Yazıya konu olan grubumuz eleştiriye her yönden açık olsa da, grubu, ya da en azından şu anki halini, sırf çıktığı dönem (2000’ler) ve yer (A.B.D.) yüzünden metalcore olarak etiketlemeyi, gayet saçma, hatta duyduğunu anlamama olarak görüyorum.
Bu denli büyüyeceği bundan üç yıl önce çıkan “Ascendancy” ile ayan beyan ortada olan çıtırlar kumpanyası Trivium, yeni bir grubun yaşayabileceği tüm güzellikleri yaşayarak sürdürdükleri kısa kariyerlerini, geometrik olarak artan başarılarla devam ettiriyor. Çok fazla ortada olduklarından ve çok genç olup da bu denli büyümelerinden dolayı, gerçek metalciler tarafından dünyanın en çok laf edilen ve küçük görülen gruplarından biri olan Trivium, kimseyi sallamadan büyümeye devam ediyor. “The Crusade” ile yeni “eski Metallica” olmaya çalışmakla suçlanan grup, şimdi de “en sert çalışmamız, en progresif ürünümüz” diye lanse ettikleri “Shogun” ile karşımızda.
Albümün adıyla başlayalım. “Shogun”, Japonca’da Japon tarihindeki askeri bir rütbeyi ifade ediyor. Albüm kapağındaki iki kanji karakteri (modern Japon yazımında kullanılan Çince karakterler) “Sho” ve “gun” kelimelerini simgeliyormuş, ve bunlar da sırasıyla “komutan” ve “savaşçılar” demekmiş. Tahmin ettiğiniz üzere Wikipedia’dan öğrendiğim bu bilgiler ışığında albümün, Trivium’un altın çocuğu Matt Heafy’nin kökenlerini kullanarak, sahip olduğu Japon genlerinden ekmek yeme çabasının bir yansıması olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Ben de Amerika doğumlu bir Türk- Amerikan kırması olsaydım ve Türkiye’de de Japonya’daki kadar büyük bir müzik pazarı ve seyiri/satış potansiyeli olsaydı, hiç gecikmeden “Janissery” ya da “Gates of Kapikulu” türü bir albümle ortamlara akma çabası güderdim. Kapağa da tuğrayı basardım ahan da Ottoman, ahan da Tanzimat diye, Afyon senin Gümüşhane benim turlardım, müziğimi yüz binlerle paylaşır, Banu Güven’le 24 Saat’e çıkıp “Meraba Turkiya sizi seviyrum çok tşkrlr cnms öptms byez” falan derdim (evet yapardım bunu).
Yazıya konu olan grubumuz eleştiriye her yönden açık olsa da, grubu, ya da en azından şu anki halini, sırf çıktığı dönem (2000’ler) ve yer (A.B.D.) yüzünden metalcore olarak etiketlemeyi, gayet saçma, hatta duyduğunu anlamama olarak görüyorum. Gerçi aynı sıfatın yer yer Lamb of God ve Between the Buried and Me’ye de yapıldığını gördüğümden, pek ses etmiyorum. Yeri geldiğinde Haydar gerekeni yapacak zaten.
Ne diyorduk, “Ascendancy” ile bir “vov..” dedirten, “The Crusade” ile olabilecek en iyi ve en kötü yorumları aynı anda alan grup (ki bu denli genç bir grup daha 3. albümünden tam 6 adet single yayımlayabiliyorsa, durup bir “hmm..” demek lazım), kanımca “Shogun” ile kesinlikle takdire şayan bir iş ortaya koydu. Modern thrash metali progresif bir temel üzerine oturtan ve heavy metal ile günümüz Amerikan metalinin karışımı diyebileceğimiz geleneksel ama modern bir sound yaratmayı başaran grup, riff’e ve melodiye dayalı bestelerini, akılda kalıcı nakaratlar ve giderek güçlenen müzisyenlikleriyle sununca, dünyanın en çok satan metal gruplarından biri haline geldi.
Tamam çıtırlar, çok ortalardalar, 21-22 yaşında kendi imzalı gitar modelleri var, 10-15 yıllık bir çok grubun vermediği kadar çok konseri bu yaşlarında verdiler ve belli ki yorucu ama çok eğlenceli bir hayatları var… Tabii ki eleştirilecekler, ama bu yeri geldiğinde taş gibi müzik yaptıkları gerçeğini de değiştirmiyor. Şu albümü sayısını hatırlayamadığım kadar çok dinledim ve içindeki 13 şarkının 8’ine, 9’una, inanın bir kusur bulamıyorum. Gayet olgun besteler, yaratıcı tonla fikir, müzisyenlik, ne arıyorsam hepsi var.
Bu bağlamda, kariyerlerini sürdürdükleri beş yılda çıkardıkları dört albümde böylesine devasa başarılar yaşamış bu grubu, geleceğin de en büyüklerinden biri olarak görmeye devam ediyorum. Bugünlerde Amerika’da 25-30 bin arası ilk hafta satışı yapan grup, ilerde bu rakamı 50 binlere çıkarabilir. E bundan bize ne, elin Amerikalı’sı ne yapıyor ne yapacak kimin umurunda, o da var tabii.
2008’in en iyi albümlerinden biri olarak gördüğüm “Shogun”u, çıktığından beri çok dinlememe rağmen beni sıkmadığı ve gerek dinlerken, gerek gitarda çalarken hoşça vakit geçirmemi sağladığı için tebrik ediyor (albümü tebrik etmek), gözlerinden öpüyorum (gözleri çekik olduğu için tam randıman alamıyorum).
Şarkılar 1. Kirisute Gomen
2. Torn Between Scylla and Charybdis
3. Down from the Sky
4. Into the Mouth of Hell We March
5. Throes Of Perdition
6. Insurrection
7. The Calamity
8. He Who Spawned the Furies
9. Of Prometheus and the Crucifix
10. Like Callisto to a Star in Heaven
11. Shogun
12. Upon the Shores
13. Poison, Knife, and the Noose
14. Iron Maiden (Iron Maiden cover)
Trivium,metal müzik tarihinde görülmemiş ir çıkışla yoluna devam etmesinin yanı sıra amatör metal müzisyenlerine, “olunabilirliği” gösterdi.Shogun’da daha olgunlaşmış bir müzik dinliyorum.Ama Ascendancy’nin yeri bambaşka.Bu arada grubun çıkışından itibaren, güvenini yitirmeyip, trivium’un ilerde başarılı olacağına işaret eden yazarımıza da tebrik ediyoruz. :)
Grubun şu ana kadarki en iyi albümü Shogun. Tamam Ascendancy kadar her şarkısı hit değil, ama müzisyenlik açısından her anı dolu dolu. 8 az kalmış bile diyebilirim. Tek sorun Heafy’nin paragraf gibi şarkı isimleri bulması. Arkadaş kısalt ucundan azcık be
Bende bu albümü Trivium’un zirvesi olarak görenlerdenim.Of Prometheus and the Crucifix,Torn Between Scylla and Charybdis,Into the Mouth of Hell We March, Throes Of Perdition ,Shogun çok şahane şarkılar.Birde Kirisute Gomen’in davulları var tabi.
genel olarak güzel albüm ama şarkı aralarındaki sertleşme bölümleri bana kolpa geldi. sırf sertlik olsun diye konmuş gibi birkaç dinleyişten sonra da sıkıyor zaten.
Şahsım adına hiçbir zaman dinlemekten sıkılmadığım ve sıkılmayacağımı düşündüğüm ender albümlerden.Maiden melodileri thrash/core tarzına daha nasıl yansıtabilirler ? 10 üzerinden 11 verebilmeyi dilerdim
Trivium,metal müzik tarihinde görülmemiş ir çıkışla yoluna devam etmesinin yanı sıra amatör metal müzisyenlerine, “olunabilirliği” gösterdi.Shogun’da daha olgunlaşmış bir müzik dinliyorum.Ama Ascendancy’nin yeri bambaşka.Bu arada grubun çıkışından itibaren, güvenini yitirmeyip, trivium’un ilerde başarılı olacağına işaret eden yazarımıza da tebrik ediyoruz. :)
ewet gerçekten baştahafif sinirlendim okurken ma final dediimiz mutlusonnla bitti,her zaman olmasa da :)
Brutal vokaller biraz zorlama geliyo bana.Keşke butun vokalleri Matt Heafy yapsaydı diyorum dinlerken.
29.08.2013
@Emre, bro zaten albüm kayıtlarındaki tüm screamler matt heafy ye ait
Grubun şu ana kadarki en iyi albümü Shogun. Tamam Ascendancy kadar her şarkısı hit değil, ama müzisyenlik açısından her anı dolu dolu. 8 az kalmış bile diyebilirim. Tek sorun Heafy’nin paragraf gibi şarkı isimleri bulması. Arkadaş kısalt ucundan azcık be
09.08.2010
@masteroforion, hakikaten ya Türk Sanat Müziğindeki şarkıların isimleri gibi bu albümdeki şarkı isimleri :)
Bende bu albümü Trivium’un zirvesi olarak görenlerdenim.Of Prometheus and the Crucifix,Torn Between Scylla and Charybdis,Into the Mouth of Hell We March, Throes Of Perdition ,Shogun çok şahane şarkılar.Birde Kirisute Gomen’in davulları var tabi.
genel olarak güzel albüm ama şarkı aralarındaki sertleşme bölümleri bana kolpa geldi. sırf sertlik olsun diye konmuş gibi birkaç dinleyişten sonra da sıkıyor zaten.
Şahsım adına hiçbir zaman dinlemekten sıkılmadığım ve sıkılmayacağımı düşündüğüm ender albümlerden.Maiden melodileri thrash/core tarzına daha nasıl yansıtabilirler ? 10 üzerinden 11 verebilmeyi dilerdim
Trivium’ın death growl içeren tek şarkısı Upon the Shores sanırım. Yanlış biliyorsam biri düzeltsin.
Ergenliğimin albümlerinden biri. Çok seviyorum be.
Çok manyak bişey bu albüm.