# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Serbest kürsü
| 04.05.2015

Yeter! Söz milletin.

Herkese merhaba. Başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu başlıkta gönlünüzden geçen herhangi bir konuda dile getirmek istediklerinizi paylaşabilirsiniz. Ülke gündeminden müzik dünyasına, son komik videolardan ligdeki son gelişmelere kadar ister suya sabuna dokunan, ister havadan sudan konularla köşemizi renklendirmenizi arzu ediyoruz. Tek ricamız, yorumlarınızı kimseyi kırmayacak, kendinizi hapse attırmayacak ve sitemizi kapattırmayacak içerikle şekillendirmeniz.

Hepimize mutlu ve özgür günler dilerim.

  Yorum alanı

“Serbest kürsü” yazısına 17,244 yorum var

  1. Vertax616 says:

    Sitedeki konser köşesi çok uzun zamandır boş kaldı, bu sene süper konserler yapıldı yenileri de açıklanmaya devam ediyor. Bugün Paradise Lost açıklandı, 5 Aralık Salı günü IF Beşiktaş’ta olacaklar. Tüm bu konser haberlerini https://tugcecubukcu.wixsite.com/tugcecubukcu/post/2023metalrockkonserleri sitesinden takip edebilirsiniz, ben de tesadüfen keşfettim. PA’nın konser duyuruları köşesinde de bu konserler yer alsa bence hem çok güzel olur hem de konu altında etkileşim de olur düşüncesindeyim. Umarım daha da fazla konserler açıklanmaya devam eder \m/

  2. Twat says:

    /Dert köşesi\

    -Karı(doğa olayı olan) aşırı çok sevmek. Ankara’ya çok yağdığını bildiğimden üniversite tercihinde istanbul,izmir,antalya’yı eleyip ankara’ya gitmek. Ankara’ya son yılların en az kar yağışının gelmesi ve gelince de benim sömestr dönemlerinin bitiminde İstanbul yolculuklarımın ertesine denk gelmesi… bu arada ankara’ya döndüğümde “abi çok iyi yağdı görmeliydin” diyen ev arkadaşları…

    -istanbul’a bu süreçte muzzam karların yağması ve hepsinde ankara’da kuru soğukta olmam. Vatsap ve telegram’dan gelen istanbullu arkadaşların kar fotoğrafları…

    -2003 ve 2009’da -metallica’dan sonraki- hayatımın grubu paradise lost konserlerini kaçırmam ve 2015’teki konserlerinin terör yüzünden iptal edilmesi…bu esnada 2012’de tragic idol konserleri verilirken ingiltere’de olmam ama grubun turneye abd ya da hatırlamadığım bir avrupa ülkesinden başlaması…ingiltere’de paradise lost konseri olmaması…

    -2021’de irlanda’ya yerleşmem ve 12 yıldan fazladır uğramadıkları irlanda’da 2023’te 2 konser açıklamaları. Sevinçten çıldırarak bu konserlerin ikisine de bileti almam ancak burada doğru dürüst metal dinleyen olmadığından tek başıma gidecek olmam gerçeği. vee grubun birkaç gün sonra(bugün) 14 yıl aradan sonra türkiye konserlerini açıklamaları…benim o tarihte iznim olmadığı için türkiye’ye gelemeyerek aralık’taki bu konsere arkadaşlarımla gidemeyecek olmam…

    Derdini çükeyim köşesinin sonuna geldiniz. Buraya kadar okumaya sabreden ya da küfreden herkese teşekkürler.

  3. Rust in Peace. says:

    Ahmet abi bayağı uzun süredir ana sayfada bastığım bir yorum, yorumun bulunduğu başlığın son sayfasında değilse yoruma götürmüyor site. Son sayfaya götürüyor her türlü, Serbest kürsüde falan sıkıntı oluyor yorumu arayıp bulmak. Bunu düzeltne şansınız var mı, illa ki farkındasınızdır çünkü çok uzun süredir var bu sorun

    Ahmet Saraçoğlu

    @Rust in Peace., evet var böyle bir sorun. Ne zaman çözülür bilmiyorum, ilgili kişilere soracağım.

    çaksu

    @Rust in Peace., Aynen. Bana yazdığın cevabı 10 dk dir arıyorum, aylar öncesine kadar baktım ve bulamadım sdfg. Gözüm ağrıdı. Akşam PC de tekrar denerim artık

    Rust in Peace.

    @çaksu, çok gitmişsin ya ahahahsb
    Hemen bir önceki sayfada o yorum, 2 hafta falan önceki yoruma cevap

    çaksu

    @Rust in Peace., Asdfg kaçırmışım

  4. Cumartesi günü yıl ortası değerlendirmesi başlığı açılacak. Listeleri toparlamaya başlayalım.

    Koralp

    @Ahmet Saraçoğlu, yarın yaklaşık 100 civarı albümlük listeyle geliyorum.

    Koralp

    @Koralp, yaklaşık ve civarı kelimelerini bir arada kullanarak müthiş bir katliam yaşatmışım Türkçe’ye, kusuruma bakmayın.

  5. çaksu says:

    District 9 hatırladığımdan da iyiymiş. Teee çıktığında izlemiştim. Tazelemek güzel oldu. Harika film.

    dust

    @çaksu, o filmde uzaylıların konuşmalarının aslında altyazılı olması gerektiğini izledikten çok sonra fark etmiştim. Benim indirdiğim dosyada yoktu. Tüm filmi insanların uzaylılarla ne konuştuğunu çözmeye çalışarak geçirmiştim hatta “iyi düşünmüşler aslında” falan da demiştim mal gibi. Sonuç olarak film yine de iyiydi ama artık kafamda nasıl yorumladıysam o haline dair konuşabiliyorum en fazla.

    çaksu

    @dust, Aa evet. Baktım, şimdi izlediğim videoda da görüntüye yedirilmiş altyazı yok. Ektra srt’den gelmiş alien konuşmalarının anlamları da. Orjinal görüntüde olması lazım ya hakkaten sdfg.

    Çoğu zaman ingilizce altyazı ile izliyorum ben. Kıtır kutur yer içerken, ya da bi yandan gitar çalarken falan diyalog kaçırmıyım diye. O yüzden sorun da yaşamadım, görüntüde altyazı olmadığına da dikkat etmedim haha. Su gibi izledim.

    emre

    @çaksu, ben de çıktığında izleyip bayılmıştım District 9′a. Yönetmeninin Elysium ve Chappie filmleri de District 9 kadar olmasa da güzel filmlerdir, izlemediyseniz tavsiye ederim.

    çaksu

    @emre, Aynen Elysium’u izledim. Potansiyeline erişemedi, duygusal bağ çok kurduramadı bana ama sıkmadı da iyiye dönük bi iş gibi.

    Chappie’yi dün açıp biraz izledim, ortasındayım :p O hırsızların başındaki puşt acayip gerdi haha, devam edemedim gece. Edicem. Bi de o ganster selamını çalışıcam öğrenicem. “How is shit, fuck mother?!”

    emre

    @çaksu, hatırladım ben de, Ninja dedikleri tip, tam bir şerefsizdi. O herifin gerçek hayatta kullandığı ismi de “Ninja”, tipi de filmdeki gibi :) Çetedeki sarışın kızla birlikte çok popüler bir müzik grupları var ama dinlenecek birşey değil.

  6. Rzeczom says:

    az önce kate winslet ile leonardo dicaprio’nun başrolleri paylaştığı 2008 yapımı Revolutionary Road’u izledim.

    sanırım hiç bir zaman evlenmeyeceğim. baya baya travmatize oldum.

    ismail vilehand

    @Rzeczom, “Gone Girl”ü de izle. Hatta “Breaking Bad”de izle. Evlenen veya ciddi ilişki yaşayan erkeğin ben aklını götünden sikeyim.

    Sevgi, aşk, bağlanmak gibi kavramlar erkeklere özel şeyler. Ondan biz olası bir ayrılıkta kafamıza sıkıyor ya da alkolik oluyoruz. Kadınlar sadece hayatta kalma ve konfor alanını koruma derdinde. Suçlamak için söylemiyorum bunu. Yaradılışları böyle.

    Aşırı zengin olmayan ve mutlu olan evli bir çift asla görmedim. Çevremde mutlu evlilik yaşayan herkes aşırı zengin. Sonsuz paranız varsa ve hatundan da çok memnunsanız evlenin (başka karı bulamayacak kadar çirkinseniz) ama onun harici çok aşırı pişman olursunuz.

    Rzeczom

    @ismail vilehand, Gone Girl’ü ilk çıktığı zaman izlemiştim. 15 yaşında olduğum için çok fazla bir şey anlamamıştım. manyak karı diyip geçmiştim.

    breaking bad’i ise final yaptıktan hemen sonra izleyip bitirmiştim. o kadar doyurucu gelmişti ki tekrar izleme gereği duymamıştım.

    söylediğin zenginlikle ilgili de şey biraz genel geçer bir bilgi gibi. yani bir çiftin parasının olması, maddi durumlarının iyi olmalarının, istediklerini elde edebilmeleri illa da mutlu olacakları anlamına gelmiyor bence.

    ama türkiye özelinde konuşacaksak -özellikle de şu dönem- evlenmek sağlıklı bir karar gibi gelmiyor ve ben haftaya düğüne gidicem hahaha.

    bu arada Revolutionary Road sonrası the sixth sense’i izledim. bu yaşıma kadar spoiler yememeyi başardım ve finalden çok memnun kaldım. iyi bir filmmiş.

    Dysplasia

    @ismail vilehand, Skyler White haklıydı.

  7. Raddor says:

    Napıyonuz la, görüşemiyoz…

    https://youtube.com/shorts/yX7nkCsKvqE?feature=share4

    Raddor

    Metal müzik olmadan önce insanlar nasıl yaşıyormuş acaba? 🤔

    https://youtu.be/-s6Sk7OzKFU

  8. Ugur says:

    Kuzey Egeliyim (Edremit) diye demiyorum ama bu orta Egeliler (karaburun-çeşme falan filan) çok afedersiniz hizmet sektöründen falan bir sikten anlamıyorlar.Kalas koysan bunların yerine napacağını daha iyi bilir.Chatgpt bunların yanında daha insan kalır.

    Siz Körfezin-Cunda’nın taşaklarını yiyin.

  9. Raddor says:

    18 yaşında bir dönem sadece Black Metal dinliyordum ve sonunda bana da böyle olmuştu.

    https://youtube.com/shorts/5z4VFmmHK8w?feature=share4

    deadhouse

    @Raddor, Bana böyle olmamıştı. Dunkelheit’ı açıp son ses kulaklıkla caddelerde yürüyüp tanrı gibi hissediyordum. O dönem tabii. Şimdi böyle olmuyor. :)

    Şu an her şeyi olduğu gibi görmeye çalışıyorum. Müzik müziktir, o kadar. Daha fazla anlam yüklemiyorum. Hayatımın anlamı filan değil, hiçbir şey hayatımın anlamı değil. Konu bu değil ama anlam maddi şeylerde aranmamalı, varsa tabii.

    Raddor

    @deadhouse, ben de senin gibi düşünüyorum bir zamandır. Hayallerde yaşayanı hayat fantezilerle siker. Gerçekçi bakış açısı hayat kurtarır. Başlangıçta bünyede kötümserlik yaratsa da alışılır ve bir süre sonra pozitif sonuçlar doğurur.

    Rust abimizden gelsin :
    https://youtu.be/NOMD_g8m5aw

    deadhouse

    @Raddor, Rust gibi düşünmüyorum, bence yaşamak güzel, yaşam değerli. Herkes üstüne ne düştüğünü düşünüyorsa onu yapmalı, fakat bu, abartılı anlam yüklemeye soyunacağımız anlamına gelmiyor. Nafile ve geçici. Geçici hiçbir şey gerçek değildir.

    Bir kadın, müzik, kitap, gezmek, çocuk veya başka bir şey. Hiçbir şey bize ait değil. Hepsi geçici. Günün sonunda mezarımız, yalnızlığımız ve başıboşluğumuz kalacak elimizde. Gerçek olan şeyler bunlar.

    Raddor

    @deadhouse, yine de şunu söylemeliyim: Hiçbir anlam yüklemeden de Metal insana kendini çok iyi hissettiriyor. Belki bu söylediklerimizi Metal sakınmadan yüzümüze haykırdığı, gerçekleri çıplaklığıyla vahşice önümüze serdiği için. Rahatlatıyor ve gürültülü, enerjik, tavizsiz oluşuyla da güçlü hissettiriyor. Metal dinlerken hiçbir şey o kadar kötü gözükmüyor. Daşşağını yiyim Metal!

  10. Aura magula says:

    Happy game’i bitirdim tek kelime ile 10 veriyorum.Ben daha önce hiç bukadar akıcı bir point n click oynamamıştım. Max 2 buçuk saat süren yapım bir saniye bile sıkmıyor. Yapımcıların şiddet dozunun bokunu çıkarmaları, sinematiklerin verdiği gerilim, hiç bitmeyen merak la gerilim hissi, travmaların ve mental sıkıntıların işleniş şekli on numara. Grafiklere çizime falan girmiyorum bile.Amanita desing bu sefer on numara iş çıkarmış.Ama baştan uyarayım herkes kaldıramaz özellikle ansızın giren renk değiştiren efektleri sıkıntı yaratabilir

    dust

    @Aura magula, Happy Game’i oynamadım ama Amanita Design oyunlarını çok seviyorum ben de. Alanında en iyi birkaç stüdyodan birisi. Samorost serisi özellikle çok güzeldi.

  11. TAAKE says:

    metalciler için mükemmel bir instagram sayfası tavsiyesi
    yalnız kara mizah ve daşşak muhabbeti içerir bol bol,duyarcı woke kafalara biraz ağır gelebilir

    https://www.instagram.com/turcometalll/

    Raddor

    @TAAKE, Usman Aga’lı Red Before Black kapağını görünce takibe bastım.

    TAAKE

    @Raddor, abdülopeth,muhammed suiçmez,göğsünün sıkıştığını biliyorumlu burden klibi,black metal gruplarının seçim vaatleri,varg ile anime kızı,gorgorothun yumuşamasından muzdarip true kult blackci vaiz de favorilerden,gerçekten her postu olay

    Raddor

    @TAAKE, “Metal camiasına kötü haber Serj Tankian evinde canlı bulundu.”

    Cryosleep

    @TAAKE, Afedersiniz ama bu tip sayfaların alayı yarrak gibi. Kişisel algılama.

    Yiğit

    @Cryosleep, 31 daha komik bence

    Cryosleep

    @Yiğit, Ya bir de memelerin büyük çoğunluğu aynı fabrikadan çıkmış yaratıcılıktan uzak şeyler be.

    TanSolo

    @Cryosleep, büyük memelerden bahsediliyor sanarak geldim. Hayal kırıklıüına uüradım.

    Cryosleep

    @TanSolo, Keşke.

    Raddor

    @Cryosleep, ne olursa olsun, Instagram ana sayfamda bebek, yemek, kedi, düğün, makyajlı yüz, manzaralı insan vücudu vs. paylaşımlarının arasında Metal içerikli ergen mizahı görmek iyi gelecek.

  12. Raddor says:

    Bazı Nu-Metal şarkılarında “ebeveynler bizden nefret ediyorlar çünkü farklıyız, X kuşağıyız, adamın .mına koruz, ” tarzı cümleler var (Children of the Korn, My Generation vs…). X diyor, kuşağı diyor. Demek ki aynı geyikler yüzyıl sonra F kuşağı için yapılacak.

    çaksu

    @Raddor, Aa başa mı döncek. Ascii özel karakterlerden devam eder heraldi diyodum.

    Raddor

    @çaksu, şu anki çocuklara Alfa kuşağı deniyor. Sonrakiler de herhalde Beta olacak. Eski Yunan alfabelerinden devam edecek ellame.

    Bu kuşakları ilk kez isimlendirmeye başlayanı bulup gondiklemek lazım.

    çaksu

    @Raddor, Haa iyiymiş aslında. Havalı. Hashtag kuşağı falan diye üzülüyodum sdfg.

    Alfa’ya geçmesi de münasip olmuş. İnternet ve çıldırmaya hazırlanan AI ile büyüyen nesil vay mk.

    deadhouse

    @Raddor, Sümer Tabletlerinde gençlik çok bozuldu, bizim zamanımızda böyle miydi diye yazıyor.

    6000 yıl önce. Altı Bin Yıl.

    Sıfır şaka.

    Raddor

    @deadhouse, çok iyi. Osmanlı’da da vardı benzeri. 1800′lü yıllar. Eski bayramların tadı yok diyor.

    şeyh hulud

    @deadhouse, adamlar haklı, insanlık tarımdan sonra çok bozdu.

    çaksu

    @şeyh hulud, Ağaçtan inmeyeceğdik.

    https://youtu.be/LUH-0iFJbYs?t=50
    Terence McKenna – You Could Change Your Reality

    çaksu

    @deadhouse, Haha. 100% doğru mu hatırlıyorum emin değilim ama sanki antik Mısır ve antik Yunan’da da aynı şeyi söyleyenler vardı. Bugüne kadar kayıtları yaşayan.

    deadhouse

    @çaksu, İnsanlık tarihi kadar eski bir bakıştan söz edebiliriz yalnız bu doğrunun göreceli olduğunu göstermez. (Bence)

    Doğru tektir. Bir kuşağın sıkıntıları (hataları) varsa bu söylenmeli. İster boomer olsun, ister x,y,z. Tarihteki bu örnekler nesillerin zaaflarını örtemez.

    Mesele kendinden sonra veya önce gelen nesille anlaşamama değil, araştırmalar ve pek ala siz de katılırsınız bence, nesiller arası iletişim sıkıntısından ziyade nesil içi iletişim kuramama epey yaygın. Misal ben kendi neslimden ziyade Z nesli ile daha iyi anlaşıyorum. Ancak bu, Z neslinin hayata bakışını ve düşüncelerini paylaştığım anlamına gelmediği gibi kendi neslimden de bu yönde geri dönüşler alabilmekteyim.

    Uzattım ve karıştırdım, demek istediğim, doğru tektir, ancak sağlıklı iletişim ve ortak paydada buluşma gibi hususlar, daha çetrefilli konular gibi görünüyor.

    ismail vilehand

    @Raddor, bu olay kastediğinden çok farklı aslında. “Millennials” olarak kastedilen, 80′lerde doğmuş, 90′larda çocuk, 2000′ler başını genç olarak geçirmiş kesim 70′ler ve 60′lar da doğanlara göre epey klas (daha süper diyemem ama) bir gençlik geçirmiş kısım oluyor.

    En fakirimiz, en çirkinimiz bile chat kanallarında takılıp; şu an 10k takipçili, Mersolu, müteahhit çocuklarından daha çok hatunla birlikte oluyordu. Komünist bir ülkede yaşıyor gibiydik.

    Sonra sosyal medya çıkınca işler değişti. Her şeyi gösterme, bir şeyleri kanıtlama, takipçi sayısı gibi şeyler ortaya çıktı ama bizim nesil buna da bukalemun gibi ayak uydurdu. Hala sahadayız yani.

    Kız arkadaşım ve en sık muhabbet ettiğim kankalarım Z kuşağına mensup diye demiyorum ama onlar insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en bahtsız nesli. Buna rağmen hepsi elinden geldiği kadar rasyonel planlar yapabiliyor, bizim kuşağa göre daha sakin ve olgun davranabiliyorlar.

    Örnek vermem gerekirse “Gezi Olayları” bir “Millennials” harketiydi. Başaramadık, sonra da kabuğumuza çekildik. Z Kuşağı bizden farklı olarak sahaya çıkmak yerine mücadelesini online vermeye çalışıyor. Ancak nesiller arası geçişte yıllar az gibi gözükse de korkunç farklılıklar oluyor.

    68 kuşağı, çiçek çocuklar, sevgi, barış, “Sana silah uzatana çiçek uzat. ” gibi ılık götlü fikirlerin çuvallaması sonrasında 80′lerde işler değişmeye başladı. Müzik başta olmak üzere sanatın her dalında tepkiler daha sert olmaya başladı.

    Suicidal Tendencies ile başlayıp, Body Count ve Rage Against the Machine ile devam eden crossover ve rapcore (kısacası sert protest sokak müziği) sazı eline aldı.

    Okuldaki öğretmenden, iş yerindeki patrondan nefret eden insanların artık çiçek çocuklar gibi pasif ve ılık tepkiler verecek hali yoktu ve hepsi yeraltı metal, rap gibi şeyler dinlemiyordu. İşte bu kısımda Nu-Metal devreye girdi.

    MTV bu konunun en büyük faili aslında. 90′lar sonu, 2000′ler başı MTV, radyolar ve diğer müzik kanalları bangır bangır bol küfürlü, gürültülü ve çok net olmasa da şakayla karışık; bir isyan çıkartma, bozuk düzene karşı koyma temalı grupları talep olduğu için sürekli çaldı. Sonrasında çok pişman oldular zaten.

    Uzun lafın kısası Z kuşağı ile biz 80′lerde doğanlar, aynı dünyada yaşıyor gibi gözüksekte çok farklı yerlerdeyiz. Ben onların yerinde olsam bu kadar sakin ve olgun davranmazdım mesela.

    deadhouse

    @ismail vilehand, Çok iyimsersin. Bence boomer, x,y,z cart curt hepsi yarrağı yemiş. Tabii ki farklılıklar var.

    Sadede gel. Herkes köle.

    Frostauðn

    @ismail vilehand, Abi sanırım o sakinlik kısmına şöyle eriştik onca şeyi gördük deneyimledik ki genç yaşımızda -hatta çocuk yaşımda geziyi desteklediğimi hatılıyorum 13 yaşındaydım- hani artık bir şey olduğunda haa o da mı oldu diyoruz falan canımız sıkılsa bile hayat bizi o kadar sikti ki bir şekilde baş etmenin yolunu buluyoruz. Aslında sadece online vermiyoruz mücadeleyi hala bir eylem olsa sokakta bizim neslimiz var ancak eve girince mücadeleyi kesmeyen inatçı, isyankar bir nesliz. İnsanlık tarihinin en boktan en şanssız nesli olmamız da bizi bu hale getirdi.

    Raddor

    @ismail vilehand, güzel yazmışsın abi, yine de kuşaklara, ırklara, mezheplere, milletlere, hiçbir kimliğe inanmıyorum. Hep bireyselliğe inandım. Hangi ortak kümeye alınırsak alınalım kişisel olarak o kadar farklıyız ki.

    Biri doksanlarda doğmuşlarla ilgili makale yazsa muhtemelen çoğu özellik bana uymayacak. Örneğin; chat’leşme, sosyal medya, dm kutusu falan hiç benlik değil. Lemmy the God kimseyi kadınlarla tanışmak için internete muhtaç bırakmasın. Yüz-yüze iletişimin canını yiyeyim. Keşke burada da ortak bir odaya ışınlansaydık.

    Ayrıca; Dio, sürekli Reels videosu gönderenleri Valhalla’da kovalasın! Şimdi bir tane daha geldi.

    Raddor

    Hadi itiraf ediyorum, alakasız yorumların altına “Merhaba Dilara Hanım iyi akşamlar” yazan amca ve durmadan Reels gönderen şahıs benim. Ama benimkiler komik lan valla komik.

    Alın size de bir shorts
    https://youtube.com/shorts/Xy2sZqZTj9A?feature=share4

    ismail vilehand

    @Raddor, sanırım kendimi ifade etmeyi bu sefer becerememişim.

    Z kuşağını gömen tayfada çok ağır empati kurma eksikliği var. Ben zeki bir insan değilim. Hatta aşırı düşük iq barındıran aptalın tekiyim bence.

    Bana dört işlem harici bir matematik problemi sor saatlerce çözemem ama Dolapdere’ye gidip sana uygun fiyata dalga çözerim mesela.

    Bu Z kuşağına nefret kusan tayfanın olayı empati kurma eksikliği ve rasyonellikten uzak olmak. %15-20′de kıskançlık diyelim.

    Şimdi benim yaşıtım arkadaşlarım en az 2 çocuk sahibi, aile adamı olmuşlar, maddi durumları iyi, gürültü patırtı istemeden dümdüz bir hayat isteyen, AK Parti’ye oy veren adamlar. Ben uyanınca ilk iş olarak bir shot ev yapımı viski içen, brutal death metal ve beatdown hardcore türünde yeni neler çıkmış diye kontrol eden adamım. Dolayısıyla ilişkilerimiz bayramlaşmaya indirgendi ve benim arkadaşlarım artık Z kuşağı. Bundan gurur duyuyorum.

    Biz 80ler’de doğan tayfa hayatın korkunç derecede kaymağını yedik be kardeşim. Orta halli baba maaşından gelen harçlığa ek olarak biraz da part-time çalışınca high-end gaming pc aldık, her sene bir yurtiçi bir de yurtdışı tatile çıkabildik.

    Her hareketini çok “Cringe” bulduğunuz Z kuşağı hem okuyup hem de çalışınca anca bol kanser soslu zurna dürüm ile beslenerek, okumak için biriken borçlarını ödüyor. Ulan bırakın da adamlar kara mizah yapsın, sosyal medyada shitpost atsın.

    Sakin kalmaları konusuna gelirsek biz sakin kalamadık, sabrımız taştı ve Gezi olayları oldu ve elimize hiç bir şey geçmedi.

    İmkanı olan yurtdışına gidiyor, olmayan kara mizaha vurup kendini bir şekilde rahatlatıyor ve en azından kafasına sıkmıyor. Z kuşağını kompe; lbgtq, k-pop, anime, manga, hentai, kedi, netflix gibi kalıplara sığdırıp dışlamak size zarar.

    Ben onların yaşındayken mükemmel zamanlar geçirdim. Yerleri değişsek “Bu mu lan bize verilen hayat?” diye korkunç şeyler yapardım mesela.

    Uzun lafın kısası, eli sikinde boş beleş adamlar sanki kendileri bu dünyaya bir şey katmış gibi boş boş Z kuşağını bombalıyor.

    deadhouse

    @ismail vilehand, Belki kattık nereden biliyorsun.

    Raddor

    @ismail vilehand, ben bu yoruma katılıyorum. Hatta her paragrafına imzamı atarım. Ben üniversiteyi çok rahat okudum. Babam para göndermek isterdi ben kızardım “vardı zaten n’apacam bu kadara parayı” diye. Adam devlet memuru öğretmen ama krallar gibiydik. O konser bu etkinlik geziyordum.

    Ne olduysa sonra oldu. Babam yine rahat, her şeyi oturtmuş zamanında, yine krallar gibi ama ben değilim. Kaymağını onlar yedi cidden. Her türlü destek olur fakat ben de kendi ayaklarım üzerinde durmak istiyorum. Benim alt kuşağım Z ise daha kötü durumda. Ortalama bir aileye sahipse üniversiteyi yokluk içinde okumak zorunda. Hiçbir şeyin tadı tuzu kalmadığı için de shitpost falan kasıyor dediğin gibi.

    Bu olumsuz şartlar altında gördüğüm kadarıyla üst nesillere göre daha fazla sorguluyorlar. Daha politikler (olmayanları da var tabi ki). Liseye giden kardeşim arkadaşlarıyla gece gündüz siyaset konuştu seçim döneminde. Kız çocuğu hem de (genelde erkekler daha düşkündür politikaya diye diyorum). 15 yaşındaki kız çocuklarının konusu siyasi partiler, ekonomi falan olmamalıydı.

    Buraya kadarının tümü Türkiye’yle ilgiliydi. Diğer katıldığım konu da; evet insanlar yaşlanmaya çok meraklı. Evlendiler, barklandılar, çocuğu koydular, göbeği saldılar. Kimi Caz, kimi Türkü dinlemeye başladı. Eskinin fak dı sistım’cıları, şimdinin hanımköylülerine dönüştü; Pogo’cusu, Çorum halayına katılır oldu. Sorsan “biz yaşlandık artık bizden geçti”

    Oğlum nereye geçti? Çivi gibiyim ben. Daha yeni büyüdüm lan! Sivilcelerim daha yeni terk ediyor, daha yeni başlıyor hayat. Günümüzde 30′lu yaşlar çok genç çok taze.

    Bu nedenlerden, ben de kendimi kendi kuşağıma yabancı hissediyorum. Arkadaşlarımın çoğu Z. Abi demezler. Kız arkadaşlarımın hepsi de Z kuşağındandı. Böyle olmasında şüphesiz Rock ‘n’ Roll ve Metal’in etkisi büyük. Her zaman diri tuttu hayata karşı. Bu gürültülü, enerjik, hayvanoğlu hayvan müzikleri dinlemek için zihnin genç olması lazım.

    Yiğit

    @ismail vilehand, dün 14 saat mesai sonrası 400e yakın para aldım. Bugün sigara, 20l su, meyve suyu, birkaç ufak ev ihtiyacı (peçete vs) ve iki öğün yemeğe harcadığım para 450 lira tuttu. Bu sırada okuyabilmek için devletime borçlanmaya devam ediyorum. Mesaiye harcadığım vakti de düşününce okuyabilmek için harcadığım vakit ve nakitten geriye okula devam etmek için yeterli bir vakit ve nakit kalmıyor yine de. Hadi alın bu cümleyi anlayın.

    Neyse bari kaçak votkamdan içmeye devam edip intihar planları yapayım. Yapabileceğimiz başka bir şey bırakmadınız zaten yine de bizim hakkımızda bizden çok konuşuyorsunuz amk. Bari söylediklerinizde gram doğruluk payı olsa.

    Frostauðn

    @ismail vilehand, Z kuşağını boklamakta moda oldu valla bir zamanlar bizim boomer diye ebeveynlerimizle dalga geçmemiz gibi o en azından komikti bu komikte değil. Kuşakları konuşuyorsak mesele şahsi hayatlarımız, yaşam standartlarımız değil bence kaç gün aç kaldığımız değil. Bu cümlenin hedefi Deadhouse oluyor farkındayım ama şahsileştirmek istemiyorum severek okurum yazılarını abi ama bence yanılıyorsun böyle yaklaşarak konuya. Kuşak meselelerini konuşuyorsak şahsi hayatlarımız söz konusu olmaktan çıkıyor. Ben şimdi üniversite okuyan bir genç olarak hayatımız sikiliyor okulu uzattığım için kyk’da kesildi devlete de bok gibi borç içindeyim. Sizin dönemiminizde en azından bir üniversite hayatı yaşayabiliyordunuz büyük kısmınız öyleydi. Memur çocuğuyum bir dönemler krallar gibi yaşadığımı bilirim şimdi o parayla yaşanılmıyor. Alım gücü ve yaşam standartlarının gerilediği ortada değil mi bunu tartışmamıza gerek yok. Keşke 2010′larda üniversite okuyor olsaymışım bir sürü konser olurdu gitmediğim etkinlik olmazdı gezmediğim şehir kalmazdı hatta çalışarak kenara attığım paraya biraz daha ekleyip avrupaya gider 1 ay gezer gelirdim. Bu halim vaktim yerinde diye akp’ye basacağım anlamına gelmiyor hatta bunu oranlasak durumum iyi diye akp’ye basacak çoğunluk yine sizin nesilde daha ağırlıklı. Akp’yi biz başa getirmedik biz daha annemiz kucağındaydık akp iktidara geldiğinde. Bizi yetiştiren nesil de bu akp’yi başa getiren nesil biz bu nesil tarafından büyütülüp bu kadar politikse ortada eleştirilmekten bok atılmaktan çok övülecek bir durum var bence. Genele dökersek bizim neslimiz sizden daha politik çoğunun fikirleri kendi fikirlerimle çelişiyor ve yetersiz görüyorum ama en azından daha politiğiz sizin nesle göre. Sizin nesil gezi olaylarını düzenledi harika bir deneyimdi tartışmasız ancak sonrası gelmedi. Bugün her yıl 8 martta kız arkadaşlarımız sokağa çıkıyor, boğaziçi olayları ve ddaha sayılabilecek pek çok olay va. Bugün polis şiddeti artık tavan yaptı gözaltında işkence haberleri duyuyoruz. En azından bir sürekliliğimiz var sokakta eyleme katılıyoruz eve girdikmi tweet atıyoruz kaçının evine şafak operasyonları düzenlendi attıkları tweetler’den dolayı. Z kuşağının bir ferdi olarak mükemmeliz demiyorum hakikaten bizim de aramızda baya aptal arkadaşlar var ama sizin de nesliniz mükemmel değil.

    deadhouse

    @Frostauðn, Canım kardeşim benim. Bu sitede en sevdiğim insanlardan birisin. Mesele Z Y X Sik kuşağı filan değil. Mesele “insaniyet” meselesi. Bebeklere, çocuklara tecavüz ediyorlar, öldürüyorlar. Yüzbinlerce çocuk ortadan kayboluyor. Kongo’da çok uluslu şirketler için 7 yaşındaki çocuklar köle olarak madenlerde çalıştırılıyor. Sikeyim kuşakları. Dünya yanlış. İnsanlar “Ben kendimi kurtardım, ev, araba, aldım 2 konsere gittim, yılda bir kez tatil yaptım” şizofrenisine kapılmış. Kardeşim istersen her sene dünya turu yap. Dünya yanlış. Dünya yanlış. 7 yaşındaki çocuklar 16 saat ellerinde kırbaç tutan adamların olduğu madenlerde zorla çalıştırılıyor. Sen dünyayı gezsen ne sen kendini kurtarsan ne. Sikeyim her şeyi. Bu duyar gösterisi değil, bunları zaten biliyorsun. Demek istediğim insan denilen mahlukat olarak aynı gezegendeyiz. Bir yerlerde işler çok yanlışsa sen de diğer bir insan olarak doğru olamazsın. Her şey birbiriyle bağlantılı. Sicim kuramı bile bunu söylüyor. Evrendeki her şey sicimlerle birbirine bağlı. Tabii ki bu bizim suçumuz değil. Ben sadece hayatı sığ birkaç kalıba sığdıranlara şaşırıyorum. Bu şu demek değil. Tamam birileri boku yiyor biz de yiyelim, hayır herkes koşullara göre yaşamaya çalışıyor. Hayat çoğu insan için zor. Haksızlığa uğramışlık hissi insana hiçbir şey kazandırmaz, insanı geliştirmez, insana bir şey katmaz. Nasıl yaşarsan yaşa, dünyaya karşı duruşu olmalı insanın. Yaşam dediğin nedir ki. Birkaç on yıl. Anlamsız bir hayat yaşadıktan sonra yaşamanın anlamı ne? Araban olsa ne dünyayı gezsen ne. Sosyal medyada suratına tükürmeyeceğin derecede aşağılık olan spor arabaya sahip olan, dünyayı gezen, sosyal adalet savaşçılığı oynayan, aktivist edebiyatı yapan yarrak gibi bir sürü insan var. İnsan kendisine bir anlam ve yol belirlememişse ne yaparsan yap boş. Melkor’un verdiği örneği düşün. Kendi kendimize yeterince düşünürsek kitap okumamıza gerek kalmaz diyen insanlara “kardeşim o iş öyle değil” demek bir kuşağı küçümsemek filan değil. Ya abi bana bok gibi bir ülke bıraktılar kitap mitap okuyamam diyemezsin. Okuyacaksın kardeşim okuyacaksın. Gecekonduda kalıp haftada 5 gün makarna patates de yesen okuyacaksın. Başka çıkış yolumuz yok.

    Frostauðn

    @deadhouse, Bu hafta çok yoğundum pek giremedim ancak şimdi yazma fırsatım oldu. Dünya yanlış ona diyecek bir şey yok o noktada ne kadar doğru olabileceksek o kadar doğruyuz. İster istemez bu dünyanın parçası olunca bizde o yanlışların parçası oluyoruz. Burada kimsenin de o yanlışların baş sorumluları olduğunu sanmıyorum. Tek başına ne kadar karşı olabiliyorsun o da ayrı konu. Bir şeylerin parçası olmaya kalkışınca da o aktivist arkadaşlar var canını sıkıyor insanın öyle olunca artık o işlerden de uzak duruyorum. Dediğin gibi nesil meselesi değil bu sadece artık iyice her şeyin boku çıktığı bir dönemde yaşıyoruz her şey dahada derinleşti. Çoğu insanın kahraman olarak baktığı Elon Musk CIA ile gizli işleriyle bilinen bir insan. Söylenecek fazla bir şey yok.

    eatthegun

    @ismail vilehand, Abi çok güzel anlatmışsın, doğru da ama bizim gençliğin çoğuyla uyuştuğunu düşünmüyorum. Bizim ülke protest müzikten önce de arabesk dinliyodu, dünya değişti yine arabesk, damar dinledik, şimdi de arabeks rap, arabesk rock, arabesk pop, age be, yak be, albayım be, sigara paketten çıktı be, çok sevdik be, dert etmeler be, aga karı bakmadı be

  13. deadhouse says:

    6 yaşımdan beri güneşte kalıyorum. Hiçbir şey olmuyor. Hiç güneş kremi kullanmadım şu ana kadar. Bajau insanı suya nasıl adapte olmuşsa ben de güneşe adapte oldum. Görenler şaşkınlık geçiriyor gerçekten. Bugün 43 derecede hissedilen 60 derecede 5 saat kaldım. Yüzümde kolumda ne bir güneş lekesi ne güneş yanığı hiçbir şey yok. İşin ilginç yanı güneşte kavrulmak hoşuma gidiyor, haz alıyorum.

  14. deadhouse says:

    Wagner, Beethoven’ın 7. Senfonisi için “Dansın Tanrılaştırılması” demiştir.

  15. Koralp says:

    @Erhan, sdjkhkdfsf

  16. Melkor says:

    Yukarı çok karışmış ayrı yazayım dedim. Kuşak mevzularına gelmeden önce bizim insanımızın genel olarak hayalperest ve dert sahibi(geçim değil) olması lazım. Onun içinde ne kadar sevmesem de ütopyalar lazım. Yaratıcı kültürlerin ütopyaları olur. Bunların ne kadar mantıklı olduğunun önemi yok. Varolandan farklı bir şeyi ister onlar. Kendi içerisindeki düzenin tam karşısıdır aslında. Yaşadıkları geleneksel toplumun, aile, siyasal, dini, kadın-erkek ilişkilerinin tam tersi olan toplumları hayal ederler. O hayalin içinde kaybolurken üretken olurlar. Bizde ütopyanın ü’sü okunmuyor. Kurumsal bir ütopya yazma kültürümüz de yok. Bu da bizi muhafazakar ve üretim kabızı yapıyor. Mevcut paradigmanın dışına çıkamama halinin en son halkası z kuşağı işte. 68 kuşağı ve bizim nesil en azından bir şeyleri değiştirmeye çalıştı. Şuana kadar gördüğüm en kötü gençlik tipi z kuşağı herhalde. Bu kadar hayal düşmanı, bu kadar düzenle barışık ve başarısız olduğu için kendini suçlayan bir nesil daha görmedim. Etrafındaki düzene bakıyor bir yanlışlık görmüyor, nasıl köşeyi dönebilirim, işi kuralına göre oynamıyorum herhalde, öyle olsaydı şunlar gibi zengin olabilirdim. Müthiş bir çıkar şizofrenisi var. Ekseriyeti sosyal medyada 70 yaşındaymış gibi konuşup, salak gibi kendi çıkarına ters ne varsa onu savunuyor. Bu çocukları boomer ebeveynleri büyüttü. Sorumluluğu tam olarak onlarındır.

    Bunu sakın cahilce her eski nesil, yeni nesli beğenmez gibi argümana oturtmayın. Burada üretimden kopuk, neredeyse sınıf dışı 10 milyon yığın var. Bunların çoğu üniversitede ve üzerlerinde onun rahatlığı var. Ne oldu da bu çocuklar bu kadar fazla mevcut paradigmayla iç içe geçtiler. O kadar genç olmalarına rağmen hiçbir şeyin yenisini kurmayı düşünemiyolar.

    deadhouse

    @Melkor, Bu yorumun alnı olsaydı öpseydim. Ha en önemli özelliklerinden biri de şu: Sorgulamaya meyilli değiller. Önlerine konulanı kabul (doğru) ediyorlar.

    eatthegun

    @Melkor, Söylediklerinin çoğunu haklı bulsam da şöyle bir şey var ki buranın özelinden bakarsak önceki nesiller z kuşağına bok gibi bi Türkiye bıraktı. Hala daha da bırakmaya devam ediyor. Ülkenin gelmiş geçmiş en kötü versiyonu bu kuşağa denk geldi. E bir de sosyal medya teknoloji falan, küçücük çocukların sınırsız internet erişimi var, nasıl bi bok çukuruna denk geldiği görenin, dışarıda yaşıtının ne yaptığını görenin, azıcık aklı çalışanın ülkede her gün umudu daha da kırılıyor. Zaten bu gençlerin yarısı dediğin gibi hayatında itaat etmekten başka bir şey yapmamış çocuğuna da onu öğreten boomerların çocukları. Toplumun yapısıyla bu durumlar birleşince ne yapacağını bilemeyen, okuyorum ayağına hayatı erteleyen milyonlarca insan çıktı ortaya. Zaten önceki nesillerin bir şeyleri değiştirme çabası örneğin gezi parkı falan neye yaradı mesela iktidarın eline malzeme verip ülkeyi daha da kutuplaştırmaktan başka. Bunu gören zaten sindirilmiş z kuşağı niye bunun işe yarayacağına inansın. Hepsi buranın ne olduğu belli, ben kendimi nasıl kurtarırım en çok çıkarım ne olur diye düşünüyorsa buna biraz hak da vermek lazım. Ki zaten sorgulamak, düşünmek, gelenekselin dışına çıkmak gibi şeyler Türkiye’de hiçbir neslin genel özelliği değil. Kimse kendini kandırmasın en ufak dini otoriteye bile gıkını çıkarmaması gerektiği öğretilmiş hayatında itaat etmekten başka bir şey bilmeyen ve istemeyen, güdülmek isteyen insanlarla dolu burası, öyle olmasa şu an bambaşka durumda olurdu.

    deadhouse

    @eatthegun, Söylediklerinde haklısın ancak insan her ne kadar toplumsal bir varlıksa da aynı zamanda bireysel bir varlıktır. Çevresinden etkilenir, yaşadığı düzenden, kurallardan, ailesinden, sosyal-ekonomik-kültürel durumlardan, aileden, her şeyden etkilenir ANCAAAAK aynı zamandanç biriciktir, içsel ve zihinsel dünyasında bir kişidir, tektir, hayattaki tercihlerinde özgürdür, koşullar her ne olursa olsun nasıl biri olacağına kendisi karar verir. Bahanelere sığınmamak gerek. Örneğin; bunu Z nesli için söylemiyorum sadece. Bir insan cahillik mutluluktur şiarıyla hareket edip sorgulamayan, araştırmayan, okumayan bir bakışa sahipse, onun nasıl yetiştiğinin, ailesinin, çevresinin, sosyo-ekonomik şartlarının bir önemi yoktur. O kişi nasıl biri olacağına karar vermiştir.

    eatthegun

    @deadhouse, Keşke herkes böyle düşünebilse de daha bireyselci bi toplum olabilsek hocam hahah. Sorgulamayan, araştırmayan, cahil cühelada korkunç bir özgüven var.

  17. unanimated says:

    Arkadaşlar , dostlar , abiler ve ablalar , uzak diyarlardan gelen yabancılar ; bana orta halli fiyat performans olarak beni idare edebilecek hoparlör-ses sistemi önerebilecek olan var mı ?

  18. Raddor says:

    Bu akşam ilk defa 2001: a Space Odyssey’i izledim ve sonra durumum vardı bu yorumu okudum. Pantera – Stairway to Heaven falan. Kendimi iyi hissetmiyorum. Sanırım film gerçeklik algımı bozdu.

    eatthegun

    @Raddor, En kötü Kubrick filmi.. Kubrick’in kötüsü de böyle oluyor işte hahah

    lammoth

    @Raddor, tarihin en iyi filmlerinden biri değil mi? Eşek kadar adam oldum hala duvarımda büyük boy posteri var.

    deadhouse

    @lammoth, Tarihin en iyi filmi diyene bile bir şey demem. Lakin en iyi bilim kurgusu değil.

    En iyisi için;

    Terminator 2: Judgment Day

    Raddor

    @lammoth, @eatthegun, çok iyi filmdi ama bir o kadar da sıkıntıdan öldüm. En eğlendiğim yerler Hal’ın olduğu sahnelerdi. Gemidekiler Hal’ın arkasından konuşurken “bu kadar gelişmiş yapay zeka dudak okur normalde ama herhalde yönetmen o yıllarda düşünememiş” dedim. Sonra film beni göt etti.

    Bir filmi değerlendirirken “önermesi neydi?” ve “bunu ne kadar başarılı anlattı?” sorularını soruyorum. Bu açıdan beni en tatmin eden film 12 Angry Men. Space Odyssey de mükemmeldi bu konuda.

    Yukarıdaki yorum neden silindi merak etmedim desem yalan olur. Acaba küfür mü yedik. Bilmeyenler için, Pantera – Stairway to Heaven kulağa ne kadar sürreal gelse de gerçektir.

    https://youtube.com/shorts/oqX3AeL-_0w?feature=share4

    eatthegun

    @Raddor, Bence de bahsettiğin sahneler ve son sahnesi izlettiriyor filmi ama bu son sahnesinde ne anlattığını gerçekten bilmiyorum, açıp bakmadım da hahahah.

    Pantera – Stairway to Heaven bu 90′lardaki home videolarda ya da dimevision’da vardı yanlış hatırlamıyorsam. Elemanın biri uçuyodu hatta etrafta hahahah.

    Raddor

    @eatthegun, ben de anlamadım ve merak etmedim haha. Çok fazla David Lynch izlediğim için sembolizm içeren halüsinatif sahnelere olan merak kotam doldu.

    Şu sahneye bakın, Twin Peaks 3.sezon 8. bölümden :

    https://youtu.be/Q66ftCEBT9c

    Burada 4 dakikası var ama 40 dakika kadar devam ediyordu ve dizi tarihinde sürrealizmin doruk noktasıydı. 40 dakika boyunca… Neler neler. Gecenin bir vakti dizi izleyecem diye cips, çerez odamda kurulmuştum; karanlık odamda beynimi, ruhumu her şeyi teslim ettim.

    O.çe David Lynch, büyüksün.

    eatthegun

    @Raddor, Bi ara Lost Highway’i izledim, film harika ama tamamen anlamadım, internetten okudum yine tamamen geçmedi. Mulholland Drive’daki jumpscaredan sonra da siktir lan diyip kapattım. Sinemaya dair en nefret ettiğim şey jumpscare olayı. Twin Peaks’i ve Mulholland Drive’ı tekrar izleyeceğim ama artık şart oldu hahah.

    Retrokafa

    @eatthegun, mulholland da bir numara var. herif jumpscare olacağını anlatıyor zaten,rüyada olacak diyor ona göre gerçek zaman mı yoksa rüyayı mı o sahnede anlatıyor?bilemiyorsun. Ustaca yazılmış ve bence jumpscare olayıyla taşak geçiyor herif orda.

    çaksu

    @Retrokafa, çok güzel etkileyici sahne ama filmin geri kalaniyla ne ilgisi var hiç anlamamıştım haha. Hala bi fikrim yok.

    Herzog un vardı böyle. Durup dururken araya iguana, timsah, dans eden tavuk falan sokması. Tabi Herzog da bence intuitive bi dahi olduğu için o da cuk oturuyor. His olarak.

    Raddor

    @Retrokafa, aynen benim de hatırladığım kadarıyla o sahne dışında jumpscare yok. @eatthegun, gönül rahatlığıyla izleyebilirsin (jumpscare olsa daha iyi haha).

    eatthegun

    @Raddor, Valla hocam bugün şimdi açıp izliyorum artık bu kadar yorumdan sonra daha bekletmiycem ahahahah

    çaksu

    @eatthegun, Mulholland Dr çok başka bi iş bence. Yanına yaklaşan izlediğim tek filmi Blue Velvet. O da çok acayip.

    çaksu

    @Raddor, Ben de sıkılmıştım 2001 izlerken. En çok keyif aldığım anlar Strauss un Blue Danube valsi çalarkendi haha. Müziği çok sevdiğim için. Haa bi de son bölümdeki saykodelik bölüm. Douglas Trumbull’gilin dahice efektleri..

    Sıkıcı ve Douglas Trumbull deyince… O da benzer düşünmüş, “teknik açıdan mükemmel bir iş ama ruh yok ruh” demiş. Ve Silent Running i çekmiş buna cevap olarak. Senaryo, mantık neresinden tutsan elinde kalır ama ruhlu duygulu güzel filmdir sdfg

    deadhouse

    @çaksu, Silent Running olağanüstü bir bilim kurgu. Belki de 100 yıl sonrasının dünyasını anlattı.

    Raddor

    @çaksu, klasik besteciler sanki ileride filmin çıkacağını öngörüp sahnelere göre beste yapmışlar gibi, inanılmaz.

  19. deadhouse says:

    Keyfi olarak Vietnamlılara NAPALM bombası atan, keyfi olarak iki şehre ATOM bombası atan canavar ülke, nasıl misket bombası verir Ukrayna’ya diyorlar. Welcome.

    Olan yine bize olacak, ona üzülüyorum. Her boka yakınız. Bir yerde bir şey olmayınca bile mahvoluyoruz, ekstradan şeyler olursa hepten gideriz. Direkt hedef ülke oluruz. 50 nükleer bombamız var ne de olsa.

    Göz göze göre dünya savaşı çıkarmak için her şeyi yapıyorlar. İnanılmaz.

  20. Raddor says:

    Müthiş bir bas gitaristi kaybettik.

  21. deadhouse says:

    2 çocuklu, hali vakti yerinde, düzenle barışık, GÜRÜLTÜ PATIRTI istemeyen, Ak Partiye oy veren veren veya CEHAPE fark etmez. (Bir kesim düz cahil diğer kesim okumuş cahil) 35-40 yaşında veya 25-35. Tiplere özenmediğim için memnunum.

    Bu ne amk. Hayat sadece kafam rahat etsin, ay sonunu getireyim, yılda bir kere tatil yapayım, böyle hayatım sonlansın demek mi?

    Melkor arkadaşıma sonsuz teşekkür ediyorum. Çıkar Şizofrenisi sizi mahvetmiş. Sakın bu yoruma ben şunu yaşadım, ben çok sıkıntı yaşadım, herkes aynı şartlarda doğmuyor gibi zırvalıklarla gelmeyin. Ben aylarca sokakta yattım, gidecek yerim yoktu. Aç kaldığım gün sayısını hatırlamıyorum. Ama hiçbir zaman da ÇIKAR ŞİZOFRENİSİNE de kapılmadım. Z kuşağı, Y kuşağı, X kuşağı sikimde değil bu arada. Tüm kuşakların götünü sikeyim.

    Melkor

    @deadhouse, Yok be ağbi ne teşekkürü. Bu çocukları suçlamadan usturuplu şekilde bir sikten haberlerinin olmadığını söylemek lazım. Tek panzehiri bu. Bilsinler ki kendilerini geliştirsinler, biraz düşünce kaslarını çalıştırsınlar.
    70 yaşında gibi hayalsiz ve kendi çıkarlarına ters ne varsa onu savunup gençliklerini sikmesinler. Yeterince sikilmiş zaten. Bir ara kitap okumaya ne gerek var? kendi kendimize yeteri kadar düşünürsek doğruyu buluruz akımı falan başlatmışlardı. Yarak bulursunuz yarak.

  22. OblomoV says:

    Şu nesilleri yarıştırma olayına bitiyorum. Kimse bir futbol takımı taraftarı gibi biz şöyleyiz siz böylesiniz olayına girmesin lütfen. Aşırı genelleme ve kategorize etmekten öte bir şey yok bu muhabbetlerde. Nerdeyse burç yorumu kıvamına geldi kapitalizmin pazarlama teknikleriyle dolaşıma giren bu muhabbet. Evet yaşanılan dönem itibariyle maruz kalınan sorunlar var ama kimse aynı hayatı yaşamıyor ve aynı tepkileri vermiyor yine tıpkı 50 veya 250 sene önce olduğu gibi.
    Mesele içinde bulunduğun şartlar dahilinde ne yaptığındır ki zaten budur insanı farklı bir noktaya taşıyan.

    Raddor

    @OblomoV, valla garip geldi diye iki Nu Metal şarkısı örneği vereyim dedim ama beklemediğim kadar yorum oldu. Herkes ne kadar doluymuş meğer. :D

  23. Raddor says:

    Skrillex’e n’olmuş? Az önce son halini gördüm ve tanıyamadım. “Bu kim gı’?” dedim.

    Gerçek Skrillex :

    https://eksiup.com/p/6n643109rt7w

    Yossi Kohen :

    https://eksiup.com/p/ph643110pgof

    ismail vilehand

    @Raddor, şaka yapıyorsun. Bu Skrillex olamaz.

    Raddor

    @ismail vilehand, Spotify sanatçı sayfasında görmesem kimse inandıramazdı.

  24. Raddor says:

    Ballad’larını en çok sevdiğiniz grup hangisi? Hatta belki de sadece ballad’ları için dinlediğiniz? Örneğin; benim Opeth’i sadece balladları için seven arkadaşlarım var.

    Benim için bu sorunun cevabı Aerosmith. En sevdiğim albümlerden birinin Get A Grip olmasının sebebi içerisindeki meşhur Crazy, Crying, Amazing, Livin’ on the Edge balladları. Şarkılardaki buram buram Amerikan siklemez romantizmi çok hoş.

    Janie’s Got A Gun…
    https://youtu.be/HN31J8s_OzQ
    (Bu sahneye hayvan gibi gülen dünyadaki tek insanım)

    Yok rock olmaz illa ki Metal olsun diyorsanız cevabım; Black Label Society.

    eatthegun

    @Raddor, Açık ara Black Label Society ve Motörhead

    Boba Fett

    @eatthegun, Bunlara ek olarak Black Sabbath’ı eklemek lazım diye düşünüyorum, taşaklı grupların ve rock ‘n’ roll gruplarının balladları çok iyi olur.

    Raddor

    @Boba Fett, tek istisna Ac/Dc. Hiç ballad yazmadan popüler olmayı başardılar. İnanılmaz.

    Bununla ilgili entry yazmıştım :

    https://eksisozluk1923.com/entry/142294779

    eatthegun

    @Boba Fett, Black Sabbath çok ayrı bi kafa ya. Scorpions balladları gibi değil mesela.

    Raddor

    @eatthegun, Motörhead’le birlikte ilk üçüm belli oldu o zaman. DVD çekiyoz bi yandan

    Black Label Society’de parça ne kadar soft olursa olsun soloya gelindiğinde Zakk’in gitarın ırzına geçmesi ama buna rağmen wah’ı tam ayarında kullanarak inanılmaz bir tuşeyle gitarı konuşturması, ağlatması, gitarın kendini rakıya vermesi…

    Hep diyorum, en sevdiğim solo gitarist. Bir insan sadece pentatonik doğaçlayarak nasıl bu kadar hisli çalabilir?

    Bir insan nasıl aynı anda öküzün, barzonun önde gideni hem de minnoşluk abidesi olabilir?

    eatthegun

    @Raddor, DVD çekiyoz bi yandanı duyduğumdan beri ciddiye alamıyorum şarkıda o kısmı hahahah

    Zakk Wylde’ın o olayını seviyorum ben de baya, slow şarkılara çok iyi yediriyor o soloları, hayvan gibi vibratosu bendleri falan kafayı yiyorum dinlerken hahah.

    Raddor

    @eatthegun, Broken’daki “ne dedin gardaş ne dedin sen?” de çok iyi. Bir an Lemmy’nin hırıltılı ve yaşlı sesiyle gerçekten böyle dediğini hayal ediyorum. Türk olsaydı da bomba bir adam olurdu.

    Anadolu Metal grubu Motorbaş.

    eatthegun

    @Raddor, Ona hiç dikkat etmemişim bi şarkı daha gitti şimdi hahahah. Overnight Sensation en sevdiğim Motörhead albümlerinden bi de. Kullanıcı adı da oradan geliyo zaten. O şarkıyı ilk duyduğumda gülmekten karnım ağrımıştı özellikle en sonundaki ”your gun is so big” kısmında hahahah.

    Raddor

    @eatthegun, muhteşem albüm, süper tercih. 👍

    Erhan

    @Raddor, Testament ve Motorhead

    Raddor

    @Erhan, Testament ballad’ları tek bana mı cringe geliyor acaba. Zorlama yazılmış One, Fade to Black gibiler. Sonradan kendileri de ballad yazmaktan komple vazgeçti zaten.

    Tabi keyif alabilen için ne mutlu.

    Yine de The Ballad klibi, Chuck Billy’nin girdiği tripler falan komik haha. Arada açar izlerim.
    https://youtu.be/sJ9-xPIuGs0

    Tuhaf grup Testament. Metallica/Megadeth izinden gidip onlarla beraber yumuşamaya başlarken bir anda vazgeçerek U dönüşü yapıp “biz de tam tersi sertleşelim” dediler ve verdiler küsküyü. Pek de iyi oldu.

    şeyh hulud

    @Raddor, normalde çok sevdiğim Iced Earth beni metal grubu ballad’larından nasıl soğuttuysa artık metal/rock balladı kavramını tamamen reddediyorum. Bir de Annihilator balladı diye bir olgu vardır ki komple müziğe küsersin.

    Raddor

    @şeyh hulud, Watching Over Me ve Phoenix Rising balladlarını seviyorum ama çok cringe’ler aslında haha.

    Melodiler iyi de o sözler…

    Ahmet Saraçoğlu

    @Raddor, Nevermore.

    Raddor

    @Ahmet Saraçoğlu, o vokal insanın anasını belliyor. :(

    R.I.P

    çaksu

    @Ahmet Saraçoğlu, “Lying in wait, blind I suffer
    Knowing I’ll never reach
    Your heaven.”

    unanimated

    @Raddor, belki çok cringe gelecek ama scorpions balladlarını harbi harbi aşırı seviyorum . Ardından judas priest , nevermore , iron maiden , black sabbath diye gidiyor

    deadhouse

    @Raddor, Nefret ettiğim bir grup ama ballad denince müzik tarihinde eline su dökebilecek tek bir grup dahi yok. Çünkü grubun kendisi Balladlardan oluşuyor. Ballad Rock diye adlandırılmalılardı. Aslında ismini dahi söylemek istemiyorum ama yorumlarda adının geçmemesi epey şaşırttı.

    Scorpion.

    İkincisi de Bon Jovi.

    Bu iki grup Ballad olayının üstatları.

    Raddor

    @unanimated, @deadhouse, Scorpions balladları gayet iyi ya ben de seviyorum. Klaus Meine’nin sesi yumuşak şarkılara daha iyi gidiyor. Aslında Scorpions’un çok gaz parçaları, manyak gitar rifleri var ama vokali bir türlü uyduramıyorum. Daha yırtıcı, Udo gibi bir ses olsaydı çok sevdiğim bir grup olabilirdi.

    Scorpions ve vokal demişken şunu unutmadım ve unutturmayı düşünmüyorum haha :

    https://youtu.be/CSTOjVqxXRg

    Yiğit

    @Raddor, balladlarını en çok sevdiğim grup değil ama sadece balladları için sevdiğim grup: W.A.S.P

  25. Canoir says:

    Devin townsend’ın pek çok albümü(project dahil) spotify’a gelmiş. Ya da ben yeni görüyorum

    çaksu

    @Canoir, aaa yoktu evet. Thx bro/sis ❤️

  26. Rust in Peace. says:

    Asoiaf’a başladım, ilk kitabın %60′ı bitti. Kitap aşırı iyi, karakterler çok iyi yazılmış, ilk 100-150 sayfayı geçtikten sonra iyice açıldı kitap. GRRM’ın dili de çok iyi, zevk alıyor insan okurken.

    İki sorunum var, yıllar boyunca diziyi izlemememe rağmen aşırı popüler olduğu için bir ton spoiler yedim+kitap hakkında bir şeyler okurken de yedim, baya da büyük spoilerler. Ama burada olay sonuç değil, gidiş olduğu için çok büyük bir sorun değil. Diğeri de kitabın büyük kısmı çocukların gözünden anlatılıyor. Bu canımı sıktı. İlk kitapta 7 ana karakter var, hikaye onların gözünden anlatılıyor ve 4′ü çocuk, hepsi 7-15 arası. En zevkli kısımlar da yetişkinlerin bölümleri zaten.

    Okuduğuma göre GRRM da pişman olmuş bu kadar küçük yapmaktan karakterleri. En azından 2′şer yaş daha büyük olsalar bile çok daha iyi olurdu. Zaten baktım 5 kitap var,aşağı yukarı 2 yıl varmış ilk kitapla son kitap arası. Zaman da çok yavaş geçiyor. Çocuklar bu kadar göz önünde olmasa daha iyi olurdu ama hikayenin yarısı onların gözünden anlatılıyor.

    unanimated

    @Rust in Peace., bence grrm dünyanın gittiği yönü iyi gözlemleyip çok kolay alıcı bulacağı bir evren yaratmış . Malzeme çok iyi ama işleniş tarzı edebi yönden çok kötü bence (zaten edebi yönden çok kaliteli olsaydı bu kadar alıcı bulamazdı diye düşünüyorum,abdli biri çıkıp bize fantastik hikaye anlatıyor tarzında asoiaf). Ama vakit geçirmek için ideal . Karakterlerin olaya veletken girişmesi ise zaman çarkındaki gibi kotarılması aşırı zor bir şey .

    Rust in Peace.

    @unanimated, öyle gidip edebi eserlerle karşılaştıracak değilim tabii ki, genel kitlenin okuması için yapılan bir kitaba göre başarılı bence. Gerçi orijinal dilinde hatta çeviride bile çok fantastik kitap okumuş değilim bir lotr okudum birkaç tane de adını unuttuğum kitap okumuştum o kadar. O yüzden elimde karşılaştırma yapacak çok materyal de yok. Ha şu konuyla alakalı biraz sorunum var, olaylar yeteri kadar önemli hissettirmiyor okurken. Mesela biri ölüyor ya da birinin başına bir şey geliyor, oldu bitti gibi hissediyorsun. En azından şimdilik böyle hissettirdi, ileride düzelir mi bilemiyorum.

    Beni en çok çeken şey karakterler oldu. Yaşadığını hissediyorum karakterlerin ki daha başlardayım, hikaye ilerledikçe daha da hoşuma gidecektir mutlaka. Ben bilimkurgu seviyorum ki okuyanlar varsa bilirler, bilimkurgu yazarları karakter yazımında çok da iyi değiller. Onları okuyup okuyup buna başlayınca anladım iyi yazılmış karakterlere hasret kaldığımı.

    Ben biraz okudum bu karakterlerin küçük olma olayını, Grrm yazmaya başlarken hikayenin bu kadar dallanıp budaklanacağını, detaylanacağını hesap edememiş o yüzden böyle olmuş. Bir ara 5 yıl timeskip atmayı düşünmüş ama kılıfına uyduramamış vazgeçmiş. Yazık olmuş, muhtemelen bu yüzden de hikayeyi nasıl bitireceği noktasında işin içinden çıkamıyor o yüzden yazamıyor kitapları.

    unanimated

    @Rust in Peace., aynen bu oldu bitti olayı benim de canımı sıkıyordu . Grrm hikayeyi çok fazla dallanıp budaklandırdı ve malzemeyi çok kötü kullandı . Ama yine de asoiaf eğlenceli , keyifli bir evren .

    Raddor

    @Rust in Peace., iyi hoş da serinin tamamı yazılmadı ve muhtemelen yazar bitirmeden ölecek. Sonunu göremeyeceğin bir eseri tüketmek üzmüyor mu?

    Rust in Peace.

    @Raddor, biliyor musun bunu hiç dert etmedim, en azından çok. Evet bitmemiş olması ki muhtemelen bitmeyecek olması üzücü ama gidişata daha çok önem veriyorum. Şu an çok hoşuma gidiyor, her gün aralıksız 50 sayfa okusam bile tüm seri ancak 3 ayda falan bitiyor. Gerçekçi yaklaşırsam serideki tüm kitapları okumam 1 yılı bulur. 1 yıl boyunca zevk alarak okuyacağım bir seri var elimde, bundan daha fazlası Şam’da kayısı.

    Gidişata sonuçtan daha çok önem veriyorum, tüm olayı sonundaki twist olan eserler dışında spoiler yesem bile aldığım zevk azalmadan devam ediyorum(ki yukarıda yazdım çok büyük spoilerlar yedim, biraz üzücü ama çok da kafaya takmıyorum), bazıları direkt bırakıyormuş. Spoiler yediği için izlediği, okuduğu şeyi bırakanları hiç anlamamışımdır zaten

    Raddor

    @Rust in Peace., iyiymiş ya ben yapamıyorum. Takip ettiğim tüm o olayları yazar iyi bir yere bağlamalı mutlaka. Sırf sonu kötü bitiyormuş diye Dexter’a başlamadım. Finali yüzünden Lost ve Game of Thrones’u da tarihin en kötü iki dizisi olarak görüyorum. İyi bittiği için Breaking Bad’i övüp duruyorum.

    Şimdi Six Feet Under’a başladım. Imdb final puanı 9,9 gözüküyor.

    çaksu

    @Raddor, Six Feet Under candır (rhyme intended). Sonu da güzel. İyi yapmışsın :p

    Finalini en çok sevdiğim dizi Community sanırım. Hayır hiç bir halt da olmuyor ama harika.

    Objektif rasyonel falan biri olsaydım Breaking Bad ve The Wire alırdı bende. İkisi de efsane bitirdi.

    Raddor

    @çaksu, Six Feet Under’ı acayip beğendim. Karanlık tonu, gerçekçiliği… Öte yandan biraz mizahi de. Cenaze evi işleten bir aile dizisi yazmak kimin aklına geldiyse bravo.

    The Wire ve Community izleme listemde.

    çaksu

    @Raddor, The Wire direk bomba baştan sona.. Community denersen, dizinin kendini bulması için biraz sabretmeni önerebilirim :) ilk sezonun sonlarından itibaren bence ne yapmak istediğini kavrıyor dizi. Öncesinde sevimli hoş ama çok özel bir iş değil, şeklinde hatırlıyorum. Bi Goodfellas bölümü vardı haha. Onunla birlikte sapıtmaya başlıyodu.

    Raddor

    @çaksu, The Wire’ın pilot bölümü çok sıkmıştı ama güveniyorum diziye bir gün izleyeceğim. O kadar insan övüyor. Ve Community’yi de. Seinfeld’in de ilk iki-üç sezonu fecaattı. Devamında izlediğim en şeylerden birine dönüştü. The Office de çok sıkıcı başlamıştı. Bu konuda sabırlıyım.

    çaksu

    @Raddor, TBF ben de 10 12 yıl öncesinden hafızamda kalanla konuşuyorum :)

    Yiğit

    @Raddor, tarihin en iyi final bölümü, hatta tarihin en iyi bölümü.

    Burada defalarca övdüm. En sevdiğim dizidir. Dramı biraz ağırdır. Benim depresyonuma da çok etki etmiştir. Yaşam ve ölüm gibi konuları bu kadar iyi izleyen nadide dizi/filmlerden birisi Six Feet Under.

    Ben de Sopranos’a başladım. Feci sarıyor şu an. Sırf Godfather göndermeleri bile çok iyi. Lanet olası amerikalılar bu işi yapıyor.

    Raddor

    @Yiğit, fark etmemişim diziyi övdüğünü. Gruptan bahsediyorsun sanmışımdır belki.

    Şimdilik depresyona iyi gelen bir yönü var gibi geldi bana. Böyle kuvvetli drama bulunca dert ortağı edinmiş gibi hissediyor insan. Hayatını çok uzun süre mal gibi yaşamış olduğu için Nate’i kendime yakın buldum.

    Sopranos listemde. Battlestar Galactica’yı da izlemek istiyorum. Seyredecek çok fazla iyi dizi var.

    çaksu

    @Raddor, Ben de feci depresyonda iken izlemiştim. Astsubay olarak askerlik yaparken. Bu dönemdeki yegane dostlarım olarak yerleri çok ayrı, SFU ve Community’nin.

    Ay BSG de başkaydı ya hahah. ❤️ Sopranos benim de eksiğim. Bir gün izlerim umarım.

  27. Cryosleep says:

    Loudwire ve We Are The Pit’i takipten çıktım. Metal müzik basınının clickbait üzerinden yürümesi çok canımı sıkıyor artık. Bir de üstüne sürekli mainstream grupların haberlerini yayınlayıp hiç biraz daha underground kalmış ve sesini duyurmak isteyen grupları haber ya da en azından bir makale dahi yazılmaması da cabası. We Are The Pit eskiden öyleydi, sonra nedense onlar da aynı boka battılar. Canım Pasif Agresif.

    deadhouse

    @Cryosleep, Bu ve benzeri siteler anaakım siteler. Anaakım gruplara ağırlık vermeleri normal bence. Clickbait konusu çok sıkıcı, o konuda katılıyorum.

    Mehmet Yüce

    @Cryosleep, Hocam çok iyi anlıyorum söylediklerini. Benzer sebeplerden ötürü artık ilgimi çeken birçok konuda Türkçe sitelere de uğramıyorum. PA dışında da ne Türkçe ne de İngilizce metal ile alakalı sitelerde takılmıyorum yine aynı sebepten.

    Sahi bi bira.gen.tr vardı hatırlayan var mı onu burada?

    TAAKE

    @Mehmet Yüce, bira.gen.tr harikaydı, eksi ankara tayfası, ahhh ahh

  28. deadhouse says:

    Silencer, Lifelover, Gris parçaları ninni gibi kalıyor bu parçanın yanında.

    Çok Ağır depresif. (Metal değil)

    https://youtu.be/yUu3_NN7aPc

  29. ismail vilehand says:

    Adam dediğin böyle öldürülür. Kafasına dümenden ateş edip “intihar etti” demek delikanlığa sığmaz:

    https://youtu.be/SgHjkCHb_7Y

    Bu ülkenin kartellerine de biz mi adamlık öğreteceğiz?

    Yiğit

    @ismail vilehand, çok iyi film.

    Dayaklı bir tane de benden gelsin:

    https://www.youtube.com/watch?v=njtfNPB-YKg

    eatthegun

    @ismail vilehand, Goodfellas’taki ”get your fucking shinebox” kısmından sonraki dayakta da burada döven elemanı öldürüyorlardı hahah.

  30. sakin says:

    Anker kulaklığı burada kim onerdiyse god ondan razı olsun. Kulaklarım bayram etti.

    Erhan

    @sakin, Ben de saraçoğlunun tavsiyesiyle almıştım. Alalı 2.5 sene oldu hala kullanıyorum ve ses kalitesi de muazzam ötesi.

    Soundcore Life Dot 2 artık üretilmiyor. Bulsanız da çok pahalı ama bulursanız kıyın paraya alın. Ben yedeğini aldım geçenlerde.

    Melkor

    @Erhan, Ben de saraçoğlu’na tavsiye etmiştim glb. bütün teşekkürleri üzerime alınabilirim ahah. Tam fp ürünüydü bir ara. Geçen baktım 3 bin papel olmuş oha aq. 300′e almıştım.

  31. northern says:

    sosyal medya hesabım olmadığı için süper bir mağarada yaşıyorum sülalem rahat, ve fakat bunları eklemem lazım. yapay zeka ile hetfield’a hangar söyletildiğini duydum ya ölümüne ai taraftarıyım artık. at izi it izine daha da karışsın, ful artı ful kaos.

    https://www.youtube.com/watch?v=CFvfRpTkOcU
    https://www.youtube.com/watch?v=2UCS6pShrUg

  32. deadhouse says:

    Türk popüler kültürüne o kadar uzağım ki şarkıları yüz milyonlarca izlenen, Spotify’da vs. rekorlar kıran şu varlığı (Çakal) yeni duydum. Bir şarkısını açtım aman Ehrimenim bu nasıl bir şey. Adamın gerçek, biyolojik bir insan olduğunu öğrenmemiş olsam AI veya Troll zannederdim. Müzisyenmiş, öyle diyorlar ahaha.

    Sonra millete saygı duyun, onlar neler yaşıyor filan diyorlar ahaha. A ha ha. Sabaha kadar gülebilirim.

    Bu TikTok’tır, Instagram’dır ne sikimdir bu siteler insanların beyin hücrelerini öldürdü. İnsanlığın IQ’su düştü diye araştırmalar yayımlanıyor. Tabii düşer amk. 54 saniye odaklanma süreleri var. 55. saniyede hata veriyorlar. İnsanları telefon ekranını kaydırdıkları kısa videolar gibi görmeye başladılar.

    Boba Fett

    @deadhouse, Yeni nesili çok fena zehirlediler, yazık bazen çocukları bu zehirden kurtarmak için sevebileceklerini düşündüğüm şarkılar açıyorum, introyu falan ileri sarıyorlar çok yazık.

  33. Kk says:

    Merhabalar herkese
    Elektronik davul almak istiyorum ne zamandır. Kullananlar var mıdır, apartmanda gürültü sıkıntısı yaratıyor mu bu aletler? Yaratıyorsa bir çözümü var mıdır? Bir de önerebileceğiniz bir marka, model vb. olur mu?

    Fingolfin

    @Kk, Alesis Nitro Mesh Kit kullanıyorum ben. Apartmandan şimdiye kadar bir şikayet duymadım, hatta yan odadan bile çok az duyulduğu söyleniyor. Tabi kick’e fazla abanmamak lazım, asıl ses çıkaran kısım orası. Altına halı vs. konarak bir nebze çözülebilen bir sorun o da.

    Dysplasia

    @Kk, Model bakmadan önce bütçeni belirlemen lazım açıkçası. Roland her zaman biraz önde oluyor ama Alesis’in bazı modelleri de yetişmiş durumda.

    Apartmanda gürültü değil de darbelerin titreşerek yayılması sorun oluyor. Bas pedala dayadıkça güm güm inletebilirsin duvarlar falan inceyse. Davul setinin pozisyonu ve davulun altına yaptırtacağın bir izolasyon paneliyle bunu azaltabilir veya önleyebilirsin.

    Bende Roland 17 Kvx var. Ev içinde kullanım için memnunum. trampet ve tomların hissiyatı gerçeğe yakın. Elektronik davullarda ziller asla gerçek zil keyfini vermiyor, bu sette de hi-hat’ten özellikle doğal bir verim alamıyorum ama çok da fazla seçeneğimiz yok zaten. gerçek zil kullanıp elektronik alt yapıya entegre etmek gibi işlerle uğraşanlar var ama ben o kadar kurcalamıyorum. Şahsen bilgisayar programına bile bağlamadan kendi imkanlarıyla kullanıyorum. Ama o işlere girmek istersen de 17kvx modülü gayet iyidir.

    Kk

    @Kk, Cevaplarınız için teşekkür ederim. Roland td07kv aldım, birkaç gün önce kurdum. Altına kıvırcık paspas ve ses kesici padlerden aldım pedallar için. Bir sorun olmazmış gibi hissettiriyor, çalmayı bilmediğim için çok abanamıyorum da zaten pedallara :))

    Peki öğrenme süreci için bir şey önerir misiniz, ders almak gerekli midir ya da önerebileceğiniz bir YouTube kanalı vesaire var mı?

    Dysplasia

    @Kk, Belki ileride daha gerçek hissettirecek bir ride ve hi-hat alıp entegre edebilirsin. Bu tiplerde zillerdeki tüm sesler olmuyor diye biliyorum. Ride’ın bell kısmı gibi.

    Evde enstrüman öğrenmek sıkıntılı bir iş, ders almanı öneririm. Kendim piyano öğrenmeye kalktım ama olmuyor mesela. Hem ödev-hedef-motivasyon üçgeni nedeniyle disiplinli ilerleyip zamanını boşa geçirmezsin; hem de baget ve pedal teknikleri, postür gibi en başlarda doğru oturtman gereken ince ayrıntılara zamanında müdahale edilir. Video dersler sana hatalarını eş zamanlı söylemediği için başlarda aciz kalıyor. Bir süre ders alıp online videolara geçebilirsin.

    Youtube’da kaynak çok. Bununla birlikte Drumeo gibi bir memba var. Ücretsiz içerikleri de var ama abone olursan derya deniz kaynak mevcut. Sıfırdan başlayanlar için de bir kursu var. Sitesi ve mobil uygulaması da aşırı kullanışlı.

    Murder King davulcusunun dersleri var sıfırdan başlamak için: https://youtube.com/playlist?list=PLSm53SvGjia7OmYGdYkLpn2L2Z6SR2C2v

    Biraz ilerletince başvurabileceğin aklıma gelen bir iki kanal da Online Drummer, Drum Beats Online ve The Swedish Drummer. Basit şarkı ögrenmek için de Learn Some Drums, Drum Scriptions diyebilirim. Drumless Backing Tracks da doğaçlama için güzel kaynak.

    Onun dışında kendime bakarak verebileceğim tavsiyeler: nota okumayı öğren, rudimentleri boşlama ve asla metronomsuz çalma.

    Kk

    @Dysplasia, Çok sağ ol hocam cevabın için, darlıyorum seni biraz ama bir soru daha sorayım.

    Hangi şehirdesin ya da sen aldın mı bilmiyorum ama İstanbul Anadolu yakasında önerebileceğin bir hoca var mıdır acaba?

    Dysplasia

    @Kk, Yok açıkçası, ben ders alalı 10 15 sene oluyor.

    Kk

    @Dysplasia, tamamdır çok teşekkürler

  34. deadhouse says:

    Ukrayna meselesinin doğuracağı sonuçlar aşağıda gözükmektedir. Gayet net, açık açık, tane tane anlatılmış. 1.5 yıldır toplu yok oluştan yana olmayan insanların dilinde tüy bitti. Anlamak zor olmasa gerek diyeceğim ama kimin sikinde, demek ki hak ediyoruz.

    https://youtube.com/shorts/Rmw-LUaFUZ8?feature=share

  35. İlk kez aylar önce burada bir projeye giriştiğimden bahsetmiş ve PA’da yayımlanmak üzere büyük çaplı bir yazı yazmaya başladığımı söylemiştim. Nihayet son kısımlara geldim, bayağı az kaldı.

    Hayatımın uzak ara en büyük, en kapsamlı, en önemli yazısı.

    şeyh hulud

    @Ahmet Saraçoğlu, çok hype yarattın hepimizde, merakla bekliyoruz. Bir çeşit metal müzik dini mi icat ettin, ne yaptın?

    Ahmet Saraçoğlu

    Son kısımlara geldiğimi sandığım andan bu yana 1 aydır araştırmaya ve yazmaya devam ediyorum. Ama bu kez gerçekten çok çok az kaldı. Nihayet bitiyor.

  36. Cryosleep says:

    https://www.youtube.com/watch?v=m_V82rMIoLA Sene-i devriyesinde anıyoruz.

    ismail vilehand

    @Cryosleep, zenci ayrıntısı.

    Yiğit

    @Cryosleep, dikkatli izlersen Logar’ın teneke kutudan içecek içtiğini fark edebilirsin. Bardaktan içiyormuş gibi gözüküyor ama baya dandik bir görsel efekt var.

  37. Raddor says:

    Duolingo’da serim 174 oldu ve bu durumdan çok rahatsızım. Bu siktiğimin yeşil kuşunun her gün gün darlamasından bıktım ama 174 günlük seriyi de bozamam. Ancak eninde sonunda bozulacak. 400′de falan bozulması çok acı verici olur.

    Yol yakınken kendi elimle uygulamayı silip özgürlüğe kavuşsam mı acaba? Ama 174 günlük emek.. Bir yandan da her gün fırlayan o yeşil, amına koduğumun hayvanı tövbe tövbe…

    Derdimi seveyim.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Raddor, benim bugün 1235 olacak. Tek bir gün bile sekmeksizin devam ediyorum.

    För kärleken till metall!

    Raddor

    @Ahmet Saraçoğlu, o zaman bozmuyorum abi. Bu yorumun üzerine devam etmezsem ayıp. Senin Duolingo’cu olduğunu biliyordum da 1235 nedir! Bravo 👏

    Sadece İngilizce çözdüm. Bu yaz turistlerle geçen yaza göre çok daha akıcı konuşuyorum, gramer hatalarım azaldı. Günde iki dakikanın biriktiğinde oluşturduğu etki muazzam.

    Frostauðn

    @Ahmet Saraçoğlu, Duolingo yabancı dil öğrenmek için işe yarıyor mu? geçen sene ingilizce kursundan sonra seviyem iyiydi de 1 sene yoğunluktan bakamayınca baya gerilemişim. İngilizce geliştirmek için bir tavsiyeniz var mı? Özellikle Ahmet abi senin tavsiyen varsa oldukça merak ediyorum.

  38. TAAKE says:

    pink floyd un en iyi şarkısı,12 eylül ihtialalinde mahkumlara dinletilmiş,maksimum verim alınmış,tam bir sanat,tam bir aktülite,dinlemeden ölmeyin………

    https://www.youtube.com/watch?v=dmAhObCX3hk

  39. Rzeczom says:

    indiana jones serisini izlemeye başladım. jenerasyon farkından mıdır yoksa filmlerin eskiliğinden ve klişesinden midir bilmiyorum ama baya boktan bir seri gibi geldi.

    deadhouse

    @Rzeczom, Sanatta jenerasyon farkı olmaz dostum. Sevenleri çok ama bence de boktan bir seri. Steven Spielberg’in toplasan 2-3 iyi filmi var zaten.

    Rzeczom

    @deadhouse, ben hayatımda bu kadar oryantalist, her sahnesi klişelerle dolu, kötü adamın baştan çok net bir şekilde belli olduğu, kimin kime ihanet edip taraf değiştireceği, hangi karakterin ne yapacağı bu kadar belli olan -kısaca- tam olarak 12 yaşa hitap eden bir seri izlememiştim. hiç birisini beğenmedim. efektleri ve müzikleri yılına göre kabul edilebilir ama senaryo ve oyunculuk açısından baya kötü filmler.

    deadhouse

    @Rzeczom, Jaws ve Schindler dışında iyi filmi yok bence. Bahsettiğin tüm saçmalıklar Er Ryan’ı Kurtarmak’ta da var. Yahudi ve ABD propagandacısı, Hollywood yavşağı, aşağılık bir orospu çocuğudur kendisi.

    En sevdiğim yönetmen Spielberg diyen biriyle aynı sokakta bile yürümeyeceksin.

    Abartıyorsun diyenler sanatın ve özellikle görsel sanatın, sinemanın, kitleleri aptallaştırmak ve uyuşturmak veya olumsuz anlamda yozlaşmaya sürüklemek gibi misyonları olduğundan bihaber değillerdir umarım.

    Bu amk evladı yüzünden 40 yıl boyunca popüler sinema izleyicileri (yani %90) beyinleri sulanmış halde bırakıldı.

    Sinemayı insanlığa karşı bir silah olarak kullanmıştır kendisi.

    Sanatsal ve moral kaygıları zerre siklemeden insanları kandırmaya, uyutmaya ve zehirlemeye çalışmıştır.

    Ahmet Saraçoğlu

    @deadhouse, çok devasa ahkâmlar kesiliyor burada. :)

    “Yahudi ve ABD propagandacısı, Hollywood yavşağı” kısmına bir şey demeye gerek yok, bu şekilde bir yorum yapıyorsan zaten ABD sinema sektörünü takip etmemen lazım. ABD sinema sektörünün varoluş sebebi bu zaten ve bu yüzden de bir eleştiri konusu olamaz.

    Uzun uzadıya yorum yapmayacağım ama ben de Jurassic Park’a kötü diyenle fazlaca film konuşmam açıkçası.

    Jurassic Park (1993) hem teknik hem yönetmenlik hem görüntü yönetmenliği hem VFX hem SFX açısından aksiyon filmi tarihinin en önemli filmlerinden biridir, ABD sinemasına çağ atlatmıştır.

    Görsel efekt eğitimi almış ve sektörde çalışmış bir insan olarak da söyleyebilirim ki VFX noktasında sonrasında çıkan pek çok önemli filmin, tekniğin, fikrin varoluş sebebidir Jurassic Park. Dönüm noktasıdır.

    deadhouse

    @Ahmet Saraçoğlu, Bence yazdığın yorumu bir daha oku. Kim devasa ahkamlar kesmiş gör.

    Benim yorumunda ahkam yok. Kişisel görüşler var biraz sadece.

    Birincisi “Aynı sokakta yürümem” demişim bu benim hayat görüşümle ilgilidir. Burada herhangi bir ahkam yok.

    İkincisi Steven Spielberg’i alelade bir Hollywood yönetmeniyle bir tutamazsın.

    Üçüncüsü sadece iki filmini beğeniyor olmam benim sinema görüşümü yansıtır. Sanat görecelidir dememe gerek yok sanırım.

    Dördüncüsü sinemayı salt teknikle, efektlerle değerlendiren biri değilim. O senin görüşün.

    Beşincisi özellikle Jurassic Park yarrak kürek bir filmdir dediğimi hatırlamıyorum. Ben beğendiğim filmleri söyledim sadece. Diğer filmlerini iyi bulmuyorum ne var bunda?

    Altıncısı bence bana biraz saygısızlık yapmış oluyorsun. Profesyonel olarak 17 yaşımdan beri sinemayla ilgiliyim. 100′den fazla kitap, 10 -12 binden fazla film izlemiş biriyim. Sen olsa olsa deadhouse sana kesinlikle katılmıyorum diyebilirsin. Benimle film konuşup konuşmamak sana kalmış, ona bir şey diyemem.

    Ahkam kesen ben değilim sensin.

    Benim yazdığım yorumda %95 sinema tekniği dışı yorumlar var. Sen neredeyse tüm yorumundan ABD sinemasını teknik açıdan nasıl etkilediğinden bahsediyorsun.

    Bu ne demek biliyor musun. Bence senin derdin Spielberg filan değil. Benim. :)

    Açık açık sert yorumlarınla nezih sitemi kirletme de olsun bitsin.

    Ahmet Saraçoğlu

    @deadhouse, “Jaws ve Schindler dışında iyi filmi yok bence” demek, mantıken ve dil bilgisel olarak “diğer filmleri iyi değil bence” demek oluyor diye düşünüyorum. Buna istinaden söyledim. Spielberg falan da umurumda değil, sadece JP özelinde konuştum. “Senle sinema konuşmam” derken de JP’yi övmek için hafif mübalağa ederek dedim, yoksa sinema konusunda benden daha fazla bilgin vardır tabii; benim böyle bir iddiam da yok. Okulda öğrendiklerim, hocaların anlattıkları, 1993’te filmi sinemada izledikten sonra sektördeki değişimi gözlemleyişim üzerinden bir yorum yaptım sadece.

    Son iki cümlen bugüne dek PA’da okuduğum en gerçek dışı yorumlar. Benim seninle ne gibi bir derdim olabilir? Aklıma bile gelmedi böyle bir şey. Açık ve sert yorum konusunda 14 yıldır bir sıkıntımız yok, “kirletme” kısmı da aşırı pasif agresif ve defansif bir yorum. Bu siteyi ilk kez bu sabah keşfetmiş ve benimle ilk kez etkileşime giriyormuş gibi konuşmanı anlayamadım. Açık düşüncem sinema konusu senin için çok önemli olduğu için bu konudaki bir tartışma seni ekstra sinirlendirmiş, ama gerek yok.

    Kısacası çok yanlış algılamışsın, gerçekten. Senle ilgili %1 bile bir derdim yok. Tek amacım JP övmek ve sevmediğin biri hakkında “aşağılık orospu çocuğu” demeni fazla bulmamdı.

    Yiğit

    @Ahmet Saraçoğlu, bence pekala eleştiri konusu olabilir. Sadece “Amerika Rüyası” konseptinde bile sayısız öz eleştiri örneği var. Hollywood’un bence zirvesi olan The Dark Knight’tan bile Amerikan halkı ve kahramanlarına dair sayısız öz eleştiri çıkarılabilir. Batı her ne kadar kendi propagandasını çok iyi yapıyor olsa da kendini yerli veya yersiz eleştirmeyi de pekala seviyor. Buna katılmayanlar elbette olabilir, şahsi fikrim böyle.

    Jurassic Park’ın sektördeki önemi yadsınamaz ama önemli bir film olmakla iyi bir film olmak arasında büyük farklar var. Hikaye kurgusu, karakter derinlikleri ve gelişimleri, senaryosu vs vs birçok etmen var. Bu yönleriyle iyi bir film olmadığını düşünüyor olabilir.

    Tartışmaya müdahil olmak istemiyorum sadece fikrimi belirttim. Genel hatlarıyla deadhouse’u haklı buluyorum (şaşırdınız dimi xD) ancak o da biraz fazla abartmış ve kişiselleştirmiş mevzuyu.

    Rzeczom

    @deadhouse, benim spielberg ile bir problememim yok aslında. lucas’ın aksine bence filmografisinde çok güvenli sularda yüzmesine rağmen yönetmenlik açısından oldukça teknik, iyi işler de var.

    mesela catch me if you can (2002), the terminal (2004) gibi eğlenceli ve basit dramalarını severim. ya da saving private ryan (97) ya da Schindler’s List (93) gibi bana da artık ödül verin diye yaptığı ısmarlama ama teknik açıdan iyi olan filmlerini de.

    problemimim belki artık büyümeye başladığımdan ve çok fazla film izlediğimden uzun uzun cıvıklıklara tahammülümün giderek azalması ve entelektüel olarak hiç bir derinliği olmayan işlere artık sırt çevirmeye başlamamdır.

    eğer sen de istersen bir ara iletişime geçelim. seninle film tartışmak isterim.

    deadhouse

    @Rzeczom, Ahmet abiden e-mail adresimi alabilirsin, konuşuruz. Buraya yazmak istemiyorum çünkü her yerde düşmanlarım var ahaha. Şaka bir yana net alemine girdiğimden beri insanlarla kanlı bıçaklıyım. Anama babama küfreden biri çıkar, başımıza bela almayalım.

    Raddor

    @Rzeczom, Temple of the Doom’un hastasıyım. Die Hard 1′le birlikte en sevdiğim aksiyon filmi. Diğerlerini o kadar sevmem.

    Ka li Maaaa

    Rzeczom

    @Raddor, orijinal üçleme göz önüne alındığında Temple of the Doom en nefret ettiğim film oldu.

    sürekli çığlık atmalar, birbirleriyle anlamsız bakışmalar, her durumun ve olayın dakikalarca abartılarak ilerlemesi, sürekli küçük ve ucuz esprilerin havada uçuşması vs. vs.

    Raddor

    @Rzeczom, evet üçlemede en az sevilen film. Benim favorim olması şundan: Indiana Jones senin de dediğin gibi sığ bir seri. Bu sığlığın en üst düzeyde olduğu film de Temple of the Doom. Öyle ki neredeyse kendi kendinin parodisine dönüşüyor. Ben bu çizgi filmsi, karikatürize abartıdan eğleniyorum.

    Ama daha önemlisi aksiyon. Serinin diğer filmlerinin toplamından fazla aksiyon var. Tempo hiç durmuyor. Casino sahnesiyle paldır küldür açılıyor. Oradan kaçış, uçağın düşmesi, tapınakta olanlar, vagon sahnesi, ölmeyen rahip vs..

    Belki biliyorsundur. Sürekli çığlık atan aptal sarışını oynayan kadın Spielberg’ün eşi. Filmde tanışıyorlar ve ’91′den beri evliler.

    Rzeczom

    @Raddor, neden sevdiğini çok güzel açıklamışsın, bir şey diyemedim.

    ama spielberg’e de ayıp. insan karısını bu kadar kötü diyologlarla bimbo rolünde oynatır mı xd illa aptal sarışın, sürekli çığlık atıyor ve yatağa girmeye çalışıyor gibi bir rolde vereceksen en azından iyi bir filmde ver ya da ona özel iyi bir şey yaz şanı yürüsün haha.

  40. Yiğit says:

    Spielberg’ü falan siktir edin de sinema biletlerinin amına koyayım. 150 lira bayıldım Oppenheimer için. Onu da farkında olmadan satışa sunulduğu gün almışım. Şimdi her yer full dolu ki gece 4 için bile seans var.

    Yaşım yettiğince bütün Nolan filmlerine sinemaya gidiyorum (tabii Tenet’e gitmedim malum sebeplerden ötürü). Özellikle böyle yapıyor değilim ancak bir rutin haline geldi. Çok bir beklentim yok. Güzel bir dram filmi olsun yeter. Pazar günü Ankamall’da izleyecek olan varsa bira ısmarlıyorum.

    Melkor

    @Yiğit, Filmi daha izlemedim de fazlaca kapalı mekan, bol diyaloglu bir film diyolar. Nolan şu filmi niye 70mm imax çekmiş onu anlamadım aq. Ne işine yaramış olabilir. Biz zaten alttan üstten kırpılmış versiyonunu izliyoruz iyice saçma geliyor.

    Yiğit

    @Melkor, hadi biz gariban ülkeyiz diyeceğim de zaten dünyada 30 sinema salonunda varmış o dalga. Bu Nolan dayı da sırf hava amk. Yok gerçekten uçak çakmış, yok ninesinin götünde atom bombası patlatmış falan filan. Sırf bu gibi sebeplerle adamı övüp hype yaratanlara kıl oluyorum. Bu arada filmde gerçekten atom bombası patlamıyor ama haftalardır bunun üzerinden bir hype dalgasıdır gidiyor. Amerikan hükumeti demiş millete atom bombasının nasıl olduğunu detaylıca gösterirsek yarın bir gün o bombayı götümüzde patlatırlar. O yüzden tnt falan patlatmışlar o sahnede.

    Millet şimdi öyle bir hype’a girdi ki yarın filmi boklayacaklar bu yüzden. Ancak ben karakter analizlerinin olduğu bol diyaloglu bir filme hazırım. Bu yönden muhtemelen tatmin edecektir Nolan baba.

    Bu arada ben Dunkirk’ü baya sevmiştim. Ancak Tenet cidden tırttı. Akademi de parayı ve propagandayı basana veriyor ödülü bu bilinen bir şey. Ne kadar çok reklam ve propaganda basıyorsan alıyorsun ödülü. İnsanların artık bu akademiyi ciddiye almayı bırakması lazım.

    Dysplasia

    @Melkor,
    >Nolan şu filmi niye 70mm imax çekmiş onu anlamadım aq.

    Çünkü bunu yapabiliyor. Bildiğim kadarıyla günümüzdeki en yüksek görüntü kalitesini yakalamış bunla. Yapacak gücü de var ve bunu yaparak reklamını da yaptı.

    Melkor

    @Dysplasia Çünkü bunu yapabiliyor bir cevap değil ki ya. Onu ben de biliyorum. Bir sikime hizmet etmiyor. Bol kapalı mekanlı filmi imax çektim, cgisiz bomba patlattım diye milleti sikiyor. Yani bu 35 kg, gargur ses çıkaran bir makine, bazen sesini bastırmak için mi bu kadar soundtrack basıyor diye düşünmüyor değilim. Tarantino yanılmıyorsam hateful eight’i çekmişti onda bile bir manzara falan vardı.

    eatthegun

    @Melkor, Hateful Eight’in tek mekan konusundaki başarısına yaklaşabilecek çok, çok az film var bu arada, her repliği ezberimde filmin

    Dysplasia

    @Melkor, Klasik sinemanın öldüğünü düşündüğümüz bir zamanda bunu yapması bence çıkarıp masaya vurma teşebbüsüdür. Ya da diğer bir açıdan bakarsak sektördekilerin Nolan’a tam destek vererek sinemayı öldürmemek için attığı son bir kaç çırpınış olabilir. Bunu yapabildiği için yapıyor ve bu da reklamı işte. Oscar’ı da alır, tam olur.

    Frostauðn

    @Yiğit, Alıcaktım bilet 101TL vermek istemedim Torrente düşsün izlerim. Filmi tabi eskisi kadar sinemayı takip etmesem de duydum ama hiç hype olmadım umarım beğenirim. Cristopher Nolan güzel filmler çekiyor ancak filmlerinde yaptığı abd propagandası falan derken severek izlediğim ama biraz da uyuz olduğum bir yönetmen. Nolan’ın işi gücü hava o konuda söyleyecek bir şey yok zaten çok doğru bir tespit. 70mm İmax meselesi, gerçek atom bombası derken istediğini elde etti inanılmaz hype yarattı, beğenilmese bile ki bu noktada herkes beğenecek beğenmediğini söyleyen bile beğendim diyecek. Gişeden kırdığı paranın keyfine bakacak o yüzden bu noktadan sonra yorumları çokta sallayacağını sanmam.

    lammoth

    @Yiğit, Pazar günü teklifini önceden görsem yapıştırırdım ben de bileti. Filmi izledikten sonra yorumlarını bekliyorum bu arada. Güzel dersen ben de gideceğim. Yanlız bende bi tık klostrofobi var, onunla ilgili bazı şeyler duydum da, umarım filmin atmosferi o kadar boğucu değildir.

    Yiğit

    Filmi gayet beğendim. Beklentiyi doğru ayarlarsan pişman edecek bir film değil. Ne beklediysem aşağı yukarı onu verdi film.

    İlk yarısında biraz sıkılsam da ikinci yarıyı soluksuz izledim. Malum Trinity sahnesi ve devamındaki duruşma sahneleri çok zevkliydi. Yalnız film çok tempolu ve 3 saat olmasına rağmen birçok şey oldu bittiye gelmiş gibi hissettim. Filme bakınca atom bombasını cam kavanoza bilye koyarak yapmışlar sanki amk. Tabii bu kadar yüzeysel değil ama yine de bombanın yapımına dair daha çok sahne görmeyi beklerdim. Yine de gereksiz tek bir sahne olmadığı için bir şey diyemiyorum.

    Bu bir biyografi filmi, dolayısıyla hemen her şeyi Oppenheimer’ın kendi perspektifinden görüyoruz. Ancak böyle büyük bir kitle imhasına sebep olmanın vicdani ızdırabı ve içsel çatışmaları yeterince derin irdelenmemiş gibi geldi bana. Buna yönelik sahneler var ama tam da tatmin etmedi beni. Bombayı kullanılacağını bile bile yaparken hiçbir vicdani sıkıntı yok, sonrasında ise 3-5 sahnede anca irdeleniyor. Ayrıca film Soğuk Savaş’ın başlangıcına da güzel atıfta bulunuyor. Olayın tamamen bir sidik yarışına döneceğini güzel aktarmışlar seyirciye.

    Yine de hepsi göz önünde bulundurulduğunda sevdim ben filmi. Oyunculuklar tatmin edici. Cillian Murphy, Robert Downey JR ve Emily Blunt şahane oynamışlar. Prodüksiyon zaten en üst seviyede. Gayet keyifli bir sinema deneyimiydi.

    Imax’e gittiğime pişman değilim ancak ille de imax izlemenin lüzumu yok. Ses sistemi epey etkiliyor çünkü filmin ses dizaynı çok iyi. Malum sahnelerin vuruculuğu bu dizaynda yatıyor. Ama mesela Ankamall’da film boyunca ekranda 3 tane mavi piksel vardı. Özellikle karanlık sahnelerde direkt gözüme çarpıp irrite etti beni.

    7.5/10

  41. Melkor says:

    Spielberg jaws’dan sonra akademi tarafından dikkate alınmayınca alın size diyip schindler list’i çekti ödülünü aldı. Ama o zamanlar seversin sevmezsin akademinin akademi olduğu zamanlardı. Mesela nolan’ın son senelerdeki durumu da bu. Adam interstellar çekiyor akademi gravity’e ödül yağdırıyor. Dunkirk’ü bunun için çekti alamadı. Tenet’le boş yaptı zaten. Oppenheimer anladığım kadarıyla tam bunak akademinin seveceği yahudi biyografi filmi gibi. Ödülünü alsın da rahatlasın. Bir kaç tane daha sci-fi çeker belki.

  42. Cryosleep says:

    Aranızda Vinland Saga’yı duymayan veya izlemeyen varsa şiddetle tavsiye ediyorum. Bu epikliği kesinlikle tatmanız gerek. Klasik anime geyikleri de yok ayrıca, genel olarak olgun bir seri, seinen olduğunu düşünürsek. İzleyin.

    Opethsevenbiri

    @Cryosleep, Mangasında günceldeyim. En sevdiğim şeylerden birisi.

    Zeitgeist

    @Cryosleep, 1. sezonu çok büyük bir keyifle izlemiştim ama 2. sezon baştan sona hayal kırıklığıydı benim için. Birazcık beklentilerle alakalı bi durum galiba ilk sezondaki intikam duygusuyla kan kusan ve etrafa vahşet saçan Thorfin’in bu kadar minnoş bir şeye dönüşmesini, bir tokat atana diğer yanağını uzatmasını kabullenemedim bir türlü. Hikaye gereği böyle ilerlediğini anlayabiliyorum ama elemanın redemptionu çoooook uzun sürdü. Bence 24 bölüm boyunca varoluşsal sancılar çekmesini izlememize gerek yoktu bence.

  43. Cryosleep says:

    Oppenheimer’dan çıktım. Tüylerim diken diken.

    Cryosleep

    @Cryosleep, Hiçbir şey keyif vermiyor artık.

  44. Rust in Peace. says:

    Milyar dolarlık şirketlerin adam gibi bir app yapamaması kadar tilt olduğum şey azdır. Anasını satayım o kadar parayı napıyorsunuz siz, sizin sabah akşam app’le uğraşmanız lazım tüm paranız ondan geliyor lan, kafayı yiyeceğim.

  45. çaksu says:

    Asimov’un Foundation üçlemesini sonunda okudum. Çok tatlıymış lan. Önyargım vardı biraz, pek sevmem belki diye. İşte dili sade derler, karakter derinliği çok yok derler… Beklediğimden çok daha fazla keyif aldım. Gerçekçilikten uzak ama çok tatlı kurgulanmış, fikir ve tartışma odaklı, hızlı, pulp.. Şimdi serinin devamını ve robot kitaplarını da denerim kesin.

    şeyh hulud

    @çaksu, Foundation serisini üniversiteyken okumuştum. Neredeyse hiç hatırlamıyorum sanki Katolik Kilisesi ve Vatikan’ın gelecekte geçen bir versiyonunun hikayesi gibi gelmişti bana ahaha. Ona dair aklımda kalan tek şey bu olmuş.

    çaksu

    @şeyh hulud, Bi kısmında var öyle bişeyler :p

    Rust in Peace.

    @çaksu, eleştiriler yerinde ama adamın zaten o üçlemeyi yazarken karakter yaratma gibi bir derdi yok, vakıfı ve yükselişini anlatmak istiyor sadece. Tarih dersi gibi düşün, Osmanlı tarihini görürken padişahların gidip de karakterini falan öğrenmiyoruz pek, icraatlarını öğreniyoruz.

    Üçlemeden sonraki vakıf kitaplarında ve robot serisinde (daha çok 3 ve 4. Kitap) karakter yazımına daha çok önem vermiş. Tek vakıf üçlemesini okuyup asimov karakter yazamıyor, kadınları yazamıyor diyenleri ciddiye almaya bile gerek yok, 80′lerde yazdığı kitaplarda böyle bir sorun yok.

    Benim en sevdiğim serilerden Vakıf, Asimov da en sevdiğim yazarlardan. Vakıf ve Robot dışında diğer kitapları da çok iyidir (galaktik imparatorluk sersini okumadım) End Of Eternity de bir bakıma bağlı kitaplara. The Gods Themselves konsept olarak okuduğum en ilginç kitaplardan.

    çaksu

    @Rust in Peace., Aynen doğruluk payı var da.. aldığın keyfi azaltan bişey değil bence. Hatta ilerledikçe dili de değişti haha. Tasvir dozu bi tık arttı. Anlatım tarzı mizahileşti…

    İlk kitaptaki kadın yokluğu ama baya göze batıyor cidden. Bi de sigaralar sdfg. Ridley Scot’ın atari reklamı gibi.

    Değişik bi keyfi de var.. ani zıplamaların “oha savaşa gidiyoduk chapter arasında oldu bitti mi lan” ların. Hafif nabız artıran bi tarafı var. En sevdiğim insanlardan Gene Wolfe’un Book of the Long Sun serisi… Son bölümlerinde çok benzer bi yol izliyor o da.. Karakterler konuşuyorken kes… aniden bombalar altında kaçmaya çalışıyoruz bir hafta sonrasında.. haha. Şimdi anladım biraz, Vakıf’a gönderme olabileceğini.

    Biraz cheesy pulp frekansını da yakalarsan çok tatlı.

    Frostauðn

    @çaksu, Koca bir seriye giriş yapmışsın hayırlı olsun ben de seriye başlamayı planlarken kitapların kronolojik olarak farklı olması vs derken tavsiye edilen okuma sırasını uzun uzun araştırmıştım. Bir seriye girmeden önce her zaman yaptığım bir şeydir seri hakkında ön bilgiye sahip olmak. Benim araştırdığım kadarıyla en aklıma yatan sıralamayı atayım buraya not etmiştim uzun zaman önce.

    1- End Of Eternity

    (Sonsuzluğun Sonu, tekil kitap)

    Vakıf Serisi:

    2- Foundation (Vakıf)

    3- Foundation and Empire (Vakıf ve İmparatorluk)

    4- Second Foundation (İkinci Vakıf)

    5- Foundation’s Edge (Vakıf’ın Sınırı) (ilk büyük şok)

    Robot Serisi:

    6- Caves of Steel (Çelik Mağaralar)

    7- The Naked Sun (Çıplak Güneş)

    8- The Robots of Dawn (ikinci büyük şok)

    9- Robots and Empire

    Tekrar Vakıf Serisi:

    10- Prelude to Foundation (Vakıf Kurulurken) (son şok ve artık başka kitaplar size boş ve anlamsız görünecek)

    11- Forward to Foundation (Vakıf İleri)

    12- Foundation and Earth (Vakıf ve Dünya)

    Galaktik İmparatorluk Serisi :

    13- Toz Gibi Yıldızlar

    14- Tanrılar ve İmparatorlar

    15- Zamandan Kaçış

    Bütün bu kitapları okuduktan sonra seri içinde hayati önemi olmayan ama aynı gerçekliklerde geçen Kısa Robot Hikayeleri:

    16- The Complete Robot*Robot Dreams

    17- Robot Visions

    18- Gold: The Final Science Fiction Collection

    çaksu

    @Frostauðn, Ohohoo vauvvv. Böyle görünce korkarım yaa sdfg. Ama gelecekte devam edersem, ya robotlara başlayarak, ya Foundation’s Edge ile belki direk, burayı tekrar bi kontrol ederim muhakkak.

    Sağolasın eline sağlık <3

    Bi de sen hepsini okudun mu omg

    Frostauðn

    @çaksu, Yok ya okumadım böyle bakınca gerçekten göz korkutuyor :)

    Mesela Star Wars’a girmeden önce de baya araştırıp tavsiye edilen bir sırayla izlemiştim ve seriyi çok beğendim. O yüzden bir seriye girmeden önce kitap, film fark etmez hep araştırırım önce tavsiye edilen sırayı belirlerim sonra o sırayı takip ederim.

    Yiğit

    @Frostauðn, ben tavsiye sıralarını gram iplemiyorum. Önce çıkanı önce izlemek/okumak lazım bence. 90larda öncül üçleme çıkana kadar ilk SW üçlemesini millet milyon kez izlemişti ama tavsiyelere baksan ilk önce öncül izlemeyi izlemek lazım.

    Rust in Peace.

    @Yiğit, bunun istisnası olan durumlar var (bkz. Iain M. Banks Culture serisi) ama tüm kitaplar, filmler birbirine bağlıysa çıkış sırası dışında tüketilmez. Sw için de hep aynısını düşündüm, 1,2,3,4,5,6 diye izlemek dünyanın en saçma şeyi. 4,5,6,1,2,3 yani çıkış sırası dışında izlemek dışı kabul edilemez ilk izleyişte benim açımdan

    Yiğit

    @Rust in Peace., yani adam ilk filmleri çıkardıktan sonra “beyler 20 yıl sonra yenisi gelecek onları izlemeden bunu izlemeyin” diyecek hali yok. Önce izlenmesi gerekeni önce çekersin.

    Orta Dünya için de önce Silmarillion’u okuyun derler. Silmarillion çıkmadan önce lotr 100 milyon satmıştı amk.

    Frostauðn

    @Yiğit, Yalnız Middle Eath evreninde gidip ilk Silmarillion oku diyene hiç rastlamadım yapılacak işte değil tartışmasız ilk LOTR oku sonra bir Hobbit at sonra diğer hikayelere dal derim. Burada benim yaptığım sıra tüketim açısından okuyanı izleyeni seriyi daha sevdirmek için ve işte o şok anlarını daha iyi yansıtmak için hayranların öneri sırası. SW’de izlediğim sırayı hatırlamıyorum ama o sırayla izlemesem bu kadar beğenmezdim.

    Zaten burada sıra kronlojik sıra değil tarih kitabı okumuyoruz ki bir fantezi dünyasına giriş yapıyorsun tabi daha sonra bu seriyi otur hatmet ama ilk giriş için böyle sıralar faydalı çünkü hiç bilmeyeni seriye en güzel şekilde sokuyor sonuçta seriye devam edebilmek için heyecanı diri tutmak lazım bu sıralarda onun için yapılıyor.

    Yiğit

    @Frostauðn, Hobbit Lotr’dan önce okunmalı. Silmarillion’u ilk öneren listeler de var çünkü kronolojik açıdan başlangıç o. Star Wars örneğinde de episode 1′in ilk önerilmesi de yine kronolojik. Öteki türlü kişinin kendi yorumuyla “şunları önce oku seriden soğumazsın” demesini kavrayamıyorum. Lotr en iyi kitap olduğu için ilk onun okunması kişiyi seriye direkt bağlayabilir ama öncesinde Hobbit’i okumadığı için bazı detayları kaçırır. O yüzden ya yayınlanma sırasına göre ya da lore kronolojisine göre takip etmek en makûlu

    Frostauðn

    @Yiğit, Ben böyle düşünmüyorum lore kronolojisi takip etmek bana saçma geliyor yaratım sürecinin özünde var önce bir hikaye ile girer sonra sevilince diğer detayları dokur yaratıcı (yönetmen, yazar) o yüzden bence kronolojik sırayı asla takip etmek için doğru bulmuyorum. Orta dünya için ilk lotr la girsen çok da bir şey kaybetmezsin zaten çok kapsamlı bir kitap pek çok açıdan. Hobbit ile de girilebilir ancak her şey bir hobbit kovuğunda başladı o yüzden Lotr bence giriş için ideal. :)

    Frostauðn

    @Frostauðn, Bu arada hobbit girişini lotr girişiyle karıştırdım uzun zaman oldu izlemeyeli okumayalı orta dünya. :)

    Zaten hobbit veya lotr ile başlamak arasında ciddi fark görmüyorum sadece bu ikisinden başka bir kitapla girmeyi doğru bulmuyorum. Silmarillion ile başlarsan sıkılıp bırakmak çok normal dili çok ağır ve bir nevi taslak şeklinde ilk giriş için gerçekten çok yanlış bir tercih olur.

    Raddor

    @Yiğit, öncül eser çekmek yasaklanmalı. Tavsiye sıralarını dikkate alıp önce öncüllerden başlarsan, bakıyorsun adamlar bir sürü şey yaşıyor aralarında; sonra orijinal esere gelince diyorsun ki “ya hani bunların arasında bir sürü şey geçti ama o kadar şey olmamış gibi davranıyorlar birbirlerine?” Ee çünkü yaşanmadı kardeşim, yazar onların hepsini sonradan zıçtı, kendi de bilmiyordu.

    Rust in Peace.

    @çaksu, ben sana özetleyeyim tüm robot ve foundation kitaplarını okumuş biri olarak. Galactic İmparatorluğu okumasan da olur kimsenin ayılıp bayıldığı bir seri değil.

    Foundation orijinal üçleme öncelik (okuduğun üçleme). Daha sonrasında Foundation’s Edge okuyabilirsin direkt ya da robottan sonra okuyabilirsin. İki türlü de farklı bir deneyim ama inan hiç farketmez, yine de ben robottan sonra öneririm. Ben öyle yaptım. Sonra robot tüm 4 kitap, I,Robot da sıkıştırırsın araya çerezlik. Bunlardan sonra Foundation and Earth geliyor, bundan önce End of Eternity de okunursa çok iyi olur. En son da prequel’lar geliyor, Prelude To Foundation ve Prelude To Foundation. Bunu dışında hiçbir sıraya güvenme, tek değişebilecek şey dediğim gibi Edge’i ya robottan önce ya da robottan sonra okursun çok bir şey değişmez.

    çaksu

    @Rust in Peace., Ohohoh eyvallah çok sağol. Bunları aklımda tutmam imkansız ama ilerde geri dönüp bakarım muhtemelen, hem senin yorumuna hem Frostauðn’unkine.

    <3

  46. şeyh hulud says:

    İsveç’ten bir takım karbon bazlı yaşam formları yeni albüm yapmış:

    https://youtu.be/5oZc-jyYVNo

    Yellow Eyes

    @şeyh hulud, Fırsat bulup bir türlü dinleyemedim şu albümü. Hatırlattığın iyi oldu.

    şeyh hulud

    @Yellow Eyes, Yeni Carbon Based Lifeforms albümlerini pek sevmiyorum ama bu seferkinden kısmen de olsa eski albümlerin tadını aldım.

  47. ismail vilehand says:

    Gece son seansta Oppenheimer’ı izledim. 2012 öncesi benim için sinemanın yeni tanrısı olan ancak son 3 filmi ile hayal kırıklığına uğratan Nolan’a verdiğim son şanstı. İyi ki vermişim. Filme bayıldım.

    Yalnız şöyle bir durum var, en ön sıra hariç salon full dolu olarak izlemeye başladık. İlk 1 saat sonrasında 5-6 kişi salondan ayrıldı. Sonra araya çıktık, geri döndüğümde salonun yarısı yoktu. Film bitene kadar kalkıp gidenlerin ardı arkası kesilmedi. Filme full salon başlayıp çeyrek salon ile bitirdik.

    Filmi bitirmeden kaçıp gidenler haklı. Konuyla aşırı derecede alakalı bir atom bombası aşığı değilseniz sinemada paranızla yazık etmek yerine filmin nete düşmesini bekleyin.

    Aslında full diyaloglarla geçen bir filme göre fazlasıyla hareketli olmuş. Sekanslar çok kısa, sürekli sahneler değişip farklı zaman ve mekanlara geçiş yapıyor, bu da filmi diri tutuyor. Ama dediğim gibi konuya vakıf olmayanlar için tam bir işkenceye dönüşmesi kaçınılmaz.

    Casting mükemmel ötesi. Her oyuncu üst düzey oynamış. Bilmem kaç mm imax komple gereksiz. film komple diyalog zaten, 2-3 dakika da atom bombası patlaması. Hepsi bu.

    Dijital platform filmlerini ayrı tutarak konuşuyorum; daha önce de belirttiğim gibi sinemadan soğumuş, hatta nefret eder hale gelmiştim. “Mad Max: Fury Road” sonrası hiç bir sinema filmini beğenmemiş bir eski sinema sever olarak ilk defa bir filmden memnuniyetle ayrıldım.

    Nolan bu işi biliyor. Tenet ve Interstellar gibi sikim sokum şeyler yerine Dunkirk ve Oppenheimer gibi şeyler çekmesine ben razıyım.

    Frostauðn

    @ismail vilehand, Abi niyetim yargılamak değil ama Dunkirk’ü ben hiç beğenmemiştim tam olarak neden beğendiğini neyini beğendiğini paylaşablir misin?

    ismail vilehand

    @Frostauðn, Dunkirk’ü ben de öyle aman aman beğenmedim zaten. Demek istediğim şey Dunkirk tarzı bir Nolan filmini Interstellar veya Tenet gibi filmlere her türlü tercih ederim.

    Yiğit

    @ismail vilehand, abi bence Dune süperdi ya. Sinema etkisiyle mi beğendim demiştim ama geçenlerde tekrar izlediğimde ilk izleyişimden çok daha sevdim. Part iki çıksa da izlesek.

    çaksu

    @Yiğit, Harika olacak!

    https://youtu.be/_YUzQa_1RCE
    Dune: Part Two | Official Trailer 2

    ismail vilehand

    @Yiğit, Dune benim sinemaya küskünlüğümün zirve dönemine denk gelmişti. Hala izlemedim. Part 2 gelsin, ilk filmi evde izleyip ikinci filme sinemada gideceğim.

    Dysplasia

    @Yiğit, Kitaplarını okumamış biri Dune’u ne kadar beğenebilir, ben çok kestiremiyorum. Yönetmenin pek bir işe hizmet etmeyen yavaş çekim sahnelere harcadığı zamanı karakterler arası etkileşime ve karakter anlatımına harcaması gerekiyormuş gibi geliyor.

    Raddor

    @ismail vilehand, oh be Interstellar’ı sevmeyen biri sonunda. Ayrıca Mad Max: Fury Road deyince de kalbim çarptı, bir anda beklentim fena yükseldi.

    Balkan ülkelerinde en çok izlenen film Barbie iken, bizde Oppenheimer olmuş. Buradan çok tespit çıkarılır ama ben bu bilgiyi verip kaçayım.

    çaksu

    @Raddor, Fury Road şaheser ya. Lafı geçince katılmadan edemiyorum.

    şeyh hulud

    @çaksu, @ismail vilehand, @raddor, Mad Max: Fury Road Black & Chrome Edition’ı seyrettiniz mi? O filmi siyah beyaz seyretmek de güzel ayrı güzel. Değişiklik olsun diye arada o versiyonunu tercih ediyorum.

    Raddor

    @şeyh hulud, onu da çok övüyorlar. O zaman bir dahaki izleyişimde siyah beyaz versiyonunu tercih edeceğim.

    ismail vilehand

    @Raddor, Interstellar ve Tenet övenlerin büyük kısmı IQ düşük gözükmesin diye öyle yapıyor bence.

    Oppenheimer’a cumartesi gecesi barların, kafelerin, kulüplerin dolu olduğu bir semtte gittim, gençler yanlarında kızlarla falan gelmiş filme, kalkıp bağıracaktım siktirin gidin eğlenin amk diye. Cumartesi gecesi 3 saatlik atom bombası filmi mi izlenir? Millet kafayı yemiş.

    Yiğit

    @ismail vilehand, tavsiyem dumanlanıp izle. Tadı bir başka oluyor o zaman. Tam o kafada, seni alıp götürür.

    Raddor

    @ismail vilehand, abi Interstellar’ı sevmiyorum ama bizim gibi sevmeyeni epey fazla. Ben bir an Inception’la isimlerini karıştırarak yazdım. Yanlışlık oldu, kastettiğim Inception’dı. Sevmeyeni görmedim ama ben beğenmiyorum o filmi de.

    ismail vilehand

    @Raddor, ben Inception’a bayılıyorum ya. Daha önce de dediğim gibi 2012 ve öncesi bütün Nolan filmleri süper bence.

    çaksu

    @Raddor, Bence de Inception mükemmel sdfg. Birlik olamadı PA ahalisi. Mindfuck’ı, popcornluğu, görseliği, temposu vs… Hem biraz kafa yoruyor olup hem geniş kitlelere çok rahat hitap eden, herşeyi tam kıvamında, görülmesi zor bi iş olduğunu düşünüyordum Inception’ın. (ınının ınının ınının…)

    Raddor

    @çaksu, @ismail vilehand, ikinci kez izlemem gerek sanırım, ilkinde üniversite bebesiydim.

    ismail vilehand

    @Raddor, izlemelisin. Çok ince işlenmiş mükemmel bir film.

    şeyh hulud

    @çaksu, Ben Paprikacıyım.

    deadhouse

    @şeyh hulud, Harikulade bir yapım. İnception’la kıyaslamam ama (bence anime animeyle kıyaslanır) Paprika inanılmaz bir film. Ghost in the Shell ve Akira kadar iyi.

    Ghost in the Shell 10
    Akira 10
    Perfect Blue 10
    Paprika 9,9
    Millenium Actress 8,5

    şeyh hulud

    @deadhouse, Paprika’yı her izlediğimde kafamda film için farklı bir senaryo yazıyorum, buna oldukça müsait bir yapısı var. İlk yarısında olay örgüsünü az çok takip edebiliyorsun ama ikinci yarıda ipin ucu kaçıyor, tıpkı çocukluğundan beri reklam bombardımanına ve internetteki rastgele içeriğe maruz kalan insan beyninin çöplüğe dönmesi gibi hayal ile gerçek tamamen birbirine giriyor. Satoshi Kon’un televizyon için yaptığı 13 bölümlük Paranoia Agent diye bir seri vardır, o da hoş bir iştir, bakmadıysan önerebilirim.

    deadhouse

    @şeyh hulud, Çok anime izlediğimi söyleyemem. Genellikle Kon usulü veya Akira usulü bilim kurgu anime seviyorum. Altyazısı varsa izlerim.

    şeyh hulud

    @deadhouse, Satoshi Kon’un zamanında film yapmak isteyip çeşitli nedenlerle hayata geçiremediği fikirlerini toplayıp bir araya getirdiği bir dizi Paranoia Agent. Satoshi Kon’un diğer filmlerinde işlediği temalara oldukça yakın karanlık bir tarzı var, gerçeklikle kurulan ilişki, escapism, toplumsal histeri gibi şeyleri işliyor. Muhtemelen şimdiye kadar gördüğüm en yaratıcı “villain” konseptine sahip, neden olduğunu söylemeyeyim. Düzgün Türkçe alt yazısı var mı bilmiyorum. İngilizce alt yazı veya dublajlı izlemek mümkün.

    deadhouse

    @şeyh hulud, İngilizce altyazı varsa tamamdır. Bu gözler hiçbir dünya dilinde altyazısı olmayan film gördü. :)

    çaksu

    @şeyh hulud, Haha o da başka güzel <3 Satoshi Kon'un görselliği akışı editleri benzersiz. Nolan'ın da böyle bi konseptle popüler kültürü damgasını vurabilmesi. Community bahsi de geçmişti yukarda sdfg

    https://www.youtube.com/watch?v=6DhW4NEceBs
    "there's so many layers!"

    Raddor

    Barbie geçti bizde de. Bu yorumum anlamını yitirdi.

    şeyh hulud

    ismail vilehand, en son Dune’u kısılmış projeksiyon ışığı yüzünden yarı karanlık izleyince sinemaya gitmemeye yemin ettim. Oppenheimer’da sinemada izlemeye değer görsel anlamda özel bir taraf var mıdır emin değilim. Ben de daha sonra bir ara evde izlerim herhalde.

    çaksu

    @şeyh hulud, Benden kopya mı çektin itiraf et :p Tamamen aynı valla benim de. The Northman’de bi düşündüm ama gitmedim. Dune 2 belki güz civarı.

    Cryosleep

    @şeyh hulud, Dune’a gittiğimde salonun ses sistemi filmin ilk çeyreğinde bozuktu, ondan dolayı filmden çok koptum ve bildiğin ıkına sıkıla bitirmiştim filmi. Bir ara tekrar izlemeyi düşünüyorum. Sinemada izlediğimden daha çok eğleneceğim kesin gibi en azından.

    ismail vilehand

    @şeyh hulud, dediğim gibi atom bombası fetişin yoksa sinemada izlemek çok da gerekli olmayabilir. Yıllarca duvar kağıdı olarak mushroom cloud kullanmış bir atom bombası aşığı olduğum için soluksuz izledim. Film full diyalog zaten.

    Rzeczom

    @ismail vilehand, sonunda birisi söyledi. interstellar bombok bir iştir. özellikle de sonu.

    Cryosleep

    @Rzeczom, Lisede Interstellar izlediği için kendini çok zeki zanneden bir arkadaşım vardı (ve diğer bir çok saçma sapan şey ama o bende kalsın), yıllar sonra izlediğimde filmin hiçbir olayının olmadığını fark ettim. Nolan standartlarında meh bir filmdi. (En sevdiğim Nolan filmi hala The Prestige, sonra Memento, sonra da Oppenheimer, Batman filmlerini hariç tutarsak (ki tutsak da listem değişmezdi lol))

    ismail vilehand

    @Rzeczom, Interstellar uzak ara en sevmediğim hatta tek nefret ettiğim Nolan filmi. Gereksiz duygu sömürüsünden başka bişey değil.

    Noumena

    @ismail vilehand, Ben de Oppenheimer’ı İzmir Mavibahçe Imax salonunda izledim ki sanırsam Türkiye’deki en geniş Imax salonlardan biri burası. Bu sebeple zaten filmin seyir zevki ile 1-0 önde başladım filme. Ayrıca salon full dolu idi ve filmden hiç ayrılan olmadığı gibi herkes pür dikkat filme odaklanmıştı dipnot olarak belirteyim salonda çıt yoktu 3 saat boyunca.

    Filme gelecek olursam; Nolan’dan beklenmeyecek kadar politik ama aynı zamanda Nolan’ın imzası olan o (weird) gergin hava sayesinde 3 saatlik filmi sıkılmadan kendini izletmeyi başardı. Herkese göre bir film değil bu. Sevmeyenini de anlayabilirim zira konu atom bombası olunca tahmin edilen mindfuck senaryolar veya über sci-fi sahneler yok. Burada filme adını veren karakterin bir hayat öyküsü var. Kendi mesleğimden ötürü (kimya) bütün karakterler o kadar tanıdıktı ki filmin içine çok kolay girebildim. O yüzden filme bayıldım açıkçası. Başroller ve yardımcı roller (Matt Damon bile) çok iyi. Cillian ise zirvede. Bu rol için yaratılmış sanki. Sese ayrı bir parantez açmam gerek, çünkü filmdeki ses kurgusu ve editlemesi mükemmel. Akademi es geçerse büyük şaşırırım. Görsel efekt için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama zaten önemli de değil. Ses kullanımı ile fazlasıyla etkileyici.

    Uzun lafın kısası, ben de Nolan’dan razıyım. İyi ki varsın hasta herif :)

    Not: Interstellar’ı sevemeyenlerdenim ben de :)

  48. Raddor says:

    Hayat; Spotify’daki en popüler Slayer parçasının Delusions of Saviour olması kadar tuhaf bazen…

    Rzeczom

    @Raddor, hahaha. ne zaman slayer dinlemek istesem hep aklıma gelir, çok doğru.

    Cryosleep

    @Raddor, o sıralamanın olayı galiba yakın zamanda en çok hangisin dinlendiği ve evet, yine de garip. Yeni bir albüm falan çıktığında da o albümden şarkıların listenin en yukarılarında gözükmesi de cabası.

    Raddor

    @Cryosleep, yeni albümlere bir anda dinleyici yüklenmesi olduğu için anlarım da Repentless çıkalı yıllar olmuş; kaldı ki Delusions of Saviour tam anlamıyla parça bile değil.

    Ne zaman keşif için herhangi Metal parçasının şarkı radyosuna girsem veya Spotify’ın tavsiye listelerine baksam o parça var. Her yerde karşımda, bıktım.

    Ubeydullah İndiroğlu

    @Raddor, Spotify’ın algoritmasının sikkoluğu.

    Otomatiğe bağladığında bende de illa ki bir Delusions of Savior patlatır. Testament’in de For The Glory Of…’u aynı şekilde. En çok dinlenir olma sebebi de Spotify’ın algoritması sebebiyle sana bana herkese o parçanın denk gelmesi. Zaten 1.5 dakika, bazen atlatmıyorsun bile, dinlenmiş sayılıyor.

    Ulan yüz yıl öncesinin analog muadili Winamp’ın shuffle algoritmasını yakalayan olmadı be.

  49. çaksu says:

    Muhabbeti oluyorken.. Memento filminin kaynağı olan kısa hikaye… Yazan Chris’in kardeşi Jonathan Nolan. Memento Mori. Oddcast bölümünden dinlemeyi tavsiye ederim. <3

    https://open.spotify.com/episode/51ITXjavraKCxO8RVTOCPk?si=e02d4709728a428a

  50. Melkor says:

    Oppenheimer hype’ını karşılamayan, vasat, kurgusu sıkıntılı, çok eli yüzü düzgün çekilmiş, müthiş oyunculukların olduğu (robert downey jr muazzam oynamış), nolan’ın üçüncü boşunu yaptığı bir film olmuş. Kardeşi Jonathan Nolan’ın senaryosunu yazmadığı dunkirk, tenet ve bu filmde eksikliği aşırı belli oluyor. Sen biyografi çekme dayı. Yer yer nolan’dan beklenmeyecek şekilde politikleşen film bu noktada tam da ondan beklenecek şekilde bayağılaşıyor. Zira politik duruşu her zamanki gibi. Barbie ile ikisinin bu kadar gündemi meşgul etmesi gıcığıma gitse de sinemanın geleceği açısından dönemeç olabilir.

    çaksu

    @Melkor, İnternete düşünce izlerim muhtemelen, aylar sonra. Severim gibi de hissediyorum. Ama Red Letter Media’nın yaptığı şu sekansa baya güldüm :p

    https://youtu.be/k3irn5SxXLA?t=2736

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.