# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ATHEIST – Unquestionable Presence
| 12.02.2025

Teknik/progresif death metalin yapıtaşlarından biri, 34 yıllık mucizevi bir şaheser.

1991 gerçekten inanılmaz bir yıldı. Benim metalle tanıştığım yıl olmasının yanı sıra her türden sayısız başyapıtın ortalığa döküldüğü, akıllara zarar sayıda efsane albümün çıktığı bir seneydi. Bugünkü konumuz olan teknik/progresif death metale odaklandığımızda, 1991 yılında gerçekten de çok önemli teknik/progresif death metal albümlerinin çıktığını görüyoruz.

ATHEIST – “Unquestionable Presence”, DEATH – “Human”, PESTILENCE – “Testimony of the Ancients” bunların başında geliyor ve 1990-1992 civarlarında başka pek çok grup da death metalin o zamana kadar sanki çok gelişmiş sınırlarını hemencecik genişletmek adına manyakça bir cüretkârlıkla işe koyuluyorlar.

Bir tarafta TIMEGHOUL acayip bir şeyler deniyor, diğer tarafta NOCTURNUS “The Key” ile o zamana dek yapılmayan şeylere imza atıyor, Luc Lemay henüz kafayı çizmediğinden GORGUTS daha standart takılıyor, CYNIC birkaç yıldır olduğu gibi demolar çıkarıp ne yapacağına karar vermeye çalışıyor.

İşte bu ortamda ATHEIST adlı grup sanki daha 1990’da “Piece of Time” gibi 10 üstünden 10’luk bir ilk albümle manyakça bir şey yapmamış gibi bunu daha da ilerletmeye kararlı olduğu ikinci albümünü hazırlıyor ve “Unquestionable Presence” adlı bu vizyonerlik, zamanının ötesindelik, ilham verme abidesi 1991 yılında dinleyiciyle buluşuyor.

Bazı albümlerin çıkış yılları bugün bile saçma geliyor, sanki o kadar erken çıkmış olmaması gerekiyormuş gibi hissettiriyor. Bir dolu var; MESHUGGAH – “Destroy Erase Improve”, WATCHTOWER – “Control and Resistance”, üçüncü, dördüncü ve beşinci VOIVOD albümleri, daha bir sürüsü.

“Unquestionable Presence” da tartışmasız şekilde bu albümlerden biri. Death metal 1985’teki “Seven Churches”la mı başladı yoksa 1987’deki “Scream Bloody Gore”la mı tartışmaları sürerken, yani daha death metali başlattığı düşünülen albümler birkaç yıl önce çıkmışken, birileri hemen yok içine caz katalım yok bin tane aksak ritim, perdesiz bas, sapık sapık ölçüler katalım derdine girişmiş.

Havanız kime aslan parçaları? Artis misiniz? Mahalleye bekleriz, delikanlıysanız gelin.

Hele o albüm çıktığında 20 yaşında olan Tony Choy? Adam bir hafta arayla çıkan iki başyapıtta, PESTILENCE – “Testimony of the Ancients”ta ve ATHEIST – “Unquestionable Presence”ta çalmış. Yetmemiş, aynı yıl içinde çıkan CYNIC demosunda da çalmış.

Kimsin koçum sen? Bir haftada teknik death metal tarihine geçmeler falan? Yıl daha 1991, bizim mahallede adamı var ya…

Scott Burns prodüksiyonuyla tam bir doksanların ilk yarısı albümü olan “Unquestionable Presence”a bakınca gördüğümüz şey doğrudan bir gövde gösterisi. Üstelik çabasız, zorlamasız, kendiliğinden, doğal bir gövde gösterisi. Üst düzey müzisyenliğin akıcı bestecilikle, yaratıcı fikirlerle, akılda kalıcı motiflerle buluşması. Albümün hiçbir saniyesi boş geçmiyor, hiçbir anı sırf şov amaçlı komplekslikler sunmuyor. “Unquestionable Presence”ın en değerli ve en önemli tarafı işte bu. ATHEIST kimseye bir şey kanıtlamaya çalışmadan, zaten gencecik yaşta (20 ila 24) çok iyi ve çok zeki bestecilerden oluştuğu için, bu kadar büyüleyici bir albüm yaratmayı başarıyor.

Diğer bir mühim konu, doksanlarda teknik/progresif death metal yapan grupların gayet başarıyla kotardığı ancak 2000 sonrasında giderek daha az görmeye başladığımız “atmosferini yaratabilen teknik/progresif death metal albümü” olayı. DEATH, ATHEIST, OBLIVEON, ANATA, SADIST, PESTILENCE, NOCTURNUS, GORGUTS, THEORY IN PRACTICE, MARTYR gibi gruplara baktığımızda tamamının üst düzey müzisyenlik ve kompleks şarkı yapıları sunarken bir yandan da duygusuz olmaktan çok uzak, bütünlüklü ve yoğun atmosferler yarattığını görüyoruz.

ATHEIST bu konunun zirvelerinden biri. Grubun klasiklerinden olan açılış şarkısı “Mother Man”deki büyülü fikirler, albüme adını veren şarkıdaki efektli gitarlar ve bas gitarın enfes oyunları, “An Incarnation’s Dream”in girişindeki mükemmel akustik pasaj, “Brains”in baştan sona manyaklık olması, IRON MAIDEN gibi başlayıp deliren olağanüstü “And the Psychic Saw” derken, her saniyesi ayrı güzel olan “Formative Years”ı veya altıncı saniyesinde death metal tarihinin en tatlı melodilerinden birini sunan “Enthralled in Essence”ı dinlerken sertleşmemek için başka şeyler düşünüyorum.

Gönüllere seslenen vurucu bir kapanış paragrafı yazmaya gerek yok. ATHEIST “Unquestionable Presence”ta resmen döktürüyor. Kendisine hayran bırakıyor. Ta 34 yıl öncesinden günümüze, hatta geleceğe ilhamlar veriyor. Bu yüzden de zekâ, yaratıcılık, cesaret ve yetenek fışkıran bu albümü dinlemelere 1991′de olduğu gibi bugün de doyum olmuyor.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.21/10, Toplam oy: 28)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1991
Şirket
Active Records
Kadro
Kelly Shaefer: Vokal, gitar, sözler
Rand Burkey: Gitar
Tony Choy: Bas
Steve Flynn: Davul
Şarkılar
1. Mother Man
2. Unquestionable Presence
3. Your Life's Retribution
4. Enthralled in Essence
5. An Incarnation's Dream
6. The Formative Years
7. Brains
8. And the Psychic Saw
  Yorum alanı

“ATHEIST – Unquestionable Presence” yazısına 13 yorum var

  1. Boba Fett says:

    Bu albümün incelemesi vardı sanırım. Şahane haftaya doğru gidiyoruz. Sanatsal ya da Aşırı Dahi Death Metal grupları için bir ‘Big Four’ yapsak, dördüncü grup olarak listeme kimi koyardınız?

    Death
    Cynic
    Atheist
    ?
    Beşincisiiiiiiiiii neeeeeeeeeeeeggggggggggggggggggggggg? Şaka şaka.

    Scream Bloody Gore

    @Boba Fett, Gorguts yada Sadist seninkilerin yanına iyi gider…. benim gönlümdeki Nocturnus.

    Rorschach

    @Scream Bloody Gore, nocturnus da tampa grubu daha iyi oturuyor o yüzden 4.luk için

  2. Dysplasia says:

    Ah ulan, Focus ile birlikte keşfetmiştim bu albümü. Müzik zevkime takla attırmışlardı.

    Bunlar yeniden birleşmişlerdi, beşinci albüm çıkacaktı falan güya. O iş de yattı.

  3. Scream Bloody Gore says:

    90 tarihinde Eskişehir’e yol alırken otobüste bakayım diye bir arkadaştan Metal Hammer’ın bir sayısını aldım… death metal ile tanışma anı. Morbid Angel, Obituary ve Atheist ile röportajlar var, death metal nedir ne yapıyorsunuz vs. sorular… daha Screm Bloody Gore’un varlığından haberim yok, Possessed – Seven Churches’ı thrash diye dinliyorum, öyle bir cehalet.

    Bu 3 grubun kasetlerinin peşine düştüm, Atheist hariç hepsini sabah akşam dinliyorum. Atheist – Piece of Time bir türlü teybe takamıyorum. Slayer dinleyen adam Atheist dinleyemiyor, abuk bir durum.

    Abukluğu aştıktan sonra epey dinledim, değişik geldi ötekilerden, bass tarzı falan… kaseti birine verdim, geri gelmedi. Daha da senelerce Atheist dinlemedim.

    Üniversite zamanında (96 falan galiba) Cannibal Corpse’dan nefret eden nerd tipli bir eleman bu Unquestionable Presence’ı övdü durdu, Pestilence ile takas ettik kasetleri. Bir iki gün dinledim, ondan sonra senelerce yine Atheist dinlemedim.

    2001′de yedek subayken mp3 cd’si elime geçti, bu sefer müthiş tat aldım, Hava Harp Akademisi Veri Giriş odasında o cd en az 10 ay çaldı durdu. HoMM3 oynarken hep dinledim, boş beleş bir askerlik olayı da böylecene geçti bitti.

    Bu albümün bana olan müthiş bir etkisi Jaco Pastorius dinlemeye başladım, ne alaka denilirse öyle oldu işte.

  4. eyemaster says:

    daha dün dinledim bu albümü. babam caz dinler. 1992 senesinde adama mother man’i dinletmiştim de davullara hasta olmuştu. adamın metale bakışı değişmişti.

  5. Fırat says:

    Başıma bir şey gelmeyecekse ben bu albümü sıkıcı buluyorum. Jazz ve death metali ilk olarak birleştiren 3-4 gruptan biridir, doğru ve önemini yadsımam. Ancak beste yapıları fazla tek düze ve dinlerken sıkılıyorum. Focus, Human, A Sceptic’s Universe, Obscura (Gorguts) ne olacağını merakla beklediğin, sürekli bir dinamizm içinde ve bunu yaparken de keyifli melodiler sunuyor öte yandan bu albümün nereye gideceği çok belli ve melodileri daha az akılda kalıcı.

  6. Seyfettin Dursun says:

    Albümün kapağını ilk gördüğümde Atheist isimli bir grubun “tartışmasız varlık” mesajı ve dizlerini çökmüş dua eden çocuk çizimiyle “tövbe ettiğini” düşünmüş, “ulan doğrudan grup ismini değiştirseydiniz ya” diye içimden geçirmiştim. Konunun bu olmadığını anlamam çok uzun sürmedi tabi ama müziği tam manasıyla anladığımı, ilk görüşün üstünden yirmi yıldan fazla geçmesine rağmen, hala söyleyemem. Müzik ötesi, insan ötesi, anlayış ötesi “tartışmasız” bir şeyler var burada.

  7. Saygın says:

    A Piece of Time ve Elements ile birlikte teknik death metal zevkimin oluşmasını sağlamış albümdür bu. Ahmet’in çok güzel yazıya döktüğü gibi bir atmosferi olan teknik death albümlerinden de biridir. Sanırım günümüzdeki td gruplarıyla aramın pek hoş olmamasının da sebebi bu atmosfer eksikliği.

    Gerçi ben bu albümü CD kapakçığını okuyarak, “hmm kimlere teşekkür etmişler, albüm nasıl bir ortamda yazılıp kaydedilmiş hmm” diye diye, küçücük odamdaki en kıymetli varlık olan CD çalarlı müzik setimden, yaptığım tek şey bu albümü dinlemek olarak bu albümü dinliyordum. Hatta sapıkça bir zevkim vardı, minik televizyonumdan Asmalı Konak’ı açıp, sesi mute’layıp bu albümü dinliyordum. Bu kadar bana özel bir ortamda, bana özel anılarla dinlediğim albümün bugün Spotify’dan ayda 20 albüm dinlediğim bir dönemle karşılaştırıldığında daha yoğun ve içerikli gelmesi de normaldir belki de.

    Albümün kendisi Allah gibi albüm zaten (pun intended), Elements’ta iyice ayyuka çıkacak o tatlış latin ritmleri ufaktan kendini göstermeye başlıyor. Bu arada hot take, bence Atheist’in en iyi albümü Elements. Evet, bazen biraz ılık olabiliyorum. Keşke onun da yazısı çıksa sitede.

    Son olarak, hem Piece of Time hem de bu albüm yazısında veya yorumlarında göremediğim için altını baya kalın çizmek istediğim bir isim var: Roger Patterson. Piece of Time’ın bas deliliğinin zaten mimarı kendisi, bu albümün de aslında baslarını o yazıyor, fakat albüm kayıtları başlamadan önce daha 22 (evet yirmi iki) yaşında bir trafik kazasında maalesef ölüyor. Grup kayıtlara başlarken de onun yazdığı basları çalabilecek tanıdıkları tek manyak olan Tony Choy’a gidiyorlar (beş parmakla bas çalınır mı ya). Benim için Burton’la beraber metalde bas dünyasının en büyük kaybı olan Patterson’ı bu vesileyle tekrar anmak, hatırlamak istedim.

  8. İlker says:

    Gelmiş geçmiş en iyi birkaç albümden biri.

    Ahmet Saraçoğlu

    @İlker, albümü her dinleyişimde aklımda bu düşünce beliriyor.

  9. Elements incelemesi de yazıldı, yakında yayınlarız.

  10. çaksu says:

    Mother Man müthiş şarkı. Albümün kalanını çok hatırlamıyorum uzuun zaman oldu dinlemeyeli. Ama bi yerinde bi ambulans mı polis arabası mı ne bişeyin sireni vardı. Genelde dışarda dinlediğimden her oraya gelişte ürküp etrafa bakındığımı kulaklığı çıkarıp dinlediğimi falan hatırlıyorum defalarca kez.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.