Doksanlar sonu ve 2000’lerin başları birtakım thrash metal grupları tarafından arınma ve günah çıkarma dönemi olarak görülmüştü. Kimi gruplar doksanların mainstream metal dünyasına olan olumsuz etkisi ve bu dönemde denedikleri ve çok büyük oranla fiyaskoyla sonuçlanan şeylerin ardından yeni milenyuma hayranları üzmeyecek işlerle devam etme yoluna gitmişlerdi.
Almanya’nın en büyük thrash metal grubu KREATOR doksanlar biterken “Endorama” adlı gotik metal denemesini çıkarmış ve sonra 2000’lere kendilerini affettirdikleri “Violent Revolution”la başlamışlardı.
Big Four dışındaki en büyük thrash metal gruplarından TESTAMENT doksanların sonlarını death metale yanladıkları, ancak TESTAMENT karakterine uygunluğu sorgulanır “Demonic”le karşılamış ve 2000’lere girmek üzereyken kariyerlerinin en iyi albümlerinden biri olan “The Gathering”i çıkarmışlardı.
MEGADETH, kariyerinin en tartışmalı albümü “Risk”i çıkarıp eleştiri oklarını götünden çıkarmaya çalışırken, tırnak içinde köklere dönme emareleri gösterdiği “The World Needs a Hero”yu çıkararak hayranlarına “tamam tamam kızmayın” demişti.
Almanya’nın diğer bir büyük ismi DESTRUCTION ise adı geçen tüm bu albümlerden çok daha rezil kepaze bir iş olan utanç vesikası “The Least Successful Human Cannonball”u çıkardıktan sonra 2000 yılına “All Hell Breaks Loose” adlı taş gibi albümle dönmüştü.
O dönemi hatırlıyorum… “The Least Successful Human Cannonball” grubun karizmasını o kadar çizmişti ki “All Hell Breaks Loose” sanki DESTRUCTION’ın “Cracked Brain”den on yıl sonraki geri dönüşü gibi yansıtılmış, neredeyse EXODUS’un müthiş dönüş albümü “Tempo of the Damned” düzeyinde bir yeni sayfa olarak lanse edilmişti.
O albümün ardından DESTRUCTION seri üretime geçti ve eski şarkıların yeniden kaydı olan iki albümü saymazsak günümüze gelene kadar 26 yılda 11 yeni albüm çıkardı. Aynı zaman diliminde bu sayı KREATOR için 6, EXODUS için 6, TESTAMENT için 4. Bu durum çok albüm çıkaran grupların yarattığı heyecanın azalmak ve müzikalitenin düşmek zorunda olması anlamına gelmiyor, ancak DESTRUCTION’ın bu çeyrek asırda çıkardığı 11 albüme bakınca grubun zaman zaman albüm çıkarmış olmak için albüm çıkardığını da görüyoruz.
Turlamak, ürün satmak için bunu yapmaları gerektiğinin farkındayım, ancak bunu bir de thrash metal gibi metalin en statik, en sınırlı türlerinden biri içerisinde yaptığınızda ister istemez şarkılarınız, albümleriniz birbirine benzemeye başlıyor. “Birth of Malice” 2000’lerdeki neredeyse tüm DESTRUCTION albümleri gibi iyi bir thrash metal albümü. Sıkıcı değil, thrash metal seviyorsanız kendini dinletiyor veeeeee….. o kadar.
Böyle olmasının sebebi, bana kalırsa grubun düzenli aralıklarla albüm çıkarmak zorunda oluşundan ya da böyle hissetmesinden dolayı albümde iyi şarkıların yanı sıra neden var olduğunu anlayamadığım düzeyde vasat şarkıların da olması. Klip çekilen “Destruction”, “No Kings – No Masters”, “Scumbag Human Race” ve “A.N.G.S.T.” genel olarak “Birth of Malice”e değer katan ve konserlerde eğlenceli olacağı belli olan şarkılar.
Diğer yandan, örneğin “Greed” gibi bir şarkıyı bunca yıldır müzik yapan bir insan neden yazar, bu şarkıdan ne almamız gerekiyor, içinde bir saniye bile ilginçlik olmamasına rağmen neden bir DESTRUCTION şarkısı olmayı başarmış, anlamak zor. Şarkı sözlerine baktığımızda grubun bir thrash metal grubu nelerden bahsetmeliyse onlardan bahsettiğini görüyoruz bunda bir sorun yok. Ne var ki bazı şarkılar fazlasıyla boomer’lık pompalıyor ve bu durumlarda şarkılar vasat olmasa da söylenen sözlerden dolayı “meh” olabiliyorsunuz.
Örneğin “Cyber Warfare”in sözlerine baktığımızda Schmier’in ağzından şu sözlerin çıktığını görüyoruz:
“Power-mad they aim for control
Your freedom is what they devour
Manipulating your mind and your soul
The digital age is an open gate The virtual war is on Soon it’s gonna be too late”
Buradan nasıl bir sonuç çıkarmalıyız? İnterneti mi kapatalım? Yakında ne için çok geç olacak? Instagram’ı mı yasaklayalım?
Bu tarz şeyler detay bile olsalar sunulan şeye ne kadar kafa yorulduğunu sorgulattıkları için insanın aklına takılıyorlar.
“Birth of Malice” bu durumlardan ötürü herhangi bir DESTRUCTION albümü olmaktan çok da öteye gidemiyor. Prodüksiyon çok iyi, performanslar canavar, rifler, sololar, her şey yerli yerinde ama klip şarkıları dışında bence fazla filler şarkı içeren, yeterince yaratıcı ilham geldiği için değil de önceki albümden bu yana iki buçuk, üç yıl geçtiği için çıkarılmış bir albüm havası veriyor. Dolayısıyla da çok iyi bir thrash grubu tarafından çıkarılmış olmasına rağmen diskografi içerisinde herhangi öne çıkan tarafı olmayan bir albüm olmakla yetiniyor.
Kadro Schmier: Vokal, bas
Damir Eskić: Gitar
Martin Furia: Gitar
Randy Black: Davul
Şarkılar 1. Birth of Malice
2. Destruction
3. Cyber Warfare
4. No Kings - No Masters
5. Scumbag Human Race
6. God of Gore
7. A.N.G.S.T.
8. Dealer of Death
9. Evil Never Sleeps
10. Chains of Sorrow
11. Greed
12. Fast as a Shark (ACCEPT cover)
Destruction hayatımın gruplarında ilk 10 sırada bi yerde bulunur. Ama o kadar sık albüm çıkarıyorlar ki son yıllarda. Bu durumun da kaliteye olumsuz yansıdığını düşünüyorum kritikte bahsedildiği üzere. Parçaların birbirine benzeme ihtimali gitgide artıyor böylece. Evil Never Sleeps’de değişik bir şeyler denemişler sanki hoşuma gitti. Ama nedense kalan şarkıları dümdüz ve heyecanlanamayarak dinliyorum. Velhasıl kötü değil, ama aynı sos aynı yemek. 7/10
ne yapsalar kabulümdür diyeceğim gruplardan biri.
zamanında yapacaklarını yaptılar zaten.
bir şekilde isimlerini devam ettirmeleri bile yeterli.
senesini hatırlamıyorum ama 1997-1998 olabilir.
Bir yılbaşı gecesi Kemancıda çıkmışlardı.
Alt grupta Metalium’du.
Eskiden yeni yıla böyle etkinliklerle girerdik :)
bu arada şöyle komik bir durum var Ahmet’in yukarıda dediği gibi All Hell Breaks Loose çıktığında büyük bir reunion olarak lanse edilmişti.
Aslında orada kastedilen Schimer’ın gruba geri dönmesiydi.
Mike grubu devam ettiriyordu.
Schimer müziği bırakmış bir fırında pizza hamur işlerinde çalışıyordu.
Sonra gruba geri döndü.
Şu andaki güncel durumda ise Mike gitti Schimer grubu devam ettiriyor hahah :)
Kasım ayında ilk defa Ankara’da izleyebildiğim bir grup. Ama ezelden beri çok severim.
Bu da Release from agony canlı performansı. Şuracıklara bırakayım https://youtu.be/iCTR49JX55w?si=Tn8kT35axvS4reM5
@Rauf, mekan biraz tırışkaydı bir gün boyunca kulaklarım çınladı ancak ankarada gittiğim en güzel konserdi. Her hafta olsa her hafta giderim. Kayıt güzelmiş like’ladım arada izlerim teşekkürler.
Siffringer olmadan ne yapsanız boş onun gibi riff yazan adam bu alemde çok az çıkar. Dört kişilik grubu Destruction diye yutturmaya çalışıyorlar. Konu üç kişilik gruplarsa:
Maddi zorlukları cidden anlıyorum. Daha 3-4 ay önce grubu Ankara’da canlı izledim; son derecede küçük bir kitleye çaldılar. Bu sayılarda insana çalıp sürümden kazanabilmek için kendilerini “relevant” tutmalarını gerekiyor. Gel gör ki bu işin tek yolu, iki yılda bir son derece ortalama albümler çıkartmak olmamalı. Konserde bir tek kişi bile yeni şarkılara eşlik edemiyor, eski şarkıları istiyordu. Bir yandan albüm çıkarıp setlisti yeniliyorsunuz diğer yandan kimse bu ortalama şarkılarınızı dinlemek istemiyor. Bu ticaret haliyle hiç çekici şeyler vaat etmiyor ve olay da burada tıkanıyor. (Şarkı eh işte ama) “Scumbag Human Race” falan nedir gerçekten ya?:( Çok üzülüyorum gençliğimin Destruction’ına.
instagrami yasaklayalimda patladim
https://www.youtube.com/watch?v=VjsmXsxzko0
Nedenini bilmiyorum ama Destruction’a ve Tankard’a ne yaptıysam ısınamadım. Albümü merak edip dinlemedim bile.
Alman Thrash metali deyince Sodom ve Kreator’den şaşmam.
Destruction hayatımın gruplarında ilk 10 sırada bi yerde bulunur. Ama o kadar sık albüm çıkarıyorlar ki son yıllarda. Bu durumun da kaliteye olumsuz yansıdığını düşünüyorum kritikte bahsedildiği üzere. Parçaların birbirine benzeme ihtimali gitgide artıyor böylece. Evil Never Sleeps’de değişik bir şeyler denemişler sanki hoşuma gitti. Ama nedense kalan şarkıları dümdüz ve heyecanlanamayarak dinliyorum. Velhasıl kötü değil, ama aynı sos aynı yemek. 7/10
vasat albüm… ama iyi ki varlar.
ne yapsalar kabulümdür diyeceğim gruplardan biri.
zamanında yapacaklarını yaptılar zaten.
bir şekilde isimlerini devam ettirmeleri bile yeterli.
senesini hatırlamıyorum ama 1997-1998 olabilir.
Bir yılbaşı gecesi Kemancıda çıkmışlardı.
Alt grupta Metalium’du.
Eskiden yeni yıla böyle etkinliklerle girerdik :)
bu arada şöyle komik bir durum var Ahmet’in yukarıda dediği gibi All Hell Breaks Loose çıktığında büyük bir reunion olarak lanse edilmişti.
Aslında orada kastedilen Schimer’ın gruba geri dönmesiydi.
Mike grubu devam ettiriyordu.
Schimer müziği bırakmış bir fırında pizza hamur işlerinde çalışıyordu.
Sonra gruba geri döndü.
Şu andaki güncel durumda ise Mike gitti Schimer grubu devam ettiriyor hahah :)
14.03.2025
@42 yaşındayım, evet haklısın, Schmier’in pizzacılıktan geri dönme olayını sen deyince hatırladım.
Kasım ayında ilk defa Ankara’da izleyebildiğim bir grup. Ama ezelden beri çok severim.
Bu da Release from agony canlı performansı. Şuracıklara bırakayım
https://youtu.be/iCTR49JX55w?si=Tn8kT35axvS4reM5
14.03.2025
@Rauf, mekan biraz tırışkaydı bir gün boyunca kulaklarım çınladı ancak ankarada gittiğim en güzel konserdi. Her hafta olsa her hafta giderim. Kayıt güzelmiş like’ladım arada izlerim teşekkürler.
14.03.2025
@Pontiff Suleyman, teşekkür ederim.
Siffringer olmadan ne yapsanız boş onun gibi riff yazan adam bu alemde çok az çıkar. Dört kişilik grubu Destruction diye yutturmaya çalışıyorlar. Konu üç kişilik gruplarsa:
Destruction > Motorhead
Maddi zorlukları cidden anlıyorum. Daha 3-4 ay önce grubu Ankara’da canlı izledim; son derecede küçük bir kitleye çaldılar. Bu sayılarda insana çalıp sürümden kazanabilmek için kendilerini “relevant” tutmalarını gerekiyor. Gel gör ki bu işin tek yolu, iki yılda bir son derece ortalama albümler çıkartmak olmamalı. Konserde bir tek kişi bile yeni şarkılara eşlik edemiyor, eski şarkıları istiyordu. Bir yandan albüm çıkarıp setlisti yeniliyorsunuz diğer yandan kimse bu ortalama şarkılarınızı dinlemek istemiyor. Bu ticaret haliyle hiç çekici şeyler vaat etmiyor ve olay da burada tıkanıyor. (Şarkı eh işte ama) “Scumbag Human Race” falan nedir gerçekten ya?:( Çok üzülüyorum gençliğimin Destruction’ına.