PRIMORDIAL’la ilk tanışması, efsanevi “The Gathering Wilderness”taki “The Coffin Ships” ile olmuş, sonrasında çıkan “To the Nameless Dead”de yer alan “Empire Falls” ve “As Rome Burns”ü duyduğumda da bu destansı grubun kölesi olmuş insanlardan biriyim. PRIMORDIAL, metal dünyasının en rustik, en pastoral, en kırsal kesim gruplarından biri olmasının yanı sıra, ecdadının yaşadıklarını hissederek, sindirerek, yaşayarak anlatması sayesinde kendine çok başka bir yer edinen gruplardan biri.
Bunu sağlayan başlıca unsurlardan biri, elbette ki Alan Averill, namıdiğer Nemtheanga adlı cengâver. Her tür vokaliyle PRIMORDIAL’a can veren bu insan evladının vokalinde öyle inandırıcı, öyle içselleştirmiş bir duygu var ki, “My people!” diye bağırdığında onun gerçekten de bundan 400-500 yıl önce yaşamış bir köylü olduğunu hissediyor, “My father!” diye haykırdığında ise sabah ayazında savaşmak için yola çıkan babasına korkulu gözlerle bakan bir çocuğu gözümüzün önüne getiriyoruz. PRIMORDIAL’ı bu gibi duygusal düzlemlerden ayrı düşünmek asla söz konusu olamaz. Grup aynı bu müzikle başka herhangi bir konuyu anlatsaydı belki bu denli etkili olmazdı, ancak bahsedilen konuları bilince, normalde sıradan -hatta sıkıcı- gelebilecek müzikal tercihler bile bir işleve sahip oluyor, değerleniyor.
İşte bu noktada olayın alengirli, hatta tehlikeli kısmı karşımıza çıkıyor.
“…normalde sıradan -hatta sıkıcı- gelebilecek müzikal tercihler…”
PRIMORDIAL ve benzeri birtakım empati gerektiren gruplar, bu noktada biraz riskli bir yerde duruyorlar. Zira grubun müziğini sevmek için, müziğin içindeki ruh ve yansıtılan tutkuyla belli bir empati kurmanız gerekiyor. Bu olmadığı takdirde; uzatılan bölümler, tekrarlandıkça tekrarlanan kısımlar bazıları için çekilmez hâle gelebilir.
“Exile Amongst the Ruins” PRIMORDIAL’ın bu ince çizgiye en çok yaklaştığı ve ateşle oynamasına ramak kaldığı albümlerinden biri.
“Exile Amongst the Ruins”i ilk dinleyişimde içimde bir huzursuzluk, bir tatminsizlik baş gösterdi. Henüz albümü ilk kez dinliyor oluşumdan mütevellit, elbette ki anlık yargılara varmak için acele etmedim. Bir daha dinledim. Sonra bir daha, bir daha. Ve nihayetinde albümün bu noktada sıkıntılı olduğuna kanaat getirdim. “Exile Amongst the Ruins”in belli oranda kendi kendini boğan bir albüm olduğunu düşünüyorum. Grubun genel karakterini bildiğimden, duyduğum şeyleri yadırgama veya olumsuz anlamda şaşırma gibi şeyler yaşamadım. Lakin şarkıların çoğunluğunu dinlerken, uzatılan kısımların artık bir zahmet bitmesi adına iç geçirdiğimi söylemeliyim. Evet epiklik güzel şey, ancak dozu kaçınca da düpedüz sıkıcı oluyor. Sizi bilmem ama “The Hell or the Hangman”de falan baya zorlandığımı, bir yerden sonra da geçme isteği duyduğumu söylemem lazım. Bazı yerlerde şarkıdaki rifin çok iyi olduğu vurgulanmış, ama gerçekten yani; güzel rif duymasam sıkıntı bende dyeceğim. Grubun böyle bir şarkıyı neden yaptığını bilmiyorum ama PRIMORDIAL’dan duyduğum en düz, en özelliksiz şarkılardan biri olduğu kesin.
Albümün geneline de sirayet eden bu anlayış bence “Exile Amongst the Ruins”in kanseri durumunda. Albüm genel anlamda fazlasıyla statik, fazlasıyla tekdüze. Güzel fikirler, bölümler elbet var ama bana kalırsa yeterli değiller. Yeterli olsalar dahi mevcut sürünceme içerisinde ön plana çıkmakta epey zorlanıyorlar. “Dunkelheit” başta olmak üzere tek rif üstünden sündürülen, tekrarlandıkça tekrarlanan ancak buna rağmen klasik olmayı başarmış şarkılar metal dünyasının özellikle bu epik tarafından yıllardır karşımıza çıkıyor. Bir FALKENBACH aynı melodiyi dakikalarca tekrarlayarak epik ve aşırı çekici olmayı başarıyor. PRIMORDIAL da benzer şeyleri yıllardır yaptı, yapıyor. Ama bu albümde sunulan şey işte o çekiciliğe bürünemiyor. Ne yazık ki, albüme dair “ne yazık ki”ler üstün geliyor.
Bence “Exile Amongst the Ruins” PRIMORDIAL’ın vasat albümlerinden biri. Bu beni üzüyor.
Not: NTVSPOR’u kapatan, Kırmızı Çizgi’yi bitiren eller kırılsın; Serdar Ali Çelikler’in askerleriyiz.
To Hell or the Hangman grubun en kısa şarkılarından biri olmasına rağmen en sıkıcı şarkısı. Açıkçası albümün tamamını dinleyemedim, sıkılıp Augury’nin son albümünü açtım ilaç gibi geldi. O şarkıya niye klip çektiler hala aklım almıyor.
Ne kritikte anlatıldığı kadar zayıf bir albüm olduğunu, ne de yılın albümlerinden biri ilan edecek kadar iyi olduğunu düşünüyorum. Ama yıl boyunca çalma listemde yer alacak birkaç şarkıya sahip, orası kesin.
Huh sadece ben değilmişim.Teşekkürler Ahmet.Primordial’ın yaptığı herşeye bayılan biri olarak bu albümü ben de zayıf buldum.
Bende bir sıkıntı olmadığına şu an da ikna oldum..ki bende albümü inanılmaz sıkıcı buldum. Önceden yayınlanan 3 şarkıyı da beğenmemiştim zaten.
Albüme dair tek olumlu düşüncem ilk parçanın giriş kısmı, oraya bayıldım ama parçanın bitiş şekline de bir okadar uyuz oldum. Lan öyle parça mı bitirilir arkadaş
03.04.2018
@markusulf, hakikaten, Pull Me Under gibi biten Primordial şarkısı mı olur.