# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
LINKIN PARK – The Hunting Party
| 26.07.2014

Linkin Park geri döndü.

“Linkin Park sünnet gibi bir şey lan. Onu dinlemeden metalci olunmuyor.”

Yaklaşık 7 sene önce, bir arkadaşımın LINKIN PARK hakkında sarf ettiği cümleyi okudunuz.

2000’lerin başlarında çocukluk-gençlik arası o acayip dönemi yaşadıysanız ve şu an rakmetal dinliyorsanız muhtemelen sizde izleri olan bir gruptur kendileri, diye düşünüyorum. “Hayır ben Gorgoroth’la başladım” diyecek kadar trve bir çocukluk geçirdiyseniz bilemem. Benim Mustafa Sandal’la bile anılarım var. Bu bilgiyle ne yapacağınız ise size kalmış.

LINKIN PARK’ı kısaca üç döneme ayırabilirdim. İlki, “Hybrid Theory” ve “Meteora”nın bulunduğu, içinde grubun tarihinin en değerli, hâlâ ara sıra geriye dönüp baktığım parçalarını barındıran nu-metal dönemi. İkincisi, “Minutes to Midnight” ile grubun iyiden iyiye yumuşadığı ve metalcimsi (?) kimliğini bir kenara bırakıp pop rock’a, sıradanlaşan her şeye kapılarını açtığı dönem. Üçüncüyse, LINKIN PARK müziğine yerleşmeye çalışan gerek “daha kötü pop”, gerek “elektronikli kop kop” olsun, böyle değişik değişik, acayip öğelerle grubun iyice yavanlaşması, sıkıcılaşması, saçma sapan bir şeye dönüşmesi hikayesini işleyen “A Thousand Suns” ve “Living Things” albümleri. Muhtemelen çoğunluğun anıları “Numb”, “Faint”, “Papercut”, “In the End” ve daha bir çok ağza takılan parçanın bulunduğu ilk dönem üzerinde yoğunlaşıyor. Hepiniz “Numb”ın sözlerini hâlâ biliyorsunuz. Yalan söylemeyin.

“WAR” ÇOK GÜZEL DEĞİL Mİ YA? SOLOSU VAR LAN? Ayrıca hayır, “Ace of Spades” demeyin… Neyse, konuya döneyim ben.

Bir grup müziksever tarafından zaten satılmış bir dava ürünü olarak nitelendirilen nu-metal’i başlarda dava olarak edinip daha sonra onu da satmasıyla nu-metalciler tarafından da “davayı sattılar” diye tanımlanarak ayrı bir trajikomik üne kavuştu LINKIN PARK. En son geldikleri yavan elektronikli pop rock’ı da satabilecekleri daha kötü bir tür falan kalmayınca, radikal bir karar alıp başa dönmeyi düşündüler büyük ihtimalle. Zaten grubun albümden önceki bir açıklaması da “Bizler 18 yaşlarında değil, 37 yaşlarında sert müzik yapan insanlarız” olmuştu. Sonuç ise “The Hunting Party”.

“The Hunting Party”, LINKIN PARK’ın, ilk döneminden sonra yıllar içinde giydiği tüm zevksiz gömleklerini çıkartıp attığı, bununla da yetinmeyip üstüne benzin döküp yaktığı bir albüm. Hatta bununla da kalmayıp, en baştaki nu-metal tavrını dahi daha bir alternatif metal kıyılarına yaklaştırmış. Daha direkt, amaca yönelik, çoğunlukla güzellikten öte “gaz” amacı güden riflerle dolu, iyi bir albüm var elimizde. Daha açılış parçası “Keys to the Kingdom”ın başlangıcıyla “Beklemediğin bir şey var bende,” diyor açık açık ve ekliyor, “yıllardan beri duyduğun şey ‘ben’ değildim.”

“…yıllardan beri duyduğun şey piyasa kaygılarımdı.” Evet. “Kaygı” kelimesini günlük hayatımda da oldukça fazla kullanmaya başladım bir süredir ama benim LINKIN PARK’ın evrimiyle ilgili anladığım şey, değişen müzik piyasasına ayak uydurma çabasıydı. Bu çabanın yerini grubun yapmayı daha iyi bildiği bir şeyin alması, haliyle yapılan işteki olmuşluk hissini de sağlamlaştırıyor. “War”un 40. saniyesindeki o gergin duraksama bile grubun isteklerini anlatır nitelikte. LINKIN PARK, kendi istekleri doğrultusunda olabildiğince sert ve olabildiğince heyecanlı artık. Müzik yapmaya başladıkları gün kadar heyecanlı. Bazen klişe yollarla, bazense kendilerine özgü buldukları yeni şeylerle müziklerini hiç olmadığı kadar olgun bir noktaya taşımışlar. Genel olarak ilk dönem kadar ağza takılası değil belki fakat o zamanlardan daha olgun bir LINKIN PARK’ın bizlere gülümsediği aşikar. Sonuçta bu grup beste yapısı konusunda “A Line in the Sand”deki kadar rahat bir kararlılık sergilememişti hiç.

Konu, yıllar boyu çekilen ızdıraptan sonra bu tarz bir albümle alınan derin bir nefes olunca, üstünde durulması gereken noktaların artılar ve eksilerden daha farklı olmaları gerektiğini düşünüyorum. Dünyanın en güzel albümü değil. 10/10′luk da değil. Fakat kimin umrunda? İkinci ve üçüncü dönem sıkıcılıklarına inat patlayan bir albüm var önümüzde ve gerçekten çok fazla güzel an barındırıyor. Bu güzel anların hiçbiri ağza takılmaya çalışmak gibi bir amaç gütmüyor. Hiçbiri gözleri kapalı bir şekilde nokta atışı melodiler peşinde değil. Hiçbiri ne düşündüğünüzü umursamıyor bile. Ve bunlara rağmen, belki de LINKIN PARK’ın yaptığı en LINKIN PARK albüm. Yıllardan sonra grubun bir sonraki albümünü inanılmaz merak ettiren bir şey “The Hunting Party”, “lütfen bu kafayla devam edin” diye yalvartarak.

LINKIN PARK şu an ortaya çıkmış bir grup olsaydı bu kadar değer görmezdi haklı olarak. Fakat şu an internet kullanıcısı genç kesimin önemli zamanlarına denk gelen, hoş bir grup olduğu için birçok kişiyle arasında müzikaliteden öte duygusal bir bağ taşıyor. O kişilerden biri de benim ve “The Hunting Party” beni durduk yere inanılmaz mutlu eden bir albüm oldu. Sizin de aynı şeyleri hissetmenizi umuyorum ve “War” dinlemeye geri dönüyorum. Not da sembolik. Albüm güzel. İyi dinlemeler.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.00/10, Toplam oy: 61)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2014
Şirket
Warner Bros. Records
Kadro
Chester Bennington: Vokal
Rob Bourdon: Davul, perküsyon
Brad Delson: Lead gitar
Dave "Phoenix" Farrell: Bas gitar
Joe Hahn: Turtable'lar, sample'lar, programlamalar
Mike Shinoda: Vokal, ritim gitar, klavye

Konuk müzisyenler:
Page Hamilton: Vokal ve gitar (All for Nothing)
Daron Malakian: Gitar (Rebellion)
Tom Morello: Gitar (Drawbar)
Rakim: Vokal (Guilty All the Same)
Şarkılar
1. Keys to the Kingdom
2. All for Nothing
3. Guilty All the Same
4. The Summoning
5. War
6. Wastelands
7. Until It's Gone
8. Rebellion
9. Mark the Graves
10. Drawbar
11. Final Masquerade
12. A Line in the Sand
  Yorum alanı

“LINKIN PARK – The Hunting Party” yazısına 11 yorum var

  1. Berca B. says:

    Linkin Park’ı cidden hayatımda hiç dinlemedim, Limp Bizkit ve Korn’un hep çok çok arkasında geldiler bana. Ama şu cümleye öldüm:

    “Bir grup müziksever tarafından zaten satılmış bir dava ürünü olarak nitelendirilen nu-metal’i başlarda dava olarak edinip daha sonra onu da satmasıyla nu-metalciler tarafından da “davayı sattılar” diye tanımlanarak ayrı bir trajikomik üne kavuştu LINKIN PARK.”

  2. northern says:

    oha emsilerin allahı da konuk lan. sırf senin için dinledim rakim. şarkı bayat ama olsun. yine de iki kelamınla bana paid in full açtırdın. i ain’t no joke!

  3. ÖNCÜL says:

    Kritikte bahsedilen adam benim, Mustafa Sandal da dahil. Ortaokul seviyesinde ingilizcemle ilk iki albümün nerdeyse bütün sözlerini biliyordum. Gel gör ki MTM’den sonra aramıza uzun bir ayrılık girdi. Yalnız kritik ve videolar merakımı cezbetmeyi başardı.

  4. saw you drown says:

    Çok iyi bir geri dönüşüm. Yazıda çok iyi anlatılmış bu durum. Artık piyasa kaygısı yerine nihayet kendileri olmayı başarabilmişler.

  5. Osman says:

    Liseli Propagandhi. Bana uyar, 7/10.

  6. Wildchild says:

    Baya iyi albüm. Mark the Graves, Final Masquerade ve A Line in the Sand gibi baya baya dehşet şarkılar var. Linkin Park yorumlamam çok garip çünkü 4-5 yıldır yüzüne bile bakmadığım bir gruptu. Bu albümün ise hastası oldum zaten modern rock gruplarına ne kadar etiket/kalite oranına güvenebilirsiniz ki?
    İstediği hırsı,gazı,olgunluğu sonunda verebilen bir albüm. Elektroniksel pop rock hedeleri azalınca, rap vokalleri azalınca, alternatif rock/metal tabanlı şarkılar yapmaya başlayınca demekki oluyormuş.

    8.5 /10

  7. Gazapkulu says:

    Mtm’dan beri düzgün birşeyler geldi sonunda.Baştan sona tatlı tatlı dinletiyor şarkılar.Metal tınılarını,rifflerini ve rap vokallerini iyi harmanlamışlar bu sefer.Az ve öz sololar da cabası.

    A place for my head ruhu sızmış şarkılara kesinlikle.

  8. İlker says:

    Arkadaşın cümlesi muazzammış yalnız

    Onur Sancu

    @İlker, sünnet di mi? Ahaha. Hayatımın öyle bi anında söylemiş ki, beynime kazındı resmen.

    İlker

    @Onur Sancu, Hahah çok da doğru bi laf olmuş, benim için de geçerli denebilir hatta

  9. owlbos says:

    mustafa sandal konusunda yanlız değilmişim. gel bi sarılalım :’(

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.