# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
CENOTAPH
16.07.2017

“Önce yaptığınız müziğin iyi bir dinleyicisi olun.”

Yeni bir röportajdan daha selamlar. Konuğumuz ülkemizin en köklü gruplarından CENOTAPH. 1994′ten bu yana Türkiye’nin brutal death metaldeki en önemli bayrak taşıyıcılarından olan grubun kurucusu ve vokalisti Batu Çetin’le çok kapsamlı ve keyifli bir röportaj yaptık. Yeni albümü “Perverse Dehumanized Dysfunctions”ı kısa süre önce Hammer Müzik‘ten çıkaran gruba dair merak ettiklerinizi, Batu’nun brutal death metale dair görüşlerini ve daha fazlasını aşağıdaki uzun mu uzun röportajdan okuyabilirsiniz.

Sorular: Ahmet Saraçoğlu

Batu selamlar, öncelikle yeni albümünüz için tebrik etmek istiyorum. Yedi yıllık bekleyişe değen, gayet sağlam bir albümle geri döndünüz ve albüme gelen yorumlar da bunu doğruluyor. “Perverse Dehumanized Dysfunctions”a dair neler söylemek istersin? Albümü CENOTAPH diskografisinde ve grubun sound’u içerisinde nerede görüyorsun?

Merhabalar. Teşekkür ediyorum öncelikle, Evet, şu ana kadar gelen olumlu tepkilerden memnunuz grup olarak. Sound ve parçalar açısından bakarsak şu ana kadar yaptığımız en iyi işlerden biri olarak görüyorum bu yeni albümü. 2010’daki albümümüz “Putrescent Infectious Rabidity”den sonra üzerimizdeki baskı ve yeni albüme dair beklentiler büyüktü, onun altında kalacak bir albüm yapamazdık. Tek amacımız stilimizi daha da geliştirip CENOTAPH’ın karakteristik parça yapısını ve çizgisini koruyup üzerine de yeni bir şeyler ekleyebilmekti. Kendi açımdan bakarsam ilk defa bu albümde vokal kayıtları sırasında stüdyoda condenser mikrofonla kaydettiğim vokaller var. Eski albümlerde vokal kayıtları sırasında sadece dinamik mikrofon Shure SM-58 kullanırdım, bu sefer SM-58 dinamik ve condenser mikrofonuyla da yaptığım vokal komboları var. Yani genel sound’dan memnunuz, Moskova’da DTH stüdyolarını tercih etmemizin sebebi bu akustik doğal sound’u yakalayabilmekti.

“Putrescent Infectious Rabidity”den bu yana geçen sürede neler yaptın? CENOTAPH’ı 7 sene bekletip bu sürede DRAIN OF IMPURITY ile 3, GROTESQUE CEREMONIUM ile 1, WOMB OF DECAY ile 1 albüm çıkardın, PHOSGENDÖD ile de bir EP yayınladın. Bu sürede CENOTAPH’ı beklemeye alma sebebin neydi?

Aslında beklemeye almadım. Özetleyecek olursam, “Putrescent…” albümü 2010’da çıktı ve albümden sonra bir Rusya turu yaptık ve bu turun dönüşünden sonra gitarist Cihan Akün gruptan ayrılma kararı aldı. Parçaları ve kompoziyonları onunla beraber yazıyorduk. Kendisi o senelerde BURIAL INVOCATION’ı kurdu ve farklı bir müzikal yöne gitmek istediğini belirterek gruptan ayrıldı. 2010 Rusya turnesi için davulcu Alican Erbaş’ı gruba almıştık, turda live session müzisyen olarak çalıyordu. Daha sonra davullarda Alican’la devam etme kararı aldım ve yeni gitarist arayışlarına başladım. DECIMATION grubundan arkadaşım olan gitarist Erkin Öztürk’e teklif götürdüm ve kabul etti. Aynı dönemde bas gitar görevi için Serhat Kaya ile görüştüm (şu an CARNOPHAGE’in de gitaristi kendisi) ve o da kabul etti. 2010’da Cihan Akün’ün ayrılmasından sonra bu yeni elemanlarla çalışmaya başladım ve sadece konserlere çıkıyorduk. Bu süre zarfında elemanların CENOTAPH’a ve stiline uyum sağlamaları için birkaç sene sadece konserler verdik. Daha sonra Serhat bas gitardan gitara geçti ve o dönemlerde onunla bir şeyler yazdık, fakat bunları hiçbir zaman yayınlamadık. Erkin ve benim müzikal kafa yapımız daha farklıydı ve Serhat gruptan ayrıldı ve sonradan CARNOPHAGE’de devam etti. Erkin geçen bunca uzun zamandan sonra parça yazım görevini üstlendi ve sıfırdan yeni parçalar yazmaya ve bize göndermeye başladı. Davulcumuz Alican da düzenlemeleri yapıyordu ve hep beraber son hâllerine karar veriyorduk. Bu parça yazım süreci çok uzun sürdü ve acele etmedik. İçimize tam olarak sinene kadar yazım ve düzenleme aşamalarına devam ettik. Bu dönemlerde bunları yaparken yurt içi ve yurt dışı konserlere ara vermedik. CENOTAPH’tan kalan vakitlerimde ben de gitar falan çalıyor ve bahsettiğin proje gruplarım için besteler yapıyordum. Sonra DRAIN OF IMPURITY, GROTESQUE CEREMONIUM, PHOSGENDÖD ve WOMB OF DECAY ile o dediğin albümleri kaydettim ve yayınladım. Aynı dönemde DECIMATION’da konserlerde vokal yapıyordum. DECIMATION’la da yurt içi ve yurt dışı konserler verdik bu dönemde. Kısacası boş geçen bir zamanım yoktu. Bir yandan CENOTAPH’la, bir yandan da proje gruplarımla ve albümleriyle uğraştım.

Sence “Perverse Dehumanized Dysfunctions”ı önceki CENOTAPH albümlerinden ayıran özellikler neler? Beste ve kayıt açısından ilk kez bu albümde denediğiniz neler var?

En büyük özelliği yeni albümü yurt dışında bir stüdyoda kaydetmiş olmamız. Ses teknisyeni Stanislav Baranov ile birlikte Moskova’da DTH (Dead to Humanity) stüdyolarında kaydettik. Önceki tüm albümlerimizi Türkiye’de kaydetmiştik. Gitaristimiz Erkin’in kendine özgü imza hareketleri, karanlık rif yapısı ve düzenlemeleri var ve bunu yeni albümde CENOTAPH stiliyle harmanladık. Bunun dışında besteleri oluştururken her eleman kendi fikirleriyle de geldi. Basçı Anton Zhikharev’i kısıtlamadık ve yazdığı bas partisyonlarına fazla müdahale etmemeye çalıştık. Yani albümde çalan her eleman kendinden bir şey kattı bu sound’a. Davulcumuz Alican Erbaş yıllar içerisinde davul çalım stilini çok geliştirdi, gerçekten çok çalıştı ve çabaladı. O davulların yazımı, çalımı ve kaydı konusunda çok efor ve çaba sarf etti. Sonuçta güzel bir iş çıktı ortaya. Bu albümde ilk defa denediğimiz şeyler; yabancı bir basçı ile çalışmak, farklı rif ve tempo yapıları ve düzenlemeleri üzerinde denemeler yapmak, benim condenser ve dinamik mikrofonlar denemem, davul kayıtları esnasında stüdyo tavan yüksekliğine kadar araştırmamız ve en ince ayrıntısına kadar kasmamız, bu akustik doğal sound’u elde edebilmek adınaydı. Gitar sound’u için birçok amfi, kafa, vs. pedal komboları test edip denedik, vokal partisyonlarını Erkin’le beraber oluşturduk ve düzenlemeler yaptık. Erkin’in yaptığı bazı back vokaller,benim klasik guttural vokallerimin yanında farklı death metal vokal stilleri denemem, değişik bas sound’ları denemeleri sonunda albümdeki bas sound’una karar verilmesi, ayrıca albümün mastering’i için Moskova’da Alexander Perfilyev ile ayrı bir stüdyoda mastering yapılması… DTH’de mix aşamasından sonra Alexander Perfilyev ile, ki kendisi Rusya’nın en önde gelen müzik yapımcılarından, ses mühendislerinden ve stüdyo teknisyenlerinden biridir, albümün plak versiyonu mastering’i için birlikte çalıştık. Bunlar ilk kez bu albümde denediğimiz şeylerden bazıları.

Biraz kayıtlardan bahseder misin? Moskova’daki kayıtlarda her şey istediğiniz gibi gitti mi? Kayıt öncesi yoğun bir hazırlık ve prova döneminiz oldu mu yoksa herkes şarkılara kendi başına çalışarak mı kayda geldi?

Albüm yazım sürecinden son dakikaya kadar parçalarda ve düzenlemelerde değişiklikler olabiliyor. Son dakika değişiklikleri veya yeni eklenen fikirler olabiliyor. Kayıt öncesi tabii ki çok uzun bir dönem provalarla geçti. Asıl amacımız her zaman için albümdeki parçaları canlı performanslarda çalabilmektir. Albümdeki sound’u ve performansı konserlere taşıyamayan gruplar her zaman dinleyicilerde bir hayal kırıklığı yaratır. Amacımız albümde çaldığımızın aynısını konserlerde de çalabilmek. Bunun için hem kayıt olsun hem konserler olsun, öncesinde oldukça fazla prova yaparız. Kayıttan önce de bu yoğun prova ve hazırlık dönemleri tabii ki oldu. Hem stüdyolarda hem de bireysel olarak her eleman kendi başına da çalışarak kayıt için hazırlandı. Bu sayede Moskova’da kayıtlar genel olarak sorunsuz gitti.

Moskova dedik, Rusya’dan devam edelim. Yeni albümde birlikte çalıştığınız basçı Anton Zhikrakev’den bahsedelim. Kendisi yıllardır YouTube’a koyduğu death metal cover’ları ile biliniyor. Onunla tanışma hikâyeni anlatır mısın? Sahnede de onla çalma planlarınız var mı yoksa sadece albüm için mi anlaştınız? (Soru: Nazım Kemal Üre)

Anton’u YouTube video kanalından ve çaldığı diğer gruplardan takip ediyordum (NEUROGENIC, ABHORRENT CASTIGATION, FLESHBOMB, BACK DOOR TO ASYLUM). Bu grupların albümlerini beğenerek dinliyordum. Daha sonraları bundan yaklaşık 3 sene önce falan yine Rusya’da bir turumuz olacaktı. Bu turda bas çalması için kendisiyle konuşmuştum, fakat sonradan bu tur iptal edildi, ama sonrasında yine bağlantıda kaldık. Yeni albümde basları çalar mısın diye sorduğumda çok memnun olurum dedi ve hemen kabul etti. Şu an konserlerde bas gitar görevini Cihan Akün üstleniyor, fakat ileride farklı bir tur veya konser olursa ve Anton o dönemde müsait olursa konserlerde de çalmak istediğini bize belirtti. İleride kendisini yurt içinde vereceğimiz bir konsere getirmeyi de düşünüyorum.

Ağustos sonundan Eylül’ün ortasına kadar kapsamlı bir turneye çıkacaksınız. Çok uzun zamandır bu işin içinde olan biri olarak, Avrupa’da turneye çıkmak isteyen, tur ayarlamaya çalışan yerli gruplara önereceğin çok değerli tavsiyeler olacağını düşünüyorum. Ülkemizdeki grupların Avrupa sahnelerinde daha çok yer alması için neler yapmaları gerekiyor sence?

Evet, 24 Ağustos’tan 17 Eylül’e kadar bir Avrupa turnemiz var. Öncesinde 2-7 Ağustos dönemi Ukrayna’da Odesa’daki Metal Heads Mission açık hava festivalinde çalacağız. Aslında çok fazla tavsiye veya öğüt vermeyi sevmem, ama şunları diyebilirim: Öncelikle müziğiniz önemli. Canlı performansınız, yayınladığınız ürün veya albümler, sahne show’unuz vs. Bu aşamalar tamamsa daha sonra Avrupa turları veya başka turlar şu şekilde oluyor: Ya bizim bu Avrupa turu için yaptığımız gibi kendiniz tek tek promoterlar’la, gideceğimiz şehirlerde konseri organize edecek elemanlarla iletişime geçip gün gün belirleyeceğiniz tarih aralığında turu ayarlamak ve koşulları konuşmak. Ya da 2. bir yol olan, yabancı bir grubun turu varsa ona katılmayı denemek, yahut 3. yol olarak, ki burada çok fazla para işin içine giriyor, dolayısıyla bunu hiçbir zaman yapmadık, büyük yabancı grupların turlarında alt grup çıkmak için tour agency’lerle kontağa geçmek. Yeni gruplar bunu deniyor ve agency’ler genelde çok fazla ücret talep ediyorlar. Büyük grubun altında açılış grubu olarak turluyorlar bu şekilde. Genelde tur agency’lerin amacı büyük grubun tur masraflarını bu yeni gruplardan aldıkları paralardan çıkartmaktır. Bu alt grupların merch vs satışlarından da komisyon alırlar ve tur öncesinde de büyük miktarda ödeme talep ederler. Bu şekilde büyük turlara katılan adı sanı duyulmamış birçok yeni grup var. Buna “bas parayı turla” deniyor. Biz böyle bir şeyi hiçbir zaman yapmadık ve yapmayacağız da. Bizim önceki turlarımızı çalışmış olduğumuz label Rusya’dan Coyote Records kendisi düzenledi. Bu yeni Avrupa turumuzu da ben ayarladım ve booking’lerini yaptım. Tabii ileride yurt dışından bir booking agency ile kontrat imzalarsak bu olaylar çok daha rahat yapılabilir. DIY olayını seviyorum ve bu turu kendimiz ayarladığımız için mutluyum. Aylardır yüzlerce konser organizatörü, promoter ve konser mekânı ile yazışmalar yaptım ve sonunda bu Avrupa turu ortaya çıktı. Tabii yeni albüm yaptık ve şu ana kadar gelen olumlu tepkiler de bu tur konusunda bize yardım etti.

Yine ülkemize dönersek, 20 yıldan uzun süredir metalin en ekstrem türlerinden birini gayet başarıyla icra eden bir insan olarak, ülkemizdeki gruplarda gördüğün başlıca sıkıntılar neler? Türkiye gibi bir ülkede istikrarlı ve uzun ömürlü bir metal grubu olmak için sence neler yapmak gerekiyor?

Grupların başlıca sıkıntısı motivasyon, para, istek, bu işe zaman ayırabilme, hayat, okul, askerlik, iş hayatı, evlilik, vs… Tonlarca etken var bu ülkede sizin de bildiğiniz gibi. Yerli grupların dağılma sebepleri genelde bunlardır. Bu etkenlerden biri ağır basar ve müziğe zaman kalmaz ve o grup yürümez. Bence öncelikle bu müziği sevmek ve takip etmek önemli. Yeni çıkan grupları, albümleri, eskiyi, eski albümleri ve grupları takip etmek. Bunlardan sonra motivasyon ve disiplin önemli. “Grubun amacı nedir?” sorusu geliyor bu noktada. Eğlenmek ve sağda solda çalmak mı, para mı, yoksa müzik üretebilmek ve yeni bir şeyler oluşturmaya çalışmak mı? Öncelikle bu soruları kendilerine sorsunlar müzisyenler ve ona göre ne yönde ve ne stilde müzik yapacaklarına karar versinler. Baştan buraya yazayım: CANNIBAL COPRSE veya böyle büyük bir isim değilseniz ve arkanızda çok büyük bir label desteği yoksa, bu işten para kazanmak imkânsız Bizim CENOTAPH’ta yaptığımız tamamen bir tutku ve zevk. Öncelikle beklentilerinizi ve hedeflerinizi mantıklı seçin, daha sonra hayal kırıklığı yaşarsanız daha az üzülürsünüz. 16 ya da 17 yaşımda CENOTAPH’ı kurduğumda amacım brutal death metal çalmak, eğlenmek ve yeni bir şeyler üretebilmekti. Bugün de aynı görüşteyim. Bu müzik tamamen bir tutku, bağımlılık ve hayatımın bir parçası. Onun için, önce yaptığınız müziğin iyi bir dinleyicisi olun.

Motivasyon ve istikrar demişken, senle 2010 yılında yaptığımız röportajda gruba çok sayıda müzisyen girip çıkması konusunda, birlikte çalışması kolay biri olmadığını söylemiş ve bu işin büyük özveri istediğini ifade etmiştin. O röportajdan bu yana geçen zamanda da kadroda değişiklikler oldu, hatta bir önceki albümden kalan tek kişi sensin. Bu değişikliklerdeki sebep yine özveri konusu muydu? Şu anki kadronun kalıcı olacağına dair umutlu musun?

Değişiklikler kişisel tercihlerdir. Bir eleman gruptan ayrılmak isterse kendi kararıdır veya anlaşamıyoruzdur. Şu anki kadro ile 2010’dan beri yaklaşık 7 senedir birlikteyiz. 7 sene içinde tartışsak da, kavga da etsek, bir şekilde ayrılmadık. Bu müzik böyle yapılıyor. İllaki tartışma, bağırış çağırış oluyor, olması da normal. Eskiden elemanlar gruptan çıktığı zaman veya bir sorun olduğu zaman çok fazla kafama takardım, sinir stres yapardım. Ama son yıllarda bu kadar yapmıyorum. Daha rahat bir moddayım herhalde yaş ilerledikçe. Evet, anlaşması zor, aksi bir herifim, ama bu sadece müzik konusundadır. Bunun sebebi de CENOTAPH’ın müzikal yapısını ve müzikal karakterini 1994’ten beri korumaya çalışmamdan kaynaklanıyor. Bu kadroyla 7 senedir iyi kötü anlaşıyoruz ve şimdilik bir sorun yok.

Hammer Müzik’le olan ilişkinizden de biraz bahseder misin? Yeni albümü Hammer’dan çıkarma fikri ilk baştan beri düşündüğün bir şey miydi?

Birkaç sene önce ilk albümümüz “Voluptuously Minced” (1996) plak formatında Hammer Müzik’ten yeniden yayınlandı ve eski elemanların da katıldığı bir imza günü düzenlediler Akmar’da. Orada Enis, Hammer Müzik olarak yeni albümü yayınlamak istediklerini söyledi bana. Konuştuk, anlaştık ve Sevared Records, Coyote Recprds’dan da yayınlanan albümün Türkiye ve Avrupa’da yayınlanması için Hammer Müzik’le anlaştık. Haziran ayında albümü CD formatında yayınladılar ve plak formatında da çok yakında yayınlanacak. Bir bakıma yuvaya dönüş oldu diyebiliriz. İlk 2 albümümüz 1996 ve 1999’da Hammer Müzik tarafından yayınlanmıştı. Şu ana kadar bizim için yaptıklarından memnunuz. Albümü henüz almamış olanlar CD, plak ve tişörtlerimizi Akmar Pasajı’ndaki Hammer Müzik’ten alabilirler veya online olarak Hammer Müzik’ten sipariş verebilirler.

2007’deki “Reincarnation in Gorextasy”yi saymazsak (ki o dönem dünyadaki tüm death metal grupları Pär Olofsson’la çalışıyor gibiydi), son 15 yıldır albüm kapaklarınızda Toshihiro Egawa ile çalışıyorsunuz. “Perverse Dehumanized Dysfunctions” kapağı konusunda kafanda bir şey var mıydı, yoksa konsept Toshihiro’dan mı geldi?

Albüm kapakları konseptlerini yazdığım liriklere paralel şekilde düşünüyorum ve kapağı çizecek olan sanatçıyla karşılıklı fikir alış verişleri yaptıktan ve eskizler çizdikten sonra çizim aşamasına geçiliyor. Toshi Egawa ile 3 albümde çalıştık. Pär Olofsson ile sadece “Reincarnation…” albümünde çalışmıştık, Egawa’nın stilinin bize daha uygun olduğunu düşünüyorum ve kafamda düşündüğüm, liriklerde yazdığım hastalıklı dünyayı kapaklara tamamıyla bire bir yansıtıyor.

Brutal death metalin ülkemizdeki durumunu nasıl görüyorsun? Dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi Endonezya’dan adeta brutal death metal grubu yağarken, Türkiye sence bu konuda yeterli üretime sahip mi?

Türkiye’de gerçekten bu işi ciddi yapan birkaç grup var. DECIMATION, CARNOPHAGE, DECAYING PURITY… Yıllardır brutal death metalde başka grup çıkmadı maalesef. Albüm vs çıkartan ve bu işi bu gruplar kadar ciddiye alan başkası yok. Death metal veya old-school death metal veya diğer tarzlarda birçok iyi gruplar çıktı ve albümler yayınladılar: SUICIDE, RAVEN WOODS, ENGULFED, HELLSODOMY, BURIAL INVOCATION bunlardan sadece bazıları. Bilmiyorum, brutal death metalin Türkiye’de bu kadar yaygınlaşmamasının sebepleri belki de insanların yeni müzikal trendlere çok hızlı yönelmesi, en popüler müzik neyse onu yapma istekleri olabilir. Yeni jenerasyonun neler dinlediğini ve sevdiğini bilmiyorum açıkçası. Türkiye’ye belirli müzik türleri yurt dışında trend olduklarında geliyor ve o trend yurt dışında bitince burada hâlâ birkaç sene devam edip sonra da yok oluyor. Yıllardır böyle bu durum. Yurt dışında brutal death metal dinleyicisi ve grupları çok fazla. Bahsettiğin gibi Endonezya veya Amerika, Avrupa, Japonya, Güney Amerika vs, bu yerlerden birçok grup ve dinleyici var ve her gün de artıyor bu sayı. Türkiye’de böyle sönük kalmasının sebebini bilmiyorum. Metal medyası veya yurt içi büyük festivaller bu tarz gruplara çok fazla yer vermiyorlar. Her sene gelen aynı yabancı gruplara yer veriyorlar. Nedenleri bunlar olabilir. Her insana hitap eden, herkesin seveceği bir müzik türü değil brutal death metal. Sadece belirli bir kesim dinleyici dinliyor ve bence bu şekilde underground’da kalması da güzel.

Brutal death metal ve genel olarak death metal adına son zamanlarda dinlediğin en iyi albümler hangileri? Türün sevenlerine önerebileceğin yeni keşfettiğin gruplar var mı?

Son dönemlerde dinlediklerim:

Brutal death metalde: REVULSED, SEMINAL EMBALMMENT, INHERIT DISEASE, PUTRIDITY, BROKEN HOPE, WORMED.
Slamming gruplardan ANALEPSY, GRAVITATIONAL DISTORTION
Death metalde CUT UP, PHRENELITH, INCANTATION, AUTOPSY, eski UNLEASHED albümleri, GRAVE RITUAL, SPECTRAL VOICE, UNDERGANG, GLUTTONY, KRYPTS, GRAVE MIASMA, MORBITORY.
Diğer türlerden: PRIMITIVE MAN, ACİD FORCE, ASSÜCK, LIK, EVOCATION vs dinliyorum genelde bu aralar.

Yeni SUFFOCATION ve DYING FETUS albümlerini dinledin mi? Nasıl buldun? Bu yıl en çok beklediğin albümler hangileri?

Dinledim evet. DYING FETUS yine güçlü bir albüm yapmış, klasik tarzlarında devam, beğendim. Uzun zamandır böyle güçlü bir albümleri yoktu. Son çıkardıkları birkaç albüm güzeldi ama bu yine eski albümlerdeki gibi güçlü ve gaz olmuş. Albüm adı biraz redneck işi ve komik geldi sadece; “Wrong One to Fuck With”.

SUFFOCATION’ın sound’u biraz dijital ve plastik geldi ama parçalar güzel. Prodüksiyon çok cilalı olmasına rağmen parçaları beğendim, ama albüm kapağını pek beğenmedim. Herhalde Nucleat Blast’ın dayatması. Onun dışında Frank Mullen’ın konserlerde grupta yer almaması olayı garibime gidiyor. Gitarist Terrance Hobbs ve basçı Derek Boyer dışında tek tanıdık herif kalmadı grupta.

Bu yıl beklediğim albümlerden BROKEN HOPE’un yeni albümünü beğendim. Sound ve stil çok güzel olmuş ve benim gibi eski BROKEN HOPE fanlarını sevindirdi. Onun dışında benim için sürpriz albümlerden biri olan Avustralyalı brutal death metal grubu SEMINAL EMBALMMENT’ın albümünü beğendim. ABD’li DISGORGE falan bu sene albüm çıkartırsa çok sevineceğim. Adamların yeni albümünü 2006’dan beri bekliyorum.

Son bir anket sorusuyla röportajı sonlandıralım. Aşağıdaki gruplara dair düşüncelerini kısa kısa söylersen seviniriz.

DEVOURMENT: “Molested the Decapitated” albümü slam’in mihenk taşı albümü. Efsane grup.

PUTRIDITY: Pizzayla birlikte İtalya’dan çıkmış en güzel şey. Dünyadaki en kaliteli BDM gruplarından.

DEFEATED SANITY: Müzik dehası Lille Gruber… Boş albümleri yok. Progresif tarzda albüm yaptılar o da güzel.

INHERIT DISEASE: Süper elemanlar, müzikleri tavizsiz brutalite. California’nın parlayan güneşi.

DEEDS OF FLESH: Tek kelime ile EFSANE.

BRUTUS: Hollanda’nın en underrated ama en hayvani brutal death grubu, yeri ayrıdır.

DISGORGE: Yaşayan efsanelerden ama artık yeni albüm yapsanız güzel olacak, Diego Sanchez for President!

DISENTOMB: Son dönemde en büyük çıkışı yapan Avustralyalı body salonu brutal death metalcileri, severim.

SKINLESS: Eski albümlerini severim. ABD’de birlikte çalmıştık, sahne şovları inanılmaz.

Son olarak CENOTAPH dinleyicilerine ve ülkemizdeki ekstrem metal kitlesine söylemek istediğin bir şeyler varsa onları alalım.

Yeni albümümüz çıktı. Hammer Müzik’ten edinin. Yurt içinden konser tekliflerine açığız, ciddi organizatörler bizimle iletişime geçebilirler! Konserlerde görüşmek üzere, web sayfalarımızdan bizi takip etmeyi unutmayın.

Facebook
Bandcamp

Sorularımız bu kadardı. Yeni albüm için tekrar kutluyoruz, konserlerde iyi kazımalar diliyoruz.

Bu güzel ve zevkli röportaj için teşekkür ederiz, görüşmek üzere.

Stay Brutal!!

etiketler:
  Yorum alanı

“CENOTAPH” yazısına 6 yorum var

  1. circleperspective says:

    Albümlerine en kısa zamanda bakıcam. Çok hakim değilim türe ama fırsat buldukça dinlerim Brutal Death Metal. Verdiği gruplarda taşaklı gibi duruyor. Başarılar diliyoruz.

  2. Koralp says:

    Çok kapsamllı müthiş bir röportaj olmuş, Türk metal camiasında görüşlerini en çok merak ettiğim insanın tavsiye ettiği albümler de çok iyi oldu. Herkesin emeğine sağlık.

  3. Sacrifist says:

    Başıma bir şey gelmeyecekse söylüyorum; Çok sert be abi dinleyemiyorum.Ama emeğe saygım sonsuz:)

  4. İlker says:

    Sitede pek ilgi görmemiş ama çok güzel röportaj olmuş, hem sorular güzel hem de yanıtlar çok doyurucu. Cenotaph’e tekrardan sardığım şu günlerde güzel oldu bu yazıyı bulmam.

    Yalnız Batu Çetin’in son kısımda bahsettiği Disgorge Amerikalı olan Disgorge, Meksikalı olan değil, yazıdaki link Meksikalı Disgorge’un kritiğine gidiyor.

    Ahmet Saraçoğlu

    @İlker, düzelttim sağ ol.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.