Ihsahn EMPEROR günlerinden beri yakınlık duyduğum, ilham aldığım insanlardan biridir. “IX Equilibrium” sayesinde tanıştığım, tüm külliyatını hatmettiğim EMPEROR’un kaçınılmaz gibi görünen dağılmasının ardından geçen sürede Ihsahn bir süre sessizliğe gömülmüş ve 2005 yılında hem EMPEROR’u hortlatmış hem de solo kariyerine start vermişti.
Aradan geçen 15 yılın ardından Ihsahn hem köklerinden beslenen hem de yeni arayışlar peşinde koşan bir müzisyen olarak karşımızda duruyor. En sevdiğin iki albümü hangileri diye sorsanız hiç düşünmeden ilk albüm “The Adversary” ve “After” şeklinde cevap vereceğim IHSAHN, aralarda çok da ısınamadığım deneysel işlere de bulaştı, yine çok empati kuramadığım bluesy riflere de yelken açtı. Elbette ki gitsin hayvan gibi senfonik black metal yapsın demiyorum ama içindeki karanlıktan haberdar olduğum bir insandan yer yer hard rock karakterli rifler duymak şahsen beni çok da mutlu etmiyor.
Velhasılıkelam, Ihsahn ve IHSAHN bana pek güzel şeyler de yaşattı, o kadar güzel olmadığını düşündüğüm şeyler de. Şu an karşımdaki “Telemark” -ki kendisi şanlı Norveç’imizin bir yöresidir ve Ihsahn burada yaşamaktadır- IHSAHN’ın köklere dönme emareleri gösterdiği ve cover’ları saymazsak Norveççe şarkı sözleri kullandığı bir EP. Sadece bu bile çalışmayı daha bir kvlt kılıyorken, Ihsahn’ın bir de gerçekten black metal geleneğinin peşinden giden bir anlayış benimsemesi EP’yi daha da değerli kılıyor.
“Telemark”ta 3 yeni şarkı ile iki tane cover var. Bu iki cover benim tadımı epey kaçırıyor, çünkü ne alaka aq… Gerçekten de böyle bir köklere dönüş işinde, Norveççeyle bezeli, blast beat’in gerginliğin harman olduğu bir çalışmada Lenny Kravitz’in ne işi var? IRON MAIDEN elbet severiz ama gerçekten yeri ve zamanı mı ey sevgili Vegard Sverre Tveitan? Öncelikle EP’yi açan “Stridig” pek bir yere varma niyeti olmayan bir germe, tedirgin etme aracı olarak karşımıza çıkıyor. Bugüne dek IHSAHN’dan dinlediğim en bir yere varma çabası olmayan şarkı olabilir. Basit bir formül üstüne kurulu ve öne çıkan bir yanı olmaması için uğraşan bir “arka plandan tat kaçırma” şarkısı.
Bu gerginlikle tonunu, rengini belli eden EP’nin ikinci şarkısı “Nord”da IHSAHN’ı şeytancıl olmayan bir black metal bağlamında görüyoruz. Bu şarkı pek çok açıdan ilk albüm “The Adversary”den esintiler barındırıyor ve misal EP’ye adını veren şarkıya göre çok daha güvenli sularda yüzüyor. İkinci yarısında komple değişen şarkı, jam session karakterli, son dönem OPETH’vari bir “pozitif hava üstüne black metal vokali” ile sona eriyor.
EP’ye adını veren şarkı ise gerçek bir geçmişten günümüze bulamacı. Bulamaçtan kastım odağını kaybetmesinden dolayı değil. Ihsahn belli ki yaşadığı yerin folklorik altyapısını kendi müzikal geçmişiyle harmanlama yoluna gitmiş ve son derece yerel bir melodiyi blast beat’le, black metal vokaliyle, saksafonla bir arada kullanmış. Neticede ortaya tuhaf olduğu su götürmez bir şarkı çıkmış. Çok karakterli mi tartışılır ama keyifli ve maceracı olduğu kesin.
EP’yi benim gözümde piç etmese de lekeleyen konuya gelince, özellikle bu LENNY KRAVITZ cover’ı “Rock and Roll Is Dead”in böylesi black metal karakterli bir çalışmada olması gerekiyor muydu bilemiyorum. Bana kalırsa EP’nin 3 şarkılık havasını tamamen yok eden bir tercih ama Ihsahn böyle uygun görmüş deyip fazla laf etmemeyi tercih ediyorum. Şarkının bir olayı olsa yine anlayacağım da Ihsahn’ın sürpriz yapma girişimi olması dışında affedersiniz yarrak gibi bir şarkı. IRON MAIDEN cover’ı ise vokal tercihi sayesinde bir şeye benziyor ve ilginç olmayı başarıyor. Zaten şarkının aslı o kadar iyi ki, bozmak için epey bir uğraşmak gerekiyor. IHSAHN versiyonu da “Wratchild” cover’ları âlemindeki yerini üst perdeden alıyor.
Nihayetinde “Telemark” biraz hem ondan hem bundan karakterli bir çalışma. Kasten silik ve sürünerek gelen bir açılış yapıyor, bilindik sulara açılıyor, EP’ye adını veren şarkıda zirvesini yapıyor ve biri isabetli iki cover’la sona eriyor. Bunu IHSAHN diskografisindeki önemli bir an olarak görmek zor, Ihsahn belli ki yazdığı şarkıları gecikmeden sunmak istemiş ve biraz da eğleneyim deyip cover’larla süslemiş. Benim buradan almak istediğim sonuç IHSAHN’ın bir sonraki albümünde şu deneyselliği bırakıp biraz “The Adversary”ye, “angL”a kayan daha karanlık ve progresif bir şey yapması. Umarım bu onun işaretidir, umarım karanlık günler yakındır.
Ya arkadaş şu albümü gümrükten çekmek için 3 gündür uğraşıyorum.Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine yurtdışından birşey getirmek ne zamandan beri bu kadar zor oldu anlam veremiyorum cidden.
İlk 3 şarkıya yakın bir albüm gelecekse şimdiden hazır olmak lazım. Ihsahn’ın en sevdiğim özelliği bu, her albümde, EP’de farklı bir hava estiriyor ve hepsinin de kendine ait bir karakteri var. Şimdiden merakla bekliyorum sıradakı çalışmasını.
Ihsahn gibi bir müzisyen neden bas gitarist kullanmıyor anlamıyorum, sanırım uzun süredir bas gitar yerine moog kullanılıyor, bari kendisi çalsın bas gitarı.
Eski karanlık günlere dönmesi dileğiyle
”çünkü ne alaka aq…”
artık ahmet abinin tadı nasıl kaçmışsa, hayatında bir kritiğe yazmayacağı şeyler yazdırmış adam.
Ya arkadaş şu albümü gümrükten çekmek için 3 gündür uğraşıyorum.Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine yurtdışından birşey getirmek ne zamandan beri bu kadar zor oldu anlam veremiyorum cidden.
İlk 3 şarkıya yakın bir albüm gelecekse şimdiden hazır olmak lazım. Ihsahn’ın en sevdiğim özelliği bu, her albümde, EP’de farklı bir hava estiriyor ve hepsinin de kendine ait bir karakteri var. Şimdiden merakla bekliyorum sıradakı çalışmasını.
Ihsahn gibi bir müzisyen neden bas gitarist kullanmıyor anlamıyorum, sanırım uzun süredir bas gitar yerine moog kullanılıyor, bari kendisi çalsın bas gitarı.