1992-2015 arasında ANGRA’yla power metal adına harika işler yaptıktan sonra Dave Mustaine tarafından işe alınan ve şimdilik bir adet MEGADETH albümünde çalan Brezilyalı gitarist Kiko Loureiro, esasında kendisinden önceki MEGADETH gitaristlerini yazdığı soloları çalmanın ötesinde, pek çok açıdan komple bir müzisyen. 2005-2012 arasında 5 adet solo albüm çıkaran Loureiro, sonrasında gruptan ayrılmadan önceki yer aldığı son ANGRA albümü olan “Secret Garden”da üzerine düşeni yapmış ve akabinde mecburen ANGRA’dan ayrılarak MEGADETH’e katılmıştı. Şüphesiz ki Mustaine yarın bir gün Loureiro’yla yollarını ayırdığında, Loureiro da -eğer hâlâ devam ediyor olursa- futbolu başladığı kulüpte bırakmak adına ANGRA’ya dönecektir.
Kiko’nun yeni solo albümünü dinlerken aklıma ister istemez geçenlerde yazdığım yeni JOHN PETRUCCI albümü geliyor. Açık konuşmam gerekirse Petrucci’nin albümünde ortalama, eksik, olduğu kadar gördüğüm ne kadar şey varsa Loureiro’nun albümünde hepsi fazlasıyla var. Elbette ki bunun başlıca sebebi Petrucci’nin beste tarzına 1000 senedir fazlasıyla alışmamız sonucunda fazla sürprizli bir şey bulamayışımız olabilir. Petrucci gibi bir devle karşılaştırmak gibi bir talihsizliğe düşmüyorum elbet, ama Kiko’nun tarzına baktığımızda olabildiğince aydınlık ve çok yönlü olmaya çalışan bir yaklaşım görüyorum.
Öncelikle Kiko, belli ki bir önceki nefis solo albümü “Sounds of Innocence”tan bu yana günümüzün modern gitaristlerini de dinleyerek perspektifini genişletmiş. Davul ve bas kullanımı da dâhil olmak üzere albümün pek çok bölümünde hissedilen bir INTERVALS, PLINI, CHON, ANIMALS AS LEADERS, SKYHARBOR, CLOUDKICKER, DAVID MAXIM MICIC, SCALE THE SUMMIT türevi yeni nesil gitar kullanımı var. Bu bir ilham alma raddesinde olmayabilir, ama sanki Kiko günümüzün bu yetenekli insanlarını dinlemiş ve hoşuna giden noktalar yakalamış.
Dahası, bahsettiğim davul yazımı ve bas kullanımı da eklenince ortaya adını andığım bu grupların müziklerine iyice benzer havalar çıkıyor. Sadece 8 telli gitar kullanımından değil, unison kick’ler, senkop ziller gibi pek çok bileşenle ortaya yer yer PERIPHERY, TESSERACT, MONUMENTS, CIRCLES benzeri aksak ritimli, djent karakterli çıkabiliyor. Bunların üstüne atılan kristal berraklığındaki soloların çok yönlü oluşu ve belirli kalıplar içine kalmadan gamdan gama atlamaları, “Open Source”u çok rahat dinlenen ve uzun ömürlü bir şekle sokuyor.
Bu şekilde düşünmeme, albümün fazlasıyla çağdaş bir havada olduğuna inanmama vesile olan diğer bir şey de Kiko’nun önceki albümlerinde kullandığı yerel Brezilya tatlarının “Open Source”ta çok çok yer alması. Misal bir önceki albümde “El Guajiro”nun girişinde Brezilya motifleri duyuyorduk, “Mae D’Agua”da benzer tatlar vardı. Ancak “Open Source” bunlardan bağımsız bir müzik barındırıyor ve “Running With the Bulls”daki alkış bölümü gibi araya atılan birkaç Latinlik dışında neredeyse hep Amerika’nın kuzey tarafında kalıyor. Adına baktığınızda yerel motif taşıyabilir diye bekleyeceğiniz “Sertão”da bile bırakın capoeira’yı, maracatu’yu, afoxé’yi; bilakis MEGADETH izleri görmek mümkün.
Tüm bunlar üst üste toplanınca karşımızda capcanlı, nefes alan, heyecan verici, sürükleyici bir gitar albümü çıkıyor. Vokal olmadan gitarla bir şeyler anlatabilmek her gitaristin harcı değildir. “Open Source” gitarı bu şekilde, bir şeyler anlatmak veya vokal rolüne soyunmak amaçlı kullanmıyor ve “olm bakın la nası çalıyom aq” noktalarını hiç gözümüze sokmadan direkt besteye hizmet eden bir anlayış güdüyor. Bu sayede de bir solo gitarist albümünden ziyade çok zengin bir müzikal anlayış barındıran kapsamlı bir albüm dinlemiş oluyoruz.
Kiko cidden çok iyi gitar çalıyor; belki Loomis gibi ışık hızında sweep’lerle suratımızı eritmiyor veya Malmsteen, Vai ve diğer büyükler gibi %100 kendine özgü bir sound yaratmıyor. Ama nihayetinde çok güzel fikirlerle dolu bir müzik yaratıyor ve sadece solosuna, şekline şemailine değil; riflerinden tutun da klavye destekli alt yapısına, buna uygun davul yazımına kadar her şeyine dikkat ediyor.
“Open Source” tıpkı Kiko’nun önceki solo albümleri gibi çok beğendiğim bir iş olmuş. MEGADETH’ten fırsat bulup araya sokuşturuvermesi çok iyi oldu, böylece adamın gerçek müzisyenliğini tekrar hatırlamış olduk. Gitarist albümü, shred albümü gibi kavramlar sizi itiyorsa, Kiko Loureiro bu düşüncelerinizi değiştirmeye geliyor. Burada bir gitaristin gövde gösterisinden, kişisel şovundan ziyade bir müzisyenin bestecilik ve kompozisyon becerilerini öne çıkardığı tertemiz bir albüm var. Ben olsam enstrümantal bir şeyler dinlemek istediğimde hiç düşünmeden “Open Source” şans veririm.
Konuk:
Maria Ilmoniemi: Klavye
Felipe Andreoli: Bas
Bruno Valverde: Davul
Marty Friedman: Solo (3)
Mateus Asato: Solo (4)
Şarkılar 01. Overflow
02. EDM (e-Dependent Mind)
03. Imminent Threat
04. Liquid Times
05. Sertão
06. Vital Signs
07. Dreamlike
08. Black Ice
09. In Motion
10. Running With The Bulls
11. Du Monde
kiko’nun yaşına aldanmayıp her zaman yeni şeyleri takip etmesi ve bunu kendi müziğinde orijinal bir şekilde kendisine özgü bir üslup ile anlatması çok hoşuma gidiyor.
adamın bütün solo albümleri çok güzel. jeff ile john ile etki manasında kıyaslanamaz ama ana işlerinin yanında 5-10 senede solo albüm çıkarmak ya da sadece yapmak için yapmak yerine her zaman solo albümlerini yan projeden ziyade özenle hazırlaması ve kendisini güzel ve sade bir şekilde sunması da cabası.
çok seviyorum bu adamı. megadeth’de pek beğenmesem bile. malum mustaine diktatörlüğü.
albüm hakkında bir iki kelam etmek gerekirse, koşu bandında genellikle enstrümantel müzik dinleyen şahsım bunu hem duşta hem ya da herhangi bir iş yaparken dinlemekten çok uzanıp sadece müziğin içerisinde kendimi bulmuştum. vokalsiz, sadece gitar odaklı (kendi solo projelerinde konuklara ve gitar dışında bass, davula’da önem veren biriside olsa-diğerleri ile karşılaştırıldığında) bu albümde insanı sadece albüme odaklanmayı itmesi taktir edilesi.
@chuck, “yaşına aldanmayıp” demişsin ama adam daha 48 yaşında yahu. Misal ben 39 yaşındayım, 9 sene sonra PA hâlâ var olursa “Ahmet de yaşına rağmen her zaman yeni şeyleri takip ediyor” mu densin yani ahah.
Tabii ki henüz ozzy ya da rob gibi 70′lerinde değil bu abilerimiz. daha dede olmadılar. ama yine de bunca sene metal müzik yapıp bu yaşa gelip pek yeni grup ve farklı janra (metalde) dinleyen adama eskiden sanki pek denk gelinmiyordu. Vardı ise de ben bilmiyordum.
Meshuggah meselesi bambaşka. Ben o adamı yolda görsem senden daha genç derdim. Yaptığı müzik alev alev, cayır cayır diye mi yaslanmıyor anlamıyorum. Öğrenince baya şaşırmıştım.
bu arada ben seni daha genç zannediyordum açıkçası. 36 derdim. ama benim yaşa göre dede kalıyor bahsettiğin adamlar, haha. senin zamanında metal müzik dinlemeye başlamış çoğu insan bu yaşlarda hâla aynı grupları dinliyor ve farklı türlere, yeni gruplara pek şans vermiyor gibi. bu benim gözlemim. Ama bu grup insan zaten her yaşta, her jenerasyon da var. Sadece metallica, megadeth ve iron maiden dinleyen dinlediği en ekstrem şey death ile kısıtlı; hiç sıkılmadan aynı şeyleri çalan ve asla ama asla yeni metal müzik gruplarına şans vermeyen çok fazla akranım vardı. Bunlarla karşılaştırınca sen bilgili olmanın ötesinde epey de şans veren ve vakit ayıran bir adamsın.
@Ahmet Saraçoğlu, yuhhh. Direkt olarak sayıya değil de anamla babamla aynı yaşta olmasına takıldım. Babamı meshuggaha koydum da bir an hahaha. Saygı duyulası cidden
Çoğu insanın aksine ben Kiko’nun Dystopia’da çok arka planda kaldığını düşünmüyorum. Gerçekten çok beğeniyorum Dystopia’daki performansını. Neredeyse sadece bu adam yüzünden çok merak ediyorum yeni albümü
Müziğinden bağımsız olarak inanılmaz ısınıyorum bu adama. Youtube videoları inanılmaz zevkli. İstanbul videosunu çok büyük bir ilgiyle izlemiştim
Bir de tornado of soulsu yanlış çaldığını iddia edenler vardı. Ben olsam yarram siz mi daha iyi biliyonuz sizce ben mi diyip çeker giderdim ama kiko abimiz güzel güzel açıklamıştı. Samimi adam. Dystopia’da bence de güzel iş yaptı. Mustaine etkisini göz önünde bulundurursak tabi
Adam gitarı yaşayarak çalıyor konserleri izlemesi çok zevkli.
Kanımca Friedman’dan sonraki en iyi Megadeth gitaristi. Yetenek olarak değil gruba kattığı karakter yüzünden.
Yürü be Kiko
bu yıl dinlediğim en güzel solo albüm.
kiko’nun yaşına aldanmayıp her zaman yeni şeyleri takip etmesi ve bunu kendi müziğinde orijinal bir şekilde kendisine özgü bir üslup ile anlatması çok hoşuma gidiyor.
adamın bütün solo albümleri çok güzel. jeff ile john ile etki manasında kıyaslanamaz ama ana işlerinin yanında 5-10 senede solo albüm çıkarmak ya da sadece yapmak için yapmak yerine her zaman solo albümlerini yan projeden ziyade özenle hazırlaması ve kendisini güzel ve sade bir şekilde sunması da cabası.
çok seviyorum bu adamı. megadeth’de pek beğenmesem bile. malum mustaine diktatörlüğü.
albüm hakkında bir iki kelam etmek gerekirse, koşu bandında genellikle enstrümantel müzik dinleyen şahsım bunu hem duşta hem ya da herhangi bir iş yaparken dinlemekten çok uzanıp sadece müziğin içerisinde kendimi bulmuştum. vokalsiz, sadece gitar odaklı (kendi solo projelerinde konuklara ve gitar dışında bass, davula’da önem veren biriside olsa-diğerleri ile karşılaştırıldığında) bu albümde insanı sadece albüme odaklanmayı itmesi taktir edilesi.
benim notum:8.5. eline sağlık kiko.
08.09.2020
@chuck, “yaşına aldanmayıp” demişsin ama adam daha 48 yaşında yahu. Misal ben 39 yaşındayım, 9 sene sonra PA hâlâ var olursa “Ahmet de yaşına rağmen her zaman yeni şeyleri takip ediyor” mu densin yani ahah.
Dave Mustaine Kiko’dan 10 yaş büyük mesela.
08.09.2020
Yaş muhabbeti açılmışken, Meshuggah vokalisti Jens Kidman’ın 54 yaşında olması biraz acayip hakikaten. Adam net 42 falan gösteriyor.
08.09.2020
@Ahmet Saraçoğlu,
Tabii ki henüz ozzy ya da rob gibi 70′lerinde değil bu abilerimiz. daha dede olmadılar. ama yine de bunca sene metal müzik yapıp bu yaşa gelip pek yeni grup ve farklı janra (metalde) dinleyen adama eskiden sanki pek denk gelinmiyordu. Vardı ise de ben bilmiyordum.
Meshuggah meselesi bambaşka. Ben o adamı yolda görsem senden daha genç derdim. Yaptığı müzik alev alev, cayır cayır diye mi yaslanmıyor anlamıyorum. Öğrenince baya şaşırmıştım.
bu arada ben seni daha genç zannediyordum açıkçası. 36 derdim. ama benim yaşa göre dede kalıyor bahsettiğin adamlar, haha. senin zamanında metal müzik dinlemeye başlamış çoğu insan bu yaşlarda hâla aynı grupları dinliyor ve farklı türlere, yeni gruplara pek şans vermiyor gibi. bu benim gözlemim. Ama bu grup insan zaten her yaşta, her jenerasyon da var. Sadece metallica, megadeth ve iron maiden dinleyen dinlediği en ekstrem şey death ile kısıtlı; hiç sıkılmadan aynı şeyleri çalan ve asla ama asla yeni metal müzik gruplarına şans vermeyen çok fazla akranım vardı. Bunlarla karşılaştırınca sen bilgili olmanın ötesinde epey de şans veren ve vakit ayıran bir adamsın.
08.09.2020
@Ahmet Saraçoğlu, o zaman adam soyadının hakkını veriyor diyebilir miyiz?
-ba dumm tsss-
Yıllar sonra bu başlığa denk gelirsem bu yorumumdan çok pis utanıcam.
08.09.2020
@Berca B., ahaha “aksak söyle çocuk adam”
09.09.2020
@Ahmet Saraçoğlu, yuhhh. Direkt olarak sayıya değil de anamla babamla aynı yaşta olmasına takıldım. Babamı meshuggaha koydum da bir an hahaha. Saygı duyulası cidden
Tam duygu adamı. Tonlar çok iyi. Müthiş bir iş çıkarmış. 9/10
Dystopia’ada gitarları Chris Adler, davulları Kiko çalsa ne değişirdi sizce?
Çoğu insanın aksine ben Kiko’nun Dystopia’da çok arka planda kaldığını düşünmüyorum. Gerçekten çok beğeniyorum Dystopia’daki performansını. Neredeyse sadece bu adam yüzünden çok merak ediyorum yeni albümü
Müziğinden bağımsız olarak inanılmaz ısınıyorum bu adama. Youtube videoları inanılmaz zevkli. İstanbul videosunu çok büyük bir ilgiyle izlemiştim
Bir de tornado of soulsu yanlış çaldığını iddia edenler vardı. Ben olsam yarram siz mi daha iyi biliyonuz sizce ben mi diyip çeker giderdim ama kiko abimiz güzel güzel açıklamıştı. Samimi adam. Dystopia’da bence de güzel iş yaptı. Mustaine etkisini göz önünde bulundurursak tabi
Adam gitarı yaşayarak çalıyor konserleri izlemesi çok zevkli.
Kanımca Friedman’dan sonraki en iyi Megadeth gitaristi. Yetenek olarak değil gruba kattığı karakter yüzünden.