Varlığından ilk defa K.F.R’nin “Ø” albümünde davulları üstlenmesiyle haberdar olduğum Déhà takma isimli Belçikalı müzisyenin, metal dünyasında bu kadar etkin ve üretken bir karakter olduğunu bilmediğimi itiraf ederek başlayayım. Sayısı yirmiyi aşan aktif oluşumda yer alan, bir o kadarında da geçmişte görev alan, bununla da yetinmeyip yalnızca 2020 yılı içerisinde, kendi adıyla on (10) adet albüm yayımlayan Déhà’nın müzikal dehasını sergilediği bir oluşum daha var, Alman progresif avangart black metal grubu Maladie. Grubu, PA’nın sıkı takipçilerinden Agrypnie sayesinde öğrendim, kendisine buradan teşekkürlerimi iletiyorum.
Grubun türünü yazmamla birlikte yazıyı terk eden birçok okur olduğundan adım gibi eminim ama işte müziğin türü, doğrudan ilginizi çekmese de sırf “Bu adamlar ne yapıyormuş?” diyerek albümü dinlemeye başladığınızda, o albümün sıradan bir albüm değil de bütünlüklü bir deneyim olduğunu fark etmeniz mümkün olabiliyor. “…Still…” The Metal Archives’da da benzetenlerin beynine sağlık, bana “Drudenhaus” albümüyle keşfettiğim Anorexia Nervosa’nın sanatsal keşmekeşini ve özellikle clean vokal kullanılan anlarda Dornenreich’ı anımsattı.
Albüm, müzikal bir roller coaster gibi sizi duygusal açıdan bir zirveye çıkarıyor ardından dibi gösteriyor ve bu, yapım boyunca mütemadiyen sürüp gidiyor. Bestelerin çılgın melodiler içerdiğini söyleyemesem de grubun üretim noktasında farklılık hedefiyle yola çıktığı ve aynı notaya iki kez basmamak konusunda ısrarcı olduğunu ifade edebilirim. Bu da black metalde ve alt türlerinde görebileceğimiz arka arkaya tekrar eden ve zaman zaman ufak değişime uğrayan riflerin yarattığı yılankavi havayı Maladie’nin, yapımın az bir kısmı müstesna, genelinde yakalayamamasına neden oluyor. Bunu bir eksiklik olarak görebiliriz zira heriflerin böyle bir yol tercih ettikleri çok açık. Aksi durumda albüm özelinde dokuz (9) kişilik grup ve üç kişilik konuklardan biri de çıkıp “Daha geleneksel bir şeyler mi yapsak acaba?” diyebilirdi pekâlâ. Dediğim gibi kurgu ve müzik üretimi tamamen bilinçli tercih; buradan hareketle şarkılar kendilerini dinleyenlere “Ya sev, ya terk et,” diye rest çekiyor.
Grubun az daha zorlasa sayıca Haggard’la kapışacak kadrosunun ne yaptığı, müziğe ne denli katkı sağladığını merak ediyor olabilirsiniz. Ekipte toplam üç gitarist var, Déhà’nın da aralarında yer aldığı üç kişi vokal yapıyor ve grupta bir de saksafon sanatçısı bulunuyor. Kendi adıma saksafon enstrümanıyla bir derdim olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim, hatta keyifle dinlediğim smooth jazz parçalarının olmazsa olmazıdır kendisi fakat “…Still…” albümündeki varlığını yadırgadım açıkçası.
Normal bir albüm gibi dinlemeye başladığınızda zaman zaman death metale kayan tarafları ve müzikal zenginliğiyle altında ezilebileceğiniz derecede güçlü bir iş “…Still…”. Çoklu enstrümanların hegemonyası ve hem teatral vokal yapma kabiliyetlerini hem de ses tellerinin sınırlarını zorlayan vokalistleriyle çoğu parçada hayranlık uyandıran albümün, piyano odaklı enstrümantal parçalarına ayrıca değinmek istiyorum. Vokallerle birlikte tuşluların da arkasındaki isim olan Déhà, gerek icra gerekse müzikalite bakımından çok ama çok başarılı enstrümantal parçalar hazırlamış. Abartmadan söylüyorum “Circuitus” son zamanlarda dinlediğim en dokunaklı ve aynı anda birden fazla duyguyu yaşatabilen ender parçalardan biri.
Sonda söyleyeceğimi ortalarda söylediğim için tekrara düşmemek adına benzer ifadeleri yinelemeyeceğim. Yeniliklere açık müzikseverlere hitap eden “…Still…”, birbirinden maharetli müzisyenlerin adeta bir süper gruba dönüştürdüğü Maladie’nin, şimdilik en iyi albümü. 72 dakikalık albüm süresine ve 18 dakikaya ulaşan parça uzunluklarına takılmazsanız, keyifli ve sıra dışı bir müzikal tecrübe yaşayacağınıza garanti veririm.
Kadro Déhà: Vokal, klavye
Alexander Wenz: Vokal
Bernd Wener: Clean vokal
Björn Köppler: Gitar
Mark Walther: Gitar
Kevin Olasz: Gitar
Hauke Peters: Saksafon
Moritz Grenzmann: Bas
Mathias Blässe: Davul
Konuk:
Guido Meyer de Voltaire: Vokal
Vespasian: Akustik gitar
Tobias Alter: Lead gitar
Abi kritik iyi olmuş baya ellerine sağlık.Bence sindirilmesi her ne kadar zor bir albüm olsa da sinidirildikten sonra etkisinden kolay kolay kurtulabilinecek bir albüm değil.Araya uzun zaman girdiğinde açıp bu ihtiyacımı gideriyor olmamdan anlıyorum bunu.Şarkı Sözlerine çok dikkat eden biri olarak biliyorum seni ve bu kritikte o es mi geçildi veya çok dikkatini çekmedi mi bilmiyorum ama şarkı sözlerinde de yeterince gariplik var.Adamlar şarkı sözlerini yazarken 4dil kullanmış.En basitinden Semimivusta İngilizce Latince Fransızca ve Almanca sözler bir arada fakat Gaye’ye düzeni ve kafiyeyi anlamı bozmayacak şekilde ustalıkla işlenmiş.Bu konuda da tebrik etmek lazım adamları.Deha gerçekten bir Deha (Espri değil gerçek:)Adam bildiğin bir virtüöz değil belki ama onlarca enstrüman hakimiyeti var ve projelerinin de tür olarak hepsi birbirinden farklı ve hepsinde de aynı düzende ilerliyor olması gerçekten takdire şayan.Bu albümü PA ya kazandırdım ya gözüm açık gitmem artık :)
Saygılarımla,umarım zamanını çalmak yerine zamanına bir şeyler katabilmişimdir bu önerimle :)
@Agrypnie, Sağ ol, değerli yorumun için ben teşekkür ederim.
Aslında şarkı sözlerine her zaman çok dikkat etmiyorum, bu biraz da bilinçli yaptığım bir şey. Ayinli mayinli işlerde merak edip sözlere baktığım oluyor ama daha çok olayın müzik tarafında kalmaya çalışıyorum. Bundan dolayı kritikte sözlerden pek bahsetmedim. Dil konusunda uzman olanlar Güzide ve Ahmet. :) Onlar daha ayrıntılı bir yorum yapabilirler muhakkak ama farklı dillere aynı oranda hâkim olunduktan sonra, biraz da mürekkep yalanmışsa bu tarz sözler rahatlıkla yazılabilir sanırım. Dediğin gibi akıcı bir söz yazımı var dil değişimine rağmen. Déhà konusunda ise kesinlikle hemfikiriz. :)
Abi kritik iyi olmuş baya ellerine sağlık.Bence sindirilmesi her ne kadar zor bir albüm olsa da sinidirildikten sonra etkisinden kolay kolay kurtulabilinecek bir albüm değil.Araya uzun zaman girdiğinde açıp bu ihtiyacımı gideriyor olmamdan anlıyorum bunu.Şarkı Sözlerine çok dikkat eden biri olarak biliyorum seni ve bu kritikte o es mi geçildi veya çok dikkatini çekmedi mi bilmiyorum ama şarkı sözlerinde de yeterince gariplik var.Adamlar şarkı sözlerini yazarken 4dil kullanmış.En basitinden Semimivusta İngilizce Latince Fransızca ve Almanca sözler bir arada fakat Gaye’ye düzeni ve kafiyeyi anlamı bozmayacak şekilde ustalıkla işlenmiş.Bu konuda da tebrik etmek lazım adamları.Deha gerçekten bir Deha (Espri değil gerçek:)Adam bildiğin bir virtüöz değil belki ama onlarca enstrüman hakimiyeti var ve projelerinin de tür olarak hepsi birbirinden farklı ve hepsinde de aynı düzende ilerliyor olması gerçekten takdire şayan.Bu albümü PA ya kazandırdım ya gözüm açık gitmem artık :)
Saygılarımla,umarım zamanını çalmak yerine zamanına bir şeyler katabilmişimdir bu önerimle :)
12.06.2020
@Agrypnie, Siteye yorum düzenleme özelliği gelsin artık nolur ya :D
Her yorumum hata dolu, anlaşılıyorumdur umarım hhahaa
14.06.2020
@Agrypnie, Sağ ol, değerli yorumun için ben teşekkür ederim.
Aslında şarkı sözlerine her zaman çok dikkat etmiyorum, bu biraz da bilinçli yaptığım bir şey. Ayinli mayinli işlerde merak edip sözlere baktığım oluyor ama daha çok olayın müzik tarafında kalmaya çalışıyorum. Bundan dolayı kritikte sözlerden pek bahsetmedim. Dil konusunda uzman olanlar Güzide ve Ahmet. :) Onlar daha ayrıntılı bir yorum yapabilirler muhakkak ama farklı dillere aynı oranda hâkim olunduktan sonra, biraz da mürekkep yalanmışsa bu tarz sözler rahatlıkla yazılabilir sanırım. Dediğin gibi akıcı bir söz yazımı var dil değişimine rağmen. Déhà konusunda ise kesinlikle hemfikiriz. :)