Kolombiya’nın bağrından kopup gelen Thy Antichrist’ı tanıyor olmanız muhtemel. Grubu seneler önce keşif şeklim, “Where is Your God” konser kayıtları sayesinde olmuştu. Vokalin şarkıda kulak yırtmaya oynayan haykırışları, tehditkârlık konusunda sınıfı takdirnameyle geçen rifler, sarmal döngülü parça kompozisyonu, beni grubu daha yakından tanımaya itmişti. Böylelikle Thy Antichrist ile yolculuğumuz başladı.
Ama araya yıllar, uzun, çok uzun yıllar girdi. Yani ilk albümün üstünden 14 sene gibi bir süre geçmiş ki bu, grubun, her gün sayısız oluşumun iyice albümleriyle boy gösterdiği metal sahnesinde unutulanlar arasına girmesi için yeterli sebeplerden biri, hatta en geçerlisi. Bu zaman diliminde vokalde yer alan Antichrist 666 en eski üye olarak yerini korumuş, kadronun geriye kalanı olduğu gibi değişmiş ve Kolombiya çıkışlı grup, Dallas’ta ikâmet etmeye başlamış.
Yazıya pozitif başlayıp negatife doğru yön verdiğimin çok farkındayım; çünkü “Wrath of the Beast” gruptan beklediğim gibi bir albüm değil; sıraladığım ve sıralamadığım gelişmelerin bunda rol oynadığı düşüncesindeyim. Thy Antichrist, ilk albümünde öyle harikalar yaratan, black metalin yeni nesil temsilcilerinden biri olma gayretine girişmeyen, bilakis ortanın üzerinde müzik yapan bir topluluktu. Benim grubu sevme nedenim ise diğer bazı Güney Amerika ülkelerinin olduğu gibi Kolombiya’nın garip havasını bir şekilde şarkılarda soluyor olmamdı. Fakat kadro ve ülke değişikliğinin grubun kimyasını bozduğunu üzülerek ifade etmeliyim. İlk albümlerinde karanlık sayılabilecek, çiğlik düzeyi iyi ayarlanmış ve keyifle dinlenebilen müziklere imza atan grup gitmiş, yerine; thrash etkilenimli black metal yapan, aralara metalcore havaları sokuşturan, teknikliğin dozunu kaçırıp işi müzikten çok bireysel enstrüman kullanım şovuna dönüştüren bir grup gelmiş.
“Wrath of the Beast” ikinci şarkıdan itibaren dinleyiciyi “Ben şu anda black metal dinliyorum,” havasından çıkarıp başkaları adına utanma moduna sokmayı itinayla beceriyor. Alâkaya maydanoz saçma sapan nakaratların hep bir ağızdan bağıra bağıra söylenmesi mi dersiniz, ortada gaza getirici hiçbir neden yokken don lastiği gibi sündürülen bölümler mi ararsınız, Flametal gibi grupların aslında ne kadar değerli olduğunu anımsatacak flamenko unsurları mı istersiniz, tüm bunlar ve daha fazlası albümde fazlasıyla mevcut. Flamenko kısmına normalde söylenmem ancak bunun bir bağlama oturtulması bana göre gerekli; anımsarsanız Nargaroth’un son albümünde de Flamenko kısımlar mevcuttu ve işin felsefik tarafı, müzikle desteklendiği için ağız burun dalmak yerine olayın nedenini, nasılını masaya yatırmıştık. Bu arkadaşlar ise akıllarına estiği gibi bir iş yapmışlar, iyi halt etmişler.
Albümün genelinde akılda kalıcı rif yok, Amorphis gibi birçok grubun ürettiği şarkıları andıran rif ve melodiler de ortalığa ara sıra çıkıp bir “ceee” yapıp kaçıyor. Besteciliğin zayıf kalmasını davul başta olmak üzere diğer enstrümanlarla perdelenmeye çalışıldığı açık. Davulcu drum-machine gibi çalıyor, helal olsun ama şarkıları davulun tek başına sırtlanamadığı, sırtlanamayacağı da ortada. Bir de gayet ön planda olan baslar var; bas düşmanı biri değilim ama kayıt esnasında basçı arkadaşın tellere bilerek veya bilmeyerek dokunmasıyla ortaya çıkan “zınk zınk” seslerin, bazı şarkılarda işitilebilir olması sinirlerimi zıplattı. Hayır, prodüksiyon leş gibi olsa zaten araya kaynamıştır falan diyerek geçiştirirdim ama her bir enstrüman ve vokal oldukça net ve cilâlı. Yani bu seslerin duyulması bilinçli ve bana göre yanlış bir seçim. Vokal demişken, Antichrist 666 kişisinin vokal konusunda geriye gittiğini söylemeliyim. Önceki albümdeki ciyak vokaller -hastasıyım- yerine bu defa daha boğuk ve özelliksiz bir vokal tarzı seçilmiş. Yapılan müziğin artık black metallikten ufak ufak sıyrılıp başka dallara uzanmaya çalışmasının etkisi olabilir, bilemiyorum. Ancak müzikte olduğu gibi vokalde de geriye gidiş çok ama çok belli.
Büyük beklentilerle başladığım, onlarca defa dinlememe rağmen ısınmak bir kenara, dinlerken sinirden dudaklarımı kemirmeme neden olan “Wrath of the Beast” 2018’in hayâl kırıklığı yaratan işlerinden biri kesinlikle. Underground piyasada sayısını benim bile bilemeyeceğim kadar çok sayıda ve kaliteli müzik yapan grup varken Thy Antichrist’ın bu saatten sonra işi hayli zor. Eğer bir uzay seyahati nedeniyle son 25 yılınızı dondurulmuş vaziyette geçirdiyseniz ve 2018 itibariyle uyandırıldıysanız “Wrath of the Beast”i çok sevebilirsiniz. Yok, ciddi ciddi bu türü takip ediyorsanız, albümü, ev temizliği yapıp bulaşıkları yıkarken ses olsun diye açabilirsiniz.