Black metal denilince akla ilk olarak Norveç, İsveç ve Finlandiya geliyor. Bu ülkeler türün yaratımında ve gelişiminde büyük emek sarf eden, hakkı asla ödenmeyecek memleketler. Diğer yandan, black metalin İskandinavya’da ilk büyük atılımını yaptığı ve ikinci dalga dediğimiz akımın başlangıcı sırasında ilginç şekilde bir yerde daha karanlık hareketlenmeler olmaktaydı. Burası, İskandinavya’ya en uzak Avrupa ülkesi olan Yunanistan’dan başkası değildi.
Hellenic Black Metal diye bir tür doğmasına neden olacak kadar karakteristik ve verimli bir black metal sunan Yunanistan, ülkenin bağnaz Hristiyan anlayışından daralan gençlerin tepkilerini, öfkelerini, nefretlerini kusmasına tanık oluyor; black metal tarihinde kendine özel bir yer edinmeyi başarıyordu. Ülke o günlerden bu yana bazen sessiz ve derinden bazen çok daha ateşli şekilde karanlığını sürdürdü ve günümüzde de tür adına son derece başarılı gruplar ve işlerle black metalin hem geleneksel hem de sıra dışı taraflarını bizlere sunmaya devam ediyor.
Yine doksanların ortalarından itibaren, büyüme potansiyeli gayet yüksek olan bir black metal kazanı kaynatmaya başlayan Polonya da 2000’lerle birlikte sazı iyice eline almış ve black metal tarihini değiştiren Fransa’nın ardından yeni milenyumda türe en çok katkı yapan ikinci ülke olarak adını black metal tarihinin yırtık sayfalarına kazımıştı. Bugün baktığımızda Polonya, ekstrem metal konusunda ve black metal özelinde dünyanın en verimli, yüksek istatistikli ülkelerinden biri.
O zaman soralım: bir Yunan ve bir de Polonyalı black metal müzisyeni ortak bir proje için bir araya gelse ne olur? Eldeki verilere bakınca iyi bir şey olacağı ortada; Hellenic Black Metalin karakteristik karanlığı ile Polonya’nın zehirli havasının ortaya iyi bir şey çıkaracağını varsaymak hiç de hayalcilik olmaz.
HAXANDRAOK yakın zamanda keşfettiğim yepyeni bir grup. İki kişiden oluşuyorlar, geçen sene kurulmuşlar ve ilk albümüleri “Ki Si Kil Ud Da Kar Ra”yı da 13 Aralık’ta çıkardılar. Grupta gitar ve vokallerden ACHERONTAS, DEVATHORN’dan Chris Argyros; davullardan ise BESATT ve INFERNO’da baget sallamış Leh davulcu Marcello Szumowski sorumlu. Bu ikili birlikte HAXANDRAOK’un şahsına münhasır yapısını oluşturuyorlar.
HAXANDRAOK net şekilde black metal yapıyor ancak bu black metal tam olarak alışık olmadığımız birtakım yönlere doğru da çekilebilecek özellikler barındırıyor. Öncelikle grubun yaptığı müziğin içinde ritüelleri çağrıştıran bir karakter var. Bu yapı doğal olarak akla ROTTING CHRIST’ın son birkaç albümündeki yapıları getiriyor. Lakin HAXANDRAOK’un yaptığı müzik ROTTING CHRIST kadar lineer değil. “Ki Si Kil Ud Da Kar Ra”ı açar açmaz karşımıza çıkan ilk şarkıda neredeyse oynak bir davul paterni üstüne, kadim Mezopotamya uygarlıklarının ilkel ayinlerini, törenlerini anımsatan tribal bir yapı görüyoruz. Bu şekliyle grup yer yer THE RUINS OF BEVERAST’ın son albümü “Exuvia”daki, daha doğrusu o albümün kapağındaki havayı anımsatan şamanik tatlar sunabiliyor. Aynı şekilde SVART CROWN’ın “Abreaction” albümünden çıkan “Orgasmic Spiritual Ecstasy” klibindeki veya “Transsubstantiation”daki gibi bir ayin/ritüel havası da net şekilde görülüyor.
Black metalin melodik tarafına yüklendikleri bölümlerde karşımıza çıkan bir DISSECTION karakterinden de rahatça söz edebiliriz. HAXANDRAOK öyle nefes aldırmayan blast beat’lerde dolu, kan ve irin saçan bir black metaldense daha sofistike olma çabası güden bir müzik amaçlıyor ve bunda başarılı da oluyor. Bu etnik, ritüel karakterli olaylar yer akıllara SEPULTURA’nın ilkel şaman tamtamlarını da hatırlatıyor ve orta tempolu şarkılarda bu daha da belirgin şekilde görülüyor. Şahsen bu ayin muhabbetine, kendini döverek transa geçme muhabbetlerine çok uzak olduğumdan bu tür olaylara karşı epey mesafeliyim. Lakin HAXANDRAOK bunu dozunda ve bence yerinde yaparak ilk albümünü ortalamanın üstü bir işe dönüştürmeyi ve ileride yapacaklarını merak ettirmeyi başarıyor.
Eğer bu tür ritüel bazlı olaylardan hoşlanıyorsanız, albümün pek çok yeri size çok çekici gelebilir. Eğer bunlardan özellikle hoşlanmıyorsanız dahi “Ki Si Kil Ud Da Kar Ra”nın büyük kısmını gayet sevme ihtimaliniz de yüksek. Yunanistan ve Polonya deyince ilk başta kafamda çok daha zehirli, zifiri karanlık bir şey belirmişti ama çıkan şeyden de şikâyet etmiyorum. HAXANDRAOK’la tanışmanızda hiçbir sakınca yok. Belki de hiç beklemediğiniz kadar çok sevebilirsiniz.
Albümün bazı kısımlarında Melechesh dinliyormuş gibi hissettim açıkçası. Klasik Hellenic Black sound’u yok zaten, sanki ortadoğu ezgileriyle harmanlanmış bir Polonya sound’u var gibi; hayli beğendim albümü. Gitarist Chris Argyros, Acherontas kurucusuyla beraber ismi Shibalba olan bir doğu tandanslı ritüelistik-şamanistik müzik grubunun da üyesi. Sanıyorum ki özellikle son parçada kendini iyice belli eden ritüelistik havanın kaynağı oradan geliyor.
Lilith Unbound’un 3.43′ten sonrasına fena takıldım bu arada; bir hüzün, bir melankoli mevcut.
@Ece, o ritüelistik muhabbet çok sevdiğim bir şey değil aslında. Genelde çok tekrarlı olduğu için o tarz şeylerle bağ kurmakta zorlanıyorum. Bu albümde bu durum benim için tam sınırda; biraz daha ritüel olayları olsaydı sevmem epey zorlaşırdı.
Aşırı derece Melechesh araklama var. Bazı grupların 100 tane kopyası çıksa sesimi çıkarmadan beğenerek dinlerim ama sanırım Melechesh o klasmanda değilmiş onu anladım. Müzik aksanları bozuk Melechesh’in yakaladığı aksanı yakalayamamışlar.
Albümün bazı kısımlarında Melechesh dinliyormuş gibi hissettim açıkçası. Klasik Hellenic Black sound’u yok zaten, sanki ortadoğu ezgileriyle harmanlanmış bir Polonya sound’u var gibi; hayli beğendim albümü. Gitarist Chris Argyros, Acherontas kurucusuyla beraber ismi Shibalba olan bir doğu tandanslı ritüelistik-şamanistik müzik grubunun da üyesi. Sanıyorum ki özellikle son parçada kendini iyice belli eden ritüelistik havanın kaynağı oradan geliyor.
Lilith Unbound’un 3.43′ten sonrasına fena takıldım bu arada; bir hüzün, bir melankoli mevcut.
21.12.2019
@Ece, o ritüelistik muhabbet çok sevdiğim bir şey değil aslında. Genelde çok tekrarlı olduğu için o tarz şeylerle bağ kurmakta zorlanıyorum. Bu albümde bu durum benim için tam sınırda; biraz daha ritüel olayları olsaydı sevmem epey zorlaşırdı.
Hasan Doruk okudum. Iyimi.
Aşırı derece Melechesh araklama var. Bazı grupların 100 tane kopyası çıksa sesimi çıkarmadan beğenerek dinlerim ama sanırım Melechesh o klasmanda değilmiş onu anladım. Müzik aksanları bozuk Melechesh’in yakaladığı aksanı yakalayamamışlar.