Yaklaşık 1000 CD’ye yaklaşan bir CD koleksiyonuna sahip bir insan olarak, koleksiyonculuk kariyerimin en fail iki anı hiç aklımdan gitmez. Bunlardan biri, hayatımın tek anlamının METALLICA olduğu, kafayı tamamen METALLICA ile bozduğum bir zamanda (1997) tüm METALLICA albümlerini CD olarak satın almaya karar verdiğim ve böylelikle koleksiyonumu başlattığım dönemde, o zamana kadar çıkan tüm METALLICA albümlerini aldıktan sonra sona kalan “Kill ‘Em All”u almaya giderken aklıma “iyi değildir tabii ama koleksiyon tamamlansın” gibi bir düşünce olması. Bir diğeri de aynı şeyi yine o zamana kadar çıkan tüm IN FLAMES albümlerini satın aldıktan sonra, sona kalan “Lunar Strain”i “yeaaaani, çok iyi değildir sonuçta ilk albüm, ama koleksiyon işte” diyerek almamdı.
Neden bilmem, demek ki o dönem sanki gruplar henüz ne yapacaklarına karar vermemiştir veya tam olarak gelişmemiştir diye, çıkarılan ilk albümler çok da iyi olmaz gibi bir düşüncem vardı. Başka hangi gruplar, albümler için bunu düşündüğümü hatırlamıyorum ama bu şekilde koleksiyon tamamlasın düşüncesiyle aldığım iki adet çok önemli albüm var.
Sonuçta henüz “Kill ‘Em All”u da “Lunar Strain”i de dinlememiş toy bir dinleyici olduğumdan, belki de çok şaşmamak gerek.
Yazıya bu şekilde başlama sebebim, bugün de bir ilk albüm inceliyor oluşum. O kadar albüm dururken neden MARDUK’un black metal bile olmayan 1992 çıkışlı albümünü yazıyorum? Çünkü koleksiyon tamamlansın. Çünkü MARDUK’un sitedeki tek eksik albümü de yerli yerine oturmuş olsun. Peki sadece bu mu? “İyi değildir tabii ama koleksiyon tamamlansın” mı? Yoo dostum. Bu kez öyle değil. Bu kez gayet iyi bir ilk albüm. Üstelik de henüz daha MARDUK olmamış bir MARDUK’tan.
Metal tarihinde türden türe sert geçiş yapılan çeşitli albümler var. Olumlu örnekleri düşündüğümüzde “Soulside Journey”de gayet iyi bir death metal yaptıktan sonra black metale geçiş yapan DARKTHRONE’u aklımıza getirebiliriz. Olumsuz örnekleri düşündüğümüzdeyse, müzikal olarak olumsuz bir sonuç ortaya çıkmamış olsa da geçiş sürecinin sancıları noktasında SAMAEL’in black metalden elektronik/endüstriyel tarafa geçişinden ve grubun 6 Haziran 1998’de İstanbul’da gerçekleşen KREATOR, SAMAEL, PAGAN konserine klavye ve drum machine ile çıkması sonucunda salonda yankılanan unutulmaz “SİKİLMİŞ SAMAEL!” tezahüratından bahsedilebilir.
MARDUK durumundaysa olayın herhangi olumsuz bir tarafı yok. MARDUK o sırada CARNAGE, ENTOMBED kasa bir death metal icra ediyor ve arada tercih edilen notalara göre yer yer blackened death metale dokunulup geri gelinen anlar olsa da genel olarak elbette ki bir black metal albümüne imza atmıyor. Ne var ki bence “Dark Endless” bence gereğinden fazla görmezden gelinen, hatta yok sayılan bir albüm. PANTERA’nın glam metal dönemi gibi bir aforoz yok elbet, ancak gayet iyi bir death metal albümü olduğu bence fazlasıyla atlanıyor.
Elbette ki MARDUK black metal tarihine imza atan en önemli gruplardan biri ve “Dark Endless”a çok yüksek bir not verip grubun geri kalan başyapıtlarını 10 üstünden 15 alacak bir durumu getirmeye de gerek yok, ancak “Dark Endless”ın kendi özelinde iyi bir albüm olduğunu, MARDUK’un bu albümde kendini keşfetmediğini, farklı kafada bir grup olarak İsveç death metali yaptığını ve bunu da iyi yaptığını söylemek isterim. Albümün miksinden Dan Swanö, bas gitardan sadece bu MARDUK albümünde çalan Rickard Kalm’ın, vokallerden ise EDGE OF SANITY ile bir dolu efsane albüme imza atan gitarist Andreas Axelsson’un sorumlu olduğunu da hatırlatalım. Sadece Swanö ve Axelsson’lu bu EDGE OF SANITY bağı bile MARDUK’un o sıralarda henüz black metal kafasında olmadığının göstergeleri.
“Dark Endless”ın ardından MARDUK çok kısa sürede kimliğini değiştirmiş ve “Those of the Unlight”la birlikte black metale geçiş yapmıştı. İki albüm arasında sadece on ay olsa da esasında arada çıkan üç şarkılık MYSTIFIER split’inde albümden üç şarkı önceden sunulmuştu. Dolayısıyla MARDUK’un “Dark Endless”tan black metale geçiş süreci aylar, belki de haftalar içinde gerçekleşti. “Dark Endless” gayet iyi bir ilk albüm olsa da MARDUK’un sonradan neler yaptığı düşünüldüğünde, elbette ki iyi ki de gerçekleşmiş. DARKTHRONE ilk albümünün ardından death metalden black metale geçti, MARDUK ilk albümünün ardından death metalden black metale geçti, death metal yapan OLD FUNERAL black metale geçip IMMORTAL oldu ve böylece bu üç grubun fikir değiştirmesi sonucu black metal tarihi değişti.
Buna vesile olduğu için bile “Dark Endless”a teşekkür etmemiz gerek.
Kadro Andreas Axelsson: Vokal
Devo Andersson: Gitar
Morgan "Evil" Håkansson: Gtar
Rickard Kalm: Bas
Joakim Grave: Davul
Şarkılar 1. Still Fucking Dead (Here's No Peace)
2. The Sun Turns Black as Night
3. Within the Abyss
4. The Funeral Seemed to Be Endless
5. Departure from the Mortals
6. The Black...
7. Dark Endless
8. Holy Inquisition
Bende çok anısı olan albümlerden biri. Her bir parça için yazabileceğim pek çok şey var ama adamların o zamanlardan ne kadar üretken oldukları, şarkıların kendi içlerindeki dönüşümlerinden rahatlıkla anlaşılıyor. Mesela yalnızca “The Funeral Seemed to Be Endless”ın son 30 saniyesinde yer verilen melodik kısmı başka bir grup alıp sıfırdan bir şarkıya dönüştürebilirdi. Ama Marduk, şarkıyı kapatan bir melodik kısım olarak kullanmakla yetinmiş. Diğer yandan yine kendi içinde farklılaşan şarkılardan “Dark Endless”ın 1.04′te başlayan yaklaşık 30 saniyelik bölümünün, yazıda da andığın “Lunar Strain”deki “Everlost Part I”e olan benzerliği de şaka gibi. In Flames ufak bir esinlenme mi yaptı yoksa tamamen bir tesadüf mü, şahsen bilmiyorum.
Alakasız olacak ama Dan Swanö ve Andreas Axelsson’un isimleri geçtiği için yine ufak bir benzetme tespitinde bulunayım. Marduk’un bir sonraki albümüne de ismini veren “Those of Unlight” parçasının 4.07′den itibaren başlayan bölümündeki rif, Edge of Sanity’nin “The Spectral Sorrows” albümündeki “Livin’ Hell” parçasının ana rifini epey andırıyor. Belki “Those of Unlight” parçası, Axelsson zamanında inşa edilmiş olabilir. Bilenler aydınlatsın artık.
Ne kadar güzeldi o günler, acının kucağındaki düşler… çıktığı sene Fatih Erkoç’un şarkısı ile beraber (dinlemezdim ama her yerde çalıyordu) kulaklarımız doldu taştı. Impaled Nazarene’in ilk albümü ile bundan cover yapardık, severim severiz, şimdi uzun zaman sonra dinleyince daha bir güzel geldi.
Şu “sikilmiş Samael” mevzusunu unutmuştum hahahahaaa…. ne acaip zamanlardı, Kreator bile elektronik müziğe kaydı diye kafayı yemiş, sinirimden o iş öyle değil böyle olur diye Prodigy, Chemical Brothers, Massive Attack vs. dinlemeye başlamıştım. Samael’in dönüşmüş halini çok kıymetli müzisyen abilerimiz epey beğenmişti (isimleri saklı kalsın), çoğu kişinin tanıdığı baba müzisyenler, ben bir şeyleri anlamıyorum herhalde diye ben de epey dinledim arabada falan, onların sevdiği kadar tutmadım hiç.
@Ahmet Saraçoğlu usta, Confessor – Condemned yazısı gelecek demiştin, ben mi yanlış anladım?
Bende çok anısı olan albümlerden biri. Her bir parça için yazabileceğim pek çok şey var ama adamların o zamanlardan ne kadar üretken oldukları, şarkıların kendi içlerindeki dönüşümlerinden rahatlıkla anlaşılıyor. Mesela yalnızca “The Funeral Seemed to Be Endless”ın son 30 saniyesinde yer verilen melodik kısmı başka bir grup alıp sıfırdan bir şarkıya dönüştürebilirdi. Ama Marduk, şarkıyı kapatan bir melodik kısım olarak kullanmakla yetinmiş. Diğer yandan yine kendi içinde farklılaşan şarkılardan “Dark Endless”ın 1.04′te başlayan yaklaşık 30 saniyelik bölümünün, yazıda da andığın “Lunar Strain”deki “Everlost Part I”e olan benzerliği de şaka gibi. In Flames ufak bir esinlenme mi yaptı yoksa tamamen bir tesadüf mü, şahsen bilmiyorum.
Alakasız olacak ama Dan Swanö ve Andreas Axelsson’un isimleri geçtiği için yine ufak bir benzetme tespitinde bulunayım. Marduk’un bir sonraki albümüne de ismini veren “Those of Unlight” parçasının 4.07′den itibaren başlayan bölümündeki rif, Edge of Sanity’nin “The Spectral Sorrows” albümündeki “Livin’ Hell” parçasının ana rifini epey andırıyor. Belki “Those of Unlight” parçası, Axelsson zamanında inşa edilmiş olabilir. Bilenler aydınlatsın artık.
Ne kadar güzeldi o günler, acının kucağındaki düşler… çıktığı sene Fatih Erkoç’un şarkısı ile beraber (dinlemezdim ama her yerde çalıyordu) kulaklarımız doldu taştı. Impaled Nazarene’in ilk albümü ile bundan cover yapardık, severim severiz, şimdi uzun zaman sonra dinleyince daha bir güzel geldi.
Şu “sikilmiş Samael” mevzusunu unutmuştum hahahahaaa…. ne acaip zamanlardı, Kreator bile elektronik müziğe kaydı diye kafayı yemiş, sinirimden o iş öyle değil böyle olur diye Prodigy, Chemical Brothers, Massive Attack vs. dinlemeye başlamıştım. Samael’in dönüşmüş halini çok kıymetli müzisyen abilerimiz epey beğenmişti (isimleri saklı kalsın), çoğu kişinin tanıdığı baba müzisyenler, ben bir şeyleri anlamıyorum herhalde diye ben de epey dinledim arabada falan, onların sevdiği kadar tutmadım hiç.
@Ahmet Saraçoğlu usta, Confessor – Condemned yazısı gelecek demiştin, ben mi yanlış anladım?
28.02.2025
@Scream Bloody Gore, yazacağım evet. Biraz yoğunum, birkaç hafta önce yazdığım incelemeler çıkıyor bir süredir.
03.03.2025
@Scream Bloody Gore, yarın geliyor.
03.03.2025
@Ahmet Saraçoğlu, eşsiz bir albüm, benzeri yok gerçekten, varol!
Kapağını en çok sevdiğim Marduk albümü. Ayrıca Departure from the Mortals taş gibi şarkı.
BK ya katılıyorum,kapak çok güzel ve ilginç,albümde çok iyi