Konu müzik olduğunda… Bu fazla genel oldu, çerçeveyi biraz küçültelim: konu death metal olduğunda, farklı kategorilerde gruplar var:
- Bir şeyleri keşfedip sonradan yok olan, ancak o ilk keşfi ile pek çoklarının önünü açan gruplar
- Sonradan ortaya çıkıp başkalarının keşfettiği bir şeyi çok iyi yapan gruplar
- Kariyerini sürekli evrilmek üzerine kuran ve denediği her şeyi iyi yapan gruplar
- Kendine çok net bir yol çizip o yolda kusursuz istatistikle oynayan BOLT THROWER gibi gruplar…
Gerçekten de BOLT THROWER, bırakın kötüyü, çok iyi olmayan herhangi bir albümü bulunmayan gruplardan. Baktığınızda grubun yaptığı müziği standart, albümlerini ise benzer bulabilirsiniz, ancak burada kesin olan bir şey varsa o da çok büyük yanılıyor olduğunuzdur.
BOLT THROWER adamı ailesinden koparıp orduya yazdırır, kapı önlerinde gözü yaşlı analar bırakır, sonra savaş meydanlarında adamın pestilini çıkarır, üstünden tankla geçer, en sonunda da evine gidip oğlunuz öldü diye anasını bir kez daha ağlatır.
Savaş kavramının soundtrack’ini black metal düzleminde yapan grup MARDUK ise, death metal düzlemindeki adresimiz tartışmasız BOLT THROWER’dır. Tank paleti gibi davullar, şarjör gibi boşalan gitarlar, toprakta iz çıkaran postal tadında baslar ve tabii ki Karl Willetts’in nefesini ensemizde hissettiren vokalleri… BOLT THROWER’ın death metali gerçekten de ıslak çamur kokar, mermi kovanı yanığı kokar, sıcak namlu kokar (gören de kırk yıllık mareşalim falan sanır).
Bu şatafatlı betimlemelerin ardından, kapağında eski İstanbul’u gördüğümüz bu dehşet albüme doğru yol alalım. Eugène Delacroix’nın ”Haçlılar’ın Konstantinopolis’e Girişi” adlı 1840 imzalı tablosunu kapağına taşıyan “The IVth Crusade”, her şarkısıyla doksanların başlarını yansıtan hayvan gibi bir death metal albümü. Ezici gitar tonları ve her şeyin doğru yapıldığı karakteriyle, BOLT THROWER’ın her işi gibi gerçek bir death metal numunesi.
Biraz derinlere inelim. BOLT THROWER’ın çok basit, sade, ancak bir şekilde aşırı etkili birtakım özel hareketleri vardır. Başka binlerce grubun da aynısını yaptığı bu hareketler, BOLT THROWER’ın elinde nasıl oluyorsa bir başka güçlü, bir başka yıkıcı hâle gelir. Misal gitarlar taramalı bir rifle girer, devam eder ve siz az sonra kafa göz dalacak twin pedalların beklentisiyle yerinizde duramazsınız; davul girdiğinde ise o groove’la, o kafa sallatma gücüyle kendinizi savaşın tam ortasında bulursunuz. Dışarıdan bakınca bu bir fikir bile sayılmaz; önce gitarlar girer, ardından da davul twin pedalla üstüne eklenir. Ama işte BOLT THROWER yapınca her şey başka bir kıyıma, başka bir eziciliğe bürünür. Açıklaması zor, dinlemesi haz.
Konu BOLT THROWER olduğunda teknik taktik açıdan söylenecek çok da bir şey yok aslında. Çok net, saf bir death metal; çok karakteristik, sınırları da güçlü yanları da çok belli bir kimlik… “The IVth Crusade” de aynen bunu yansıtan, kafa ezen riflerle, boyun kıran tempolarla dolu, orta tempo death metal tarihinin en görkemli örneklerinden biri olan son derece tehditkâr bir albüm.
Bu space marine’ler benim death metal ile olan tek bağımdı neredeyse, onlar da gitti. Bu albüm, for victory ve mercenary (gelmiş geçmiş en iyi albüm kapağı) death metal aklıma gelince hala elimin gittiği ilk albümler.
01.04.2020
@şeyh hulud, bende mi bi sıkıntı var bilemiyorum ama Delta Force’dan beri Military FPS oynayan biri olarak Mercenary albüm kapağını her gördüğümde “Pusma lan OÇ” diyesim geliyor.
01.04.2020
@ismail vilehand, İlk Delta Force’un GOG versiyonunu arada sırada açıp 1-2 görev oynuyorum hala. Belki nostalji faktöründen dolayı tuhaf çekiciliğini koruyor.
en gaz death metal albümlerinden bence de
Savaş Metal \m/
“Bolt Thrower’ı günde 20 saat dinlerdim… Yemek yaparken bile kulaklıkta Death Metal sevgisi anlatırlardı… Yemek yaparken zevk sularım çorbama akardı…”
İsmail Vilehand
Seviyorum seviyor musun?
Ağlıyorum gülüyor musun?
Özlüyorum gidiyor musun?
Sevdikçe itiyor musun?
Peki öyle olsun…
Bir şeyleri keşfedip sonradan yok olan, ancak o ilk keşfi ile pek çoklarının önünü açan gruplar: VENOM.
Sonradan ortaya çıkıp başkalarının keşfettiği bir şeyi çok iyi yapan gruplar: PANTERA.
Kariyerini sürekli evrilmek üzerine kuran ve denediği her şeyi iyi yapan gruplar: DEATH.
bilir misin bildiğimi? bilmezsin bildiğimi.
bilseydin bildiğimi, anlardın sevdiğimi…
https://youtu.be/tkPhrGiFzG4
Elime şundan verseler ve fonda bu albümü çalsalar dünyayı çiçek gibi bir yer haline getiririm.