Yunanistan’la güçlü bir bağım var. Hem eşim Güzide’nin Yunan kültürüne ve diline olan ilgisi hem dinlediğimiz müzikler hem de Yunanistan’a çok kez gidip kalmış olmamızdan dolayı bu komşu ülkeye karşı ayrı bir yakınlığım var. Metal dışında dinlediğim müziklerin büyük kısmını eşimle arabada dinlediğimiz Yunan sanatçılar oluşturuyor. 15 Temmuz 2016’da ülkemizde yaşanan olaylar sırasında evlilik yıl dönümümüzü kutlamak üzere Volos’ta Sokratis Malamas konserindeydik; sadece Alkinoos Ioannidis izlemek için kalkıp Rodos’a gittik; Haris Alexiou’yu birden fazla kez en ön sıralardan izledik… Atina’da sokak konserinde PLANET OF ZEUS’u da gördük; Budapeşte’nin göbeğinde DEAD CONGREGATION, İstanbul’da ROTTING CHRIST, SEPTICFLESH de izledik… Orada yaşayan arkadaşlarımız da var, iletişimde olduğum müzisyenler, metal dükkânı sahipleri de. Kısacası ülkenin farklı türdeki müziklerine dair kapsamlı sayılabilecek bir deneyimim olduğunu söyleyebilirim.
Bu bağlamda, Yunan müziğinin sadece sirtaki ve tabak kırmaktan ibaret olduğunu düşünen müzikseverlerin ülke müziğine dair bilmediği, keşfetmediği pek çok şey olduğu ortada. Şahsen etnik müzik, yerel tatlar, folklorik ögeler gibi çeşitli unsurlara karşı mesafeli bir insanım ve özellikle metal bağlamında bu olayları ciddi anlamda tadında seviyorum. Yerel müziği güçlü ülkelerden çıkan grupların bu taraflarını illaki müziklerine katmak zorunda hissetmeleri beni biraz geriyor, canımı sıkıyor.
Yunan metal gruplarının bu yerel sentezlere girmeden, buzuki kafalarına varmadan da sunabildiği tuhaf, ruhani bir tarafları olduğunu düşünüyorum. Bu sayede Hellenic Black Metal diye bir şey yaratabildiler, bu sayede Yunan geçmişinin yakın coğrafyadaki pek çok kadim kültürden beslenen örneklerini sunabiliyorlar ve yine bu sayede HAIL SPIRIT NOIR gibi benzeri çok az kafalarda müzikler yaratabiliyorlar.
Bizleri Selanik’ten selamlayan HAIL SPIRIT NOIR, saykodelik black metal ile progresif rock’ı iç içe kullanan ve benzeri gerçekten az olan bir oluşum. Yukarıdaki paragrafta bahsettiğim “tuhaf, ruhani bir taraf”ı sonuna dek yansıtan, hiç acele etmeyen; olumlu anlamda sofistike, klas, açık fikirli ve ne yaptığını bilir bir grup izlenimi veriyorlar.
Yola 10 yıl önce çıkan ve birkaç gün öncesine kadar üç albümü olan Yunan grup HAIL SPIRIT NOIR, dördüncü albümü “Eden in Reverse” ile yılın en değerli işlerinden birine imza atıyor diyerek başlamak istiyorum. Cennet bahçesini Richard Dawkins ve Darwin odaklı bir yaklaşımla ele alan “Eden in Reverse”; saykodelik, black metal ve progresif rock nasıl bir araya getirilir sorusunun cevabı niteliğinde bir çalışma. Black metale dair çok içselleştirilmiş bir anlayışa sahip olan Yunan metal sahnesi içerisinde bu türe farklı açılardan bakan pek çok grup var. En leşini yapmak için uğraşanını isterseniz de var AENAON gibi deneysel olaylara girenlerini ararsanız o da var. HAIL SPIRIT NOIR’ın bunca yıldır yaptığı müziğin evrimine ve “Eden in Reverse”te büründüğü anlayışa bakarsak; grubun önceki işlerinde yan unsurlarla süslediği bir black metal anlayışını daha ön planda görürken, bu albümde ise black metalin bir yan unsura dönüştüğünü ve grubu çok daha havadar, geniş bir müziğe doğru gittiğini görüyoruz.
Albümü dinlerken aklıma gelen başlıca referans ENSLAVED’in “Vertebrae” ve “Axioma Ethica Odini”de yaptığı türde yetmişler ve seksenlerin progresif rock’ından beslenen black metali oldu. “Eden in Reverse” içinde KING CRIMSON’ın sürprizli yapısını da barındırıyor, ORANSSIZ PAZUZU’nun ilk döneminin tedirgin edici monotonluğunu da. Aynı zamanda VED BUENS ENDE ve VIRUS’tan alışık olduğumuz sinsi, içten pazarlıklı karakteri de anımsıyoruz, BORKNAGAR’ın tuhaf klavye olaylarıyla yarattığı yarı pastoral yarı kozmik havaları da…
“Eden in Reverse”ü bence mükemmele yakın yapan başlıca şey grubun tüm bu dengeleri enfes bir şekilde bir araya getirmiş oluşu. Albümü dinlerken x etkili y veya y etkili x dinlediğinizi düşünmüyor, sürekli geçiş hâlindeki türleri bağımsız olarak ele almak yerine tamamen homojen bir müzik dinlediğinizi hissediyorsunuz. Son derece yaratıcı vokal melodileri, ustalık kokan bestekârlık becerileri ve bunları taçlandıran bir prodüksiyon ile HAIL SPIRIT NOIR sadece Yunanistan’ın son yıllarındaki en önemli oluşumlarından olmakla kalmıyor, bana kalırsa benzersiz bir kimlik sunmayı ve herkesten farklı bir yere doğru kaymayı da başarıyor.
Gruba bu albüm öncesinde katılan vokalist Konstantinos Margaritis’in derin sesinin çok şey kattığı “Eden in Reverse” bu sayede son derece dramatik, yarı nostaljik yarı soyut bir şekle bürünüyor. Bir şey anlatılıyor olduğu düşüncesi, şarkılar arası konsept bütünlük ve “Crossroads”u en tepelere çıkaran BORKNAGAR vokalisti/klavyecisi Lazare’ın enfes vokal katkısı gibi yan bileşenlerle albüm büyüdükçe büyüyor. Yeri geliyor tuhaf saykodelik klavye tonlarıyla Anadolu rock’ın 45-50 yıl önceki kozmik havasını soluyoruz, yeri geliyor Metropolis filminin kutsal kitaplarda işlenen bir versiyonunu dinliyormuş gibi hissediyoruz. Tüm bu süslü betimlemeleri yapmamı sağlayan bu albüm, bana kalırsa her detayıyla uğraşılmış üst düzey bir müzik dinlemek isteyen herkesin ilgisini hak ediyor.
HAIL SPIRIT NOIR gerçekten özel bir grup. Çok iyi, çok kaliteli, çok farklı anlamında söylemiyorum. Adamların sözde kalmayan, derin bir vizyonu var bunu her şekilde kendilerine fayda sağlayacak şekilde kullanıyorlar. Grubun daha hırçın yanını seven dinleyicilerin başta “bunun black metali eksik olmuş” deme ihtimali olsa da önceki işlerinde grubu özümsemişlerse “Eden in Reverse”te yapılmak isteneni de kısa sürede görecek ve albümü seveceklerdir diye düşünüyorum. Yılın en iyi albümlerinden birine imza attığını düşündüğüm HAIL SPIRIT NOIR benim yıl sonu listeme kesinlikle girecek, umarım aynı takdiri ve ilgiyi gösterecek başkaları da olur ve grup sonuna kadar hak ettiği övgülerden mahrum kalmaz.
Kadro Cons Marg: Vokal
Theoharis: Gitar, vokal
J. Demian: Bas, akustik gitar
Haris: Klavye
Sakis Bandis: Klavye
Foivos: Davul
Konuk:
Lazare: Vokal (4)
Şarkılar 1. Darwinian Beasts
2. Incense Swirls
3. Alien Lip Reading
4. Crossroads
5. The Devil's Blind Spot
6. The First Ape on New Earth
7. Automata 1980
3 yıl önce Atina’da izlemiştim bu grubu, RC’ın altında Aherusia ile birlikte yer aldılar. Vokal Konstantinos o zaman grubun live üyesiydi, sahne enerjisi ve hakimiyeti harikaydı. Genel olarak pek ilgilendiğim bir grup olmasa da keyifle dinledim albümü, çok üst kalibre bir iş çıkardıkları ortada. Özellikle Anadolu rock’ı akla getiren psychedelic klavyeler vurdu beni.
Bu arada metal-rock dışında sıklıkla dinlediğim türler arasında yer alan Yunan müzikleri ve Yunanistan’a olan sevginiz olsun, ömrüm boyunca öğrenmekten bıkmayacağım Yunancaya Güzi’nin benzer şekilde merakı olsun; çok seviyorum sizi.
Harikalar ötesi. Çok zengin çok kaliteli muazzam bir albüm, duygu treni resmen. 3-4 gündür grubun diğer işerine de bakma fırsatım oldu. Fazlasıyla keyif alıyorum yaptıkları müzikten.
@Melkor, Bunu yazmaya gelmiştim, yazılmışı varmış :)
Bir önceki albüm çok daha vurucu bence, kritikteki black metal ifadesine katılamayacağım çünkü black metalden ziyade fazlasıyla progresif bir hava var albümde. Ha bu kötü birşey mi? Değil ama daha iyileri varken bu sıradan bana göre. Crossroads ise çok çok iyi
Grubun black metal yönleri tamamıyla köreltilmiş. Bunu kötü bir şey olaral söylemiyorum, aksine doğru ve iyi bir karar olduğu kanısındayım zira bu aldümde de kanıtlandığı üzere grup üyeleri, saykodelik progresif rock yapımında çok başarılılar.
Angrymetalguy’da bu albüme 5 üzerinden 2 verildi. Eden in Reverse, “love or hate” türünden bir albüm olsa gerek. Bu ayrışma ekstrem metal sevenler ile progresif rock hayranları gibi kaba, basit bir farklılık değil, zira sıklıkla ekstrem metal dinleyen ben bu albümü beğendim. Tamamıyla götümden uydurarak bu albümün nostaljik içeriği dolayısıyla eskiye dönük bir özlem veya ilgi duyan kimselerin beğeni frekansına girebildiğini öne sürebilirim. Albümü seven tarafa düşmüş olmak da şahsım adına sevindirici.
Belli bir ayar tutturulduğundan bahsedilmiş ama benim düşüncem tam aksi yönde. Önceki işlerde çok daha iyi bir ayar vardı. Tamam bu sefer black metal tarafının törpülendiğini herkes görebiliyor da bunun daha iyi bir sonuç verdiğini söylemek bana tuhaf geldi.
@cotard delusion, bence de “belli bir ayar tutturulmadığı” açık. Buna metal demek bile zor. Ama albümü dün edindiğim için sevip sevmediğime henüz karar vermedim.
Grubu ilk kez bu albümle tanıma fırsatı buldum.Bu tarz türlere kolay kolay ısınabilen biri değilimdir.Ama bence albüm harikulade olmuş.The Devil’s blind spot taki atmosferi ve psikolojik altyapıyı çok az şey verebilir.
Bonus’lar sinirimi bozuyor. Incense Swirls (synthwave remix) bana “fazla” geldiği için. Ever-shifting Tunnels ise albümün geri kalanını gözümde hiçleştirdiği için.
Umarım bu albüm grup için bir denemeden ibarettir. Grupların müzikal gelişim adına metalden uzaklaşmaları hiç hoşuma giden bir durum değil ve bu neredeyse hiçbir zaman iyi sonuç vermiyor. Bana göre bu albüme bonus olarak eklenen black metal etkili Ever-shifting Tunnels diğer bütün şarkılardan daha özgün, daha dikkat çekici ve estetik açıdan daha değerli.
Müthiş bir albüm olmuş. Açıkcası ben nasıl oldu da bu grubun hiç ismini duymadım hala şaşırıyorum ya da duydum da o zamanlar böyle bir müziği kabul edecek kafada mı değildim o da başka bir soru. Albüm içinde Yunan tatlarından, metale, progresif rock’tan saykodeliğe ne ararsan var ama hepsi de gayet dozunda. Bir kısmı için bile “keşke” bu olmasaydı demedim.
Bu arada bir daha teşekkürler PA. Her gün siteleri gezsem bile bazen böyle albümler gözümden kaçıyor ama bu site sayesinde o albümleri de dinlemiş oluyorum.
3 yıl önce Atina’da izlemiştim bu grubu, RC’ın altında Aherusia ile birlikte yer aldılar. Vokal Konstantinos o zaman grubun live üyesiydi, sahne enerjisi ve hakimiyeti harikaydı. Genel olarak pek ilgilendiğim bir grup olmasa da keyifle dinledim albümü, çok üst kalibre bir iş çıkardıkları ortada. Özellikle Anadolu rock’ı akla getiren psychedelic klavyeler vurdu beni.
Bu arada metal-rock dışında sıklıkla dinlediğim türler arasında yer alan Yunan müzikleri ve Yunanistan’a olan sevginiz olsun, ömrüm boyunca öğrenmekten bıkmayacağım Yunancaya Güzi’nin benzer şekilde merakı olsun; çok seviyorum sizi.
24.06.2020
@Ece, o zaman bir ara hep birlikte Plaka’da bir retsina içelim de havamızı bulalım.
24.06.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Yanına da saganaki, of of..
24.06.2020
@Ece, aman aman.
24.06.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Edremit Körfezliler olarak mı toplanıyoruz eheh.
24.06.2020
@Ugur, ahah isteyen gelsin, herkese yetecek kadar tabak vardır muhtemelen.
@Ahmet Saraçoğlu, @Uğur, özerhisar içmeyi ihmal etmeyin:)
24.06.2020
@P L A G U E, bu arada edremit korfez diyince atladim, siz baska seyden bahsediyorsunuz.hahahaha:)
24.06.2020
@P L A G U E, ben de diyorum Balıkesirli yerel bir firma işleri ne zaman büyüttü de Atina’da ayran satmaya başladı hahah
Harikalar ötesi. Çok zengin çok kaliteli muazzam bir albüm, duygu treni resmen. 3-4 gündür grubun diğer işerine de bakma fırsatım oldu. Fazlasıyla keyif alıyorum yaptıkları müzikten.
Risk almışlar, tutmuş, hem de iyi tutmuş. Böyle bir müzik yaklaşımı sıçtırabilir de. Modern ama robotik değil. Çok iyi iş.
Crossroads ve First Ape on New Earth dışında beğendiğim parça yok. 7 çalışır.
19.01.2021
@Melkor, Bunu yazmaya gelmiştim, yazılmışı varmış :)
Bir önceki albüm çok daha vurucu bence, kritikteki black metal ifadesine katılamayacağım çünkü black metalden ziyade fazlasıyla progresif bir hava var albümde. Ha bu kötü birşey mi? Değil ama daha iyileri varken bu sıradan bana göre. Crossroads ise çok çok iyi
Grubun black metal yönleri tamamıyla köreltilmiş. Bunu kötü bir şey olaral söylemiyorum, aksine doğru ve iyi bir karar olduğu kanısındayım zira bu aldümde de kanıtlandığı üzere grup üyeleri, saykodelik progresif rock yapımında çok başarılılar.
Angrymetalguy’da bu albüme 5 üzerinden 2 verildi. Eden in Reverse, “love or hate” türünden bir albüm olsa gerek. Bu ayrışma ekstrem metal sevenler ile progresif rock hayranları gibi kaba, basit bir farklılık değil, zira sıklıkla ekstrem metal dinleyen ben bu albümü beğendim. Tamamıyla götümden uydurarak bu albümün nostaljik içeriği dolayısıyla eskiye dönük bir özlem veya ilgi duyan kimselerin beğeni frekansına girebildiğini öne sürebilirim. Albümü seven tarafa düşmüş olmak da şahsım adına sevindirici.
24.06.2020
@9yearsago, Alestorm’un son albümü 4.5, bu albüm 2. Angrymetalguy da güvenilir bir yer olmaktan çıkmış sanırım.
25.06.2020
@Rust in Peace., Oranssi Pazuzu’ya da 2,5 verdiler.
25.06.2020
@Emre, tam komedi cidden.
Açıkçası Pneuma bu albümden on gömlek üstün.
Belli bir ayar tutturulduğundan bahsedilmiş ama benim düşüncem tam aksi yönde. Önceki işlerde çok daha iyi bir ayar vardı. Tamam bu sefer black metal tarafının törpülendiğini herkes görebiliyor da bunun daha iyi bir sonuç verdiğini söylemek bana tuhaf geldi.
25.06.2020
@cotard delusion, bence de “belli bir ayar tutturulmadığı” açık. Buna metal demek bile zor. Ama albümü dün edindiğim için sevip sevmediğime henüz karar vermedim.
Grubu ilk kez bu albümle tanıma fırsatı buldum.Bu tarz türlere kolay kolay ısınabilen biri değilimdir.Ama bence albüm harikulade olmuş.The Devil’s blind spot taki atmosferi ve psikolojik altyapıyı çok az şey verebilir.
Bonus’lar sinirimi bozuyor. Incense Swirls (synthwave remix) bana “fazla” geldiği için. Ever-shifting Tunnels ise albümün geri kalanını gözümde hiçleştirdiği için.
Umarım bu albüm grup için bir denemeden ibarettir. Grupların müzikal gelişim adına metalden uzaklaşmaları hiç hoşuma giden bir durum değil ve bu neredeyse hiçbir zaman iyi sonuç vermiyor. Bana göre bu albüme bonus olarak eklenen black metal etkili Ever-shifting Tunnels diğer bütün şarkılardan daha özgün, daha dikkat çekici ve estetik açıdan daha değerli.
Tam tersine bence bu grup çok iyi bir metal grubu olamaz ama çok iyi bir progresif grubu olabilir. Bence ne kadar metalden uzaklaşsalar o kadar iyi.
19.09.2021
@deadhouse, “bence ne kadar metalden uzaklaşsalar o kadar iyi”
Keşke demeseydin abi.
19.09.2021
@Yiğit, Ahahahaha kendini gerçekleştiren (kötü) kehanet.
Müthiş bir albüm olmuş. Açıkcası ben nasıl oldu da bu grubun hiç ismini duymadım hala şaşırıyorum ya da duydum da o zamanlar böyle bir müziği kabul edecek kafada mı değildim o da başka bir soru. Albüm içinde Yunan tatlarından, metale, progresif rock’tan saykodeliğe ne ararsan var ama hepsi de gayet dozunda. Bir kısmı için bile “keşke” bu olmasaydı demedim.
Bu arada bir daha teşekkürler PA. Her gün siteleri gezsem bile bazen böyle albümler gözümden kaçıyor ama bu site sayesinde o albümleri de dinlemiş oluyorum.