# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ROTTING CHRIST – Κατά τον δαίμονα εαυτού
| 10.03.2013

Düşündüğünüz kadar kötü albüm değil.

Ufuk SÖNMEZ

Rotting Christ’la en son “Aealo” albümünde Başkomutan Sakis Tolis önderliğinde en kritik tepeleri ele geçirip düşmanı denize dökmüş, kutsal topraklara çıkarma yapıp, Zeus heykelini kaçırıp gemimize yüklemiştik. Açık denizdeki çatışmada birçok zırhımızı delmiş ama gene de karaya sağ salim çıkmayı başarmıştık. Kuşattığımız şehrin düştüğü haberinin ardından kendimizi “Aealo” nidalarıyla (aealo=fallen=düşmüş) zaferi kutlamaya meyhanede bulmuş, eşlerini savaşta kaybetmiş kasabadaki dulların ağıtları eşliğinde loş ışıklı sokaklardan meyhaneden dönerken, evimizin duvarında kırmızı boyayla kocaman harflerle “KATA TON DAIMONA EAYTOY” yazısını görünce “n’oluyo lan” tepkisiyle elimizi kılıcımıza götürmüştük.

“Aealo”, nerden baksanız kapağından şarkı sözlerine, bestelerden vokallere, oldukça gaz ve coşturucu bir savaş albümü idi. Yeni albüme geçmeden önce biraz Rotting Christ diskografisinden bahsetmek istiyorum.

Benim gözümde Rotting Christ’ın müziği 4 ana döneme ayrılıyor: İlk yıllardaki “Thy Mighty Contract” ve “Non Serviam” albümlerinin olduğu black metal dönemi, sonra “Triarchy of the Lost Lovers”, “A Dead Poem” ve “Sleep of the Angels” albümleriyle ulaşılan zirve dönemi, daha sonra “Khronos”, “Genesis” ve “Sanctus Diavolos”la karanlık müziğin başkalaşarak devam ettiği 3. dönem ve son olarak da “Theogonia“, “Aealo” ve “Kata Ton Daimona Eaytoy”lu, karanlık havadan iyice uzaklaşılıp coşturulan, daha direkt, epik ve gaz son dönem.

“Kata Ton Daimona Eaytoy (True to His Own Spirit = Kendi Ruhuna Sadık) da her ne kadar albüm öncesinde grup tarafından Rotting Christ’ın en karanlık, okült albümü olacağı söylense de, sound olarak tam da “Aealo”nun kaldığı yerden devam eden bir çalışma. Albüm isminin The Doors grubunun efsanevi vokalisti Jim Morrison’un mezartaşında da yazılı olduğunu hemen belirtelim. Şimdi albümle ilgili izlenimlerime geçersek eğer, albümdeki şarkılar birer birer yayınlandıkça açıkçası beklentim iyice düşmüştü. Çünkü besteler ve melodiler sanki “Aealo”dan fırlamış gibiydi. Sakis haricinde grupta başka bir elemanın kalmaması (kardeşi davulcu Themis hariç), Sakis’in yaratıcılık noktasında tıkanması, Rotting Christ’ın kendini tekrar eden bir formülizasyon düzleminin içinde bulmasına sebep oldu. Öyle ki albümde bazı şarkılar sanki “Rotting Christ riff generator” varmış da bu program tarafından yazılmış gibi duruyor.

“Theogonia”da duyduğumuz melodilerin benzerini “Aealo”da duyunca bunu tolere etmiş, pek yadırgamamıştım doğrusu. Bunu Rotting Christ karakterinin bir tezahürü olarak ele almıştım. Ancak bu sefer melodiler her ne kadar şarkıların içine iyi yedirilmiş olsalar da “biz bunu daha önceden dinlemiştik” refleksi galip gelince, Rotting’den her seferinde iyi ve farklı albümler dinlemiş biz dinleyicilerin tadı biraz kaçtı açıkçası. Rotting Christ, bırakın kötü albüm yapmayı, albümlerinde boş şarkı yapmayan bir grupken, karşılaştığımız şey gerçekten bu olunca insan ister istemez “abi şarkılar iyi de ben mi içine giremiyorum” tribine giriyor. Ama aslında öyle değil, son şarkılar gerçekten sıkıcı riflerle donatılarak albümün değerini düşüren nitelikte (bonus şarkı Welcome to Hell hariç). Oysa ki ilk 6-7 şarkı hiç de fena değil, gayet dinlenebilir.

Albümün pozitif noktalarıysa başarılı prodüksiyonu ve değindiği temalar. Her albümde kendine farklı ilham noktaları bulan Sakis, sadece Yunan kültürüyle yetinmeyip dünyanın çeşitli kültürel, tarihi ve mitolojik öğelerinden beslenmiş görünüyor. Örneğin ilk şarkı In Yumen-Xibalba’da Mayalar (Xibalba, Maya mitolojisinde ölüler diyarı olarak bilinen ve Maya ölüm tanrıları tarafından yönetilen bir yer olarak (“Place of Fear”) geçiyor), Gilgames’te ünlü Sümer destanı Gılgamış, Pycanka’da antik Slav iblisleri ele alınmış. Hatta Voodoo büyüsüye ilgili bir şarkı da var (Iwa Voodoo). Bunun haricinde duymaya alışık olduğumuz koral vokaller Sakis’in vokalleriyle birleşince zaman zaman kendimizi atmosferik bir ayin havasının içinde buluyoruz. Benim için tüm zamanların en iyi metal vokalistlerinden biri olan Sakis’in vokalleriyse bu albümde, en iyi şekilde ifade etmem gerekirse “savaş alanında bağırmaktan sesi kısılmış komutan sesi” niteliğinde.

Albümde en çok beğendiğim şarkılar In Yumen-Xibalba ile P’unchaw Kachun-Tuta Kachun oldu. Özellikle giriş parçasının 1:50′ye kadarki kısmı efsane. Sakis’in ayin yapan bir büyücünün vokallerine öykünmesi, şarkının o trans hali, gerçekten müthiş. 3. şarkı Grandis Spiritus Diavolos’un gitar solosu çok hoş, zaten albümde Sakis pek çok şarkıda sololarla şarkıları lezzetlendirmek istiyor. 5. şarkı Cine Iubeste Si Lasa, şüphesiz ki Rotting Christ tarihindeki en ilginç şarkılardan bi tanesi. Fantastik piyano nağmelerine eşlik eden bir başka büyülü kadın sesiyle, bir başka Rotting Christ. Denemeye değer. En son buna benzer bir ilginçliği “Aealo” albümünün son şarkısı Orders from the Diamanda Galas’la yaşamıştık. Sakis’in tabiriyle karanlığın prensesi olan Galas, Diablo oyunundan çıkmışçasına öyle etkileyici bir konuşma vokali performansı ortaya koymuştu ki, şarkı bitiminde “heralde bi quest verdi, bişey yapmam lazım” diye düşünüp, hemen bir koşu bakkala gidip 1 kilo yoğurt almıştım (quest completed).

Evet, daha önce “Theogonia” ve “Aealo’yu dinlememişseniz bu albümü sevmeniz olası, ancak söylediğim 2 albümden birini, hele hele “Theogonia” gibi muhteşem bir albümü dinlemiş biriyseniz, bu albümün sizi hayal kırıklığına uğratmaması mümkün değil. “Aealo”yu 7,5 puanlık bir albüm olarak gördüğümden ve bu albümü geriye doğru atılmış bir adım olarak düşündüğümden, 6,5′la 7 arası bir puan veriyorum. Yılların efsanesi Rotting Christ için kötü bir albüm olsa da, aslında fena bir albüm değil, dolayısıyla 7 puan uygun olacaktır.

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.26/10, Toplam oy: 57)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2013
Şirket
Season of Mist
Kadro
Sakis Tolis: Gitar, bas, klavye, prodüksiyon
Themis Tolis: Davul
Şarkılar
1- In Yumen-Xibalba
2- P'unchaw Kachun-Tuta Kachun
3- Grandis Spiritus Diavolos
4- Kata Ton Daimona Eaytoy
5- Cine Iubeste Si Lasa
6- Iwa Voodoo
7- Gilgames
8- Pycanka
9- Ahura Mazda-Azra Mainiuu
10- 666
11- Welcome To Hell (Bonus)
  Yorum alanı

“ROTTING CHRIST – Κατά τον δαίμονα εαυτού” yazısına 23 yorum var

  1. Eline sağlık, güzel bir kritik olmuş.

    Rotting Christ’ı çok az bilen ve bildiği kısımlara da delicesine bayılmayan bir insanım. Grup hakkında yorum yapacak son kişiyim belki de, ama yazıda verilen şarkılar albümün iyi şarkılarıysa, sonunu tamamlamamın bayağı zor olduğu bir albümle karşı karşıya olduğumu düşündüm, zira yazıdaki iki şarkıdan bir hayli sıkıldım. Sanırım Rotting Christ’ın tarzı genel olarak bana pek uymuyor. Tabii bunu grubun geçmişini bilmeden söylüyorum. Ama son 3-4 albümde duyduklarım, olumlu anlamda çok az etki etti bana.

    Yazıyı siteye koyarken şarkıları dinledim ve ilk andan bir şey dikkatimi çekti. Zaten yazıda da bahsi geçen “son 2 albüme benzer ögeler taşıma, son 2 albümün devamı olma” olaylarını da ayyuka çıkaracak şekilde, yazıdan dinlenebilecek “P’unchaw kachun – Tuta kachun”un 2:04′te giren melodisiyle, Aealo’dan “Noctis Era”nın 2:24′ünde başlayan melodi baya benziyorlar.

    http://www.youtube.com/watch?v=q9ush9IVKD4

    Yani tabii ki bambaşka melodiler ama genel his olarak, nota bileşenleri olarak, kısacası tat olarak bayağı yakın seçimler. Bu durum ilk andan dikkatimi çekti ve her ne kadar grubun evvelini bilmediğim için bir kanıya varamasam da, Ufuk’un yazıda bahsettiği “Sakis’in yaratıcılığının tıkanması” olayına yordum bu durumu.

    Ancak yine söyleyeyim, gruba dair bilgim çok sınırlı, yanlış düşünüyorsam da aaffola. :)

    Görkem Şahin

    @Ahmet Saraçoğlu, son dönem albümlerini ben de sıkıcı buluyorum, ama bence a dead poem ve sleep of angels a mutlaka şans vermelisin…

    Ufuk Sönmez

    @Ahmet Saraçoğlu, Görkem arkadaşımızın fikrine katılmakla birlikte sana Khronos albümünden şu şarkıyı armağan ediyorum(adama zorla sevdirecem grubu niyeyse yani.)

    http://www.youtube.com/watch?v=NOovW2945U0

  2. nepenthe says:

    Grubu ”A dead poem” albümünden beri takip eden birisi olarak, grubun müziğinin geçirdiği dönemler iyi şekilde sınıflanmış. Zirve yaptığı dönem konusunda da hemfikirim fakat ben Theogonia’dan sonra Aealo albümünü de şarkılardaki benzerlik nedeni ile çok fazla sevememiştim. Bu albümde de bu durum devam ediyor. Özellikle zirve yaptığı o üç albümde her ne kadar albüm içinde parçalar benzer gelse de çok içten olduğunu hissettiren o enfes melodiler sizi albümün içine çekiyordu. Theogonia’yı dinlemeyenler sevebilir kısmına da katılıyorum ama son üç albümü winamp’a atıp shuffle’ı tuşlarsanız muhtemelen bir süre sonra basıp basmamış olduğunuza emin olmak için tekrar bakmanız gerekecektir.

  3. Baybora says:

    Güzel kritik ve puana katılıyorum. Albümde böyle çok sevdiğim tek şarkı ”P’unchaw Kachun-Tuta Kachun.” Yine denildiği gibi kötü bir albüm değil,sadece Rotting Christ’ın standartlarından düşük biraz. AEALO’nun da altında kalmış ayrıca.

    Yine de bir süre sonra daha çok ısınacağımı düşünüyorum,yalnız abi,şu albüm kapağı cidden kötü ya. Önceden de söylemiştim bunu ama yine söylüyorum,hiç olmamış.

    Baybora

    Grandis Spiritus Diavolos’u es geçmem olmamış bu arada,o da çok iyi.

    Baybora Topaloğlu

    Ne demişim ben ya alla alla, mis gibi albüm.

  4. Ugur says:

    Güzel bir kritik eline sağlık.Grubun fanı olarak Sakis’in kendini tekrarlaması durumunu görmezden gelemediğini söylemeliyim.Yine de bu durum beni çok sıkmadığından üzerinde durmuyorum (fanboyluğumu yesinler).

    Bu albümde aslında farklı olan şey şarkı konsepti yaratmakta Aealo’dan daha başarılı olması.Şarkıların her biri farklı kültürlere ait okült efsaneleri, mitolojik hikayeleri anlatıyor.Şarkılarda Sakis, İspanyolca’dan Yunanca’ya Latince’den Rusça’ya farklı diller kullanmış.Bu açıdan bakıldığında konseptin ve verilmek istenen ruhani havanın başırılı olduğu söylenebilir.

    Albümde benim favorim ilk dinlediğimde aklıma eski bir Balkan türküsü olabileceğini getiren “Cine Iubeste Si Lasa”.Bu tahminimde de yanılmadım, zira: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=30823015 Heralde böyle bir türküyü alıp da kapkaranlık bir metal ayinine dönüştürmek ancak Sakis’ten beklenebilecek birşey olabilirdi.

    Gregorian girişiyle Sanctus Diavolos/Genesis dönemini anımsatan tamamı Latince “Grandis Spiritus Diavolos”, koro vokallerin coşturduğu “P’unchaw Kachun- Tuta Kachun” ve açılış parçası “In Yumen-Xibalba” albümün -bence- öne çıkanları.Gilgames ve Rusalka ikilisinin aşırı gereksiz, Sakis’e yakışmayan, bayık parçalar olduğunu düşünüyorum.

    Bu albümle birlikte bir “üç albümlük Rotting Christ dönemi” daha bitti.Açıkcası ben bundan sonra Sakis’in ne yapacağını daha çok merak ediyorum.Eğer bu albümdeki bir takım farklılıklar yeni bir dönem sinyaliyse ne ala.Değilse Aealo’dan sonra bu albümde de beni teğet geçen hayalkırıklığını üçüncü kez zaptedebilceğimi sanmıyorum.

    Ugur

    Bu arada “Welcome to Hel” şeklinde olacak.Tabi eğer şarkıyı kendileri yanlış yazmadıysa :) http://i.imgur.com/pf5aosh.jpg

  5. zafer says:

    Ufuk çok doğru yerlere değinmiş.

    Ben grubun Theogonia’dan sonra bahsi geçen tıkanma durumuna düştüğünü düşünüyorum. Bu etnik yaklaşımlar yaramadı Sakis’e.

    Albümde beni özellikle rahatsız eden şey Sakis’in Aealo’da yapmaya başladığı vokaller. Oldukça dijital ve o eski raw B.M. vokalinden çok uzakta. Ayrıca koro vokallerin bu kadar artması ve bolca “huh-hah” narasının atılması da son iki albümü bayık konuma getirmiş benim nazarımda.

    Beni en son vuran RC albümü Genesis’tir. Öncesi zaten efsane. Keşke o dönemlere doğru yeniden yol alsa grup.

  6. moon says:

    sakis yine yapmış yapıcağını mükemmel bi albüm gerçekten.non serviamdan beri takipte olduğum bi grup bu epiklik gerçekten r.c. yakışıyor. diğer black metalları gibi birbirini tekrarlayan rifler melodiler yok her parçası farklı bi hikaye farklı duygu hisleri bence aealo ya benzeyen arkadaşlara katılmıyorum o albümün her parçası güzeldi kulaklıkları takıp son ses gözleri kapatıp dinlediğimde 300spartalı filmin sahneleri gözlerimin önünden geçerdi bu albümde ise immortalls fılmin sahneleri geçiyor ve hissettirdiği duygu tam anlamıyla yerine ulaşıyor bence.bence diyorum çünkü bu albümleri gece yatakta kulaklık son ses gözler kapalı bi dinleyin nedemek istediğimi anlıcaksınız.

    Ufuk Sönmez

    @moon, zaten noctis era’nın en çok oy alan youtube yorumunda “sakis herhalde bu şarkıyı yaparken elinde gitarıyla 300 spartalı’yı izliyordu” gibi bi yorum var.

  7. Swedish says:

    Albümü henüz 1 kez bile tam çevirmedim.Rotting Christ i çok sevdiğimden olsa gerek albümün bir anda bitip tükenmesini istemiyorum.Açıyorum bir parça dinliyorum hop kapıyorum.Fakat şuna dikkat ettim sanki şu huh hah aooo hoh haaa tarzı ayin havası her parçada olunca sanki tüm parçalar birbirinin aynısı geliyor.
    Kritikte grubun geçmişini 4 parçaya bölme fikri çok hoşuma gitti ve sonuna kadar katılıyorum.Tepe yaptığı bölümd triarchy of the lost lovers albümü hiç sıkılmadan dinlediğim tek albümleridir.Bu yüzden istanbul konserinde 1 tane de olsa o albümden şarkı istiyorum.Son dönemde ise Thegonia albümüne bayılırım.Nemecic ve Enuma Elish parçaları gibi bir parça yapacaklarına hiç ihtimal vermiyorum.Son albüm her ne kadar o çizgide olsa da belirli rifff ve solosu yada nakaratı olan bir parçaya rastlayamadım.
    Dinledikçe fikirlerimin biraz daha değişeceğini düşünüyorum

  8. ali ihsan balı says:

    Bi kaç şarkı hariç sevemedim bi türlü. Benim için hayal kırıklığı olmaya doğru gidiyor.

  9. sambalici says:

    aşırı tek yönlü bir albüm olmuş, problemi orada bence. albümün hedeflediği şeyi benimseyip havasına girebilenlerin hayatlarının albümü olacağını tahmin ediyorum. ama genele hitap eden bir albüm değil, paso “okült ulaaaaaaaaaaaaaan” diye kafaya kafaya sokmasıyla çoooook küçük bir azınlığa hitap eden bir iş olarak kalmış. ne bilim.

  10. enver can yilmaz says:

    ben beğendim. albüm, theogonia’da olduğu gibi hayallere daldırıyor. özellikle in yumen ve kata kon’u çevire çevire dinliyorum. tek içime sinmeyen tarafı ezan muhabbeti ile başlayan ahura mazda oldu.

  11. Exorsexist says:

    ‘Cine Iubeste Si Lasa’ Çok şahane bir eser lan. konuk vokallerdeki ablamıza hayran oldum.

  12. Nihat Kara says:

    Selamlar
    Kritik güzel olmuş tebrik ederim ben de.
    Ben 1996 dan beri Rotting Christ manyağı bir adamım. Son üç albüm birbirine çok benzemekle birlikte bu son albümde Sakis’in sesi bile değişmiş diyebilirim. Thou art lord olan yan projesini de çok iyi bildiğimden son üç albümde rifflerden sololara kadar neredeyse tıpatıp kullanılmış her şey.Açıkçası ben bu duruma çok üzüldüm.Ama İstanbul tayfasının eski albümleri sevdiğini Sakis kendisi de fark etmiş olacak ki bu son konserde (yanlış hatırlamıyorsam) yeni albümden sadece bir parça çaldı.
    Her şeye rağmen ölene dek bu grubun fanı kalacağım gibime geliyor(konserleri yeter :D)
    Herkese selamlar saygılar.
    NON SERVIAM!!!

  13. TAAKE says:

    ben beğeendim tam çocuk kesmelik ayin havasında albüm

  14. Ugur says:

    Üzerinden bir yıla yakın bir zaman geçtikten sonra şunu kesin bir şekilde söyleyebilirim: bu albüm AEALO’dan güzel.Ayrıca yukarıda bayık dediğim şarkıları da sevmeye başladım.

  15. ali ihsan balı says:

    AEALO kadar sevemedim ben bu albümü. Title track hariç hiç bir şarkısını açıp dinlemiyorum ama o şarkı da baya güzel cidden.

  16. vodkada infuse chili biber says:

    bence muhteşem albüm, grandis spiritus diavolos ve kata ton demona eaftau’yu hergün dinliyorum.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.