Kariyerine “Xecutioner” ismiyle başlayan grup, Boston’da bir adaşları olduğunu öğrendikten sonra “infazcı olamayacaksak ölüm ilanı basarız!” diyerek Obituary ismini almıştı. Death’in yeni bir genre olarak türün kimliğini ortaya koyduğu albümü “Scream Bloody Gore”un yayınlanmasından iki sene sonra, 1989 yılında Obituary ilk albümü “Slowly We Rot” ile birlikte başta Florida çevresinde olmak üzere genel olarak “death metalin” gidişatını belirleyecek temel gruplardan biri hâline geldi.
Aynı yıl çıkan Morbid Angel’ın “Altars Of Madness”ı ve takip eden yıllarda ortaya çıkacak olan Deicide, Cannibal Corpse, Nocturnus gibi grupların efsanevi debut albümleri düşünüldüğünde, grubun ve ilk albümlerinin hem kronolojik hem de sanatsal açıdan death metal müzik camiası içinde neden bu kadar özel bir yer tuttuğu, albümün dinleyici kitlesine sunduğu içerikten rahatlıkla anlaşılabilir. Çünkü kelimenin tam anlamıyla “Slowly We Rot”, death metalin ve bu müziğin karakteristiği olan karanlık, felaket habercisi atmosferin, tematik dehşetin ilk göz ağrılarından biri. Burada her ne kadar “atmosfer” kelimesi, kullanım yoğunluğu bakımından akıllara black metali getirebilecek olsa da, dinleyenlerinin gayet iyi bildiği üzere Obituary’nin, yazının muhatabı olan çalışmayı da dâhil eden efsanevi üçlemesinde en can alıcı unsurlardan birisiydi atmosfer. İkinci albümlerinde kariyerlerindeki zirve noktasını oluşturan bu husus ilk albümlerinde de dikkate değer bir başarıyla sunuluyor.
Grubun ilk albümü olmasından ötürü doğal olarak, Obituary’nin death metal yorumunun karakteristik özelliklerini gördüğümüz ilk albüm olma özelliğini de taşıyor “Slowly We Rot”. Bunların en başında elbette John Tardy’nin “monstrous” olarak tanımlanabilecek şok etkisi yaratan vokalleri geliyor. Şarkıların introlarında ve ara bölümlerinde yaptığı hırıltılar, kükremeler ( “Internal Bleeding” 0:48), işkenceden acıyla inleme şeklinde betimlenebilecek söyleyiş tarzı (“Gates To Hell” 1:45-1:58), death metalin brutal vokal emektarı onca yıldızı arasında Tardy’nin neden en üst sıralara konulduğunun gerekçelerinden biri. Sesini kendine has kullanışıyla yer yer deliliğin ve vahşetin sınırlarında gezinen bir caninin hissiyatına bürüyebiliyordu bu adam. Söyleyiş tarzından ötürü ne dediğinin anlaşılmaması da bir o kadar, vokalinin etkileyicliğini arttıran bir husus olarak Obituary’nin yukarıda bahsettiğim albüm atmosferinde önemli bir rol oynuyor.
Vokallerin hemen ardından, işitildiğinde Celtic Frost’a olan hayranlığını net bir şekilde gösteren ve günümüzde “Bu Obituary !” dedirten o paslı gitar tonlarına aşina olmaya başlıyoruz albümle beraber. Cause Of Death’teki yokluğuyla kimilerini üzen, kimilerini de sonuçları itibariyle yerini James Murphy’e bıraktığı için sevindiren Allen West ve orijinal kadronun bugüne dek grupta çalmaya devam eden tek gitaristi Trevor Peres’den oluşan ikilinin performansı, Tardy’nin vokalleri etrafında sistematik bir biçimde death metalin dehşetini örüyor. Ortada bütüncül bir konsept olmasa da, gitar soundu albümün ismiyle dinleyicinin zihnine kazınan “çürüme” olgusunu buram buram hissettiriyor. Albüm, geneli itibariyle bir riff zengiliği ve West’in sololarıyla da hissiyatı doruğa çıkaran bir kimyaya sahip. Diğer yandan, Obituary’nin Celtic Frost’a yakınlığı ve benzerliği yalnızca gitarlarda değil, kimi şarkılarda kullandığı korku unsuru efektlerde de kendini gösteriyor. Albüme adını veren şarkının introsundaki riff yürüyüşünü takiben gelen o çan sesi ya da “Internal Bleeding”in başında sanki devasa bir çukurun içine kapatılmış huzursuz bir yaratığın sızlanışını çağrıştıran sesler, rahatlıkla Lovecraft’ın hikayelerinden bir sahneyle özdeşleşebiliyorlar. Söz gelimi, “Shadow Over Innsmouth” öyküsünü okurken bir yandan bu efektli introları dinleyerek, her ikisinin de yaşattığı tatmin birbirini besleyebiliyor. Genellikle okült temaları işleyen Celtic Frost’un çalışmaları için de, aynı atmosfer unsuru geçerli. Bu açılardan bakıldığında, “Slowly We Rot”un hem bestecilik ve işleyiş olarak “To Mega Therion”a göz kırptığı, hem de içinde olduğu genre itibariyle kendi karakteristiğini ortaya koyduğu söylenebilir.
Davullara gelindiğinde Donald Tardy’nin tuşeleri ve drum fillleri, albümden aldığımız tadı arttıracak kadar başarılı. Her şarkıda kompozisyonunu net bir biçimde belirlemişcesine temiz ve yerli yerinde çalıyor ve bu sayede günümüzde tür için belirleyici unsurlardan biri kabul edilen blast-beatsiz de extrem metalin gayet güzel, yeterli ölçüde icra edilebildiğini gösteriyor. Esasen Morbid Angel, Deicide ve Suffocation gibi gruplar çıkana dek, genre içinde net bir blast-beat kullanımı görülmez. Tabi burada hammer blast-beati temel alarak konuşuyorum. “Scream Bloody Gore”, “Leprosy”, “Slowly We Rot” ve “Eaten Back To Life” gibi death metali tanımlayıcı nitelikteki albümler, davullarının ağırlıklı olarak thrash beatleri üzerine kurulduğu çalışmalardır. Bassta, grubun yalnızca bu albümünde yer alan ve ilerde Nocturnus AD’de karşımıza çıkacak Daniel Tucker bulunuyor. Ancak diğer elemanların çarpıcı performansları arasında özellikle dikkat çeken bir yanıyla karşılaşmıyoruz. Nitekim ikinci albümleriyle bassı Frank Watkins’e, üçüncü albümleriyle lead gitarı yeniden Allen West’e teslim edecek olan grup, uzun bir süre devam eden kemik kadrosuna kavuşuyor.
On iki şarkı barındırmasına rağmen şarkı sürelerinin kısa olması, besteciliği ile beraber albümün hem akıcı hem de kolay dinlenebilir olmasını sağlıyor. Özellikle ilk altı şarkının sonrasında hangi ara albümün ortalarına geldiğinizi anlamıyor, bu şarkılardan hangisini daha çok sevdiğinize karar vermekte zorlanabiliyorsunuz. Böylece o ana dek üzerinizde bırakılan etki, eğer türü seven biriyseniz neredeyse kaçınılmaz derecede sarsıcı olabiliyor. Her şarkısında mevcut vurucu anlarıyla, “Godly Beings” gibi tam gaz giden ya da “Till Death” gibi değişken geçişler sunan şarkılarıyla piyasaya çıktığı yıl düşünüldüğünde grubun gelecekteki çalışmaları için ciddi beklentiler oluşturduğu yadsınamaz. “Gates To Hell”, “Intoxicated”, “Bloodsoaked” derken kulağımda John Tardy’nin çığlıkları başta olmak üzere, çürümenin müjdelerine dair hatırı sayılır derecede çok şeyin kaldığını söyleyebilirim.
Son olarak, albümün sade ama kendisi kadar kült olan kapağına değinmeden geçemeyeceğim. Dikkat çekici olma açısından, özellikle death metal albümlerinin ayrı bir yerinin olduğu hepimizce malum. Grubun, üzerinden kanların aktığı göz dolduran logosunun, bir sokağın kenarında öylece yatan ve bir insana mı yoksa bir zombiye mi ait olduğu hala tartışılabilecek cesetin ve yanında akışkan fontlarla yazılmış albüm ismiyle zihnimizde canlanacak metaforlara yer veren bu kapak, kendini old school death metale dair en ikonik görsellerden biri olarak sunuyor. “Slowly We Rot” için elbette söylenebilecek her şeyi söyleyebilmem mümkün değil. Yine de, acemice de olsa, bir death metal devinin kendini gösterdiği bu ilk adım üzerine birkaç şey söylemek belki de bir teşekkür borcudur.
doların neredeyse tl’ye eşit olduğu zamanlarda çıtır çerez gibi albüm, merch alırken bu albümün de tişörtlü bundleını satın almıştım. albüm adını tişörtün arkasına kocaman yeşil fosforlu mürekkeple basmışlar, karanlıkta ışıl ışıl parlıyordu. o tişört sayesinde yaptığım primi bu yaşıma geldim daha hala başka bişeyden yapamadım. teşekkürler obiçıri
Eline sağlık, güzel yazı olmuş.
03.07.2019
@Ahmet Saraçoğlu, Çok teşekkür ederim, benim için de yazması oldukça keyifliydi.
Cause of Death’den geride değil. Yer yer daha iyi bile. 10/10
03.07.2019
@deadhouse, yüzde yüz katılıyorum.
04.07.2019
@deadhouse, +1, daha çiğ, daha pis, jenerik Morrisound sound’una daha uzak, ilk gözağrım da olmasından kelli bu olmuştur hep favori Obituary albümüm.
“Oha sitede bu yok muymuş?” dedirtenlerden.
doların neredeyse tl’ye eşit olduğu zamanlarda çıtır çerez gibi albüm, merch alırken bu albümün de tişörtlü bundleını satın almıştım. albüm adını tişörtün arkasına kocaman yeşil fosforlu mürekkeple basmışlar, karanlıkta ışıl ışıl parlıyordu. o tişört sayesinde yaptığım primi bu yaşıma geldim daha hala başka bişeyden yapamadım. teşekkürler obiçıri
Thrash tatlı, insanı dayak yemişe çeviren, müziği değil ölümü hissettiren, sarsan, kıvamında death metal olan muhteşem bir başyapıt.
https://youtu.be/Ukt1iUxjPbg
Beni dayakla kötekle uğraştırmayıp çürümeye terkeden ilk albüm, metale ‘ölüm’üne sevgi böyle başladı.