metal de tıpkı Rock n Roll gibi iyi bir sanat ruhu taşıyordu. Milyonları peşinden sürükleyen bir cereyandı.

Rock müzikteki bozulmanın gerçek miladı bana göre Thrash Metal ekolüyle başlamıştır. Ama Heavy Metal de bunun zeminini hazırladığı için Heavy Metal’den bahsettim. Devam edecek olursak; 70’li senelerde Rock müziğe gelen yeni yorum çok farklıydı. Artık bas gitar daha sertleşti. Rifler daha sert ve gürültülü hale geldi. Elektro gitar, basit bir solo gitar olmaktan çıktı ve neredeyse Rock’ın yegane sembolü olarak tahayyüz etti. Bu bahsettiğimiz iki akım da peşlerinden Black Metal, Death Metal, Progressive Metal gibi müzik ekollerine gebe oldu. Melodi ve vokal uyumlu müziklerin yerine; melodisi ayrı, vokali ayrı giden müzik tekevvün etti Rock’da. Ve nihayet bunların ardından çıkan Hard Rock ve Nu-Metal ekolleri sonunda Rock müziğin imajını pisletmeyi başardı. Bugün dünyada bütün gençlerin “KoRn, Tokio Hotel, Linkin Park, Nickelback” gibi popülist gruplara mütemayil olması da bunun aleni bir tezahürüdür… Binaenaleyh Türkiye’de ağır aksak icra edilmeye çalışılan Rock müziğin şimdiki halinden bahsetmek dahi istemiyorum.

İşin hulâsası şudur ki bugün eskide kalan ve plaklara mahkum edilmiş o ilk Rock n Roll ruhunu hâlâ daha aramaktayız. Şu gerçek ki bugün dünyada Müzik, her tarzı itibariyle tıkandı. Artık bundan daha ileriye gidecek ve milyonları peşinden sürükleyecek yeni bir müzik ekolünün çıkması mümkün değil. Müziği buna sürükleyen şey de daha evvel de anlattığım gibi tatminsizliğin verdiği hızlı değişimdir. Bugün eski Rock n Roll’culara, yani plak kültürüyle yetişmiş olan büyüklerimize soralım; 90’lı yıllardan sonra Rock’ın bittiğini söyleyeceklerdir bize. Çok doğru bir tesbit olsa gerek bu. Peki ya ne yapmalı?

Yazının başlığında da söylediğim üzere eski devir Rock n Roll’u dediğimiz o efsane müziğe artık yeni bir ruh üflemenin zamanı gelmiştir bana göre. Madem ki müzik tıkandı, artık tatmin olma mertebesi son merhaleye geldi; o halde yapılacak şey, Rock’un çılgın ve hürriyetperver ruhunu eskide aramaktır! Demiyorum ki 50’li dönemlerdeki müzik teknolojisine geri dönelim… Olacak iş değil bu tabii ki. O halde eskinin ruhu ile bugünün teknolojisini buluşturmak elzemdir. Osmanlı devrinde neşredilmiş Divan şiirleri nasıl bugün bizim için keşfedilmeyi bekleyen bir hazine ise; Chuck Berry, Elvis Presley, John Lennon, Carl Perkins, Little Richard, Tom Jones da aynı kıymettedir bizim için. Kabul etmek gerekir ki Elvis Presley’in Jailhouse Rock’ını, 1957 yorumuyla dinlerken Rock n Roll dinlemiş edalarına girmemiz çok zordur. Ama aynı Elvis’in aynı parçasına bir de 68’de (NBC-TV Special’da) yaptığı yorumu dinlersek o zaman görürüz Rock n Roll’a nasıl yeni bir ruh üflenirmiş… Aynı şekilde Chuck Berry’nin Johnny B. Goode parçası da bugün, orijinal yorumuyla bizi pek tatmin edemez. Ama Judas Priest’in “Ram It Down” albümündeki yorumu mükemmeldir. Yine The Beatles’ın, Chuck Berry’nin “Rock N Roll Music”ini yeniden yorumlaması; Manowar’un, Elvis’in “An American Trilogy”sini yorumlaması, Iron Maiden’ın Chuck Berry’nin “Roll Over Beethoven”ını yorumlaması gibi örnekler de Rock n Roll’a nasıl yeni bir ruh üfleneceğini bize anlatır mahiyettedir.

Ömer Faruk YILDIZ (Emiroğlu)

Albümün okur notu: 12345678910 (5.71/10, Toplam oy: 31)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
Şirket
Şarkılar
Web
  Yorum alanı

“MAKALE: Eski devir Rock n Roll’una yeni bir ruh üflemek…” yazısına 22 yorum var

  1. Exorsexist says:

    Güzel yazı olmuş. Kısa ve öz dediğimiz türden. Fakat benim aklıma takılan iki şey var. İlki şu Tokio Hotel’e noldu lan? Bir zamanlar bütün karı kız ölüp bitiyordu. Şimdinin justin beiber’ı gibiydi. Diğer bir “noldu lan?”ım ise metalcore, emocore, deathcore gibi türevlere. Noldu lan hakkaten? eskiden mantar gibi her yerden türeyip çıkarlardı, son zamanlarda emocore’un adını bile duyduğum yok. Bitti mi? bana mı öyle geliyor?

    Ahmet Saraçoğlu

    @Exorsexist, hayatımda bir kez bir kliplerinin bir kısmını TV’de gördüm, onda da ses kapalıydı. Ne bir şarkılarını duydum ne bir albümlerini gördüm sağda solda. İlginç olansa şu an bunu derken yuutubu açıp nasıllarmış diye bakma isteğimin de olmaması. Belki güzel şarkıları da vardır tabii, bir yorum yapmayayım.

  2. Eline sağlık gayet güzel bir yazı olmuş.

    Okurken takıldığım bazı yerler var. Bunlardan ilki, “Artık bundan daha ileriye gidecek ve milyonları peşinden sürükleyecek yeni bir müzik ekolünün çıkması mümkün değil” kısmı.

    Biraz yoruma açık bir ifade ve matematiksel bir eşitlikmişçesine “kesinlikle böyledir” diye noktalanacak bir iddia gibi de gelmiyor bana. Elbette ki her alanda post çağlar yaşanıyor ve “yapılacak her şey yapıldı, bundan sonrakiler bugüne dek yapılanlar arasından çıkacak sentezler ve mutasyonlardan ibaret olacaklardır” şeklinde bir görüş de var. Ama yeni bir şeyin çıkması “mümkün değil” demek, bana biraz fazla kapalı bir ifade gibi geliyor.

    Bir de “Chuck Berry’nin Johnny B. Goode parçası da bugün, orijinal yorumuyla bizi pek tatmin edemez. Ama Judas Priest’in “Ram It Down” albümündeki yorumu mükemmeldir” kısmına katılmıyorum.

    Eskiyi bilmeyen insanların o zamanları tatması adına daha kolay ulaşılır bir kapı açtığı aşikâr. Ama eskilere yeni ruh üflemek, zamanın yapı taşlarını cover’layarak veya modernize ederek olacaksa, bence onun da en başta bahsedilen ve müziğin ticarileştirilmesi sonucu bozulmasından, yozlaşmasından başka bir şeye katkısı olmayacaktır, zira Judas Priest’in de, Iron Maiden’ın da, Manowar’un da o yorumları “bu müziğin geçmişini taze tutmak adına bir misyon üstlenelim ve böylece yeni nesil eskiyi tatsın” diye değil, çok büyük oranda yine ticari amaçlarla yaptıklarını düşünüyorum. Son kısımdaki “Peki ya ne yapmalı?” bölümünden böyle bir öneri getirdiğin sonucunu çıkardım, yanlış anladıysam düzeltirsin.

    Son olarak da Chuck Berry fotoğrafında yere bağdaş kuran takım elbiseli güruh. :)

  3. hen says:

    Yazıya büyük ölçüde katılmıyorum. (Ahah)

    Tıkanma varsa bu 90larda olmadı bir kere. 90ların 80lerden, 70lerden ve öncesinden çok farkı yok yeni şeyler üretebilme/üretememe konusunda. İlla bi tıkanma var diyeceksek, 19. yüzyıldan, yani klasik müziğin durağanlaşmasından(o ne be) beri var deriz. Orası da yoruma açık, tıkanmadan ne kastedildiğine bağlı. Kişi “Halen daha çok zevk aldığım, çabuk tüketilmeyen, kalıcı ve içerik olarak yoğun işler yapan sanatçılar ortaya çıkıyor, demek ki tıkanma falan yok.” diyebilir. Ben dedim mesela.

    Son olarak:
    Topu topu 7 nota var, kaç ayrı beste yapılabilir ki?
    –Serdar Ortaç

    Ömer

    @hen, Serdar ortaç’ın o manidar sözünü ben ağabeyime söylediğim zaman bana serdar ortaç için “ulan sanki adam çok bir bok yapıyor da bir de kendisini haklı çıkartıyor” demişti. Sanat, yapmak isteyene sanattır… 7 notaymış 8 notaymış farketmez. Ruhunda sanat olan insan, kaç nota olursa olsun harikalar yaratabilmesini bilir değerli kardeşim.

    hen

    @Ömer, Hacı çok sağol ya, level atladım şu an.

    hen

    @Ömer, yani onu mu çıkardın şu yorumdan. Ordan dalga geçiyorum tabii ki.

  4. aaliyah says:

    Müziğin tıkandığı konusunda tamamen katılıyorum. En azından uzuuuuuuuuuuuuuun bir süredir çıkan yenilikçi bi gruba rastlamadım. İyi enstrüman kullanımının müziği dinlenebilir kılması gibi bir durum da söz konusu değil şu saatten sonra. Şöyle bakıp “hmm iyiymiş” deyip at kenara modunda hepsi.

    hen

    @aaliyah, hepsi derken, H E P S İ mi yani? Çok kolay genelliyorsunuz. Çok iddialı cümleler bunlar. Kendin demişsin bak “rastlamadım” diye. Senin rastlamamış olman, “Aga müziğin sonuna geldik galiba, daha fazla ilerleyemeyiz.” demek değil ki.

    aaliyah

    @hen, Birileri böyle düşünüyor olabilir. Ben düşünüyorum mesela!

  5. Bu müziği çok sevip hayatının bir parçası olarak gören birçok insanın yakındığı bir konuya değinmişsiniz. Öncelikle bu yazı için teşekkür ediyorum.
    Son 4-5 yıllık zaman dilimi içinde internetin artık her eve ve herkesin hayatına girmesiyle bir zamanlar ulaşılması zor olan (her ne kadar ben o dönemleri görmesem de) metal müziğe ulaşmak kolaylaştı. Tabii ki fırsat bu fırsat herkes icra ettiği müziği bir şekilde kitlelere ulaştırmak istedi fakat bir süre sonra sıradanlıkların vuku bulması , birçok sıradan ve taklit grubun ortaya çıkmasını tetikledi. Sanırım bu konuda çoğumuz hemfikiriz fakat bu müziğin bittiği ya da insanları etkileyebilecek özgün bir tarzın ortaya çıkmayacağı konusundaki keskin görüşe katılmıyorum.

    Tekrar başa dönersek bu müziği seven insanların doygunluk noktasına ulaştıklarına her geçen gün daha fazla şahit oluyorum ( çok iyi bir dinleyici değilim fakat son zamanlarda ben de aynı his içindeyim ). Bahsettiğiniz rock n roll dönemini ben de dahil belki bir çoğumuz dinlemedik fakat bu müziğin gelişerek heavy metalin ortaya ve daha sonra ekstrem metal müziğe geçerek gelişimini takip etmekteyiz. Müzik açlığı ve müzik sevgisi hala burada ve bu site de bence bunun en büyük kanıtı :)

  6. northern says:

    önce biraz edebiyat bakımından giydireyim: çok derinlemesine gitme potansiyeli olan bir konuya (rock müzik gelişimi) baya yüzeysel bir salvo gelmiş, kabul edilebilir ama yazının ana fikrini ben çözemedim. yani bir yazıda ne kadar “klişe” de gelse verilmek istenen bir düşünce olur ve girer geliştirir bitirirsin. burada yazan kişi dağılmış gitmiş. (rock müziği bozan bir thrash varı, ne oldu ona?)

    ayrıca artık hiç kullanılmayan arapça/farsça kökenli kelimelerle de okunuşa ağır sekte vurmuş. çok basit türkçe karşılıkları varken neden böyle yapmış bilemiyorum. yani “iptidai rock” nedir abi?

    + müziğinizi pek bilmeyenler için, türünüz nedir acaba?
    - rock çalıyoruz. yalnız öyle bildiğiniz rock değil bu, feci iptidai. yardırıyoruz. yalnız öyle klişe de yardırmıyoruz ha! telakkili böyle, dil darbeli falan.

    neyse, içeriğe geçelim. dediğim gibi bir ana fikir göremedim, o yüzden ben kendimce odaklandığım bir nokta hakkında bir kaç şey diyeceğim.

    rock müziğin bozulduğuna, tıkandığına katılmıyorum. bu sadece olaya mali formüllerle yaklaşan pazarlayacıların ve üreticilerin yol açtığı büyük bir yanılsama. “ne diyon lan amk türkçe konuş” diyenler varsa, önce o sevimli yanaklarından makas alıyorum ve alt paragrafa geçiyorum.

    sanatla içten uğraşan kişilerin “aman işim satsın, şunları yaparsam daha iyi kazanırım” gibi dertleri yoktur ve içlerinden gelen şeyleri üretirler. bu ürettikleri de, geniş ölçekte yaymak isterlerse, tamemen gelişigüzel bir şekilde bir dönemde medya tarafından tutar ya da tutmaz. buna göre de verilen eserin içinde bulunduğu tür de yayılır ya da yayılmaz. yani olayın “kalite” ile ilgisi kesinlikle yok ve “bugün etrafta adam gibi müzik yok, işler tıkandı” tamamen yüzeysel bir bakış.

    opeth gibi, between the buried and me gibi, meshuggah gibi ana piyasada ciddi başarılar elde etmiş ve bundan 50 yıl sonra black sabbath, led zeppelin gibi “zamanının ilerisinde” görülecek bu gruplar varken, yer altında kim bilir neler kaynıyorken, tek özelliği günümüzde pazarlanışın etkisine çok kolay kapılabilen insanların patlattığı gruplara bakıp “tıkandık abi, eski ruhu bulalım” demek bence yanlış.

    içinde gerçek sanat aşkı olan müzisyenler, ressamlar, yazarlar her dönemde varlar ve kim ne derse desin üretmeye devam ediyorlar. sadece bilinirlik, anlaşılabilirlik, takdir edilme gibi yönlerde artma azalma oluyor o kadar. bunun sebebi de bu insanların işlerini pazarlamaya bakış açıları ama en önemlisi içlerinde bulundukları zamanın yaşam koşulları. ama bu çok çok derin bir konu. rönesans sanatçılarından, torrent müzisyenlerine süper bir tartışma yapmak istiyorum lan..

    çok yazdım, kopar gibi oldum. yazar da kusura bakmasın biraz çift daldım, ama olur öyle.

    hen

    @northern, “…tek özelliği günümüzde pazarlanışın etkisine çok kolay kapılabilen insanların patlattığı gruplara bakıp “tıkandık abi, eski ruhu bulalım” demek bence yanlış.”

    Çok doğru.

    Ömer

    @northern, estafurullah, gayet memnun oldum eleştirinizden. Ben, kim ne derse desin bugün Rock-Metal müzik de dahil olmak üzere birçok müzik türünün artık eskisi gibi olmadığı kanaatindeyim. Ve bu hususta çok gelenekçi düşünen biri olarak gelenekten ilham almayan yenilikleri hiçbir şekilde dinlemem ve benimsemem.

    Ayrıca Osmanlıca kelimeler kısmına gelecek olursak, o da benim vazgeçilmezlerimdendir. Bugün günlük konuşulan kelime sayısı 300 kelimeyi bile zar zor bulan ve bize “yeni Türkçe” diye pazarlanan bu uydurukçayı kullanacağıma,oldukça zengin bir lisan olan Osmanlıca’ya ağırlık vermeyi tercih ederim. Evet, ilkel rock değil, iptidai rock ;)))

    hf

    @Ömer, Bu Osmanlıca kelime kullanımı konusunu ne yazık ki bende de sıkıntı yarattı. Kullanılan kelimelerin yarısının anlamını bilmiyordum, diğer yarısı ise biraz düşününce aklıma geldi. Yazıyı okumayı bırakıp anlamlarına bakarken yazıdan koptum. Açıkçası yarısında bıraktım okumayı fakat altta yazan bir kaç yorumu görünce kendimi zorlayıp yazıyı bitirme ihtiyacı hissettim.

    Yazının okunabilirliğine, akıcılığına sekte vurmuş. Kullanımın dozunu biraz azaltırsanız daha iyi olacağını düşünüyorum. Sonuç olarak kelime dağarcığımı geliştirmeye çalışmaktansa yazının ana fikrini anlamaya çalışmayı tercih ederim.

  7. Ömer says:

    Arkadaşlar değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

  8. hüdai says:

    Elvis, siyah hakimiyetine karşı pompalanmış dev bir balondu.

  9. Aeonian_Lich says:

    Zaten kültür dediğimiz şey, doğal bir olgu değildir. Normalde doğal şekilde yaşasak, müzikler babadan-anadan oğula aktarılırdı, birkaç kuşak sonra da yenileri çıktıkça eskileri unutulur giderdi. Şimdi ise 1000 yıllık müziklerin bile armonik ve melodik yapıları biliniyor. Bu da demek oluyor ki, bir kendini yenileme, kendi küllerinden doğma olayı pek mümkün değil. 7 nota var topu topu kadar da dar değerlendirmiyorum, lakin birikimli ilerleyen şeyler bir noktada tıkanırlar, mutasyona uğrarlar, sentezlerle ayakta kalırlar ya da farklılıklara yelken açarlar. (Bilim gibi doğrudan pragmatik olguları hariç tutuyorum)

    Doğal süreçte bir de atıyorum Fransa’dan çıkan bir grubu “aha aynı ABD’li x grubuna benziyor” şeklinde değerlendiremeyiz. Global dünyada bunu yapabiliyoruz. Ayrıca o kadar fazla üretim oldu ki, artık ister istemez birilerine benziyorsunuz. Hatta benzetildiğiniz kişiyi ömrünüzde duymamış bile olabilirsiniz, istatistiki olarak birilerine benzemeniz, bi müziğe benzer müziği tesadüfen üretmeniz kuvvetle muhtemel.

    Ben gene de pesimist ya da kaderci, ya da nostaljik ve romantik bakmıyorum bu olaya. Bir müzik size keyif veriyorsa, gerisi teferruattır. Dani Filth gibi yüzüne bakılmayacak bir adamın müziği benim hoşuma gidiyorsa, ne çakma black metalci sözlerine kulak asarım, ne kişiliğine. Açarım albümü, dinlerim, zevk alırım.

    Ayrıca şu “70′ler ruhunu modern müzikle kaynaştıralım her yer çiçek bahçesi gibi olsun” ideali de fazla sıkkın ve bıkkın bir ruh haliyle ortaya çıkmış gibi geldi bana. Yarın öbürgün öyle bir müzikle karşılaşırsınız ki, unutursunuz bu dediklerinizi. (Umarım.)

  10. necati says:

    bir forumda ” üç beş gündür melodeath albümü çekip duruyorum hepsi birbirine benziyo çok sıkıldım ” gibi birşey yazan birine rastlamıştım yazıyı okuyunca aklıma o geldi. belki de müziği dinlemekle sömürmenin karıştırıldığı oluyor. özellikle bu internet çağında. yoksa bi insanı deli mi sikti ki oturup bütün gün bir sürü albüm çekip dinleyip dursun.

    onun dışında thrash metal ve diğer tarzların bozulma falan olduğuna hiç katılmıyorum.

  11. Haşim Öztürk says:

    Güzel yazı olmuş, eline sağlık.

    Sitede bu tür makalelerin artmasının ve hatta bir makaleler bölümü açılmasının çok iyi olabileceğini düşünüyorum. Belli bir türün gelişimi olsun, bir grubun yada müzisyenin öyküsü olsun; oldukça hoş ve bilgilendirici bir bölüm olabilir. Yeterli bilgi birikimine sahip çok sayıda yazar ve okur olduğunada şüphe yok yani. :)

    Ahmet Saraçoğlu

    @Haşim Öztürk, o tarz olaylara gireceğiz evet.

    Ömer

    @Haşim Öztürk, İnşallah vaktimiz olursa ve üşenmezsek daha fazla makaleler de yazacağız kardeşim. Hayatın koşuşturması içinde insan yazmayı unutuyor bazen. Yazmadıkça da paslanıyor. Buna bir son vermek lazım sanırım :))

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.