# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
PANZERFAUST – The Suns of Perdition – Chapter II: Render unto Eden
| 11.09.2020

Kuş kapanından ifade özgürlüğüne; gerçek bir black metal şöleni.

Dünya saçma sapan yerlere gittikçe, kötülükler arttıkça içindeki nefreti, öfkeyi dışa vurmak isteyen insanların da sayısı doğal olarak artıyor. Bir kendini ifade biçimi olan metal, giderek artan bir verimlilikle bu konuda çok iyi bir araç olduğunu günbegün kanıtlıyor. Karşımıza çıkan black metal gruplarının, albümlerinin miktarı bunu bize açık şekilde gösteriyor; öyle ki özellikle son 10-15 yılda kurulan black metal gruplarının sayısı, bu süreçte kurulan yeni power metal, gotik metal, doom metal vs. grupların toplamından daha fazla bile olabilir.

Bugün bu grupların deneyimlilerinden biriyle, 15 yıldır ortamlarda olan PANZERFAUST’la birlikteyiz. “Tank yumruğu” anlamına gelen ve II. Dünya Savaşı’nda tanklara karşı kullanılan bazuka türü bir silah olan panzerfaust tam da black metale uygun bir isim olduğundan, tahmin edileceği üzere bu isimde pek çok grup var. Biz bugün bunların Kanadalı olanıyla yüzgöz olacağız.

2005’te kurulan PANZERFAUST, 2019’da çıkan “The Suns of Perdition – Chapter I: War, Horrid War”un ardından ikilemenin devamını da geçtiğimiz günlerde çıkardı. PANZERFAUST’un yaptığı müziğe baktığımızda Norveç’ten ziyade Fransa, İzlanda ve Polonya’dan beslenen daha Avrupalı bir black metal görüyoruz. KRIEGSMASCHINE’in mekanik ruhsuzluğu, MGŁA’nın çırpınışları, 1914’ün destansılığı PANZERFAUST için referans verebileceklerim arasında.

Grup tüm bunları şeytani olmaktan uzak, cehennemden fırlamış havasını fazla vermeyen ve daha ziyade dünyevi bir karanlıkla, mahvolmuşlukla yapıyor. Elbette ki albümde dine, inanca yönelik referanslar var ve zaten şarkılarda da buna yönelik konulardan bahsediliyor, ancak “The Suns of Perdition – Chapter II: Render unto Eden”ın sık sık karşımıza çıkan şeytanlı alevli black metal albümlerinden biri olduğunu söylersek, albümün kompleks yapısına haksızlık etmiş oluruz.

Beş uzun şarkı içeren 44 dakikalık albümdeki şarkı isimlerine baktığınızda veya araştırdığınızda bile grubun psikolojik, felsefi, etik ve dinî birtakım konuları iç içe işlediğini görebilirsiniz. İncil’in çeşitli bölümlerinde insan ruhu bir kuşa benzetilmekte, Tanrı da bu ruhları kanatları altına alan anne kuş olarak betimlenmektedir. Kuşlar çeşitli tehlikelerden kaçarak annelerinin güvenli kanatlarına uçarlar. Bu tehlikelerden biri de kuş avcısının (fowler) kapanıdır (snare). PANZERFAUST “Fowler’s Snare”de bu metaforlar üzerinden yola çıkarken; kapanıştaki “Pascal’s Wager”da ise Fransız filozof Blaise Pascal’ın 1600’larda öne sürdüğü ve “Pascal’s wager” olarak bilinen “insan Tanrı’nın var olup olmadığı konusunda hayatını ortaya koyduğu bir bahis oynar” görüşünü notalara dökme yoluna gidiyor. Diğer şarkıların da isimlerinden benzer gönderme ve konseptlere ulaşabilir, albümün tadını daha fazla çıkarabilirsiniz.

Grupların albümün en uzun şarkısını başa koyması genelde sevdiğim bir şeydir. İddialılık belirtisidir, ufak çaplı bir meydan okumadır. PANZERFAUST da albüme 10 dakikayı aşan “Promethean Fire”la başlıyor ve şarkının ilk saldırısını 2,5 dakikanın ardından yapıyor. Ortalarına doğru ARKONA’dan Masha’nın da katkıda bulunduğu ve çok şey kattığı bu şarkıyla (sözleri yazan da Masha), PANZERFAUST’un bu albümün oturaklı, ağırbaşlı, epik bir kimliğe sahip olmasını istediği açıkça görülüyor. Grup yaratmak istediği karanlık havayı temellendirmek adına hiç acele etmeden, gerekli tansiyon yükseltmelerini yaparak vuruyor darbelerini.

“The Suns of Perdition – Chapter II: Render unto Eden”ın etkileyici olmasını sağlayan başlıca şey de bu. Grup amaçladığı yoğun ve ezici/boğucu atmosferi yaratmak için ses efektleri, çeşitli atmosferik pasajlar falan kullanmadan sadece rifleri, arpejleri, taramaları ve melodileriyle bunu başarmayı biliyor. Üst üste binen etkileyici haykırış ve kükremelerin altına döşenen katmanlı gitarların köşeli, yer yer atonal ama büyük oranda müzikal karakteri sayesinde şarkılar pek çok yüze sahip, değişken karakterli yapıtlara dönüşüyorlar. Albümü şöyle inanılmaz, böyle muhteşem diye tekil bileşenlerden övmüyorum, çünkü gerçekten topyekûn bir kudret, ezicilik, etkileyicilik söz konusu.

Bunlarla birlikte “The Suns of Perdition – Chapter II: Render unto Eden”ın yılın en değerli black metal albümlerinden birine dönüşüyor. Kapağından tutun da işlediği konulara kadar ortak bir kimlik oluşturmayı başaran albüm, her şeyden öte kendine özgü bir karakter ortaya koyuyor ve herhangi iyi bir black metal albümü olmanın ötesine geçiyor. Eğer albümün size sunduklarını almaya hazırsanız, sizi içine çekme çabasına karşı koymazsanız, sizi gerçekten çok etkileyici ve sürükleyici anlar beklediğini hiç tereddütsüz söyleyebilirim.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.48/10, Toplam oy: 48)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2020
Şirket
Eisenwald
Kadro
Goliath: Vokal
Kaizer: Gitar
Thomas Gervais: Bas
Alexander Kartashov: Davul

Konuk:
Masha Scream: Vokal (1)
Şarkılar
1. Promethean Fire
2. The Faustian Pact
3. Areopagitica
4. The Snare of the Fowler
5. Pascal's Wager
  Yorum alanı

“PANZERFAUST – The Suns of Perdition – Chapter II: Render unto Eden” yazısına 13 yorum var

  1. Emre Görür says:

    Imperial Triumphant ile Oranssi Pazuzu’nun albümlerini bir kenara bırakırsam, bana göre an itibariyle Biesy – Transsatanizm’in önünde Odraza – Rzeczom ile birlikte yılın en iyi black metal albümü.
    Kapak görseli Käthe Kollwitz’in önce Köylü Savaşı, sonra İsyan diye isimlendirilen 1899 tarihli tablosundan. Köylüler feodal yönetimin kalbi olan kaleyi yakmışlar ve basit silahlarla cenge gidiyorlar! 1524-25 tarihli bu olay Avrupa tarihindeki en önemli ayaklanmalardan biridir. Çok geniş katılımlı ve etkili bir eylem olmasına rağmen köylüler gaddarca ezilmiştir. Engels, Alman Köylü Savaşı kitabında 1525 Devrimi diye andığı bu ayaklanmayı inceler mesela.
    Şarkı temaları da çok ilgi çekici. Benim gördüğüm kadarıyla, ilk şarkıda ateşi çalan Prometheus, ikincide şeytanla Faustyan anlaşma, üçüncüde şair John Milton, dördüncüde muhtemelen İncil referansları, sonuncuda ise Blaise Pascal çıkıyor karşımıza, ancak henüz şarkı sözleri hiçbir internet sitesinde olmadığı için detayları bilemiyorum.
    10/10

    Ahmet Saraçoğlu

    @Emre Görür, dördüncü şarkıda neden bahsedildiğinden yazıda bahsettim.

    Emre Görür

    @Ahmet Saraçoğlu, evet, gördüm. Yorumu kritiği okumadan yazmıştım.
    Bu albümün az ilgi görmesi ilginç diyeceğim ama gene geçen yılki albümüne göre epey iyi. Ben onu anca bu albümden sonra keşfettim. Tabii Türkiye’deki durumdan bahsediyorum. Yurtdışında sağlam ses getirdi.

    Merdomerdo

    @Emre Görür, Aynı resmi ABD’li metalcore grubu Earth Crisis, 1992 tarihli EP’leri All Out War’un kapağında kullanıyor.

    https://ibb.co/mq2gG27

  2. Pontus Euxinus says:

    Dün akşam karşıma The Snare of the Fowler çıktı, öyle ilk defa dinledim bunları. Akşam sitede paylaşmayı düşünüp vazgeçtim. Şimdi de üstüne kritiğini gördüğüme sevindim. Yakında dinlerim albümü.

  3. şeyh hulud says:

    Kanada ve black metal kelimeleri ne kadar az yan yana geliyor, şimdi fark ettim.

  4. cotard delusion says:

    Albüm mükemmel. Daha güzel ve açıklayıcı bir yorumda bulunmak isterdim ama Türkçe yetmiyor.

    The Snare Of The Fowler ise bambaşka bir olay.

  5. Rashid says:

    Geçen yıl baya “geliyorum” diyorlardı zaten. Muazzam bir albüm olmuş. Yeni nesil yalnız nefret değil de içinde yoğun şekilde melodilerle dolu olan black metal albümlerinin hastasıyım.

  6. Aykut says:

    Geçen yılın en iyi albümleri listesinde 2019′daki En İyi Keşifleriniz kısmında belirtmiştim Chapter 1 için. Bu yıl en çok beklediğim albümdü bu. Açıkçası ilk albümün yıkıcılığını hissetmedim ama kesinlikle her açıdan üstüne düşünülmüş, ekibin üzerine kafa patlattığı muhtemelen bu yıl sonuna kadar defalarca dinleyeceğim bir albüm olmuş. Kritik için de ellerine sağlık. İlk albüm için onlarca kere bir şeyler karalayıp ne hissettiğimi ifade edemeyip bir yazı göndermekten vazgeçmiştim.

    Chapter 1 tadını en çok hissettiğim The Snare of the Flower’ a değinmeden edemeyeceğim. Adeta paraşütle savaşın ortasına düşmüş tüm arkadaşları oracıkta ölmüş bir adam gibi hissediyorum. Etrafta mermi kovanları, tanklar, makineli tüfek sesleri, insan parçaları. Özellikle o vokalin kükreyişi, gerçekten tüyler ürpertici.

    Tekrar teşekkürler.

  7. Horrendous says:

    Hayallerimdeki albüm. Tüm sevdiğim işleri eritip, kaynatıp harmanlayıp önüme koymuşlar gibi. Enfes ve lezizzz. Şef’e selamlar tadında harika . Kritik yayınlandığından beri her gün defalarca açıp dinledim, rahatsız eden eksik kalan en ufak bir detay bile bulamadım. Kusursuz bir iş.

  8. Emre Görür says:

    “The Suns of Perdition – Chapter II” > “Age of Excuse”

  9. İlker says:

    Şöyle de harika bir albüm var, hatırlatmak istedim.

    Yalnız grubun Kanadalı olduğunu az önce öğrendim ve dumur oldum.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.