Ya da diğer bir deyişle, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
DJEVEL gibi bir black metal grubunun yeni albümünün incelemesine böyle başlamak istedim, çünkü hem albümün teması buna uygun hem de yeni bir DJEVEL albümünü incelemek artık az çok ruhani bir deneyim boyutuna ulaşmış durumda.
Bu sabah siteyi açtığınızda daha birkaç saat önce yayınlanan yeni DJEVEL albümünün incelemesini görmeyi beklemediğinizi tahmin ediyorum, ancak albümü bir kez dinleyip hemen siteye yetiştirmiş değilim, zira yıllarımızı verdiğimiz PA sayesinde çok şükür ki pek çok önemli albümün promosunu önceden alıp dinleme şansına erişiyoruz.
Evet, DJEVEL.
DJEVEL’in 2021’de çıkan iki önceki albümü “Tanker som rir natten”de şöyle ifadeler kullanmıştım:
“Nostaljiymiş, doksanlarmış, şuymuş buymuş hepsini bir kenara ayırırsak DJEVEL şu anda dünyanın en sağlam black metal gruplarından biri ve ikinci dalganın günümüzdeki yansımaları namına şu anda DJEVEL kadar ders niteliğinde müzik yapan başka bir black metal grubu bulmak hiç de kolay değil.1994-1999 arasında yapılan black metalinin havasını günümüzde bu kadar başarılı yansıtmanın ne kadar değerli bir şey olduğuna tanık olmak istiyorsanız “Tanker som rir natten”i kesin dinleyin.”
Bu dediklerim boşa değildi, zira DJEVEL’in özel bir iş yaptığını bizzat Norveçli müzik otoriteleri de kabul etti ve DJEVEL “Tanker som rir natten” albümüyle Norveç’in Grammy Ödülleri olarak bilinen Spellemann Prisen’de metal dalında yılın albümü ödülünü kazandı. Norveçli müzik otoriteleri bununla da kalmadı, DJEVEL’in Norveç’in müzikal kimliğine olan katkılarından dolayı DJEVEL’in kurucusu, esas adamı Trånn Ciekals’i Norveç müziğine değerli katkılarda bulunan bestecilere verdikleri Edvardprisen’e aday gösterdi.
İşte bu yüzden DJEVEL herhangi bir grup değil ve yaptıkları işler Norveç’in resmî kurumları tarafından da değerli bulunuyor, takdir görüyor.
Bugünkü konumuz olan “Natt til ende”, 2020 yılında “Tanker som rir natten” ile başlayan, 2022’de “Naa skrider natten sort” ile devam eden trilojinin üçüncü ve son bölümü. Ciekals’ın ağzından temayı özetleyecek olursak, bu son bölüm Hristiyanlığın sonunu ve İsa’nın hem fiziksel hem de mental anlamdaki ölümünü ifade ediyor. Bu durum, doğal olarak, Hristiyanlığın kötülediği, kötü olarak olarak nitelendirdiği fikir ve kavramların doğuşunu da beraberinde getiriyor. Bu fikir ve kavramlar esasında doğanın ve insanın kendisini oluşturuyor.
Müzikal olarak baktığımızda “Natt til ende” DJEVEL’i değerli yapan her şeyi içinde barındıran, son iki albümdür devam eden karakteri devam ettiren bir çalışma. DJEVEL’in black metalin pastoral tarafıyla kötücül tarafını çok iyi dengeleyen bir grup olduğunu düşünüyorum. Müzikleri sadece çayır bayır, dağ tepe kimliğinde olmadığı gibi, kötülük fışkırtan ultra şeytani bir durumları da yok. Yarattıkları atmosferle birlikte bu dengeyi ruhani boyuta taşıyan, “black metal nedir?” sorusunu tam olarak cevaplayan, gerçekten de ders olarak okutulacak düzeyde ne yaptığını bilen bir tavırları var.
Trilojinin finali ve işlediği tema itibarıyla, “Natt til ende” yer yer son derece saldırgan ve acımasız, yer yer de adeta bir cenaze havasını andıran ağır başlı anlara sahne oluyor. Bunu her zaman olduğu gibi son derece akıcı biçimde yaptıkları için, dinleyince göreceğiniz gibi, albüm şok edici düzeyde kısa sürmüş izlenimi veriyor. Albümü başlattıktan ve havasına girdikten sonra, kırk altı dakikanın gerçekten de su gibi aktığını fark edeceksiniz. Bunun sebebi DJEVEL’in şarkılarda macera aramıyor, dinleyiciyi “burada ne yapmak istemişler” gibi düşüncelere sevk etmiyor ve bir yandan da ilgiyi sürekli yükseklerde tutacak düzeyde çeşitlilik sunuyor oluşu. DJEVEL müziğinde sürpriz yok, şaşkına çeviren acayiplikler yok, ancak adamlar resmen Norveç black metalinin ta kendisi olduklarından müthiş düzeyde akıcı ve sürükleyici bir black metal yapıyorlar.
Muhtemelen triloji finali olduğundan ve temayı tamamladığından, “Natt til ende”de önceki iki albüme kıyasla daha hissedilir bir klavye kullanımı var. Ciekals atmosfer yaratan klavyeler, ayin havası veren bilinçli monotonluklar ve tekrarlarla albümün bir kapanış olduğunu hissettiriyor. Hele bazı şarkılardaki chant vokallerle oluşan black metal ruhu gerçekten tadından yenmiyor. Misal “En Vinter Efter Kommer”i ve “Ravnehymne”yi dinlediğinizde bahsettiğim şeyi görüp mest olacağınıza eminim.
Albüme adını veren son şarkının ikinci yarısında hissedilen BURZUM’vari trans havası da yine bu ayinsel monotonluğun en net örneklerinden biri. DJEVEL bu şarkıda sanki “Dunkelheit”e selam gönderircesine, 10 dakikayı aşan bir süre boyunca temel olarak aynı şeyi çalıyor. Bir yerden sonra klavyeler dâhil oluyor, aralarda eklenmeler görülüyor ancak 10 dakikadan uzun bir süre aynı motifi dinlemeye devam ediyoruz ve bunu yapan grup DJEVEL olduğu için de baymıyoruz, sıkılmıyoruz.
Bazı grupları dinlerken türü icra eden diğer gruplardan farklı, sihirli bir şeyler alırsınız. Sanki o müziği yapmak için, o müziği yapmayı zaten bilerek doğmuşlar gibi. İçgüdüsel, kas hafızasına tanımlı, varlık sebebi, dinî boyutta bir gerçeklik, adanmışlık ve gerçeklikle icra ederler sanatlarını. DJEVEL işte o gruplardan biri. DJEVEL black metalin tanımı. Bunu sağlayan başka gruplar da var elbet, ancak ne yazık ki çoğu ya artık aramızda değil ya da bunu otuz yıl önce yapıp başka kimliklere bürünmeyi tercih ettiler. DJEVEL işte bunu, otuz yıl önce çıksaydı başyapıt sayılacak ve black metal tarihi dendiğinde anılacak bu albümlerle yapıyor. Bu yüzden DJEVEL günümüzde aktif müzik yapan en iyi black metal gruplarından biri, belki kimilerine göre birincisi ve “Natt til ende” de alışık olduğumuz kalitelerini yansıttıkları bir diğer enfes, ENFES black metal albümü.
Kadro Trånn Ciekals: Clean ve chant vokaller, gitar
Kvitrim: Harsh vokaller, bas
Faust: Davul
Şarkılar 1. Bespottelsen
2. En vinter efter kommer
3. Ravnehymne
4. Jesu lidelse
5. Under nattens fane i Fandens prakt
6. I skovaandsfavn
7. Natt til ende
Albümü şimdi bitirdim, Başarılı! Bu grubun vardiği his gerçekten değişik! Blackte Shoegaze tarzı yaklaşımlar iyi yapılırsa seviyorum ama buna çok maruz kalıp, ardından djevel dinleyince, kulaklar ekstra bayram ediyor. Sanırım bunu evde uzun süre çok malzemeli, çok baharatlı yemekler tükettikten sonra, bi gece iyi bir mekanda sadece ana malzemenin marine edilip öne çıkarıldığı bir yemeği yerken yaşanan hazza benzetebilirim.
Herkes beğenmiş gibi ama ben tek tek şarkıları dinlediğimde hoşuma gitse de albümün genelinde bütünlükten yoksunluk hissiyatı sezdim. Hiçbir albüm tek konsept üzerine kurulmak zorunda değil elbette ama çok başka telden çalan şarkılar var sanki burada ve yakalanan sound da bu şarkıları tek potada eritemiyor bence.
2-3-5* nolu parçalar (şu an 2 ve 3. parçayı loopa aldım) 90’lı yıllarda yayınlansa acaba neler konuşulurdu? Ölmüşlerinizi sikeyim lan sizin, canımıza kastediliyor…
Son parça 07:45 ten itibaren başlayan kısmı Hvis lyset tar oss albümüne koy, asla sırıtmaz. Programına telefonla konuk bağlananınca ayağa kalkıp ceket ilikleyen beyazıt öztürk gibi dinledim. Olacak iş değil.
Bi yatırıp sikmediğiniz kaldı be orospu çocukları!
Özellikle 2019’dan beri istisnasız şekilde, saçmalık derecesinde iyi 1-2 parçayı albümlere sıkıştırıyorlar. İlerleyen yıllarda ders olarak okutulacak işlere imza attılar ve bu durum zamanla bir şekilde anlaşılacak. Üçleme bitti, bakalım bizi daha neler bekliyor.
Kritikte ödüller/adaylıklar ile ilgili verilen bilgilere istinaden, m-a’da grubun hiç siklenmemesi bana çok enteresan geliyor. Yine aynı durum ölüp bittiğim Ulcerate albümü Shrines of paralysis için de geçerli. Enteresan.
90′lar sonu/2000′ler başı Taake Norveç black metali için neyse günümüz için de Djevel o. Son iki albümün üstüne ne yapabilirler ki diye beklentim oldukça düşüktü ama sağlam ters köşe oldum. Basbayağı Varg’ın elinden çıkmış anlara fena tutuldum bu albümde. Şu albümü kendim ısmarlasam anca bu kadar olur.
Herkes gerekeni söylemiş zaten, 10 10 10 albüm. Adamlar başka bir seviyede. Daha önce son parçanın canlı kaydını paylaşmıştım orada bile bir transa geçme durumu vardı. Albüm kaydı inanılmaz iyi olmuş.
En jiletçi Djevel albümü bu. 2018 albümlerinden beri damar taraflarını zaten tecrübe ediyoruz ama sanırım bu albümdeki Burzum etkileri sebebiyle dikine dikine bilek kestirecek kısımlar çok daha fazla.
Albümü şimdi bitirdim, Başarılı! Bu grubun vardiği his gerçekten değişik! Blackte Shoegaze tarzı yaklaşımlar iyi yapılırsa seviyorum ama buna çok maruz kalıp, ardından djevel dinleyince, kulaklar ekstra bayram ediyor. Sanırım bunu evde uzun süre çok malzemeli, çok baharatlı yemekler tükettikten sonra, bi gece iyi bir mekanda sadece ana malzemenin marine edilip öne çıkarıldığı bir yemeği yerken yaşanan hazza benzetebilirim.
Ve gelip yıl sonu listesinde çaaat diye yer açtı.
Çok iyi be!
Senin Allah’ın yok mu ey Saraçoğlu???
Neyse, bu başlık altına itinayla gelicem.
To be continued…
organ mafyası black metal
her albümlerinde ciğer, dalak bırakmıyorlar.Bunda da böyle olmuş,hatta biraz daha baharatlı ve hardallı olmuş.
Yine muhteşem bir çalışma. Djevel asla boşu olmayan bir grup ve çok özel bir oluşum.
Herkes beğenmiş gibi ama ben tek tek şarkıları dinlediğimde hoşuma gitse de albümün genelinde bütünlükten yoksunluk hissiyatı sezdim. Hiçbir albüm tek konsept üzerine kurulmak zorunda değil elbette ama çok başka telden çalan şarkılar var sanki burada ve yakalanan sound da bu şarkıları tek potada eritemiyor bence.
17.11.2024
@Seyfettin Dursun, aslında konsept albüm hatta üçleme imiş.
Faustu her seferinde trymle karşılaştırıp haksızlık etmekten kendimi alamıyorum.
2-3-5* nolu parçalar (şu an 2 ve 3. parçayı loopa aldım) 90’lı yıllarda yayınlansa acaba neler konuşulurdu? Ölmüşlerinizi sikeyim lan sizin, canımıza kastediliyor…
*5.parçayı zaten önce dinlemiştik.
Anasının amı artık.
Son parça 07:45 ten itibaren başlayan kısmı Hvis lyset tar oss albümüne koy, asla sırıtmaz. Programına telefonla konuk bağlananınca ayağa kalkıp ceket ilikleyen beyazıt öztürk gibi dinledim. Olacak iş değil.
Bi yatırıp sikmediğiniz kaldı be orospu çocukları!
2024’ün en iyi albümü…beni 2006 senesine ışınladığınız için de 7 sülalenizi sikeyim.
İleride bu grubun gelişimi, ilerleyişi bir şekilde, bi yerlerde anlatılacak.
Albümde damarıma basan o kadar çok nokta var ki, zamanla doldururuz buraları.
Aklımdayken yazayım, araya kaynamasın.
Özellikle 2019’dan beri istisnasız şekilde, saçmalık derecesinde iyi 1-2 parçayı albümlere sıkıştırıyorlar. İlerleyen yıllarda ders olarak okutulacak işlere imza attılar ve bu durum zamanla bir şekilde anlaşılacak. Üçleme bitti, bakalım bizi daha neler bekliyor.
Senin de aq BEHEXEN.
Bana göre tartışmasız bir şekilde yılın en iyi albümü.
Kritikte ödüller/adaylıklar ile ilgili verilen bilgilere istinaden, m-a’da grubun hiç siklenmemesi bana çok enteresan geliyor. Yine aynı durum ölüp bittiğim Ulcerate albümü Shrines of paralysis için de geçerli. Enteresan.
Albümde Burzum var, hem de çok var. İlk dönemler zaten ok, bunun haricinde ekstra olarak Belus var, Fallen var hatta Umskiptar var.
Albümde Darkthrone da var. A Blaze ve Funeral Moon albümleri bilgilerinize.
Norveç kara metal zip.
90′lar sonu/2000′ler başı Taake Norveç black metali için neyse günümüz için de Djevel o. Son iki albümün üstüne ne yapabilirler ki diye beklentim oldukça düşüktü ama sağlam ters köşe oldum. Basbayağı Varg’ın elinden çıkmış anlara fena tutuldum bu albümde. Şu albümü kendim ısmarlasam anca bu kadar olur.
Herkes gerekeni söylemiş zaten, 10 10 10 albüm. Adamlar başka bir seviyede. Daha önce son parçanın canlı kaydını paylaşmıştım orada bile bir transa geçme durumu vardı. Albüm kaydı inanılmaz iyi olmuş.
Seninle playlist arası verilmez mi? Hey sana diyorum bitch: En vinter efter kommer
En jiletçi Djevel albümü bu. 2018 albümlerinden beri damar taraflarını zaten tecrübe ediyoruz ama sanırım bu albümdeki Burzum etkileri sebebiyle dikine dikine bilek kestirecek kısımlar çok daha fazla.