Bazı eserler vardır ki, bizi kendilerine ucuzluklarıyla çeker. Bir gün film izlemek istediğinizde, Fransız Yeni Dalga sinemasının en kıymetli filmlerinden biri olan Cléo de 5 à 7’yi izlemek yerine, afişinde göz tırmalayan ışıklandırma detayları ve perspektif hataları olan Re-Animator’ı tercih edersiniz. Çünkü biri, herkesin izlerken sıkıldığı fakat göt korkusundan öve öve bitiremediği sıkıcı bir eserken; diğeri absürt vahşetiyle sizi erekte eder, leş görselliğiyle keyfinizi yerine getirir.
Aynı şekilde, 74 dakika boyunca ne idiği belirsiz The Disintegration Loops’u dinlemek yerine, kapağında bebek mezbahası bulunan Butchered at Birth’ü tercih edebilirsiniz. Çünkü vahşet, bu hayata dair nadir güzel şeylerden biridir.
Akdeniz’in güzel sularından gelen samimiyetle İtalyanlar da bu cazibeyi fark etmiş olacak ki, 1929’da sarı kapaklı polisiye romanlarla başlayan Giallo türünü sinemaya taşıdılar. 1963’te Mario Bava’nın The Girl Who Knew Too Much filmiyle başlayan bu serüven, 1970’lerde Dario Argento gibi yönetmenlerle zirveye ulaştı. Yoğun renk paleti, gerilimli müzikler, entrikalar ve ucuz şaşırtmacalarla dikkat çeken bu filmler, türe uluslararası tanınırlık kazandı.
Bu yazının esas konusu olan Uncle Acid & The Deadbeats, Giallo sinemasının şekilli şukullu ve gerilim dolu dünyasına duyduğu hayranlığı bu albüme yansıtmış. Giallo filmlerinin müziklerine kıyasla daha atmosferik bir çalışma ortaya koymuşlar. “Hangi filmin soundtrack’i?” diye sorabilirsiniz; öyle bir film yok. Giallo ve Poliziotteschi türleri günümüzde tükendiği için grup, bir film varmış gibi davranmayı seçmiş. Hikâye eksikliğini hissettirmemek için konsept, diyaloglarla aktarılmış. Bu diyaloglarda karakterleri canlandırmaları için de İtalyan sinemasının gözdelerinden Franco Nero, Edwige Fenech, Luc Merenda gibi isimlerden yardım alınmış.
Sözlerin yalnızca bir kısmına erişebildiğim için hikâyenin tamamını netleştiremiyorum. Ancak anladığım kadarıyla hikâye, 1970’lerin İtalya’sında yozlaşmış bir yetkili olan Giovanni Scarano’nun kasabayı sömürmesi üzerine kurulu. Halk ise onu adım adım taciz edip sonunda infaz ederek intikamını alıyor.
Normal şartlarda bulanık ve cızırtılı gitar tonuyla tanıdığımız grup, bu çalışmada sınırlarını genişleterek müziğini daha çok analog synthesizer’larla şekillendirmiş. Goblin’i anımsatan bu yapı, albümün film müziği havasını daha da güçlendirmiş. Zengin klavye tonlarını destekleyen telefon konuşmaları ise korku ve gizem atmosferini pekiştiriyor. Araya serpiştirilen perküsyonlar müziğe derinlik kattığı gibi, heyecanın yükselmesini de sağlıyor.
Albüm atmosferine katkı sağlayan bir diğer unsur ise üflemeli çalgılar. Bu çalgılar, esere zarafet katarak dinleyiciyi farklı mekânlara taşıyor. Ortaya çıkan müzikal atmosfer, Giallo sinemasını alışılmadık bir titizlik ve detayla yansıtıyor. Türün unutulmaya yüz tuttuğu bu dönemde, Uncle Acid & The Deadbeats’in bu ruhu diriltme çabası takdire şayan.
Öte yandan doğaçlamaya ve soundtrack icrasına yoğunlaşmaları, çalışmanın sonlara doğru ilginç olmayan fikirlerle sıkıcılaşmasına neden olmuş. Nell’ ora blu her ne kadar başarılı bir eser olsa da 77 dakika boyunca içerdiği melodiler ve riff’lerle istikrarlı bir dinleti yaşatamıyor.
Uncle Acid & The Deadbeats, kendine özgü müziğiyle dinleyiciyi Deep Red ve Four Flies on Grey Velvet gibi filmlerin dünyasında hissettirmeyi başarıyor. Hatta bu deneyimin ötesine geçerek, dinleyicinin gözünde doğrudan sahneler canlandırmasına bile yol açıyor. Müzik bu kadar sinematik olunca da ortada bir film olup olmadığını sorguluyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki kendinizi albümü tekrar tekrar dinlerken bulmuşsunuz.
Nell’ ora blu, uzun süresi nedeniyle bir başyapıt olamasa da fötr şapkası ve pardösüsüyle geceleri peşinize takılıyor. Arkanıza dönüp baktığınızda, sokak lambasının altında görebileceğiniz bir eser olarak sizle kalıyor.
Şarkılar 1. Il sole sorge sempre
2. Giustizia di strada - Lavora fino alla morte
3. La vipera
4. Vendetta (Tema)
5. La bara resterà chiusa
6. Cocktail Party
7. Il tesoro di Sardegna
8. Nell'ora blu
9. Il chiamante silenzioso
10. Tortura al telefono
11. Pomeriggio di novembre nel parco - Occhi che osservano
12. Il ritorno del chiamante silenzioso
13. Solo la morte ti ammanetta
14. Il gatto morto
15. Guidando veloce verso la campagna
16. L'omicidio
17. Resti umani
18. Sorge anche il sole
19. Ritorno all'oscurità
dinleyelim bakalım