SOEN tuhaf bir grup. “Eski OPETH davulcusunun grubu” olarak başladılar, “TOOL gibi”yle devam ettiler ve bence bir önceki albümleri “Lykaia” ile olması gereken yere geldiler. Evet TOOL gibiler. Ama KATATONIA da gibiler. Vokal ve davuldan dolayı yer yer OPETH de gibiler. Ama hepsinden önemlisi, kaliteliler.
Aslına bakarsanız çok da deşmeye gerek yok; SOEN kaliteli müzik yapan, kaliteli bir grup.
Yeni albümleri “Lotus” grup adına önemli bir noktada duruyor. “Lykaia” ile ciddi bir kitle edindiler, bilinirliklerini katladılar ve bu albümle daha da yükselmeye hazırlar. En azından hazır olmalılar…
“Cognitive”le başlayan, “Tellurian”la ivmelenen ve “Lykaia” ile yükselen SOEN, yeni albümü “Lotus”ta bakalım neler yapıyor, nerelere gidiyor.
SOEN’e dair en önemli konu, adamların ilk albümden itibaren bir duruş, bir kimlik yaratmayı başarmış olmaları. Vokal karakterinin ve Joel Ekelöf’ün ses renginin barındırdığı matemli, dramatik havadan dolayı SOEN’in içinde yerleşmiş bir keder, içtenlik ve samimiyet mevcut. Bu öyle yapmaya çalışılarak başarılabilecek bir şey değil; bu his ya içinizde vardır ve doğal olarak ortaya çıkar ya da içinizde yoktur ve ne kadar uğraşsanız da oluşmaz. Bu açıdan bakınca SOEN’in özel bir tarafı var, çünkü her ne kadar x gibi y gibi muhabbetlerine meze olsalar da adamları duyduğunuzda “aha SOEN” diyebiliyoruz.
Bunun oluşmasını sağlarken bir yandan da karakteristik birtakım özelliklerini kullanarak fark yaratmayı başarıyorlar. Bence SOEN’in en tatlı taraflarından biri kompleks olmayan ancak çok iyi yazılmış bazı rifleri çok yerinde kullanmaları. Misal “Lykaia”daki “Orison”da da karşımıza çıkan bu tür lezzetli rifler, “Lotus”taki sert şarkıların tümünde kendilerine yer bulmuşlar. “Lascivious”, “Covenant”, “Penance”, “Rival”, “Lunacy” gibi şarkıları gümbürdeten bu daha oyunlu riflerin yanına katılan kırılgan, narin fikirler; progresif rock tabanına dayanan düzenlemeler, aralara giren coşkulu akorlar ve hepsini bütünleştiren akılda kalıcı şarkı yazımı ile canlı prodüksiyon, SOEN’in bir çırpıda nefis bir şeye dönüşmesini sağlıyor.
TOOL ve OPETH kıyaslamalarını anlamakla beraber, SOEN’in benzeştiği esas grubun son dönem KATATONIA olduğunu düşünüyorum. Girişiyle “The Great Cold Distance”tan fırlamış gibi duran “Lascivious” ve “Fall of Hearts”ta kendine yer bulabilecek kıvamdaki “Covenant”, SOEN’in en modern KATATONIA’laştığı şarkılar arasında. Jonas Renkse’nin vokal yorumuna benzer hareketlere giren, beklenmedik nota kırılmaları yaparak havayı bir anda değiştirebilen Ekelöf, albüme adını veren şarkıda da Eddie Vedder tarzı bir vokalle, zaten PEARL JAM havası sunan şarkının daha bir grunge’laşmasını sağlıyor. Bu şarkıyı harbiden Eddie Vedder söylese, belki de “Ten” albümünde sırıtmayabilirmiş.
Yine bu noktada söylenmesi gereken şeylerden biri, SOEN’in hiçbir şarkısını öylesine yazmıyor oluşu. Albümde çok öne çıkmıyor gibi gözüken ve gürültüsü patırtısı az olan şarkılar bile içlerinde enfes güzellikler barındırıyorlar. Misal fazlasıyla lineer ve tek yönlü gibi duran “River”ın bile sadece vokal melodileriyle nasıl yükseldiğini, müthiş bir havaya büründüğünü görüyoruz. Grup bu “minimal detaylardan maksimum fayda alma” işini efsane düzeyde yapıyor ve çok zekice düşünülmüş şarkı yazım fikirleri sayesinde yeri geldiğinde ekmeğini taştan çıkararak SOEN sound’unu güçlendirdikçe güçlendiriyor.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde görüyoruz ki, SOEN yavaştan “istese de kötü albüm yapamayacak gruplar” klasmanına giriyor ve bundan sonra da hep daha iyisini yapacakmış gibi duruyor. “Lykaia”, çıktığı dönem, yarattığı etki ve grup adına önemi düşünüldüğünde bence “Lotus”tan daha karakterli ve değerli bir albümdü. Ancak bu “Lotus”un içerdiği güzelliklerin ikinci planda kaldığı anlamına gelmiyor.
Çünkü SOEN ne yaptığını çok iyi biliyor, oluşturdukları karakterin hatlarını çok iyi çiziyor ve “Lotus”la birlikte bir kez daha başarıya ulaşıyor. “Lotus” her saniyesi çok iyi düşünülmüş, tertemiz yazılıp kaydedilmiş, SOEN’in bugünü adına tam olması gereken türde bir albüm. Metalmiş, rock’mış bakılmadan dinlenmesi gereken, su gibi, temiz hava gibi, mis gibi bir albüm.
ahmet eline sağlık. yine harika bir değerlendirme olmuş. düşündüklerin arasında yalnız lykaia konusuna katılmıyorum. bence lotus soen’in tam olarak “olduğu” albüm olmuş. ekelof da bir roprtajda buna benzer olarak ilk defa completely satisfy olduklarından bahsetmişti. bende de tam olarak bu his var albümle alakalı. bir de bazı şarkılarda pink floyd havası da aldım ben.albume puanım 10.
İlk dinlediğimde yine çiçek gibi ama bi lykaia değil diyordum. Çünkü lykaia daha direk ve karakterli bi albüm gibi geliyordu. Sonra lotus’un içine girdikçe barındırdığı çeşitliliğinin tadını almaya başlayınca en az lykaia kadar güzel bi albüm olduğunu anladım. Bir de Soen, ağbi bu tool ya gibi haklı ama sıkıcı söylemlerin arasından sıyrılıp üst üste çıkarıp masaya vurunca ayrı bi güzel oluyor. Velhasılı kelam; Bundan sonra da gönül rahatlığı ile “Soen hep çiçek gibi” diyebiliriz.
Soen, içindeki malzemeleri çok sevdiğim ama bir araya geldiklerinde tadını hiç sevmediğim bir yemeğe benziyor. Formülasyon şarkı yapıları, iniş-çıkışlarının bile nerede olacağını önceden kestirebileceğiniz bir vokal, “Penance”taki gibi ucuz-poplaşmaya çok müsait anlar, beni hiç mi hiç çekmiyor. Burada yorumlarına güvendiğim herkes albümü/grubu beğendiğine göre sorun galiba bende. Ya aşçı kötü ya da benim ağzımın tadı yok…
Belki haksızlık ediyorum ama bu grupta başka bir vokal olsaydı efsane mertebesinde olmuştu çoktan .sırf vokal yüzünden iğrenç bir özgünlük problemi yaşıyor grup.
martin lopez’in soen diye bir grup kurduğunu ilk duyduğumda kesin efsane şeyler olacak diye düşünmüştüm belki hayatta ilk kez haklı çıktım:)
neyse tarz, duruş, tavır ve müzikal olarak cognitive den beri artan bir ivme ile güçlenmelerine şahit olmaktan çok büyük mutluluk duydum.
leprous, haken, the sea within… gibi çok beğendiğim gruplar arasına hiç zorlanmadan girdiler. evet bazı pop harketleri var evet bazen çok fazla endüstri standartlarında şarkı trafiklerine rastlıyoruz ama adamlar gerçekten çok iyiler ve bence büyük bir saygıyı hak ediyorlar. son olarak sevgili ahmet saraçoğluna güzel değerlendirmesi için teşekkür ederim.
sevgiler
Önceki albümleri ilgimi çekmemişti, bu albümle yakaladılar beni. Sıradan fikirleri olduğundan daha büyük göstermek adına gereksiz yollara sapmamışlar, albüm baştan sona su gibi akıyor.
metal müziği dinlemeye başladığımdan beri ekstrem metal dinliyorum diyebilirim. özellikle geçtiğimiz son iki yılda iyice sadece black metal dinler hale geldim ve death metal’den oldukça uzaklaştım.
ama her zaman için SOEN için bir soft spot taşıyorum. bir süper grup olduklarından değil; iyi müzik yaptıklarından. ne zaman bir albüm haberi verseler, o yıl kafamı dinlemek için açacağım ilk grupların başında yer alıyorlar.
Metalmiş, rock’mış bakılmadan dinlenmesi gereken, su gibi, temiz hava gibi, mis gibi bir albüm.
Cümle albümü net şekilde özetliyor imzamı atarım
ahmet eline sağlık. yine harika bir değerlendirme olmuş. düşündüklerin arasında yalnız lykaia konusuna katılmıyorum. bence lotus soen’in tam olarak “olduğu” albüm olmuş. ekelof da bir roprtajda buna benzer olarak ilk defa completely satisfy olduklarından bahsetmişti. bende de tam olarak bu his var albümle alakalı. bir de bazı şarkılarda pink floyd havası da aldım ben.albume puanım 10.
06.02.2019
@gXnn, sağ olasın.
İlk dinlediğimde yine çiçek gibi ama bi lykaia değil diyordum. Çünkü lykaia daha direk ve karakterli bi albüm gibi geliyordu. Sonra lotus’un içine girdikçe barındırdığı çeşitliliğinin tadını almaya başlayınca en az lykaia kadar güzel bi albüm olduğunu anladım. Bir de Soen, ağbi bu tool ya gibi haklı ama sıkıcı söylemlerin arasından sıyrılıp üst üste çıkarıp masaya vurunca ayrı bi güzel oluyor. Velhasılı kelam; Bundan sonra da gönül rahatlığı ile “Soen hep çiçek gibi” diyebiliriz.
her parçası ayrı güzel bir albüm. Pink Floyd vari solo da çift kick de yaratıcı sert riffler de mevcut albümde. Evet hepsi bir albümde.
Steven Wilson efekti resmen river’da ağlayıp; covenant parçasında coşuyorsun.
Umarım ülkemize gelirler ve dinleme şerefine nail oluruz.
Kritik için teşekkürler.
Soen, içindeki malzemeleri çok sevdiğim ama bir araya geldiklerinde tadını hiç sevmediğim bir yemeğe benziyor. Formülasyon şarkı yapıları, iniş-çıkışlarının bile nerede olacağını önceden kestirebileceğiniz bir vokal, “Penance”taki gibi ucuz-poplaşmaya çok müsait anlar, beni hiç mi hiç çekmiyor. Burada yorumlarına güvendiğim herkes albümü/grubu beğendiğine göre sorun galiba bende. Ya aşçı kötü ya da benim ağzımın tadı yok…
Belki haksızlık ediyorum ama bu grupta başka bir vokal olsaydı efsane mertebesinde olmuştu çoktan .sırf vokal yüzünden iğrenç bir özgünlük problemi yaşıyor grup.
martin lopez’in soen diye bir grup kurduğunu ilk duyduğumda kesin efsane şeyler olacak diye düşünmüştüm belki hayatta ilk kez haklı çıktım:)
neyse tarz, duruş, tavır ve müzikal olarak cognitive den beri artan bir ivme ile güçlenmelerine şahit olmaktan çok büyük mutluluk duydum.
leprous, haken, the sea within… gibi çok beğendiğim gruplar arasına hiç zorlanmadan girdiler. evet bazı pop harketleri var evet bazen çok fazla endüstri standartlarında şarkı trafiklerine rastlıyoruz ama adamlar gerçekten çok iyiler ve bence büyük bir saygıyı hak ediyorlar. son olarak sevgili ahmet saraçoğluna güzel değerlendirmesi için teşekkür ederim.
sevgiler
15.02.2019
@mehmet pozam, çok teşekkürler. Bugün de konserleri açıklandı, güzel tesadüf oldu. :)
Önceki albümleri ilgimi çekmemişti, bu albümle yakaladılar beni. Sıradan fikirleri olduğundan daha büyük göstermek adına gereksiz yollara sapmamışlar, albüm baştan sona su gibi akıyor.
Bu sene acik ara en cok dinledigim album. Ozellikle davullar harika. Konseri iple cekiyorum. Covenant ve Opponent favori parcalarim.
metal müziği dinlemeye başladığımdan beri ekstrem metal dinliyorum diyebilirim. özellikle geçtiğimiz son iki yılda iyice sadece black metal dinler hale geldim ve death metal’den oldukça uzaklaştım.
ama her zaman için SOEN için bir soft spot taşıyorum. bir süper grup olduklarından değil; iyi müzik yaptıklarından. ne zaman bir albüm haberi verseler, o yıl kafamı dinlemek için açacağım ilk grupların başında yer alıyorlar.