Her gün gelen onlarca promo, sağdan soldan gelen sayısız “abi şunu duydun mu mutlaka dinle”ler, YouTube’un her türün alt türlerine kadar inen metal kanallarının önerdiği yüzlerce albüm, kendi araştırmalarımla bulduklarım ve diğer binlercesi… Her gün müthiş miktarda yeni müzik ortamlara salınıyor ve elbette ki baş etmesi mümkün olmayan bir materyal yoğunluğu ortaya çıkıyor.
Tüm bu kalabalık içerisinde benim için en değerli öneriler Pasifagresif’i uzun zamandır takip eden; sitenin konjonktürünü, iklimini bilen takipçilerimizin tavsiyelerinden oluşuyor. 11 yıldır her türden gruba yer verdiğimiz ve skalayı geniş tuttuğumuz için, sağ olsunlar takipçilerimiz her türün en iyi örneklerini, en kaliteli yeni cevherlerini sitede öneriyor ve hepimizin müzik dağarcığının genişlemesine katkıda bulunuyorlar.
Geçtiğimiz ay bir takipçimizin önerdiği LOATHE, kısa zaman önce bir başka takipçimizce de önerilince yazmanın kaçınılmaz olduğunu anladım ve daha albümü dinlemeden, sırf takipçi referanslarına itimat ederek haftanın takvimine ekledim.
2014’te Liverpool’da kurulan ve 2017’de ilk albümü “The Cold Suns”ı çıkaran LOATHE, Şubat başında çıkan ikinci albümü “I Let It In And It Took Everything” ile karşımızda. Grup çeşitli kaynakalrda rock, bazı kaynaklarda ise heavy metal olarak geçiyor olsa da “yaptığına şantaj denir böyle aşka bondage denir” diyor ve böyle rock’a nedir tam olarak emin olamadığımı söylemek istiyorum. LOATHE’un içinde yoğun bir rock kimliği var evet; adamlar belli ki DEFTONES’u yalayıp yutmuş, vokalinden atmosferine bütünüyle içselleştirmişler. Ve fakat…
Ve fakat grubun bir DEFTONES klonu olmasının önüne geçen çok acayip birtakım bileşenler var. Misal LOATHE bir rock dinleyicisinin dinlerken burnundan kan getirecek düzeyde djent olaylarına da bulaşıyor. Burada önemli olan adamların “DEFTONES iyi, djent de revaçta; ikisini bir arada sunak mı la?” diye düşünmek yerine djent’i bu DEFTONES karakterli rock’a sızan ve onunla mücadele eden bir rakip olarak kullanıyor olması. Kırılgan bölümlerin ardından “Sıçarım ha!” diye ortaya çıkıp her şeyi yıkan bu gorgor tonlu djent kimliği olaya bilindik djent algısından farklı bir şey katıyor.
Bir diğer konu da LOATHE’un elindeki silahları çok pragmatik kullanıyor oluşu. Yukarıdan dinleyebileceğiniz “Aggressive Evolution”ın başlangıcıyla KoRn ile DEFTONES arası bir şey mi başlıyor diye düşünürken grup öküz gibi vokallerle olayı MESHUGGAH ile VILDHJARTA arası bir yere taşıyor ve sonra tekrar Chino Moreno etkili damar vokalleri araya sokarak olayı bir duygular sarmalına dönüştürüyor.
Tüm bunları sağlayan şey ise “I Let It In And It Took Everything”deki dramatik ezicilik. Djent’i de DEFTONES’u da bir kenara bıraksak bile adamların Liverpoollu grup kasvetini damarlarında taşıdıkları aşikâr ve bu sayede albümü dinlerken üzerimize yaşanmışlık atıldığını net şekilde hissediyoruz. Grup içini akıtmayı da kaosunu kusmayı da çok iyi beceriyor ve albüm bütün hâlinde bir iç dökme, arınma şölenine dönüşüyor. Bu da doğal olarak albümün gelgitlerle bezenmesini sağlıyor. “Fazla mı yumuşak acaba?” diye düşüneyazdığınız sırada “Gored” gibi bir şey girip her şeyi dümdüz edebiliyor. Dahası, bir sonraki “Heavy is the Head That Falls with the Weight of a Thousand Thoughts”ta black metale göz kırpar gibi olduğu anlar dahi var.
Eldeki verilerin çeşitliliğine ve ortaya konuş şekillerindeki başarıya bakıldığında “I Let It In And It Took Everything” kesinlikle çok önemli bir albüm olarak yılın en değerli işlerinden biri olmayı başarıyor. Şahsen albümü dinlerken “Calculating Infinity”yi ilk kez dinlediğim an aklıma geldi. LOATHE elbette ki bir mathcore grubu değil ama djent, post-rock, shoegaze, metalcore, hardcore, nu metal, black metal, progresif metal, mathrock da dâhil sayısız şeyi bir potada eriterek türler üstü bir şey sunmayı başarıyor. Bu yüzden bazı yerlerde sadece rock, bazılarında ise dümdüz heavy metal olarak niteleniyor.
LOATHE 2020’nin en özel, farklı, eşsiz, değerli albümlerinden biriyle yıl sonu listelerindeki yerini ayırtmışa benziyor. Herkese göre olmadığı aşikâr olsa da her şeyin bir şeyler bulabilmesi de gayet olası. Ben albümü bir bütün hâlinde değerlendiriyorum ve bu 50 dakikalık şeyin gerçekten son derece şahsına münhasır, pek muadili olmayan ve en net ifadeyle “özel” bir şey olduğuna inanıyorum ve bu müziği dinleyin demekten ziyade bu deneyimi yaşayın diyorum.
Kadro Kadeem France: Vokal
Erik Bickerstaffe: Lead gitar, vokal
Connor Sweeney: Ritim gitar
Feisal El-Khazragi: Bas
Sean Radcliffe: Davul
Şarkılar 1. Theme
2. Aggressive Evolution
3. Broken Vision Rhythm
4. Two-Way Mirror
5. 451 Days
6. New Faces in the Dark
7. Red Room
8. Screaming
9. Is It Really You?
10. Gored
11. Heavy Is the Head That Falls with the Weight of a Thousand Thoughts
12. A Sad Cartoon
13. A Sad Cartoon (Reprise)
14. I Let It in and It Took Everything...
O kadar iyi ki… Resmen adamlar Deftones okulundan Deftones’dan daha yüksek puan ile mezun olmuş gibiler! Bu sene kesinlikle listemde 1 numara çıktığından beri kaç kere döndürdüm sayısını bilmiyorum bile.
I Let It In And It Took Everything bu yılın özel albümlerinden biri olmasının yanında bence grup adına da özel bir çalışma. Bunun temel sebebi riski göze alabilen bir albüm olması. Önceki albüm The Cold Sun’a göre daha çok nefes alıyor ve daha sıcak. Bizi soğuk güneş’ten gelen kutup fırtınası içinde sıkışıp bırakmaktansa daha kontrastlı vahşi bir şehre bırakıyor. Deftones ruhu bir önceki albüme göre daha fazla hissediliyor ama kesinlikle taklit değil hatta tam aksine metalcore ile birleştirip kendi tarzını genişletiyor. Loathe’nin müziği hakkında yapılacak en iyi yorumu lafı uzatmadan buraya bırakıyorum
“this band is like if a supercomputer scanned my brain to download my exact music/aesthetic taste then ran that data through an advanced program to generate the perfect “sound” for me. they have so much of that deftones style smoothness that Ive been listening too since I was a little kid, plus the visceral, refined heaviness that comes with modern metal, all wrapped up in a nice dark, horror movie inspired box. Take all my money loathe”
Dün ismailvilehand reisle konuştuk deftones çakması grup dedik ama bilmiyorum bende bağımlılık yaptı. Son yayınladıkları 2 adet Is It Really You? coverları efsane ötesi. Birini Sleep Token öbürünü de Teenage Wrist ile yapmışlar. Çok sıradışı geldiler bana aşırı beğendim yaptıkları her işi.
O kadar iyi ki… Resmen adamlar Deftones okulundan Deftones’dan daha yüksek puan ile mezun olmuş gibiler! Bu sene kesinlikle listemde 1 numara çıktığından beri kaç kere döndürdüm sayısını bilmiyorum bile.
I Let It In And It Took Everything bu yılın özel albümlerinden biri olmasının yanında bence grup adına da özel bir çalışma. Bunun temel sebebi riski göze alabilen bir albüm olması. Önceki albüm The Cold Sun’a göre daha çok nefes alıyor ve daha sıcak. Bizi soğuk güneş’ten gelen kutup fırtınası içinde sıkışıp bırakmaktansa daha kontrastlı vahşi bir şehre bırakıyor. Deftones ruhu bir önceki albüme göre daha fazla hissediliyor ama kesinlikle taklit değil hatta tam aksine metalcore ile birleştirip kendi tarzını genişletiyor. Loathe’nin müziği hakkında yapılacak en iyi yorumu lafı uzatmadan buraya bırakıyorum
“this band is like if a supercomputer scanned my brain to download my exact music/aesthetic taste then ran that data through an advanced program to generate the perfect “sound” for me. they have so much of that deftones style smoothness that Ive been listening too since I was a little kid, plus the visceral, refined heaviness that comes with modern metal, all wrapped up in a nice dark, horror movie inspired box. Take all my money loathe”
10/10
Dün ismailvilehand reisle konuştuk deftones çakması grup dedik ama bilmiyorum bende bağımlılık yaptı. Son yayınladıkları 2 adet Is It Really You? coverları efsane ötesi. Birini Sleep Token öbürünü de Teenage Wrist ile yapmışlar. Çok sıradışı geldiler bana aşırı beğendim yaptıkları her işi.
Bizim jenerasyonun White Pony’sini yapmışlar gibi sanki. Çok… çok iyi
30.07.2024
@Kürşat, Bir tane Gretsch bariton çözdüm sırf bu albümü çalabilmek için. Gotoh locking tunerlar, bass vi telleri vs derken epey alevli oldu alet.