Kurulalı 23 yıl olan ve bu süre içinde gelmiş geçmiş en büyük Türk metal grubu ünvanını bileğinin hakkıyla alan PENTAGRAM var bugünkü menümüzde. “Anatolia” ile doksanlar Türk müziğinde yer etmiş, gelmiş geçmiş en başarılı yerli metal albümünü çıkaran PENTAGRAM, ondan dört yıl sonra da, büyük beklentiyle yolu gözlenen “Unspoken”ı çıkarmıştı.
PENTAGRAM, müzikal olarak hastası olmadığım bir gruptur. Sevdiğim şarkıları vardır, ancak oturup düzenli olarak dinlemem. Ülkemizde PENTAGRAM’a laf etmeyi geçtim, beğenmemenin bile küfürlerle karşılandığı dönemleri neyse ki geçmiş bulunuyoruz. Lafı farklı yerlere taşımadan, albüme girişelim.
“Unspoken”, Anadolu motifleriyle süslü klasik bir heavy metal albümü bildiğimiz gibi. Müziğe gerçekten bir şeyler katan ney ve zurna gibi kimi enstrümanlarla yetinilmiş olması ve müziği zenginleştirme ayağına bin türlü yöresel enstrümanın kullanılmamış oluşu, bence akıllıca bir hareket. Bu sayede müzik her anında heavy metal dinlediğinizi hissettiriyor. Heavy metali seviyoruz.
Şahsen “Anatolia”nın ardından gruptan biraz daha progresif bir şeyler bekliyordum. Adını Türk müzik dünyasına hiç silinmemecesine kazımış bir grubun, bir sonraki albümünde biraz daha risk alması, ya da risk olmasa da deneme yapması, grubun ilerki kariyeri adına daha parlak olur gibime geliyordu. Son sekiz yıldır yeni şarkı yazmamış PENTAGRAM’ın, böylesi aralıklı bir kariyer planladığını o zamanlar bilemezdim elbet. O yüzden, “Anatolia” ile “Unspoken” arasında bulunmayan müzikal uçurumları makûl görmek gerek.
“Unspoken”, müzikal gelişim anlamında “Anatolia”dan daha çok renk barındırıyorsa da, albümü ilk dinlediğiniz sırada sizi şaşırtan, “PENTAGRAM ne yapmış böyle?” dedirten şeyler bir hayli az. “Anatolia”da oturtulan PENTAGRAM sound’una aşinaysanız, “Unspoken”a da, “Bir”e de, günün birinde çıkarırlarsa yeni albümlerine de şaşırmazsınız. Zira grup belli ki sound’unda fazla bir değişim yapma niyetinde değil; böyle bir şey yapmasına da gerek yok zaten.
“Unspoken”, her ne kadar yıllardır her konserde aynı şeyleri çalmaları dolayısıyla baygınlık verdiyse de, içinde güzel şarkılar barındırıyor. Albümdeki sevdiğim parçalar In Esir Like an Eagle, Lions in a Cage, For the One Unchanging, Mezarkabul, Puratu ile zamanında Eurovision’a katılsak yardıracağımız This Too Will Pass ve tabii ki PENTAGRAM’ın gerçek anlamda başyapıtı sayılabilecek metal ağıtı For Those Who Died Alone iken, diğer şarkıları bir yerden sonra fazlasıyla tekdüze buluyorum. “Unspoken”ın eleştirilecek yanlarından biri bence bu. Kimi şarkıların tempo anlamında tekdüzelikleri, çalınan riflerin basitliğiyle birleşince, bazı şarkıların birbirine benzemesine yol açıyor ve arka arkaya çok kereler dinlemeyi, en azından benim için bir sıkıntıya dönüştürüyor.
Yunanistan’da kaydedilen albümün sert bir gitar tonu var. Bu sert ton, üstlerinde çalınan Anadolu ezgilerine çok hoş bir hüzün katan melodik gitar tonuyla birleştiğinde “Unspoken”a özgü bir atmosfer ortaya çıkıyor. Melodilerin yanı sıra sololar da, wah pedalına kurban gitmedikleri anlarda gayet güzel nota bileşimleri sergileyebiliyorlar. Klasik PENTAGRAM sound’unun az biraz kırıldığı ve grubun yazdığı en iyi şarkılardan biri olarak gördüğüm Puratu, gitarların albümde en etkin kullanıldığı parçalardan biri oalrak öne çıkıyor. Anadolu hissiyatını taşımasına rağmen gayet modern bir havası olan ana rifi özellikle seviyorum.
Kayda ve dolayısıyla da albüme dair en büyük şikayetim, bilgisayarda yazılan davullar, bu davulların tonu ve dahası bu davulların çok tekdüze ve tahmin edilir yazılmış olmaları. “Anatolia”yı ilk duyduğumda -ki davulun ne denli varyasyonlu kullanılabileceğine dair o kadar da geniş bir tecrübem yoktu- dahi, albümdeki davulların bir hayli sıkıcı yazılmış olduklarını düşünmüştüm. “Unspoken”da da durum çok farklı değil. İçinde, geçişler haricinde neredeyse atak olmayan ve krosların sürekli olarak aynı şeyleri yaptığı davul yazımı, aşırı mekanik trampet tonu ve bilgisayarda yazıldıklarını belli edercesine tek tip hi-hat yüzünden, “Unspoken” dendiğinde aklıma ilk olarak bu davul sıkınıtısı geliyor ne yazık ki.
Murat İlkan’ın her zamanki yorumuyla götürdüğü şarkılar arasından belki de en dikkat çekeni, hatta müzikal anlamda en önemlilerinden biri, sondaki enstrümantal For Those Who Died Alone diye düşünüyorum. İçinde Anadolu’nun geçmiş medeniyetlerini hatırlatırcasına yoğun bir görkem taşıyan bu heybetli parça, icra anlamında grubun en basit şarkılarından olsa da, ruh açısından PENTAGRAM’ın zirve nokatalarından biri. Zamanında yabancı basında bu şarkı için “Şarkı gerçekten de adı gibi; dinlerken yalnız başınıza öldüğünüzü hissediyorsunuz, tek kelimeyle olağanüstü…” türünde yorumlara sıklıkla rastlıyordunuz.
Kısacası “Unspoken”, eksikleri muhakkak olan, belki kimilerine beklediklerinden daha azını veren, ancak içinde ülkemiz sınırları dahilinde yazılmış en iyi metal şarkılarından bazılarını da barındıran, iyi(ce) bir albüm. “Bir”den daha çok sevdiğim “Unspoken”, Türk müziğindeki önemi anlamında “Anatolia”nın gerisinde kalsa da, yıllar sonra geriye bakıldığında PENTAGRAM diskografisindeki önemli parçalardan biri olarak görülecektir. Yine de, Türkiye’nin en büyük ve en ünlü metal grubu keşke daha aktif olup bugüne kadar daha iyi şeyler yapsaydı demekten de kendimi alamıyorum.
Kaç saattir yorum gelmedi ilginç. :) Severim, ilk metal albümlerimdendir. Dinlediğimi hatırladıkça okuldaki diğer çocuklara bakıp onların ne kadar ezik, benim ne kadar cool olduğumu düşündüğüm, fanlığını en yakın arkadaşımla paylaşıp muhabbetini yapabildiğim, ergen metalcilik hazzını yaşatan ender albümlerdendir, özeldir. :)
arabaya kasedini koydum babam bile dinliyo yaşı olmuş 60 adamın nası bi albümse.
Zamanında Türkiye’nin Metallica’sı derlerdi. Söndü gitti..
Gerçi hiç bi zaman alakam olmadığı için pek sorunda yok.
ilk albümü çıkar çıkmaz almıştık, 14 yaşında falan pepe olduğumuz için bişi sanmıştık. aradan bin yıl geçti, bu adamlar nasıl türkiye’nin en büyük grubu hala çözemedim ben. bence türkiyenin en iyi grubu dr. skull’dı….keşke alper muratları ve musti’yi toplayıp tekrar kursa da adam gibi bir türk grubu olsa şu hayat denen yaşanmışlıkta.
cenk ünnü’nün üzerindeki shovel headed kill machine tişörtünü istiyorum. bulan eden var mıdır istanbul sınırları içinde :D
25.07.2010
@darth sidious, Akmar’da kesin olması lazım o tişörtün. Violator, Municipal Waste tişörtü falan var orda, Exodus’un olmaması imkansız.
başyapıt albüm türkiyenin İRON MAİDEN İ desek bu grubun hakkını fazlasıyla veririz herhalde sadece lions in a cage şarkısı bile mükemmeldir osmanlıdaki kafes sistemini anlatıyor
Bir ülkenin en büyük metal grubu ”pentagram” ise, o ülkedeki metal müziğin ne kadar gelişmemiş olduğu apaçık ortadadır. şaka gibi arkadaş.
01.08.2017
@Haxprocess, Türkiyede bu türden grup olmadığı için pentagram mecburen o konumda oluyor. iyi bi gurup kesinlikle kötü değil ilerde alternatifleri olursa o zaman bi dereceye konumlandırırız belki
2010 dan kalma yorumlar…
eskimiyor, su gibi akıyor, içinde puratu gibi gizli bir cevher var. “10 üzerinden 7,5 gibi” söylemlerin artık ötesine geçmiş, klasik olmuştur bence. pentagram’ın en iyi albümü. bir boy ardından da trailblazer geliyor.
Bence tam bir başyapıt 10 üzerinden 10 eksiği yok ve en iyi Pentagram albümü baştan sona akıcı ve tam bir metal albümü evde sağlam bir sound