Böyle iddialı başlıklar atmayı sevmem ve DISGORGE’un “Chronic Corpora Infest”i ile CENOTAPH’ın “The Gloomy Reflection of Our Hidden Sorrows”una da saygısızlık etmek istemem, ama biz her zaman doğruları konuşuruz. BİZ. HER. ZAMAN. DO- Şaka bir yana, gerçekten de mükemmele çok yakın bir albümden söz edeceğim bugün.
Öncelikle THE CHASM adını duyuyorsanız sizi çok keyifli bir 41 dakikanın beklediğini söyleyebilirim. Bu 41 dakika boyunca şaşıracak, gaza gelecek, duyduğunuz şeyi takdir edecek ve “ulan ben bunca yıldır bunu nasıl duymamışım” diyeceksiniz. Buna kefilim.
Meksika ve metal dendiğinde aklınıza hangi gruplar geliyor bilmiyorum ama benim direkt olarak THE CHASM’ın geldiğini söyleyebilirim. THE CHASM 1992’de Meksika’da kurulan, ardından çok hızlı koşup duvardan atlayarak ABD’ye yerleşen bir grup. Kendileri death metalle haşır neşir oluyorlar, ancak nasıl bir haşır neşir olmak…
THE CHASM kimselere benzemeden, büyük ve eski başka bir grubun izinden gitmeden, her şeyiyle hayranlık uyandıran, dopdolu, zengin mi zengin bir death metal yapıyor. İçinde öküzlük de var teknik de. Groovy olaylar da var atmosfer de. Yaratıcılık da var üst düzey müzisyenlik de. Yeri gelince black metale göz kırpan soğuk arpejler de var cayır cayır seksenler soloları da.
Tüm bunları içinde barındıran ve başından sonuna kadar odak noktasını bir an olsun kaybetmeyen, harbiden de taş gibi bir albüm “Procession to the Infraworld”.
Peki tüm bunları nasıl yapıyor? Bunu 1989’dan beri gelen bir deneyimle, CENOTAPH’tan tutun da INCANTATION’a kadar uzanan bir death metal tuvalinden alınan deneyimle ve Daniel Corchado ile Julio Viterbo adlı arkadaşların yetenekleri sayesinde yapıyor. “Procession to the Infraworld”ü dinlediğinizde “Starspawn” ile ilk andan kendini belli eden ve heyecan yaratan BLOOD INCANTATION’ın yaptıklarına benzer şeyleri seneler önce yapan, o tarzın ağababası olmasına rağmen albüm çıkarmadan dağıldığı için adı hep unutulan TIMEGHOUL’u anımsatan güzellikler sunan, NOCTURNUS’un vizyonunu 2000’lere taşıyan, MORBID ANGEL’ın amansızlığını ince işçiliklerle süsleyen, Finlandiya yeraltı ortamlarının ADRAMELECH, DEMIGOD, FUNEBRE gibi isimlerini dahi akıllara getiren bir grup görüyoruz.
“Procession to the Infraworld” işte tüm bunları içselleştirilmiş olarak sunduğu ancak bir yandan da başkalarına benzemediği için özel bir albüm. Dinlerken belki sürprizlerle dolu bir şey dinlemiyoruz, ancak her şeyin ortak bir tutku, gaz, yaratıcılık üçgeninde buluştuğunu görüyoruz. THE CHASM burada yapılmayan bir şey yapmıyor, ancak sunduğu şeyi çok iyi yapıyor. Bu sayede albüm prodüksiyonundan bestelerine, vokallerinden gitar sound’una, davul kullanımından huzursuz atmosferine kadar çok bütünlüklü bir iş ortaya çıkıyor. Çok keyifli bir albüm ortaya çıkıyor.
Kendimi 2000 yılında Mexico City’de yaşayan metal hastası bir Juan, bir Miguel, bir Pablo olarak hayal ediyorum ve yaşadığım şehirden bir grubun yeni albüm çıkardığını duyarak müzik dükkânına gittiğimi düşünüyorum. Albümü alıyorum, eve geliyorum, kulaklığımı takıyorum ve “Procession to the Infraworld”ü başlatıyorum…
Metal-Archives’daki albüm incelemelerini ciddiye alır mısınız, değer verir misiniz bilmem. Ben pek ciddiye almam. Ama bu albüm için M-A’da bulunan yedi incelemede verilen notlar ufak da olsa bir şey ifade ediyor olsa gerek:
Kadro Daniel Corchado: Vokal, gitar
Julio Viterbo: Gitar
Roberto Valle: Bas
Antonio León: Davul, perküsyon
Şarkılar 1. Spectral Sons of the Mictlan
2. The Scars of My Journey
3. At the Edge of the Nebula Mortis
4. Fading...
5. Return of the Banished
6. Cosmic Landscapes of Sorrow
7. Architects of Melancholic Apocalypse
8. Storm of Revelations
Çok alakasız bişey ekliyim: “Chasm” deyince aklıma çocukken televizyonda çıkan Mega Hafıza tanıtımı gelir. “Uçurumdan düşen Kazım” resmiyle anlatıyordu kelimeyi. Hafızam mega olduğu için hiç unutmadım.
Aklımda kalanlardan birisi de “dungeon”. Mahkumlar prangaları demirlere vurunca “dan! cın!” diye ses çıkıyodu galiba hahaha. Adam beynimizi yıkamış resmen.
Ah! I remember seeing them live back in 2019 at MDF – they completely grabbed my attention! This reminds me… Mortuary, another old great death metal band from Mexico, also played the same day with them.
Aside from that, this album seriously kicks with groove and a touch of hidden prog-style. Let me say those drums and hogging bass were yummy in every track! EXCELLENT GEM!
Favorite tracks: “The Scars of my Journey”, “Return of the Banished”, “Cosmic Landscape of Sorrow”.
İngilizce telafuzu en şık kelimelerden biri sanırım “keyzım” ama maalesef albümü o kadar beğenemedim. Belki de bugünden geri bakışta pek çalışmadı bende diyerek yeni albümlere de göz attım ama grubun bestelerinde tuhaf bir kendini tekrar etme durumu ile “ben bunu az önce de dinlememiş miydim?” hissi var ve buna alışmak, türün büyük fanı değilseniz, biraz sıkıntı yaratabilir.
Süper albüm.
Çok alakasız bişey ekliyim: “Chasm” deyince aklıma çocukken televizyonda çıkan Mega Hafıza tanıtımı gelir. “Uçurumdan düşen Kazım” resmiyle anlatıyordu kelimeyi. Hafızam mega olduğu için hiç unutmadım.
07.01.2025
@hysteresis, Poster iti?
07.01.2025
@Cerca C., hahaha hakkaten büyüyünce poster iti olduk.
Aklımda kalanlardan birisi de “dungeon”. Mahkumlar prangaları demirlere vurunca “dan! cın!” diye ses çıkıyodu galiba hahaha. Adam beynimizi yıkamış resmen.
07.01.2025
@hysteresis, dan çın.
Wyattxhim youtube videosunda en sevdiği death metal albümleri arasında göstermişti 5 sene önce, oradan görüp dinlemiştim ve hak verdim.
Seneye iyi başladık, eskiler babadır.
Ah! I remember seeing them live back in 2019 at MDF – they completely grabbed my attention! This reminds me… Mortuary, another old great death metal band from Mexico, also played the same day with them.
Aside from that, this album seriously kicks with groove and a touch of hidden prog-style. Let me say those drums and hogging bass were yummy in every track! EXCELLENT GEM!
Favorite tracks: “The Scars of my Journey”, “Return of the Banished”, “Cosmic Landscape of Sorrow”.
İlk dinlediğim death metal grubu duygusal bağım büyük. Her albümü ayrı bir cevher bu adamların. Meksikalı oldukları için çok gözden uzak kaldılar.
Çok iyi albüm, baya iyi, ne ararsan var cidden.
İngilizce telafuzu en şık kelimelerden biri sanırım “keyzım” ama maalesef albümü o kadar beğenemedim. Belki de bugünden geri bakışta pek çalışmadı bende diyerek yeni albümlere de göz attım ama grubun bestelerinde tuhaf bir kendini tekrar etme durumu ile “ben bunu az önce de dinlememiş miydim?” hissi var ve buna alışmak, türün büyük fanı değilseniz, biraz sıkıntı yaratabilir.