# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DEFTONES – Diamond Eyes
| 19.01.2011

Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuş.

Genellikle hayatınızda bir dönüm noktası olur. “Önce” ve “sonra” kelimelerinin önüne getirdiğinizde, ikisi arasında dev bir uçurum vardır. Alınan yeni bir grup elemanının getirdiği hava ya da yeteneği, değiştiriverir gidişatı. Bazen de grubun asıl elemanlarının başından bir şeyler geçer. Yaşlar ilerlemiş olabilir, beklentiler değişmiş, o damarlarda akan kan yavaşlamış olabilir. Ya da kötü bir olayla bir şeyler değişiverir grubun bestelerinde.

Nu metal, iki binli yılların başında patladığında hepimiz şaşkınlıkla izledik sanıyorum o yükselişi. Özellikle de müziği bir iki dergiden takip edebildiğimiz, internetin bu derece bilgi kaynağı olmadığı bir dönemdi. Ya da nerede ne bulacağımızı bilmiyorduk. Ve o takip edilen dergiler ki en başta Blue Jean gelir, nu metal’i hiç tu kaka bir şey gibi göstermemişti. Bir anda trend olması, dergilerin pohpohlaması hoş gelmiyordu kimseye. Her trend gibi bunun da ömrünün uzun olmayacağı açıktı. Kuruluşu daha eskiye dayanan, kaliteli ve orijinal müzik yapan birkaç grup dışında da şimdilerde kimse kalmadı meydanda.

İşte o dönem başı çeken, epeyce sükse yapmış birkaç gruptan biriydi Deftones. Ve ardı ardına nefis albümler yayınlayarak da bu yeri sağlamlaştırdı. Sonra grubun şarkılarında da Chino’nun sesinde de değişiklikler ayyuka çıktı. Hem hızın düşmesi, hem şarkı sözlerinin uzaması müziği de farklı bir yöne doğrulttu. Öncesindeki sert, canlı müzik, öyle bir yere vardı ki, o nokta tam olarak bam telinize basıyordu. Elbette bu tip değişiklikler fanları kızdırır, büyük bir kısmı sırtını döner ve yine kaide bozulmadı. Ve talihsizlik burada da bitmedi, önce Lale Devri’ne girdi grup. Sonra da geçirdikleri kazayla bas gitaristleri Chi Cheng komaya girdi. Ondan umudunu kesmeyen ailesi, grup arkadaşları ve fanlarının da desteğiyle üç senedir komada kendisi. Ve şu anda %84 ihtimalle iyileşebileceği bir tedavi için bağış topluyorlar. Tam şuradan bakabilirsiniz. Ve o olmadan, kaydedilen albümü rafa kaldırıyor Deftones, 2010’a dek de sesleri çıkmıyor.

İnsan üst üste berbat şeyler yaşadığında, iyi bir şeylerin karşısına çıkması için, elinden gelen her şeyi yapar. Genellikle de kaybedecek bir şeyi yoktur. İşte böyle bir durumda “Diamond Eyes” gibi bir albümün çıkması herkesi şok etmiş oldu. Sertliğine sertlik, duygusallığına duygusallık yükleyen, prodüksiyonu da gayet başarılı bir albüm düştü önümüze. Pek çok insanın yaptığı tespiti ben de yineliyorum; “White Pony” albümü için grubun en olgun dönemi denmişti, grup gerçekten pişmiş gibiydi, lakin sadece ısındığını ve asıl kıvamına gelmesi için biraz alev alması gerektiğini gördük. “Diamond Eyes”, kesinlikle Deftones’un bugüne dek yaptığı en olgun albüm.

Her an genişleyen ve genişledikçe yeni etiketlere gereksinim duyan müzik piyasası son dönemlerde de djent’i saflarına geçirdi. Olayı, söz ve vokal, içerik anlamında yüzeysel bir çatı, ciddi ciddi teknik olan bir temel olması. Hani dedim ya değişiklik diye, Deftones’un da djent gruplarından etkilendiğini bariz şekilde koydu meydana bu durum. Son dönemlerinde, müziği farklı dinlediğini, vokale geldiğinde bir şiir dinletisi moduna girdiğini söyleyen çok fazla fan görmüştüm. “Diamond Eyes” semalarında ise her şey yerli yerinde. Chino, kim ne derse desin, kendini hiç yormadığı dönemlerdeki, tamamen adadığı albümlerde de, bu albümde de gerçek bir vokal başarısı koyuyor ortaya. Şarkılara, şarkıların ruhunu vermekten ziyade, şarkılara kendi ruhunu veren lirikler ve dahi yerine göre kadifemsi (!), kekremsi (!), sevgilisinin kulağına aşk nameleri söylüyor edasında (kazın ayağı öyle değil tabi ki) temiz bir sesten, Silent Hill’den fırlayan ne idiği belirsiz, beni kendini ve her şeyi yakan çığlık çığlığa bir adam hayvanlığına geçişi, onu müzik tarihinin en iyi vokallerinden biri yapar elbette.

Üst üste gelen hayal kırıkları, Chino’nun bir bırakıp bir başladığı uyuşturucu problemleri ve dolayısıyla hızla kilo alıp vermesi, geçen yıllarla birleşince tüm geçmişine selam verip, onları arkasına alıp, yüzünü güneşe dönüp, yola devam eden (Burada “White Pony” efsanesi Passanger’a –kısaca deha dediğimiz Tool’dan Maynard’la düet yapılan şarkı- gönderme yaptım. Hani olur ya anlamazsınız diye açıklıyorum.) bir grup olmuş Deftones. “White Pony”, grubun tam olarak kişiliğini kazandığı, istediği üslûba kavuştuğu, yavaş, yavaş, öyle olduğu kadar da tüm iç organlarınızı bir darbeyle parçalama yetisine sahip bir bıçak gibi şarkılar barındırıyordu. Ama “Diamond Eyes” her şeyi yerle bir ediyor benim nazarımda. Albümde Beauty School, Risc, Diamond Eyes, Prince ve Sextape şarkıları benim en sevdiklerim oldu.

Nu metal kavramı artık neredeyse hiç kullanılmıyor. Zaten Deftones da zaman içinde alternatif metal, punk, thrash metal –yanlış okumadınız evet- eksenlerinde gezinen bir grup oldu. Birkaç paragraf yukarıda bahsettiğim djent etkisi elbette o tür için anılan gruplarla kıyaslanamaz dahi delilikte ve teknikte. Ama o hafif dokunuş grubun sounduna turn table ile yaptığı değişim kadar büyük bir etkiye sahip olmuş. Djent camiası için küçük, Deftones için büyük bir adım yani.

Kimsenin hayatı kolay değil elbette. Aptal insanların mutlu, kafası çalışan insanlarınsa mutsuz olduğu bir dünyada kolay olmasını da beklememek gerek. Ciddi bir müzikal başarı, muhteşem bir vokal performansı, onca badireleri atlattıktan sonra, hayatına devam etmek için, ayakta kalmayı başarabilmesini sağlayan gücü bu albümün her noktasında görebilirsiniz. Sadece bu albümle Deftones’u da sevebilirsiniz.

Uyuşturucu göndermeli beyaz at (“White Pony” kapağı) sonrasında uğursuzluk ve bilgeliğin sembolü bembeyaz bir baykuş çıkıyor bu albümün kapağında da karşımıza. Sanırım albümün ne içerdiğini anlamak için de bu değişime bakmak her şeyin özeti olacaktır. Baykuş özeldir, herkesin göremediğini görebilendir.

Ayşe Nur

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.53/10, Toplam oy: 85)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2010
Şirket
Reprise/Warner Brothers
Kadro
Frank Delgado: Klavye
Chino Moreno: Vokal, gitar
Stephen Carpenter: Gitar
Sergio Vega: Bas
Abe Cunningham: Davul
Şarkılar
01. Diamond Eyes
02. Royal
03. CMND/CTRL
04. You’ve Seen the Butcher
05. Beauty School
06. Prince
07. Rocket Skates
08. Sextape
09. Risk
10. 976-EVIL
11. This Place Is Death
  Yorum alanı

“DEFTONES – Diamond Eyes” yazısına 38 yorum var

  1. patogonomik says:

    çıktığından beri pek çok yerde kritiğini okuduğum,gaza gelip “edindiğim” bu albumu,aldığım gazın fazlalığından mıdır nedir bi türlü “çok”sevemedim.ve nedense çoğu kişinin aldığı melankoliyi de -belki de iskandinav usülüne daha alışık olduğumdan-tam alamadım(basıyorum basıyorum gitmiyor)… en az 9luk bi album umdum 6.5lik buldum 7ye tamamladım.zaten çoktandır dinlemiyorum(ne zaman deftones dinlemek istesem elim white pony e kayıyor ne yapiim)

    oyle işte,paylaşmak istedim

  2. ben says:

    Bu sene en çok dinlediğim albümlerden.9 çalışır derken 10 a bastım.

  3. ozgur says:

    yav bu deftones u sanirim 5 6 yil once cok severdim. T-Shirt unu bile almistim gaza gelip. Sonra baydim. Bu album ciktigindan beri de herkes ovuyor. Dinleyeyim bari.

    Su sese can kurban ama. Canim o benim.

  4. Ugur says:

    Saturday Night Wrist’in devamı gibi olmuş bu albüm.Aynı derinliğe, aynı atmosfere sahip.Deftones’un özellikle son iki albümdür yaptığı müziği ben çok beğeniyorum.Zaten artık grubun, White Pony albümü ve sonrasında kendini bulduğunu ve şarkılarındaki duygusal derinliğin(!) taklit edilemediği bir seviyeye geldiğini düşünüyorum.Herşeyiyle Deftones candır.

    “It drives me crazy, just drives me wild” (Beauty School)

  5. Deniz says:

    Kapağı görünce biraz çekindim. inci albüm mü yapmış lan demedim de değil yani?

  6. bu arada Ayşe arkadaşımızı 11 ay sonraki ilk yazısından dolayı da tebrik ediyoruz.

    Ayşe yazılara başladı… Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

    Ayşe Nur

    @Ahmet Saraçoğlu, tabi yap böyle utandır beni, tabi. :(

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ayşe Nur, daha çok bi kutlama çerçevesindeydi dediğim.

    Ayşe Nur

    @Ahmet Saraçoğlu, o zaman tamam. iğneliyorsun diye düşündüm bir an. benim hüsnü kuruntummuş. :)

  7. Veracruze says:

    umm djent demişsin de bi 8 telli gitar kullandılar adamlar djente yakın olabilicek. çoğu şarkısında da kesik riffler var pekala, fakat bu riffler djent’e kıyasla çok daha kısa ve az karmaşık/matematiksel. katatonia’da da aynı şekilde forsaker’da benzer şekilde bi uygulama yapmıştı son albümünde. ne bileyim epica bile kullanıyor değişken palm mute riffleri, djent’e yaklaştırdığını düşünemiyorum bi türlü tüm bunların.

    Ayşe Nur

    @Veracruze, Djent bu sene içerisinde hakkında bahsedilen bir topluluk. Bulb albümü yazmış olsam, evet bu djent, derdim. Ama demedim. Etkileri var dedim. Grubun geçirdiği değişimde bunun da yeri var gayet. Yok diyemez kimse. Katatonia da yapmış, bizim Adana’daki dandik gruplar da yapıyor, ee? Nolmuş yani?

    Veracruze

    @Ayşe Nur, açıkça yazdım zaten, bu tutum niye? sadece kesik riffler ve 8 telli gitar djent’ten önce de vardı ve bu albümün soundunu yaklaştıramadım djent’e. ha herkesin djenti kendine diyorsan, eyvallah. benim anlayışım seninkinden farklı olabilir; progressive müzik bu nihayetinde.

    Ayşe Nur

    @Veracruze, aslında gitar da progressive müzikten önce vardı. Hatta Hititler’in duvarlara gitar benzeri telli enstrümanlar çizmeleri söz konusu. Sırf daha iyi tarif edebilmek adına sürekli yeni yeni etiketler bulunan, şirketlerin pazarlama politikalarının da gazıyla kafaları allak bullak eden bir müzik camiasından bahsediyoruz. Eğer bir grubun Djent etkisiyle bir şeyler yapıp yapmadığı yargısına sadece kesik riff kullanımından varıyorsak o zaman en baba djent grubu Pantera. Tavrım senin tavrınla paralel şiddette. Djent diye anılan, birebir bu etiket altında düşünebileceğin gruplara göz attığımızda kritikte de tarif ettiğim gibi, alt yapısı gerçekten teknik (ekstrem değil, progressive değil) olan ama üstüne eklenen her şey o kadar da ciddiyet barındırmayan, gitarlara baktığında senin de bahsettiğin gibi evet kesik riff kullanımı had safhada olan daha ziyade soundundan çıkarımda bulunabileceğin bir tür diyorum. Ve aşağıda anonim’in de söylediği gibi sadece albümün isim şarkısına dahi baksan bu etkiyi sound sebebiyle görebilirsin. http://www.youtube.com/watch?v=_VLsmY8G5I0&feature=related al sana djent’in allahı bir grup. Bu seneye dek kimsenin bilmediği, benim övgüyle bahsettiğim her yerde kimsenin umursamadığı bir gruptu Bulb. Şimdi Meshuggah seven herkes hastası oldu. Meshuggah için de djent diyebilir misin misal? Etkisi var dersin ama ben djent diyemem.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ayşe Nur, aslında djent’in varoluş sebebi Meshuggah olduğundan, bu tarz bi çıkarım garip oluyo sanki. Yani, “djent” kelimesi zaten bu tür müzik yapan yeni gruplardaki adamların (Bulb/Periphery’den Misha, Tessaract’tan Acle falan) Meshuggah’nın staccato riflerine (chugga-chugga mı diyim, kesik kesik mi diyim, neyse) verdikleri isim. yani djent adı bile Meshuggah’nın gitara vuruşuna verilen isimden türemiş. o yüzden Meshuggah’da djent etkisi var demek garip duruyor.

    bi şeyin Djent olması için gerekli bazı şeyler var ve Deftones’un albümle aynı addaki şarkısını dinleyince benim aklıma djent etkisinden ziyade, Metallica’dan tut da milyar tane grubun etkilendiği Meshuggah etkisi geliyor. Deftones zaten yumuşak vokal ve akılda kalıcı olması amaçlanan nakarat kullanan bir grup, içine azıcık Meshuggah’sal tat katınca djent gibi oluyor.

    Atıyorum, Hollandalı Textures da bazılarınca djent’e dahil ediliyor, ama illa sınırları kesinleştirilmiş bir ad koymamız gerekmedikçe, ben Textures’a veya eski dönem Hacride’a veya her neyse o tarz Meshuggah etkili gruplara, djent’in barındırması gereken sterilliğe sahip olmadıklarından dolayı djent demem.

    ben djent’e djent demem bıdıbıdbıdı…

    Ayşe Nur

    @Ahmet Saraçoğlu, Ben Diamond Eyes için djent demedim. Djent etkisi var dedim zaten. Sen buna Meshuggah etkisi diyorsun ben djent etkisi. Djent sınırları içerisinde yumuşak vokal olamaz, nakaratlar akılda kalamaz diye bir kaide varsa ben görmemişim o listeyi. Ben kesik riflerin (staccato ya da, bahsettiğimiz şeyi anlıyoruz en nihayetinde) doğrudan bunun çıkış noktası olabileceğini düşünmüyorum. Sadece bu olamaz yani. Soundu görmezden gelip, evet scatto yoğun, evet Meshuggah havası var, zaten olmayan grup yok bugünlerde, tamam bu djent, diyemem. Kaldı ki bunu kullanan ne kadar çok grup var sen de biliyorsun. Son bir senede basın ve müzisyenler böyle bir etiketi kullanmaya başladı ve ben de bu etkiyi gördüğüm için belirttim. Bir sene önce çıksaydı bu albüm, bu etiket olmasaydı, başka şekilde tarif edecektim belki. Deftones’un etkilendiği gruplar da çok alakasız gruplardır zaten. Sonuç olarak ben bu albümde bu etkiyi gördüm, başka biri görmediyse ya da görüp de başka bir şeyle bağdaştırdıysa saygı duyuyorum, teşekkür ediyorum.

    anonim

    @Ahmet Saraçoğlu, katılmıyorum. dei etkisi mi, nothing etkisi mi, obzen etkisi mi o zaman? kurcaladıkça kavramların arasında kaybolunuyor. yoksa bu tayfa djent ise eğer, meshuggah djent falan değildir onda hemfikirim. mevzu da burada arap saçına dönüyor zaten. bulb tesseract fellsilent cloudkicker vildjharta vs djent ama meshuggah değil. ama bunların da çıkış noktası meshuggah. ee ne anladım ben bu işten? neyse uykum var uzatmayayım. gotdjent’in admini benanne’yi getirsek o bile açıklayamaz zaten. kimsenin net bi tanımı yok. o yüzden mesh dahil biraz benzeşen her şeye djent deyip geçiyorum artık. ha bir de, bu djent mevzusunun çıkış noktasındaki geyiklerde var olan biri olarak şunu demiştim o zamanlar, gene diyeyim. benim için djent nothing’dir, aleph’tir, diamond eyes’dır. bulb’lar falan değil.

    ha bence böyle olmamalı. diğer türlerdeki gibi isimlendirmenin boku çıkmalı. ancak öyle kurtuluruz. djent metal, pure djent metal, melodik djent metal, progressive djent metal, djentmosferik y…k metal gibi:) sonda cıvıttım ama bu olmalı evet. misal meshuggah djent metal olsun, dallanıp budaklanan soyağacında diğerleri de yaptığı müziğe göre çeşitlensin falan.

    Ahmet Saraçoğlu

    @anonim, bana göre, djent diye bir şey varsa, bunun birinci müsebbibi Nothing’dir. Yazısında da değinmiştim.

    Chaosphere’la arasında çok bariz bir değişim var, ama Meshuggah’nın bunu kendi değişimleri dışında, “bu tarz bi şey yaratmaya çalışalım” diye yaptığını sanmıyorum. Bence kendiliğinden olan bir şey.

    Djent denen bu şeyi yapan grupların da Meshuggah’nın Chaosphere ve özellikle Nothing döneminden çok etkilendikleri ve bunu daha çekici hale getirmek adına clean nakarat kattıkları aşikar. Zira Meshuggah bence metal tarihinin en önemli gruplarından biri, ancak herkese hitap edecek tarzda, eşlik edilecek bir müzik yapmıyorlar. Neden, çünkü soloalar da dahil sıfır melodi içeriyorlar. Eşlik edilirlikleri yok yani.

    Djent grupları olaya gitar ve vokal melodileriyle daha bir sevimlilik ve kolay kabul edilirlik kattıklarından, bu ciciliğin, düşük tonlu boru gibi gitarlarla yarattığı kontrast sonucunda ortaya, iyimser bakıldığında farklı bir şey çıkıyor. 2 sene öncesine kadar muhabbetlerde “Meshuggah gibi” derdik, şimdi birileri bi isim buldu diye djent diyoruz.

    Benim yanlış, ya da en azından gereksiz bulduğum, 23 yıldır müzik yapan ve şimdiye kadar progresif thrash’ten tut da, teknik groove’a kadar bin türlü şekilde adlandırılmaya çalışılan ve bir yere varılamayan Meshuggah’nın, birkaç yıldır var olan bir uydurma terimle adlandırılması. Tıpkı, yirmi yıla yakın zamandır müzik yapan In Flames ve yine çok uzun zamandır müzik yapan Soilwork’ün, melodik death metale clean vokal katmalarından oluşan sonuca “modern metal” denmesi ve bu grupların, kendi klonlarıyla (Demon Hunter, MyGrain, vs) aynı kefede, “modern metal” diye anılması.

    yani biraz şeye benziyor; atıyorum dream theater’ın yaptığı müziğe tam bi isim verilemeseydi ve DT’nin çıkışından 20 yıl sonra biri DT müziğine brutal vokal ekleyip, “biz bu müziğe aliço diyoruz” deseydi, şimdi “DT aliçodur bu böyledir” demekle aynı kefeye çıkıyo. :)

    illa bir isim verilecekse verilsin tabi, ben bu şekilde bi sınıfa sokmayı tercih etmiyorum sadece.

    anonim

    @Ahmet Saraçoğlu, işte ben de diyorum ki illa isimlendirilecekse bu bulb ve salak tayfası değil, direkt meshuggah’a ve ona gerçekten yakın müzik yapan gruplara djent denilsin. neyse ya anladım ben seni, hemen hemen aynı fikirdeyiz. dediğim gibi, ben bulb tesseract vs’ye değil de meshuggah nothing, fqm gibi soundlara djent dediğim için diamond eyes’a (şarkıya albüme değil) djent diyorum.

    şunu dersem seninle anlaşıcaz sanırım: “destroy erase improve aşığı stephen carpenter, albümün giriş şarkısıyla babalara güzel bi selam çakmış.”

    neyse aşağıda da ayar yemişiz 5 dk önce deftones djent falan dinliyomuşuz, susalım artık:)

    Veracruze

    @Ayşe Nur, ciddi bi tavır problemin var, sidik yarıştırmadım sadece görüşümü belirttim ben oysaki. ayrıca bu müziği ben bu kadar popüler olmadan önce de dinliyordum ve belli ki bu konuyu tartışıcak olgunlukta değilsin bu son yazdıklarından sonra. ne nedir biraz araştır derim sana bi zahmet bişeyler yazmadan önce. iyi akşamlar.

    Ayşe Nur

    @Veracruze, olgun değilim ben evet, 12,5 falan yaşım. Araştıramıyorum da ben. Öyle haybeye yazıyorum. Ama sen de eleştiri yaparken söylediğinin nereye gittiğine bir bak, insanlar hangi kelimelerden neler çıkarabilir, bir değerlendir. Sana da iyi akşamlar.

    Ertuna Yavuz

    arkadaşlar biz mars’ta legato/staccato ayrımı yapmıyoruz. bize göre nota sonsuza kadar uzamıyorsa stacatto deriz. legato için de biraz daha uzun staccato denebilir. helix nebulasındaki muasır medeniyetler bunları saniyelerle kategorize ediyorlar. biz henüz onların seviyesine erişemedik.

  8. anonim says:

    oha yazıyı ben yazmışım gibi hissediyorum şu an. eline sağlık Ayşe. albüm müthiş, Chino müthiş… detayları Ayşe vermiş işte. tabii bu sitede bu albümün kritiğini görmek ne kadar sevinidiriciyse de, -tahmin ettiğim gibi- notu düşük görmek üzücü. 9.5/10

    @Veracruze diamond eyes albümü djent’tir veya deftones artık djent yapıyor denemez elbette. Ayşe’nin de yazdığı gibi etkilenim var işte. belli ki ilgilerini çekmiş ve müziklerine bi tutam katmak istemişler. belki bi deneme, belki bi piyasayı yoklama, tepkileri görme falan. ne bileyim… ama diamond eyes şarkısı bariz djent mesela.

    Veracruze

    @anonim, haklı olabilirsin, belki fazla ekstrem gruplarla karşılaştırdım bi an.

  9. anonim says:

    bu arada you’ve seen the butcher da feci bi şarkı, atlanmasın diyor ve susuyorum :)

  10. Volkan Atay says:

    Nazarımda 2010 yılının en iyi albümüdür.

  11. cenkozmercan says:

    baykuş çok şirin göbeğini avuçlamak istiyorum

  12. anonim says:

    susuyorum dedim ama dayanamadım. yukarıda videosu olan rocket skates de atlanmasın. hayır benim için şarkı ayırmak zor ve albüm müthiş deyip geçerdim aslında ama ayşe özelikle belirttiği için ekleme yapma ihtiyacı hissettim.

    bir de the cardigans coverı var: do you believe. chino reyiz farkıyla orjanilnden güzel diyebilirim. susuyorum demicem ara ara gelip bişeyler yazarım :)

  13. opus says:

    deftones’un ilk albümlerine yeterince hakim olmadan yazılan bir kritik olduğunu düşünüyorum. zira ancak destones’u white pony ile tanıyan biri diamond eyes’ta djent etkisi var diyebilir.

    Ayşe Nur

    @opus, Deftones’un ilk dönemlerinden hiç hoşlanmam. Muadili diye bilinen Korn’dan hâlâ hoşlanmam, hiçbir albümünü de sevememişimdir. Deftones’a o dönem patlayan pek çok gruptan daha ılımlı yaklaştım hep. White Pony de grubun kendisinin de eşik değeri olarak gösterdiği albümdür. Grubu bu albümle tanımış değilim, bu albümle sevdim diyebilirim. Daha önceki Deftones’u sevmeme sebebim daha sert olması değildi elbette. Ne özgün, ne dinlenesi bir müzik yapıyorlardı benim için. Benim için. Yineliyorum, benim için. Kritiği yazan benim. Ne duydumsa, ne düşündümse, ne hissettimse onu yazıyorum. Eğer bu albümde hardcore etkisi görseydim, onu da yazardım. bu albümü çok boktan bulsaydım ve yazmak isteseydim, onu da belirtirdim. Beğenmiyorsanız, sizlere hitap etmiyorsam, daha iyisini yapabiliyorsanız lütfen buyurun siz yazın.

    anonim

    @opus, bırak eski albümleri, ilk defa 5 dk önce diamond eyes (ve tabii deftones) dinleyen biri bile bunu diyebilir. bunu demek için deftones’un eski albümlerine hakim olmak değil, meshuggah ve soy sopuna hakim olmak gerekiyor. bence sen önce djent nedir ne değildir ona hakim ol, sonra gel yazıyı eleştir.

    opus

    @anonim, zaten ben de bunu kastediyorum. sen deftones’u 5 dk. önce dinlemişsin mesela. meshuggah’yı da 15 dk. önce. o zaman her kesik riff djent, ve o zaman nerdeyse bütün gruplar ya djent ya da djent etkili.
    bu durumda mesela ihsahn cazcı; behemoth punk; moonspell, skunk anansie falan müslüman oluyor.

    anonim

    @opus, haklısın hacı.

  14. opus says:

    “alkışlarla yaşıyorum”

  15. Mephisto says:

    yav ben bu djent midir nedir hiç ondan bişey anlamıyorum arkadaş bi bici guli gıcı vikicici herkes kendi havasında gruptan fevri durumu var o kaos hoşuma gidiyor ama müzikal anlamda tat alamıorum yaş kemale erince jazz’dan da keyif alamıcaz ona üzülüyorum karizmadan eksi yicez nese napalım.

    albüme gelince soundtrack albümü gibi olmuş şarkılar sardırıp sardırıp dinlencek cinsten değil bence ama çoğu sitede albüm 2010′un en iyi listelerindeydi diye hatırlıyorum ilginç.

  16. Ugur says:

    Deftones kritiğinin altında djent kavgası istemiyoruz beyler.Bir sex tape videosu koyalım da yumuşasın ortalık:

    http://www.youtube.com/watch?v=f0pdwd0miqs (o renkler var ya renkler…)

  17. GiantZillerIndo says:

    Adrenaline hiçbir şekilde iplenmiyor abi bu grubun diskografyasında. Niyeyse ıska geçiliyor hep. Şu anki sulu zırlak, depresif hallerini pek sevmiyorum ama o albümün hastasıyım.

  18. atom says:

    geçte olsa bişeyler yazmak istiyorum. albüm gerçekten çok sıkı ve diamond eyes çok sağlam bi parça! eski yeni ne varsa tüm deftones albümlerini dinlemiş biri olarak şunu diyebilirim deftones un tüm albümleri ayrı iyi! hepsinin kendine has bi lezzeti var (pide gibi :) bu albümde çok sıkı olmuş (gitarlar davullar uçuyor resmen!) stres yapmayın deftones dinleyin ;)

  19. Ashes of the Wake says:

    İyi bir albüm ama White Pony’nin yanına bile yaklaşamaz bence.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.