TESTAMENT’ı neden bu kadar çok seviyoruz? Chuck Billy’nin sürekli gülümseyen babacan tavırlarından mı? Basın tarafından “Big Four” olarak anılan dörtlünün yanına yaklaştırılmamalarının verdiği “güçsüzün yanında olma” hissiyatından mı? Yoksa basın ne diyor önemsemeden, aşmış bir thrash metal grubu olduklarını bildiğimiz için mi?
Klasik kadrosunu kaybetmesinin ardından albümden albüme çok sayıda yıldız ismi ağırlayan TESTAMENT, tarihler 1999′u gösterdiğinde bu kadroların en babasıyla çıkmıştı karşımıza. Dinlediğim ilk TESTAMENT albümü olan “The Gathering”, bana böylesi kendine özgü ve sert bir thrash metal grubuyla karşılaşmanın sevincini yaşatmış, zevkten zevke koşmama sebep olmuştu.
Bir önceki “Demonic“te Chuck Billy başta olmak üzere death metal havalarına göz kırpan TESTAMENT, “The Gathering”de de bu tavrını sürdürmüştü. Albümün iyi anlamda iç daraltıcı, boğucu havası, tüm riflerde sezilen bir uğursuzluk hissi, “The Gathering”in özel bir albüm olmasını sağlayan başlıca etmenlerdendi.
Bunun ve albümün önceki TESTAMENT albümlerine oranla daha hızlı olmasının sebebi, Chuck Billy’nin de belirttiği üzere Eric Peterson’ın o dönemlerde temellerini attığı senfonik black metal projesi DRAGONLORD‘du. Grubun 2001 çıkışlı albümü “Rapture“a bakıldığında, “The Gathering”dekilere benzer çok sayıda rif ve bölüm duymak mümkün.
Elemanlara şöyle bir baktığımızda zaten ortalama ve altı bir şeyle karşılaşmamızın pek mümkün olmadığını görüyoruz. Thrash metalin en kendine özgü seslerinden Chuck Billy ve rif fabrikası Eric Peterson’ın yanına, davulda Dave Lombardo, basta Steve DiGiorgio, gitarda da James Murphy gelmişti. Bir “hoşt!” diyor, devam ediyoruz.
Metalle birazcık olsun ilgilenen herkesin dibini düşürecek ve her biri için ayrı makale yazılabilecek bu üç yeni isim, albümün o nefis sertliğini, kabus havasını daha da körükleyen performanslara imza atıyor hepimizin bildiği gibi. Lombardo’nun eşi benzeri olmayan atakları, DiGiorgio’nun kütür kütür basları ve tabii ki James Murphy’nin olmayan soloları… Neden? Neden lan neden? Metal dünyasının en yaratıcı sololarından bazılarını atan bu adamın bu eşsiz yeteneğinden neden faydalanılmaz? Nedeni açık: albümü daha direkt, daha bodos kılmak. Tamam o açıdan mantıklı bir tercih sayılabilir, ama insan düşünmeden edemiyor. Sırası gelmişken, düşünmeden edemeyen tek kişi biz değiliz. Zira albümün kayıtlarının hemen sonrasında beyin tümörü teşhisi konan ve neyse ki başarılı bir ameliyatla bu derdinden kurtulan James Murphy de, ameliyatın bir yan etkisi olarak bugün “The Gathering” albümünün kayıt sürecine dair hiçbir şey hatırlamıyormuş. Tuhaf.
Eric Peterson’ın jilet gibi gitar sound’u ve Billy’nin kariyerinin belki de en karanlık performası da eklenince dinlemeye doyulmaz bir thrash metal albümüne dönüşen “The Gathering”in böylesi sevilesi ve gümbür gümbür oluşunun perde arkası sebeplerinden biri de, elini attığı her şeyi altına çeviren Andy Sneap mucizesinden başkası değil. Albümün kendine özgü o lanetli ve sert havasını mükemmel pekiştirmiş Sneap efendi.
Az önce dedim ama bir kez daha diyeyim, Lombardo. Dave Lombardo’nun bu albümdeki performansı gerçekten de öyle böyle değil. Çift kroslar, o ataklar, insan kafayı yer hakikaten. Belli ki kayıttan önce “baba sen takıl ne istiyorsan onu yap, coşabildiğin kadar coş” demişler, Dave de kudurdukça kudurmuş. SLAYER’daki pek çok performansını gölgede bırakan bir iş yapmış.
Hangi birini saysak diğerlerine ayıp olacak, ama albüm daha baştan D.N.R. (Do Not Resuscitate) ile kafa göz yarmacasına giriyor. İlk kez dinleyeli on yıldan fazla oldu, hâlâ doymak bilmeden dinlediğim şarkılar arasında kendine yer buluyor bu üç buçuk dakikalık canavar. Lombardo’nun groove’un kralını yaptığı Down For Life, bence grubun en büyük hitlerinden olabilecekken sadece Saw V soundtrack’inde yer almakla yetinen True Believer, kafa sallamayanı dövüyorlarmış nidalarıyla karşılanan Three Days of Darkness ve arkasından gelen alev topu Legions of the Dead ile albüm daha ne oluyoruz demeye fırsat kalmadan sizi yere sermiş oluyor (ki daha anca yarısına geldik). Dikkat edilirse adı geçen bu son parça, “One Kill Wonder” dönemlerinde sürekli TESTAMENT tişörtüyle gezen Anders Björler’in, özellikle o dönemde TESTAMENT’tan yoğun ilham aldığının kanıtlarından biri diye düşünüyorum. Zaten o albümdeki Marco Aro vokali ile bu albümdeki Chuck Billy vokali zaman zaman çok benzeşiyor.
İyi şarkıları tek tek sayarsak elimize geçecek tek şey tüm şarkı adlarını zikretmek olacağından, buna hiç bulaşmamak en iyisi. İsmini vereceğimiz son şarkı da, duymamış insanlar olabileceği düşüncesiyle, Japonya bonusu Hammer of the Gods olsun. Albümün genel havasının bir hayli dışında, kendi halinde bir enstrümantal.
“The Gathering” bir bütün olarak thrash metalde güzel olan ne varsa yansıtan, birbirinden şahane sayısız rif, harika bir davul performansı ve mükemmel bestelerle dolu, dinlemesi çok zevkli bir albüm. Açıkçası “The Gathering”e dair bahsedilecek çok da fazla şey yok, zira albüm bahsedecek şeyden çok dinlenecek şey sunuyor. Play tuşuna basıyorsunuz ve kulaklarınıza dolan şey eşliğinde coşum coşum coşuyorsunuz.
Başladığı gibi bir anda bitiveren ve benim ve benim gibi birçokları için “Souls of Black” sonrasında çıkan en iyi TESTAMENT albümü olma özelliğini de taşıyan “The Gathering”, her ne kadar albümün death metale fazlasıyla yakın havasını pek sevmeyen ve bu yüzden de albümü gerçek bir thrash metal albümü olarak görmeyen insanlar olduğunu bilsem de, şahsen “thrash metal nasıl olmalı?” sorusuna vereceğim cevaplardan biri. On yıl önceki tazeliğini bugün dahi koruduğu düşünüldüğünde, torunlarımız da metal dinlediği takdirde onları da gazla dolu bir albümün beklediğini söyleyebiliriz (bir gün çocuğum olursa vasiyetimdir, torunlarıma metal sevgisi aşılasınlar).
Kadro Chuck Billy: Vokal
Eric Peterson: Gitar
James Murphy: Gitar
Steve DiGiorgio: Bas
Dave Lombardo: Davul
Şarkılar 01. D.N.R. (Do Not Resuscitate)
02. Down For Life
03. Eyes Of Wrath
04. True Believer
05. Three Days In Darkness
06. Legions Of The Dead
07. Careful What You Wish For
08. Riding The Snake
09. Allegiance
10. Sewn Shut Eyes
11. Fall Of Sipledome
12. Hammer Of The Gods [bonus]
albümdeki müzisyenlerin isimlerinin büyüklüğü zaten bi oha dedirtiyor ve albümü dinlediğinizde bi oha daha diyorsunuz sonra tekar oha demek için bir kez daha dinliyorsunuz sonra gene oha diyorsunuz ve bu mükemmel albümün kısır döngüsü bu şekilde dewam ediyor…dinleyin dinletin…
@junkman afatsum, yahu kendi kendine neler yaşamışsın dünyanın en önemsiz şeyi için. Hazımsızlık nedir, zor gelmek nedir? Müsait değilim, yorumuna cevap verebileceğim bir anda yayınlamak üzere birkaç saat beklettim sadece. Saniyesinde böyle garip ithamlarda bulunuyorsan zaten cevap vermeme de gerek yok bundan sonra.
Eric Peterson deli rif yazarı, Holt, Ian, Hetfield gibileriyle aynı klansmanda bana kalırsa. Fakat bu albüm bana göre de “birkaç” iyi soloyu hakediyor. James Murphy’nin tadından yenmeyen ortadoğu etkili melodileri bazı şarkılara çok güzel gidebilirdi. Urotsukidoji gibi bir örnek var sonuçta.
the legacy ve the new order da süper albümlerdir ama en sevdigim testament albumü budur D.N.R adlı piskopatlıgı yuzlerce kez dinledim ama her dinleyişimde şarkının giriş kısmında ilk kez dinlemiş gibi tüylerim diken diken olur bide lombardoya degineyim (azılı slayer fanları kızcak ama bende piskopat slayer fanıyım lan vurmayın) bence kariyerinin en iyi performansını bu albümde göstermiştir
James Murphy kayıt sürecine dair hiçbir şeyi değil de, bazı şeyleri tam olarak hatırlayamıyor aslında. Yani hafızasından her şey silinmiş değil bir röportajından okuduğum kadarıyla.
@ufuk onada kafa atayım zaten aynı zihniyet :P eric peterson ve chuck billy o kadar hayvani müzisyenleri kaldıramıyor sanırım alex skolnick gibi daha sanatsal birileri gerekiyor :)
Mesela Steve Digiorgio da bana kalırsa en yavan performanslarından birisini The Gathering’de sunmuştur (Steve Digiorgio ve yavan kelimeleri de yan yana geldi ya, neyse). Prodüksiyon da Digiorgio’nun çaldığı diğer albümlere nazaran daha bası ezecek tarzda zaten. Eric Peterson diğer enstrümanların öne çıkmasını pek sevmiyor anladığımız kadarıyla. Demonic albümünü dinleyip dinleyip pek Gene Hoglan tarzı hareket bulamayınca şaşırdığımı hatırlarım :)
Albüm öylesine muhteşem ki aynı dönem çıkan Artillery’nin B.A.C.K. albümünü (onun da prodüksiyonu Andy Sneap’e ait) gölgede bırakmasıyla Artillery’nin ikinci sefer dağılmasına vesile olmasına rağmen hakkında kötü bir şey söyleyemiyorum.
B.A.C.K.’in soundu mu kötü? Yuh! Albümün sadece mastering işlerini yaptı diye hatırlıyorum Andy Sneap.Ama ona rağmen gayet nefistir soundu. Ha önceki Artillery albümleriyle kıyasladığımda bu bariz ama genel olarak 90 sonu 2000 başı albümlere baktığımda da ortada harika bir iş var. Cybermind olsun WWW olsun gayet gürül gürül şarkılar işte. Kötü kaydedilmiş iyi albümler dinlemek istiyorsan Metal Church albümlerine bak derim. Belki de mp3′ten dinlemişsindir, ondan böyle bir şey demişsindir, bilemiyorum ama ben müzik setime güveniyorum arkadaşım. Kötü soundu, iyi soundu gayet ayırt edebiliyor emektarım.
Bilmiyorum pek sevmiyorum soundunu o albümün, diğer Andy Sneap işlerinin yanında bariz sırıtıyor bana göre. Mp3′ten dinledim tabi ama sonuçta dinlediğim diğer Andy Sneap katkılı albümlerin çoğuna da mp3 formatında sahibim, pek bir fark yarattığını zannetmiyorum.
“B.A.C.K” ve “The Gathering” albümlerinin ismi geçtiği yerde Destruction’un “All Hell Breaks Loose” (2000)” albümünü olmayınca metal tanrılarının şimşeklerini yeririz. Gerçekten bu üç albümü kulaklarımı kanırtana kadar dinledim. 1999 yılı gerçekten muhteşem bir yıldı. Ayrıca Emperor, Immortal ve Dimmu Borgır grupları en iyi albümlerini o yıl yayınladılar.
bu albüm için toplanmış kadronun metal tarihindeki en iyi kadro olduğuna dair yoğun şüphelerim var. chuck billy, eric peterson, dave lombardo, steve digiorgio, james murphy anasının gözü diyorum afedersiniz. hani nba de allstar karmaları olur ya aynı öyle. hakkı verilmiş mi bu yıldızlar topluluğu kadronun? kesinlikle verilmiş. çok klas bi albüm kesinlikle.
bunun yanında eyes of wrath ın 4.00 dan itibaren bir riff giriyor ki bildiğin ortadoğunun çöllerinden fırlamış bir melodi. gerçi albümün genelinde bu ortadoğu havasını almak mümkün. büyük ihtimal james murphy ve steve digiorgio dan kaynaklanıyor bu durum. ikisi de ayrı ayrı zamanlar olsa da death grubunda da aynı ortadoğu havalarını hissettirmişlerdi. bkz: spiritual healing, human.
bi de bu albümde chuck billy nin sesi yer yer james hetfield ı andırıyor hafiften. ya da bana öyle geldi bilemedim. dave lombardo azmanına diyecek bi şey bulamıyorum zaten.
özet: 9 veya 9.5 verecektim ama testament ve üzerimizde bıraktığı mazi hatrına 10 u verdm gitti.
araba sürerken dinlenilmemesi gereken bir albüm. özellikle d.n.r. ve down for life lı giriş tek başına kilometrelerce kaza kuyrukları oluşturabilir :) şaka bir yana, kritikte yazdığı gibi gerçekten bütün üyelerin en son seviye verimlilikte bir albüm ve 10 belki az kalır puanlamada.
@Ahmet Saraçoğlu, Ben ilk yorumumu dün gece yazdım saniyede cevap beklemek gibi bir mantıksızlık peşinde koşmam yıllardır takipçisiyim bu sitenin, sizin ve ayrıca niye kendimi sizinde dediginiz gibi “dünyanın en önemsiz şeyi için” zor durumda bırakayım böyle yaparak! Bu arada cevap vermemeniz mühim değil yayınlanması önemli benim için neyse yinede ilginiz çok teşekkürler..
@junkman afatsum, bir yoruma “Cevab ver”e tıklanarak yazılmayan bir yorumu ben sonradan cevap olarak ekleyemiyorum.
Neyse uzatılacak bir şey değil. Dediğim gibi, sadece müsait olacağım zamanı bekliyordum, yayınlayıp cevap vermemiş gibi olmamak için.
Birilerine küfür edilmiyorsa, her mesaj yayınlanıyor sitede. “Yazıların çok kötü, hiçbir şey bilmiyorsun, müzikten anlamıyorsun” diyen yorumları dahi yayınladık bugüne kadar, o tarz bir düşünce olmasın yani.
Yıllar içinde dönüp dolaşıp sürekli buraya geldiğimi fark ettim. Son yorumların hepsinin benim olduğunu düşünürsek çok zor değil zaten :D Bu albümün kendine has sinsi, yırtıcı, zehirli, taşaklı bi havası var. Bu sinsi ve zehirli taraf biraz da albümdeki black metal esintilerinden kaynaklanıyor ve müziğe kesinlikle çok iyi katkı yapıyorlar. Yanına yaklasimalayacak özgünlük ve yaratıcılıkta inanılmaz bir albüm ve gerçekten bence kısa, sözü asla uzatmiyor. Down for Life’ın 1.17sinde bütün enstrümanların sustuğu kısımdaki tek zil vuruşuna kadar ince düşünülmüş bir başyapıt. Testament şöyle sert, böyle melodik, şöyle güzel albüm yapacağız desin dursun, o konuda yapacaklarının en iyisini bu albümde yaptılar zaten.
10-11 sene önce ilk dinlediğimde o kadar içine alamamıştı, sonra sonra içindeki cevherleri keşfettim, geçenlerde baştan sona tekrar dinleyince müthiş bir albüm olduğuna tekrar ikna oldum. Manyak seviyorum Testament’i.
True Believer’ın ”Ashes to ashes, dust to dust, all I ever wanted was power of the blood” diye başlayıp soloya bağlanan kısmındaki vokaller, arkadaki riff falan, metale dair en sevdiğim şeylerden biri. Zaten Testament’in 90′lardaki son 3 albümdeki halini klasik işlerinden daha çok seviyorum.
D.N.R. 2.15 – 2.40 arasındaki hayvanlık en sevdiğim Lombardo kısımlarından biri, şu 30 saniye sürmeyen kısımdan bile grubun bu işi yalayıp yuttuğu anlaşılıyor bir de
albümdeki müzisyenlerin isimlerinin büyüklüğü zaten bi oha dedirtiyor ve albümü dinlediğinizde bi oha daha diyorsunuz sonra tekar oha demek için bir kez daha dinliyorsunuz sonra gene oha diyorsunuz ve bu mükemmel albümün kısır döngüsü bu şekilde dewam ediyor…dinleyin dinletin…
Sadece meraktan soruyorum niye 9??James Murphy solo atmadı diye albume kırılıp not mu dusurulmus yoksa:)
muhteşem bir albümdür ama james murphy gibi bir adamı alıpta bu kadar az solo attıran zihniyete kafa atayım !.
@Emre: The Legacy ve The New Order kadar iyi olmadığı için. Yani bunun da pek bi eksiği yok ama onlar klasik.
20.08.2016
@Ahmet Saraçoğlu, O zaman neden The New Order puanı
8/10???
21.08.2016
@Ahmet Saraçoğlu, Yorumum neden yayınlanmıyor bu kadar mı zor geldi soru bukadar mı hazımsızsınız?
21.08.2016
@junkman afatsum, yahu kendi kendine neler yaşamışsın dünyanın en önemsiz şeyi için. Hazımsızlık nedir, zor gelmek nedir? Müsait değilim, yorumuna cevap verebileceğim bir anda yayınlamak üzere birkaç saat beklettim sadece. Saniyesinde böyle garip ithamlarda bulunuyorsan zaten cevap vermeme de gerek yok bundan sonra.
Eric Peterson deli rif yazarı, Holt, Ian, Hetfield gibileriyle aynı klansmanda bana kalırsa. Fakat bu albüm bana göre de “birkaç” iyi soloyu hakediyor. James Murphy’nin tadından yenmeyen ortadoğu etkili melodileri bazı şarkılara çok güzel gidebilirdi. Urotsukidoji gibi bir örnek var sonuçta.
the legacy ve the new order da süper albümlerdir ama en sevdigim testament albumü budur D.N.R adlı piskopatlıgı yuzlerce kez dinledim ama her dinleyişimde şarkının giriş kısmında ilk kez dinlemiş gibi tüylerim diken diken olur bide lombardoya degineyim (azılı slayer fanları kızcak ama bende piskopat slayer fanıyım lan vurmayın) bence kariyerinin en iyi performansını bu albümde göstermiştir
2010 oldu ben hala inanamıyorum bu albümde toplanan kadroya, lombardo var lan bildiğimiz dave lombardo, yuh arkadaş ya.
James Murphy kayıt sürecine dair hiçbir şeyi değil de, bazı şeyleri tam olarak hatırlayamıyor aslında. Yani hafızasından her şey silinmiş değil bir röportajından okuduğum kadarıyla.
23.09.2010
@Berca B., J.Murphy 2001 yılında beyninde tümör bulunması nedeniyle uzun bir tedavi süreci geçirdi. Tedavinin etkisiyle kimi şeyleri unutması normal.
murphy’e 99 albümünde adamakıllı solo attırmayan zihniyet, 97 albümünde gene hoglan’a “sakin çal” da dedi, ben de onu eklemiş olayım :)
@ufuk onada kafa atayım zaten aynı zihniyet :P eric peterson ve chuck billy o kadar hayvani müzisyenleri kaldıramıyor sanırım alex skolnick gibi daha sanatsal birileri gerekiyor :)
Mesela Steve Digiorgio da bana kalırsa en yavan performanslarından birisini The Gathering’de sunmuştur (Steve Digiorgio ve yavan kelimeleri de yan yana geldi ya, neyse). Prodüksiyon da Digiorgio’nun çaldığı diğer albümlere nazaran daha bası ezecek tarzda zaten. Eric Peterson diğer enstrümanların öne çıkmasını pek sevmiyor anladığımız kadarıyla. Demonic albümünü dinleyip dinleyip pek Gene Hoglan tarzı hareket bulamayınca şaşırdığımı hatırlarım :)
Albüm öylesine muhteşem ki aynı dönem çıkan Artillery’nin B.A.C.K. albümünü (onun da prodüksiyonu Andy Sneap’e ait) gölgede bırakmasıyla Artillery’nin ikinci sefer dağılmasına vesile olmasına rağmen hakkında kötü bir şey söyleyemiyorum.
B.A.C.K. albümü de Andy Sneap’in en kötü işlerinden birisi olsa gerek sound açısından :)
B.A.C.K.’in soundu mu kötü? Yuh! Albümün sadece mastering işlerini yaptı diye hatırlıyorum Andy Sneap.Ama ona rağmen gayet nefistir soundu. Ha önceki Artillery albümleriyle kıyasladığımda bu bariz ama genel olarak 90 sonu 2000 başı albümlere baktığımda da ortada harika bir iş var. Cybermind olsun WWW olsun gayet gürül gürül şarkılar işte. Kötü kaydedilmiş iyi albümler dinlemek istiyorsan Metal Church albümlerine bak derim. Belki de mp3′ten dinlemişsindir, ondan böyle bir şey demişsindir, bilemiyorum ama ben müzik setime güveniyorum arkadaşım. Kötü soundu, iyi soundu gayet ayırt edebiliyor emektarım.
Bilmiyorum pek sevmiyorum soundunu o albümün, diğer Andy Sneap işlerinin yanında bariz sırıtıyor bana göre. Mp3′ten dinledim tabi ama sonuçta dinlediğim diğer Andy Sneap katkılı albümlerin çoğuna da mp3 formatında sahibim, pek bir fark yarattığını zannetmiyorum.
B.A.C.K.’in soundu bence en başarılısı Artillery albümleri arasında, özellikle B.A.C.K.’in o yönünü beğeniyorum hatta.
“B.A.C.K” ve “The Gathering” albümlerinin ismi geçtiği yerde Destruction’un “All Hell Breaks Loose” (2000)” albümünü olmayınca metal tanrılarının şimşeklerini yeririz. Gerçekten bu üç albümü kulaklarımı kanırtana kadar dinledim. 1999 yılı gerçekten muhteşem bir yıldı. Ayrıca Emperor, Immortal ve Dimmu Borgır grupları en iyi albümlerini o yıl yayınladılar.
valla yeni albümde yine Gene Hoglan olucak,sakin çal derlerse enstrümanları kafalarında parçalarım.
D.N.R., Down for Life ve True Believer’ın yeri ayrıdır. Taş gibi albüm. 10 aldı benden.
bu albüm için toplanmış kadronun metal tarihindeki en iyi kadro olduğuna dair yoğun şüphelerim var. chuck billy, eric peterson, dave lombardo, steve digiorgio, james murphy anasının gözü diyorum afedersiniz. hani nba de allstar karmaları olur ya aynı öyle. hakkı verilmiş mi bu yıldızlar topluluğu kadronun? kesinlikle verilmiş. çok klas bi albüm kesinlikle.
bunun yanında eyes of wrath ın 4.00 dan itibaren bir riff giriyor ki bildiğin ortadoğunun çöllerinden fırlamış bir melodi. gerçi albümün genelinde bu ortadoğu havasını almak mümkün. büyük ihtimal james murphy ve steve digiorgio dan kaynaklanıyor bu durum. ikisi de ayrı ayrı zamanlar olsa da death grubunda da aynı ortadoğu havalarını hissettirmişlerdi. bkz: spiritual healing, human.
bi de bu albümde chuck billy nin sesi yer yer james hetfield ı andırıyor hafiften. ya da bana öyle geldi bilemedim. dave lombardo azmanına diyecek bi şey bulamıyorum zaten.
özet: 9 veya 9.5 verecektim ama testament ve üzerimizde bıraktığı mazi hatrına 10 u verdm gitti.
araba sürerken dinlenilmemesi gereken bir albüm. özellikle d.n.r. ve down for life lı giriş tek başına kilometrelerce kaza kuyrukları oluşturabilir :) şaka bir yana, kritikte yazdığı gibi gerçekten bütün üyelerin en son seviye verimlilikte bir albüm ve 10 belki az kalır puanlamada.
swewn shut eyes ı da ayrı severim.
ulan yine dönüyor albüm ve sağa sola yumruk atıp kendi kafamda bira şişesi kırasım var aq…
@Ahmet Saraçoğlu, Ben ilk yorumumu dün gece yazdım saniyede cevap beklemek gibi bir mantıksızlık peşinde koşmam yıllardır takipçisiyim bu sitenin, sizin ve ayrıca niye kendimi sizinde dediginiz gibi “dünyanın en önemsiz şeyi için” zor durumda bırakayım böyle yaparak! Bu arada cevap vermemeniz mühim değil yayınlanması önemli benim için neyse yinede ilginiz çok teşekkürler..
21.08.2016
@junkman afatsum, bir yoruma “Cevab ver”e tıklanarak yazılmayan bir yorumu ben sonradan cevap olarak ekleyemiyorum.
Neyse uzatılacak bir şey değil. Dediğim gibi, sadece müsait olacağım zamanı bekliyordum, yayınlayıp cevap vermemiş gibi olmamak için.
Birilerine küfür edilmiyorsa, her mesaj yayınlanıyor sitede. “Yazıların çok kötü, hiçbir şey bilmiyorsun, müzikten anlamıyorsun” diyen yorumları dahi yayınladık bugüne kadar, o tarz bir düşünce olmasın yani.
Enerji vodka gibi albüm
Eyes of Wrath 3.58. Pislik herifler
Yıllar içinde dönüp dolaşıp sürekli buraya geldiğimi fark ettim. Son yorumların hepsinin benim olduğunu düşünürsek çok zor değil zaten :D Bu albümün kendine has sinsi, yırtıcı, zehirli, taşaklı bi havası var. Bu sinsi ve zehirli taraf biraz da albümdeki black metal esintilerinden kaynaklanıyor ve müziğe kesinlikle çok iyi katkı yapıyorlar. Yanına yaklasimalayacak özgünlük ve yaratıcılıkta inanılmaz bir albüm ve gerçekten bence kısa, sözü asla uzatmiyor. Down for Life’ın 1.17sinde bütün enstrümanların sustuğu kısımdaki tek zil vuruşuna kadar ince düşünülmüş bir başyapıt. Testament şöyle sert, böyle melodik, şöyle güzel albüm yapacağız desin dursun, o konuda yapacaklarının en iyisini bu albümde yaptılar zaten.
Harika bir Thrash/Death Metal albümü:
https://www.discogs.com/master/67186-Testament-The-Gathering
10-11 sene önce ilk dinlediğimde o kadar içine alamamıştı, sonra sonra içindeki cevherleri keşfettim, geçenlerde baştan sona tekrar dinleyince müthiş bir albüm olduğuna tekrar ikna oldum. Manyak seviyorum Testament’i.
Not: Steve DiGiorgio gene mi sen la?
True Believer’ın ”Ashes to ashes, dust to dust, all I ever wanted was power of the blood” diye başlayıp soloya bağlanan kısmındaki vokaller, arkadaki riff falan, metale dair en sevdiğim şeylerden biri. Zaten Testament’in 90′lardaki son 3 albümdeki halini klasik işlerinden daha çok seviyorum.
Bu albüm de olmasa boku yemiştik.
D.N.R. 2.15 – 2.40 arasındaki hayvanlık en sevdiğim Lombardo kısımlarından biri, şu 30 saniye sürmeyen kısımdan bile grubun bu işi yalayıp yuttuğu anlaşılıyor bir de