Bu kritiği yazma kararı almadan önce bayağı bir düşündüm “Acaba düşüncelerimi yansıtabilecek miyim?” diye. Çünkü söz konusu kritik hayatımın albümü olan “Elements of Anger”ın kritiği; Sadus’un tarzını oturttuğu ve thrash metal’i çok farklı bir şekilde icra ettiği enfes albüm.
“Out for Blood” kritiğimde kısaca bahsetmiştim Sadus’un değişim sürecinden. Bu değişimin en önemli sebebi de DiGiorgio şüphesiz. 1991’de yer aldığı DEATH’in “Human” albümünde mükemmel bir iş çıkaran DiGiorgio, arkasından “A Vision of Misery” albümünde iyice iplerini koparmış ve “Bas gitar sadece tamamlayıcı bir enstrüman değildir” anlayışını pekiştirmişti git gide. Peki bu değişimin mimarı kimdir? Büyük üstat Chuck Schuldiner. “Human” albümünde DiGiorgio’ya tanıdığı serbestlik ve sonraki DEATH albümü olan “Individual Thought Patterns” albümünde DiGiorgio’nun bunu iyice abartarak saçmalaması (!) üzerine arkasından çıkacak pek çok Steve’li albümün de temel besin kaynağı olmuştur Schuldiner.
Bahsi geçen “değişim” sadece bas gitar üzerine olmadı tabii ki. Albümde genel olarak diğer Sadus albümlerine göre (“A Vision of Misery” dahil) büyük bir değişim söz konusu. “Illusions” ve “Swallowed in Black” dönemlerinde hakim olan öfke, “A Vision of Misery”de kasvetle birleşmiş; “Elements of Anger”da ise işin içine biraz da depresiflik girmiş. Evet, depresiflik.
Doksanların başında Sadus’un bu tür bir değişime gireceğini kime sorsanız “Hadi len ordan” tarzı tepkiler verirdi herhalde. Ama gel gelelim Sadus; Crutch, Safety in Numbers, In the End gibi şarkılar yazmaya cesaret edip bu işte de bir hayli başarılı olmuş.
Sadus, “Elements of Anger”ı kısa-uzun arası bir aralıkta çıkardı diyebiliriz (“A Vision of Misery“den 5 yıl sonra yani). Albümün biraz gecikmesinin önemli nedenlerinden biri Rob Moore’un gruptan ayrılmasıdır bana sorarsanız; çünkü grup elemanları bu dönemde hiçbir aktiflik göstermedi. Fakat grup daha sonra yoluna üç kişi olarak devam etme kararı aldı ve 1997 yılında “Elements of Anger”ı piyasaya sürdü.
Albüm, çeşitli yönleriyle “A Vision of Misery” ile benzerlik gösteriyor fakat önemli farklılıklar da var. En büyük fark ise “A Vision of Misery”ye göre daha ağır bir albüm olması. Demek istediğim old school Sadus’tan tamamen bağımsız, bol efektli ve az önce de dediğmi gibi daha ağır tempolu bir Sadus albümü. Efekt olayını biraz açsam iyi olacak sanırım. Efekt olarak kastettiğim şey synth’ler. Genel olarak bu tür şeyler sevmem müzikte, yani en azından thrash metal’de. Gereksiz gelir bana. Ama söz konusu sınırları aşmaksa bu tür atraksiyonlar çok yerinde olabiliyor. Bu albümdeki hemen hemen her şarkıda bu yola başvurmuşlar. Bu şarkılar arasında en dikkat çekeni ise Unreality. Synth’ler resmen bambaşka bir havaya bürümüş şarkıyı. Crutch’tan falan bahsetmiyorum bile.
“Ağırlık” kısmına gelirsek; evet, albümde temel anlamıyla bir ağırlık, bir olgunluk var. Grup bütün gençlik hırsını, agresifliğini atmış ve biraz daha zenginlik katmak istemiş müziğine. Tabii bu dediğimle çelişen bir iki parça da var ama istisnalar kaideyi bozmaz heheh.
Daha yazacağım çok şey var bu albüm hakkında ama abartmayayım hiç. Kısaca sonlandırayım. Dinlediğim ilk Sadus albümüdür bu. Sadus’u bu albümle sevdim, bu yüzden ilk albümleri sindirmem biraz zor oldu. İlk defa dinleyecek olanlara tavsiyem kesinlikle ilk albümden itibaren dinlemeye başlayın, çok daha sağlıklı olur. Bahsettiğim değişimi de yaşamış olursunuz bir nevi.
Individual Thought Patterns’da sacmalak mi?? Kesinlikle katilmiyorum. Simdiye kadar dinledigim albumler arasinda en saglam bas o albumdedir bana gore. The Philosopher’ın sonundaki solo yeter tek basina. :)
wikipedia’ya göre bu kapak travis smith’in tasarladığı ilk profesyonel kapakmış.
Kapağı Travis Smith’in tasarladığını biliyordum. Ama ilk işi bu olması ilginçmiş. Çok başarılı bir kapak çünkü.
bende tam tersi, ne kadar kötü bir kapak olduğunu düşünüyorum. çömezlik ne kadar kötü birşey falan diyordum.
Individual Thought Patterns’da sacmalak mi?? Kesinlikle katilmiyorum. Simdiye kadar dinledigim albumler arasinda en saglam bas o albumdedir bana gore. The Philosopher’ın sonundaki solo yeter tek basina. :)
16.02.2011
@Kaan, saçmalamak (!) yazıyo abi dikkatli bak ironi var orda
Sadus ne güzel bir şeydi be kardeşim.