“Albümü çevirmeye başladığımdan beri konu komşunun kapısını çalıp ‘Biliyor musunuz? Helheim diye bir grup var ve yeni albümleri ‘landawarijaR’ harikulâde; dinlemek ister misiniz?’ diyesim var.” şeklinde mutlu mesut tamamladığım “landawarijaR” kritiğinin üzerinden iki buçuk yıla yakın süre geçmiş. O albüm, sadece iyi bir albüm olmasıyla değil kişisel dünyamda yaşadığım olaylara da yer yer fon müziğine dönüşmesiyle de benim için anlamlıydı ve değerliydi. İşin “ben” tarafından çıkıp Helheim cephesine gözlerimi çevirdiğimde de ortada, yılların getirdiği deneyimle hazırlanan albümün, bahse konu yazıda da belirttiğim “daha dingin ama tumturaklı” ifadesine tam oturan bir yapıda oluşu, dinleme keyfi açısından “rauinjaR” gibi bir albümle kafa kafaya gelişi, grubun sonraki albümleri için de bir beklenti oluşturmuştu bende. Sağ olsun, Helheim’ın yine bir rota değişikliği yapacağı tuttu ve yağmur anlamına gelen “Rignir” albümüyle beklentilerimin boşa çıktığını, bana acı şekilde gösterdi.
Viking ve black metali bir potada eritip müzik üreten Helheim’ın yeni albümü; gotik rock, ambiyans, koral kısımlar ve bunlar gibi unsurlardan oluşuyor. Temponun, albümün pek az kısmı müstesna, çok büyük bölümünde ağır gittiği yapım, grubun, şarkıları daha yerel tatlar yakalamak üzere kurguladığını, vokallerin anlaşılır ve vurgulu oluşu da hikâye anlatıcılığını, müziğin önüne geçirdiği izlenimi veriyor. Keza “Rignir”deki bazı parçaların eski Norveç anlatıları ve şiirlerinden oluştuğu verisine ulaştığımızda taşlar biraz daha yerine oturuyor. Tabii parçaların Helheim’dan bekleneceği üzere Norveççe olduğunu unutmayalım. Çeşitli vesilelerle söylediğim gibi dinlediğim yapımlardaki liriklere, çok özel bir merak uyanmadıkça bakmak gibi bir özelliğim olmadığı için işin müzik tarafıyla ilgili yorumlarda bulunup yazıyı sonlandırmayı düşünüyorum.
Yapımı dinlemeye başladığınızda aşağı yukarı neyle karşılaşacağınızı az önce söyledim; şarkıların geneli rock formuna daha uygun ama bazı eserlerde araya hafif tempo blast beat’ler atılmış, yer yer çift davullarla ritim durağanlığı kırılmış fakat albümün genelinden bir canı sıkkınlık, bezmişlik akıyor. Bu konseptin bir gereği olabilir, anlayışla karşılayabilirim fakat genelinden canı sıkkınlık ve bezmişlik akan çok albüm ve şarkı dinlediğim için Helheim’ın yaptığını biraz yapay ve müzikal açıdan yetersiz bulduğumu söyleyebilirim.
“Rignir”de kendini belli eder bir sadelik var. Ne yazık ki şarkılarda belki de katman eksikliğinden kaynaklı olan boşluk, bu sadeliği kötü etkiliyor. Mesela “Vindarblástr”da temiz vokaller bayağı önde ve şarkının belirli bölümlerinde arkadan “Aaaa” “Ooo” “Uuuu” gibi destek vokaller gelse de şarkıyı dinlerken bende oluşan başkası adına utanma duygusu ortadan kalkmadı bir türlü. Yani en azından şu herifin vokallerini belli belirsiz bir lead gitarla destekleseydiniz ya demeden edemiyorum. Hele “Hagl” şarkısının 4.12’sinde başlayan vokal kısmına ne demeli? Stüdyoda kimse “H’grimnir! Dayıoğlu, sence de bu bölüm, Smells Like Teen Spirit’in chorus kısmına çok benzemedi mi?” diyen olmadı mı? Suyunu çıkarmamak için bu tarz eleştirileri dozunda bırakmak istiyorum ama yapımda hakikaten bayağı bir tat kaçıran nokta var.
Açık konuşayım “Rignir”den beklediğimi bulamadım. Kendimi, grubun yaratmak istediği atmosfere yaka paça sokmaya çalıştım, ı ıh olmuyor. Belki bunda coğrafi ya da mevsimsel farklılıklar etkilidir. Zira bu kritiği kaleme aldığım akşam saatinde Norveç Bergen’de hava 6 derece, yaşadığım yerde ise 25 derece. Siz yine de albümü bir çevirin, “Kaldr”, “Rignir” ve “Vetrarmegin” gibi birkaç parçadan mahrum kalmayın.
Başlık harika.
”efendilik arıyorsan git beyaz şovu ara ”