Melodik death metal kulvarına Alman topraklarından katılan DAWN OF DISEASE ile birlikteyiz bugün. Grubun dördüncü albümü olan “Ascension Gate” 11 Ağustos’ta piyasaya çıktı, ancak çeşitli sebeplerden dolayı kritiğini anca şimdi yayınlayabiliyoruz.
Bir önceki albümleri “Worship the Grave”de, DAWN OF DISEASE’in tam bir melodik death metal grubu mu, yoksa melodik unsurlara da yer veren bir death metal grubu mu olduğuna dair gidip gelen bir durum olduğunu söylemiştim. “Ascension Gate” ile birlikte DAWN OF DISEASE’in net bir melodik death metal grubu olduğunda karar kılabiliriz. Tümüyle doksanların ilk yarısından fırlayan bu melodik death metal anlayışı, günümüzde “modern metal” diye adlandırılan türle hiçbir alakası olmayan ve AT THE GATES, ilk dönem IN FLAMES, EUCHARIST gibi has melodeath grupları başta olmak üzere, sonraki dönemlerden de FRAGMENTS OF UNBECOMING, DIMENSION ZERO, son dönem FEAR MY THOUGHTS gibi gruplardan hoşlananların da sevebileceği, THE BLACK DAHLIA MURDER dinleyicilerinin bir şeyler bulabileceği, genelde güvenli sularda yüzen bir melodik death metal yaratıyor.
Albümü dinlerken hissettiğiniz birkaç duygu var. Bunlardan ilki doksanlarda yapılan sulandırılmamış melodik death metalin ne kadar güzel bir şey olduğu. Genelde hüzün tarafı baskın gelen melodiler, tekme tokat tarama rifler, blast beat’ler, tavizsiz kükremeler; DAWN OF DISEASE dersini iyi çalıştığını 50 dakika boyunca gösteriyor.
“Güvenli sularda yüzen” diyerek çorbaya sinek attığımın farkındayım, lakin kodu mu oturtan saf doksanlar melodeath’i konusunda iflah olmaz bir liseli kız çocuğuysanız, DAWN OF DISEASE’in sizi ziyadesiyle memnun etmesi de gayet olası. Türü zamanında seviyorduysanız ve sonradan biraz baydıysanız, bahsettiğim bu “güvenli sular” durumu size biraz “meh…” dedirtebilir. Ama bunun dışında, ortada kesinlikle bir başyapıt falan olmayan, ancak türün 20-25 yıl önceki gereklerini hakkını vererek yapan bir albüm olduğunu rahatça söyleyebilirim.
Ben bu noktada albümü basında övüldüğü oranda değerli görmediğimi belirtmek isterim. Başta THE BLACK DAHLIA MURDER vokalisti Trevor’ın dev gazlamaları olmak üzere, basında albüme ilişkin çok iyi yorumlara rastladım. Ben albümün iyi, ancak o kadar da iyi olmadığını düşünüyorum. Bunun sebeplerinden birisi, başta “yhaaa doksanlarda melodik death metal negzeldi… :D” şeklinde uyanan gayet makul duygunun, özümüzde bu türe yıllardır alışkın dinleyiciler olarak “tamam heyecan yapmayın, güzel işte”ye doğru gerilemesi.
Bunu diyerek gruba haksızlık ediyor muyum bilmem, ama “Ascension Gate”i dördüncü, beşinci dinleyişimde hissettiklerim bunlar oldu. Bence DAWN OF DISEASE’de bundan daha fazlası var ve melodeath’in şanlı geçmişine çok yaslanmayıp biraz daha karakter katmaları hâlinde müziklerinin daha kimlikli olacağını düşünüyorum. Şu anda ortada duyulduğu anda “Oooo DAWN OF DISEASE” denecek bir grup karakteri yok, ancak bunun olabileceğini gösteren ışıklar var. Türü seviyorsanız dinleyin, pişman olmazsınız.
Şimdilik gayet beğendim. Dinlemesi keyifli bir albüm. Vokal ise çok sağlam. Baya hoşuma gitti.
Riffler, vokaller, prodüksiyon filan gayet iyi ama melodi anlamında biraz daha yeni fikirler üretirlerse MeloDeath klansmanında ilk 10-20′lere girebilirler bence. Çünkü şimdilik kendilerine has bir tavırları yok. Yani bir kaç ay sonra şu albümden bir şarkı dinletsen Dawn of Disease demem için iyice düşünmem gerekecek. Ama genel anlamda gayet keyifli bir albüm. Özellikle o vokaller nedir be, eziyor adeta insanı. Sesi bana biraz da Gloria Morti’den Psycho(Joonas Alanko)’yu anımsattı.
geçen sene çıkan albümleri çok daha iyiydi bence. bunu dinlerken afakanlar bastı.