THY ART IS MURDER’la ilk tanıştığımda deathcore can çekişmeye başlamış; birbirinin muadili sayısız grubun benzer şarkılar, benzer fikirler, benzer albüm kapakları ve benzer logolar içinde debelendiği bir dönem yaşamaktaydı. DESPISED ICON’ı “The Healing Process” turnesinde kendi evi olan Kanada’da, davulcu Alexandre Pelletier’in babasıyla yan yana izlemiş biri olarak türün en iyi örneklerinin geçmişte kaldığını düşünüyor; muhtemelen herkes gibi olan ya da yakında olacak bu olası “scene kid”leri fazla da ciddiye almamayı planlıyordum.
“Hate”in ardından birden pek bir revaçta olan ve adını her yerde görmeye başladığım grubu yine de kendime yakın görmemiş, geçici bir heves olarak kısa süre içinde silineceklerini ve sürekli aynı müziği yaparak boşluğa doğru ilerleyeceklerini tahmin etmiştim.
“Holy War”la birlikte bu düşüncelerim tatlı tatlı yerle bir olmaya başlamıştı. Albüm THY ART IS MURDER’ın çoğu grubun aksine son derece gerçek bir öfkesinin olduğunu gösteriyor, yaptıkları müziğin deathcore formülleri arasında sıkışan ve kısıtlı sayıda fikirler ayakta kalan bir müzik olmadığını gösteriyordu. Grup benim için bir anda günümüz deathcore’unun en ne yaptığını bilen ismine dönüşmüş ve kimi death metal, hatta black metal gruplarıyla benzeşen bir nefret, kötülük kaynağına doğru kaymıştı.
THY ART IS MURDER 2010 sonrası deathcore’un poster grubu olma şansını elinde tutmasına rağmen bunu kitlesini değil, nefretini artırmak için kullanmış ve ekstrem tarafını giderek daha da sivriltmişti. Deathcore’a mesafeli duran ve başta içinde benim de olduğum pek çok insan zamanında onları hafife almış olsa da THY ART IS MURDER hiç şakasının olmadığını her şekilde göstermeye kararlıydı. Albüm kapakları, sözleri, temaları, her şeyleriyle bayağı bayağı elle tutulur, acımasız, tehditkâr bir şeye dönüşmüşlerdi.
“Dear Desolation”ın ardından grup benim için deathcore dünyasının en saygı duyulası ismi olmuştu aslında. Şarkılarının sertlik dozu giderek artıyor, bundan da önemlisi kısıtlı gibi gözüken bu tür içine soktukları ve yine taviz vermeyen fikirleri de giderek artıyordu. Adamlar resmen “deathcore öldü yeaea” denen bir ortamda, deathcore’un bulunduğu noktayı daha da ekstremleştirerek ve söylemlerini sertleştirerek daha büyük, daha olgun bir varlığa dönüşmüşlerdi. Yazdıkları rifler, şarkı kurguları, hem bu kadar gaddar hem de akılda kalıcı olmayı başarmaları ve hepsini anlamlı kılan yol haritaları onları benim gözümde deathcore’un en zekice hareket eden grubu hâline getirmişti.
Bunu düşünmek için âlim olmaya gerek yok aslında. Grubun yazdığı şarkılara baktığımızda THY ART IS MURDER’ın elindeki güçleri çok ama çok iyi kullandığına ve sound olarak gerçekten sınırlayıcı ve büyük oranda tek bir nefret duygusu üzerinden ilerleyen bir türe acayip bir çeşitlilik, çok yönlülük kattığına tanık oluyoruz.
Çok iyi rifler yazıyorlar, vokal sağ olsun çok katıksız bir nefret ve öfke kusuyorlar, prodüksiyonları sayesinde de itinayla eziyorlar. Burada göstermelik bir sertlikten, gitarların omurilik titretecek şekilde düşük akort edilmesinden, insan benliğini ezen aşırı yavaş break down’lar yazmalarından falan bahsetmiyorum. THY ART IS MURDER’ınki teknikten öte bir duruş, bir tavırdan kaynaklanan bir sertlik.
“Human Target” bana kalırsa THY ART IS MURDER’ın günümüz deathcore’unun zirvesine oturmasını sağlayan son basamak. Bence tür içinde kimse onlar kadar nefret dolu ve öfkeli değil. Kimse onlar kadar inandırıcı ve gerçek değil. Kimse onlar kadar tehditkâr ve tavizsiz değil. Kimse onlar kadar yaratıcı ve müzikal anlamda zeki değil. Bu öyle hadi deyince olabilecek bir şey değil. Bunu yaşamanız, hissetmeniz gerekiyor.
“Human Target” grubun hâlâ üzerine koyabildiğini gösteren ve türü seviyorsanız dinlemelere doyamayacağınız bir şiddet gösterisi. Pek çoklarınca hakir görülen, küçümsenen bir tür içerisinden çıkan ve bu küçük görenlerin dinlediği şeylerin bile üstüne çıkan düzeyde görkemli bir nefret sunabildiği için THY ART IS MURDER’ı gerçekten tebrik ediyorum. Burada göstermelik bir şey yok; burada gerçekten de sizi ele geçirebilecek, sokakta yürürken etrafa başka bakmanızı, araba kullanırken kendinize hakim olmanızı gerektirecek büyük bir şey var.
Kadro CJ McMahon: Vokal
Sean Delander: Ritim gitar, bas
Andy Marsh: Lead gitar
Lee Stanton: Davul
Şarkılar 01. Human Target
02. New Gods
03. Death Squad Anthem
04. Make America Hate Again
05. Eternal Suffering
06. Welcome Oblivion
07. Atonement
08. Voyeurs Into Death
09. Eye For An Eye
10. Chemical Christ
Yayınlandığı gün sabahtan akşama kadar defalarca dinledim ve o gün demiştim ‘grubun açık ara en iyi albümü’ diye. Hem grubun en iyi albümü, hem 2019 un en barbar işlerinden biri, hem kendi türünde senenin en iyi işi ki bu türden daha iyisi geleceğini düşünmüyorum. İnanılmaz bir gövde gösterisi cidden. Bu arada oscar goes to yeni davulcu…
“Core işleri bitti” diyenleri tokat manyağı yapacak bir albüm olmuş. Her albümünde, bir önceki albümdeki çıtayı daha da yukarı çeken, kendini bu kadar geliştiren başka bir grup tanımıyorum. Nefret dolu, müthiş bir albüm. Yıl sonu listelerine rahatlıkla giriş yapar.
Bence türün ana akım grupları arasında hala saf deathcore yapmasından ötürü bu işin kralı Despised Icon. 2010 sonrası saf/düz deathcore yapan grup neredeyse kalmadı. Thy Art is Murder ise tam bu dönemde parladı ancak onlarda son iki albümdür daha death metale yakın bir çizgiye geçtiler.
Tür muhabbeti bir yana, bu derece ön planda olan, büyük festivallerde metal müziğin babalarıyla ana sahnede yer bulan ve albümleri deli gibi satan bir grubun git gide gaddarlaşıp bu derece amansız, nefes kesen bir hale bürünmesi çok takdir edilesi.
@ismail vilehand, Despised Icon’ı da çok seviyorum ama son 2 albümde TAIM bence daha büyük bir güce dönüştü. Aralarında 4-5 sene fark olduğundan deathcore’un yeşerme dönemine denk gelen “The Healing Process” ve “The Ills of Modern Man” gibi türe boyut atlatan bir albümleri yok belki ama şu anda TAIM ciddi anlamda çok başka bir noktaya geldi bence. Despised Icon’dan da “Beast”in üstüne çıkan bir şey yapmasını bekliyorum çünkü son iki TAIM albümüyle birlikte deathcore’un en iyi yapıldığı noktalarda çıta bayağı yüksekte.
Dediğin gibi TAIM death metale kayıyor, birkaç gün sonra albümü çıkacak CARNIFEX black metale kayıyor. Despised Icon’ın da belki belli bir tazelenmeye ihtiyacı olabilir bir sonraki albümünde, çünkü artık herkes 10 sene öncesinin deathcore’unun uzun vadeli etki yapamayacağının farkında. Slaughter to Prevail gibi gruplar bile kısa dönem şoklar yaratıyor, hepimiz bir “oha amk bu ne” diyoruz ama bana kalırsa etkisi biraz hızlı sönüyor.
@Ahmet Saraçoğlu, şu pozisyonda Despised Icon mı? Thy Art is Murder mı? Deseler ben de tercihimi Taim’dan yana kullanırım. O kısımda şüphe yok. Ancak Despised Icon’ın farklı yönlere kaymadan klasik deathcore soundunu muhafaza ederek, bu zamana kadar ayakta kalabilmesi büyük bir olay. Bildiğim en eski iki deathcore albümünden biri Despised Icon’ın, diğeri The Red Chord’un ilk albümü. Düşün yani, nereden nereye.
“çünkü artık herkes 10 sene öncesinin deathcore’unun uzun vadeli etki yapamayacağının farkında.” işte bu kısım kilit nokta. Misal benim 2010 sonrası hafızamda yer etmiş, “saf deathcore türünde” diyebileceğim albüm sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve onlardan biri de The Beast. Misal Slaughter to Prevail son albümünü hala dinliyorum ama o da bana fazla slam/brutal death metalimsi geliyor.
Whitechapel ve Suicide Silence’ın son albümlerinde farklı şeyler deneyip kafa üstü çakılmalarını saymazsak deathcore grupları müziklerini farklı yönlere kaydırarak hem daha çok büyüdüler, hem de tür üzerine yapılan tartışmaları sona erdirip kendilerini ekstrem metal camiasına kabul ettirdiler.
Despised Icon’ın Taim ve Carnifex gibi gruplarla rekabet edebilmesi için dediğin gibi belki de tazelenmeye ihtiyacı olabilir ama ben şahsen fazla düz death metale yakın veya black metal etkili bir Despised Icon görmek istemem. Tüm webzinelerin deathcore albümlerine giydirip düşük puanlar verdikleri yıllarda bile enteresan biçimde albümleri yerilmeyen ve yüksek puanlar alan bir gruptu Despised Icon. O dönemi kazasız belasız atlatmış bir grup olarak da farklı şeyler deneyeceklerini sanmıyorum.
Albüm taş gibi olmuş, “Dear Desolation” albümünün bi tık üstüne çıkacaklardır diye tahmin ediyordum ve tahminim de doğru çıktı… hakikaten de çok gaddar, öfkeli ve zekice bir albüm olmuş… ben şahsen çok beğendim … Bu arada Death Squad Anthem parçasının o Breakdown’u ne öyle abi,bana göre Metal müzik tarihinin açık ara en taşaklı ,en güçlü ve sert breakdownlarından biri . Hell fucking yeah! !
Bu albümdeki enerji Amerikayı bi ömür aydınlatır. Nasıl bir gaz, nasıl bir enerji var albümde.
İnsanın duvarlara kafa atası geliyor.
Make America Hate Again ve Chemical Christ efsane. Genel olarak deathcore albümleri bu tarz olsa en sevdiğim tür olurdu herhalde.
9/10
Alakasız şekilde 80′ler gruplarından aldığım tadı alıyorum bunlardan. Bunun sebebi de gitarların çok ön planda olması herhalde. Davullar, diğer extreme gruplardaki gibi gitarları öldürmüyor. Çok sert ama yine de gitarın gerisinde.
Yani bir heavy/thrash’çi olan bana bayağı hitap etti. Çünkü riff, riff, riff… Dear Desolation’ı da çok beğenmiştim. Make America Hate Again de uzun süredir duyduğum en iyi parçalardan.
doyamıyorum albüme. sadece deathcore’un değil metalin zirvesi şu an benim için. hayalimdeki müziği ben bilmezken adamlar yapıyorlar iki albümdür. biraz da şu tarafa doğru blow…
welcome oblivion – atonement – voyeurs into death dayak manyağı yapıyor art arda. cj… beton yetmez.
Abi başka bir şey dinleyemez oldum. Markete giderken dinliyorum. İşteyken dinliyorum. Müşteriler bir şeyler diyor duymuyorum, son ses dinliyorum. Seviyorum insanları ama bunu dinlerken kafayı gömesim geliyor, öyle de hırslandırıcı müzik. 2019′da çıkmış olduğuna inanamadığım biçimde iyi. Sanki klasik bir albümü dinlermiş gibi zevk alıyorum. Dear Desolation da sarmıştı ama bu fena ele geçirdi.
TAIM’in şuanda deathcore dalında bence hiçbir rakibi yok. Adamlar türün yeni sahibi olmuş durumdalar. Peş peşe Holy War, Dear Desolation ve Human Target gibi 3 tane hayvanoğlu hayvan albümü çıkarmak her grubun harcı değil. Adamların içinde nasıl bir nefret varsa yıllardır dinmek bilmiyor. Bu arada Eliran Kantor yine döktürmüş.
@Berca B., sen bi de sıradaki albümü bekle kardeşim, söz konusu Thy Art Is Murder olunca ve üst üste Holy War, Dear Desolation ve Human Target gibi İnsanlık dışı gaddarlık ürünü albümler peş peşe gelince insan bi sonraki albüm için heyecanlanmıyor değil, hele ki Avustralya da günlerdir hatta haftalardır devam eden orman yangını sıradaki albüme etki edecek ve kesin bunla ilgili bir veya birkaç şarkı yer alacak albüm de göreceksin bak buraya not aldım kardeşim .. Eğer Human Target in de üstüne çıkacak olurlarsa ki içimde öyle bir his var o zaman hakkaten de bu adamların Taşşaklarının heykelini yapıp dikmek farz olacak, 😀 hadi bakalım canım Thy Art Is Murder ‘ım bol bol öfke ve nefret dolu seanslar geçirmeniz ve bunu sıradaki albüm ve albümlere yansıtmanız dileğiyle 💪
@Termoski, Çok ayıp. Müzik bir tüketim aracıdır, sahiden bilmiyor muydun? 100 albüme 8-10 puan veririz ve ileriki yıllarda 5′ini 10′unu dinleriz, çünkü biz tüketiciyiz, hızlıca sindirir, sonra da çöpe atarız.
Yayınlandığı gün sabahtan akşama kadar defalarca dinledim ve o gün demiştim ‘grubun açık ara en iyi albümü’ diye. Hem grubun en iyi albümü, hem 2019 un en barbar işlerinden biri, hem kendi türünde senenin en iyi işi ki bu türden daha iyisi geleceğini düşünmüyorum. İnanılmaz bir gövde gösterisi cidden. Bu arada oscar goes to yeni davulcu…
son albumude çok beğenmiştim burda da ayrı yardırmışlar ellerine sağlık abilerin :D
“Core işleri bitti” diyenleri tokat manyağı yapacak bir albüm olmuş. Her albümünde, bir önceki albümdeki çıtayı daha da yukarı çeken, kendini bu kadar geliştiren başka bir grup tanımıyorum. Nefret dolu, müthiş bir albüm. Yıl sonu listelerine rahatlıkla giriş yapar.
Albüm çok gaz olmuş. Güzel Kritik.
Bence türün ana akım grupları arasında hala saf deathcore yapmasından ötürü bu işin kralı Despised Icon. 2010 sonrası saf/düz deathcore yapan grup neredeyse kalmadı. Thy Art is Murder ise tam bu dönemde parladı ancak onlarda son iki albümdür daha death metale yakın bir çizgiye geçtiler.
Tür muhabbeti bir yana, bu derece ön planda olan, büyük festivallerde metal müziğin babalarıyla ana sahnede yer bulan ve albümleri deli gibi satan bir grubun git gide gaddarlaşıp bu derece amansız, nefes kesen bir hale bürünmesi çok takdir edilesi.
29.07.2019
@ismail vilehand, Despised Icon’ı da çok seviyorum ama son 2 albümde TAIM bence daha büyük bir güce dönüştü. Aralarında 4-5 sene fark olduğundan deathcore’un yeşerme dönemine denk gelen “The Healing Process” ve “The Ills of Modern Man” gibi türe boyut atlatan bir albümleri yok belki ama şu anda TAIM ciddi anlamda çok başka bir noktaya geldi bence. Despised Icon’dan da “Beast”in üstüne çıkan bir şey yapmasını bekliyorum çünkü son iki TAIM albümüyle birlikte deathcore’un en iyi yapıldığı noktalarda çıta bayağı yüksekte.
Dediğin gibi TAIM death metale kayıyor, birkaç gün sonra albümü çıkacak CARNIFEX black metale kayıyor. Despised Icon’ın da belki belli bir tazelenmeye ihtiyacı olabilir bir sonraki albümünde, çünkü artık herkes 10 sene öncesinin deathcore’unun uzun vadeli etki yapamayacağının farkında. Slaughter to Prevail gibi gruplar bile kısa dönem şoklar yaratıyor, hepimiz bir “oha amk bu ne” diyoruz ama bana kalırsa etkisi biraz hızlı sönüyor.
29.07.2019
@Ahmet Saraçoğlu, şu pozisyonda Despised Icon mı? Thy Art is Murder mı? Deseler ben de tercihimi Taim’dan yana kullanırım. O kısımda şüphe yok. Ancak Despised Icon’ın farklı yönlere kaymadan klasik deathcore soundunu muhafaza ederek, bu zamana kadar ayakta kalabilmesi büyük bir olay. Bildiğim en eski iki deathcore albümünden biri Despised Icon’ın, diğeri The Red Chord’un ilk albümü. Düşün yani, nereden nereye.
“çünkü artık herkes 10 sene öncesinin deathcore’unun uzun vadeli etki yapamayacağının farkında.” işte bu kısım kilit nokta. Misal benim 2010 sonrası hafızamda yer etmiş, “saf deathcore türünde” diyebileceğim albüm sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve onlardan biri de The Beast. Misal Slaughter to Prevail son albümünü hala dinliyorum ama o da bana fazla slam/brutal death metalimsi geliyor.
Whitechapel ve Suicide Silence’ın son albümlerinde farklı şeyler deneyip kafa üstü çakılmalarını saymazsak deathcore grupları müziklerini farklı yönlere kaydırarak hem daha çok büyüdüler, hem de tür üzerine yapılan tartışmaları sona erdirip kendilerini ekstrem metal camiasına kabul ettirdiler.
Despised Icon’ın Taim ve Carnifex gibi gruplarla rekabet edebilmesi için dediğin gibi belki de tazelenmeye ihtiyacı olabilir ama ben şahsen fazla düz death metale yakın veya black metal etkili bir Despised Icon görmek istemem. Tüm webzinelerin deathcore albümlerine giydirip düşük puanlar verdikleri yıllarda bile enteresan biçimde albümleri yerilmeyen ve yüksek puanlar alan bir gruptu Despised Icon. O dönemi kazasız belasız atlatmış bir grup olarak da farklı şeyler deneyeceklerini sanmıyorum.
Albüm taş gibi olmuş, “Dear Desolation” albümünün bi tık üstüne çıkacaklardır diye tahmin ediyordum ve tahminim de doğru çıktı… hakikaten de çok gaddar, öfkeli ve zekice bir albüm olmuş… ben şahsen çok beğendim … Bu arada Death Squad Anthem parçasının o Breakdown’u ne öyle abi,bana göre Metal müzik tarihinin açık ara en taşaklı ,en güçlü ve sert breakdownlarından biri . Hell fucking yeah! !
Bu albümdeki enerji Amerikayı bi ömür aydınlatır. Nasıl bir gaz, nasıl bir enerji var albümde.
İnsanın duvarlara kafa atası geliyor.
Make America Hate Again ve Chemical Christ efsane. Genel olarak deathcore albümleri bu tarz olsa en sevdiğim tür olurdu herhalde.
9/10
Alakasız şekilde 80′ler gruplarından aldığım tadı alıyorum bunlardan. Bunun sebebi de gitarların çok ön planda olması herhalde. Davullar, diğer extreme gruplardaki gibi gitarları öldürmüyor. Çok sert ama yine de gitarın gerisinde.
Yani bir heavy/thrash’çi olan bana bayağı hitap etti. Çünkü riff, riff, riff… Dear Desolation’ı da çok beğenmiştim. Make America Hate Again de uzun süredir duyduğum en iyi parçalardan.
doyamıyorum albüme. sadece deathcore’un değil metalin zirvesi şu an benim için. hayalimdeki müziği ben bilmezken adamlar yapıyorlar iki albümdür. biraz da şu tarafa doğru blow…
welcome oblivion – atonement – voyeurs into death dayak manyağı yapıyor art arda. cj… beton yetmez.
Abi başka bir şey dinleyemez oldum. Markete giderken dinliyorum. İşteyken dinliyorum. Müşteriler bir şeyler diyor duymuyorum, son ses dinliyorum. Seviyorum insanları ama bunu dinlerken kafayı gömesim geliyor, öyle de hırslandırıcı müzik. 2019′da çıkmış olduğuna inanamadığım biçimde iyi. Sanki klasik bir albümü dinlermiş gibi zevk alıyorum. Dear Desolation da sarmıştı ama bu fena ele geçirdi.
dear desolation kadar sarıp etki bırakmadı bende
TAIM’in şuanda deathcore dalında bence hiçbir rakibi yok. Adamlar türün yeni sahibi olmuş durumdalar. Peş peşe Holy War, Dear Desolation ve Human Target gibi 3 tane hayvanoğlu hayvan albümü çıkarmak her grubun harcı değil. Adamların içinde nasıl bir nefret varsa yıllardır dinmek bilmiyor. Bu arada Eliran Kantor yine döktürmüş.
Human Target’ın 2.28-3.00 arası resmen nefessiz kalmanın müzikal karşılığı gibi bişi. Akılalmaz.
11.01.2020
@Berca B., sen bi de sıradaki albümü bekle kardeşim, söz konusu Thy Art Is Murder olunca ve üst üste Holy War, Dear Desolation ve Human Target gibi İnsanlık dışı gaddarlık ürünü albümler peş peşe gelince insan bi sonraki albüm için heyecanlanmıyor değil, hele ki Avustralya da günlerdir hatta haftalardır devam eden orman yangını sıradaki albüme etki edecek ve kesin bunla ilgili bir veya birkaç şarkı yer alacak albüm de göreceksin bak buraya not aldım kardeşim .. Eğer Human Target in de üstüne çıkacak olurlarsa ki içimde öyle bir his var o zaman hakkaten de bu adamların Taşşaklarının heykelini yapıp dikmek farz olacak, 😀 hadi bakalım canım Thy Art Is Murder ‘ım bol bol öfke ve nefret dolu seanslar geçirmeniz ve bunu sıradaki albüm ve albümlere yansıtmanız dileğiyle 💪
Albüm çıktığı zaman herkes albümün kulu köpeğiydi lakin kimsecikler 2019 un en iyi albüm listelerine koymamış. Kulağınıza tüküreyim sayın jüriler…….
31.01.2020
@Termoski, Çok ayıp. Müzik bir tüketim aracıdır, sahiden bilmiyor muydun? 100 albüme 8-10 puan veririz ve ileriki yıllarda 5′ini 10′unu dinleriz, çünkü biz tüketiciyiz, hızlıca sindirir, sonra da çöpe atarız.
gelmiş geçmiş en iyi deathcore albümü olabilir mi acaba diye düşünüyorum… gerçekten günümüz deathcore’un zirvesi. boş parça yok, masterpiece.
Sicey’in konserlerde giydiği leopar desenli gömleğe bayılıyorum.
Ismarlama deathcore albümü sipariş etsem bu kadar iyi olmaz. Köpeğiyim hala. Baştan sona müthiş.