Dee Snider: Artık öyle bir noktaya gelmiştik ki, sanırım “bırakalım artık” dememize çok az kalmıştı.
Mark Puma: İngiltere’ye gittim, bazı bağlantılar kurdum. Ve sonunda, küçük bağımsız bir İngiliz plak firması, gruba anlaşma imzalatmak istedi! Secret Records!
Dee Snider: Bu gerçekten (dağılmaya karar vermeden önce) gösterdiğimiz son bir çabaydı. Piyasadaki BÜTÜN Amerikan plak firmaları tarafından en az 5’er kere falan reddedilmiştik ve bu gerçekten son umudumuzdu.
(fade out)
***
(fade in)
82 Temmuz’unda Twisted Sister ilk albümü olan Under the Blade’i kaydetti. Bu plak, İngiliz underground hard rock dünyasında hızla kabul edilerek benimsendi. Fakat daha mainstream olan kitleler Twisted Sister gibi bir grubu atsalar mı satsalar mı bilemiyorlardı. 82 Ağustos’unda çıktıkları Reading festivalinde grup sahnede birdenbire yiyecek, şişeler ve teneke kutularla yaylım ateşe tutuldu.
A.J.Pero (davul): O gün bize bir sürü şey atılmıştı. Çalarken havada süzülerek gelen bir şey görüyorduk ve “duuur sakın bu tarafa gelme”, “aaaah!”, “çarpmayın be!”, “bu tarafa gelme! ne olur gelme!” falan diyorduk. Domatesler, şeftaliler, biberler, salatalıklar, neler atmadılar ki. İstesem atılan malzemeyle kendime rahatlıkla bir kase salata yapabilirdim!
Joe Gerber (grubun menajer yardımcısı): O gün seyircinin yaptığını yapmak göt isterdi. Öyle bir şeyi daha önce yaşadığımı hiç sanmıyorum. İnsanlar sahneye tükürüyordu ve o seyirci, bir görecektiniz, hepsi dünya çapında tükürücüydü. Öyle bir tükürüyorlardı ki sormayın! Hem uzaklık hem de isabet olarak!
Konserin büyük bir kısmında tükürükle ve sebzelerle baş etmek zorunda kaldılar. Fakat bunun ardından grubun İskoç roadie’si ‘Big John’ mide bulandırıcı bir şey farketti.
Dee Snider: Big John bana geldi ve (Anlaşılmaz bir İskoç aksanıyla) “Maaan yo seee sooone tro a peece o shea!!!!” dedi. (Hiçbir şey anlamadığım için) ona dönüp “ne dedin yaa?” dedim. “He tro a peeece o sheeaa maaan, he thro a peece o sheeeaaaaaa!!!!” dedi. Ben yine “ne diyosun olm yaa?” dedim. Neyse ki oradaki İngiliz roadielerden biri araya girip de ne dediğini tercüme etti. (İngiliz aksanıyla) “Hey maan, someone threw a piece of shit at ya!!! (Hacı, seyircinin içinden biri sana bok attı yaa) :D”
AJ Pero: Üstelik bok plastik falan da değildi! Yani bilirsiniz, daha eskiden Ozzy’e de sahnede plastik yarasa atmışlardı falan ama bu bildiğiniz gerçek boktu!
Dee Snider: Abi, ne kadar kafayı yemiş bir insan olman lazım ki sahneye bok atasın?? Ve ayrıca… Boku nereden buldun??? Etrafında 30 bin kişi var! Yani etrafına bakıp “Ha bak, burada biraz bok varmış” falan diyemezsin ki! Yani acaba herif o boku orada kendisi mi yaptı? Ve ne kadar çıldırmış olmalısın ki sıçıyorsun, sonra bir de eğilip yerden alıyorsun, sıcak, dumanı tütüyor ve bunu sahneye savuruyorsun???? :D”
(fade out)
(fade in)
Phil Carson da The Tubes konserini izleyenler arasındaydı; Atlantic ABD şubesinin grubu daha önce birkaç kere reddettiğini bilmiyordu ve grubun performansına hayran kalmıştı. TS menajerinin konserden sonra sorduğu “Eee, ne düşünüyorsun peki?” sorusuna verdiği yanıt, grubun tarih yazmak üzere olduğunu haber verir gibiydi:
“Hmm… Evet. Onlara bir anlaşma imzalatacağım. Ama bize maliyetli olmalarını istemiyorum. Onlara albüm yaparız. Ama reklam bütçesi ayıramayız. Bir de evime falan gelmesinler, benden uzak olsunlar yeter!”
(fade out)
***
(fade in)
Başarılı olacaklarından şüphesi olanlara yanıtlarını 1983 Haziran’ında çıkardıkları ikinci albümleri You Can’t Stop Rock n’ Roll ile verdiler. Kısa bir süre sonra gelen bilgi, Atlantic yöneticilerini şaşkına çevirdi. Albüm sıfır promosyon ve sıfır şirket desteği ile 100000 adet satmayı başarmıştı.
Daha önce Jay’e “bakın, kendi başınıza 100000 albüm satmayı başarırsanız, sizi destekleyeceğim” diyen Phil Carson, bir gün grubu yanına çağırdı ve şunları söyledi: “Açıkça söylemek gerekirse sizden pek de ümitli değildim. Ama şimdi sizi anlıyorum. Ve biliyor musunuz? Gelecek yıl sizi dünyanın en büyük grubu yapacağım…”
(fade out)
And now, the conclusion…
Dünyanın sayılı plak firmalarından birinin desteğini de arkasına alan Twisted Sister’ın zirveye çıkmasının zamanı artık gelmişti. 1983 sonunda Los Angeles’lı metal grubu Quiet Riot’ın çıkardığı Metal Health albümünün patlama yapması ve dünya tarihinde listelerde 1 numaraya yükselen ilk metal albümü olmasının ardından firma yetkilileri metal grupları için kesenin ağzını iyice açmaya başladılar. Dee de grubunu Quiet Riot’ınkine benzer bir başarıya imza attırmayı kafaya koymuştu.
Dee Snider: “Biz bu dünyaya belli bir görevle gelmiş çok büyük bir makineyiz. Ya bizimle birlikte gelin ya da yolumuzdan çekilip siktir olun gidin!” İşte o dönemki zihniyetim buydu.
Fakat bu durum, diğer elemanların gruptaki rolünün (gerek beste, gerek grup imajı olarak) giderek azalmasına neden oluyordu.
Jay Jay French (gitar): Dee öne çıkmaya başladıkça ben de durumu kabullenip “Ben bir takım oyuncusuyum, bekleyip sonunda ne olacağını görelim…” diye düşünmeye başlamıştım.
Grubun diğer elemanlarının bu kabullenmişliğinin sonucunda, 1984 yılına gelindiğinde artık Dee Snider’ın imajı = Twisted Sister halini almaya başlıyordu.
İşte böyle bir ortamda, 1984 Mayıs’ında grubun 3. stüdyo albümü olan Stay Hungry, bu sefer Atlantic Records’un büyük desteği ve devasa bir pazarlama kampanyası eşliğinde, piyasaya çıktı. Çıkar çıkmaz listeleri alt üst ederek platin plak kazanan ve günümüze kadar 4 milyona yakın satış yapan bu efsane albüm, We’re Not Gonna Take It, I Wanna Rock, The Price ve -2000’li yıllarda Dimmu Borgir tarafından tekrar meşhur edilecek- Burn In Hell gibi hit parçaları barındırıyordu. Diğer yandan, albüm kapağı piyasaya sürülmeden kısa bir süre önce firma yetkilileri tarafından değiştirilmişti. İlk başta düşünülen, grup elemanlarının bir masanın etrafında oturduğu ve bir dananın uyluk kemiğini beraberce çiğ çiğ yediği bir resimdi. Albümün son halinde ise Dee Snider’ın aynı kemiği tek başına kemiren bir fotoğrafı yer alıyordu. Bu, TS’ın tek adam grubu haline gelmeye başladığının habercisi gibiydi.
Fakat Dee bununla da yetinecek bir kişiliğe sahip değildi. Yeni kurulmuş olan MTV’de o güne kadar dönen video klipler, ya müzik grubunun çalan şarkıya playback yapmasından ibaretti, ya da araya ufak fotoğraf vs. öğeler eklenerek biraz daha görsellik katılmaya çalışılırdı. Dee bunun bir adım ötesine geçmek istiyordu ve iyi bir fikri vardı: Bir senaryosu olan, kısa film tarzında klipler çekmek. Bu fikrini yönetmen Marty Callner’a açtı. Hemfikir olmalarının ardından oturup despot bir baba ile isyankar oğul arasında geçen kısa bir senaryo yazdı. Çıkan sonuç, albümden çıkan ilk single We’re Not Gonna Take It’e çekilen ve bugün bile efsane olarak kabul edilen klip idi. Başlı başına bir kısa film olan bu klip, videoların albüm satışlarına ne kadar büyük etkisi olabileceğini gösterdi ve daha sonraları Michael Jackson’dan Guns ‘n Roses’a, Madonna’dan Metallica’ya birçok sanatçı ve grubun çekeceği klipleri etkiledi. Bu klibi birkaç ay sonra I Wanna Rock’a çekilen ve yine senaryosu olan ikinci klip izledi.
Bu sefer despot baba ile oğlunun yerini disiplin manyağı öğretmen ile öğrencisi almıştı. Kliplerin çizgi film tadındaki mizah anlayışı, grubu genç yaşta bir kitlenin izlemeye başlamasına neden oldu. Dinleyici yaş ortalaması ortaokul, hatta ilkokul düzeyine kadar düşmeye başladı. Konserlere aileler çocuklarıyla gelmeye başlamıştı.
Grup bu popülarite eşliğinde büyük bir dünya turuna çıktı. Bu turun bir bölümünde Twisted Sister’a –henüz emekleme aşamasında olan- Metallica ön grup olarak eşlik etti.
Yer Yarılsa da İçine Girsem Denilen Anlar – 1:
1984-1985 dönemi. Twisted Sister dev kolezyumlarda ve salonlarda çalıyor, yani popülerliğinin zirvesinde. Dee Snider ise seyirciden müthiş katılım bekleyen bir frontman. Ayağa kalkın dedi mi, herkesin -İSTİSNASIZ HERKESİN- ayağa kalkmasını ister. Hatta herkes ayağa kalkmazsa bunu bir takıntı haline bile getirebilir.
Turne sırasında bir gece, seyircilerin arasındaki küçük bir kitle adamımızı deli etmekte. Dee’nin hemen sol tarafındaki tribünde, sahne seviyesinin çok az üzerinde bir yerde oturuyorlar. Dee sahneden baktığında bunları görebiliyor, ama yeteri kadar net göremiyor :) Ve bu grup kesinlikle ayağa KALKMIYOR. 18000 kişi ayakta, coşup eğleniyor ama bu 15-16 kişilik grup oturmuş Dee’ye bakıyor.
Dee bu durumu o kadar takıntı yapıyor ki konseri yarıda kesiyor. Eliyle oturanları işaret ediyor.
“Ayağa kalkın, herkes ayakta, siz oturuyorsunuz” diyor.
Bütün seyirciyi “stand up, stand up, stand up” diye bağırtıyor. O da yetmeyince ışıkçılara “bütün ışıkları bu oturanlara çevirin” diyor. mekandaki bütün spot ışıkları bu 15-16 kişiye dönüyor.
Dee: “Sizi gidi götü kalkmış orospu çocukları, beni deli ediyorsunuz!!!” Ve seyirciyi tekrar bağırtmaya başlıyor: “Fuck you! Fuck you! Fuck you! Fuck you!”
Ama oturan gruptan yine hiçbir tepki yok! Ve sonunda dayanamayan Dee, hışımla sahneden iniyor. Konserin en gaz yerinde bile Twisted Sister’ın karşısında ayağa kalkmayı reddeden bu tipler karşısında çılgına dönmüş durumda.
2 dakika sonra soyunma odasına burnundan soluyarak tur menajeri giriyor ve soruyor:
- Sen ne yaptığını sanıyorsun ya???
- Ne demek ne yapıyorum?
- Orada oturan insanlara!!
- Oturup duruyorlar yahu!! Ayağa kalkmıyorlardı!
- Kalkamazlardı ki!!! Orası özürlüler için ayrılmış bölüm!!! Hepsi tekerlekli sandalyede oturuyor!!!
Stay Hungry, 1984’ün Mayıs ayında çıktı, kliplerin MTV’de gösterilmesinin de etkisiyle Ağustos sonunda altın plak, Ekim ayında ise platin plak kazandı. Twisted Sister kelimenin tam anlamıyla uçuşa geçmişti. Fakat kısa sürede ABD’nin yeni megastarları haline gelen grup elemanları, aynı zamanda imajlarıyla da muhafazakar anne ve babaların kabusu olmaya başlamışlardı. Bu yüzden grubun başına belalar açılması da uzun sürmedi. Amarillo-Texas’ta verdikleri konsere 9 yaşındaki bir çocuk ailesi ile gelmişti.
Dee Snider: Ben “Suck my dick” gibi lafları her gece her konserde ederdim, seyirciyi galeyana getirmeyi hep severdim, yani bunlar benim için yeni bir şey değildi. Ama belli ki bu çocuğun ailesi rahatsız olmuş ve konserden sonra Amarillo polis müdürlüğünü aramışlar.
Eddie Ojeda: Çalarken yan tarafa baktığımda polislerin öylece durup bize baktığını gördüm. Konseri bitirdik. Sahneden indik ve Dee’yi aldılar…
Dee Snider: “Neden?” diye sordum. “Konsere gelen çocuklardan birinin annesi üslubunuzdan ve sahnedeki davranışlarınızdan çok rahatsız olmuş ve hakkınızda suç duyurusunda bulunmuş. Halkı galeyana getirmekten ve sonu isyan çıkmasına kadar varabilecek hareketlerinizden dolayı sizi tutukluyoruz” dediler.
Ertesi sabah Dee’nin gözaltına alınması ülkedeki birçok büyük gazetenin manşetindeydi.
Eddie Ojeda: Yanlış bir şey yapmıyorduk ki! Sahnede kimseyi kurban etmiyorduk, kimseye işkence yapmıyorduk ya da çiftlik hayvanlarıyla cinsel ilişkiye falan girmiyorduk! Yani hiç ağzından “Fuck you” diye bir şey kaçırmaz mısın, bunu yanındakiler duymaz mı? Valla kusura bakmasınlar. Hani Amerika’da yaşıyorduk? Hani ifade özgürlüğü vardı? Nereye gitti tüm bunlar?
Dee daha sonra 75$’lık bir ceza ödeyerek sorunu halletti. Fakat grup, gerçek bedelin bundan çok daha yüksek olduğunu yakında anlayacaktı. Grup şaşırtıcı bir hızla düşüşe geçiyordu.
Twisted Sister, artık MTV’den çok akşam haberlerine malzeme olmaya başlamıştı. Çeşitli politikacılar, dini liderler, kanaat önderleri eğer metal ve rock ‘n roll ile ilgili olumsuz bir şey söyleyeceklerse bunu mutlaka Twisted Sister üzerinden yapıyorlardı. Grup resmen rock ‘n roll’un günah keçisi haline getirilmişti.
Dee ile Plak Şirketleri ve Müzik Endüstrisi Hakkında:
“90’lardan başlayarak heavy metalin düşüşüyle müzik endüstrisinin birçok yönden alakası var. Onlar, yani plak firmaları, – elveda size plak firmaları – , ama eskiden, yani gerçekten plak firmalarının olduğu dönemde, bu firmalar sürekli başarıya ulaşmalarını sağlayacak bir formül, bir tarif bulmaya çalışırdı. Çünkü böyle firmalar sürprizleri hiç sevmez. Yeni bir grup piyasaya çıktığında, mesela Twisted Sister çıktığında, Nirvana çıktığında, ya da sevilip tutulan herhangi bir grup çıktığında, firmalar bu mayanın tutmasını sağlayan şeyin ne olduğunu, Twisted Sister’ı yaratan tarifin ne olduğunu, Nirvana’yı yaratan tarifin ne olduğunu, Guns n’ Roses’ı yaratan tarifin ne olduğunu bulup çıkarmaya çalışırlar. Ve ardından bu tarifi tekrar yaratmaya çalışırlar. Çünkü düşünürler ki, eğer bir şey iyiyse, onunla aynı tarifi kullanarak yapılmış yüz tane şey daha iyidir! Mınakodumun gerizekalıları! Anladınız değil mi?
Durum aslında hiç de öyle değil! Sonra bu firmalar ellerine kek kalıbını alıp aynı kekten bir sürü yapmaya başlarlar. Bir süre sonra görürler ki, biz aynı tarifle ne kadar fazla grup ortaya çıkarırsak, plak firması için o kadar iyi oluyor. Sonra da akıllarına şu fikir gelir: “Haa o zaman, biz şimdi bu grubu alalım, bu kostüm tasarımcısını alalım, bu video yönetmenini alalım, bu prodüktörü alalım, bu şarkı yazarını alalım, ki bu kişilerin isimleri bile bellidir, Desmond Child (şarkı yazarı), Bruce Fairbairn (prodüktör), Marty Callner (klip yönetmeni), Fleur Thiemeyer (Ozzy’nin kostüm tasarımcısı, bir ara Mike Tramp’le evliydi), bu insanları alalım, grubu bir güzel giydirelim, prodüktörlüğünü yaptıralım, şarkılarını yazdıralım, grubu piyasaya çıkaralım. Sonra ilk olarak piyasaya bir “itibar şarkısı” sürelim. Ki bu şarkı “gerçek rock” şarkısıdır, sadece rock çalan radyolara gönderilir.
Ama sonra ikinci şarkı olarak power ballad’ı piyasaya bir süreriz, işte o zaman albüm patlar, milyonlarca satarız, köşe oluruz. İşte plak firmalarının fikri budur. Sonra bir gün derler ki: “Yahu dur bir dakika! Biz neden bütün bunlarla uğraşıyoruz? Onun yerine direk kestirmeden gidelim! İtibar şarkısını falan boşverelim! Sadece power ballad yapalım!” O zaman ne olur?
Piyasaya yeni yeni gruplar çıkar ve hepsi sadece bir ballad’la ünlü olmuştur! Ama sonra şirketler der ki: “Hey, şimdi bizim daha da iyi bir fikrimiz var! Haydi elektrogitarları falan da boşverelim! Bu yeni çıkaracağımız gruba sadece akustik gitar verelim! Unplugged çalsınlar! Böylece müziğin köklerine geri dönsünler!” Peki o zaman geriye ne kalır? Siz eğer rock’ı müzikten dışarı çıkartırsanız, elektriği çıkartırsanız, geriye kalan tek şey, sokak kıyafetleri giymiş, kodumun bar sandalyelerinde oturmuş, folk şarkısı söyleyen dört tane herif olur! Bu ne yahu??? Bu metal değil ki!!!!
@bloodshower, hahahah oha oha. Benim de bugün evden çıkmadan önce sebepsiz yere aklıma geldi bu serinin birincisi, “Ufuk da yazmadı şunun devamını bi türlü” falan demiştim. İkimizin düşünceleri birleşip Ufuk’u dürtmüş herhalde.
Bu arada daha önce yazıyı 2 bölüm yaparım diyordum (yani yukarıda okuduğunuz son olacaktı) ama yazı uzayınca + sitenin durgun bir dönemine rast gelince 3 bölüm olsun dedik, hem Star Wars gibin, LotR gibin olur, Bluray’ini çıkarırız, neticede bizim de ödememiz gereken faturalarımız var…
Yazı güzel olmuş. Geçen günlerde izlediğim heavy metal belgesellerinde 80′ler kuşağı metalinden baya bahsediyorlardı. O belgeselde yazıdakilere benzer şeyleri dinlemiştim Twisted sister’ın ağzından.
Yine de bazı söyleyeceklerim var. 90′lar çocuğu olduğumdan mıdır, nedir bilemem ama, nedense 80′ler metalini hiç sevmiyorum. 80′ler derken o yıllarda mantar gibi fırlayan glam metal/rock, hair metal vs tarzı şeyleri kastediyorum. Mötley crüe’dür, bilmemnedir hepsi birbirinden kötü geliyor bana. O döneme yakın zamanda kurulan benim için tek önemli grup Van Halen’di.
sonuncu klip madmax temalımı hoparlör yok da görüntülere bakıyorum derme çatma bi sığınak yırtık pırtık omuzlarında wow paladin shoulderguard ları olan adamlar falan
tam da yeni düşündüydüm 1. sini çok güzel yazdıydı arkadaş ama 2.si çıkmadı yalan oldu diye, tesadüf oldu şimdi :)
14.11.2011
@bloodshower, hahahah oha oha. Benim de bugün evden çıkmadan önce sebepsiz yere aklıma geldi bu serinin birincisi, “Ufuk da yazmadı şunun devamını bi türlü” falan demiştim. İkimizin düşünceleri birleşip Ufuk’u dürtmüş herhalde.
14.11.2011
@Berca B., son 1 hafta içinde siz ikinizin dışınızda 3 kişi daha yazsana olm şunu diye gelince tek çarem buydu :P
Bu arada daha önce yazıyı 2 bölüm yaparım diyordum (yani yukarıda okuduğunuz son olacaktı) ama yazı uzayınca + sitenin durgun bir dönemine rast gelince 3 bölüm olsun dedik, hem Star Wars gibin, LotR gibin olur, Bluray’ini çıkarırız, neticede bizim de ödememiz gereken faturalarımız var…
02.05.2024
@Ufuk, 13 yil sonrasindan merhaba
Eline sağlık Ufuk. Bittiğinde, grubu merak eden dinleyiciler için en güçlü Türkçe kaynak olacak sanırım.
Yazı güzel olmuş. Geçen günlerde izlediğim heavy metal belgesellerinde 80′ler kuşağı metalinden baya bahsediyorlardı. O belgeselde yazıdakilere benzer şeyleri dinlemiştim Twisted sister’ın ağzından.
Yine de bazı söyleyeceklerim var. 90′lar çocuğu olduğumdan mıdır, nedir bilemem ama, nedense 80′ler metalini hiç sevmiyorum. 80′ler derken o yıllarda mantar gibi fırlayan glam metal/rock, hair metal vs tarzı şeyleri kastediyorum. Mötley crüe’dür, bilmemnedir hepsi birbirinden kötü geliyor bana. O döneme yakın zamanda kurulan benim için tek önemli grup Van Halen’di.
sonuncu klip madmax temalımı hoparlör yok da görüntülere bakıyorum derme çatma bi sığınak yırtık pırtık omuzlarında wow paladin shoulderguard ları olan adamlar falan
Yazı gerçekten güzel.Twisted Sister hakkında çok az şey bilirdim.Normalde sevmem ama açıp bi dinleyesim geldi :)
“Kalkamazlardı ki!!! Orası özürlüler için ayrılmış bölüm!!! Hepsi tekerlekli sandalyede oturuyor!!!”
Kısmı çok fenaydı ya :D
ilk versiyonu çok daha güzeldi. bu da iyi, ama ilk yazının yanında sönük kalmış.