Hayatta en çok değer verdiğim, duygusal olarak çok sıkı bağlar kurduğum albümlerin başında “The Gallery” geliyor. 160’dan fazla melodiye ev sahipliği yapan “The Gallery” hakkında kitap bile yazabilirim ama çok konuşmaya gerek yok çünkü kendisi metal tarihinin en ünlü albümlerinden birisi zaten. “Endtime Signals” ise geçtiğimiz 30 yıl içerisinde evrimleşip buralara dek gelen DT’nin sanırım tek (en) kusurlu albümü olarak tarihe geçecek gibi, en azından benim için.
“Endtime Signals”ın DT diskografisinde bulunmasının özel bir sebebi var. O yüzden bu yazıda sadece albümün içeriğine değil dış faktörlere de parmak basılması gerekiyor.
(Muhtemelen) şu an gençlik çağında iki kızı olan ve ailesine odaklanmak için erken vakitlerde gruptan ayrılan, İsveç usulü Melodik Death Metalin Titanlarından Fredrik Johansson bundan 4 yıl evvel kanser sebebiyle aramızdan ayrıldı. Ölmeden bir kaç ay önce kendisiyle Instagram üzerinden iletişim kurup “The Gallery”nin neden Spotify’dan kaldırıldığını sormuştum. O da müzik şirketiyle alakalı sorunlar olduğunu yakında albümün geri geleceğini söylemişti. Kendisiyle yaptığımız bir başka sohbette de “Daha iyilerini yapabiliyorlar iken neden gruplar (Dark Tranquillity) evrim geçirir?” diye sorduğum soruya hiç üşenmeden “Yıllar geçtikçe, yaş ilerledikçe aynı adamlar tarafından yapılan albümler aynı olmayabilirler, Enerji ve tutku zaman içinde azalabilir, azalmasa bile 50 yaşında 5 adam ile 20 yaşında 5 adam daima farklı tınlar” cevabını vermişti.
Bir başyapıtın gitarlarını çalmış olan Fredrik gerçek anlamda çok alçakgönüllü bir müzisyenmiş. Bunu Mikael’in söylemleriyle değil de Fredrik’in kendisiyle muhabbet ederek tecrübe edebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum ama ölmüş olduğu gerçeği o günden beridir beni hala rahatsız ediyor. Fredrik’in son bir albüm için DT’de tekrar gitarı eline almasını gerçekten isterdim.
Endtime Signals
Adıyla bu diskografinin son albümü veya belki de sondan bir önceki albümü olduğu anlaşılan “Endtime Signals” grubun parlayan külliyatında hem adıyla hem Fredrik’e adanan bir adet şarkıyı içermesiyle hem de benim için bir çok olumsuz yönüyle diğerlerinden farklı bir noktada duruyor. ”Construct”, “Atoma”,“Moment” üçlüsü sonrasında gidilmesi veya noktalanması gereken yol bu mu olmalıydı emin değilim ama “Endtime Signals” DT için gerçekten de kalitede yırtık sinyalleri veren bir albüm olmuş.
Son 8 yıl içerisinde grubun orijinal eleman kayıplarını ve Mikael’in odaklanması gereken diğer bir çok projelerini düşündüğümüzde finalde tutku ve yaratıcılık konularında sınıfta kalan bir albümün gelmesi aslında çok doğal. Açıkçası şahsi olarak da fazla beklentiye de girmemiştim fakat duygusal olarak bağ kurduğum bu gruptan çok daha iyisini de duymak isterdim. Saymaya başlasam 10/10 düzeyde en az 50 şarkısını bir çırpıda sayabileceğim DT “Endtime Signals”ın içeriğine bu kalitede tek bir şarkı dahi koyamamış diye düşünüyorum. Her ne kadar Shivers and Voids ve Unforgivable gibi dinlemesi çok keyifli parçalarla tanışmış olsak da “Endtime Signals” neredeyse her yerinden kırmızı alarmlar fışkırtan bir yapıt maalesef.
“Moment” albümüne dair ilk çıktığı vakitlerde çok dalgalı düşünceler beslemiş, finalde ise albümün çok iyi olduğunu söylemiştim fakat aradan geçen zaman içerisinde “Moment”in iyi bir albüm olmadığını düşünmeye başlamıştım. Şu an ise “Moment” benim için DT’den duymak istemediğim ne varsa barındıran bir albüm olarak kaldı. “Moment kendisini zaman içerisinde göstermiş, aynı şey “Endtime Signals” için geçerli olamaz mı?” diye bir soru soracak olursam kendime bu sefer “Hayır” derim çünkü “Endtime Signals” nasıl bir albüm olacağını yayınlanan teklilerle çoktan göstermişti, “Moment” ise kendi teklileriyle kendisini dev bir albüm olacak kadar büyük gösterebilmişti ama günün sonunda “Moment” adı gibi sadece o anda kaldı ve tekrardan dinleme isteği oluşturamadı.
O yüzden en azından kendi adıma “Endtime Signals”ın sonradan açılması gibi durum yaşayacağımı düşünmüyorum. Zira albüm o kadar bayık ve sıkıcı ki dördüncü dinlemeden sonra havale geçirmeye, şarkıları istemsiz atlamaya başladım ve nihayetinde son iki dinlemem esnasında birkaç şarkıyı ve son şarkı olan False Reflection’u hep atlamak zorunda kaldım.
Şöyle bir bakıyorum da “Endtime Signals”ın içerisinde cebime koyup gideceğim sadece iki, üç şarkı var, gerisini hayatım boyunca dinlemesem de olur; Shivers and Voids, Unforgivable ve Not Nothing DT’nin kalitesini başarıyla gösterirken “Melodeath görünümlü” Enforced Perspective, girişiyle IN FLAMES’i anımsatan Drowned Out Voices, DT’den asla duymak istemediğim şeyleri barındıran One of Us Is Gone ve False Reflection gibi şarkıları ise son 10 yılda çıkmış olan en niteliksiz DT parçaları olarak görüyorum. Wayward Eyes için ayrı bir parantez açayım; Wayward Eyes DT tarihinin açık ara en kötü şarkısı olabilir. Hayatımda gördüğüm en kötü şarkı açılışı bu şarkıya ait şu anda. Sevenlerine saygı duymakla birlikte bu şarkı hayatımda duyduğum en kötü metal şarkılarından birisi gerçek manada.
Tamamen bir eleştiri yazısı oldu farkındayım ama benim tarafımda durum tamamıyla bu şekilde. “Endtime Signals” karanlık havası, tınısı ve albüm kapağı itibarıyla “Atoma”yı hatırlatıyor ama kalite olarak “Atoma”ya selam bile veremiyor, üzgünüm.
Not: Albümün incelendiği Agresif Musiki podcast bölümünü de aşağıdan dinleyebilirsiniz.
Kadro Mikael Stanne: Vokal
Martin Brändström: Klavye, besteler
Johan Reinholdz: Gitar
Christian Jansson: Bas
Joakim Strandberg-Nilsson: Davul
Şarkılar 1. Shivers and Voids
2. Unforgivable
3. Neuronal Fire
4. Not Nothing
5. Drowned Out Voices
6. One of Us Is Gone
7. The Last Imagination
8. Enforced Perspective
9. Our Disconnect
10. Wayward Eyes
11. A Bleaker Sun
12. False Reflection
Albümün yabancı hissettiren soğuk tonu, dramatik yapısı ve sözleri ilk dinleyişimden beri scifi/distopik filmin soundtrack’iymiş gibi vibe veriyor. Diğer taraftan günümüz dünyası, içindeki varoluş psikolojimiz çok da farklı olmadığından tam döneminin albümü ve rahat içselleştiriliyor. Böyle dinleyince çok keyifli buldum. Önceki albümlere göre değerlendirirsem moment’dan iyi, atoma’dan kötü. Yani ne atoma gibi ileri adım ne de moment gibi geriye. Benden 7,5 çalışır.
25-26 yıldır DT dinliyorum ve bütün bu süreçte DT dinleyicilerinin çok büyük kısmına en çok ters düştüğüm albüm uzak ara Moment. Seven çok az insan gördüm, ben çok seviyorum.
@Ahmet Saraçoğlu, Moment albümünü bende sevdim ama dinlerken aklımdan ‘acaba DT miladını doldurdu mu? diye geçmişti. Bence artık çok über, dinleyicinin aklına alacak bir iş çıkmayacaksa ortaya, albüm yayınlamalarına gerek yok. Konserlerden devam etsinler. Bence tabi, misal bu Endtime Signals i keşke yayınlamasalardı. Tabi – Sana mı soracaz ulan biz artık bu tarz takılmak istiyoruz. diyebilirler ama, çeyrek asırlık bir dinyecileri olarak
Henüz albümü dinlemedim, sözlerine de bakmadım ancak Fredrik Johansson vefat ettiğinde Dt, one of us is gone şeklinde instagramdan paylaşım yapmıştı diye hatırlıyorum. Onun için yazılan bir şarkı olduğunu düşünüyordum yapılan olumsuz yorumlar inancımı kırdı
@11jesterhead, onun için yazılan bir şarkı zaten. Şarkının adı o paylaşımdaki ifade, evet. Hatta içinde Johansson’un yazdığı bölümlerin de olduğu söyleniyor.
@Ahmet Saraçoğlu, gün içinde dinlerken bugün albümü rym’de yorumları okurken gördüm. Vefatından önce, o şarkının taslağını gruba verdiğini yazmışlar Johansson için. Son şarkıda da Sundin’in katkısı varmış. Keşke çok daha derli toplu ve nispeten daha kısa albüm süresi olan bi albümle veda etselerdi bize
Asla bu kadar kotu bır album degıl. yazıda gecen sarkılara ek olarak Neuronal Fire son derece ıyı sarkı mesela. veya one of us ıs gone da grubun muhtemel vedasına gayet uygun. wayfard eyes ıcın de yanı nasıl bu kadar buyuk bır hosnutsuzluk yaratmıs anlamadım. sarkının gırısı bence kotu degıl clean vokal bolumlerını de projector’a koy sırıtmaz. 7.5/10
@berk, Kişisel görüşler elbette farklılık gösterebilir. Ben bu albümü beğenmesem de konu DT olunca illa ki birilerinin bam teline dokunabiliyor yaptıkları her iş. Az önce Atoma yazısının yorumlarına baktım, albümdeki her şarkı kendi die-hard fanlarını yaratmış ama hiç kimse albümü güzellemek için “Şu şarkıyı şuraya koy sırıtmaz” dememiş.
Bir albümdeki bir şarkıyı başka bir albüm içine koymaya çalışıyorsak o şarkı orada durmamış demek olabilir.
atoma’dan sonra moment’ı benimseyen insanların çoğu albümden nefret etti. ama moment ile beraber zaten böyle bir albümün geleceği belliydi. bana kalırsa o albümde 6′lık bir albüm en en fazla.
5′ten daha fazla hak ediyor ama grubun gidişatını 5′ten de düşük yerlere çekebilme sinyali veriyor (endtime signal)
Moment bile DT hissettiren DT bir albümdü, bu albümde beğendiğim gözüme çarpan çoğu kısım da adını bilmesem “bu DT mi?” demeyeceğim yerler oldu. Daha çok Moment’dan etkilenen başka bir grubun albümü gibi.
Moment’dan farklı derken şuna da değineyim, Moment da Atoma’dan farklıydı. Atoma çizgisinde gitmedin eyvallah, Moment çizgisinde de gitmiyosun hadi şimdi de tamam, bu böyle nereye kadar gidebilir? Bu grubun şarkı yazarları 10 senede bir değişecekse bu albümleri Halo Effect gibi gruplarda da çıkarabilirler, DT konser verdiği zaman yeni albüm olmasa bile dinlemeye geleceğiz nasıl olsa.
Son paragraf biraz iç döküm oldu, albümü biraz daha dinleyip notumu vericem.
Dark tranquillity bana ilkokulda çok yakın olup yıllar sonra bir araya geldiğimizde hala aynı esprileri yapan, bayık arkadaşımmış gibi hissettiriyor artık. Bir an önce hesabı ödeyip, görüşürüz diyip bir iki mesajlaştıktan sonra bir daha görüşmek istemediğim türden. Ahmet’in agresif musiki’de anlattığı gibi “daha 7 şarkı var” hissiyatını ben de yaşadım.
Hazır yeni ameliyattan çıkmış ve uğraşacak pek de bir şey bulamaz iken vaktimi bütün gün dark tranquillity diskografisi dinleyerek geçirmeye karar verdim. Daha önce de bir kaç kere yaptığım bu eylem, yeni albüm arefesinde
retrospektif yapabilmek adına da oldukça iyi oldu.
Grubu tanıdığım ortalama 20 yıllık süreçte açıkçası hiç bir zaman çok büyük hayranı olmadım. Ortalama 3 senede bir albüm çıkarırlar, bir iki kere çevirir sonraki albümü -hiç de merakla beklemeden- hayatıma devam ederim. Böyle bir döngü vardı Dt ile aramızdaki ilişkide. Ta ki Moment’e kadar. Moment bana damage done’u ilk dinlediğim heyecanı tekrar yaşattı diyebilirim. Onun etkisiyle Endtime Signals’i beklerken de inanılmaz heycanlanmıştım aslında. Ta ki baştan sona bir kere çevirene kadar. Albüm bana zamanda yolculuk yaptırdı resmen. dinledikten sonra zamanda geçmişe gidip geldim. Damage Done sonrası Character’i ne kadar sevemediysem Endtime Signals’i o kadar sevemedim. Hoş, bugün Character için “aslında baya güzelmiş lan bu albüm” diyebiliyor iken aynısını yıllar sonra bu albüm için de söyleyebilecek miyim bilmiyorum. Dark tranquillity diskografisi bana checkpoint’leri olan, arada ferahlatan, nefes aldıran ama netice itibariyle hiç de bitmeyecekmiş gibi gelen monoton bir yarış izliyormuşum gibi hissettiriyor.
Katılan olur, olmaz buna saygım sonsuz ama benim açımdan dark tranquillity diskografisinde bazı albümler olmasaydı gözümde daha değerli bir grup olarak kalırdı galiba. Hatta kafadan bir iki albümü çok rahat silebilirim. Bunların en başını da bu albüm çekiyor. Endtime Signals nezdinde konuşursam, insanın enerjisini, fikirlerini, maddi manevi bütün kaynaklarını yıllarca tüketip bunun sonucunda kariyerinde gerilemesine sebep olacak, imajını zedeleyecek böyle bir şeyi çıkarması çok trajik bir durum bence.
Netice itibariyle kafamda “dark tranquillity ne zaman albüm çıkaracak” sorusu değil “dark tranquillity ne zaman güzel bir albüm çıkaracak” sorusu olacak yine. Benim için dark tranquillity son albümünü 2020 de çıkardı ondan öncekini de 13 yıl önce çıkarmıştı.
Osuruk bombasını da atıp kaçayım madem: Endtime Signals yine de, kankası olan başka bir grubun (adını vermek istemiyorum) son 4 albümünden daha iyi bir çalışma. Asıl büyük enerji israfı orda. Yada başka bir şeyin israfı… Bilemedim…
Aşağıdaki yorumumu 20. dinleyiş sonrası yazdığımı söylemek isterim.
Dark Tranquillity’nin bana kalırsa her zaman en başarılı olduğu konu albümleri arasında farklı bir kimlik yaratabilmesi oldu.Şuan çok pozitif ama biraz değişik bir dönemime denk geldiğinden olsa gerek gayet iyi diyebileceğim bir DT deneyimi yaşadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Ancak, Moment’i çıktığı andan itibaren çok sevmiş biri olarak -kimlik falan dedikten sonra DT’nin herhangi bir albümünü diğeriyle kıyaslamak ne kadar doğru olur bilemiyorum- Endtime Signals’ın akılda kalıcık konusunda Moment’ten baya bir geride olduğunu hatta bayık denilebilecek kısımlara sahip olduğunu düşünüyorum.Dinledikçe açılan kısımlar çoğunlukla mevcut ama açılamayan kısımlar da biraz can sıkıyor haliyle (One of Us Is Gone komple nedir gözünüzü seveyim be abi).
DT diskografisinde bir tek Atoma’yı çok uzun süre kafamda bir yere oturtamamıştım.Albümün iyi veya kötü olmasından ziyade bende bir karşılığı yok gibiydi.İkinci kez bu sefer başka bir albümü için hissiyat güzel ama aklımda kalacak mı endişesi yaşıyorum.Açıp dinlediğimde ya o dönem şöyle birşeyler olmuştu ne güzeldi dedirtsin istiyorum.
Açılış şarkısı ve yayınlanan 3 single (özellikle Not Nothing) albümün bence en iyileri.Wayward Eyes da Stanne vokalli Dan Swanö şarkısı.One of Us Is Gone benim için yok hükmünde.5-8-9 fena değil, 3-11-12 meh.
Moment gayet sevdiğim ve keyif aldığım bir albümdü. Genel karakteri ve havası daha oturmuş hissetiriyordu. Kendi içinde güzel bi ahengi vardı. Bu albümde aradığımı bulamadım. Bazı kısımlar çok kopuk bazılarıysa öylesine yazılmış gibi hissettirdi. Stannenin bu kadar fazla projeyle aynı anda uğraşması gerekli özeni gösterememesine sebep olmuş olabilir belki de.
Kritiği okumadım da verilen puan itibariyle pa tarihinin en hakkaniyetten uzak rezalet kritikleri arasına girmiştir. Dark tranquillity’nin ölüsü gelse 5′lik albüm yapma ihtimali yok.
@Melkor, hocam ben dt hiç sevmem bütün bilgim lethe ile sınırlı ama adam zaten neden 5 olduğunu anlatıyor yav keşke kritiği okusaydın. sanırım sıcaklar biraz germiş seni.
Herkes uzun uzun yazmış, yorumları okurken çok keyif aldım ve tabii ki benim de biraz uzunca yazasım geldi. Uzun süredir bir albüm kritiğinin altına bunca detaylı yorum geldiğini görmemiştim bu arada.
Ne olursa olsun DT birçok kişinin weak pointi gibi bir şey galiba. En azından benim için, DT tam anlamıyla ameliyatlı yerim gibi bir şey. Gruba dair olan sevgim normal bir müzik grubu sevgisini biraz aşıyor, çünkü hayatımın çok ilginç dönemlerinde farklı farklı albümlerle bana soundtracklik yaptılar. Endtime Signals albümü çıkana kadar benim sorunlu olduğum tek albümleri Construct’tı, onu da baştan sona ezbere bilirim yanlış anlaşılmasın ama ilk çıktığı dönemden sonra asla bir daha açıp dinleme isteği olmadı bende.
Bu albüm de maalesef öyle oldu benim için. Bundan sonra da artık kaç albüm yaparlar bilemiyorum ama bir daha düzgün bir DT albümü gelmeyeceğine tam olarak emin oldum. Martin, Niklas, Anders falan derken grupta adam kalmadı zaten. Megadeth’ten Dave’in ayrılması gibi bir şey bu. Moment’ı ben de beğendim ama benim gözümde her zaman sanki Mikael başka bir grupta misafir vokallik yapıyormuş gibi geldi. Her ne kadar her albümde farklı soundlarla, denemelerle karşımıza çıksalar da moment albümü asla DT gibi hissettirmedi. Endtime Signals ise sanki başka bir grup DT’ye öykünen bir albüm yapmış ama tam da başarılı olamamış gibi. Bazı şarkılar fena değil, gerisi kafa karışıklığı.
Kritiğe katılıyorum ama puan biraz fazla duygusal geldi. Belli ki DT’yi gerçekten seven biri, iyi bir hayal kırıklığı yaşamış. Bence albümün hakkı 7/10.
Albüme neden bu kadar düşük verdiğimi merak eden müzikseverler Atoma, Fiction, Character ve Damage Done albümlerinden ikişer tane şarkıyı hatırlama maksatlı dinlerler ise konu açıklığa kavuşmuş olur.
Bu albüm 7.5 ise Construct, We are the Void ve Moment 9.5 falan eder.
Yukarıdaki yoruma katılıyorum , Dt sevenleri için gerçekten weak point oluşturuyor . Benim asıl üzüldüğüm nokta Dt’nin düştüğü çıkmazın içinde sıkışıp kalması , bence kendi diskografilerinin büyüklüğü altında ezilmeye başladılar . We are the void-construct ile kafa karışıklığı yaratıp Atoma ile kesin bir başarı elde ettiler , moment ile yine herkesi böldüler . Watv ve construct ile gruba garip bir karanlık hava eklediler ve bu atmosferi sürdürmeye çalışmaları sonraki çalışmalarında hep belirleyici oldu . Ama bunu eski Dt’nin yaratıcılığında yapamamaları kafalarda hep bir soru işareti bırakıyor ( Atoma bir istisna bence) Kurucu elemanların grubu bırakması , stanne’nin yan grupları , brandstrom’un her aşamaya el atması , yeni elemanlar vs derken endtime signals üzücü oldu .
DT hayatımın gruplarından biri. Onlarla büyüdüm ve olgunlaştım diyebilirim kesinlikle. Tabii yıllar geçtikçe onlar da doğal olarak olgunlaştı, tabiri caizse yaşlandı.
Endtime Signals, zaten albüm adı ilk açıklandığından itibaren dinleyiciye ne getireceği belliydi bana göre. Grubun kariyerinin sonu olmasa da artık yeni bir DT dinleyeceğimiz zaten bir önceki Moment’ten az çok belliydi. Son albümü de bu bağlamda sıfır beklentiyle dinlemeye başladım ve günlerdir de dinlemekteyim.
Ne yazık ki Endtime Signals benim için DT diskografisinin en zayıf albümü. Hayatımda ilk defa bir DT albümünden şarkı çıkararak müzik çalarımda albümü dinliyorum. Bariz filler ve bayık şarkılar bir çuval inciri berbat ediyor. İlk tekli olan Last Imagination a bir türlü ısınamadım mesela, Wayward Eyes uzak ara en sönük klip şarkısı olabilir grubun. False Reflection u ise bir daha dinlemek isteyeceğimi hiç sanmıyorum. One of us is Gone ise kendimi çok zorlamama rağmen bende yer edemedi çok üzgünüm. Keşke öneminden dolayı bonus şarkı olarak koyulsaydı albüme. Albümün konseptinden bile çok kopuk ve albümün tam ortasında inanılmaz dikkat dağıtıyor.
Artılar yok mu? Elbette var. Mesela yukarıda saydığım şarkıları albümden çıkararak dinlediğimde Moment’ten daha dinlenebilir bir albüm haline geliyor. Moment’in en büyük sıkıntısı olan gıy gıy gitar tonu burda yok. Oldukça sağlam bir prodüksiyonla kaydedilmiş parçalar. Konserlerde sıkça çalınacağını düşündüğüm Shivers and Voids, gerçekten de In Flames-vari girişinden sonra Neutrality’i andıran gitar yürüşü ile Drowned Out Voices, Construct dönemini hatırlatan Neuronal Fire, dinledikçe aklıma Blind at Heart’ı (nedense) çağrıştıran Enforced Perspective güzel şarkılar. (Dikkat ettiyseniz albümü sevmek için bahaneler arıyorum kendime o kadar sıkıntı büyük) Albümün en iyileri ise Not Nothing, Unforgiveable ve özellikle A Bleaker Sun. Vokal dinamizmi ve nakaratındaki ‘we gaze into the abyss’ ile gönlümü çaldı açıkçası. Sık dinleyeceğim DT nin gizli hiti bence.
Neyse çok konuştum, son tahlilde benden 6,5 çalışan vasatı zorlukla aşan bir albüm Endtime Signals.
Ben albümde zevk aldım doğrusu. Kritikte verilen puanın daha üzerinde bir puan verirdim ama DT’nin genel anlamda bir sıkıcılık trendine girdiğini de kabul ediyorum.
Aslında gitar-merkezli bir tür olan melodik death metalde türün kapalılığından sıyrılmak amacıyla klavye-merkezli bestelere geçmek, iyi bir baypas yöntemi olabilirdi. Nitekim Moment ve Atoma’da bu formülün işe yaradığı şarkılar da oldu ama görünen o ki sanki artık bu klavye-merkezliliğin de yaratıcı tarafı kaybolmuş. Martin Brändström maalesef artık tahmin edilirliği çok yüksek besteler yapıyor. Bu albümde Johan Reinholdz’un dokunuşlarının hissedildiği anlar, kesinlikle albümün ortalamasını yükseltiyor. Bazı teknik riffler ve daha önce hiçbir DT albümünde duymadığımız cömertlikte kullanılan gitar soloları bunun bir kanıtı ama günün sonunda ne yazık ki albüm hemen hiç kimseyi tam manasıyla tatmin edemeyip yarım kalmışlık, olmamışlık hissini de beraberinde getiriyor.
DT konserlerden para kazanan bir grup ve bunun için de albüm çıkartmaya devam etmesi şart, bunu anlıyorum. Belki albümler arası sıklıklar Opeth ölçeğine çıkartılabilir ya da albümdeki şarkı sayıları azaltılabilir… Bu sayede iyi fikirlerin demlenmesi sağlanıp daha vurucu besteler sunulacaktır. Yine de bir DT albümünden beklediğiniz her şeyi bulabileceğiniz bir kayıt bu; şüphesi olanlar, kritikteki puandan korkmadan dinleyebilir.
Dark tranquillity’nin 30 yıllık kariyerindeki diskografisi sadece the Gallery, Damage Done, Character, Fiction ve Moment ile sınırlı olsaydı büyük ihtimalle Stanne ile ilgili gördüğüm her haberin altına “lütfen dark tranquillity’e daha fazla albüm çıkar ühü ühü” yazardım. İnsanoğlu işte…
Yeni elemanların yeni bir dinamizm getirmelerini ummuştum ama yayınlanan şarkılardan belliydi pek bir şey getirmeyecekleri. Oysa DT aynı atmosferi iki albümden fazla sürdüren bir grup değildi. Maalesef bu son girdikleri yolu biraz uzatınca elimizde böyle bir albümle kaldık. Stanne ve Brandström maalesef eski DT yaratıcılığını ve melodikliğini sırtlayamamış, yeni gelen elemanlar da çok bir şey koyamamış.
Bol bol solo duyuyoruz ama şarkı geneline yayılmış yaratıcı leadler falan pek gelmemiş. Davulcu arada Jivarp’ın yapmayacağı hırçınlıklar yapıyor, hoşuma da gitti ama şarkılar pek hırçın değil. Şarkı kompozisyonlarında hiç risk almamışlar. Tek farklı şarkıları One of Us is Gone. Yaylı tarzıyla ‘Frank Sinatra mı dinliyoruz amk’ dedirtse de şarkı ikinci yarısında güzel bir bestecilik örneği sunuyor ve üç günlük Falım sakız tadındaki bu albümün içindeki sınırlı lezzet unsurlarından birisi. Yine de yaylı alerjime takılıyor.
Our Disconnect (aslında o davul-bas girişi güzel ama şarkı bir yere varmıyor), Wayward Eyes ve False Reflection gerçekten albümün zaten kusurlu havasını iyice dibe çekiyor sonlara doğru. En kötü DT parçaları diyebilirim. Daha önce hiçbir albümlerinde böyle sade yulaf ezmesi yiyorum hissiyatı almamıştım.
Şarkıların çoğu nakaratlarında tansiyonunu kaybediyor. The Halo Effect de bu beladan muzdaripti, önceki iki albümdeki bazı şarkılar da. Buradan da hareketle acaba Stanne’nin başının altından mı çıkıyor diye düşünüyorum. Genelin aksine Stanne duymaktan sıkılmadım ama böyle bir durum da var.
5 bence de düşük, Atoma’dan önce çıksa daha çok sevileceğini düşünüyorum. Yine de en zayıf halka tabii ki. Eski belkemiği bestecilerini kaybetmiş bir gruptan daha çok bir şey beklemeli miyiz onu da bilmiyorum.
Aq DT’si albüm yapmış, dinleyelim diye açtım. Yine, yapacağınız albümün aq diye bitirdim.
Temcit pilavı tadında bir albüm daha. Albüm özelinde Our Disconnect ve A Bleaker Sun şarkılarını beğendim, onun dışında kendini tekrar eden şeyler. Soundun kendini tekrar etmesini anladık peki şu albüm kapakları ne olacak… 3 albümdür aynı, sıkmadı mı artık. AI ürünü çizimler, renk tonları falan…
Bir insan/grup 30 yıl boyunca her seferinde kendini aşamayacağının farkındayız ama DT/Stanne’nin samimiyetten uzaklaşıp, biz bir markayız ne yapsak satar/ben hangi grupta söylesem satar hissiyatı veriyor. En son Stanne’yi şafak sezerin sikko filmlerinden birinde göreceğim diye ödüm kopuyor ama gidişat o şekil, bir insan her taşın altında çıkar mı…
Son İst. konserde Stanne, konserin sonunda bizlerle el ele tutuştu, duygusal bir 5 dk geçirdik. Çok etkilendim yalan yok ama bir baktım adam aynı senaryoyu bir gün önceki Ankara konserinde de yaşamış artık role play midir yoksa adam durdu durdu 30 yıl sonra bu modamı girdi bilmiyorum.
Yazı biraz albüm yorumlaması dışına çıktı ama DT/Stanne son 10 senesindeki gidişatının bendeki izlenimleri bu şekilde.
@Format C: For Cortex, Ben de bilmediğim bir şey mi var demiştim.
Aslında Sundin tam da albümün havasını yansıtan illustrasyonlar yapıyor. Şu kapağa bakınca bu albümü dinleyeceğini biliyorsun ama işte albüm biraz şey.
@Ahmet Saraçoğlu, Unforgiveable dışında hiç dinlemedim. Kreator’un son albümü de böyleydi. Hate Über Alles şarkısı dışında hiç dinleyememiştim. DT’nin Fiction’dan bu yana baştan sona sıkılmadığım tek albümü Construct
Ben bu sitede ilk kez bir albüme bu kadar haksızlık yapıldığını görüyorum. Moment’i bir kez bile baştan sona dinleyememiş biri olarak bu albümü atoma kalitesine yakın buldum. Sonuçta bu melodik death metal. Mesela Shivers and Voids’un girişindeki ve nakaratlardaki melodisine tutulmayan da ne bileyim.
@Nox, Sitedeki momentçı tayfa toksik ilişkiden çıkmış gibi hezeyanlara kapıldı ben de anlamadım. Tam yaşadığımız dönemin albümü, tuhaf harmonisine rağmen içselleştirmesi, empati yapması kolay. Bir atoma değil, 7′lik dt’yi yerinde saydıran keyifli bir albüm.
@Nox, demek ki kişisel bakış açıları ve zevkler renkler öne çıkıyor. Çünkü ben de “Moment’i bir kez bile baştan sona dinleyememiş biri olarak” ifadesine şaşırıyorum, bana kalırsa da her şarkısı güzel bir albüm.
Gerekli ortam ve koşullar oluşunca herşey güzel geliyor heralde.Bu sabah sahilde yürüyüş yaparken baştan sonra dinledim tekrardan.Çok güzel geldi bu sefer.Tam gündoğumu sırasında Wayward Eyes başlayınca bir fena oldum ki anlatamam.Ha tabi hala Bleaker Sun gibi bayıklıklar o anki hissiyat bozuluyor ve albüm hala Moment’in yanına yaklaşamıyor bence.
Neyse yıl sonu yaklaşırken benim gibi albümü ortalama bulanlar için bir hatırlatma oldu işte.
@Ugur, Uğur seni P.a da gıcık olduğum postlara karşı yolladığın başarılı cevaplardan dolayı tebrik ediyorum. Takipteyim, kaçtır hangi posta uyuz olsam er geç bir cevap geliyor senden. keep up the good work mate.
Albümün yabancı hissettiren soğuk tonu, dramatik yapısı ve sözleri ilk dinleyişimden beri scifi/distopik filmin soundtrack’iymiş gibi vibe veriyor. Diğer taraftan günümüz dünyası, içindeki varoluş psikolojimiz çok da farklı olmadığından tam döneminin albümü ve rahat içselleştiriliyor. Böyle dinleyince çok keyifli buldum. Önceki albümlere göre değerlendirirsem moment’dan iyi, atoma’dan kötü. Yani ne atoma gibi ileri adım ne de moment gibi geriye. Benden 7,5 çalışır.
Ne yazık ki katılıyorum.
25-26 yıldır DT dinliyorum ve bütün bu süreçte DT dinleyicilerinin çok büyük kısmına en çok ters düştüğüm albüm uzak ara Moment. Seven çok az insan gördüm, ben çok seviyorum.
22.08.2024
@Ahmet Saraçoğlu, Moment albümünü bende sevdim ama dinlerken aklımdan ‘acaba DT miladını doldurdu mu? diye geçmişti. Bence artık çok über, dinleyicinin aklına alacak bir iş çıkmayacaksa ortaya, albüm yayınlamalarına gerek yok. Konserlerden devam etsinler. Bence tabi, misal bu Endtime Signals i keşke yayınlamasalardı. Tabi – Sana mı soracaz ulan biz artık bu tarz takılmak istiyoruz. diyebilirler ama, çeyrek asırlık bir dinyecileri olarak
22.08.2024
@Ahmet Saraçoğlu, ben de aynı pozisyondayım. “Moment”ı oldukça fazla sevmiştim. “Endtime Signals” ise benim için hiçbir anlam ifade etmedi.
23.08.2024
@Ahmet Saraçoğlu, Moment’e bayılıyorum.Sevmeyeni sevmem ahah.
Henüz albümü dinlemedim, sözlerine de bakmadım ancak Fredrik Johansson vefat ettiğinde Dt, one of us is gone şeklinde instagramdan paylaşım yapmıştı diye hatırlıyorum. Onun için yazılan bir şarkı olduğunu düşünüyordum yapılan olumsuz yorumlar inancımı kırdı
22.08.2024
@11jesterhead, onun için yazılan bir şarkı zaten. Şarkının adı o paylaşımdaki ifade, evet. Hatta içinde Johansson’un yazdığı bölümlerin de olduğu söyleniyor.
23.08.2024
@Ahmet Saraçoğlu, gün içinde dinlerken bugün albümü rym’de yorumları okurken gördüm. Vefatından önce, o şarkının taslağını gruba verdiğini yazmışlar Johansson için. Son şarkıda da Sundin’in katkısı varmış. Keşke çok daha derli toplu ve nispeten daha kısa albüm süresi olan bi albümle veda etselerdi bize
Asla bu kadar kotu bır album degıl. yazıda gecen sarkılara ek olarak Neuronal Fire son derece ıyı sarkı mesela. veya one of us ıs gone da grubun muhtemel vedasına gayet uygun. wayfard eyes ıcın de yanı nasıl bu kadar buyuk bır hosnutsuzluk yaratmıs anlamadım. sarkının gırısı bence kotu degıl clean vokal bolumlerını de projector’a koy sırıtmaz. 7.5/10
22.08.2024
@berk, Kişisel görüşler elbette farklılık gösterebilir. Ben bu albümü beğenmesem de konu DT olunca illa ki birilerinin bam teline dokunabiliyor yaptıkları her iş. Az önce Atoma yazısının yorumlarına baktım, albümdeki her şarkı kendi die-hard fanlarını yaratmış ama hiç kimse albümü güzellemek için “Şu şarkıyı şuraya koy sırıtmaz” dememiş.
Bir albümdeki bir şarkıyı başka bir albüm içine koymaya çalışıyorsak o şarkı orada durmamış demek olabilir.
Şaheser değil de 5/10′luk da bir albüm değil gibi ya. Henüz tam sindirmedim ama bende 5/10′luk bir intiba bırakmadı.
He, DT’nin müziğinin artık biraz tıkanır olduğu da gerçek, 30 seneyi aşmış her grubun başına gelen bir durum bu.
atoma’dan sonra moment’ı benimseyen insanların çoğu albümden nefret etti. ama moment ile beraber zaten böyle bir albümün geleceği belliydi. bana kalırsa o albümde 6′lık bir albüm en en fazla.
atoma ikisinden de iyi.
5′ten daha fazla hak ediyor ama grubun gidişatını 5′ten de düşük yerlere çekebilme sinyali veriyor (endtime signal)
Moment bile DT hissettiren DT bir albümdü, bu albümde beğendiğim gözüme çarpan çoğu kısım da adını bilmesem “bu DT mi?” demeyeceğim yerler oldu. Daha çok Moment’dan etkilenen başka bir grubun albümü gibi.
Moment’dan farklı derken şuna da değineyim, Moment da Atoma’dan farklıydı. Atoma çizgisinde gitmedin eyvallah, Moment çizgisinde de gitmiyosun hadi şimdi de tamam, bu böyle nereye kadar gidebilir? Bu grubun şarkı yazarları 10 senede bir değişecekse bu albümleri Halo Effect gibi gruplarda da çıkarabilirler, DT konser verdiği zaman yeni albüm olmasa bile dinlemeye geleceğiz nasıl olsa.
Son paragraf biraz iç döküm oldu, albümü biraz daha dinleyip notumu vericem.
Dark tranquillity bana ilkokulda çok yakın olup yıllar sonra bir araya geldiğimizde hala aynı esprileri yapan, bayık arkadaşımmış gibi hissettiriyor artık. Bir an önce hesabı ödeyip, görüşürüz diyip bir iki mesajlaştıktan sonra bir daha görüşmek istemediğim türden. Ahmet’in agresif musiki’de anlattığı gibi “daha 7 şarkı var” hissiyatını ben de yaşadım.
Hazır yeni ameliyattan çıkmış ve uğraşacak pek de bir şey bulamaz iken vaktimi bütün gün dark tranquillity diskografisi dinleyerek geçirmeye karar verdim. Daha önce de bir kaç kere yaptığım bu eylem, yeni albüm arefesinde
retrospektif yapabilmek adına da oldukça iyi oldu.
Grubu tanıdığım ortalama 20 yıllık süreçte açıkçası hiç bir zaman çok büyük hayranı olmadım. Ortalama 3 senede bir albüm çıkarırlar, bir iki kere çevirir sonraki albümü -hiç de merakla beklemeden- hayatıma devam ederim. Böyle bir döngü vardı Dt ile aramızdaki ilişkide. Ta ki Moment’e kadar. Moment bana damage done’u ilk dinlediğim heyecanı tekrar yaşattı diyebilirim. Onun etkisiyle Endtime Signals’i beklerken de inanılmaz heycanlanmıştım aslında. Ta ki baştan sona bir kere çevirene kadar. Albüm bana zamanda yolculuk yaptırdı resmen. dinledikten sonra zamanda geçmişe gidip geldim. Damage Done sonrası Character’i ne kadar sevemediysem Endtime Signals’i o kadar sevemedim. Hoş, bugün Character için “aslında baya güzelmiş lan bu albüm” diyebiliyor iken aynısını yıllar sonra bu albüm için de söyleyebilecek miyim bilmiyorum. Dark tranquillity diskografisi bana checkpoint’leri olan, arada ferahlatan, nefes aldıran ama netice itibariyle hiç de bitmeyecekmiş gibi gelen monoton bir yarış izliyormuşum gibi hissettiriyor.
Katılan olur, olmaz buna saygım sonsuz ama benim açımdan dark tranquillity diskografisinde bazı albümler olmasaydı gözümde daha değerli bir grup olarak kalırdı galiba. Hatta kafadan bir iki albümü çok rahat silebilirim. Bunların en başını da bu albüm çekiyor. Endtime Signals nezdinde konuşursam, insanın enerjisini, fikirlerini, maddi manevi bütün kaynaklarını yıllarca tüketip bunun sonucunda kariyerinde gerilemesine sebep olacak, imajını zedeleyecek böyle bir şeyi çıkarması çok trajik bir durum bence.
Netice itibariyle kafamda “dark tranquillity ne zaman albüm çıkaracak” sorusu değil “dark tranquillity ne zaman güzel bir albüm çıkaracak” sorusu olacak yine. Benim için dark tranquillity son albümünü 2020 de çıkardı ondan öncekini de 13 yıl önce çıkarmıştı.
Osuruk bombasını da atıp kaçayım madem: Endtime Signals yine de, kankası olan başka bir grubun (adını vermek istemiyorum) son 4 albümünden daha iyi bir çalışma. Asıl büyük enerji israfı orda. Yada başka bir şeyin israfı… Bilemedim…
Aşağıdaki yorumumu 20. dinleyiş sonrası yazdığımı söylemek isterim.
Dark Tranquillity’nin bana kalırsa her zaman en başarılı olduğu konu albümleri arasında farklı bir kimlik yaratabilmesi oldu.Şuan çok pozitif ama biraz değişik bir dönemime denk geldiğinden olsa gerek gayet iyi diyebileceğim bir DT deneyimi yaşadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Ancak, Moment’i çıktığı andan itibaren çok sevmiş biri olarak -kimlik falan dedikten sonra DT’nin herhangi bir albümünü diğeriyle kıyaslamak ne kadar doğru olur bilemiyorum- Endtime Signals’ın akılda kalıcık konusunda Moment’ten baya bir geride olduğunu hatta bayık denilebilecek kısımlara sahip olduğunu düşünüyorum.Dinledikçe açılan kısımlar çoğunlukla mevcut ama açılamayan kısımlar da biraz can sıkıyor haliyle (One of Us Is Gone komple nedir gözünüzü seveyim be abi).
DT diskografisinde bir tek Atoma’yı çok uzun süre kafamda bir yere oturtamamıştım.Albümün iyi veya kötü olmasından ziyade bende bir karşılığı yok gibiydi.İkinci kez bu sefer başka bir albümü için hissiyat güzel ama aklımda kalacak mı endişesi yaşıyorum.Açıp dinlediğimde ya o dönem şöyle birşeyler olmuştu ne güzeldi dedirtsin istiyorum.
Açılış şarkısı ve yayınlanan 3 single (özellikle Not Nothing) albümün bence en iyileri.Wayward Eyes da Stanne vokalli Dan Swanö şarkısı.One of Us Is Gone benim için yok hükmünde.5-8-9 fena değil, 3-11-12 meh.
Şimdilik 6,5/10.
Moment gayet sevdiğim ve keyif aldığım bir albümdü. Genel karakteri ve havası daha oturmuş hissetiriyordu. Kendi içinde güzel bi ahengi vardı. Bu albümde aradığımı bulamadım. Bazı kısımlar çok kopuk bazılarıysa öylesine yazılmış gibi hissettirdi. Stannenin bu kadar fazla projeyle aynı anda uğraşması gerekli özeni gösterememesine sebep olmuş olabilir belki de.
Kritiği okumadım da verilen puan itibariyle pa tarihinin en hakkaniyetten uzak rezalet kritikleri arasına girmiştir. Dark tranquillity’nin ölüsü gelse 5′lik albüm yapma ihtimali yok.
23.08.2024
@Melkor, hocam ben dt hiç sevmem bütün bilgim lethe ile sınırlı ama adam zaten neden 5 olduğunu anlatıyor yav keşke kritiği okusaydın. sanırım sıcaklar biraz germiş seni.
23.08.2024
@Necrobutcher, Sıcaklar beni niye gersin nalaka ya. Sen diyince göz gezdirdim. Ortada 5′lik bir albüm yok.
Herkes uzun uzun yazmış, yorumları okurken çok keyif aldım ve tabii ki benim de biraz uzunca yazasım geldi. Uzun süredir bir albüm kritiğinin altına bunca detaylı yorum geldiğini görmemiştim bu arada.
Ne olursa olsun DT birçok kişinin weak pointi gibi bir şey galiba. En azından benim için, DT tam anlamıyla ameliyatlı yerim gibi bir şey. Gruba dair olan sevgim normal bir müzik grubu sevgisini biraz aşıyor, çünkü hayatımın çok ilginç dönemlerinde farklı farklı albümlerle bana soundtracklik yaptılar. Endtime Signals albümü çıkana kadar benim sorunlu olduğum tek albümleri Construct’tı, onu da baştan sona ezbere bilirim yanlış anlaşılmasın ama ilk çıktığı dönemden sonra asla bir daha açıp dinleme isteği olmadı bende.
Bu albüm de maalesef öyle oldu benim için. Bundan sonra da artık kaç albüm yaparlar bilemiyorum ama bir daha düzgün bir DT albümü gelmeyeceğine tam olarak emin oldum. Martin, Niklas, Anders falan derken grupta adam kalmadı zaten. Megadeth’ten Dave’in ayrılması gibi bir şey bu. Moment’ı ben de beğendim ama benim gözümde her zaman sanki Mikael başka bir grupta misafir vokallik yapıyormuş gibi geldi. Her ne kadar her albümde farklı soundlarla, denemelerle karşımıza çıksalar da moment albümü asla DT gibi hissettirmedi. Endtime Signals ise sanki başka bir grup DT’ye öykünen bir albüm yapmış ama tam da başarılı olamamış gibi. Bazı şarkılar fena değil, gerisi kafa karışıklığı.
Kritiğe katılıyorum ama puan biraz fazla duygusal geldi. Belli ki DT’yi gerçekten seven biri, iyi bir hayal kırıklığı yaşamış. Bence albümün hakkı 7/10.
Albüme neden bu kadar düşük verdiğimi merak eden müzikseverler Atoma, Fiction, Character ve Damage Done albümlerinden ikişer tane şarkıyı hatırlama maksatlı dinlerler ise konu açıklığa kavuşmuş olur.
Bu albüm 7.5 ise Construct, We are the Void ve Moment 9.5 falan eder.
Yukarıdaki yoruma katılıyorum , Dt sevenleri için gerçekten weak point oluşturuyor . Benim asıl üzüldüğüm nokta Dt’nin düştüğü çıkmazın içinde sıkışıp kalması , bence kendi diskografilerinin büyüklüğü altında ezilmeye başladılar . We are the void-construct ile kafa karışıklığı yaratıp Atoma ile kesin bir başarı elde ettiler , moment ile yine herkesi böldüler . Watv ve construct ile gruba garip bir karanlık hava eklediler ve bu atmosferi sürdürmeye çalışmaları sonraki çalışmalarında hep belirleyici oldu . Ama bunu eski Dt’nin yaratıcılığında yapamamaları kafalarda hep bir soru işareti bırakıyor ( Atoma bir istisna bence) Kurucu elemanların grubu bırakması , stanne’nin yan grupları , brandstrom’un her aşamaya el atması , yeni elemanlar vs derken endtime signals üzücü oldu .
DT hayatımın gruplarından biri. Onlarla büyüdüm ve olgunlaştım diyebilirim kesinlikle. Tabii yıllar geçtikçe onlar da doğal olarak olgunlaştı, tabiri caizse yaşlandı.
Endtime Signals, zaten albüm adı ilk açıklandığından itibaren dinleyiciye ne getireceği belliydi bana göre. Grubun kariyerinin sonu olmasa da artık yeni bir DT dinleyeceğimiz zaten bir önceki Moment’ten az çok belliydi. Son albümü de bu bağlamda sıfır beklentiyle dinlemeye başladım ve günlerdir de dinlemekteyim.
Ne yazık ki Endtime Signals benim için DT diskografisinin en zayıf albümü. Hayatımda ilk defa bir DT albümünden şarkı çıkararak müzik çalarımda albümü dinliyorum. Bariz filler ve bayık şarkılar bir çuval inciri berbat ediyor. İlk tekli olan Last Imagination a bir türlü ısınamadım mesela, Wayward Eyes uzak ara en sönük klip şarkısı olabilir grubun. False Reflection u ise bir daha dinlemek isteyeceğimi hiç sanmıyorum. One of us is Gone ise kendimi çok zorlamama rağmen bende yer edemedi çok üzgünüm. Keşke öneminden dolayı bonus şarkı olarak koyulsaydı albüme. Albümün konseptinden bile çok kopuk ve albümün tam ortasında inanılmaz dikkat dağıtıyor.
Artılar yok mu? Elbette var. Mesela yukarıda saydığım şarkıları albümden çıkararak dinlediğimde Moment’ten daha dinlenebilir bir albüm haline geliyor. Moment’in en büyük sıkıntısı olan gıy gıy gitar tonu burda yok. Oldukça sağlam bir prodüksiyonla kaydedilmiş parçalar. Konserlerde sıkça çalınacağını düşündüğüm Shivers and Voids, gerçekten de In Flames-vari girişinden sonra Neutrality’i andıran gitar yürüşü ile Drowned Out Voices, Construct dönemini hatırlatan Neuronal Fire, dinledikçe aklıma Blind at Heart’ı (nedense) çağrıştıran Enforced Perspective güzel şarkılar. (Dikkat ettiyseniz albümü sevmek için bahaneler arıyorum kendime o kadar sıkıntı büyük) Albümün en iyileri ise Not Nothing, Unforgiveable ve özellikle A Bleaker Sun. Vokal dinamizmi ve nakaratındaki ‘we gaze into the abyss’ ile gönlümü çaldı açıkçası. Sık dinleyeceğim DT nin gizli hiti bence.
Neyse çok konuştum, son tahlilde benden 6,5 çalışan vasatı zorlukla aşan bir albüm Endtime Signals.
Ben albümde zevk aldım doğrusu. Kritikte verilen puanın daha üzerinde bir puan verirdim ama DT’nin genel anlamda bir sıkıcılık trendine girdiğini de kabul ediyorum.
Aslında gitar-merkezli bir tür olan melodik death metalde türün kapalılığından sıyrılmak amacıyla klavye-merkezli bestelere geçmek, iyi bir baypas yöntemi olabilirdi. Nitekim Moment ve Atoma’da bu formülün işe yaradığı şarkılar da oldu ama görünen o ki sanki artık bu klavye-merkezliliğin de yaratıcı tarafı kaybolmuş. Martin Brändström maalesef artık tahmin edilirliği çok yüksek besteler yapıyor. Bu albümde Johan Reinholdz’un dokunuşlarının hissedildiği anlar, kesinlikle albümün ortalamasını yükseltiyor. Bazı teknik riffler ve daha önce hiçbir DT albümünde duymadığımız cömertlikte kullanılan gitar soloları bunun bir kanıtı ama günün sonunda ne yazık ki albüm hemen hiç kimseyi tam manasıyla tatmin edemeyip yarım kalmışlık, olmamışlık hissini de beraberinde getiriyor.
DT konserlerden para kazanan bir grup ve bunun için de albüm çıkartmaya devam etmesi şart, bunu anlıyorum. Belki albümler arası sıklıklar Opeth ölçeğine çıkartılabilir ya da albümdeki şarkı sayıları azaltılabilir… Bu sayede iyi fikirlerin demlenmesi sağlanıp daha vurucu besteler sunulacaktır. Yine de bir DT albümünden beklediğiniz her şeyi bulabileceğiniz bir kayıt bu; şüphesi olanlar, kritikteki puandan korkmadan dinleyebilir.
Dark tranquillity’nin 30 yıllık kariyerindeki diskografisi sadece the Gallery, Damage Done, Character, Fiction ve Moment ile sınırlı olsaydı büyük ihtimalle Stanne ile ilgili gördüğüm her haberin altına “lütfen dark tranquillity’e daha fazla albüm çıkar ühü ühü” yazardım. İnsanoğlu işte…
Yeni elemanların yeni bir dinamizm getirmelerini ummuştum ama yayınlanan şarkılardan belliydi pek bir şey getirmeyecekleri. Oysa DT aynı atmosferi iki albümden fazla sürdüren bir grup değildi. Maalesef bu son girdikleri yolu biraz uzatınca elimizde böyle bir albümle kaldık. Stanne ve Brandström maalesef eski DT yaratıcılığını ve melodikliğini sırtlayamamış, yeni gelen elemanlar da çok bir şey koyamamış.
Bol bol solo duyuyoruz ama şarkı geneline yayılmış yaratıcı leadler falan pek gelmemiş. Davulcu arada Jivarp’ın yapmayacağı hırçınlıklar yapıyor, hoşuma da gitti ama şarkılar pek hırçın değil. Şarkı kompozisyonlarında hiç risk almamışlar. Tek farklı şarkıları One of Us is Gone. Yaylı tarzıyla ‘Frank Sinatra mı dinliyoruz amk’ dedirtse de şarkı ikinci yarısında güzel bir bestecilik örneği sunuyor ve üç günlük Falım sakız tadındaki bu albümün içindeki sınırlı lezzet unsurlarından birisi. Yine de yaylı alerjime takılıyor.
Our Disconnect (aslında o davul-bas girişi güzel ama şarkı bir yere varmıyor), Wayward Eyes ve False Reflection gerçekten albümün zaten kusurlu havasını iyice dibe çekiyor sonlara doğru. En kötü DT parçaları diyebilirim. Daha önce hiçbir albümlerinde böyle sade yulaf ezmesi yiyorum hissiyatı almamıştım.
Şarkıların çoğu nakaratlarında tansiyonunu kaybediyor. The Halo Effect de bu beladan muzdaripti, önceki iki albümdeki bazı şarkılar da. Buradan da hareketle acaba Stanne’nin başının altından mı çıkıyor diye düşünüyorum. Genelin aksine Stanne duymaktan sıkılmadım ama böyle bir durum da var.
5 bence de düşük, Atoma’dan önce çıksa daha çok sevileceğini düşünüyorum. Yine de en zayıf halka tabii ki. Eski belkemiği bestecilerini kaybetmiş bir gruptan daha çok bir şey beklemeli miyiz onu da bilmiyorum.
Aq DT’si albüm yapmış, dinleyelim diye açtım. Yine, yapacağınız albümün aq diye bitirdim.
Temcit pilavı tadında bir albüm daha. Albüm özelinde Our Disconnect ve A Bleaker Sun şarkılarını beğendim, onun dışında kendini tekrar eden şeyler. Soundun kendini tekrar etmesini anladık peki şu albüm kapakları ne olacak… 3 albümdür aynı, sıkmadı mı artık. AI ürünü çizimler, renk tonları falan…
Bir insan/grup 30 yıl boyunca her seferinde kendini aşamayacağının farkındayız ama DT/Stanne’nin samimiyetten uzaklaşıp, biz bir markayız ne yapsak satar/ben hangi grupta söylesem satar hissiyatı veriyor. En son Stanne’yi şafak sezerin sikko filmlerinden birinde göreceğim diye ödüm kopuyor ama gidişat o şekil, bir insan her taşın altında çıkar mı…
Son İst. konserde Stanne, konserin sonunda bizlerle el ele tutuştu, duygusal bir 5 dk geçirdik. Çok etkilendim yalan yok ama bir baktım adam aynı senaryoyu bir gün önceki Ankara konserinde de yaşamış artık role play midir yoksa adam durdu durdu 30 yıl sonra bu modamı girdi bilmiyorum.
Yazı biraz albüm yorumlaması dışına çıktı ama DT/Stanne son 10 senesindeki gidişatının bendeki izlenimleri bu şekilde.
25.08.2024
@Format C: For Cortex, En son Stanne’yi şafak sezerin sikko filmlerinden birinde göreceğim diye ödüm kopuyor
Ahahaha farkında olmadan ben de bu korkuyu yaşıyormuşum. Hislerime tercüman oldun
25.08.2024
@Format C: For Cortex, Albüm kapağı Niklas Sundin’in. AI nerden çıktı?
26.08.2024
@Dysplasia, Albüm kapağı Niklas Sundin’in. AI nerden çıktı?
Cümleyi yanlış kurmuşum benim hatam. DT (kemik kitle) dinleyicisi olan herkes albüm kapaklarının, Niklas Sundin ürünü olduğunu bilir.
26.08.2024
@Format C: For Cortex, Ben de bilmediğim bir şey mi var demiştim.
Aslında Sundin tam da albümün havasını yansıtan illustrasyonlar yapıyor. Şu kapağa bakınca bu albümü dinleyeceğini biliyorsun ama işte albüm biraz şey.
Ol-ma-mış.
10/5
Albüm çıkalı 35 gün oldu. Dinlemeye devam eden var mı? Grubu sevip de albümü 10 kereden fazla dinleyen var mı?
Harbiden çok silik albüm. Canım sıkılıyor…
20.09.2024
@Ahmet Saraçoğlu, ilk birkaç günden sonra hiç dinlemedim. Dinlemeye üşendirecek kadar sıkıcı bir albüm maalesef.
21.09.2024
@Ahmet Saraçoğlu, Unforgiveable dışında hiç dinlemedim. Kreator’un son albümü de böyleydi. Hate Über Alles şarkısı dışında hiç dinleyememiştim. DT’nin Fiction’dan bu yana baştan sona sıkılmadığım tek albümü Construct
Ben bu sitede ilk kez bir albüme bu kadar haksızlık yapıldığını görüyorum. Moment’i bir kez bile baştan sona dinleyememiş biri olarak bu albümü atoma kalitesine yakın buldum. Sonuçta bu melodik death metal. Mesela Shivers and Voids’un girişindeki ve nakaratlardaki melodisine tutulmayan da ne bileyim.
25.10.2024
@Nox, Sitedeki momentçı tayfa toksik ilişkiden çıkmış gibi hezeyanlara kapıldı ben de anlamadım. Tam yaşadığımız dönemin albümü, tuhaf harmonisine rağmen içselleştirmesi, empati yapması kolay. Bir atoma değil, 7′lik dt’yi yerinde saydıran keyifli bir albüm.
26.10.2024
@Nox, demek ki kişisel bakış açıları ve zevkler renkler öne çıkıyor. Çünkü ben de “Moment’i bir kez bile baştan sona dinleyememiş biri olarak” ifadesine şaşırıyorum, bana kalırsa da her şarkısı güzel bir albüm.
Gerekli ortam ve koşullar oluşunca herşey güzel geliyor heralde.Bu sabah sahilde yürüyüş yaparken baştan sonra dinledim tekrardan.Çok güzel geldi bu sefer.Tam gündoğumu sırasında Wayward Eyes başlayınca bir fena oldum ki anlatamam.Ha tabi hala Bleaker Sun gibi bayıklıklar o anki hissiyat bozuluyor ve albüm hala Moment’in yanına yaklaşamıyor bence.
Neyse yıl sonu yaklaşırken benim gibi albümü ortalama bulanlar için bir hatırlatma oldu işte.
24.11.2024
@Ugur, Uğur seni P.a da gıcık olduğum postlara karşı yolladığın başarılı cevaplardan dolayı tebrik ediyorum. Takipteyim, kaçtır hangi posta uyuz olsam er geç bir cevap geliyor senden. keep up the good work mate.