Ant Arın Şermet
Pasifagresif için yazacağım ilk kritiğin bir pop (!) albümü olmasının karmaşasını üzerimden atmaya çalışıyorum. Sonra söz konusu kişinin Steven Wilson olduğunu hatırlayıp bu karmaşanın aslında normal olduğunun farkına da aynı hızla varıyorum. Steven Wilson’ın kariyeri hakkında konuşmak istesek, CV PDF’nin 500 sayfadan fazla olduğunu görmemiz yeterli değil mi? Yine de Porcupine Tree, Blackfield, Storm Corrosion, No Man, I.E.M, Bass Communion gibi gruplarla müzisyen kimliğini, Opeth’in “Blackwater Park“, “Deliverance” ve “Damnation” döneminde prodüktör tarafını öğrendik. Şimdi bana soruyorsunuz “biz zaten bunları bilmiyor muyuz” diye. Haklısınız. O zaman “To the Bone” albümü ile bize neler sunmuş bakalım.
Öncelikle albüm hakkında söylenecek ilk şey, Steven Wilson’ın bugüne kadar yaptığı 4 solo albümün hiçbirine net olarak benzemediğidir. “Hand.Cannot.Erase” albümünü daha iyi sindirebilmek için, “The Raven That Refused To Sing” albümünü içselleştirmek ve orada dinleyiciyi bekleyen Steven Wilson – Poe arası anlatım dilini benimsemek gerekli. Poe’nun “Kuzgun” şiirinde “Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki, Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan. Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan kapıyı açtığım zaman” der. Steven Wilson diskografisi de bizi “To the Bone” öncesi böyle hazırlar. Öyle yavaş vurur ki “Insurgentes”, “Grace for Drowning”, “Raven…” ve “H.C.E.” albümlerinde, rüyada olduğumuzun farkına varamadan, kapımızı ona sonuna kadar açarız…
“To the Bone” albümüne adını veren şarkıda adeta bu çalınan kapıya bir nazire yapar gibi vurmalı çalgılarla bize merhaba der. Geç 80’lerde bir kulüpte ya da bir Jim Jarmusch filminde duysak yadırgamayacağımız bir şarkı olur ve kana karışmaya başlar. Nowhere Now için, Jim Jarmusch filminden çıkıp kendimizi bir anda Coel biraderlerin bir filminin ortasında gibi düşünebiliriz. “Yerin altı kat altında, ışık hızında geriye doğru gidiyoruz. Biz hiçbir yerdeyiz.” Melodik bakımdan ele alacak olursak “Raven…” albümüne göz kırpan bir çalışma olmuştur.
Pariah için ise ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Benim albüme ısınmamı sağlayan şarkıdır. Albümden yayınlanan ilk parça olmasının yanı sıra “catchy” olmayı rahatlıkla başardı. Söz yazımı bakımından bir senarist titizliğinde çalışan Steven, konserlerinde hep bir ağızdan söylenecek sözleriyle Pariah’ta, Porcupine zamanına bir selam vermiş doğrusu. “Hâlâ buradasın ve sen kazmaya devam edeceksin.” Ninet Tayeb için bir parantez açmak gerekirse, “H.C.E.” albümünde aldığı görevin üzerine fazlasıyla koyduğunu, bu albüme ve Blank Tapes ile Pariah’a gereken ruhu üflediğini duyabiliriz… Ve biri yönetecek olsa bu “filmi” yönetmen koltuğu Ingmar Bergman’a yakışırdı…
Jim Jarmusch için ideal bir albüm yapmaya çalışmış sanki Steven… Neden mi böyle dedim , hemen açıklayayım. Permanating demek bile başlı başına bir cevap. Disko ritmi bir davul üzerine yazılmış 80’ler gitar partisyonları ve billur sesli Steven. Bir de vokal tarzı olarak Steven, ilk dönem Muse ve günümüz Coldplay’ini bire bir uygulamış sanki. Tabi değişmeyen bir tat var. O tat progresifliğin ve bunun üzerine yedirilmiş pop ritimlerinin tadı. Sinematografik bir progresif pop albümü sunmuş bize Steven.
Albümün, belki de gitara doyabildiğimiz tek parçası ise People Who Eat Darkness’dı.
2.42’de başlayan partisyon, “Raven…” albümündeki Luminol’ün adeta çift yumurta ikizi gibi ve aynı zamanda parçanın güçlendiği kısım da 2.42’de başlayan bu bölüm.
Steven Wilson’ın artık alışmış olduğumuz üzere her albümünün son parçası en vurucu darbesi oluyor. To the Bone da da bu özelliğini devam ettirmiş ve Song of Unborn ile aslında özünden vazgeçmediğini dinleyicisine gösterirken, Porcupine Tree dönemini de hatırlatmış. “H.C.E.” albümünden Routine ve 3 Years Older arası bir parça olarak tanımlanabilir.
Steven Wilson her zaman olduğu gibi yine kendisi için bir albüm yapmayı, türlerin duvarlarından, dinleyicilerin muhafazakarlığından uzak, özgür bir “sanatçı” olmak için çabalamaya ve ilerlemeye devam etti. Yakın arkadaşı Mikael Akerfeldt gibi,bir türe ait olmayı reddediyor ve ‘Ben bunu yaptım , çünkü yapmak istedim’ deme cesaretine sahip. Bu tarz sanatçılara ihtiyaç olan bir dönemde Steven Wilson gibileri bir şans olarak görülebilir. 22 Temmuz akşamı Zorlu PSM’de görüşmek üzere. “To the Bone”a bir şans verin.
6,5 vermek hatta 6 ortalamayı görmek gözümü yaşarttı.
oha lan konseri burdan öğrendim :D
Hand Cannot Erase gibi bişey değil tabii albüm. 7/10 bence.
Güzel kritique.
Jim Jarmusch benzetmesi hoşuma gitti.
Albümü keşke eren başbuğ kritikleseydi
Refuge ne güzel şarkıdır ya