Bazı albümler beni korkutuyor. Daha ilk birkaç dinlemeden o kadar çok seviyorum ki “Eyvah…” diyorum: “Bir sonrakini muhtemelen bunun kadar beğenmeyeceğim”.
Bu durumu o kadar çok yaşadım ki; çok iyi olmasına rağmen bir öncekine bayıldığım için tam hakkını veremediğim sayısız albüm var. Bazı albümlere bağlandım mı tam bağlanıyorum ve sonrasında gelecek iş varsayılan olarak “daha az iyi” kademesine iniyor. Çok kötü bir alışkanlık ama oluyor işte.
Bu hissi 2016’da çıkan ve aşırı çok sevdiğim AVANTASIA albümü “Ghostlights”ta da hissetmiştim. O albümü o kadar çok sevdim, o kadar çok dinledim ki şu an yazmakta olduğum bu bir sonraki albüm ister istemez 0,5-0 yenik başladı maça. Tabii bu hisler mevzubahis albümü dinleyene kadar devam ediyor; sonrasında tamamen tarafsız ve önyargısız bir gözle değerlendiriyorum, yavşak gibi “önceki daha iyiydi…. Daha iyiydi işte daha iyiydi!!” türü ağlamalara girmiyorum.
Yine de “Moonglow”un işinin kolay olmayacağı da ortadaydı. Kariyerinde pek çok başarılı albüm yaratan Tobias Sammet, benim nazarımda “Ghostlights” ile çok çok iyi bir iş sunmuştu. O albümün özellikle ilk beş şarkısı cidden harika bir heavy metal şöleni sunuyordu ve 2,5 yıldır dinlemelere doyamadığım anlar barındırıyordu.
“Moonglow”a dair öne çıkan başlıca şey elbette ki önceki albümle epey benzerlik taşıyan vokalist seçkisi. “Ghostlights”taki pek çok ismi bir kez daha gördüğümüz “Moonglow”da farklı olarak Tobias’ın Hansi Kürsch ve Mille Petrozza gibi hemşerileri de karşımıza çıkıyor. Bu vokalistlerden bazılarının daha iyi kullanılabileceği düşüncesi ilk andan aklıma gelmedi desem yalan olur. Misal “Book of Shallows”da Hansi, Tobias, Lande ve Atkins’in atışmaları gayet hoş, lakin zaten hep thrash metal kontekstinde duyduğumuz Petrozza için şarkının ortasına thrash metalimsi bir bölüm konması bence sıkıcı olmuş. Mille’yi AVANTASIA’vari bir müzik eşliğinde, konfor alanının dışında duymayı kesinlikle tercih ederdim.
“Moonglow”u dinlemeye başlamadan önce hissettiğim ve karşı koymaya çalıştığım kıyaslama hisleri ne yazık ki ister istemez kendilerini gösterdiler. Bunun birincil sebebinin albümün biraz aceleye gelmiş gibi durması olduğunu düşünüyorum. “Moonglow”u defalarca dinledim, her şarkısına ayrı ayrı özen gösterdim. Ortada amaçlanan şey adına kaliteli bir çalışma var. Sonuçta Tobias Sammet’in mükemmeliyetçi tavrı zaten malumumuz. Lakin albümde bence açık şekilde görülen birtakım eksiklikler var. Bunların başında “Moonglow”un yeterince dinamik ve dramatik olmaması geliyor. Önceki albümdeki konuklarla özdeşleşen şarkılar, bu albümde daha ziyade tatlanma amaçlı kullanılmış gibi bir havaya sahipler.
Bu dinamizm ve çok yönlülük eksikliği bence albümün gereğinden fazla sert ve power metal karakterli olmasına neden oluyor. Yaratıcı riflerin azaldığını, AVANTASIA diskografisinde pek çok örneğini gördüğümüz ihtişamlı ruh hâlinin yerini varsayılan AVANTASIA şarkısı diyebileceğimiz kimi şarkılara bıraktığını görüyoruz. Misal abüme adını veren şarkı Candice Night’ın vokalleriyle birlikte bir nevi NIGHTWISH – “Bye Bye Beautiful” havasına bürünürken, içinde altı farklı vokalist barındıran “The Piper at the Gates of Dawn”da ise dakikalarca dümdüz power metal dinliyoruz; rif namına, melodi namına sunulan pek az şey ve Lande, Tate ve diğerlerinin yeteneklerinden beslenme yoluna giden kısır bir beste anlayışı.
Yine de hiçbiri önceki AVANTASIA albümlerinde karşımıza çıkan teatral anlayışın bu denli zayıf olması kadar can sıkmıyor. Vokalistlerin yarattığı kimlikler, şarkıları alıp yetenekleri ve karakterleri doğrultusunda ileriye götürmeleri bu albümde çok az karşımıza çıkıyor. Açık konuşmak gerekirse bu albümün gerek vokalist seçkisi gerekse beste çeşitliliği açısından AVANTASIA’nın kariyerindeki en ortalama albümlerden biri olduğunu düşünüyorum ve kaliteli power/heavy metal konusunda gerçek bir liseli kız olan şahsım adına en çok da buna üzülüyorum. Umarım Tobias bir sonraki albümü 4 ila 6 yıl sonra çıkarır ve “Ghostlight”a konmaya değer bulunmamış şarkılardan oluşan “Moonglow”u çok çok aşan, efsane bir albümle geri döner.
Tüm bunların ışığında “Moonglow”un net bir geri adım olduğunu düşünüyorum. Grubun sihirli tarafları, parıltıları elbette ki AVANTASIA adına çıkan herhangi bir şeyin bir şekilde sevilesi, ilgi çekici olmasını sağlıyor, ancak derinlemesine bakıldığında “Moonglow”un kesinlikle cepten yediğine ve kolaya kaçtığına inanıyorum.
Şarkılar 01. Ghost In The Moon
02. Book Of Shallows
03. Moonglow
04. The Raven Child
05. Starlight
06. Invincible
07. Alchemy
08. The Piper At The Gates Of Dawn
09. Lavender
10. Requiem For A Dream
11. Maniac
12. Heart (bonus)
İlk parça olan, “Ghost in the Moon” un çok garip, mütevazi bir çekiciliği var. 70 lerin Meat Loaf havası hissettirdi. Daha ilk dinleyişimde parçanın cazibesine kapılıp 3 defa dinledim.
Diğer parçaları birkaç defa dinlemeden fikir beyan edemeyeceğim. Ama bir parça kaptım ya, üstelik 9 dk lık, bu da bana yeter :)
Bi scarecrow değil ama yine de güzel. Ben 8 verirdim
İlk parça olan, “Ghost in the Moon” un çok garip, mütevazi bir çekiciliği var. 70 lerin Meat Loaf havası hissettirdi. Daha ilk dinleyişimde parçanın cazibesine kapılıp 3 defa dinledim.
Diğer parçaları birkaç defa dinlemeden fikir beyan edemeyeceğim. Ama bir parça kaptım ya, üstelik 9 dk lık, bu da bana yeter :)
28.02.2019
@Kaan, “Maniac” uyarlaması manyak güzel olmuş:), eski bir “maniac” hastası olarak, gözlerim yaşararak, coşkuyla dinledim.