Son birkaç gündür sitede çok yüksek puanlı eski albümler paylaşıyor ve hepsine de “gelmiş geçmiş”, “en iyi”, “x’in zirvesi” gibi başlıklar atıyor olmamdan aşırı gaza geldiğim ve kolpaya bağladığım düşünülebilir, ancak ilgili albümleri bilen dinleyicilerin de farkında olduğu üzere yorumlarımın fazlası yoktur, olsa olsa eksiği vardır.
Bugün de kendi türü için çok önemli bir albümü nihayet siteye kazandırmanın mutluluğu içindeyim. Yakın zamanda yorumlar kısmında paylaştığım ve gitar çalan arkadaşların gelişmelerine faydası olacağını söylediğim PSYCROPTIC hayvanlığı “Cleansing a Misguided Path” adlı şarkının ışığında, bu başyapıtın sitede olmadığını fark ettim ve prime döneminden bir PSYCROPTIC albümü inceleyecek olmanın coşkusuyla ağzımdan salyalar saçarak bilgisayarın başına oturdum.
Öncelikle PSYCROPTIC’in neden kulağa çok karakteristik geldiğini ve onları benzerlerinden ayıran başlıca unsuru açıklayacak, böylece “The Scepter of the Ancients”ın nasıl böyle öküz oğlu öküz olabildiğine değineceğim.
Bunun bir numaralı sebebi elbette ki gitarist Joe Haley.
Haley, death metal dünyasının en kendine has rif yazan insanlarından biri. Mecburen biraz teknik konulara gireceğim, ama Joe Haley deyince teknik konulara da girmek lazım. Öncelikle kendisi muhtemelen death metal gitaristleri arasındaki en iyi legato tekniğine sahip insan olabilir. Bu sayede aşırı akıcı ve iç içe geçen kompleks rifler yazmayı başarıyor. Ne var ki kendisini benzersiz kılan esas konu, bana göre Joe Haley’nin metal dünyasında “drop D”yi en etkili kullanan isimlerden biri olması.
Gerçekten de PSYCROPTIC’i PSYCROPTIC yapan şeylerin başında grubun drop D akordunu kullanması geliyor. Bunu gitar çalan ve PSYCROPTIC şarkılarını çalmayı deneyen arkadaşlar daha net anlayacaktır, ama sadeleştirerek anlatmam gerekirse, Joe Haley drop D kullanması sayesinde normalde aynı tel üzerinden yan yana basacağı perdelerin bir kısmını bir üst tele (6. tele) aktararak, olaya hammer on’lar ve pull off’lar katarak başka gruplarda duymadığımız akıcılıkta rifler üretiyor. Dahası, parmak açmalı rifler konusunda da gerçek bir usta olan Haley, 4-5 perde ses aralıkları arasında akıcı şekilde gezinerek benzersiz yırtıcılıklar, kazımasyonlar ortaya çıkarabiliyor.
Albüme baktığımızda değil 2003’te, 2043’te de çıksa yine aynı etkiyi yaratabilecek bir hayvanlık görüyoruz. Teknik death metalin kimi önemli isimlerinin dikkate aldığı atmosfer olayına hiç girmeyen PSYCROPTIC, “The Scepter of the Ancients”ta tamamen primitif, tamamen rif odaklı, efektten şundan bundan uzak, tamamen saf bir teknik death metal anlayışına yöneliyor. Bunu anlamlı kılan pek çok şey arasından belki de en önemlisi PSYCROPTIC’in bu kadar rif odaklı bir şeyi bu denli akılda kalıcı olarak sunabilmesi. Albüm gerçekten de adeta teknik death metal hiti denebilecek düzeyde akılda kalıcı rifler barındırıyor. Bunun yanı sıra “The Colour of Sleep” ve “The Valley of Winds Breath and Dragons Fire”da gördüğümüz melodik olaylar da yine “The Scepter of the Ancients”a renk ve boyut katan unsurlar arasında.
Haley’in kardeşi olan ve PSYCROPTIC’in yanı sıra diğer yan projelerinde de kendisine eşlik eden manyak davulcu David Haley’nin davul setinin arkasında yaptığı kasaplıklar ve elbette ki vokalist Chalky’nin mikrofondaki delişmenlikleri de eklenince “The Scepter of the Ancients” baştan sona bir kanırtma şenliğine dönüşüyor.
Buradaki ana fikir gerçekten de çok kompleks bir şeyin primitif bir anlayışla sunuluyor oluşu. PSYCROPTIC teknik death metal dünyasındaki en yırtıcı, en kazımasyon rifleri yazan grupların başında geliyor ve bunu hiçbir altyapı, efekt, atmosfer vesaire kasmadan dümdüz, tamamen saf bir gitar işçiliği, azman bir davulculuk ve çıplak vokallerle yapıyorlar. Bu zaten yeterince etkileyici değilmiş gibi bir de bunu akılda kalıcı şekilde sunabilmeleri onları kalabalıktan ayırmaya ve duyulduğu anda fark edilmelerini sağlamaya yetiyor.
“The Scepter of the Ancients” bu sayede PSYCROPTIC’in en önemli birkaç albümü arasına adını yazdırıyor ve hem çıktığı dönem hem de ilk albüm “The Isle of Disenchantment”ın ardından bu kadar büyük bir gelişime imza atması dolayısıyla PSYCROPTIC’in kariyerindeki en önemli albüm olmayı başarıyor.
Rif odaklı teknik death metal seviyorsanız, bundan daha iyisini zor bulursunuz.
Şarkılar 1. The Colour of Sleep
2. Battling the Misery of Organon
3. Lacertine Forest
4. Psycrology
5. Skin Coffin
6. Cruelty Incarnate
7. The Valley of Winds Breath and Dragons Fire
8. A Planetary Discipline
9. The Scepter of Jaar-Gilon
Madem kısmen eski ve önemli albümlerden gidiyoruz , sitede eksikliğini hissettiğim Vader’in Litany , Asphyx’den Last One on Earth ve black metalin en underrated isimlerinden Evilfeast’ın Mysteries of the Nocturnal Forest albümlerinin incelemelerini dörtgözle beklemekteyim .
Cd ve plak olarak ikisini de alacak kadar sevmiştim bu albümü zamanında, gelgelelim dinlemeyeli de epey zaman oldu. Zaman katlanarak hızlanıyor sanki hayatımda.
The Color of Sleep’in 1.12′sindeki riff girdiği an metal-pit’te brainworm mesajı okuyorum.
11.01.2025
@hysteresis, ah ulan, hasta yatıyor olmasaydım en yakın deniz kıyısına gidip bir sigara yakar ve teey tey diye uzaklara bakardım…
davul tonu ve çirkin riffler ile gaza gelmişken aniden giren metalcore vokali hayal kırıklığı yarattı
Ahmet Hocam, “teknik death metal” demişken, bir Decapitated – Nihility kritiği alır mıyız?
11.01.2025
@umitduranist, aynen, o da listede.
Logoyu bulduklarında “aga pyracanda’dan arak oldu sanki bu” dememiş mi kimse.
11.01.2025
@Hakkan, ilk defa Pyracanda dinleyen birini gördüm ve direkt canım şu şarkıyı çekti:
https://www.youtube.com/watch?v=ElcyZSFFPlg
Madem kısmen eski ve önemli albümlerden gidiyoruz , sitede eksikliğini hissettiğim Vader’in Litany , Asphyx’den Last One on Earth ve black metalin en underrated isimlerinden Evilfeast’ın Mysteries of the Nocturnal Forest albümlerinin incelemelerini dörtgözle beklemekteyim .
11.01.2025
@Bektasov, olacak, hepsi olacak.
Cd ve plak olarak ikisini de alacak kadar sevmiştim bu albümü zamanında, gelgelelim dinlemeyeli de epey zaman oldu. Zaman katlanarak hızlanıyor sanki hayatımda.