Bu yılın önemli albümlerinden biri olmasına rağmen yılın son haftasına sıkıştırmak durumunda kaldığımız bir albümle daha birlikteyiz. OXYGEN DESTROYER ağustos ayında çıkardığı bu albümle epey konuşulmuş, sitede de pek çok kez anılmış, ancak bir türlü kâğıda dökemediğimiz bir gruptu.
OXYGEN DESTROYER black metal, death metal ve thrash metali bir arada harmanlayan ancak genel anlayış olarak “black metal ve death metali kullanarak thrash metali nasıl daha zehirli, hayvansı, şerefsiz hâle getiririz” sorusu üzerine kurulu bir grup.
Olayın özü aslında thrash metal, ancak ciddi anlamda adrenalin basılmış, zehir verilmiş, gözü dönmüş bir thrash metal.
Bunu yaparken enteresan bir tema üzerinden ilerleyen grup, albüm kapağında da görüldüğü üzere şarkı sözlerinde Japon kaijū filmlerini, yani büyük bir şehre saldıran canavar temalı filmleri konu ediyor.
Bu tema elbette ki geyik, mizahi ögelere ve goygoya müsait bir konsept, lakin OXYGEN DESTROYER öylesine bir orospu çocukluğu basıyor ki kliplerde direkt bu temayı yansıtsalar da albümü dinlerken aklınıza Godzilla Modzilla gelmiyor, direkt olarak yıkıma odaklanıyorsunuz.
Bu hayvanlığı yaparken beslendikleri kaynaklara baktığımızda SODOM, KREATOR ve VADER’ın kadim zamanları, DEMOLITION HAMMER, MORBID SAINT gibi türlü türlü büyükbaşları görüyoruz. Tabii yeri geldiğinde “Banishing the Iris of Sempiternal Tenebrosity”nin girişinde gördüğümüz gibi EXODUS’un “Tempo of the Damned”inden fırlamış gibi duran rifler de duyabiliyoruz, ki bu da OXYGEN DESTROYER’ın kasıntı olmayan tarafını yansıtıyor.
Genele baktığımızda “Guardian of the Universe” tüm bu acımasızlığı, amansız vahşetiyle ciddi anlamda kodu mu oturtan bir albüm. Tutarlı şekilde bu şiddete yaslanıyorlar ve albüm boyunca bunun dışına çıkmıyorlar. Burada değinilmesi gereken bir konu olarak, bu tarz albümlerin zaman zaman düştüğü bir sıkıntı var ve o da sadece sertliğe bel bağlayarak sunulan işin uzun ömürlü olmasının önüne geçmek.
OXYGEN DESTROYER “Guardian of the Universe”te bu tarz bir sıkıntıya düşmüyor, ne var ki zaman zaman kendini tekrarlamakta da çok bir sıkıntı görmüyor. Doğal olarak bu da bazı şarkıların birbirine biraz fazla benzemesine yol açıyor. Misal “Thy Name Is Legion”ın ve hemen arkasından gelen “Eradicating the Symbiotic Hive Mind Entity from Beyond the Void”un girişi, bana kalırsa biraz fazla, epey fazla birbirine benziyor.
Grup belli ki koy götüne anlayışına sahip ve bu tarz detaylara fazla takılmıyor. Zaten dinleyici olarak bu bunlar önem atfedilip şikâyet unsuru hâline getirilecek şeyler değiller. Sonuçta yapılan iş iyi kurgulanmış, prodüksiyonuna falan kasılmış, öyle sadece leş ve çiğ olsun diye sunulan dağınık, paçoz albümlerden biri değil.
Kapatalım. “Sağına soluna black metal ve death metalin öküzlükleri enjekte edilmiş, kolpalıktan uzak aşırı vahşi thrash metal” ifadesini duyunca çoğumuz bir ıslanıyoruz, bir heyecanlanıyoruz diye düşünüyorum.
Kadro Lord Kaiju: Vokal, gitar
Joey Walker: Gitar
Paul Wright: Bas
Chris Craven: Davul
Şarkılar 1. Guardian of the Universe (The Final Hope)
2. Drawing Power from the Empathetic Priestess
3. Shadow of Evil
4. Thy Name Is Legion
5. Eradicating the Symbiotic Hive Mind Entity from Beyond the Void
6. Nightmarish Visions of the Devil’s Envoy
7. Awaking the Malevolent Destroyer of the Heavens and Earth
8. Banishing the Iris of Sempiternal Tenebrosity
9. Exterminating the Ravenous Horde of Perpetual Darkness and Annihilation
Bira fondipleten albüm. Müthiş gaz, müthiş enerji veriyor. Hâlâ düzenli olarak dinliyorum ve albümdeki Sodom’culuk sikimi beton gibi yapıyor.
Kapaktaki canavar Gamera. Batıda Godzilla kadar ünlü olmasa da yapılmış en iyi kaiju filmlerinden bazıları Gamera’ya ait.
Norveçliydi herhalde o elemanlar Hypnosia mı neydi. Bunlar da o kandan amansız, duraksız thrash.
Thrash sevmiyorum mu artık diyordum, böyle bir şeye ihtiyacım varmış.
Çok çok iyi albüm, listeme çoktan almıştım zaten, kritiğini görmek güzel sürpriz oldu.
Çok güzel albüm. Anmadan geçemeyeceğim Hellsodomy siker :)