Teknolojinin harman olduğu, zart zurtun bilmem neyle buluştuğu-
Bir kavramın adını yazıp, arkasına da o kavramı süslü bir dille açıklayacağınızı belli eden üç nokta koyma olayına hastayım. Her şeyde işe yarıyor.
VOIVOD…
(Bakın nasıl da oluyor.)
Çok ama çok fazla grubu etkileyen, özellikle “Killing Technology” ve “Dimension Hatröss” ile ciddi anlamda tarih yazan ve şu an bahsetmekte olduğum “Nothingface” ile de önceki thrash metal havasını yoğun bir progresif rock havası ve karakteriyle değiştirerek bir başyapıta daha imza atan bir grup VOIVOD. Aslında aylardır devam ettiğimiz bu teknik thrash Cuma’sı olayı düşünüldüğünde, “Killing Technology” veya “Dimension Hatröss”ü yazmam daha yerinde olabilirdi. Ancak tıpkı VOIVOD gibi ben de ilk akla geleni yapmamaya karar verdim ve şu anda bu kült arkadaşı Pasifagresif sayfalarına taşıyor olmanın haklı gururunu yaşıyorum.
“Nothingface” 1989′da çıkmış ve zamanının ötesinde kavramını her molekülüyle yanıstan, çok sıra dışı, çok özgün bir albüm. İçinde thrash metal de var, progresif metal de, progresif rock da. Net olan tek şeyse, albümü dinlerken tür kavramını yitirmeniz ve sadece VOIVOD dinlediğinizi hissetmeniz. “Nothingface” arkasında kocaman bir konsept barındırıyor. Bunu bir “Operation: Mindcrime“, yahut “Metropolis Pt. 2: Scenes From a Memory” gibisinden “albüm şunu anlatıyor” şeklinde özetlemek kolay değil. İnsan psikolojisinin dehlizlerindeki boğuşmalardan tutun da, bu zihnin makineleşmesine dek pek çok alengirli iş söz konusu. Grup bu konuları anlatırken motomot bir dilden kaçınıyor ve başkalarının psikolojilerine dışarıdan bakmayı tercih ediyor. Misal ilk şarkı The Unknown Knows’da, sözlerde asla bu şekilde anlaşılmasa da, Away’in zamanında açıkladığı üzere, UFO’lara bakan bir Kızılderili’yi görüyoruz. Yeterince ilginç bir konsept mi? Değil mi? O zaman albüme ismini veren şarkıya bakalım.
Bu şarkıda, kişiliğinin hiçbir zaman var olmadığından şüphelenen bir yaratıkla karşı karşıyayız. Bu arkadaş, kişiliğinin, içimize sürekli olarak müdahale eden dış dünya tarafından kapatıldığını düşünüyor. Kolları, bacakları, gözleri ve ağzı olmayan bu şey, dış dünyanın bir parçası olmak istiyor, ancak bir şekilde olamıyor. Şarkıda bu varlığın aslında kendisi olan başkalarıyla karşılaşmasını ve bu kişilerin vücudundan kollar, bacaklar, gözler ve ağız çıkarması için onu ikna etmeye çalışmaları anlatılıyor. Tabii ki sözleri okuduğunuzda bu hikâye asla bu şekilde anlaşılmıyor; grubun sonradan yaptığı açıklamalarla VOIVOD’un aslında bu tarz bir hikâyeden bahsettiğini öğreniyoruz.
İşte böyle rahatsız bir gruptan bahsediyoruz. İdolleri olan RUSH’tan büyük ilham alan, ancak bunu aleni şekilde yansıtmayan, “Nothingface”e PINK FLOYD’un Astronomy Domine’nin muazam bir cover’ını koyacak kadar progresif rock’a bulaşmış olan bu grup, albümde gerçek anlamda şaşılası bir müzikal karakter yansıtıyor. Rahmetli Piggy’nin o dönem için hiç ama hiç kimseye benzemeyen caz tabanlı gitar çalım tarzı, yer yer Holdsworth’vari solo anlayışı, rife benzemeyen süper rifler, Snake’in abes gibi görünüp bir anda ağzınıza yapışan vokal paternleri, güçlü şekilde duyulan baslar ve elbette ki grubun 1981′den beri devam eden tek elemanı olan Away’in tüm bu müzikal panayırı hizaya sokan davulları…
Snake’in Quebec aksanıyla çehresini bulan VOIVOD müziğinin asıl merkezi ise gitarlar. Caz gitaristi önemli bir abinin bir sözü vardı; tam olarak böyle değildi ama şu minvaldeydi: “Çalarken yanlış bir nota basmak konusunda önemli olan şey o yanlış notanın kendisi değil, o notadan bir sonraki nota seçiminizdir; öyle bir ikinci notaya basarsınız ki o ilk nota yanlış olmaktan çıkar ve o ana karakter veren şeye dönüşür.” VOIVOD’da bunun karşılığını tam olarak görüyoruz. Uyumsuzluk ve kulağa yatkın olmayı reddediş zaman zaman öyle baskındır ki -hele de o dönemin kalıpları belli metal ortamında- bir yerden sonra bunun bilinçli olduğunu fark eder ve VOIVOD’un %100 eşsiz oluşunu içinize sindirirsiniz.
Bugüne dek hiç VOIVOD dinlemediyseniz, “Nothingface”i dinlerken sormamanızın olanaksız olduğu sorulardan biri, belki de birincisi, “Bu nasıl müzik?” olacaktır. Grubun standart ve alışıldık olan pek çok şeye meydan okuyan tuhaflığının lk andan göze çarpmaması mümkün değil. Bu tuhaflıkla birlikte fark edeceğiniz esas şeyse, “Nothingface”in içindeki yadsınamaz bilim kurgu hissiyatı. Albüm resmen “ben enstrümantal olsaydım bile bilim kurgu havasına sahip olacaktım” diyecek düzeyde fütüristik, uzaysal, dünya dışı bir karaktere sahip. Benzer durumları, logosundan genel havasına pek çok anlamda VOIVOD’un çizdiği yolu benimseyen VEKTOR‘de de görüyoruz.
Yine VOIVOD tarafından uygulanan pek çok sıra dışı müzikal seçimi ve karakteri öyle ya da böyle müziğine taşıyan sayısız grup var. VOIVOD’dan etkilendiğini veya büyük VOIVOD hayranı olduğunu ifade eden ve/veya bunu alenen gösteren müzisyen ve gruplar arasında Dave Grohl (sırf şurada 20 dakika VOIVOD anlatıyor), TOOL, “A Sceptic’s Universe“le destan yazan SPIRAL ARCHITECT, tuhaf nota seçimleriyle kendi yolunu çizen ATHEIST, teknik death metalin büyük kaybı MARTYR, son dönemin değerli oluşumlarından VHÖL, alakasız gibi gözükse de AGALLOCH, AGORAPHOBIC NOISEBLEED, AURA NOIR, BETWEEN THE BURIED AND ME, BRUTAL TRUTH, CYNIC, DEATH, ENSLAVED, EXTOL, HYPOCRISY, ISIS, NEUROSIS, OPETH, PESTILENCE, VIRUS, SATYRICON, SADUS gibi pek çok önemli, değerli, zamanla kendileri de büyük birer ilham kaynağına dönüşen gruplar var.
“Nothingface”e döner ve yavaştan toparlarsak, albüm gerçekte de o dönem için de şu an için de son derece değerli bir duruşa sahip. Seksenler boyunca orijinallik ve eşsizlik namına destan yazan VOIVOD’un bence en iyi 3 albümünden biri olan ve başlarda da dediğim gibi grubun progresif rock’a kayarak önceki thrash köklerini hatırı sayılır ölçüde arkada bıraktığı “Nothingface”, ta 28 yıl önce olduğu gibi, bugün dinlendiğinde bile bir ders niteliği taşıyor ve müzikal statükoya meydan okumanın ansiklopedik karşılığı olarak parıl parıl parlıyor.
Times come and go
How dull the flow
All that I hope
The Unknown knows
Bu gezegene ait olmayan zamansız, mekansız ve ansız bir başyapıt. 10/100