Bazı albümler var ki önemlerinden ve değerlerinden dolayı kendileri hakkında yazdığım yazıları nerede, ne zaman, hangi şartlarda yazdığımı çok ama çok detaylı şekilde hatırlıyorum. Bu albümlerden biri şüphesiz ki WORMROT’un bir önceki albümü “Voices“.
2016 Ekim’inde Kıbrıs’ın Girne şehrindeki “The George” adlı kafede yazdığım bu yazı sırasında hava karanlıktı, biraz yağmur çiseliyordu ve Güzide’yle birlikte havaalanına gidecek servisi bekliyorduk.
Sonrasında yapılan yorumlara, değerlendirmelere bakınca, sanırım “Voices”ın grindcore özeline modern bir başyapıt olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta daha da ileri gidebilir, her 10 yıl için birer grindcore albümü seçecek olursak 2010-2020 arası için “Voices”ı seçebiliriz.
Singapurlu bu üç adamın o albümde yaptıkları, yine olağanüstü bir albüm olan “Dirge“ün de üstüne çıkan bir manyaklık sayesinde tüm grindcore tarihinin en iyi albümlerinden birinin ortaya çıkmasını sağlamış ve WORMROT’u grindcore dinleyicileri arasında bambaşka bir yere konumlandırmıştı.
Geçen 6 yılın ardından WORMROT “Hiss” adlı yeni çalışmasıyla karşımızda. Bu tür durumlarda, yani bir grup herkesçe başyapıt olarak kabul edilen bir albüm çıkardığında bir sonra gelen albüm genelde biraz dezavantajlı başlar. Zira ister istemez kıyaslamalar olur ve bu başyapıt sonrası albümler genelde ileriye doğru atılmış bir adım olarak görülmezler.
Bakalım “Hiss” de bu kaderi paylaşıyor mu, yoksa daha albüm çıkmadan vokalistiyle ve grubun dördüncü üyesi gibi duran menajeriyle yollarını ayıran WORMROT’u daha da ileri mi götürüyor…
Öncelikle “Hiss”i “Voices”tan ayıran iki önemli unsur var. Bunlardan ilki beste tarafında karşımıza çıkıyor. WORMROT bu albümde “Voices” kadar panik atak, delirmiş, adrenalin kusan bir iş sunmuyor. “Sea of Disease” gibi neredeyse post-metal özellikleri taşıyan şarkılar bile var ve bence bu “Hiss”e olumlu yansıyor. Çeşitlilik ve dinamizm noktasında bu tür olaylardan yararlanan albüm, grubun “Voices 2.0″ı yapmaya çalışmamış olmasıyla bence mantıklı olanı yapıyor. Grup “Voices”taki manyaklığı “Hiss”te de devam ettirirken, olayın şiddet kısmını az da olsa törpüleyerek biraz daha sofistike bir atmosfer oluşturmayı amaçlamış diye düşünüyorum. “Voices” da bin bir türlü fikir doluydu, “Hiss” de aynı şekilde. Farklı olansa bu albümdeki duygusal değişimlerin daha fazla olması. “Hiss”in dramatik tarafı “Voices”a göre daha çok öne çıkıyor ve bu sayede albüm zenginleşiyor.
Bu açıdan bakınca “”Voices” kadar iyi değil” demek “Hiss”e büyük haksızlık olacağından albümü bu gözle değerlendirmemek gerektiğini düşünüyorum. Müzikal derinlik ve fikirlerin eşsizliği noktasında “Hiss”in “Voices” kadar özel bir albüm olduğunu söyleyemeyebiliriz, ancak grindcore türü düşünüldüğünde albümün yine çok çok iyi fikirler, taptaze yaklaşımlar barındırdığı da gün gibi ortada. “Voices” diye bir şey hiç çıkmamış olsaydı, bugün “Hiss”e yönelik “bu neymiş ya böyle”, “oha bu nasıl albüm” gibi yorumlar daha fazla olurdu kanısındayım.
İki albümü ayıran diğer konu da prodüksiyon tarafında, özellikle de gitar tonlarında yatıyor. “Hiss”teki gitar sound’u önceki albüme göre daha organik, distortion’ı daha az, daha kırçıllı. Bu tonu “Voices”ta veya “Dirge”de kullansanız o albümlerin yarattığı etkiyi bir miktar olumsuz etkileyebilir, ancak “Hiss”teki müzikal yaklaşım ve amaçlanan çok yönlülük noktasında bence albüme olumlu etki etmiş. Sanki grup hemen karşınızda çalıyormuş gibi doğal, canlı bir prodüksiyon var ve bu durum “Behind Closed Doors” klibini izleyince daha iyi anlaşılıyor.
Daha albümün ikinci şarkısı “Broken Maze”den clean vokaller sunan, “When Talking Fails, It’s Time for Violence”ta “powerviolence yapan KVELERTAK” gibi bir şeye dönüşen, kapanış şarkısı “Glass Shards”ın ortalarından itibaren neredeyse NE OBLIVISCARIS ile ALCEST arası bir şeye dönüşen WORMROT, belli ki bu albüme karakteristik bir kimlik katmak için epey uğraşmış. Sonuçta yayınlanışından bu yana 4 ay geçmiş olsa da ilk single’ı Spotify’da 100.000 dinlenmeyi, YouTube’da 100.000 izlenmeyi bulan bir grindcore grubundan bahsediyoruz ve günümüzün önde gelen grindcore grupları düşünüldüğünde WORMROT’un nasıl bir etki yarattığı, nasıl bir beklenti oluşturduğu ortada. Kendi adıma konuşursam “Hiss” beklentilerimi sonuna kadar karşılayan bir albüm olmuş. “Voices”ı aşırı seviyorum ve kendisini unutarak/unutmaya çalışarak dinlediğimde “Hiss”in nasıl rengârenk, dopdolu bir albüm olduğunu görebiliyorum. WORMROT’un “grindcore ve daha fazlası” kisvesindeki bu yeni albümünü içine pek çok farklı duygu sığdırılmış bir 33 dakika geçirmek isteyen herkes dinlemeli diye düşünüyorum.
Aferin lan WORMROT. Başyapıttan bir sonraki albüm sendromundan alnınızın akıyla çıktınız, yeni vokalistinizi bulun da bu taraflara da gelin.
Albüm dinlediğim ilk Wormrot albümü oldu. Genelde böyle 2 dakikalık şarkılardan yirmişer tane olan albümlere hiç ısınamam, sevmem ama bu albümü dinlerken eğlendim. Çakma mı değil mi bilmem ama kapağı da güzel olmuş
Benim için yılın en büyük hayal kırıklığı. Bestelerden ve denenen farklı şeylerden şikayetçi değilim ama bunu uygularken tercih ettikleri soundu hiç beğenmedim. Özelikle bas gitar kullanmayan bir grubun gitarda tonundan bu derece tasarrufa gitmesi hayret verici.
Ayrıca Arif’in daha önce hiç denemediği farklı tarz vokal denemelerini gereksiz buldum. “Broken Maze”deki Fear Factory worship vokal kısmı olmasa da olurmuş. Diğer şarkılarda olan New York Hardcore tarzı koro vokaller falan sadece olsun diye konulmuş gibi, hiç bir heyecan uyandırmıyor.
Metal basınında hayvan gibi yüksek puanlar alıyor ama grubun tişörtünü üzerindem çıkarmak bilmeyen azılı bir Wormrot fanı olarak gerçekten beğenmedim bu albümü.
Bir de grup Earache Records yerine bu albümü Season of Mist veya Relapse Records etiketi ile çıkartsaydı emin olun çok daha iyi bir sonuç çıkardı ortaya. Earache Records bitmiş, ölmüş, ağlayanı yok.
Wormrot demişken serbest kürsüye yazacaktım buaraya yazayım, son dönemlerde giderek fazla yer bulan endonezya döğüş-kavga filmlerine özel ilgi duyan var mı?
Iko Uwais reisin olduğu tüm filmleri izlemeye çalışıyorum ben, bol bol kaival kemiği kırma, böğre bıçak saplama..mis..
Şimdilik açık ara senenin en büyük hayal kırıklığı. Voices’ın üstüne böyle bir sound ile milletin karşısına çıkamazsın bilader kimse kusura bakmasın. Sevene saygı duyarım fakat olacak iş değil. Vokal bulursunuz da sağlam bir bas gitarcı önceliğiniz olsun, yoksa yarraaa yersiniz. Bye…
Albümün müzikal zenginliğine hayran kaldım, bir grindcore grubu için son derece renkli bir müzik yapıyorlar. Voices’ı da sevmiştim, bunu da sevdim. Kimsenin beğenmediği gitar tonu bile albüme karakteristik bir hava katmış, klasik atarlı grindcore gitar tonu bu albüme pek gitmezdi bence.
Sevenleri de sevmeyenleri de çok iyi anlıyorum ama özellikle voices ile arka arkaya dinleyince can sıkıyor bu albüm. Voices’ın devamı bu olmamalıydı, bizi dayağa bağımlı hale getirip sonra kınama cezası ile yetinmemiz beklenmemeliydi. Neyse.
Tarzlar biraz uzak ama albüm kapağı Ooomph!’un Ego albüm kapağından feci derecede arak ya da en iyi ihtimalle feci esinlenilmiş. Buyurun:
https://tinyurl.com/2mys8u9t
Ooomph!’u manyak seven biri olarak aşırı gözüme çarptı, belirteyim dedim.
Albüm dinlediğim ilk Wormrot albümü oldu. Genelde böyle 2 dakikalık şarkılardan yirmişer tane olan albümlere hiç ısınamam, sevmem ama bu albümü dinlerken eğlendim. Çakma mı değil mi bilmem ama kapağı da güzel olmuş
7/10
Benim için yılın en büyük hayal kırıklığı. Bestelerden ve denenen farklı şeylerden şikayetçi değilim ama bunu uygularken tercih ettikleri soundu hiç beğenmedim. Özelikle bas gitar kullanmayan bir grubun gitarda tonundan bu derece tasarrufa gitmesi hayret verici.
Ayrıca Arif’in daha önce hiç denemediği farklı tarz vokal denemelerini gereksiz buldum. “Broken Maze”deki Fear Factory worship vokal kısmı olmasa da olurmuş. Diğer şarkılarda olan New York Hardcore tarzı koro vokaller falan sadece olsun diye konulmuş gibi, hiç bir heyecan uyandırmıyor.
Metal basınında hayvan gibi yüksek puanlar alıyor ama grubun tişörtünü üzerindem çıkarmak bilmeyen azılı bir Wormrot fanı olarak gerçekten beğenmedim bu albümü.
Bir de grup Earache Records yerine bu albümü Season of Mist veya Relapse Records etiketi ile çıkartsaydı emin olun çok daha iyi bir sonuç çıkardı ortaya. Earache Records bitmiş, ölmüş, ağlayanı yok.
Wormrot demişken serbest kürsüye yazacaktım buaraya yazayım, son dönemlerde giderek fazla yer bulan endonezya döğüş-kavga filmlerine özel ilgi duyan var mı?
Iko Uwais reisin olduğu tüm filmleri izlemeye çalışıyorum ben, bol bol kaival kemiği kırma, böğre bıçak saplama..mis..
Şimdilik açık ara senenin en büyük hayal kırıklığı. Voices’ın üstüne böyle bir sound ile milletin karşısına çıkamazsın bilader kimse kusura bakmasın. Sevene saygı duyarım fakat olacak iş değil. Vokal bulursunuz da sağlam bir bas gitarcı önceliğiniz olsun, yoksa yarraaa yersiniz. Bye…
Hayal kırıklığı…
Bir Abuse veya Voices kadar beğenmesem de çok büyük keyifle dinliyorum albümü. Gitar tonunu da oldukça başarılı buldum sitenin aksine
14.07.2022
@TanSolo, \o/\o/‘
Voices kadar iyi değil ama hayvani güzellikte bir albüm bu
14.07.2022
@Unanimated, \o/\o/‘
Singapurlu oldugu icin reklami iyi yapilan grup. Fazlasi degil …
18.07.2022
@Axel Stone, :(
Albümün müzikal zenginliğine hayran kaldım, bir grindcore grubu için son derece renkli bir müzik yapıyorlar. Voices’ı da sevmiştim, bunu da sevdim. Kimsenin beğenmediği gitar tonu bile albüme karakteristik bir hava katmış, klasik atarlı grindcore gitar tonu bu albüme pek gitmezdi bence.
Aklıma gelmese 10 yıl dinlemem. Bir şekilde dinlemeye başlayınca da durduramıyorum resmen kendimi…
Albüm kapağına bakınca şundan başka şey aklıma gelmiyor
https://tinyurl.com/h9x6hcua
03.11.2022
@ihsanoird,
https://tinyurl.com/3xu9h84j
Sevenleri de sevmeyenleri de çok iyi anlıyorum ama özellikle voices ile arka arkaya dinleyince can sıkıyor bu albüm. Voices’ın devamı bu olmamalıydı, bizi dayağa bağımlı hale getirip sonra kınama cezası ile yetinmemiz beklenmemeliydi. Neyse.
Orjinal vokalist Arif ve benim daha çok sevdiğim eski davulcu Fitri gruba geri dönmüş, acayip sevindim