“The Scars of Man on the Once Nameless Wilderness I and II” ile bana göre geçtiğimiz yılın en değerli albümünü çıkaran tek kişilik nefis oluşum PANOPTICON, üretkenliğini dizginleyemiyor olacak ki sürpriz yeni bir EP ile bir kez daha karşımızda.
11 yıldır hayatımızda olan ve birkaç yıl hariç her sene bir albüm ve bir dolu da split yayınlayan Kentucky bebesi Austin Lunn’un bu seferki yaratımı olan “The Crescendo of Dusk”, bizleri kuzey ışıkları çizimli kapağıyla selamlıyor. 2 şarkı içeren bu 22 dakikalık EP, Lunn’un “Bu kayıt, dünyanın en güzel ve ihtişamlı şeylerinden biri olan kuzey ışıklarının onuruna yazılmıştır” ifadesinin notalara dökülmüş hâli olarak karşımıza çıkıyor.
EP’deki şarkılardan ilki olan “The Crescendo of Dusk”, tam da tahmin ettiğim gibi geçtiğimiz yıl çıkan “The Scars of Man on the Once Nameless Wilderness I and II”nun yazım sürecinde yazılmış. İkinci şarkı “The Labyrinth” ise daha eskilere, 2015’te çıkan “Autumn Eternal” dönemine ait.
EP’ye adını veren şarkıyı ilk dinlediğimde, Lunn’un bu parçayı “The Scars of Man on the Once Nameless Wilderness I and II”ya koymayarak mantıklı bir karar verdiğini düşündüğümü söyleyebilirim. Kötü veya sıkıcı olduğundan değil, ancak şarkının çok karakterli, özgün bir yapısı olduğunu düşünmüyorum. Bildiğimiz PANOPTICON epikliği, pastoralliği, kederli soğukluğu yerli yerinde, ancak en azından beni duygulara gark etmeyi, vay arkadaş bu ne güzel bir şey dedirtmeyi başaramadı. 14 dakikalık süresine pek çok şey sığdıran bu şarkının, kendi hâlinde bir PANOPTICON eseri olarak bu EP ile hayat bulması iyi olmuş.
İkinci şarkıyı daha bir merakla dinledim, zira “The Labyrinth” adlı bu yapıt 4 yıldır gün yüzüne çıkmayı bekliyordu. “The Scars of Man on the Once Nameless Wilderness I and II”nun “II” bölümünden fırlamış gibi duran ve çok net bir Amerikan folk şarkısı olan “The Labyrinth”, özellikle girişiyle barda oturmuş tütün çiğneyen bir kovboy ortamı yaratmayı ve PANOPTICON’un folk tarafını ağzımıza dayamayı başarıyor. Eğer bu tarz vahşi batı kıvamlı Amerikan folkundan haz etmiyorsanız, bu şarkı sizin için pek bir şey ifade etmeyebilir. Ne yalan söyleyeyim, benim için pek etmedi.
Tüm bunların ışığında “The Crescendo of Dusk”ın çok da gerekli bir EP olduğunu düşünmüyorum. Lunn muhakkak ki inanarak, özen göstererek çıkarmıştır, ancak biri 5, biri 1 yıldır bekleyen bu şarkıları duymasaydık da pek bir kaybımız olmazdı sanki.
yeni bir şeyler denemiş bence olmuş. ilk şarkının ikinci yarısını çok çok sevdim.