Sence “World Funeral”ın artıları ve eksileri neler? Albümü nasıl yorumlarsın?
Oğuz: “World Funeral”la tanışma hikâyemi net olarak anımsamıyorum ama albüme birkaç örnek şarkıyla adım attığımı net şekilde biliyorum, hatırlıyorum. Hatta internetten çektiğim mp3’lerden ikisinden biri, albümün açılışını yapan parça, diğeri de “Bloodletting”di. “Bloodletting” o kadar olmasa da ilk şarkı beni acayip alevlendirmişti. Çok fazla beğenmediğim için Marduk diskografisinde en az dinlediğim albümlerden “La Grande Danse Macabre”dan sonra bir şeylerin epey iyi yönde değişeceğini tahmin etmiştim. Albümün tamamına kavuştuktan sonra da bu tahminlerimde haklı olduğumu anladım.
Albüm, açılışından itibaren “İşim yarım kaldı, kımıldama, hemen tamamlayacağım,” mesajını veriyor. Marduk, kısa sürede biriktirdiği öfkesini müzikal olarak dışa vurmakta çok başarılı bir ekip ve gruba katılan Emil Dragutinović, bahse konu öfkenin daha hızlı ve ölümcül şekilde ortalığa saçılmasına katkıda bulunuyor, hem de ne bulunma. Tabii buradan, yapımın dört baştan demir blast beat’lerle örüldüğü sonucu çıkmasın. Her şarkıda Emil imzalı hayvani blast beat’ler yok fakat Marduk’un eskiden beri başarıyla kotardığı yavaş/orta tempo parçaların birçoğu, yapıları, kendi içlerindeki devinimleri ve Legion’ın harika vokalleri sayesinde dinleyicilerin kulaklarından kan alıyor.
Bestecilik konusunda çıtayı arşa taşımasa da oldukça başarılı şarkılar bulunduruyor “World Funeral”. Hızlı parçalarda, Legion ağzıyla başıboş köpek sürüsünün alfalığına soyunan Marduk, “To the Death’s Head True”, “Night of the Long Knives” ve “With Satan and Victorious Weapons” gibi yapıtlarla black metal tarihine çok önemli eserler kazandırıyor. Müzik üretimi noktasında farklı fikirleri ete kemiğe büründüren ekibin, yarısından itibaren önemli bir kısmı groovy hava kazanıp dinleyicilerin boyunlarına ve vücut bütünlüklerine kasteden “Night of the Long Knives” parçası ise hiç şakası olmayan, ne yaptığının farkında olan ve neyi, niye yaptığını açıklama ihtiyacı hissetmeyen bir katil kıvamında, kısacası adının da sözlerinin de hakkını veren bir şaheser.
Taş gibi şarkılar içeren ve şarkıların üzerine altın tozları serpen güçlü sound ise “World Funeral”ın artı yönleri arasında kesinlikle. Ama bence albüm, “Panzer Division Marduk” gibi daha kompakt bir şekilde sunulsa, gereksiz/sıkıcı sayılabilecek bazı şarkılardan arındırılsa her şey daha iyi olabilirdi. Bu arada Legion’ın, albümde ne kadar iyi bir performans sergilediğinden bahsetmiş miydim?
Emir: Artıları söz konusu olduğunda aklıma ilk gelen, yukarıda baterist Emil üzerinden de söylediğim gibi bestelerde bilhassa davul-gitar uyumu üzerinden şekillendiğini düşündüğüm besteciliğin kalite düzeyi. “La Grande Danse Macabre”ı tümden kötü bir albüm olarak görmüyorum, ancak “World Funeral”ın ortaya koyduğu bu dinamizm ve canlılıkla, Marduk’tan bekleneni çok daha iyi verdiğini düşünüyorum diskografi genelinden bakınca. Basta da keza B. War’un bir önceki albümle iyice göze çarpan performansı burada da aynı kaliteli sound ile devam ediyor. Öte yandan Morgan’ın, temposu daha düşük şarkılarda ya da bölümlerde, yer yer Marduk’un eski çalışmalarını da andıran çok kasvetli pasajları var ki bu da bana kalırsa albümdeki karizmayı arttırıyor. Legion, zaten “Legion” olarak işini yapmaya devam ediyor.
Müziğin agresif yanı içinse ekleyebileceğim yeni bir şey yok açıkçası. Açılış parçasının “With Satan and Victorious Weapons” gibi bir parça olduğu bu durumda “yine Morgan, yine Marduk” (iyi anlamda tabii ki) demekten alamıyorum kendimi. Eksilerine gelecek olursak, teknik kısımlardan ziyade ben albümün genel havası üzerine birkaç şey söyleyebilirim. Bu albümü grupta bir dönemin kapanışı olarak görebileceğimiz için, açıkçası Marduk’un o anda elinde kalanın en iyisini sunmaya çalıştığını, ama geçmişteki işlerine ve gelecekte de ilerleyeceği yola bakıldığında en iyisi olmasının neredeyse imkânsız olduğu bir durum görüyorum. Klasik denebilecek kadrosu zaten davulcu Fredrik Andersson’un gidişiyle bozulmuş, bu albümle birlikte de hem Legion’ı hem de B. War’u yollayan grubun o döneme ilişkin bir “etrafı toparlayıp öyle dağılma” havası verdiğini düşünüyorum çalışma genelinde. Sound’uyla, besteleriyle gayet iyi bir albüm olmasına karşın, arka planı üzerinden de değerlendirdiğimde “görkemli bir geçmişe kıyasla ortanın biraz üstü duran bir veda” havası alıyorum. Başka bir grubun elinden çıksa çıtası çok daha yüksek olabilecekken, Marduk’un elinden çıktığı için böyle düşünüyorum.
Ahmet: Yukarıdaki “albümden en sevdiğiniz 3 şarkı” sorusuna verdiği cevaptan da görülebileceği üzere “World Funeral”ın MARDUK’un en iyi açılış yapan albümlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Sonraki şarkıların da büyük kısmını sevmeme rağmen bence albümün ilk 12,5 dakikası gerçek bir black metal ziyafeti. “With Satan and Victorious Weapons” zaten MARDUK tarihinin en iyi şarkılardan biri; “Bleached Bones”un ağırlığına bayılıyorum. Bana hep DEATH – Spirit Crusher”ın ilk rifini anımsatan ana rifi muazzam bir eziciliğe sahip ve yine yukarıda bahsettiğim Legion referansından ötürü benim için özel bir yeri var.
“La Grande Danse Macabre”ın kendine özgü yapısının ardından, grubun “World Funeral”da biraz daha güvenli oynadığını ve “Panzer Disivion Marduk”ta yorulan kollarını kısmen dinlendirmeye yöneleceği 2007-2009 öncesinde biraz orta tempo alıştırmaları yaptığını görüyorum. Prodüksiyon açısından çok sevdiğim “World Funeral”ın benim için artı olmayan tarafı tam bir atmosfer bütünlüğüne sahip olmaması. Misal “To the Death’s Head True” ve “Hearse” gibi iki hayvan şarkının arasında, İsveçli besteci Carl Michael Bellman’in 1700’lerde yazdığı bir folk şarkısı olan “Epistel 81”ın bir yorumlamasından oluşan “Castrum Doloris”in yer alması benim için albümün dinamizmini düşürüyor. Bu eserin bir de CANDLEMASS versiyonu da var, ki bu bile albüme dışarıdan giren bir kalem olduğu anlamına geliyor ve benim için tam bir albüm bütünlüğü oluşmasını engelliyor.
Yine de bunlar gayet minik şikâyetler. Bence “World Funeral” gerekenden daha az övgü alan bir albüm. Black metal dünyası bu yanlıştan dönsün, albüme hak ettiği değeri versin.
Oğuz: Marduk kendi içinde bolca değişim geçiren bir grup. “World Funeral” da “La Grande Danse Macabre” sonrasında elzem hâle gelen değişimin ilk ayağıydı.
Emir: Eğer “World Funeral”, bir şekilde “Panzer Division Marduk”tan sonra çıksaydı, bu durum “La Grande Danse Macabre” albümüne yönelik görüşleri de farklılaştırırdı bana kalırsa. Özellikle “kan, savaş ve ölüm” üçlemesi üstünden Marduk’un yaptığı albümlere bakıldığında “La Grande Danse Macabre” biraz zayıf bir çalışma izlenimi bırakıyor diğer ikiliye kıyasla. Bunun yerine “World Funeral, “Panzer Division Marduk”un yarattığı etkiyi daha güzel sırtlayabilir ve beraberinde gelecek “La Grande Danse Macabre”, kendini daha makul ve sevilir gösterebilirdi. Bence “World Funeral”ın olması gereken yer orasıydı. Güncel olarak bakarsak, albüm zaten grubun evrimiyle uyumlu bir yerde duruyor.
Ahmet: MARDUK’un “Panzer Division Marduk“un ardından daha da ekstremleşemeyeceği ortadaydı. Grup bu noktada bir karar verdi ve bir kontrast yaratmak ve “Panzer Division Marduk” kalibresinden tamamen farklı karakterde bir şey sunarak kıyaslama ihtimalini ortadan kaldırmak için bilinçli şekilde ağır ve orta tempolu şarkıların ağırlıkta olduğu “La Grande Danse Macabre”ı çıkardı. İçindeki 10 şarkının 6,5′u yavaş/orta tempo olan bu albümden sonra grup tekrar gaza basmaya hazırdı ve “World Funeral”la tekrardan vites yükselttiler. Bu açıdan bakınca ben “La Grande Danse Macabre”ı, üst düzey iki şarabın tadımı arasında şarap tadımcılarının damaklarını nötrleştirmek için yediği bir lokma ekmeğe benzetiyorum. İlk şarap zaten efsane, ama ikincisi de gayet güzel.
Gruba bu albümde katılan davulcu Emil Dragutinović ‘in gruba neler kattığını düşünüyorsun?
Oğuz: “Opus Nocturne” albümünden bu albüme dek grubun davulcusu olan Fredrik Andersson, şüphesiz Marduk’un Marduk hâline gelmesinde etkili isimlerden biriydi. Marduk’un “La Grande Danse Macabre” albümündeki davulları, onun ayrılırken gruba söylediği “yorgunluk” meselesinden izler taşıyordu bence. Emil’in davulları zımba gibiydi kesinlikle, çok dinamikti, daha kompleks ataklar yapabiliyordu ve muhtemelen Morgan’ın istediği hızlara da rahatça çıkabiliyordu. En azından albümdeki hız artışı, bu varsayımımı temellendiriyor sanırım.
Emir: Muazzam bir enerji ve bestecilik bakımından grubun o dönemler ihtiyacı olan bir dinamizm kattığını düşünüyorum. Çünkü Fredrik Andersson’un bir noktadan sonra albümlerde blast-beat’ten öteye gitmemesi bir tekdüzeleşmeye yol açıyordu bence. Ama “World Funeral”da Emil’in çok güzel zil oyunları ve davul atakları var. Gerektiğinde hızlı ve kompleks, gerektiğinde de gayet sade ama özenli bölümler yazmış. Albüm genelinde de bilhassa Morgan ile harika bir uyumu var. Bu albümdeki gitar-davul uyumu albümün en büyük artılarından biri. O açıdan Marduk için yaptığı katkılardan oldukça memnunum. Grubun kalıcı davulcusu olmasını dilerdim hatta.
Ahmet: Bence Fredrik Andersson’ın MARDUK’tan ayrılması, Chris Adler’ın LAMB OF GOD’dan ayrılmasına yakın dozda etkisi olan bir olay. Andersson’un MARDUK sound’unu şekillendiren tarzı ve acımasızlığından sonra gruba alınan Dragutinović’in bu albümde yer yer Andersson’a selam çakan ama genel olarak kendi tarzını oturtmaya çalışan bir yaklaşımı var. Yine de esas patlamasını “Plague Angel”da yaptığını ve bu albümde daha ziyade görev adamı rolünü üstlendiğini düşünüyorum.
“World Funeral”ın Legion’lı son MARDUK albümü olması hakkında görüşlerin neler? Bir sonraki albüme Mortuus’u ilk duyduğunda ne düşünmüştün?
Oğuz: Haha, görüşlerimi “Rom 5:12” albüm kritiğinde yazmıştım. Tekrarlayıp milletin asabını bozmak istemem ama Mortuus’u “Rom 5:12” ile benimseyebildim. Legion çok sevdiğim, kral bir abimizdir ve Marduk ile resmen destan yazmıştır. Keşke kendisini farklı projelerde yine görebilsek.
Emir: Marduk’un müzik bakımından yol aldığı değişim düşünülünce, Mortuus; kimliğini Marduk’a entegre etme noktasında çok başarılı işler çıkardı ve grup için doğru bir seçim olduğunu da yeterince ispatladı. “Plague Angel”daki performansını da çok beğeniyorum. Ama en sevdiğim Marduk vokalisti Legion olduğu için, açıkçası gidişi sonrasındaki hiçbir Marduk albümünü, Legion’ın zamanında yapılmış albümleri kadar sevemedim. Mortuus’la sevdiğim Marduk şarkıları var elbette, ama “Plague Angel” dışında hiçbir albümlerini öyle göklere çıkartamadım. Farklı bir sahne karizması, farklı bir ses hırçınlığı olan biriydi Legion benim için. Bu açıdan “World Funeral”da hep onun gidişinin bende yarattığı burukluğu hissederim.
Ahmet: Mortuus grubun son 16 yılına postal tekmesi eşliğinde hükmettiğinden, özellikle yakın dönem MARDUK dinleyicilerinin -sonuna kadar haklı olarak- Mortuus’a tapınması gayet normal. Ben de kendisine bayılıyorum ve death metal tarihinin en ilham verici birkaç vokalistinden biri olan Chris Barnes’dan sonra gelen Corpsegrinder’ın kısa sürede tüm CANNIBAL CORPSE kimliğinin simgesine dönüşmesi gibi, Mortuus’un da karizması ve ölü soğukluğuyla MARDUK’un yüzü hâline geldiğine inanıyorum. Lakin Legion’ın nasıl manyak bir vokalist olduğu ve tüm doksanlara nasıl hükmettiğini görmek için de müzik âlimi olmak gerekmiyor. Legion’ın vedası olması açısından “World Funeral” benim için bir miktar burukluk da barındırıyor. “Bleached Bones”daki çiğ vokallerini her duyduğumda aklıma black metalin saf şiddeti, türün doksanlardaki tekinsiz örnekleri ve Morgan’ın kollarındaki kocaman “Marduk” ve “Östergötland” dövmeleri geliyor, tatlı tatlı irkiliyorum. Mortuus’u ilk duyduğumda 2004’tü ve o dönemlerde öyle derin tahliller yapabilecek black metal vokalistliği birikimim olmadığından ve FUNERAL MIST’i falan da bilmediğimden sadece “oha nereden bulmuşlar bu hayvan çocuğunu” diye düşünmüştüm.
“World Funeral”daki favori 3 şarkın hangileri?
Oğuz: Yine zor bir soru. “With Satan and Victorious Weapons”, “To the Death’s Head True”, “Night of the Long Knives”.
Emir: “Hearse”, “To the Death’s Head True”, “With Satan and Victorious Weapons”.
Ahmet: “With Satan and Victorious Weapons”, “Bleached Bones”, “Cloven Hoof”.
1999′daki “Panzer Division Marduk“un ardından MARDUK’un 2000′lerde çeşitli dönüşüm süreçlerine yöneldiğine tanık olduk. “Rom 5:12” ve “Wormwood“da nispeten yavaşladığını ve atmosfere önem verdiğini gördüğümüz grup, “Viktoria“da ise daha direkt, punk karakterli ve hırçın bir kimliğe büründü. Sen MARDUK’un 2000′lerdeki bu gelgitlerini bir arayış olarak mı görüyorsun yoksa sadece kendi hâkimiyet alanları içerisinde eğleniyorlar mı?
Oğuz: Marduk, 2020’li yıllara geldiğimizde bugün birçok black metal grubunun olmak isteyip olamayacakları bir noktada. O yüzden grubun son birkaç yıldaki dönüşümünü, 2000’lerin başlarındaki, az önce “elzem” diye ifade ettiğim değişimlerden ayırıyorum. Son zamanlardaki değişim/dönüşüm, bir arayışın tezahüründen ziyade “Sofraya bugün ne koysak?” kıvamında bir sonuç bana kalırsa. Morgan ve şürekâsı kendi hâllerinde takılıyorlar ve takılmalarının müzikal çıktısını bizlerle paylaşıyorlar.
Emir: En azından verdiği demeçlerden yansıttığı kadarıyla Morgan Håkansson dediğim dedik biri değil ve özgün değişimlere epey açık. Mortuus’un gruba kattıkları üzerinden bakınca da zaten bu gayet net görülüyor. Bana kalırsa 2000’lerde yansıttıkları, arayıştan ziyade bu açık fikirliliğin ve yeni şeyler denemekten korkmamanın doğal bir getirisi. Hem eğleniyorlar, hem de deniyorlar. Bu değişimlerden beğendikleri noktaları daha güzelleştirmeye, beğenmediklerini daha iyi hâle getirmeye çalışıyorlar ve genel ölçüde canlarının istediklerini yapıyorlar. An itibarıyla Marduk’da gördüğüm bu.
Ahmet: Bence albüm konseptlerine uygun olarak black metal çerçevesi içerisinde çeşitli kimliklere bürünüyorlar. “Plague Angel”da işlenen konunun şiddeti dozajında bir iş sunmuşlardı, “Frontschwein”da yine konuya uygun bir karakter görüyoruz, “Viktoria”da yine temaya hizmet eden bir hırpanilik var.
Biraz daha genel sorulara geçelim. MARDUK’la ne zaman, nerede, hangi albümle ve nasıl tanıştın?
Oğuz: Satyricon’un “Deep Calleth Upon Deep” kritiğinin girişinde de biraz anlatmıştım. 2000 yılında Ankara’da askerlik yapan abimin yanına gitmiştim ve orada üniversite okuyan lise arkadaşımla birlikte Maltepe Pazarı’na uğramıştık. Metal kaset ve CD’leri satan, yanılmıyorsam adı “Garaj”dı, bir yere uğradık ve olaylar gelişti. “Glorification” EP’si, Marduk’la tanıştığım ilk yapım oldu.
Emir: Tam zamanını hatırlamıyorum ama Ankara’da, kaldığım öğrenci evinde bir gece internette dolanırken black metal albümleri keşfetmeye çalıştığımda “Nightwing” ile karşılaşmıştım. O sıralarda hem tarihsel hem de edebi yönüyle vampir mitine kafayı takmıştım ve onun hakkında akademik kitaplar, romanlar okuyordum. Hatta bundan da seneler evvel, üniversite birinci sınıftayken bir tarih dersim için Vlad Tepes üzerine dönem ödevi bile hazırlamıştım. Albümün konusunun, tarihte en çok ilgimi çeken bu karakter üzerine kurulu olduğunu öğrendiğimde merakla albümü başlattım. Bitirdiğimde darmadağın olmuştum. Müzik ve konsept uyumunun en tepelerde olduğu albümlerden birisi. Benim için “Nightwing”i kolay kolay geçebilecek bir black metal albümü yok diyebilirim.
Ahmet: MARDUK’la 1999 yılında “Panzer Division Marduk” vesilesiyle tanıştım. O sıralarda black metal de dâhil olmak üzere metalin türlerini çözmekle uğraşıyor; CANNIBAL CORPSE’undan DARK FUNERAL’ına, KATATONIA’sından RHAPSODY’sine çeşit çeşit gruba adeta saldırıyordum. Audiogalaxy vesilesiyle, tesadüf eseri MARDUK diye bir şey olduğunu öğrendim, o yıl çıkan albümünden “Christraping Black Metal” adlı şarkıyı dinledim ve esas saldırının nasıl yapılacağını görmüş oldum. Başta doğal olarak fazla yakınlık kuramadım, sonra bir alışınca metalin ulaşabileceği ekstremlik sınırlarının sandığımdan çok daha ötede olduğunu anladım.
Birkaç cümleyle, MARDUK senin için ne ifade ediyor?
Oğuz: 20’li yaşlarımda Marduk kadar dinlediğim pek az grup var açıkçası. Marduk deyince aklıma; test çözme bahanesiyle oturup VCD’den “Those of the Unlight” mp3’leri dinlediğim, “Nightwing” ve “Panzer Division Marduk” albümleri eşliğinde kollarım kopana kadar air drum yaptığım -davulları saniye saniye ezberlemiştim hey gidi- manyak zamanlarım, gürültü yapan komşumuza “Panzer Division Marduk”la yanıt vermem ve olayın kavga boyutlarına ulaşması, “Rom 5:12” eşliğinde geçen tren yolculuklarım geliyor. Marduk iyidir, severim kendisini.
Emir: Black metal ile tanışmam, ne olduğunu ve nelerden beslendiğini öğrenmem çoğumuz gibi Norveçli gruplarla oldu. Ama bana black metali gerçekten sevdiren, iştahla dinlettiren ilk gruplar önce Dissection, sonra da Marduk’du. Marduk benim için, en özel ve en hisli birkaç black metal grubundan birisi.
Ahmet: MARDUK’tan daha sert pek çok grup olmasına rağmen “tavizsizlik”, “haşinlik”, “tehditkârlık” gibi kavramlar söz konusu olduğunda aklıma gelen ilk grup MARDUK oluyor. İşledikleri temalar, imajları ve müzikleri bir araya gelince, MARDUK müzik yoluyla yapılabilecek yıkımın en ön plandaki birkaç isminden biri.
Kadro Legion: Vokal
Morgan Steinmeyer Håkansson: Gitar
B. War: Bas
Emil Dragutinović: Davul
Şarkılar 1. With Satan and Victorious Weapons
2. Bleached Bones
3. Cloven Hoof
4. World Funeral
5. To the Death's Head True
6. Castrum Doloris
7. Hearse
8. Night of the Long Knives
9. Bloodletting
10. Blessed Unholy
11. Blackcrowned
Oğuz hocam Maltepe pazarı çok şey katmıştır Ankara gençliğine. internetten önceki fiziksel internet gibiydi.aradağın aramadığın herşey!Diamanda galas’tan ulver’e,sanat filminden porno’ya,ders kitabından,fantastik edebiyata bütün ihtiyaçlarını ucuza giderebildiğin(daha neler var…) doğaüstü bir korsan medeniyet gibiydi.
Benim ev de yakındı kapatıldığında çok üzülüp destek vermek için oraya gitmiştim.baktım ki savaş meydanına dönmüş mekan,akşam 6-7 gibiydi, pazardaki reyon sahipleri,yıkmaya gelen caterpillar’lara molotof falan atıyordu.toz duman, ateşler resmen cehenneme çevirdiler mekanı…
mk kapattılar, okadar adamı da ekmeğinden ettiler,yerine sikko bir avm açtılar giden de olmadı. bomboş sinek avladı mekan.
@Retrokafa, Oralar canlı ve kıymetliyken gitmişim o hâlde, kendimi şanslı hissettim yazdıklarından sonra.
Bizim buralarda o çapta olmasa da iyice “korsan” alanları vardı. Orijinale erişmek zor değil, mümkün değilken oralar bizim beslenme noktamız hâline gelmişti doğal olarak. Şimdi korsana karşı haklı sayılabilecek bir karşı çıkış olsa da bir dönemin bilgi birikimine ve genel kültürüne katkı sağlayan yerlerdi böylesi mekânlar.
Ilk olarak fikrimi belirtmem gerekirse okuması çok zor bir kritik olmuş ve sorularda bazı sıkıntılar var.
”1999′daki “Panzer Division Marduk“un ardından MARDUK’un 2000′lerde çeşitli dönüşüm süreçlerine yöneldiğine tanık olduk. “Rom 5:12” ve “Wormwood“da nispeten yavaşladığını ve atmosfere önem verdiğini gördüğümüz grup, “Viktoria“da ise daha direkt, punk karakterli ve hırçın bir kimliğe büründü. Sen MARDUK’un 2000′lerdeki bu gelgitlerini bir arayış olarak mı görüyorsun yoksa sadece kendi hâkimiyet alanları içerisinde eğleniyorlar mı?”
Şu soru içinde fazlasıyla yanlış saptamalar içeriyor.
1. PDM sonrasında dönüşüm geçirdiği sayılmaz. Morgan’ın bu tarz içinde kalmak istemediği zaten LDM albümünde bariz ortada. Funeral Bitch, Summmers end, LA granda dance macabre*ilk yarısı-, pompa funebris, Bonds of unholy matrimony hepsi yavaş-orta tempolu şarkılar, PDM ile tamamen zıt. Yani albümün çoğunluğu aslında yavaş tempoda.
2. Rom’da Imago mortis, Accuser, Womb haricinde atmosferik-yavaş tempo olay mevcut değil. Wormwood’da durum daha %50 civarında.
3. Marduk, PDM haricinde hiçbir albümde tekdüze albüm yapmadı. PDM baz alarak Marduk albümlerine bakmak, Rust in Peace albümüne bakarak Megadeth müziğine bakmakla aynı veya Slayer – Reign in Blood.
Dragutunovic, Marduk’a gelmiş en karakteristik ve enerjik davulcu. Fredrik, güçlü ama monoton ritimlere sahipti. Emil kalsaydı Marduk şu anda uçuyor olurdu.
Albümde bütünlük olmadığı epey açık ve katılıyorum. Burada suçu Peter Tagtgren’e atmak lazım, sonuçta albümde söz sahibi olması gereken kişi o. Prodüksiyon konusunda katılamayacağım zira bana göre iğrenç bi prodüksüyon.
İyi taraflarını yazmama pek gerek yok, kalite ortada, marduk yapıyor, her şarkısı muazzam.
Trivia: Legion şu anda ABD’de Bandidos adında motosiklet çetesinde takılmakta.
Emil 2006′da kolunu bir bar kavgasıda arkadaşını korumaya çalışırken sopa yiyerek kırıyor. Sanırım olayın çıkmasının nedeni göçmenlere laf atmasıyla başlıyor. Grubun içindeki 5 kişiden 3′ü Türk veya Türk kökenli.
@Exorsexist, okumasının neden çok zor olduğunu söylersen, sonrakilerde ona göre bir formül düşünebiliriz. Bugüne dek birden fazla grup üyesinin yer aldığı bir dolu röportaj yayınlamıştık, ilk kez zor okunuyor yorumu geldi.
@Ahmet Saraçoğlu, Legion şu anda ABD’de Bandidos adında motosiklet çetesinde takılmakta.
Emil 2006′da kolunu bir bar kavgasıda arkadaşını korumaya çalışırken sopa yiyerek kırıyor. Sanırım olayın çıkmasının nedeni göçmenlere laf atmasıyla başlıyor. Grubun içindeki 5 kişiden 3′ü Türk veya Türk kökenli.
@Ahmet Saraçoğlu, kazayla olmuş. kritiği beğendiğim için tekrar okurken muhtemelen yanlışlıkla tıklamışım.
ben de ufak bir eleştiri bırakayım.
kritiğin üç kişi tarafından incelenmesi hoşuma gitti. bence ne sorulan sorularda bir problem var ne de cevaplar da. bence gayet anlaşılır bir şekilde yazılmış ve rahatça okunabiliyor.
sadece @deadhouse’ın da söylediği gibi soru sıralaması daha iyi olabilirmiş. onun dışında gayet akıcı bir kritik. elinize sağlık.
@deadhouse, aslında sadece 9 tane soru var. Bana pek bir karışıklığı varmış gibi gelmiyor ama madem böyle düşünenler var, sonrakilerde daha rahat anlaşılacak şekilde yaparız.
@Ahmet Saraçoğlu, 3,4 ve 5. sorular son kısımda, 6 ve 7 de 8′den sonra olmalıydı, bence. 4, 3 ve 5′in arasında sırıtıyor. Basit ve genel iki sorunun ortasında katmanlı ve özel bir soru olması dağınıklığı sebep oluyor. Son sorunun kritiğin en önemli sorusu olması da ilginç. Naçizane eleştirilerim bunlar.
@Ahmet Saraçoğlu, Ilk önce telefondan okudum, cevapları okurken ”soru neydi?..” şeklinde yukarı gidip baktım, sonra bi sonraki soru derken en sondaki soru ölüm vuruşu yaptı, zira kritik metni kadar cevap okudum. 3 kişinin birbirinden farklı cevap vermesi ve uzun uzun anlatılan kısımlarıyla beynim allak bullak oldu, tuvalete gidip yüzüme soğuk su çarptım, besmele çektim.
bir zamanlar black metale hep ön yargı ile yaklaşıyordum, bu parça ve klipten sonra hayatında ilk kez porno gören ergen heyecanı ile black metal evrenine giriş yaptım.
Marduk’un varlığı bana özel bir uyuşturucu bir hediye gibi …. Benim için Marduk un kötü albümü kesinlikle yok ama bir sıralama yaparsam En iyiden daha az iyiye doğru ilk 5 albüm aynen şöyle
1) PANZER DİVİSİON MARDUK
2) FRONTSCHWEİN
3) WORLD FUNERAL
4) NİGHTWİNG
5) THOSE OF THE UNLİGHT
WORLD FUNERAL albümüne gelince muazzam ötesi bir albüm… Hearse, Night of the Long Knives , With Satan and Victorious Weapons, To the Death’s Head True ve World Funeral benim favorilerim… ♥ Umarim gruptan ayrılışına çok üzüldüğüm Devo dan sonra Canım Morgan ım ve Mortuus um yine bol Yardırmalı emmeli gömmeli ve Marduk şanına yakışır bir albüm çıkarır ♥
Yorumlar için teşekkürler. Birden fazla kişi tarafından şikâyet dile getiriliyorsa, bir sorun var demektir. Soru sıralamasını albüm özelinden genele doğru değiştirdim. Bu şekilde daha akıcı oldu sanırım. Yorumunuz varsa alalım.
genelde uzun yıllar beklenen ve kişisel zevklere göre farklı yorumlar alan ya da seveninin çok sevdiği ama büyük bir hayran kitlesinin de beğenmediği zıt kutuplu eski albümlere ortak kritik yazılırdı, bu albüme ortak kritik fikri şaşırttı. bir marduk hayranı olarak hatta bırak marduk’u black metale bu albümden bi kaç şarkı ile dalmış biri olarak albüme notum tartışmasız 7/10 dur. çok agresif ve ortalığı darmadağın eden bir albüm olsa da sound ve kayıt sorunları olan bir albüm.
bu incelemeyi podcast olarak dilemeyi çok isterdim. marduk sevdiğim bir grup değil ama yazı gayet güzel. yani isimler olmasa hangi cevabı hangi yazar vermiş anlayabilirim. yazıyı okurken albümü açtım birlikte aktılar.
@tahsin, bence de güzel fikir. Ne o öyle bi sürü tuşa basarak bişeyler yazıyoruz, hatta şu anda bile bu cümleyi yazana kadar ben 10 tane cümle kurmuştum. Podcast işi olur ve tutar.
albümün kritiğinin yazıldığı gün sabah sabah baya sarhoştum. sınav sonuçlarını kutluyordum. okurken baya keyif almıştım. ne zaman albümü dinlesem o gün aklıma gelir.
@Rzeczom, Ben de geçen haftalarda The Name of the Rose filmini ilk kez izledim. Malum sahnede tüylerim diken diken oldu ve bir an With Satan and Victorious Weapons şarkısının başlamasını bekledim. Filmden sonra da oturdum albümü dinledim.
Oğuz hocam Maltepe pazarı çok şey katmıştır Ankara gençliğine. internetten önceki fiziksel internet gibiydi.aradağın aramadığın herşey!Diamanda galas’tan ulver’e,sanat filminden porno’ya,ders kitabından,fantastik edebiyata bütün ihtiyaçlarını ucuza giderebildiğin(daha neler var…) doğaüstü bir korsan medeniyet gibiydi.
Benim ev de yakındı kapatıldığında çok üzülüp destek vermek için oraya gitmiştim.baktım ki savaş meydanına dönmüş mekan,akşam 6-7 gibiydi, pazardaki reyon sahipleri,yıkmaya gelen caterpillar’lara molotof falan atıyordu.toz duman, ateşler resmen cehenneme çevirdiler mekanı…
mk kapattılar, okadar adamı da ekmeğinden ettiler,yerine sikko bir avm açtılar giden de olmadı. bomboş sinek avladı mekan.
01.08.2020
@Retrokafa, Oralar canlı ve kıymetliyken gitmişim o hâlde, kendimi şanslı hissettim yazdıklarından sonra.
Bizim buralarda o çapta olmasa da iyice “korsan” alanları vardı. Orijinale erişmek zor değil, mümkün değilken oralar bizim beslenme noktamız hâline gelmişti doğal olarak. Şimdi korsana karşı haklı sayılabilecek bir karşı çıkış olsa da bir dönemin bilgi birikimine ve genel kültürüne katkı sağlayan yerlerdi böylesi mekânlar.
Ilk olarak fikrimi belirtmem gerekirse okuması çok zor bir kritik olmuş ve sorularda bazı sıkıntılar var.
”1999′daki “Panzer Division Marduk“un ardından MARDUK’un 2000′lerde çeşitli dönüşüm süreçlerine yöneldiğine tanık olduk. “Rom 5:12” ve “Wormwood“da nispeten yavaşladığını ve atmosfere önem verdiğini gördüğümüz grup, “Viktoria“da ise daha direkt, punk karakterli ve hırçın bir kimliğe büründü. Sen MARDUK’un 2000′lerdeki bu gelgitlerini bir arayış olarak mı görüyorsun yoksa sadece kendi hâkimiyet alanları içerisinde eğleniyorlar mı?”
Şu soru içinde fazlasıyla yanlış saptamalar içeriyor.
1. PDM sonrasında dönüşüm geçirdiği sayılmaz. Morgan’ın bu tarz içinde kalmak istemediği zaten LDM albümünde bariz ortada. Funeral Bitch, Summmers end, LA granda dance macabre*ilk yarısı-, pompa funebris, Bonds of unholy matrimony hepsi yavaş-orta tempolu şarkılar, PDM ile tamamen zıt. Yani albümün çoğunluğu aslında yavaş tempoda.
2. Rom’da Imago mortis, Accuser, Womb haricinde atmosferik-yavaş tempo olay mevcut değil. Wormwood’da durum daha %50 civarında.
3. Marduk, PDM haricinde hiçbir albümde tekdüze albüm yapmadı. PDM baz alarak Marduk albümlerine bakmak, Rust in Peace albümüne bakarak Megadeth müziğine bakmakla aynı veya Slayer – Reign in Blood.
Dragutunovic, Marduk’a gelmiş en karakteristik ve enerjik davulcu. Fredrik, güçlü ama monoton ritimlere sahipti. Emil kalsaydı Marduk şu anda uçuyor olurdu.
Albümde bütünlük olmadığı epey açık ve katılıyorum. Burada suçu Peter Tagtgren’e atmak lazım, sonuçta albümde söz sahibi olması gereken kişi o. Prodüksiyon konusunda katılamayacağım zira bana göre iğrenç bi prodüksüyon.
İyi taraflarını yazmama pek gerek yok, kalite ortada, marduk yapıyor, her şarkısı muazzam.
Trivia: Legion şu anda ABD’de Bandidos adında motosiklet çetesinde takılmakta.
Emil 2006′da kolunu bir bar kavgasıda arkadaşını korumaya çalışırken sopa yiyerek kırıyor. Sanırım olayın çıkmasının nedeni göçmenlere laf atmasıyla başlıyor. Grubun içindeki 5 kişiden 3′ü Türk veya Türk kökenli.
01.08.2020
@Exorsexist, okumasının neden çok zor olduğunu söylersen, sonrakilerde ona göre bir formül düşünebiliriz. Bugüne dek birden fazla grup üyesinin yer aldığı bir dolu röportaj yayınlamıştık, ilk kez zor okunuyor yorumu geldi.
01.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Legion şu anda ABD’de Bandidos adında motosiklet çetesinde takılmakta.
Emil 2006′da kolunu bir bar kavgasıda arkadaşını korumaya çalışırken sopa yiyerek kırıyor. Sanırım olayın çıkmasının nedeni göçmenlere laf atmasıyla başlıyor. Grubun içindeki 5 kişiden 3′ü Türk veya Türk kökenli.
bunu bilmiyordum, ilk defa duydum. teşekkürler.
01.08.2020
@chuck, Exorsexist’e teşekkür etmek istemişsin, benim yorumuma gelmiş.
01.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, kazayla olmuş. kritiği beğendiğim için tekrar okurken muhtemelen yanlışlıkla tıklamışım.
ben de ufak bir eleştiri bırakayım.
kritiğin üç kişi tarafından incelenmesi hoşuma gitti. bence ne sorulan sorularda bir problem var ne de cevaplar da. bence gayet anlaşılır bir şekilde yazılmış ve rahatça okunabiliyor.
sadece @deadhouse’ın da söylediği gibi soru sıralaması daha iyi olabilirmiş. onun dışında gayet akıcı bir kritik. elinize sağlık.
01.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Röportaj kurgusu zayıf. Soru sıralaması, röportajı okuyan kişide kafa dağınıklığına sebep oluyor.
01.08.2020
@deadhouse, aslında sadece 9 tane soru var. Bana pek bir karışıklığı varmış gibi gelmiyor ama madem böyle düşünenler var, sonrakilerde daha rahat anlaşılacak şekilde yaparız.
01.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, 3,4 ve 5. sorular son kısımda, 6 ve 7 de 8′den sonra olmalıydı, bence. 4, 3 ve 5′in arasında sırıtıyor. Basit ve genel iki sorunun ortasında katmanlı ve özel bir soru olması dağınıklığı sebep oluyor. Son sorunun kritiğin en önemli sorusu olması da ilginç. Naçizane eleştirilerim bunlar.
01.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Ilk önce telefondan okudum, cevapları okurken ”soru neydi?..” şeklinde yukarı gidip baktım, sonra bi sonraki soru derken en sondaki soru ölüm vuruşu yaptı, zira kritik metni kadar cevap okudum. 3 kişinin birbirinden farklı cevap vermesi ve uzun uzun anlatılan kısımlarıyla beynim allak bullak oldu, tuvalete gidip yüzüme soğuk su çarptım, besmele çektim.
bi’ dahaki sefere threesome değil, foursome şekilde yazılsın.
cintonik içerek okudum, çok hoşuma gitti.
https://www.dailymotion.com/video/x2svgr
bir zamanlar black metale hep ön yargı ile yaklaşıyordum, bu parça ve klipten sonra hayatında ilk kez porno gören ergen heyecanı ile black metal evrenine giriş yaptım.
Marduk’un varlığı bana özel bir uyuşturucu bir hediye gibi …. Benim için Marduk un kötü albümü kesinlikle yok ama bir sıralama yaparsam En iyiden daha az iyiye doğru ilk 5 albüm aynen şöyle
1) PANZER DİVİSİON MARDUK
2) FRONTSCHWEİN
3) WORLD FUNERAL
4) NİGHTWİNG
5) THOSE OF THE UNLİGHT
WORLD FUNERAL albümüne gelince muazzam ötesi bir albüm… Hearse, Night of the Long Knives , With Satan and Victorious Weapons, To the Death’s Head True ve World Funeral benim favorilerim… ♥ Umarim gruptan ayrılışına çok üzüldüğüm Devo dan sonra Canım Morgan ım ve Mortuus um yine bol Yardırmalı emmeli gömmeli ve Marduk şanına yakışır bir albüm çıkarır ♥
Yorumlar için teşekkürler. Birden fazla kişi tarafından şikâyet dile getiriliyorsa, bir sorun var demektir. Soru sıralamasını albüm özelinden genele doğru değiştirdim. Bu şekilde daha akıcı oldu sanırım. Yorumunuz varsa alalım.
01.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, olabilecek en iyi şekilde düzeltmişsin. cintoniğimi bitirdim, albüm kritiğini 4. kez okudum.
mutluyum.
genelde uzun yıllar beklenen ve kişisel zevklere göre farklı yorumlar alan ya da seveninin çok sevdiği ama büyük bir hayran kitlesinin de beğenmediği zıt kutuplu eski albümlere ortak kritik yazılırdı, bu albüme ortak kritik fikri şaşırttı. bir marduk hayranı olarak hatta bırak marduk’u black metale bu albümden bi kaç şarkı ile dalmış biri olarak albüme notum tartışmasız 7/10 dur. çok agresif ve ortalığı darmadağın eden bir albüm olsa da sound ve kayıt sorunları olan bir albüm.
bu incelemeyi podcast olarak dilemeyi çok isterdim. marduk sevdiğim bir grup değil ama yazı gayet güzel. yani isimler olmasa hangi cevabı hangi yazar vermiş anlayabilirim. yazıyı okurken albümü açtım birlikte aktılar.
04.08.2020
@necrobutcher, Pasifagresif podcast fikri fena degilmis.
04.08.2020
@tahsin, bence de güzel fikir. Ne o öyle bi sürü tuşa basarak bişeyler yazıyoruz, hatta şu anda bile bu cümleyi yazana kadar ben 10 tane cümle kurmuştum. Podcast işi olur ve tutar.
04.08.2020
@necrobutcher, eskiden soundcloud incelemeleri oluyordu. bence de çok güzel bir fikir.
albümün kritiğinin yazıldığı gün sabah sabah baya sarhoştum. sınav sonuçlarını kutluyordum. okurken baya keyif almıştım. ne zaman albümü dinlesem o gün aklıma gelir.
12.05.2021
@Rzeczom, Ben de geçen haftalarda The Name of the Rose filmini ilk kez izledim. Malum sahnede tüylerim diken diken oldu ve bir an With Satan and Victorious Weapons şarkısının başlamasını bekledim. Filmden sonra da oturdum albümü dinledim.
With Satan and Victorious Weapons dünyanın en iyi black metal şarkısı olabilir.
With Satan and Victorious Weapons dünyanın en iyi black metal şarkısıdır.
Bleached Bones akıl almaz bişey. Legion’un vokalleri apayrı bi hava katıyor müziğe.
Ben bu konsepti çok sevmiştim. Ara ara tekrar edilse gayet keyifli olur diye düşünüyorum.